KOR

By ilaydaatac

5M 153K 16.1K

GENÇ KURGU İÇİNDE # 2 Kitap içerisinde cinsellik mevcuttur! More

1.Bar
2.Gece
¤ Ev ¤
¤ Okul ¤
¤ Yanlış Alarm ¤
¤ Dedikodu ¤
¤ Ceza ? ¤
¤ Kamp ¤
¤ Dövüş ¤
¤ Makarna ¤
¤ Aptal ¤
¤ Şeytan Görümce ¤
¤ Ziyaret ¤
¤ 'Biz' ¤
¤ 15.Bölüm ¤
¤ Sinema ¤
¤ Sürpriz ¤
~ 'İstiyorum' ~
'~ Emrivaki ~'
~ 'Yakınlaşma' ~
~' Spor '~
~ 'Yanlış olan?' ~
~'Arenciğim ?'~
~ 'Benim' ~
~ 'Gerçek' ~
Taze evli çiftler gibi
26.Ben bu gece hiç içmedim
27.Sen Benim
28.Davetsiz misafirler!
29.Sana aşığım ben!
30.O Aren di
31.Üfle De Söneyim
32.Seni Seviyorum
33.Ben ve müstakbel sevgilim
34.Beklentilerimin Arasında
35.Aren sorunsalı
36.Arenin Kayıp Kuzeni
37.Doğanların Kuşu
38.Ne yapardım?
LÜTFEN OKUYUN!
39.Mezuniyet
40.Delilik
42.Evleneceğim!
43.Bu da mı değil!
44.Güzel bir yürüyüş?
45.Ailem
46.Mezar
47. 14 Şubat
48.Adım adım
49.İyi ki...
50.Nikah
51.Bekarlığa veda
52.Nikahı ertelemek
53.Final-28 Temmuz
Özel Bölüm 1

41.Aile albümümüz

68.5K 2.3K 225
By ilaydaatac

Merhaba , yazdığım bölüm kısım kısım cinsellik içermektedir. Kalın yazı ile yazmadım , önceden uyarımı yapayım. İyi okumalar...

Sıcak kolların arasında terlemiş bir şekilde kıvrandım. Dün gece yaşananlar aklıma geldiğinde yüzümde bir gülümseme peyda oldu. Bedenimi sıkıştıran kollar gevşedi ve hemen ardından beklediğim tepki geldi. "Günaydın."

Yüzümde hala var olan gülümseme ile "Günaydın." diye karşılık verdim.

Kaşlarını çattığını hissedebiliyordum. "Neden gözlerini açmıyorsun?" diye sordu.

Tekrar gülümsedim. Dün gece ağladığım için kirpiklerim birbirine yapışmıştı ve şimdi gözlerimi açamıyordum. "Kirpiklerim birbirine yapışmış , gözlerimi yıkamam gerekiyor." dedim.

"Sana yardım edeyim." dediğini işittim, ardından yanımda bir hareketlenme oldu ve ona tutunmamı sağlayarak beni odanın içerisindeki banyoya kadar götürdü. 

El yordamıyla açtığı suda yüzümü rahatlıkla yıkadım. Islanan kirpiklerim yumuşayınca gözlerimi açtım. Açmasa mıydım acaba ?

Durmuş parlak gülümsemelerinden biriyle beni izliyordu. Ya senide yiyebiliyor muyum ?

Kendime daha fazla karşı koyamadım. Evet ben! "Sabah sabah ağzım kokar şimdi" diyen ben , tüm bunları umursamadan uzanıp dudaklarına öpücüğümü kondurdum.
Tabiki kondurmakla kalmadım , bana bir adım atınca kollarımı boynuna dolayarak onu gerçekten öptüm. Dün beni öptüğünde hevesim kursağımda kalmıştı.

Bedenimi arkamdaki duvara yasladı. Karşılık olarak ellerimi tişörtünün altından geçirip çıplak tenini okşadım. Bir anda ikimizde titredik. Özlemin her halini yaşıyordum. Onu bedenen de özlemiştim.

Ağzımın içindeki dolgun alt dudağını dilimle okşarken ellerim pantolunun kemerine indi. Tam becermiş açmak üzereyken belimdeki elleri bileklerimi sararak beni durdurdu. Beni öpmeyi bırakmıştı. Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ne?" "Ne oldu?"

