cherry blossom | pjm

By jisakura

233K 19.7K 18.3K

Wattys 2018 Uyarlamacılar Kazananı "dünyanın geri kalmış tüm toprak parçalarına çiçekler ekiyorsun, tüm dünya... More

🌸 çiçek kokulu giriş 桜
1 🌸 sevgi düşüşü hafifletir 桜
2 🌸 çocuk ellerimizle kardan evler yapardık 桜
3 🌸 bana şarkı söyle 桜
4 🌸 beni yalnız bırak(ma) 桜
5 🌸 cesaretim küçüklüğümden 桜
7 🌸 saçlara güzel davranan erkek kırmaktan korkar 桜
8 🌸 her şey 'birlik'te 桜
9 🌸 ilk kavga ilk aşktandı belki 桜
10 🌸 darılma bana, hepsi sevdiğimden 桜
11 🌸 korkma, yanındayım 桜
12 🌸 hayalim olur musun? 桜
13 🌸 yağmurla akan gözyaşı 桜
14 🌸 sıkıca sarıl, ağladıkça iyiyim 桜
15 🌸 notalara saklanmış umut kırıntıları 桜
16 🌸 kalp yorgunluğumun sebebi misin? 桜
17 🌸 hislerimi arkama sakladım 桜
18 🌸 hiç mi ayrılmayacağız? 桜
19 🌸 yıldızlara sarıldık bu gece 桜
20 🌸 kiraz çiçeklerinin kaderi 桜
21 🌸 bencillik yapıp 'kal' diyemedim 桜
22 🌸 sen gittiğinde soldum 桜
23 🌸 tavus kuşunun renkleri kayboluyor 桜
24 🌸 kaç bahar geçti üstünden 桜
25 🌸 ansızın gelen kavalye 桜
26 🌸 la vie en rose 桜
27 🌸 ayrılıklar, hep bir başlangıç 桜
28 🌸 uğruna feda ettiklerim 桜
29 🌸 keşke, şakaydı diyebilsem 桜
30 🌸 en çok öpücükler can yakar 桜
31 🌸 söyle sevgilim, bileyim 桜
32 🌸 bir adam çok sevdi, kaybetti 桜
33 🌸 portakallı turta 桜
34 🌸 kâbuslarımda da güzelsin 桜
35 🌸 fırtına öncesi sensizlik 桜
36 🌸 nefesinden tanırım seni 桜
37 🌸 zehrimi aldı kokun, ben yine sen oldum 桜
38 🌸 ben severken öldürüyorum 桜
39 🌸 söz, unutursak mutlu olacağız 桜
40 🌸 sona geldik pt.I 桜
40 🌸 sona geldik pt. II 桜
🌸 çiçek kokulu kapanış 桜
🌸 sen benim en güzel yaramsın 桜
🌸 olmuyor işte, ne için bu çaba? 桜
minik bir teşekkür

6 🌸 hayal kurmayı bıraktıran şeyler 桜

5.3K 496 214
By jisakura

"Aslında sevdiğin şeyi elde edemezsen,
Zaten sahip olduğun şeyleri sevmeyi öğrenirsin.
Eğer istediğin kişi olamazsan,
Olmadığın şeyleri olmayı öğrenirsin.
Eğer, ihtiyacın olan şeyi elde edemezsen,
Sana hayal kurmayı bıraktıran şeylere ihtiyaç duymayı öğrenirsin."



2006

O sene, şirin mahallemizin hemen aşağısında, babamın çiçekçi dükkanının yer aldığı sokak boyunca bisiklet ve yürüyüş yolu yapılmıştı. Sağ tarafında tüm narinliği ve buna tezat devasalığıyla masmavi deniz ile plaj bulunduğundan ve şehrin diğer kısımlarına göre havası daha az karbondioksit ve insan kokusu taşıdığından, genel olarak turistlerin tercih yeriydi. Elbette Jimin ve hiçbir şeyden geri kalmayan benim de.

