"Yoongi sen ciddi misin?"şaşkınlıkla sorduğumda, ağzımı açıp konuşabildiğim için mutluydum.
Yoongi yattığı yerde doğrulup bana doğru baktı.
Hayır de, Yoongi.
"Evet."
Ağzımdan bir küfür kaçtı.
"Chae bu kadar abartmasan sonuçta Amerika'ya gidiyorum."dediğinde gözlerimi devirdim.
"Ah evet doğru. Busan'a değil Amerika'ya gidiyorsun. Çok yakındı zaten demi? Pardon benim hatam!"yüksek çıkan sesim beni de rahatsız ediyordu.
Lisa yanıma gelip elini omzuma koydu. "Rose bir sakin ol."dediğinde elini omzumdan çektim.
Yoongi'ye yaklaşıp konuşmaya başladım. "Sen ne kadar bencilsin ya! Ben isteseydim ablamın yanına Avustralya'ya gidebilirdim ama sen burdasın diye gitmedim. Sen nasıl beni bırakıp gidebiliyorsun. Hem de daha yeni beraber olmuşken? Seni gerçekten anlayamıyorum Yoongi. O yüzden..." nefes aldım ve bağırdım. "BOKUNDA BOĞUL!!"sonra kızların ve çocukların bağırmalarını görmezden gelip sahayı terk ettim. Gözümden düşen damlayı hızlıca elimle sildim.
Tam bir bencil pislikti!
Tamam eğitimi tabiki de daha önemli ama şimdi gitmesi şart değildi ya da bana daha önceden haber verebilirdi belki ben de annemleri ikna edip onunla gidebilirdim. Hadi beni geçti arkadaşlarını nasıl bırakabiliyor ya?!
Taksiyle geldiğim için cüzdanımdaki son parayı taksiciye verip eve girdim. Evin boş olmasını fırsat bilerek aşırı yüksek sesli bir çığlık attım. Koşarak odama çıkıp üstümdekileri çıkarttım. Pijamalarımı giyip yatağımın içine girip oturur pozisyona geçtim.
Yatağımın karşısındaki Toy Story posterine bakıp düşünmeye başladım.
Bütün yaşadıklarımızı...
Hayır onun için ağlamayacağım.
"Sakın, ağlarsan seni öldürürüm Rose!" Yüksek sesle kendime bağırmam kesinlikle delirdiğim anlamına geliyordu.
Ah bir de kendime bağırdıktan yaklaşık yirmi saniye sonra salya sümük ağlamam da kendime ne kadar hakim olamadığımın göstergesiydi.
Yatakta saçma sapan pozisyonlara girip ağlamaya devam ediyordum. Kaç saat ağladığımı bilmiyordum ama belli bir süre sonra başım ağrıdığı için susmaya karar vermiştim.
Hava kararmıştı ışığı açmamıştım. Annem odama girince uyuma taklidi yaptığım için beni rahatsız etmeden gitmişti. Bir de şimdi annemle uğraşamazdım.
//
Dört gündür yatakta yatıyordum. Gossip Girl'ün ilk üç sezonunu tekrar bitirmiştim. Bugün mezuniyet vardı kıyafetim de hazırdı ama kesinlikle gitmeyi düşünmüyordum.
Telefonumdan yankılanan zil sesi ile yataktan kalktım. Üç gündür kızlar ve çocuklar sürekli arıyordu ama cevap vermemeyi tercih ediyordum.
LISAQ BEYİNLİ arıyor...
Bir anda aramayı cevaplandırdım.
"Alo! Chae?!!"
"Ne var Lisa?"
"Kanka sen niye telefonlarımızı açmıyorsun?"
"SENCE NEDEN OLABİLİR?! Depresyondayım bir rahat bırakın be!"
Bağırmama karşılık Lisa gülmüştü.
"Tamam her neyse... bugün mezuniyet var ve biz şimdi kızlarla size geliyoruz!!"heyecanla konuştuğunda bağırıp, delirmemek için kendimi zor tuttum.
"Alo, Lisa sakın gelmey-"
Telefonun yüzüme kapatılmasıyla kalakaldım. Tam tekrar Lisa'yı arayıp ona bağırıcaktım ki kapının zili çaldı. Aynı anda kızların gülüşmelerini duydum. Ne kadar çabuk geldiler ya.
Yatağıma oturup onları beklemeye başladım. İçimden elliye kadar saydım. O sırada kızlar heyecanla içeri girip ellerindeki poşet ve çantaları yere atıp bana sarıldılar.
Onları itmeye çalıştışımda pek başarılı olamadığım için boşverip sarılmalarının bitmesini bekledim.
Jennie "Kankicim bu ne ya?!"eliyle saçımı işaret ettiğinde burukça gülümsedim. Şuan berbat bir haldeydi.
Jisoo "Neyse olsun. Şimdi sen hemen banyo yap biz de hazırlanmaya başlayalım."dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Ben gelmiyorum."
Lisa bir anda çığlık atıp "YAH! Hayır tabiki de geliyorsun Rose!"
"Gelmem için bir sebep söyler misin?!"
