KOR

By ilaydaatac

5M 153K 16.1K

GENÇ KURGU İÇİNDE # 2 Kitap içerisinde cinsellik mevcuttur! More

1.Bar
2.Gece
¤ Ev ¤
¤ Okul ¤
¤ Yanlış Alarm ¤
¤ Dedikodu ¤
¤ Ceza ? ¤
¤ Kamp ¤
¤ Dövüş ¤
¤ Makarna ¤
¤ Aptal ¤
¤ Şeytan Görümce ¤
¤ Ziyaret ¤
¤ 'Biz' ¤
¤ 15.Bölüm ¤
¤ Sinema ¤
¤ Sürpriz ¤
~ 'İstiyorum' ~
'~ Emrivaki ~'
~ 'Yakınlaşma' ~
~' Spor '~
~ 'Yanlış olan?' ~
~'Arenciğim ?'~
~ 'Benim' ~
~ 'Gerçek' ~
Taze evli çiftler gibi
26.Ben bu gece hiç içmedim
27.Sen Benim
28.Davetsiz misafirler!
29.Sana aşığım ben!
30.O Aren di
31.Üfle De Söneyim
32.Seni Seviyorum
33.Ben ve müstakbel sevgilim
34.Beklentilerimin Arasında
35.Aren sorunsalı
36.Arenin Kayıp Kuzeni
37.Doğanların Kuşu
38.Ne yapardım?
LÜTFEN OKUYUN!
39.Mezuniyet
40.Delilik
41.Aile albümümüz
42.Evleneceğim!
43.Bu da mı değil!
45.Ailem
46.Mezar
47. 14 Şubat
48.Adım adım
49.İyi ki...
50.Nikah
51.Bekarlığa veda
52.Nikahı ertelemek
53.Final-28 Temmuz
Özel Bölüm 1

44.Güzel bir yürüyüş?

49.9K 1.9K 174
By ilaydaatac

Henüz yaşadığım rezil şoku atlatamamış bir şekilde Arenin dudaklarıma kondurduğu öpücüğe sessiz kaldım.
Son anda yanından inmeden "Görüşürüz." diyebilmeyi akıl edebilmiştim.

Sersem adımlarla kapıya ulaştığımda , kızlar daha kapıyı çalmaya tenezzül edemeden kapıyı açarak beni içeri çektiler. Birazdan yüzlerinde belirecek olduğunu bildiğim hayal kırıklığını tahmin ederek birde onlar için üzüldüm.

Kapıyı kapatır kapatmaz hevesle önüme atlayıp biri bir elimi diğeri öteki elimi kavrayarak havaya kaldırdı. Sol ele yüzük mü takılıyordu ? Söz olunca sağaydı sanki. Bu gerçeği bile biliyordum ama bir yüzüğüm yoktu! Sanırım sağ el parlaklarımda göremeyince sola odaklanılmıştı. Olsaydı da sola taksaydım!

Sena "Boş!" dedi. Hemen ardından da Yeşim. "Boş?"

"Bir teklif almadım , yüzük o yüzden yok." dedim ağlamaklı çıkan sesimle. Halimi görünce beni hemen salondaki kanepeye oturttular ve karşıma geçerek bir saat boyunca içime attıklarımı dinlediler.

"Kokoreç ne ya ? Kokoreç ne? İnsan olsaydı giydiğim şu kıyafeti , özeni , süslenmeyi görür görmez başka bir yere götürürdü beni." dedim hala öfkemi kusarak.

Karşımda oturmuş iki şaşkoloza "Ne!" dedim hiddetle. Öylece donup kalmışlardı yarım saattir.

"Ya sen aynı hani şu sevgilin olan Arenden bahsettiğine emin misin?" diye sordu Sena.

"Başka Aren mi tanıyoruz?" dedim söylediklerinden bir mana çıkartmaya çalışıyordum.

"Al bendende o kadar vallahi." dedi Yeşim. "Aren şu anlattıklarına hiç uymuyor ki." dedi.