Jimin, çok sık kullanmadığı fakat yıllar önce alınan boyası dökülmüş açık mavi bisikletini babasının yardımıyla yepyeni bir hale getirince bunu fırsat bilip hiç bisiklet deneyimi olmayan benim için öğrenme amaçlı kullanmaya karar vermiştik. Babamla yaptığım anlaşmaya göre, eğer sürmeyi öğrenirsem bana da yepyeni bir bisiklet alacak ve bu sayede Jimin ile okuldan kalan zamanlarımızda sahil boyunca sürebilecek ve eğlenecektik. Daha çok eğlence, Sujin için daha çok azim anlamına geliyordu. Yapabilirdim. Yapacaktım. Yaptım da. Fakat sonucunun böyle olacağını bilseydim, emin olun o içimdeki arsız sesime çenesini kapamasını ve beni aptal uğraşlardan uzaklaştırmasını söylerdim. Ya da babamın uyarısını dinleyip yardımcı tekerleklerle yola çıkardım, fakat küçük bir çocuğun bunun önemini anlaması elbette mümkün değildi.

Güne oldukça güzel başlayıp hafta sonu olması sebebiyle zindeliğim kat be kat artarken heyecanla giyinip Jimin ile evlerimizi bölen asfalt yolda buluşmuş, sürdüğü bisikletin arka kısmına popomu rahatsız etse de oturmuştum ve ellerim beline dolanmış halde kahkahalar atarak bisiklet yoluna ulaşmıştık. Eğer diyordum, eğer sonunda bu kadar ağlayacağımı bilseydim başta yine bu kadar fazla gülebilir miydim?

Fakat hayat da böyle değil miydi, sonucunu bilsek bile yapacağımız şeylerden vazgeçer miydik? Yoksa kötü de olsa hepsi bize bir şey katıp büyüttüğü için yaşar mıydık doya doya. Bunun kesin cevabını bilemezdim belki ancak, o gün ilk kez birkaç saniyenin insanın hayatındaki yılları nasıl da belirlediğini gördüm. Küçük diye geçip gittiğimiz tüm kazaların, büyüyünce unutursun deyip baştan savılan tüm yaraların aslında bizi, kimliğimizi oluşturduğunu gördüm.

"Alt tarafı bisiklete bineceksin, bu kadar heyecan yapmana gerek yok küçüğüm."

Jimin alayla saçlarımı karıştırırken etli bileğini tutarak büktüm ve hala yadsıdığı gücümü ona kanıtlayarak yavru köpek bakışları arasında beline yerleştirdim. İkimiz de haftada üç gün olan tekvando kursuna başlamıştık. Henüz dört ay geçmiş olmasına rağmen üstün başarımdan dolayı yeşil-mavi kuşaktaydım. Jimin ise koca totosunu kaldıramadığından sarıdaydı.

"Sana kaç defa diyeceğim bana küçüğüm deme diye? Senden daha güçlü ve hızlıyım budala! Ayrıca saçlarımla böyle uğraştığında çabuk yağlanıyor, yapma."

"Yok yok." diye hayıflanarak serbest bıraktığım bileğini ovuştururken gözlerini hırsla bana dikti. "Senin hem boyun hem de dilin uzamış. Üstelik gerçek hayatta kullanmamaya yemin ettiğin teknikleri üzerimde deniyorsun! Öğretmiyorum ulan! Git kendi başına öğren, çok da bir tarafımda."

Yaşlarımız büyüyordu evet, fakat bununla birlikte laflarımız ve birbirimize sataşmalarımız da büyüyordu. Onunla ilk tanıştığımdan beri savaş-seviş ilişkisi yaşıyorduk. Ah, az önce okuduğunuz kelimeyi de farklı yönlere taşıyacağınızı da biliyorum, fakat yapmayın, çünkü yaşımız porno izlemeye bile yetmiyor. Henüz.