"Seni buraya getirirken böyle bir niyetim yoktu." "Amacım sadece barışmaktı."

"Ee yani?" dedim ne demek istediğini anlamayarak. Neden üzgün duruyordu?

"Yani hazırlıklı gelmedim." "Üzerimde kondom taşımıyorum."

"Haa." dedim şaşkoloz bir şekilde. Aklıma beni istemeyeceğine kadar her türlü ihtimal gelmiştide bu gelmemişti.

"Ne yapacağız?"

Bana çapkın bir gülüş attı. Elleri pijamamın bel lastiğinde dolanıyordu. "Seni tatmin edebilirim."

Biraz düşününce söylemek istediği dank etti. Onu mu kastetmiştim ben ya! "Hayır!" dedim kızararak.

"Daha önce yapmadığım bir şey değil."

Ay! Resmen adam bekleyince sevişmek beynine vurdu!

"Evet ama ben şimdi bilemiyorum." dedim kararsız bir sesle. Kesinlikle utanıyordum.

"Sende yapabilirsin , biliyorsun."

Şimdi daha da utanıyorum!

"Her seferinde bu denli utanmayı nasıl başarıyorsun?" Bakışlarımı göz teması kurduğum duşakabinden alıp ona baktığımda gülümsüyordu. "Bir çok kez birlikte olduk." "Seni her halinle gördüm ve sende beni."

"Bilmiyorum." dedim. Dürüsttüm. Gerçekten bilmiyordum.

Pes edeecesine nefesini üfledi. "Tamam." Zaten bana yeterli gelmezdi."

Gözlerimin irileştiğini hissettim. Ne demek yeterli gelmezdi!

"Koşuya çıkalım mı?"

"Evet." diye cevapladım hemen. Şu andan ne kadar çabuk kurtulursam o kadar iyiydi!

"Tamam." "Odanda her şey var , Şafak sana birkaç tane eşofman takımı almış olmalı."

Kafamı salladım. Zorlanıyormuşcasına etrafımdan kollarını çözdü. "Hazırlan."

Tekrar kafamı sallayarak kaçarcasına odadan çıktım. Ne olurdu yani evet deseydim? Cidden kendime güvenim sıfırdı. Sen bu adamla zaten çok kez yatmadın mı ? Tamam de olsun bitsin yani!

İçimden söylerek odama girdim. Şafağın getirdiklerine bakarak içlerinden bir tayt bir uzun tişört çıkardım. Çorap bile vardı. Bir çiftini ayaklarıma geçirdikten sonra şipşak hazırdım.

Arenin benden önce hazırlanmış olabileceğini düşünerek ve tabii tekrar  yanına girmek istediğimden emin olmadığımdan odaya bakınmadan aşağı indim. Tabiki aşağıdaydı. Eğilmiş ayakkabılarının bağcıklarını bağlıyordu.

"Ama benim spor ayakkabılarım yok." dedim yanına indiğimde. Şimdi aklıma gelmişti. Tören kıyafetimin altında giydiğim topuklu ayakkabılarım vardı sadece.

"Burada." dedi Aren dış kapının hemen yanında kalan ufak dolabı açarak.

Bir çift siyah koşu ayakkabısı. "Koşuya çıkarız diye mi hayal etmiştin?" dedim Arene, ayakkabıları alarak.

"Yani her türlü ihtimali, ihtiyacı düşündüm tabiki." diye cevap verdi bana yerinde dikilerek. Suratı asıldı. "Biri dışında."

Ay gülsem mi ağlasam mı?

Eğilip ayağıma ayakkabıları geçirdim ve hızlı olsun diye gelişi güzel bağladım. Soluma düğüm atarken Aren eğilerek sağ ayakkabımdaki düğümü tekrar bağladı. "Dikkatli bağlamıyorsun , düşmeni istemiyorum."

Gülümsedim. Bu anların kıymetini anlamıştım , sonuna kadar değerlendirecektim. Elini tutup "Tamam." dedim. "Haydi."

Kapıyı üzerine çekerek patika yolda yürümeye başladık. Bu tertemiz havada  el ele yürümek, romantikti. Kesinlikle.

Bir yere bakıp bir birbirimize bakıyorduk. İkimizde aynı düşünceli tavırları sergiliyorduk. Acaba o da benimle aynı şeyi mi düşünüyordu?
Ben, geleceği düşünüyordum. Bundan sonra ne olacaktı?