"Yalan mı söyleyeceğim , ne olduysa anlattım işte." dedim.

Sena "Bizim dinlediğimizi fark etmiş olup bilerek yapıyor olmasın." dedi dahiyane fikrini sunarak.

"Olabilir ama ne var ki dinlemişsem?" dedim. "Sonuça biri ağabeyim biri sevgilim, bu çok normal."

Sena"Bilemiyorum o kadarını sen bilirsin." dediğinde Yeşim "Yapar mı sence?" diye sordu.

"Bir düşüneyim." dedim gözlerimi kısarak ve formalitemi yıkarak anında "Yapar." diye cevap verdim. Ne zaman beni şaşırtmamıştı ki? "Ama yinede bu yüzden böyle bir şeyi yapması saçma olur, yani ne var ki dinlemişsem? Hiç!"
Hiç ya! Bu durumda ne yapacaktım ben? Nasıl düzeltecektim bu durumu?

"Offf. Cidden ama çok kötü rezil oldum ya , attığım çığlığı duymalıydınız." dediğimde kızlar bir daha kahkahayı bastılar.

Yeşim hevesli hevesli "Haydi tekrar anlat." deyince deyince tamamen sinirimden gülerek geçirdiğim rezil geceyi tekrar anlatmaya başladım.

Onlar yaşadıklarıma kahkalarıyla eşlik ederken bir an evlilik budalası olup çıktığımı düşündüm. Sanırım gerçekten evlilik budalası olmuştum. Hayatımın hiçbir sürecinde asla evlilik düşünmeyen bana ne olmuştu? Hayır acelesi var mıydı? Henüz yeni mezun olmuş , yirmilerimin başında sayılırdım. Acelesi yoktu. Hemde hiç yoktu.

Hayır, vardı! Ben asla tahmin edemeyeceğim bir şekilde aşık olmuştum! Ben ya! Asla kendimden böyle bir şeyi ummazdım. Benden gitmeyeceğini biliyordum ama yinede onu başka şekillerde kendime bağlamış olma fikri hoşuma gidiyordu. Birbirimize bağlanmış olmak. Benden uzakta olmasını istemiyordum. Hep yanımda yanıbaşımda olsun istiyordum. Çocuk sahibi olmayı bile planlıyordum. Küçük bir Aren! Hatta Arenler! Pekala bu durumda sanırım zekice bir plan yapmam gerekecekti.

Ertesi gün , ev işi rutinlerini yaptıktan sonra mutfağa girerek akşam için yemek olarak bir şeyler bakmaya başladım. Akşam önemliydi çünkü akşam Eren gelecekti sanırım dolayısıyla Aren de kaçırmaz gelirdi.

İlk olarak alışverişe çıkarak bir balıkçıya uğradım. Birkaç tane levrek alarak bu sefer markete yöneldim. Evde eksik kalan sebzeleri ve yemekte kullanacağım diğer gerekli şeyleri alarak eve yürümeye başladım.
Mercimek , fırın makarna , yine fırında çeşitli sebzelerle birlikte yapacağım levrek ve salata. Beş kişiye yeterdi herhalde.

Eve girdiğimde vakit kaybetmeden mutfağa geçtim. Sena fırın makarnayı , Yeşim salata ve mercimeği yaparken bende balıkları hallediyordum. Bu şekilde kalabalık olduğumuzda bir şeyleri halletmek oldukça kolay ve hızlı oluyordu.

Tepsiyi fırına koyup ayarı yaptığımda odama geçtim. Üzerimdeki taytın yerine bir jean ve tişörtün yerine de haki yeşili bir kazak geçirdim. Örülü saçlarımı çözerek dağıttım , kirpiklerime bir rimel , yanaklarıma allık ve dudaklarıma nane mentollü rujumu sürdüğümde tamamdım. Hayır , kesinlikle inadıma yapmıyordum. Dudaklarım çatlamıştı ve elimdeki tek nemlendirici ruj buydu.

