BAHAR UYKUSU

By ezgi_caglar

69.2K 6.3K 1.1K

Daha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege... More

Giriş
Karakterle Tanış
Bölüm 1.1
Bölüm 1.2
Bölüm 1.3
Bölüm 1.4
Bölüm 1.5
Bölüm 1.6
Bölüm 1.7
Bölüm 1.8
Bölüm 1.9
Bölüm 1.10
Bölüm 1.11
Bölüm 1.12
Bölüm 1.13
Bölüm 1.14
Bölüm 1.15
Bölüm 1.16
Bölüm 1.17
Bölüm 1.18
Bölüm 1.19
Bölüm 1.20
Bölüm 1.21
Bölüm 1.22
Bölüm 1.23
Bölüm 1.24
Bölüm 1.25
Bölüm 1.26
Bölüm 1.27
Bölüm 1.28
Bölüm 1.29
Bölüm 1.30
Bölüm 1.31
Bölüm 1.32
Bölüm 1.33
Bölüm 1.34
Bölüm 1.35
Bölüm 1.36
Bölüm 1.37
Bölüm 1.38
Bölüm 1.39
Bölüm 1.40
Bölüm 1.41
Bölüm 1.42
Bölüm 1.43
Bölüm 1.44
Bölüm 1.45
Bölüm 1.46
Bölüm 1.47
Bölüm 1.49
Bölüm 1.50
Bölüm 1.51
Bölüm 1.52
Bölüm 1.53
Bölüm 1.54
Bölüm 1.55
Bölüm 1.56
Bölüm 1.57
Bölüm 1.58
Bölüm 1.59
Bölüm 1.60
Bölüm 1.61
Bölüm 1.62
Bölüm 2.1
Bölüm 2.2
Bölüm 2.3
Bölüm 2.4
Bölüm 2.5
Bölüm 2.6
Bölüm 2.7
Bölüm 2.8
Bölüm 2.9
Bölüm 2.10
Bölüm 2.11
Bölüm 2.12
Bölüm 2.13
Bölüm 2.14
Bölüm 2.15
Bölüm 2.16
Bölüm 2.17
Bölüm 2.18
Bölüm 2.19
Bölüm 2.20
Bölüm 2.21
Bölüm 2.22
Bölüm 2.23
Bölüm 2.24
Bölüm 2.25
Bölüm 2.26
Bölüm 2.27
Bölüm 2.28
Bölüm 2.29
Bölüm 2.30
Bölüm 2.31
Bölüm 2.32
Bölüm 2.33
Bölüm 2.34
Bölüm 2.35
FİNAL

Bölüm 1.48

544 60 19
By ezgi_caglar




Bu şarkıdan daha çok Toprak'a uyacak bir şarkı olabilir mi bilmiyorum...

My heart is weak
Tear it down piece by piece
Leave me to think
Deep in my structure, I think I still love her,
But I need some sleep
You've taken my breath away,
Now I want to breathe

Keyifle dinlemeniz ve okumanız dileğiyle..

E.Ç.

.................................

Cemre ya Toprak'taki garipliği fark etmemişti ya da kendi stresiyle baş etmeye çalışıyordu. Bilerek Toprak'la arasına mesafe koymaya çalışır gibi bir hali vardı. Salona indiklerinde koltuklardan birine oturup Toprak'ın dolapları karıştırmasını uzaktan izlemişti.

"Bir şeyler içersin değil mi?" diye sordu Toprak. Kendisinin olabilecek en sert içkiye ihtiyacı vardı o an. "Şarap var. Hem de epey iyi bir tane. Ya da viski. Şurada votka var. Sana kokteyl de yapabilirim. Tabi içki içmek istemezsen o ayrı."

"Sen ne içeceksen ondan olsun." dedi Cemre. Sesindeki gerginliğe rağmen hiçbir şeyden geri kalmayacak kadar inatçıydı.

