cherry blossom | pjm

By jisakura

233K 19.7K 18.3K

Wattys 2018 Uyarlamacılar Kazananı "dünyanın geri kalmış tüm toprak parçalarına çiçekler ekiyorsun, tüm dünya... More

🌸 çiçek kokulu giriş 桜
1 🌸 sevgi düşüşü hafifletir 桜
2 🌸 çocuk ellerimizle kardan evler yapardık 桜
3 🌸 bana şarkı söyle 桜
4 🌸 beni yalnız bırak(ma) 桜
5 🌸 cesaretim küçüklüğümden 桜
6 🌸 hayal kurmayı bıraktıran şeyler 桜
7 🌸 saçlara güzel davranan erkek kırmaktan korkar 桜
8 🌸 her şey 'birlik'te 桜
9 🌸 ilk kavga ilk aşktandı belki 桜
10 🌸 darılma bana, hepsi sevdiğimden 桜
11 🌸 korkma, yanındayım 桜
12 🌸 hayalim olur musun? 桜
13 🌸 yağmurla akan gözyaşı 桜
14 🌸 sıkıca sarıl, ağladıkça iyiyim 桜
15 🌸 notalara saklanmış umut kırıntıları 桜
16 🌸 kalp yorgunluğumun sebebi misin? 桜
17 🌸 hislerimi arkama sakladım 桜
18 🌸 hiç mi ayrılmayacağız? 桜
19 🌸 yıldızlara sarıldık bu gece 桜
20 🌸 kiraz çiçeklerinin kaderi 桜
21 🌸 bencillik yapıp 'kal' diyemedim 桜
22 🌸 sen gittiğinde soldum 桜
24 🌸 kaç bahar geçti üstünden 桜
25 🌸 ansızın gelen kavalye 桜
26 🌸 la vie en rose 桜
27 🌸 ayrılıklar, hep bir başlangıç 桜
28 🌸 uğruna feda ettiklerim 桜
29 🌸 keşke, şakaydı diyebilsem 桜
30 🌸 en çok öpücükler can yakar 桜
31 🌸 söyle sevgilim, bileyim 桜
32 🌸 bir adam çok sevdi, kaybetti 桜
33 🌸 portakallı turta 桜
34 🌸 kâbuslarımda da güzelsin 桜
35 🌸 fırtına öncesi sensizlik 桜
36 🌸 nefesinden tanırım seni 桜
37 🌸 zehrimi aldı kokun, ben yine sen oldum 桜
38 🌸 ben severken öldürüyorum 桜
39 🌸 söz, unutursak mutlu olacağız 桜
40 🌸 sona geldik pt.I 桜
40 🌸 sona geldik pt. II 桜
🌸 çiçek kokulu kapanış 桜
🌸 sen benim en güzel yaramsın 桜
🌸 olmuyor işte, ne için bu çaba? 桜
minik bir teşekkür

23 🌸 tavus kuşunun renkleri kayboluyor 桜

3.9K 418 239
By jisakura

"Sonu olmayan uzunluktaki o karanlık gecede,
Sessizce kaybolan dileğini biliyorum.
Uzun süre bekleyeceğim,
Mutlaka bulacağım seni,
Göremeyeceğim kadar uzakta olsan bile,
Gidelim seninle gün batımının bittiği yere."


-

Kış bitmek üzereydi.
Hiç geçmeyecek sanıp gözümde büyüttüğüm koca sonbahar, eski heyecanını yitiren yılbaşı, hatta gözüme uyku girmeyen buzdan soğuk geceler bile geçmişti. Eski Sujin'in karamsarlıkla dolu beyhude varlığının büyük parçaları yok olmuş, beklenti ve özlemi heyecanla yaşamaya karar veren mutlu bir Sujin oluşmuştu. Artık bahçemde gün geçtikçe serpilen süs kirazına ve penceresini süsleyen orkidelere daha iyi davranarak onları hayata tutuyor, çoğu kez kendimi onlarla dertleşirken buluyordum. Beni anlıyorlardı sanki. Üzgün olduğum anlarda kalbimi okşayıp sırtımı sıvazlıyor hatta saçlarımı okşuyorlardı.

