İki İken Bir

By hayallibulutlar

6.3K 378 52

Daha önce yayımladığım bir hikayeyi Hilal ve Leon a uyarladım iyi okumalar More

1 Telve Yakışıklısı
2 Çarpısma
3 Hey Garson
5 Duygular
6 Dokunuş
7 Karmaşık
8- Aile
Kahve
10- Gece Yürüyüşü
Gerçek

4 Bir Eylül Akşamında

541 31 1
By hayallibulutlar

Bulutlu bir Cumartesi gününe gözlerini açtı Leon. Mavi göz ile karşılaşmasının üzerinden üç gün geçmiş ama bu üç gün içinde Hilal bir kere bile kafeye gelmemişti. Bilekliğini tamir ettirmişti ama şimdide ona verecek yolu bulamıyordu. Pişman olmuştu keşke o gün garsonculuk oynayacağına bilekliği söyleseydi.
Hilal sabahın erken saatlerinde kalktı stor perdeleri çekip camlarını sonuna kadar açtı. Bir süre denizi izledi seviyordu bu şehri. Kahvaltısını ettikten sonra banyo keyfi yapmaya karar verdi. Bugün kendisini şımartıcaktı. Siyah ve mor tonlarının iç içe kullanıldığı banyosuna giriş yaptı. Ayaklı duş teknesini sıcak su ile doldurdu. İçine melisa kokulu duş köpüğünü ekledi. Derin bir nefes çekti ciğerlerine, şimdi banyosu mis gibi kokuyordu. Telefonundan şarkı listesini ayarlayıp bir kenara bıraktı üzerindeki geceliği omuzlarındaki askılarından sıyırıp suya girdi. Suyun içinde yayılıp başını geriye doğru yasladı. Akşama nişan vardı.

Leon odasına yaklaşan adım sesleri duyduğunda elindeki kitabı ayraçlayıp komodinin üzerine bıraktı çok geçmeden annesi içeriye girmişti. Akşam için ailecek görüştükleri birinin nişanına gitmeleri gerektiğini söyledi. Damat adayını küçüklükten tanıyordu. Öyle pek bir muhabbetleri olmamıştı ama yine de sevdiği bir insandı. Akşama kadar daha vakit vardı, şort mayosunu giydi. Yazın son günlerini değerlendirmek için bahçedeki havuz onun için güzel bir seçimdi. Kulaçları birbiri ardına atıyordu her kulaç attığında gözünün önüne gelen mavi gözler ile kolları hızlanıyor suyu dövüyordu.

Hilal kuaförüne gelmiş boş bulduğu bir koltuğa oturmuştu.

"Ay kimleri görüyorum Hiloşum gelmiş benim çiçeğim gelmiş."

Hilal duyduğu ses ile gülümsemeye başladı, elindeki saç modellerinden oluşan dergiyi bir kenara bıraktı. Oturduğu koltuktan kalkıp aynı zamanda buranın sahibi olan neşeli arkadaşına sarıldı.

"Nasılsın Cemilciğim."

"İyiyim bebeğim sen nasılsın? Ay dur bir daha sarılayım sana özledim ayol."

Hilal'i tekrar kucakladıktan sonra bıraktı. İkili turuncu parlak renkte olan üçlü koltuğa yan yana oturdu. Cemil bacak bacak üstüne atıp ortalarında duran dergiyi arka tarafa savurdu dergi havada bir kaç takla atarak ağzı geniş olan çöp kutusuna düşmüştü. Tam isabet ! Hilal şaşkınlıkla Cemil'e baktı.

"Eskidi tatliş o modeller eskidi taş devrinde kaldı. Ben sana şimdi bir model yaparım vallahi millet on sene anlata anlata bitiremez."

"Aman yok bu gecelik bir model olsun yeter."

"Bak şimdi."

Sağ eliyle bir tutam saçını avucunun içine almıştı, baş parmağına dolamaya başladı.

"Böyle ilk önce saçlarına dalgalı bir fön çekeriz sonra yukarıyı krepe ile kabartırız. Firketeler ..."

Hilal, Cemil'in anlattıkları ile gözünün önünde canlandırdığı modelden korkmuştu. Başının hemen üzerinde bir kuş yuvası belirmiş etrafında serçeler uçuşuyor, şakıyorlardı. Serçelerin sesi birden kesildi. Saçının içine fırça mı koyarız demişti o ? İrkilerek kendine geldi. Hilal hafifçe güldü doğru duyduğunu onaylamak istercesine, tedirgin olarak sordu.