"Öyle olsun." diye mırıldandı Toprak ikisine şarap doldururken. Özel bir gün için sakladığı şişenin bittiğini fark ettiğinde babasının yanında olmak isterdi. Belki de evden ayrılmadan adama bir not bırakmalıydı. Geldim, gördüm, içtim. Kadehlerden birini Cemre'ye uzatıp koltuktaki örtüyü aldı ve "Gel hadi." dedi verandaya açılan kapıya yönelip. Kesinlikle hava almalıydı. Bol miktarda oksijen patlayacak gibi çalışan beynine bir nebze dinginlik getirirdi belki.

"Vay..." dedi Cemre önlerindeki manzara karşısında iç çekip. Deniz ve ay neredeyse ayaklarının dibinde, cırcır böceklerinin sesi kulaklarındaydı. Toprak babasının bu evi almak için yaptıklarını şimdi az çok anlayabiliyordu. Cemre ahşap korkuluklara asılıp havayı içine çektiğinde içinde bulundukları ana geri dönmek için kendini zorladı. Bu geceyi özel olarak düşünmüş, planlamış, hayata geçirmişti. Aptal bir mesaj, samimiyetsiz bir hayalet için tüm bu emeğini yerle bir edemezdi.

Sana ihtiyacım var.

Toprak kendini salıncağa bırakıp gözlerini kapadı. Bu mesajı yazarken Selen'i bin bir şekilde hayal edebiliyordu. Aylar sonra kızı ona mesaj yollamaya iten problem ne olabilirdi? Düşünmek bile nefesini kesiyordu Toprak'ın. O kadar mı kötü bir şey olmuştu da kız çareyi yüzüne bile bakamadığı Toprak'ta arıyordu. Cemre'nin sesi kulaklarına ulaştığında Selen'in mavi gözlerini aklından silip onu gerçek dünyaya döndürdü.

"İyi misin?"

Toprak hemen yanına oturmuş olan kıza baktı. Gülümsemeye çalıştıysa da pek başarılı olamadığını biliyordu. Kadehi Cemre'ninkine tokuşturup "Sen burada olduğun sürece iyiyim." dedi. "Teşekkür ederim. Yani... kalmayı kabul ettiğin için..."

Yalan söylememişti. Cemre ona böyle bakarken dünya yeniden doğru yöne dönmeye başlamış gibiydi. Kızın kadehten bir yudum aldığında buruşan yüzü Toprak'ın kalbinin yaralarını iyileştiriyordu sanki. Geçmiş geçmişte, sahipsiz anılar mezarlarında kalmalıydı. Buna Cemre'den daha iyi gelecek bir ilaç varsa neydi?

"Beni neredeyse kaçırdın, bir de teşekkür mü ediyorsun?" dedi Cemre tek kaşını kaldırıp ama artık kızgın olmadığı belliydi.

Kolunu salıncağın sırtına yaslayıp ona döndü Toprak. Boştaki eli kontrolsüzce kızın dizinde duran eline uzanmıştı. Cemre'ye dokunmak geçmişe meydan okumak gibiydi. Onun teninden yayılan sıcaklık buram buram siliyordu hatıraları. Hayal de oydu, gerçek de. Kıza bakarken bir kez daha verdiği karardan emin oluyordu Toprak. Saçma sapan bir zamanda kapısını çalan davetsiz bir misafir yüzünden hayatını bir kez daha mahvetmeyecekti. Mahvedemezdi...

"Seni kaçırmak zorunda kaldım." dedi. "Çünkü inatçı bir keçisin ve seni sevmeme bile izin vermiyorsun." Cemre'nin gözleri ilgiyle açılmıştı. Yanakları kızarırken Toprak'ın ona karşı duyduğu arzu hala beyninin arka planında konuşan seslere üstün geldi. "Seninle olmak istiyorum." dedi kendini bile şaşırtan, kendinden emin bir sesle. "Kız arkadaşım olmanı istiyorum Cemre. Artık benden kaçma istiyorum. Her an yanında olmak, seni görmek, kokunu duymak, istediğimde seni öpebilmek istiyorum."