Odamdan çıkarak tekrar mutfağa geçtim ve bu sefer masayı kurmaya başladım. Biraz sonra çalan fırın alarmıyla fırınıda kapattıktan sonra yapacak herhangi bir iş kalmamıştı. Bende bu sırada kitaplığımızdan ne zamandır okuyamadığım Cennet adlı kitabımı alarak kanepeme kuruldum ve rastgele bir sayfa açtım. Matt!
Hayatımda hep bir Matt istemiştim. Bulmuştum da. Aren! Ona deliler gibi aşıktım.
Meredith'in Matt için hissettiklerini okurken, sanki aslında kendimi okuyordum. Okurken yaşıyordum. Öyle içten öyle temiz, saf bir sevgiydi ki. Tıpkı bizim gibiydi.

Çalan zil sesi üzüntüyle kitabımın kapağını kapamama sebep oldu. Her seferinde başladığım yerde kendimi unutuyordum.

Hızlı adımlarla kapıya ilerlerken, kızlar mutfaktaydı. Gelenin abim olduğu düşünülürse onlara göre açması gereken bendim tabii. Böyle mantıksız kendilerine göre biçimlendirdikleri saçma kuralları oluyordu. İstisnalar tabiki oluyordu ama şu an belliki onlardan biri değildi.

Dış kapıyı açtığımda tahmin ettiğim gibi Eren ve Areni yan yana bulmuştum. İçimden sinsi bir şekilde gülümseyerek Erenin kollarına atıldım. "Hoşgeldin!" diyerek iki yanağını öperken Aren sırasını bekliyordu. Sıra Arene geldiğinde ufak bir sarılma eşliğinde geri çekildim. Bunun üzerine o bana yaklaşmaya yeltendiğinde uzaklaşarak "Lütfen , ayıp yani , abimin yanında olmaz!" dedim abartılı bir ifadeyle. Alt tarafı ufak bir öpücüktü tabiki ama dün için intikamımı alacaktım. Sen görürsün Aren efendi!
Bir şeyler söylemeye yeltensede ona izin vermeden mutfağa koşturdum.

Direkt olarak yemeğe geçtiğimizde hiç vakit kaybetmeden Erenin yanına geçtim. Aren ise çaprazımda kalıyordu. Kaşları çatık bir şekilde bana bakarken anladığını biliyordum. Dün her ne kadar tepkilerimi üstü kapalı bir şekilde yaşamaya çalışsamda yaşayamamıştım , bunu ikimizde biliyorduk.

Eren benim yaptığım yemeği yerken "Yemekleri beraber mi yaptınız?" diye sordu.

"Sayılır , her birimiz ayrı bir şeyi yaptık aslında. Mesela şu an yediğini ben yaptım." dedim gülerek.

Gülümseyerek karşısında oturan iki arkadaşıma "Ellerinize sağlık." dedi.

Bana döndü. "Afiyet olsun." dedim.
"Biliyor musun o adama benzemenden korkuyordum. Ama genlerin tam olarak bize çekmiş. Yaptığın pek çok şeyde annemi , bizi görüyorum."

İlk olarak yüzüm düştü. Hatırlayamadığım bir geçmiş içimde boşluk uyandırdığında sadece moralim bozuluyordu. Yani annem gibi mi davranıyordum? Eren durumumu anlayıp düzeltmeye yeltenemeden ani bir şekilde ifademi ve duruşumu değiştirip aklıma takılan diğer bir soruyu sordum. "Gen demişken, mesela siz birbirinize benziyorsunuz ama ben size hiç benzemiyorum." dedim. Birinin yeşil diğerinin bal renginde gözlerine bakıyordum. Çocuklarım benzese bari!

"Babama benziyorum." dedi Aren. "Dayıma belki biraz da babama benziyorum." dedi Eren.

"Farklı olan Annem mi yani?"

"Evet." dediklerinde rahatlamıştım. Çünkü ben hep babama benzediğimi düşünürdüm ve şimdi ona benzemiyor olmak benide ciddi anlamda rahatlatmıştı.