Bir an bana baktı. Gözlerinden geçen puslu gölgeleri fark etmiştim. Söyleyeceği şey hoşuma gitmeyecekti , anlamıştım.

"Halama o kadar benziyorsun ki." "Sana baktıkça bazen onu görüyorum."

Asla hatırlamadığım annem. Titrek bir nefes aldım. "Bunu konuşmayalım."

"Hatırlayamamanın altında bir nedeni olmalı." "Bu normal değil , yaşadığın bir şey hatırlayamamanı tetikliyor bence." "Sana yardım edeceğim , tekrar hatırlayacaksın."

"Neden koşmuyoruz?" dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. O bahsettikçe göğsüme bir ağırlık çöküyordu. İnanılmaz bir sıkıntı hissediyordum.

İçimi okumuşcasına bir bakış attı. "Aç karnına yürüşe çıkmamız hataydı , o sırada söylemek zorunda kaldım."

"Peki , kahvaltıdan sonra o zaman?" dedim ondan yanıt beklercesine.

"Hayır evde sana sarılarak oturmayı tercih ederim." "Yeterince kilo vermişsin,  önce geri alalım sonra istediğin kadar koşarız." dedi sahiden beni geriye döndürerek. Eve dönüyorduk.

"Fit kızları sevdiğini sanıyordum." dedim söylediğine gülerek.

"Hayır , seni seviyorum." diye yanıtladı beni kolunu omzuma atarak beni daha yakınına çekti.

İçim sıcacık olmuştu. "Bende seni seviyorum." dedim aç karnımda uçuşan kelebekler eşliğinde kolumu beline sarıp ona sarılarak.

Biraz sonra kendimizi evin önünde bulduk. Cebinden çıkardığı anahtarıyla kapıyı açarken eğilip bağcıklarımı çözdüm.

Kapı açıldığında içeri girerek ayakkabılarımı dolaba koydum ve doğruca kendimi kanepeye attım. Aren yanıma geldiğinde sanki bunu bekliyormuş gibi karnımdan guruldama sesleri geldi. Beni her seferinde utandırıyordu! Ne olurdu sanki küçük sesli guruldayan o midesiz kızlardan olsam?

Ben gözlerimi kısmış aklımdan tüm bunları geçirirken Aren başını göğsüme yaslayıp "Ne yemek istersin?" diye sordu.

Gözlerim anında mutfağı buldu. Aynı zamanda yerde duran market poşetleride ilgimi çekmişti.

"Hepsini boşaltacak vakit bulamadım." dedi Aren bakışlarımı takip ederek.

"Ben hallederim." dedim ve oturduğum yerden kalktım. "Kahvaltıyıda hazırlarım."

Dört beş poşeti kaldırarak yemek masasına koydum. En yakınımdakini boşaltmaya başladım. "Süt , yufka , un , beyaz peynir , zeytin , yeşil zeytin, kaşar peyniri." Hepsini masaya dizdikten sonra poşeti katlayarak diğerine geçtim. Sadece sebze ve meyve olduğu için direkt olarak tezgaha kaldırdım , hepsinin yıkanması gerekiyordu.

Diğer poşet salam , sucuk , nutella ve ıvır zıvır bir sürü şey daha doluydu.

"Bir dünya şey almış." dedim beni izleyen Arene. "Burada aylarca kalacağımız yok herhalde."

"Kim bilir." dedi gülerek beni yanıtlarken.

"O kadarına niyetim yok , evime gitmek isterim." dedim dalgınlıkla son poşettekileri çıkartırken. Arkadaşlarım ve Eren meraktan ölüyor olmalıydı.

Kafamı düşünlerimden kurtulmak isteyerek sağa sola salladım ve tekrar alınanlara baktım. "Temizlik ürünleri bile almış." dedim inanamayarak. Cif , çamaşır ve bulaşık deterjanı , şampuan derken elime gelen küçük şey ile boş bulunarak "Bu ne ya?" demiş bulundum.

Poşet içindeki şeyler paketten çıktığı için ilk esnada ne olduğunu anlayamamıştım. Tabiki Arenin anlamaması imkansızdı.