Toprak ona doğru çekilirken Cemre aralık dudaklarıyla sadece beklemişti. Şokta olduğuna şüphe yoktu. Sanki Toprak değil miydi? Kalbinin bir köşesi hala okuduğu mesajın etkisiyle kasılırken o, midesinde dans eden kelebeklerin kanat çırpışlarını dinlemeyi seçmişti. Bir kez daha "Kız arkadaşım olur musun?" dedi Cemre'yle aralarında bir iki santim kaldığında. 

Kız ona, o kıza bakıyordu açlıkla. Lanet bir melodi gecenin içinde çınlamasaydı Toprak onu öpecek, muhtemelen o öpücük önce sabaha sonra hayatının geri kalanına uzayıp gidecekti. Ama Cemre telefonun sesiyle irkilip kendini geri çekmişti.

Toprak içinden küfür ederek cebine uzandı ve telefonunu çıkardı. Kerem'in ya da Mert'in aradığına o kadar emindi ki aklında sağlam bir küfür bile hazırlamıştı. Ama ekranı gördüğünde önce midesi kasıldı, sonra da eli titremeye başladı. Arayan isme takılı kalan bakışları ne kadar olduğunu bilmediği bir süre öylece telefonu izlemişti sadece. Ev yok olmuştu, salıncak yok olmuştu, en kötüsü Cemre yok olmuştu. Toprak sadece Selen'in adını görüyor, kulaklarını kanatan melodiyi işitiyordu.

"Açmayacak mısın?" dedi Cemre merakla. Toprak panikle telefonu kapattıktan sonra bile ekrana bakmaya devam etmişti. "Selen kim?"

Ne demeliydi Toprak? Verdiği bu lanet olası tepkiyi nasıl izah etmeliydi saniyeler önce kalbini kazanmaya çalıştığı kıza. "Eski bir arkadaşım." dediğinde bulabileceği en kötü açıklamayı yaptığını biliyordu. Cemre'nin dikkatle onu izlediğini bildiği halde elindeki içkiyi kontrolsüzce kafasına dikti. Hemen yanında Cemre kasılmış, bakışları Toprak'ın yüzüne çevrilmişti.

"Selen kim?" dedi bu kez daha temkinli.

Toprak konuşmalı, Toprak anlatmalı, Toprak en azından ona bakmalıydı. Yapamıyordu. Sanki çalan melodi beyninin bir bölümünü felç etmiş, gördüğü isim doğru düşünme yetisini yok etmişti. Cemre sabırla Toprak'tan gelecek herhangi bir açıklamayı beklerken o öylece susup kaldı.

"Anladım." dedi Cemre sonunda ayağa kalktığında. Ancak o zaman Toprak'ın oksijenle buluşan beyni çalışmaya başlamıştı.

"Cemre dur." dedi ayaklanıp ama kız çoktan kumsala inen basamaklara varmıştı. "Cemre..."

"Eve dönüyorum." dedi Cemre onu umursamadan. Vücudu kasılmış, duruşu dikleşmişti. Toprak bileğini tuttuğunda bile durmadı. Kolunu öyle sert çekmişti ki muhtemelen kendi canını yakmıştı.

"Cemre lütfen." dedi Toprak önüne geçip. "Beni dinlemek zorundasın."

Cemre onu sertçe göğsünden itti. "Hiçbir şey yapmak zorunda değilim! Buraya gelmek zorunda değilim. Senin yanında olmak zorunda değilim. Sana inanmak zorunda hiç değilim. Ama inandım. Allah kahretsin!"

"Dur n'olur!" dedi Toprak kız bir kez daha yanından geçmeye yeltenince. Cemre'nin bakışlarına yansıyan sessiz çığlıkları kalbini dağlıyordu. O ana kadar zar zor yıkmayı başardığı tüm duvarlar öncekinden de yükseklerdi şimdi. Yollar kapanmış, adım atacak takati kalmamıştı.