Sanırım benim durumumdan dolayı bu konunun üzerine daha fazla gidilmedi. Yemek faslı bitti ve çay içmeye geçtik. Havadan sudan konuşurken bilmediğim bir gerçeği öğrendim.
Aren, Figen hocanın beni kurula şikayet etmesine, engel olmuştu. Kızının ödevini benim çaldığımı biliyordu. Yani aslında çalmamıştım. İçimden sırıttım ve kendimle bir kez daha gurur duydum. Çalmıştım ve yakmıştım! Aren kadına benim için gözdağı verişini anlatırken ona soğuk davrandığım için ufak bir vicdan azabı çektim. Benim için bu kadar şeyi yapıyordu , peki dün neden o halimi gördüğü halde evlilik teklifini yapmamıştı?

Aklıma aniden gelen soru ile düşüncelerimden kurtulup Arene baktım. Bir sorunum Figen diğeri ise Su'ydu. Figen halledilmişti. "Peki Su ne oldu?"

Yüzünde korkutucu bir gülümseme belirdi. "Artık annesinin babamla bir evliliği yok. Hiçbir ilişiğimiz kalmadı. Bir daha Türkiye'ye ayak basabileceklerini bile sanmıyorum." dedi.

İçimde ufak bir üzüntü dahi hissetmedim. Bana kalırsa başına gelen her şeyi hakediyordu. Onun yüzünden çok eziyet çekmiştim. Doğrusu hakettiğini bulmasına çok memnun olmuştum.

"Kalkalım artık" diyerek ayaklanan Eren beraberinde Areni de kaldırdı. "Erken değil mi?" dedim. Bu sırada kol saatime baktığımda on ikiye geliyor olduğunu fark ederek duraksamıştım. Geçirdiğimiz vakitten hiçbir şey anlamadan su gibi geçmişti. Bir gerçeği daha o an farkettim. Onlarla olmayı, vakit geçirmeyi seviyordum.

"Geç oldu gidelim sizde dinlenin." derken , Aren sessizce Erene uymuştu.

Daha fazla vakit geçirmeyi istesemde o söyleyince ne kadar yorgun olduğumu hatırlamıştım. Sabah kalkıp hazırlık yapmıştım sonuçta. Dünün de etkisiyle tabiki bitkindim.

Onları kapıdan geçirdikten sonra , salondan bardakları topladığımız sırada kızlarla kısa bir gün değerlendirmesini yaptık. Tamamen bana katılıyorlardı.
Aren davranışlarımdan rahatsız olduysa bile duruşunu bozmamıştı. Belki biraz durgundu diyebilirdim ama emin değildim. Öyleyse bile bunu ustalıkla gizlemişti. Bu kötüydü. Rahatsız olması gerekirdi! Kafamda dönen planların suya düşmesini istemiyordum.
Eren ise aynıydı. Samimiyetleri aynı olduğu gibi , o gece yaşanmıştı ama bunu hiç bir şekilde belli etmiyordu. Kızlar şahit olmasa rüya gördüm bile diyebilirdim. Ne yapmaya çalışıyorlardı? Beni resmen evde kalmış kız sendromuna sokmuşlardı!

Kızlara "İyi geceler" dileyerek odama geçtim. Sinirliydim! Hemde çok! Hırsla üzerimdeki pantolonu çıkartırken "Ben sana gösteririm Aren efendi!" diye söylendim. "Bak gör sana neler yapıyorum!"

Gür bir tonda "Bana mı?" diye odaya yayılan ses ile çığlık atarak pantolonun henüz ayaklarımdan çıkaramadığım paçalarına takıldım.

Yere kapaklanmış bir şekilde kalp atışlarımın yavaşlamasını beklerken "Salak!" dedim kendi kendime.

Yanıma gelerek kalkmama yardımcı oldu. Beni yatağa oturttuktan sonra ayaklarımda biriken pantolonumu kendisi çıkartıp bir köşeye fırlattı. Eli yavaş yavaş çıplak bacağımda gezinirken ürpermeme sebep oluyordu. Bu kadar etkilenirken ona nasıl karşı koyacaktım şimdi ben! Ay daha demin kendime söz vermiştim ya!