Ben utanarak elimdekinin bir paket prezervatif olduğunu anlayana kadar o çoktan karşıma geçmiş hatta dibime girmekle meşguldü.

"Sanırım daha fazla mutlu olamam." dedi kollarını belime sararak.
"Bence öncelikle beni yemek istersin?" dedi kendini beğenmiş ve aynı zamanda yalvarır bir ses tonuyla. Bir yetenek daha!

Sesli bir şekilde güldüm. Kollarımı boynuna doladım. "Hislerime tercüman oldun."

"Hayır yanılmışım, şimdi benden daha mutlusu olmaz işte." diyerek beni kalçalarımdan tuttu. Bacaklarımı beline dolayabilmem için beni neredeyse göğsüne kadar kaldırdı. Tam anlamıyla bacaklarımı beline doladığımda yüzlerimiz aynı hizadaydı.

Fırsat kaybetmeden beni sanki şimdi barışıyormuşcasına özlemle öpmeye başladı. Dudaklarından fırsat bulup zor nefes alıyordum.

Biraz sonra sırtımı demin oturduğum kanepede uzanmış buldum. Dudaklarımdan çekilmiş üzerimdeki tişörtü çıkartıyordu. Derin bir nefes aldım.

Tişörtümü arkasında göremediğim bir yere fırlatıp yüzünü göğüslerime gömdü ve derin bir nefes de o çekti. "Kokunu , o kadar özlemişim ki." dedi zar zor duyulan sesiyle.

"Bende istiyorum." dedim kanepede doğrulmaya çalışarak ama bana izin vermeden kendisi tişörtünü çıkardı.

Ellerimi artık çıplak olan göğsüne koydum. Tenini hissetmeyi seviyordum. Kalp atışını hissetmeyi seviyordum. Özellikle şimdi , benimkiyle aynı ritimde atıyordu sanki.

Hissettiğim ıslak öpücükleri ile kasığıma kadar indi. Taytımı çıkartırken kendi kendine mırıldanıyordu. "Kesinlikle Şafağa zam yaptıracağım."

Kendime engel olamayarak güldüm. Çocuklar gibi heyecanlıydı. Yeniden kalkarak doğrulmaya çalıştım ama tekrar izin vermedi. "İkinci sefere tamam mı?"

İkinci sefer mi? Pekala.

İç çamaşırımıda üzerimden çıkardıktan sonra sağ bacağımı okşayıp dizime bir öpücük kondurarak kanepenin gerisine koydu ve eğildi.

"Aren!" dedim inlememe karışık şaşkınlıkla .

Başını biraz kaldırdı. "Uzun zaman oldu , benim için çok uzun." "Senden önce boşalmak istemiyorum."

Tekrar üzerimde eğildi ve ben inlemeye başlayıp artık duyulur sesli bir şekilde nefes alıp verinceye kadar devam etti.

Bir soğukluk hissettiğimde yüzümde hayal kırıklığının belirdiğini biliyordum. Kısacık zamandan sonra tekrar sıcaklık bu sefer yanında büyük birde doluluk hissettim. Ah! İçimdeydi.

Dudakları çenemden boynumu arşınlamaya inerken içimde seri bir şekilde hareket ediyordu. "Asla, asla sana doyamayacağım." diye mırıldandı.

İsteyen kim?
Ağzımı aralayıp ona bir şeyler söylemeyi planlarken yanıt olarak sadece bir "Ah!" çıktı.

İnleyerek dudaklarını boynumdan dudaklarıma çıkaran Aren hareketlerine devam ederken doyasıya öpüştük. 
Dili bedeniyle eş zamanda ağzımın içine girip çıkıyordu. Yaklaşıyordum. İnledim.

Bedenimde hareketleri daha da hızlanırken öpüşmeyi bırakıp gözlerimin içine baktı.
"Sıcacıksın." "Benim için yaratılmışsın." "Sadece benimsin."

Ses tonunu ve söylediklerini duymak kendimi doğal olarak tam bir kadın gibi hissetmemi sağlamıştı.
Hala içimde hareketleri devam ederken inleyerek titremeye başladım. Kasılmalarım ile birlikte onun da içimde seyirdiğini hissediyordum.

Biraz sonra nefesini toparladığında "Aynı anda." dedi. "Benim için yaratıldığını söylemiştim."