Ancak gelin görün ki, Jimin ve ben kavga edip dursak da birbirini her an kollayan, birisi laf attığında ya da bulaşmaya çalıştığında sahip çıkan, üzüntüsü taşıyamayacağı raddeye geldiğinde omuzlarındaki yüklerin yarısından fazlasını kendi omuzlarına yükleyen iki yakın, çok, çok yakın dosttuk.

Ben, her ne kadar ergenliğine yeni yeni girmeye başlayan bu çocuğun geçirdiği her evreye tanıklık eden bir kız çocuğu olsam da onu abi gibi görmüyordum. Bana küçüğüm demesini, kardeşi olarak görmesini, aramızda gelişen ve beni bu yaşımda duygulara boğan hareketlerini görmezden gelip umursamamasını sevmiyordum.

Kız ve erkek arkadaş oluyordu evet ama neredeyse hepsi ya arkadaşlıklarını bir yerde bitiriyor ya da bir şekilde sonsuzluğa gitmeye çalışıyorlardı. O sonsuzluğa ulaşıyorlar mı yoksa ilk durakta ayrılıyorlar mıydı o zamanlar bilmiyordum belki ancak sistemin bu şekilde işlediğini bilmeyecek kadar aptal değildim.

"Jimin-ah! Öyle demek istemediğimi biliyorsun canım arkadaşım." Beni zayıf yönümden yakalayan bu oyunbozanın kapüşonlusunun açıkta bıraktığı karnına doğru bir hamle yapıp yaklaştığımda bana üstten bakarak gözlerini devirdi. Ah, pekala, daha fazla mı aegyo dolu özür istiyordu? Öyle olsundu.

"Benim Jimin'imin canı biraz daha wasabili turta mı istiyormuş bakalım? Haniymiş benim Jimin'im, beni az önceki davranışımdan dolayı affedecek ve bana bisiklet sürmeyi mi öğretecekmiş?"

Karnına doladığım kollarımdan bir çırpıda kurtularak dehşet içinde bana bakarken savunmamın başarılı olduğunu beni sertçe çekip bisiklete yöneltmesiyle anlamıştım.

"Kes sesini ve şuna bin, uyuz."

Geçen hafta sırf oyun konsoluna dalıp benimle Mochi'yi gezdirmeye geleceğine söz verip gelmediği için Min Soo teyzeyle anlaşıp kurabiyelerden birine wasabi koymuş ve ona afiyetle yedirmiştim. Sofrada yanıp tutuşan Jimin ertesi gün tuvalette de pişmişti. Eh, beni ekerse öyle olurdu işte.

Kelimeleri bastıra bastıra söyleyip bana sinirden olduğunu bildiğim fakat oldukça şirin görünen bir gülücük yolladı. "Aferin, akıllı çocuk seni." Sinir olduğu her halinden belli olurken bir insanın nasıl olur da böyle hem çok tatlı hem de çok sinir bozucu görünebildiğine hayret ettim.

"Şansını fazla zorlama Min Sujin. Yemin ediyorum, gözünün yaşına bakmam seni şuradan aşağı plaja yuvarlarım."

Jimin'in, az biraz sinirlendiğinde Sujin diye seslendiğini belirtmiştim. Fakat eğer Min Sujin diyorsa ortada gerçekten büyük bir sorun var demektir. Hele ki bir de dişlerine kuvvet onu bastıra bastıra telafuz ediyorsa, vay halime. Neyse ki bu sefer bastırmamıştı kelimeleri. Teşekkürler Tanrım, en azından ölümüm acısız olacaktı.

Ben hala tavrına gülmeye devam ederken bisiklete oturmuş ve ayaklarımı pedala koymuştum. Tam yanımda duran kızgınlığı hava akışından bile hissedilen kişinin tombik ve küçük elleri gidonu tutan benimkilerin üzerine yerleşerek freni, ve vites kısmını gösterdi.

"Bak, bisiklet kullanmada temel aşama dengede kalmaktır. Bunu başarırsan gerisi yalnızca pedal çevirme ve gerektiği yerlerde freni kısmadan ibaret."