Uzanıp çıplak dizime bir öpücük kondurduktan sonra çenesini öptüğü yere yasladı. Aşağıdan yukarıya doğruca gözlerimin içine bakıyordu. "Söyle bakalım , sorun ne sevgilim?"

Sorun sensin! Sorun bana evlenme teklifi etmemen!

"Sizi duydum." dedim tamamen dürüst olmaya karar vererek. Bir anda böylesinin daha doğru olacağını düşünmeye başlamıştım. "Yani barıştığınız sırada aranızda geçen tüm konuşmaları duydum."

Bacağıma bir öpücük kondurarak gülümsedi. "Bizi duyduğun hal ve hareketlerinden belli oluyor zaten."

"Ağzından çıkan tüm cümlelere kendimi alıştırdım, kendime uyarladım. Sonra dün bunu yapacağını sanarak süslendim, püslendim , büyük bir hevesle yanına geldim. Ve bir rezalet gerçekleşti!" dedim somurtarak.

Aren birden yerinde doğrularak beni yatağa itti ve üzerimde yerini aldı. Sonra, sonra ne mi yaptı? Sonra boynuma gömülerek gülmeye başladı. Hemde büyük kahkahalarla! Benim rezilliklerime gülüyor! Ay şimdi ağlayacağım!

"Gülme! Bak gülme! Aren!" Tüm uyarılarımı dikkate almadan hunharca gülmeye devam ettiğinde dayanamayarak bir çığlık attım. "Sana gülme dedim Aren!"

"Tamam , tamam." dedi nefesini düzenlemeye çalışırken. "Durumu, yan tarafımızda, banktaki kıza teklif geldiğinde gösterdiğin tepkiden anladım. Yani taşlar yerine oturduğunda iş işten geçmişti. Çok üzgünüm sevgilim , ama gerçekten o halini görmeliydin."

Ay, gerçekten ağlayacağım. Gülmüş bana, gülüyor!

Aniden o ruh halinden sıyrıldı ve büyük bir ciddiliğe büründü. "Her şeyin bir zamanı var."

"Dedi ; bir süre önce karnıma kendi çocuğunu koymaya çalışan adam." dedim alaycı bir şekilde. Bu lafı sokmak nereden aklıma gelmişti bilmiyorum. Sanırım sinirlerim işe yaramaya başlıyordu.

Güldü. "Seninle evlenmeyi her şeyden, herkesten daha çok istiyorum. Hep yanımda olmanı, senin kokunla uyuyup senin kokunla uyanmayı, çocuklarımızı." Derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti. "Ama önce hatırlamanı istiyorum." "Unuttuğun her şeyi hatırlamanı istiyorum Mehir. Bu konuda Erenle konuştum, sana yardım edeceğiz."

Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Bir süre öylece yüzüne baktım. Doğrusu böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Her şeyi hatırlamak? Daha iyi hissedecek miydim?
"Ya daha kötü olursam?"

"Daha iyi olacaksın , çünkü biz daima yanındayız."

"Teşekkür ederim , beni benden daha çok düşündüğün için çok teşekkür ederim Aren." dedim. Çok duygulanmıştım.

Dudaklarıma uzanıp bir öpücük kondurdu. "Sen benim canımsın, seni her zaman herkesten daha çok düşüneceğim."

Gülümsedim. Şimdi de mutluluktan ağlayacaktım. "Seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum , uyuyalım mı?"

"Sadece uyuyacak mıyız?" dedim kaşlarım çatılırken. Hmm,ilginç.

Gülerek "Hayır" dedi. Üzerimden kalkıp karşımda kıyafetlerini çıkarmaya başladı. "Ben halledebilirdim." dedim düşündüğümü dışa vurarak. Üzgün ruh hallerimizden bu şekilde tamamen sıyrılmıştık.