"Sende öyle." diye cevapladım onu göğsümde yatan başını okşarken. "Ben hep senin gibi birini hayal ettim." Güldüm. "Hoş , bu kadar yakışıklı ve çekicisini beklemiyordum ama oluverdi işte."

"Hmm, ben daha çok sıfır beden , daha ince belli..." derken kafasına vurarak lafını kestim.

"Pislik yapmasana!"

Güldü. "Tamam tamam , şaka yapıyorum tabiki." dedi hala sütyenli oluşuma bakarak.

Elleri omzumda duran sütyen askımı buldu. "Bir daha?"

Karnımdan ufak bir ses çıkınca bu sefer bedenimi tebrik ettim. Tam zamanında!
Sen bana sıfır beden , daha ince belli kız istiyordum dersin ha?

"Bu sefer yemek yemeyi tercih ediyorum." dedim onu taklit ederek. Pislik yapma sırası bendeydi.

Anladı ve suratını astı. "Ciddi değildim."

"Ama ben ciddiyim , yemek!" dedim "Haydi!" dercesine.

Üzerimden kalkıp eşofmanını üzerine çekti ve yere fırlattığı tişörtünü benimki ile birlikte bulup yanıma getirdi.

İç çamaşırımı ve taytımı o sırada üzerime geçirerek tişörtü aldım. Giydiğimde kalkarak "Sen kahvaltıyı hazırlarsın ben duş alacağım." diyerek salına salına yukarı çıktım. İtiraz edemiyordu çünkü tavrımda haklıydım. Ben seni o kadar öveyim sen beni yer!

Odaya girdiğimde üzerimdekileri sepete atarak suyu sıcak ayara getirdim. Hava soğuk olduğundan dolayı her zamankinden daha sıcak suyla yıkanıyordum. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra duş alacağını bildiğimden yıkanırken biraz daha oyalandım ve çok geçmeden çıktım. Şafağın bana aldığı şeyler arasında polar bir takım ve peluş ayakkabılar vardı. Havanın birden böyle soğuyacağını biliyor olmalıydı. Üzerime onları geçirerek saçlarımı biraz havluyla kuruladım ve bir tarak yardımıyla düzelttim. Ne yazık ki hiçbir kozmetik ürünü aldırmamıştı. Nemlendirici bir krem bile yoktu.

Havlumu banyo kapısına asarak oda kapısına ilerledim. Şimdiye çıkmış olmalıydı.

Merdivenlerden inerek mutfağa geçtim. Hayır, henüz gelmemişti. Hazırladığı masaya baktım. Sucuk kızartmış, salam , bal , tereyağı , kaymak , nutella. Kaşlarım çatıldı. Kilo alabileceğim her şeyi koymuştu. Öfleyerek sesli bir şekilde "Bak sen , bay ince bel sever." dedim.

Belime dolanan kolları hissettiğimde beni duymuş olduğunu anlamıştım. "Şakaydı , ayrıca benim bedenime göre seninki oldukça ince."

Bedenimi ona döndürdüm. "Bir önemi yok , neler hazırladığıma bak." dedi gülerek. Ses tonunda şaşkınlık vardı. Eski sağlığına kavuşmanı sağlamaya çalışıyorum."

"Bunlarla mı?" diye sordum bu sefer ben şaşkınlıkla. Sağlıklı kelimesi yanlış kaçıyordu.

"Hayır tabiki." dedi sırıtarak. "Bunlar beni affetmezsen diye ikna ediciliğimi arttırmak için alındı." "Onlar eksilince yiyecek namına pek bir şey kalmıyor."

Güldüm. "Beni yemekle mi kandırıyorsun?"

"Bir iskender ile bir pizzayı mideye indiren bendim sanki." diyerek kahkaha attı. "Ayrıca yemek yedikten sonra daha mutlu oluyorsun , fark ediyorum."

Haklı olunca yerimi bilerek susmak zorunda kaldım. Çok keyif olarak yemiştim ikisinide ve evet, karnımın doyması beni mutlu ediyordu. Gülerek masaya geçtik. Her şeyden tabağıma biraz biraz koyarken ilgisinden şımardığımı hissediyordum. Bazen bünyeme fazla kaçıyordu.