Bunun haricinde, düşünüp benliğime eziyet etmektense kendimi birbirinden farklı aktivitelere vererek meşgul tutuyordum. Okuldaki çalışmalar haricinde düzenli olarak kafede Yoora'ya, çiçek dükkanımızda babama yardım ediyordum. Çoğu kez Rae Yun kemanını çalarken ben de piyanomla ona eşlik ediyor ve birlikte pratik yapıyorduk. Hatta son günlerde Yoora'nın kafesinde birkaç kez canlı müzik bile yapmıştık.

İnsanları mutlu etmekten keyif aldığım kadar hayvanları sevindirmek de beni keyiflendiriyordu. Bu nedenle kafama esen ilk anda en yakın barınağa gidip gönüllü olarak çalışmaya başlamıştım. İnsanlarla arama ördüğüm bariyerlerim tek tek yıkılmaya başlarken orada da tıp öğrencisi olan Hee Chan ile tanıştım. Son sınıfta olmasına rağmen geçim sıkıntısı çektiğinden barınakta veterinerlik yapıyordu. Buna nasıl izin verdiklerini bilmiyordum fakat açıkçası hayvanların anatomisinin insanlarınkinden çok daha basit olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Hee Chan, uzun boylu, sıradan bir vücuda sahip, günlük hayatta karşılaştığımız erkeklerden bir tık daha yakışıklı olan iyi karakterli bir çocuktu. Güldüğünde kısılan gözleriyle bana onu çağrıştırdığından gülüşlerim yüzümde solup kalırdı. Uzun süre göz teması kuramayıp bakışlarımı kaçırırdım. Haftada üç kez uğradığım bu barınakta görevi olmamasına rağmen bana yardım eder ve dinlendiğim zamanlarda çay veya kahve içerken günlük hayattan muhabbet ederdik. Benim için bir arkadaştan öteye gitmeyen ve asla da gitmeyecek olan Hee Chan'dan Jimin'e bahsettiğimde belli etmese de aşırı derecede kıskandığını anlamıştım. Fakat bana güvendiği kadar kendine güvenmeyen Jimin bu konu hakkında bana yalnızca 'dikkatli ol' demekle yetinmişti.

Ancak ne yazık ki onun yokluğunun açtığı boşlukları kapatmak için uğraşırken hayatıma aldığım insanlar hiçbir zaman tam anlamıyla yeterli gelmedi. Rae Yun, Huysuz İncir, Yoora, Hee Chan, Min Soo teyze, albay amca, saman beyin Myung Soo... Hatta babam. Belki çoğunu o varken de tanıyordum ama şimdi onun açtığı bu devasa boşlukta hepsinin varlığı onun yerini tutamıyordu. Hepsine ayrı ayrı beslediğim sevginin hiçbiri onunkine denk değildi ve ben kendimi toparlamaya çalıştıkça aynı noktada yere kapaklanıp durmaktan yoruluyordum.

Düzeldiğimi sandığım her anda yıkıcı tahminlerimin gerçek olup, Busan için vakit ayıramayan sevdiğim insanı bana hatırlatan her şeye olan bağlılığım yürek yakmaya devam etti. İlk düşüşümle hayallerimi yıkan bisiklet ikinci düşüşümle fiziksel olarak değil, ruhsal olarak hayallerimi yıkmıştı.