"Seni özledim, daha fazla dayanamayacağım. Eren yüzünden sana doğru düzgün yaklaşamıyorum ve inan bu beni gerçekten deli ediyor."

Gülerek "Daha üç gün olmadı mı ya?" dedim.

Üzerime kapaklanırken "Benim için asırlar gibiydi." dedi.
Tam olarak birkaç dakika önce kendimi Arenden sakınma planlarım suya düşmüştü. Ona karşı koyabileceğim de söylenemezdi ya zaten. Dakikalarca benimle sevişmesi , içimdeyken söylediği sevgi dolu sözcükler, beraber doyuma ulaşmamız , birbirimizden henüz ayrılamadan hemen ardından tekrar bağlanmamız. Birbirimize bir türlü doyamıyorduk. Her şey asla uyanmayı istemeyeceğim bir rüya gibiydi.
Uzun saatler sonra birbirimizi bıraktığımızda sabah olmak üzereydi ve ben bitkinlikten daha fazla dayanamayarak uykuya dalmıştım.

Göz kapaklarıma vuran gün ışığı ile birlikte gözlerimi açtığımda dün geceyi hatırlayıp gülümsedim ve Arene uzanmak için hemen yanımda kolumu dolaştırdım.
Soğuk çarşaflara değen kollarım ürpermeme sebep olmuştu. Oturur pozisyona geçerek etrafı dinledim. Banyodan su sesi falan gelmiyordu. Etrafımda bir yerlerde kıyafet parçası yoktu. Beni bırakıp gitmiş miydi yani? Rüya görmüş olamazdım çünkü çıplaktım. Uykumda kendi kendimi soyacak halim de olmadığına göre gitmişti işte! Sinirlenmeme rağmen iyi düşündüm, dün olanlardan sonra bunu hakediyordu. Belkide işi çıkmıştı ve beni uyandıramadığı için haber vermeden çıkmak zorunda kalmıştı. Evet, evet kesin öyle olmuştur.

Yataktan kalkarak banyoya girdim. Etrafı saran koku ve buhar gösteriyordu ki yeni gitmişti. Bende çabucak duşumu alarak üzerime temiz kıyafetlerimi geçirdim ve odamı üstten üstten , gelişi güzel bir şekilde toplayarak mutfağa yöneldim. Kızlar benden önce kalkarak neredeyse masayı kurmuşlardı bile. "Günaydın." dedim masadaki dördüncü tabağa gözlerim takılırken. "Günaydın" diyerek bana karşılık verdiler.

Ağzımı açmış dördüncü tabağın sahibini soramadan kapı çalınca kapıya bakmak için hole ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda elinde iki ekmekle kapıya dayanmış bir Aren elbetteki beklemiyordum. "Günaydın sevgilim. İyi uyudun mu?" dedi bana sinsi sinsi sırıtıp göz kırparak. Ben aval aval yüzüne bakarken beni geçmiş mutfağa ilerliyordu. Peşinden gittim.

"Aren? Yanımdan kalkıp gittin sandım." dedim ve arkadaşlarımın şaşırmış bakışlarına maruz kaldım. Hay aksi! Bilmiyorlardı ki nereden bileceklerdi! Aren yanıma gelerek çeneme ufak bir öpücük kondurdu. "Ekmek almaya gitmiştim. Haydi kahvaltımızı edelim de seni bir yere götüreceğim." diyerek sandalyesini çekti ve sofraya yerleşti.

Kafam karışmıştı. Neler oluyordu ya? "Nasıl? Nereye?"

"Sürpriz. Haydi otur." dedi yanındaki sandalyeyi benim için çekerek.

Cidden, bu sabah hızına yetişemiyordum. Kızlar çayları koyarak oturmuştu. Gecikmeden bende oturarak kahvaltımı etmeye başladım. Kızların bakışlarındaki merak eve dönüşte büyük bir sorgunun beni beklediğini açıklıyordu.