Malum konulardan hiç konuşmadan sohbet ettik. Konuşmak istediğini hatta can attığını biliyordum ama en azından tam şimdi konuşulmamalıydı. Ben anlattım o dinledi. İş için başvuru yapacağım tüm şirket ve yerlerden bahsettim. Potansiyel açıdan hangilerinin daha iyi olduğundan. Tahmin ettiğim gibi bu konuda yığınla bilgisini benimle paylaştı. Sonuç gecikmedi. Kendi yanından çalışmamın en iyisi olacağını kaçırdı ağzından.
"Pek çoğundan daha iyiyiz , benimle çalışmalısın."

Bilerek yapmadığını suçlu bakışlarından anlayabiliyordum. Bu resmen "Hisse sahibi olarak kendi şirketinde  çalışmalısın." demeye gelmişti.

"Öyle söylemek istemedim." diye düzeltmeye çalıştı.

"Anladım." dedim buruk bir gülümsemeyle. "Yapmayacağım Aren , ne halleri varsa görsünler." "Ne babanın ne de babamın yanında durmayacağım."

Doymuştum. Kalkarak masayı toparlamaya başladım. Kirli tabakları bulaşık makinasına yerleştirdim ve ikindi vakti olduğu için akşam yemeği hazırlığına giriştim.

Aren yine kollarını belime dolayarak bana arkadan sarıldı. "Makarna?"

Güldüm. "Çok iyi olur."

O kendi usülü makarnasını yaparken bende buzdolabında duran tavuğu alarak yeterli malzemelerle fırında tavuk yapmaya başladım.

Çok geçmeden bir soru geldi. "Seninle burada yalnız kalmasaydım , demek istediğim seni bu şekilde buraya getirmeseydim beni yinede affedecek miydin?"

"Büyük ihtimalle." diye itiraf ettim. "Ara vermek istediğim o geceden sonra ,bunu ben istememe rağmen neden aramadığını , neden hiç gelmediğini düşünüp durdum sürekli."

"Buradaydım." dedi. "Bir gecede sahilde planımı kurduktan sonra buraya geldim , eksikleri tamamladım." "Mutfakta , banyolarda bir sürü eksik şey vardı , onları tamamlamakla meşguldüm." "Tabii senin için bir şeyi daha bulmak ile meşguldüm." dedi hazırladığı makarnanın altını kapatarak bana döndü. Yetenekli olduğu kadar da pratikti.

Fırını ayarlayarak hazırladığım tavuklu karışımı içine koydum ve ona döndüm. "Neymiş o?"

"Bizim aile albümümüz."

Kaşlarımı kaldırdım. İşte buna ne tepki verebileceğimi bilmiyordum. Fotoğraflarımız mı vardı ? Hiç var olmamışım gibi olduğunu düşünmüştüm

"Eğer şimdi görmek istemiyorsan kaldırırım." dedi Aren.

"Hayır." dedim. "Merak ediyorum."

Salona , köşedeki kitaplığa ilerlerken peşinden gittim. Hiç dikkatimi çekmemişti halbuki oldukça dikkat çekici bir albümdü.

Dönerek kanepeye oturdu. Tereddütlü adımlarımla yanına yerleştim. Her an kalkabileceğim bir oturuş sergiliyordum ama korktuğumun tam aksi oldu. Aren albüm kapağını açtığı anda baktığım yüzüm olduğum yere çivilenmeme sebep oldu. "Ben gibi." dedim fotoğrafla benzerliğim karşısında şaşkınlıkla.
"Ne kadar güzel."

"Halam müthiş bir güzelliğe sahipti." dedi gülümseyen Aren. "Sen doğmadan önce ona aşıktım."

Dolan gözlerimle gülerek daha çok Arene yapıştım. Parmak uçlarım dürtülerime engel olamadan Annemin fotoğraftaki gülümseyen yüzüne değdi. Neredeyse tıpatıp. İkizi gibiydim. "Daha?" dedim.
Arka taraf çevrildi. Bu sefer annemin kucağında küçük bir kız çocuğ vardı ve hemen yanında somurtan bir erkek çocuğu. Onu hemen tanıdım. "Eren!"

Bakışlarım kundaktaki bebeğe kaydı. Dolan gözlerimin birinden yaş süzüldü. "İzmir'de ki evimde hiç böyle bir fotoğrafım yoktu , hep merak etmiştim."

"Hepsi bizim evde." diye yanıtladı beni Aren. Bana baktı. Herhangi bir tepki vermediğimi görünce diğer sayfayı çevirdi.