Fakat ben yine de, her gün mavi bisikletini alıp, sahildeki o yolda sürerken kulaklıklarımda ikimizin şarkısını dinledim. Her gün depoya gidip aynı şiiri defalarca okuduktan sonra, piyano çalıp bana şarkı söyleyişini işittim. Gülüşlerini gözümün önüne getirirken, anılar yeterli gelmediğinde sınırlı sayıda olan fotoğraflarımıza sığındım. Ama en çok panayırdaki atlıkarıncanın önünde, palyaço olayının hemen ardından babamın zorla çektiği, tir tir titrerken kollarımı ona doladığım fotoğrafı sevdim. Onun samimiyetini ve en çok da korkuyla harmanlanmış güven duygumu gözler önüne seren güzelliğini sevdim. Bazı geceler Bay Tipsiz yeterli gelmediğindeyse, odasından aşırdığım mavi tişörtünü soğuk olmasına aldırmadan giydim. Kendimi iyi etme yöntemlerim sayısızdı belki, ama yeterli değildi.

Ve o gelmeden de hiçbir zaman tam anlamıyla iyi olamayacaktım.

Mart 2013

"Rae Yun neyli pasta sever? Hangi renkten hoşlanıyor? En sevdiği meyve hangisi?"

Elimdeki arşiv dosyaları yeterince ağır değilmiş gibi bir de yanımdan ayrılmayan saman beyin Myung Soo'nun -evet adı artık saman beyindi- bir süredir hoşlandığı ama itiraf edemediği yakın arkadaşım hakkındaki sorularını dinliyordum. Az önceki Felsefe dersi beyin hücrelerimi zaten yok etmişti, üstüne bir de bu saman beynin sorduğu gereksiz soruları dinlemek iğrençti.

"Ya gıcık kız! Bir kere de cevap versen ölür müs-"

"Kendin sorsana!" diye, hışımla olduğum yerde durup kollarımdaki ağırlığı kavrarken kaşlarımı kaldırarak onu azarladım. "Birazcık adam olsaydın cesaret edip kendin sorardın. Neyle uğraştığımı görmüyor musun?"

Önce etrafımızdaki tek tük insanlara bakıp, ardından aramızdaki mesafeyi kapattı ve sesini alçaltarak "Megafon getireyim de Rae Yun da dahil tüm okula duyur ha?" diye homurdandı.

Omuzlarımı silkmeye çalışarak "Bana ne." dedim. "Bak bakayım beni ilgilendiriyor mu?"

"Hepiniz aynısınız." diye tısladı yamulmuş kravatını düzeltirken. Benim umursamadığımı ve yürümeye devam ettiğimi görünce tekrardan bana yetişerek hüzünle, "Yah Sujin-ah, karşılığında ne istersen yaparım. Sadece bana yardımcı ol. Doğum günü yaklaşıyor!" diye yalvardı.

Rae Yun'un doğum günü...anneminkiyle aynı gündü. Geçtiğimiz iki senede telefonun ardından doğum gününü kutlamak çok kolaydı fakat şimdi yüz yüzeyken bunu nasıl becereceğimi bilmiyordum. "Hislerini ifade edemezken ona pasta mı alacaksın?" diye sordum alaycı bir gülüşle. "Çok komiksin saman beyin."

Tekrar gitmek için yeltendiğimde iyice güçsüzleşen kolumu tutarak beni durdurdu ve bir çırpıda arşiv dosyalarını kollarımın arasından alıp beni tarifsiz bir huzura erdirdi. "Bir haftalığına kölen olurum. Planlarım var Sujin!"

Ah, bu çocuk anlamıyordu.

Rae Yun yazdan beri başka birine platonikti. Jimin ile seçmelere gidip elenen ve yalnızca benim gördüğümü fark ettiğim bir nefretle dolu saplantılı bir çocuğa hem de!

Rae Yun'a bunu defalarca anlatsam da hiçbir zaman bunu ona konduramıyordu. Kuzenine kin besleyeceğine inanmıyor, her şeye rağmen o çocuğu tüm dans çalışmalarında yakından takip edip, birbirinden farklı kaynaklardan hakkında haber topluyordu. Kendisine de aynı şekilde bakan bir Myung Soo olduğunu bilseydi eğer, ki bunu şimdiye anlaması lazımdı, ne yapardı bilmiyordum.