"Nasıl fırça?"

"Fön fırçası şekerim. Geçenlerde yabancı bir kanalda gördüm bu sene inanılmaz moda olacak bu model. Çok marjinal olacak." Hilal omuzunda hissettiği ufak bir yumruk ile sarsıldı. Arkadaşı ona kahve gözlerini açmış, iki elini kavuşturmuş heyecanlı heyecanlı bakıyordu. Onu kırmadan bu durumdan kurtulmalıydı.

"Cemilciğim anlattığın model çok farklı tabi ama gelinden rol çalmış olmayayım sonra."

Cemil şuh sayılmaya yakın bir kahkaha patlattı.

"Ah! Haklısın şekerim. Gelin gölgede kalmasın sonra bize darılmasın. Bak kafiyem geldi görüyor musun? İlham kaynağımsın hayatım." Cemil ellerini çırparak ayağa kalktı. " Haydi kızlar Hiloşum kuğu gibi çıkacak buradan saçını başını yıkayın sonra bana haber verin. Tempo tempo! "

Hilal aynada oluşan görüntüden hoşnuttu. Saçlarının hafif dalgaları salaş bir şekilde toplanmıştı. Göz makyajı gölgeliydi. Dudakları ten rengine yakın bir ruja boyanmıştı. Cemil oturduğu sandalyenin arkasında kollarını dayamış Hilalden bir yorum bekliyordu.

"Eline sağlık Cemil çok güzel oldu."

"Malzeme güzel kuşum."

Cemil başka müşterinin seslenmesi üzerine arkadaşının yanaklarına öpücük kondurdu.

"Cemoş kaçar. İyi eğlenceler ponçikim."

Cemil, fırçayı elinde adeta bir mikrofona dönüştürerek küçük kıvrak hareketler ile şarkısını mırıldanmaya başladı. " Bursa'nın ufak tefek taşları. Bursa'nın ufak tefek taşları ... "

Bahçe çiçekler ile süslenmiş ufak dokunuşlar ile aydınlatılmıştı. Mekana giden yolun iki tarafı rengarenk güller bezenmişti. Leon lacivert mat bir takım giymeyi tercih etmişti, etrafta gördüğü tanıdıklarına selam vererek içeriye girdi. Anneleri ahbaplarının yanına giderken o Hakan'ın ve liseden arkadaşları olan grubun oluşturduğu masanın yanına geçiş yaptı. Masalar yavaş yavaş dolmaya başladı. Hava kararmaya yüz tutmuştu. İçerisi kalabalıklaşırken Leon'un gözleri iki kanatlı geniş kapıdan içeri giren kişide kilitlendi. Çok çok güzel olmuştu. Üst kısmı parlak çiçek figürü verilmiş derin göğüs dekolteli toprak tonlarındaki elbisesi ona çok yakışmıştı. İnce boynu ortaya çıkmıştı. Daha önce köprücük kemikleri bu kadar güzel olan birini gördüğünü anımsamıyordu. İki kere dağınık gördüğü saçları ise şimdi topluydu. Bu saç modeli yünün tüm güzelliğini ortaya çıkarmıştı. Biçimli yüz hatlarına sahipti. Hakan Leon'un takılı kaldığı yere çevirdi bakışlarını.

"Lan oğlum!"

"Hı?"

Leon bakışlarını Hilal 'in üzerinden çekmedi. Hilal sarı saçlı bir bayanın yanına gitmiş ona sarılmış diğerleri ile selamlaşmıştı.

"Bizimki hangi sulara daldı?"

"Şu çapraz masa dolaylarına dalmış gibi duruyor."

"Eh haksız sayılmaz hatunlar biblo gibi hele şu, mavi gözlü sarı saçları toplu olan."

Leon masada oluşan laf atışlarına cevapsız kalamadı. Mete - grubun sulusu- onun mavi gözlüsüne biblo demişti. İçinde yükselen sinir sesinin de yükselmesine sebep oldu.

"Çok konuşma da kim onlar tanıyan var mı? Masa yabancı geldi."

"Kız'ın üniversiteden arkadaşlarıymış."

Hakan Leon'un kulağına eğilip onun çarpıştığı kız olup olmadığını sordu.

