Bölüm 1.48

544 60 19
                                    




Bu şarkıdan daha çok Toprak'a uyacak bir şarkı olabilir mi bilmiyorum...

My heart is weak
Tear it down piece by piece
Leave me to think
Deep in my structure, I think I still love her,
But I need some sleep
You've taken my breath away,
Now I want to breathe

Keyifle dinlemeniz ve okumanız dileğiyle..

E.Ç.

.................................

Cemre ya Toprak'taki garipliği fark etmemişti ya da kendi stresiyle baş etmeye çalışıyordu. Bilerek Toprak'la arasına mesafe koymaya çalışır gibi bir hali vardı. Salona indiklerinde koltuklardan birine oturup Toprak'ın dolapları karıştırmasını uzaktan izlemişti.

"Bir şeyler içersin değil mi?" diye sordu Toprak. Kendisinin olabilecek en sert içkiye ihtiyacı vardı o an. "Şarap var. Hem de epey iyi bir tane. Ya da viski. Şurada votka var. Sana kokteyl de yapabilirim. Tabi içki içmek istemezsen o ayrı."

"Sen ne içeceksen ondan olsun." dedi Cemre. Sesindeki gerginliğe rağmen hiçbir şeyden geri kalmayacak kadar inatçıydı.

"Öyle olsun." diye mırıldandı Toprak ikisine şarap doldururken. Özel bir gün için sakladığı şişenin bittiğini fark ettiğinde babasının yanında olmak isterdi. Belki de evden ayrılmadan adama bir not bırakmalıydı. Geldim, gördüm, içtim. Kadehlerden birini Cemre'ye uzatıp koltuktaki örtüyü aldı ve "Gel hadi." dedi verandaya açılan kapıya yönelip. Kesinlikle hava almalıydı. Bol miktarda oksijen patlayacak gibi çalışan beynine bir nebze dinginlik getirirdi belki.

"Vay..." dedi Cemre önlerindeki manzara karşısında iç çekip. Deniz ve ay neredeyse ayaklarının dibinde, cırcır böceklerinin sesi kulaklarındaydı. Toprak babasının bu evi almak için yaptıklarını şimdi az çok anlayabiliyordu. Cemre ahşap korkuluklara asılıp havayı içine çektiğinde içinde bulundukları ana geri dönmek için kendini zorladı. Bu geceyi özel olarak düşünmüş, planlamış, hayata geçirmişti. Aptal bir mesaj, samimiyetsiz bir hayalet için tüm bu emeğini yerle bir edemezdi.

Sana ihtiyacım var.

Toprak kendini salıncağa bırakıp gözlerini kapadı. Bu mesajı yazarken Selen'i bin bir şekilde hayal edebiliyordu. Aylar sonra kızı ona mesaj yollamaya iten problem ne olabilirdi? Düşünmek bile nefesini kesiyordu Toprak'ın. O kadar mı kötü bir şey olmuştu da kız çareyi yüzüne bile bakamadığı Toprak'ta arıyordu. Cemre'nin sesi kulaklarına ulaştığında Selen'in mavi gözlerini aklından silip onu gerçek dünyaya döndürdü.

"İyi misin?"

Toprak hemen yanına oturmuş olan kıza baktı. Gülümsemeye çalıştıysa da pek başarılı olamadığını biliyordu. Kadehi Cemre'ninkine tokuşturup "Sen burada olduğun sürece iyiyim." dedi. "Teşekkür ederim. Yani... kalmayı kabul ettiğin için..."

Yalan söylememişti. Cemre ona böyle bakarken dünya yeniden doğru yöne dönmeye başlamış gibiydi. Kızın kadehten bir yudum aldığında buruşan yüzü Toprak'ın kalbinin yaralarını iyileştiriyordu sanki. Geçmiş geçmişte, sahipsiz anılar mezarlarında kalmalıydı. Buna Cemre'den daha iyi gelecek bir ilaç varsa neydi?

"Beni neredeyse kaçırdın, bir de teşekkür mü ediyorsun?" dedi Cemre tek kaşını kaldırıp ama artık kızgın olmadığı belliydi.

Kolunu salıncağın sırtına yaslayıp ona döndü Toprak. Boştaki eli kontrolsüzce kızın dizinde duran eline uzanmıştı. Cemre'ye dokunmak geçmişe meydan okumak gibiydi. Onun teninden yayılan sıcaklık buram buram siliyordu hatıraları. Hayal de oydu, gerçek de. Kıza bakarken bir kez daha verdiği karardan emin oluyordu Toprak. Saçma sapan bir zamanda kapısını çalan davetsiz bir misafir yüzünden hayatını bir kez daha mahvetmeyecekti. Mahvedemezdi...

BAHAR UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin