cherry blossom | pjm

By jisakura

233K 19.7K 18.3K

Wattys 2018 Uyarlamacılar Kazananı "dünyanın geri kalmış tüm toprak parçalarına çiçekler ekiyorsun, tüm dünya... More

🌸 çiçek kokulu giriş 桜
1 🌸 sevgi düşüşü hafifletir 桜
3 🌸 bana şarkı söyle 桜
4 🌸 beni yalnız bırak(ma) 桜
5 🌸 cesaretim küçüklüğümden 桜
6 🌸 hayal kurmayı bıraktıran şeyler 桜
7 🌸 saçlara güzel davranan erkek kırmaktan korkar 桜
8 🌸 her şey 'birlik'te 桜
9 🌸 ilk kavga ilk aşktandı belki 桜
10 🌸 darılma bana, hepsi sevdiğimden 桜
11 🌸 korkma, yanındayım 桜
12 🌸 hayalim olur musun? 桜
13 🌸 yağmurla akan gözyaşı 桜
14 🌸 sıkıca sarıl, ağladıkça iyiyim 桜
15 🌸 notalara saklanmış umut kırıntıları 桜
16 🌸 kalp yorgunluğumun sebebi misin? 桜
17 🌸 hislerimi arkama sakladım 桜
18 🌸 hiç mi ayrılmayacağız? 桜
19 🌸 yıldızlara sarıldık bu gece 桜
20 🌸 kiraz çiçeklerinin kaderi 桜
21 🌸 bencillik yapıp 'kal' diyemedim 桜
22 🌸 sen gittiğinde soldum 桜
23 🌸 tavus kuşunun renkleri kayboluyor 桜
24 🌸 kaç bahar geçti üstünden 桜
25 🌸 ansızın gelen kavalye 桜
26 🌸 la vie en rose 桜
27 🌸 ayrılıklar, hep bir başlangıç 桜
28 🌸 uğruna feda ettiklerim 桜
29 🌸 keşke, şakaydı diyebilsem 桜
30 🌸 en çok öpücükler can yakar 桜
31 🌸 söyle sevgilim, bileyim 桜
32 🌸 bir adam çok sevdi, kaybetti 桜
33 🌸 portakallı turta 桜
34 🌸 kâbuslarımda da güzelsin 桜
35 🌸 fırtına öncesi sensizlik 桜
36 🌸 nefesinden tanırım seni 桜
37 🌸 zehrimi aldı kokun, ben yine sen oldum 桜
38 🌸 ben severken öldürüyorum 桜
39 🌸 söz, unutursak mutlu olacağız 桜
40 🌸 sona geldik pt.I 桜
40 🌸 sona geldik pt. II 桜
🌸 çiçek kokulu kapanış 桜
🌸 sen benim en güzel yaramsın 桜
🌸 olmuyor işte, ne için bu çaba? 桜
minik bir teşekkür

2 🌸 çocuk ellerimizle kardan evler yapardık 桜

10.4K 712 490
By jisakura

"Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın; çünkü bir çocuğun bir yetişkine öğretebileceği her zaman üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmaktır."



2002

Her hikayenin iki bakış açısı olsa da benimkini yalnızca benim gözümden görmenizi isterim. Çünkü, küçük bir kız çocuğunun tüm samimiyetiyle birine bağlanıp onu hayatı boyunca sevebileceğini fakat bunu yaparken tüm olumsuzluklara göğüs gerişini size yalnızca ben anlatabilirim. O halde sizi şeffaf zaman makineme alıp geçmişe yolculuk yaparak onunla ilk anılarımıza götürmemde umarım sorun yoktur. Çene kaslarınızı gülmeye alıştırmak için sakız çiğneyebilir ve ne olur ne olmaz diye yanınızda peçete bulundurabilirsiniz.

Babam, dünya üzerindeki tüm baba figürlerinin en iyi özelliklerinin cımbızla seçilip kendisine yerleştirilmiş edası taşıyan oldukça sevecen bir adam. Ruhundaki tüm güzel hisleri ve duyguları çekinmeden dışarı yansıtabilir ve bundan asla rahatsızlık duymaz. Beni de sever fakat yeri geldiğinde aklımı başıma toplamam için uyarılarda bulunabilir.