"Evet kardeşim o. Hilal.. "

Yükselen müzik eşliğinde sahneye gelen çiftin mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Nişan töreni gerçekleşti yüzükler takıldı. İlk danslarını gerçekleştirmek üzere el ele tutuşarak alkış sesleri eşliğinde piste geldi. Hilal, gözünün önüne uçuşan hatıralar ile alkış yaptığı kısa parmaklı, minik ellerini birbirine kenetleyip aşağıya indirdi. Kendi nişan gecesinde o da böyle dans etmişti. Toz pembe, omuzlarını açıkta bırakan, etekleri yerleri okşayan elbisesini ne kadar da beğenerek almıştı. O piste çıktığı zaman kalbi ağzından firar edecek gibi heyecanla atmıştı. Boğulduğunu hissetti, bu kadarı fazla gelmişti. Kokteyl masasına bıraktığı bronz renkteki küçük el çantasını titreyen elleri ile kavradı. Göz yaşlarının hücum ettiği gözlerini kırpmamak için çaba gösterdi. Adımlarını hızlandırdı, fonda çalan yavaş notalardan oluşan şarkı onun kulaklarına sanki su altından geliyormuşçasına ulaşıyordu. Hilal, o her adım attığında taş zemini döven topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok ses ile sıklaşan nefes alışlarının neden olduğu hırıltılarından başka bir titreşim duyamıyordu kulaklarında. Nihayet kendini bahçeye atabilmişti. Elini ağaca yaslayarak ağırlığını ona verdi. Temiz hava ciğerlerine iyi gelmişti. Neden bu hâle gelmişti, ne idi onu bu kadar zor durumda bırakan? Eskiden kalma bir kalp kırıklığı mı yoksa artık son bulduğu sandığı duyguları mıydı ? Cevabını veremiyordu. Bahçede bulunan bir görevliden arabasını getirmesini istemişti. Biraz sakinleşti. Omzuna dokunan el ile irkildi. Tanışmaları çokta uzun sayılamayacak bir süreye dayanan kahverengi gözlerin sahibi onu telaş içinde süzüyordu.

"İyi misin?"

Endişeliydi sesi. Genç kadının duyulacağından şüphe edilen sesi boğazında takılı kalmayı tercih etmişti. Başını sallamakla yetindi. Beyaz, tek kapı, küçük bir araba bahçe kapısında belirdi. Leon birinin araba ile gelip anahtarını Hilal'e vermesini izledi. İri eli ile Hilal'in bel kavisini kavrayarak onu arabaya doğru yönlendirdi. Avuç içini yukarı doğru tutarak kadına uzattı. Kadın düşünmeden anahtarları avuç içine bırakmıştı. Leon kapısını açarak binmesine yardımcı oldu, kapıdan aşağıya sarkan etek uçlarını eli ile düzeltti, kapısını kapadı. Şoför koltuğuna geçti, emniyet kemerini taktı göz ucuyla Hilal'e bakıyordu. Emniyet kemerini taktığını görünce arabayı hareket ettirdi. Gövdesini ona döndürdü.

"Gitmek istediğin bir yer var mı?"

Kadın ufak bir öksürük ile boğazındaki yumruyu giderdi. Gözünde biriken yaşları elinin tersi ile temizledi.

"I-ı yok."

Genç adam deniz havasının ona iyi geleceğini düşündü. Arabayı sahile doğru yönlendirdi. Sahi ne olmuştu da birden bire çıkmıştı salondan. Bakışlarını kısa bir an üzerinden ayırdığı zaman yok olmuştu ortadan. Gözleri onu ararken bahçede üstelik bu halde bulmayı beklemiyordu. Anlatır mıydı ona? Sormadan bilemezdi. Sahile geldiklerinde Leon vakit kaybetmeden arabadan çıktı. Hilal'in kapısını açtı.

"Gel bakalım."

Kadın bakışlarını yerden çekerek Leon'un gözlerine odaklandı ona ufak bir tebessüm ile teşekkür etmişti, aynı şekilde karşılık verdi. Betonun bittiği yere oturup bacaklarını aşağıya doğru sarkıttılar. Gece olmasından dolayı maviden siyaha dönüşen deniz ayaklarının altından akıp gidiyordu. Bu gece dolunay gökyüzünde tabak gibi asılı kalmıştı, enerjisini kullanarak sahili aydınlatıyordu. Ay, denizin dalgalarına, ışığını kullanmasına izin vererek güzel bir ahenk yaratılmasına katkı sağlıyordu. Su yüzeyinde oluşan parıltılar ay ve dalgaların güzel iş birliğini yansıtıyordu. Hilal saçındaki tokalardan tek tek kurtulmaya başladı. Saç tutamları omzuna dökülüyordu. Bir türlü arkasında kalan tel tokayı çıkaramamıştı.

"İstersen ben yardım edeyim."

"Lütfen."