"Öğretmenler odasına." diye belirtip gözlerimle dosyaları işaret ederken gözleri ışıl ışıldı. "Karamel krokanlı pasta, turuncu ve şeftali."

Pastaneden çıkar çıkmaz derime kadar nüfuz eden Nisan ayının ilk soğuğunu kabanıma daha çok sarılarak bastırmaya çalıştım. Okulun olduğu sokağa geçip adımlarımı hızlandırdım ve birkaç dakika sonra demir kapıya ulaşıp çoktan geç kaldığım dersin sınıfına doğru ilerledim. İçeri girer girmez ısıyı hisseden bedenim coşkuyla gevşerken tahminlerim doğru çıktı ve Tarih dersinin hocası bana yan bir bakış atarak oturmamı istedi.

Birkaç ders Myung Soo'nun beni rahatsız edişi ve planını anlatmak isteyişiyle geçerken sonunda öğle molasına girdiğimizde ortalık sakinleşmişti. Rae Yun'a doğum günü sürprizini Min Soo teyzeyle akşama birlikte yapacak olduğumuzdan, yemekhanede yemek yedikten sonra çamlıkta yürümeye ve biraz sohbet etmeye karar vermiştik. Konumuz her zamanki gibi Jimin'di.

"İdollerin stajyerlik zamanları en zorudur Sujin. Evlerine bile gelmelerine izin vermediklerine göre epey ağır bir dönemden geçiyorlar. Üstelik söylediğine göre çıkış yapmalarına da çok az kalmış, bu yüzden canını sıkma."

"Haklısın." dedim mırıldanırcasına. Her akşam yapılan telefon görüşmelerimizin iki akşamda bire düştüğünü ve süremizin de gitgide kısıtlandığını kafaya takmıyormuşum gibi. "Ne de olsa çıkış yaptıklarında hayranlarıyla birlikte ekranlardan izleyebileceğim değil mi?"

"Onu kastetmedim!" dedi adımlarını durdurup kaşlarını çatarken. Rae Yun bugün çok güzel olmuştu. Onu ilk kez saçlarına ve makyajına bu kadar özenmiş halde gördüğümden mi bilmem şaşırmıştım. "Biliyorsun ünlü olduğunda hareketleri daha da göz önünde olacak ama sonuçta artık hayalleri gerçekleşecek. Üzerindeki stres de azalınca daha mutlu olur ve hatta zamanları genişleyip memleketlerine dönerler!"

"Güldürme beni Yun." diye söylenirken bu kadar pozitif oluşuna şaşırdığım arkadaşımın kolunu sıvazladım. "Bu tür avutmaları artık yemiyorum. Bildiğim tek bir şey var o da bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı. Mesafeler ve önümde koca bir yıl daha var, üstelik farklı şehirlerdeyiz ve o artık bir ünlü olacak. Bunun ne anlama geldiğinin farkında değil miyim sanıyorsun? Şimdikinden daha temkinli olması gerekecek, sevgilisi olduğu için baskı altında kalacak, ben sürekli saklanmak durumunda kalacağım ve daha da kötüsü o beni ikinci plana atsa dahi onu ilk günkü gibi seveceğim. O da beni sevecek ama bu hiçbir şeyi değiştirmez."

"Sen de çok karamsarsın." diye homurdandı. "Kendi yazdığın kötü durum senaryoları nedeniyle üzülüp duruyorsun. Üstelik dengesizsin de, bakıyorum mutlu olmayı becerdiğin anlar oluyor kendini başka şeylere veriyorsun ama sonra bir anda eski siyah Sujin oluyorsun. Halbuki gözlerinde çiçekler açarken tanımıştım ben seni. O güzel kalpli kızı gömmene asla izin vermeyeceğim siyah Sujin."

Kalbim sızlıyor nefesim daralıyordu sanki. Çam ağaçlarının arasında oksijen kıtlığı yaşıyordum ve duyduğum hiçbir şeyi sindiremiyordum. Aklıma zorla sokmak istediğim her şey un ufak oluyor parçalanıyordu. Rae Yun'un dediği hiçbir şeyin sorumluluğunu yüklenmek istemiyordum ama ihtiyacım vardı, hissediyordum.

"Ben..." dedim sesim titrerken. "Ben korkuyorum Rae Yun. Çok korkuyorum. Beni eskisi gibi sevmemesinden, ondan giderek kopmaktan ama en çok da geçmişteki güzel bir anıdan ibaret olarak kalmaktan çok korkuyorum."

Eğer şu hayatta dileyebileceğim tek bir dilek hakkı olsaydı onu bir milyon başka dilek hakkına sahip olmak için değil yalnızca sevdiklerimle birlikte olmak için kullanırdım. Rae Yun kollarını açıp bana sarılırken uzun zamandır başkasının yanında dökemediğim gözyaşlarım yanaklarımdan usulca kaydı ve arkadaşımın özenle yapılmış saç tellerinin arasına karıştı. Anı yaşamayla yetinen bir kız çocuğu o sevdiği anın verdiği acıyla kavrulurken ilk kez keşke büyümeseydim dedi. Keşke hep çocuk kalsaydım.

Rae Yun ile çamlıktan ayrılıp okula doğru ilerlerken arka bahçenin köşede kalan tenha kısmındaki çöp konteynırından güçlü bir ses geldi ve biz bir anda merakımıza yenik düşüp sesin kaynağına giderken bulduk kendimizi.

Fakat göreceğimiz şeyin, dört kişi tarafından köşeye sıkıştırılıp sırtı duvara yaslandırılırken boynu ellerle sarmalanmış bir Myung Soo ve çete başınınsa saçları dağılmış, yüzünden öfkenin kıvılcımları yükselen, Rae Yun'un platonik olduğu şerefsiz Nam Hee piçi olduğunu tahmin etmemiştik.

"Burada ne işiniz var?!" Myung Soo'nun çatallı sesi kulaklarımızı doldururken Nam Hee'nin elleri daha da sıkılaştı ve pis bakışlarını bize çevirdi. "Ooo...kimleri görüyorum?! Başarılı Jimin'imizin arkasında bıraktığı toz kırıntısı ve onun yanından hiç ayrılmayan yandaşı."

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Ses tonumu elimden geldiğince uyarıcı tonda tutmaya çalışırken yanı başımda sevdiği çocuğun ne yaptığına anlam veremeyen Rae Yun'un korku dolu nefeslerini hissettim.

"Gidin buradan Sujin!" diye ciyaklayan saman beyne ters bir bakış atarken o devam etti. "Rae Yun'u da al git, bir şey olduğu yok."

"Elini çek." diye uyardım Nam Hee'yi. Pisçe sırıtırken elini tuttuğu boğaza daha da sararak "Böyle mi?" diye sordu.

"Elini çek dedim!" Sabrım taşıyordu. Rae Yun'un koluma doladığı elini hissetsem de tepki vermedim. Myung Soo ile bir anlaşmazlıkları olduğunu biliyordum. Zamanında aynı ortaokuldan mezun olmuş birbirinden nefret eden iki kişiden fazlası değillerdi ve saman beyin bunu bana bir keresinde ağzından kaçırdığı için anlatmak zorunda kalmıştı. Yine, yeniden ne tetiklemişti bu durumu bilmiyordum fakat yine de öylece dört kişiye yem etmeye niyetim yoktu.

"Çekmezsem ne olur miniğim?" diye alayla sorarken kafasını yana yatırarak dudaklarını büzdü ve "Döver misin yoksa? Ay çok korktum!" dedi.

Aslında iyi oluyordu. Her seferinde hırslı herifin teki olduğunu anlatmaya çalıştığım adamı Rae Yun kendi gözleriyle görüyordu. "Son kez uyarıyorum." dedim büyük bir sakinlikle. Rae Yun arkadan "Sujin sakin ol." dese de umurumda değildi.

"O elini çek."

Nam Hee histerik bir gülüşle Myung Soo'yu morartırcasına boğazladı ve ben artık kendimi kaybettim. Yun'un elinden kurtardığım kolumu yanıma yaklaşan uzun boylu sırığın karnına geçirirken bunca yıl edindiğim tekvando tecrübelerimin meyvesini yiyordum. Eğer siyah kuşak birine bulaştıklarını bilselerdi bu kadar alaylı olurlar mıydı bilemiyordum.

"Hocaya haber vereceğim!" diyip koşarak uzaklaşan Rae Yun'u kesik kesik duyuyordum.

Birinci oğlanı çenesine savurduğum tekmeyle yere sererken diğerinin uyuşuk yumruğunu kafamı sağa çekerek engelledim ve dirseğimi göğsüne geçirerek hassas bölgesine okkalı bir tekme yapıştırdım. Acıyla kıvranırken sonuncu çocuk hiçbir şekilde bana yaklaşmadı, yaslandığı duvardan olanları izlerken onu es geçtim ve saman beynin boğazını kavramış Nam Hee'ye yeltendim.

Fakat o yanındaki gerizekalılar kadar kolay bir yem değildi. Anında bana dönerek arkadan tuttu ve güçlü kollarıyla sarmaladı. Göğüs kafesime baskı yaparken öksürüklerini duyduğum saman beynin iyi olmasını diliyordum. "Ne oldu Min Sujin?" diye sordu pis nefesini kulağıma üflerken. "Sevgilin gidince başka erkeklerin koruyuculuğunu mu üstlendin?"

Tam o sırada omuzlarımı kavrayan kollarından birine tırnaklarımı geçirdim ve acıyla inleyip elini boğazıma doğru yönlendirirken küçücük bir tık sesi duydum ama anlam veremedim. Saniyeler içerisinde kollarını gevşeten Nam Hee'nin tırnakladığım kolu yüzünden değil arkadan kafasına dirseğini geçiren Myung Soo yüzünden inlediğini anlamıştım.

Dizlerinin üzerine çöküp dişlerini sıkarken "Piç." dedim tükürcesine. Dakikalar sonra Nam Hee olay yerinden koşarak uzaklaşırken önce saman beyni, ardından yerde parlayan tanıdık tavus kuşunu gördü gözlerim.

Annemin hediyesi, boynumdaki yerinden kopmuş, yerde parıldıyordu.







-

Düşen kiraz çiçeği yaprakları yere çarpıyor,
Bu, benim burada elini tuttuğum günleri hatırlatıyor.
Ve birlikte verdiğimiz sözlerimiz beni ayakta tutuyor.
Şimdi bana tutun, tıpkı diğer aşıklar gibi.

Ufacık Not:

Tamam tamam taşlamayın, dramdan sigaralar yaktırdığımın farkındayım, lakin güzel günler yakındır hehe ♡
Lütfen oy ve yorumlarınızı da eksik etmeyin, ne kadar çok olurlarsa o kadar hızlı olurum çünkü ☁

Continue Reading

You'll Also Like

72.4K 6.1K 24
" Sahip oluş yoktur. Sadece oluş, son nefesi vermeyi, nefessiz kalarak boğulmayı özleyen oluş vardır. " - Franz Kafka. ❄︎❅❆❅❄︎ Min Yoongi / Kim Se...
88.3K 7.1K 24
Lalisa Manobal en yakın arkadaşı Jeon Jeongguk'tan hoşlanıyordur; "Kız arkadaşınla telefonda konuşuyorsun ve o üzgün. Söylediğin bir şeyden dolayı si...
31.5K 3.1K 30
"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." -Tolstoy Sung Iseul, taşındığı yeni şeh...
76.4K 6.3K 24
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...