Biraz sonra Arenle birlikte odama geçerek üzerime bir şeyler bakmaya başladım. "Ne giyeceğim?" diye ona sordum belki biraz ayrıntı verir diye.

"Günlük bir şeyler , güzel bir yürüyüşe çıkacağız farz et."

"Pekala." dedim kaşlarımı çatarak. Yürüyüş mü?

Üzerime dolaptan siyah bir jean ve kırmızı bir oduncu gömleği aldım. Bir de krem bir büstiyer alırken Arenin kalkan kaşlarını göz ucuyla görebiliyordum.

"Sadece ufak bir açıklık." dedim ne kadar açıldığını belirterek. Pantolon yüksek bel olduğu için göbek deliğim bile gözükmüyordu.

Omuzlarını ağır bir şekilde silkti. "Herhangi bir yan bakış fark edersem sonuçlarına katlanırsın."

Off! "Of Aren ya!" dedim.

"Tamam tamam, giy haydi kimsenin bakabileceğini sanmıyorum." dedi.

Kesinlikle. Izbandut gibi bir adamın yanındaki kadına kim bakabilirdi ki!

Seçtiklerimi üzerime geçirdikten sonra , aynanın karşısına geçerek hafif bir makyaj yaptım. Hala nemli duran saçlarımı açıp taradıktan sonra hazırdım. Yatakta uzanmış beni izleyen Arene döndüm. "Gidelim mi?"

"Evet." dedi yerinden kalkarak ve odadan çıkarak dış kapıya ilerledik. Kapıda arabasını gördüğümde şaşırmıştım. Bunun neresi yürüyüştü? Farz et demişti de arabayla gitmenin nesi farz etmekti?

Emniyet kemerimi taktığımda "Hani yürüyüş?" diye sordum.

"Yürüyerek gidemeyeceğimiz kadar uzak. Ama sonucunda yürüyüş yapmışsın gibi rahatlayacağını umuyorum."

Kaşlarımı çattım. Yürüyüşleri sevmezdim, bundan dolayı kulağıma hoşuma gitmeyecekmiş gibi geliyordu. Bu yüzden yol boyunca ne demek istediğini düşündüm. Gideceğimiz yeri tahmin etmeye çalıştım ama aklıma herhangi bir şey gelmedi. Pes ederek geri kalan zamanda geçtiğimiz yabancı yolları izledim.

Yaklaşık yarım saat sonra durduğumuzda mayışmış bedenimi yaslandığım kapıdan kaldırarak Arene döndüm. "Haydi bakalım." diyerek arabadan indi. Benim tarafıma gelerek kapımı açtı ve inmeme yardımcı oldu.

Yere ayak bastığımda ilk işim refleks olarak sağ ve solumu kontrol etmek oldu ama ilgimi çeken bir detaya rastlamadım. En son önüme döndüğümde karşımdaki uzun oldukça elit duran , kırmızı bir bina dikkatimi çekmişti. Aslında dikkatimi çeken ne uzunluğu , ne rengi ne de ne kadar elit duruyor oluşuydu. Dikkatimi çeken üzerinde yazan yazıydı. Büyük bir endişeyle Arenin elini sıktım. Burası bir Ruh sağlığı merkeziydi!


Merhaba arkadaşlar , sınavlar biteli bir haftayı geçti , hazırlandığım bir bütüm var fakat onu saymıyorum. Şunu söylemek istiyorum. Sınavlarım bitti ve ben hemen paylaşım yapacağım diye bir şey yok çünkü arkadaşlar buraya yazmakta bir sorumluluk, bir çeşit sınav. Yazılanı hoca yerine sizin önünüze sunuyoruz. Bunu sınavdan ayıran biraz daha eğlenceli olması , siz aktif okuyucular ve yorumlarınız. Ama yinede insan gezip tozmaya nefes almaya ihtiyaç duyuyor. Bölüm bu yüzden gecikti. Kusura bakmayın lütfen. Umarım anlayışla karşılayabilirsiniz ve umarım bölümü beğenmişsinizdir ❤️

Continue Reading