Kafamla onu onaylayıp hala beni tutmasından güç aldığımdan heyecanlanmamıştım. Ta ki arkadan destek verip benimle yürüyerek bisikletin hareketlenmesine neden oluncaya dek. Gidonu tutan ellerim daha da sıkılaşırken henüz erken olduğundan pek de kalabalık olmayan bu yolda ilerliyorduk.

"Sakin ol Sujin. Pedalları çevirmeye çalış ve zihnen dengede olduğunu düşün."

Sinirinin az az geçtiğini hissettiğim bu anlarda dişlerimi birbirine bastırarak derin bir nefes aldım ve tam karşımda duran uçsuz bucaksız yola odaklanmaya çalıştım. Beynim her ne kadar dengedesin dese de içerideki muhalif hücrelerim bunu pek de kabullenemiyordu. Tartışma büyürken birden kaosa dönüştü. Sonra da zaten gözlerimi kapadım ve kendimi Jimin'e bırakıp pedalları çevirmeye çalıştım.

Öyle ne kadar gitmiştim bilmiyordum fakat sol tarafımdaki ısı uzaklaşıp yerini yellere ve tenimi okşayan rüzgara bıraktığında gözlerimi kocaman açmış bağırıyordum.

"JIMIN NEREDESİN? AH AMAN TANRIM BU ŞEY İLERLİYOR!"

"Gidiyorsun Sujin, yaptın, ilerliyorsun!"

Kalbim nöbet yerini terk eden ayarsız bir asker gibi ağzımda atmaya başladığında kendimi koca bir bulutun içinde savunmasızca ilerlemeye çalışıyor gibi hissediyordum. Arkadan Jimin'in bana seslenerek alkış tutması, benim yavaşça ilerlemem ve ellerimin on nokta dokuz şiddetinde bir deprem yaşıyormuşçasına titremesi kabus gibiydi.

"Sakın korkma Sujin-ah, dengede kaldığın sürece canın yanmaz!"

"Demesi kolay! Neden beni bıraktın aptal? Tanrım bu şey nasıl duruyordu?"

Frenlere basacağım esnada Jimin arkadan konuşmaya devam ediyor ve sonunda kafamı yerine getirecek cümleyi şak diye karşıma çıkarıyordu.

"İstediğin bisikleti sürmek değil miydi? Vazgeçersen benimle bu yolda bir daha hiç süremeyeceksin. Ben seni azimli sanıyordum, böyle pes edip ezik mi olacaksın?"

"OLMAYACAĞIM!"

"O HALDE ÖNÜNE BAK VE SÜR! BURADA OLDUĞUM SÜRECE YARALANMAYACAKSIN!"

Az önceki korku dolu ruhum bedenimden itinayla kapı dışarı edilip Jimin'in sesini arkamda bir iz olarak bırakacağım şekilde ayaklarımla pedalı çevirirken gülümsüyor, özgürleştiğimi ve dengemi kurduğumu görüyordum. İlk sürüşüm olmasına rağmen nasıl böyle ilerleyebildiğimi bilmiyordum fakat sanki çok deneyimliymişim gibi o bayırdan aşağı sürmek yapabileceğim en büyük dangalaklıktı. Üstelik, bu lanet bisikletin vitesi neden üçteydi?!

Görüş açıma giren çınar ağacı yolun tam ortasında dikilirken oradan inişim, hızımı alamayıp tam önümde giden amcaya toslamamak için ani fren yapışım fakat bunu yaparken yönümü farkında olmadan ağaca çevirişim saniyeler arasında olmuştu. Ardından hayal meyal uçtuğumu, çınar ağacına toslayıp sağ kolumun tam üstüne düştüğümü, arkamdan "SU!" diye bağırarak gelen bir Jimin duyduğumu hatırlıyordum. Sonrası karanlık.

"Ulnar sinir zedelenmesi yaşamış. Kolu kırık olduğu için şu anlık tedaviye başlayamasak da bilginizin olmasını istedim."