"Selen kim?" diye sordu Cemre bir türlü kayığa ulaşmasına izin vermeyen Toprak'ın gözlerine bakarak. "Sana güvenmemi mi istiyorsun? Anlat o zaman! Kim o Allah'ın belası Selen?"

Toprak yutkundu. Bu hapishanenin tek bir çıkışı vardı ve o da kanata kanata Cemre'nin kalbinden geçiyordu. "Selen..." dedi sıkıntıyla. "Eski bir arkadaşım. İstanbul'dan..."

"Eski bir kız arkadaşım demek istedin herhalde."

Toprak bakışlarını kaçırdı. "Evet, eski kız arkadaşım." diye düzeltti.

Cemre anlamıştım der gibi tebessüm ediyordu. Hayal kırıklığının sebebi geçmişten hortlayan bir hayalet değil, Toprak'ın o hayaletin ismini bile gördüğünde verdiği tepkiydi. Kimse kızın haksız olduğunu söyleyebilir miydi? Peki Toprak kendinden daha çok nefret edebilir miydi? Sıkıntıyla oflayıp Cemre'yle arasını kapattı ve kızı kollarından tuttu.

"Bir geçmişim var Cemre." dedi çıkarabildiği en güçlü sesiyle. "Bu gerçeği değiştiremem. Ama ben yeni bir hayat seçtim ve geçmiş geçmişte kaldı. Şu an buradayım. Seninle. Senin yanında. Sana dokunuyorum. Seninle olmak istiyorum."

"Geçmiş fazlasıyla yakın göründü benim gözüme." dedi Cemre. Bakışları hala dipsiz iki karanlık kuyu gibi korkutucuydu.

Toprak parmaklarını yukarı doğru kaydırıp bu kez kızın yüzünü elleri arasına aldı. "Bundan sonra..." dedi. "Sadece şimdi olacak Cemre. Ve o şimdinin her yerinde sen varsın. İstesen de istemesen de... Bu iş benim kontrolümden çoktan çıktı artık. Ben seni istiyorum. Sadece seni!"

Kızın gözleri kendininkilere kitlendiğinde bir an için ona ulaştığını düşündü Toprak, ama Cemre ona baksa da bambaşka bir düşünceye dalmıştı. Aniden kendini Toprak'ın elinden kurtarıp uzaklaştı. Boynuna uzanıp kolyeyi sökercesine çıkarması bir olmuştu. Sanki yeni bir sır keşfetmiş gibi metal kolye ucunu iyice gözüne yaklaştırdı.

"Allah kahretsin!" diye mırıldandı. O ana kadar dimdik durmayı başarmış olsa da şimdi gözleri yaşlarla dolmuştu. Toprak onun ne düşündüğünü de neler hissettiğini de biliyordu.

"Bana eski kız arkadaşının kolyesini mi verdin?" dedi Cemre hayal kırıklığı dolu bir ses tonuyla. "Ben de salak gibi üzerinde neden bir yılan motifi olduğunu düşünüp durdum. En başından beri bu Selen'in S'siydi ve sen en başından beri yalan söylüyordun."

"Yalan söylemedim!" diye kendini savundu Toprak. Kolyeyi Cemre'nin elinden kapıp havada sallarken "Bu benim kolyemdi!" dedi. "Evet onu bana bir zamanlar Selen vermişti. Ama ben sana verdiğimde o benimdi. Sana vermeyi seçtim, çünkü bir kez daha incindiğini görmeye dayanamazdım. Seni korumasını istedim. Seni korumak istedim Cemre."

Cemre elinin tersiyle yanağından süzülen yaşları sildi. "Senden hiçbir şey istemiyorum." dedi kayığa yöneldiğinde. Gidiyordu. Toprak'ın hayalini kurduğu tüm düşleri yerle bir edip gidiyordu. Toprak içinde kabaran öfkeyi nasıl zapt edeceğini bulamamıştı.