Kundaktaki bebek iki erkek çocuğun kucağında ikiside bebeği kendine doğru çekiyordu.
Aren yanımda sesli bir kahkaha atınca irkilerek ona baktım. "Bu anı hatırlıyorum." "Seni asla paylaşamıyorduk." "Burada az kalsın boğuluyordun , halam çığlık atarak almıştı seni kucaklarımızdan." "Sonrasında Eren ile esaslı bir kavga etmiştik."

Akan gözyaşlarımın altından güldüm. Ne kadar güzel bir yaşamım olacakmış.

Sıradaki fotoğrafta neredeyse her mimiği Areni andıran kadın ile Annem omuz omuza gülümsüyordu. Annesiydi. "Benim annemide tanı istedim." dediğinde kıyamadığım yüzüne baktım. "Babana benzediğini düşünmüştüm ama daha çok Annene benziyormuşsun."

Gözlerinin içi parlayarak güldü. "Sana asla kaynanalık yapmazdı , kızı gibi severdi eminim." dedi.

Güldüm. "Zaten halam beni hep kızımı sana vereceğim diye severmiş." 

"Bunu uyduruyorsun." dedim ona inanmayarak.

"Hayır, babam söyledi." "Halam doğanların kuşunu yuvadan başka yere uçurtmayı istemiyordu belli ki."
Suskun kaldım. Olabilir miydi?

Sonraki sayfaya geçtik. Şaşkın bir "Ah" çıkardım. Sanırım ancak üç dört aylık bir bebektim ve Arenin kucağındaydım. Çocuk Aren sırıtıyordu. Bu fotoğraf resmen "Yedisinde ne ise yetmişinde de odur." atasözünün kanıtıydı. Gülümsedim.

"Dünyaya gelecek çocuklarımız ne kadar şanslı değil mi?" dedi Aren bana dönerek. "Anne ve babasını böyle görebilecekleri bir fotoğrafı var."
Çocuk mu? Hayır çocuklar. Hafifçe kızararak kafamı salladım. Önce akan göz yaşımdan , sonra dudağımın kenarından , sonra çenemden öperek başını boyun girintime soktu ve derin bir soluk çekti. Başımı, eğerek yüzüne yasladım ve sıraki fotoğrafa ben geçtim.
İşte bu tam bir aile fotoğrafıydı.
Herkes buradaydı. Aren ve ailesi. Ben ve ailem!

İlk başı Ekrem bey çekiyordu , yanında eşi ve elinde küçük Arenin elini tutuyordu. Yanında annem vardı. Onun elini de Eren tutuyordu. O an içimde Erene karşı bir kıskançlık uyandı. O benim aksime annem ile daha uzun ve mutlu zamanlar geçirebilmişti. Gözlerim annemin yanına kaydı. Babam! Gülümseyen babam ve kucağında altı yedi aylık bir bebeği andıran ben.

"Aslında orada bir yaşında falansın." dedi Aren ne düşündüğümü biliyormuş gibi.

Kaşlarım çatıldı. "Ne?" "Küçücük bebeğim işte ne yaşı?"

"Hep küçük, minyon bir bebektin hatırlıyorum." dedi bana sataşarak. Onun yanında şimdi de öyleydim çünkü!

Tam ağzımı açıp "Beğenmiyorsan alma!" gibi yüksek egolu bir cümle kuracakken kapıdan gelen "Güm!" diye sesle irkilerek çığlık attım.

Aren hemen beni kollarının arasına aldı ve çok geçmeden ses duyuldu.
"Mehir!" "Sakın korkma, buldum seni!"

"Aren!" "Seni öyle beter benzeteceğim ki Aren , bir daha kız kardeşimin adını  dahi ağzına alamayacaksın!"

Başımı sığındığım geniş gövdeden kaldırarak umutsuz gözlerle Arene baktım. Şimdi biz ne yapacaktık?

Continue Reading

You'll Also Like

556K 23.7K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
491K 29.3K 31
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋
76.2K 3.7K 30
°Aile kurgusu° İzel 17 Yıl boyunca hayatını Cehenneme çeviren Ailesinin gerçek Ailesi Olmadığını öğrenir. Peki ya Yıllar sonra çektiği acılara rağmen...
1.1M 44.3K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...