Gözlerim beyaz önlüğünü ciddiyetle taşıyan doktora yöneldiğinde aklımdaki sorular, yaşadığım şokun etkisiyle dilimden dökülmüyordu. Annem tam yanımda hastane yatağında oturmuş iki eliyle omzumu arkadan kavrayıp doktora "Bu ne anlama geliyor?" diye sorduğunda ayakta duran babamın keyifsizce soluduğunu fark ettim.

Az önce alçıya alınan sağ kolumu ilk andaki kadar şiddetli hissetmesem de alnımda, çenemde ve dizimde yer alan soyulmadan kaynaklı tentürdiyot basılı yaralarımı saniye saniye hissediyordum. Bir de üzerine tek tük saçı kalmış gözlüklü doktorun dediği şeyi anlamaya çalıştıkça içinden çıkılamaz bir hale bürünüyordum.

"Yani kalıcı bir zedelenme durumunda varsa çizim, boyama ve el işi gibi özel yeteneklerini kullanamaz."

Duyduklarım kulaklarıma girmeyi reddederken ağzım yarı açılmış doktora ardından anneme baktım. Çizim demişti az önce değil mi, çizimi yapamayacak ne demekti?

"Saçmalık bu. Anne, öyle bir şey yok değil mi? Yalan söylüyor. Hayır, abartıyor."

Her endişelenme, korkma ve üzüntü hallerimde edindiğim yeni bir alışkanlık olan, Jimin'in onuncu yaş günümde hediye ettiği, kiraz çiçeği küpeme sağlam olan sol elim gidip onunla oynamaya başlarken yanaklarımın çoktan ıslandığını annemin bana sarılmaya çalıştığını fark ettim.

Yalvaran gözlerle doktora bakıp bana vereceği en küçük umudu beklerken hayallerimin bir çırpıda tuzla buz olup kristallerinin etrafa saçıldığını gördüm.

"Fizik tedavi yapılırsa iyileşme ihtimali var fakat, bu konuda kesin bir şey söylemek ne yazık ki mümkün değil."

"Hayır, hayır, HAYIR! Hepiniz yalan söylüyorsunuz. Böyle olmamalıydı. Yanlış yaptım. Binmemeliydim, hata yaptım, özür dilerim. Hayır..."

Kalbim sarsılarak ağlamama neden olacak kadar yanarken nemli gözlerim bunun uyanmam gereken basit bir kabus olduğunu kanıtlamak için odayı tarıyordu. Ayağa kalkıp elimdeki alçıyı çıkarmak için şuanda düşündüğümde oldukça çocuksu gelen bir tavırla harekete geçtiğimde ne zamandır orada olduğunu bilmediğim ve fark etmek için fazlaca güçsüz olduğum Jimin, kapının tam önünden bana yaklaşarak bunu engelledi.

Kollarının arasına beni bastırıp alçıdaki koluma özen göstererek ağlamalarımı yatıştırmaya çalıştığı bariz olan şeyler mırıldanırken saçlarımı okşuyor, tüm bunlara rağmen kendimden korktuğum için onu suçlamama engel olamıyordu.

"Özür dilerim Su-ah, çok özür dilerim. Seni bırakmamalıydım."

Bundan sonra ne olacağı belli değildi belki ancak özürlerin yıkılan hayalleri geri getirmeyeceği ve yenilerine kulaç atarken engelleri sıra sıra dizeceği kesindi.

Continue Reading

You'll Also Like

9.3K 1K 10
Telefonunuz sıfırlandıysa ve ezberinizden emin değilseniz sakın arkadaşınızı aramayın.Belki son rakamı karıştırıp okulunuzun sahibinin oğlunu aramış...
58.5K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
4.6K 431 15
•Wattpad MysteryTR 'Gizem ve Sır Dolu Senaryolar' Listesinde. Gözlerinin son anda dolduğunu görünce şok olarak ona baktım. "İşler beklemediğim yerle...
72.4K 5.9K 23
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...