"Lanet olsun!" diye bağırdı denize koşarken. İkinci kez düşünmeden kolyeyi savurup attı. Hemen sonra telefonunu cebinden çıkarmış, onu da kolyenin ardından karanlık suların dibine göndermişti. Nefes nefese icraatını izlerken Cemre'nin de az ötede hareketsiz durmuş kendisine baktığını fark etti. Bunun bir anlama gelmediğini biliyordu, ama kızın kayığa hala binmemiş olması bile umut demekti.

"Onu istemiyorum." diye bağırdı Toprak çaresizce kollarını iki yana açıp. "Geçmişten kurtulmak için yaptığım onca şeyden sonra onu istemiyorum." Gözlerinin yaşlarla ıslandığının farkındaydı. Nasıl göründüğünü, ne kadar küçük duruma düşeceğini umursamadan Cemre'nin yanına gidip bir kez daha kızın yüzünü kavradı. "Ben seni istiyorum Cemre." dedi. "Bunu sana ilk söylediğimde de istiyordum, şimdi de istiyorum. Hiçbir şey değişmedi."

Cemre şok içinde onu izliyordu. "Kolyeyi denize attın..." diye mırıldandı sanki aklında kalan tek gerçek buymuş gibi.

Toprak onu kendine çekip göğsüne bastırdığında bile tepkisiz kalmıştı. "Artık ona ihtiyacın olmayacak." dedi Toprak. "Artık yanında ben varım." İstesen de istemesen de diye ekledi içinden. Daha fazla geçmiş yoktu. Daha fazla Selen ya da onun açtığı yaralar yoktu. "Çilek." dedi Cemre'ye sıkıca sarılıp. "Sen benim çileğimsin."

Cemre'nin sinir krizi de titremeleri de dinmişti. Usulca göğsünde durmuş onu dinlediği halde başını kaldırdığında gözlerinde hala hüzünlü bir hayal kırıklığı vardı. "Unutulamayan eski sevgililerle baş edemem." dedi Toprak'ın kalbini parçalayan bir dürüstlükle. "Ben daha bu yaşadığım duyguyla bile nasıl baş edeceğimi bilmiyorum." Bir kez daha insanın içini acıtacak kadar haklıydı. Bir daha asla ne ona ne de kendine zulmetmeyeceğine yemin etti Toprak o an ve alnını Cemre'ninkine yasladı.

"Ben sadece ilk öptüğüm kızı unutamadım." dedi. "Geri kalan her şey geldi ve geçti."

Ardından tüm cesaretiyle dudaklarını Cemre'ninkilere bastırdı ve onu hiç bırakmayacakmış gibi öptü.

............

Bölüm Sonuuuuu

Alev alev bir bölümü de bitirdik böylece :D  Cemre açık açık mesajını verdi. Toprak da şimdiyi geçmişe tercih etti. 

Pekiiii sizce kendine verdiği sözü tutabilecek mi? Yorumları alalım :)

a) evet, Toprak Cemre'yi çok seviyor. Yeni sayfa açtı.

b) hayır, hayatının en büyük aşkını nasıl unutsun. Kafası daha da karışıcak ileride.

Hadi bana yazın :)

Herkese keyifli geceler :)

E.Ç.

Continue Reading

You'll Also Like

4M 256K 44
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
900 120 31
gerçek bir hikayedir genç bir kadının çocukluğundan 25yaşına kadar yaşadıklarına şahit olacaksınız okurken peçeteleriniz yanınızda olsun :)
477K 21.9K 51
Burak: Ne istiyorsun? 055*: Bu kadar kaba olma ya. 055*: Alt tarafı bir soru soracaktım. Burak: O zaman sor, ders çalışmam lazım. 055*: Alıkoyduysam...
Kayıp By .

General Fiction

230K 15.4K 25
"Bazen, geçen sadece zamandır, bazı acılar bâki kalır. Bazı sözler bedenlere, bazı aşklar kalplere, bazı dostluklar da anılara saklanır..." Yetimhane...