"Seni tehdit ediyorum! Eğer gelmezsen Gossip Girl olduğunu herkese söyleriz!"dediğinde kızlarla ona anlamsız bakışlar attık.
"Farkındaysan lise bitti Lisa?"diye sorduğumda Lisa dudaklarını büzdü.
"Peki o zaman şimdi başka bir şey bulacağım!"dediğinde güldüm.
Jennie yatağa yanıma oturdu. "Lütfen gel ya! Sensiz gidemeyiz biz. Hem hayatında bir kere mezun oluyorsun."
Jisoo da Jennie'ye katılıp bir şeyler söyledi.
"Ama Yoongi orada olucak."kısık sesle konuştuğumda kızlar birbirlerine bakmaya başladılar.
"Hayır bugün uçağı var. Gelmez."dedi Lisa.
Demek bugün gidiyordu.
Veda bile etmeden?!!
Dudağımı kanatıcak kadar ısırdıktan sonra kızlara bir şey söylemeden banyoya girdim.
Hızlı bir duş aldıktan sonra iç çamaşırlarımı giyip dışarı çıktım. Kızlar çoktan giyinmiş makyaj yapıyordu.
"Off!!"diyip yatağa yattığımda kızlar hemen yanıma gelip beni yataktan kaldırdı.
"Elbisesi nerde bunun?"diye sordu Jisoo
Jennie"Dolaba baksana."dediğinde Lisa çoktan beyaz elbisemi bulmuştu.
Elbisemi, Lisa'dan alıp üstüme geçirdim.
Bu elbisem Jimin ile şarkı söylediğim günkü giydiğim kıyafete çok benziyordu ama biraz daha bol ve rahat bir elbiseydi. Aslında mezuniyet ile alakası yoktu, oldukça zıttı, sanki her an dağa çıkıp çayırda gezicekmişim gibiydi.
Ama bu elbiseyi beğenerek almıştım. Aslında biraz da Yoongi'nin zorlamasıyla. Çünkü elbise dizimin altında bitiyordu ve kolları uzundu.
Lisa her ne kadar makyajımı yapmak konusunda ısrar etse de ona izin vermemiştim. İnce bir eyeliner çektikten sonra, yüzüme pudra sürdüm. Birazcık kırmızı ruj ve maskaradan sonra hazırdım.
Ah saçlarım!
Saçlarım yeni kurudukları için elektriklenmişlerdi. Ve Hagrid gibi görünüyordum.
"Kim saçımı düzleştirmek ister?"gülerek sorduğumda kızlar kafama vurup saçımı yapmak için başıma üşüştüler. El çabukluğuyla saçlarım on beş dakikanın sonunda tamamen düzdü.
Mutlulukla gülümseyip bizimkilere döndüm.
Lisa sanki bir gün sonra takı takmak yasaklanıcakmış gibi bütün takıları takmıştı. Ama açıkçası kötü durmuyordu.
Jennie ise klasik siyah bir elbiseyle asil duruyordu.
Jisoo ise her zamanki gibi en güzelimizdi. Üzerindeki toz pembe elbise ona yakışmıştı.
Jennie "Ee hazırsak...Gidelim mi?!"heyecanla sorduğunda Lisa ve Jisoo sevinçle "Evet!!" Diye bağırmıştı. Bense kısık sesle onlara katılmıştım.
Beyaz çantamı alıp askısını omzumdan geçirdim. Telefonumu, evin anahtarını ve biraz da parayı içine atıp kızların peşinden gittim.
Annem ve babam elli milyon tane resmimizi çekmişlerdi. Ben tam fotoğraf makinesini bulanlara sövmek üzereyken Jennie'nin çağırdığı taksi gelmişti. Bu bahaneyle evi terk etmiştik.
Mezuniyetin yapılacağı alana geldiğimizde okuldaki bütün son sınıflar oradaydı. Herkes sanki bir ödül törenine gidiyor gibi giyinmişti.
Onların aksine ben oldukça sadeydim. Ama rahatsız değildim bu durumdan.
Normalde Kore'de mezuniyet çok önemsenen ve kutlanan bir şey değil ama bizim okulumuz biraz farklı olduğu için mezuniyet yapmak istemişti.
Yine tanıdık insanlarla bin tane resim çekinmiştik.
Yalandan gülümsemekten yanaklarım acımaya başlamıştı.
Bitse de gitsek bakışı atıyordum herkese, ki gece daha başlamamıştı bile...
Kızlar sınıftakilerle konuşurken ben yine düşüncelerime dalmıştım.
17 yaşımda Yoongi salağı ile güzel şeyler yaşamıştık. 18 deyken buna devam etmiştik. Bebekliğimden itibaren beraberdik ama en çok yakın olduğumuz zaman 17 yaşımızdı. Bütün yaşadıklarım dün gibi gözümün önündeydi.
Küçükken kavga ettiğimiz günler aklıma gelince gülümsemeden edemedim. O zamanlar asla bilemezdim şuan bu halde olacağımızı.
Onu gerçekten seviyordum. İlişkimiz genellikle salak saçma şeylerden oluşuyordu ama beraberken her şey çok güzeldi.
Garipti ama güzeldi ve sonu kesinlikle böyle bitmemeliydi.