Leon sona kalan iki tel tokayı uzun parmaklarının yardımı ile çıkardı. Saçlarının tamamı özgür kalmıştı. Hilal kollarından destek alarak gövdesini geriye doğru yasladı. Hafif serin olan eylül rüzgarı Hilal 'in melisa ile harmanlanmış kokusunu Leon'un burnuna dolduruyordu. Badem gözlerini milimetrik bir kare dahi kaçırmamak üzere Hilal'in her yerinde gezdirdi. Ay ışığının vurduğu boynunda eşsiz bir Çin porseleninin pürüzsüzlüğü vardı. Buğday
saçları esen rüzgar ile dalgalanıyordu.

"Beni mi izliyorsun acaba?"

"Evet." dedi Leon, Hilal gibi fısıltı ile çıkmıştı sesi. Kadının dudağının kenarının kıvrılmasını izledi. Ufak bir tebessüm olabilirdi ama onun için bu yeterliydi.

"Peki neden?"

"İyi olmanı istiyorum çünkü." Bedeninin geriye doğru sarsılması ile boynuna dolanan kolların sahibini sımsıkı sardı. Bir süre Hilal 'in iç çekişlerinin dinmesini sabırla bekledi. Burnunu saçlarının içine gömdü. Hilal henüz daha tanımadığı adamın kolları arasında olmaktan rahatsız değildi. Bir süre öylece bekledi belini saran kollar onu her iç çekişinde daha fazla sıkıyordu. Bir zaman sonra geriye çekildi. Leon yüzüne bakıp gülmeye başlamıştı. Komik bir durum mu vardı. Kızmıştı. O ağlıyor karşısındaki ise gülüyordu.

"Ne var, ne gülüyorsun!"

"Palyaçolara benzedin. Leon uzanıp burnunu sıkıştırdı.

"Burnun kıpkırmızı."

"Yaa"

Kadında onun gülümsemesine kıkırtılar ile eşlik etti. Kıkırtılar kahkahalara dönüştü.

"Leon, Leon du değil mi?"

"Evet ama sen bana daha adını söylemiş değilsin."

"Hilal bende." dedi kadın. Leon içinden biliyorum diye geçirdi. Tokalaştılar.

"Sen kimi tanıyordun nişanda. Takım giydiğine göre nişanda garson değildin oradan anladım."

Leon güldü. "Evet çalışmaya gelmemiştim. Erkek tarafıyız canım biz."

Hilal kollarını kavuşturdu. Ellerini kollarına sürtmeye başladı.

"Üşüdün değil mi düşünemedim kusura bakma." Gerçi elbisenin yarısı yok diye geçirdi içinden üşümesi normaldi. Ceketini çıkarıp Hilal'in omuzlarına bırakmıştı.

"Vay demek bu tür kalıpları biliyorsunuz Leon Bey."

"Evet ve o gün içinde özür dilerim."

"Baban mı yabancı annen mi?"

"Babam, Yunan.

"Anladım."

İkili uzun zamandır tanışıyormuş gibi konuşmasına devam etti. Durumu ikisi de yadırgamamış doğal karşılamıştı. Leon bir ara neden kötü olduğunu sormuş ama Hilal bu sorusunu cevapsız bırakmıştı. Şimdi Hilal'in apartmanın önünde vedalaşıyorlardı. Leon anahtarları sahibine teslim etti.

"Sen nasıl döneceksin?"

"Taksi bulurum sen merak etme."

"Teşekkür ederim her şey için Leon. Unutmadan ceketini vereyim."

"Önemli değil. Kalabilirdi lacivert yakıştı."

"İyi geceler."

" İyi geceler." Öpmek için attığı adım Hilal'in geri çekilmesi ile boşa gitmişti. Kadın gülümseyerek kapı önünden el salladı. Leon sokak lambasının aydınlattığı yoldan ana caddeye ilerlemeye başladı. Hilal'in seslenmesi ile geriye döndü.

"Belki seninkiler kadar iyi olmaz ama bir kahveye ne dersin?"

Continue Reading

You'll Also Like

25.7K 1.8K 61
-TAMAMLANDI- Rusça bir kelime olan "Odnoliub". Hayatı boyunca tek bir kişiyi sevmiş olan, aşkı bir kere tatmış, kalbini sevdiğine açmış olan kişiye d...
110K 12.8K 33
değişiyorsun, dayanamıyorum
11.4K 1.5K 28
"Olmuyor, yapamıyorum sensiz. Aklımı karıştırıyorsun."
12.6M 604K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...