İki bin iki yılının, yani ilk zamanlarımızın bir Cumartesi gününde babam, kalın kaşlarını çatarak yaptığı işe iyice odaklanmıştı ve ben de onu rahatsız etmemek adına sessizce merdivenlere çıkıyordum ki bana seslenmesiyle olduğum yerde kalakalmıştım. İçimi, acaba dün mutfak masasının üstündeki şekerlemelerin hepsini Jimin ile yediğimizi anladı mı korkusu sarsa da babamın söylediği şey bundan çok farklıydı.

"Babana şu tohumları ekmek için yardım eder misin Sujin-ah?"

Elimdeki küçük oyuncak bebeği bırakıp neşeyle babamın yanına gittim ve elindeki ne olduklarını bilmediğim küçük tohumları aldım. Busan'a taşınalı beş ay olmuştu. Yeni evimiz küçük, sakin ve güzel bir kasabadaydı. Dağların engin etekleri buradan heybetli görünüyor ve evimiz eskisine göre daha çok güneş ışığı alıyordu. Peyzaj mimarı olan fakat sadece çiçeklerle uğraşmayı seçen babam da buraya botanik bahçesi ve merkezde çiçeklerini sattığı ufak bir dükkan açabildiği için mutluydu.

Ah, unutmadan burada bir de Jimin vardı. Oyun parkında tanıştığım yaramaz ve yanakları tombiş çocuk. Benden iki yaş büyüktü fakat daha çok benden küçükmüş gibi davranıyordu. Ben bile altı yaşımda olmama rağmen yatağıma artık işemiyordum fakat bir gün onun bunu yaptığını gördüm. Yani daha doğrusu bağrışmalarından duydum. Tüm gün benden kaçmış, göz göze gelmemek için tüm yolları denemişti. Fakat en sonunda elinden çikolatalı sütünü aldığımda öfkeyle bana dönmüş ama her zamanki gibi elimden almamıştı.

Evlerimiz karşılıklı olduğundan onu sürekli görüyordum. Ki bunu sevmediğim de söylenemezdi. Okula başlamış olsam bile orada tanıştıklarımı sevmiyordum. Her tenefüste Jimin'le oluyor, birlikte oynuyorduk. İyi bir çocuktu.

"Bu diktiğimiz ne baba?" Elimde kalan son tohuma dikkatle bakarken babam toprağı düzeltiyor bir taraftan da sorduğum soruya gülümsüyordu.

"Manolya, tatlım. Senin gibi fazla narin ve güzel bir çiçek."

"Narin ne demek ki?" diye sordum kafamda dönen kurtçuklar yüzünden. Kelime dağarcığımda olmayan bu kelimeyi öğrenmek asli bir vazife olmuştu şimdi. Çünkü babam bana benzetiyordu.

"Kırılgan ve fazla nazlı demek istiyorum tatlım. Kokladığın zaman bile burnunun değdiği yerler zedelenebilir hatta kahverengine dönüşebilir."

Bu biraz moralimi bozmuştu. Sonuçta bu kadar dayanıksızsa neden yetiştiriyorduk ki? "Sevmedim bunu. Kaktüsleri daha çok seviyorum." diye mırıldandım babamın gülümseyen gözlerine bakarken.

"Fakat narin olduğu için fazlaca değerlidir." diye devam etti toprağı sağ eliyle okşarken, "Bir rivayete göre o kadar değerliymiş ki eskiden Çin'de bu bitkiye sahip olma hakkı yalnızca krallara verilirmiş. O da takdirini göstermek için bazı insanlara manolya kökü takdim edermiş."

Demek kırılganlığı onu değerli yapıyordu. Çiçekleri oldum olası severdim, annem, babamın doğduğumdan beri bu işle uğraştığını söylemişti bir keresinde. Muhtemelen beni onlarla birlikte büyüttüğü içindi bu sevgi. Bana da gerçekten bir çiçekmişim gibi yaklaşıyordu.

"Ayrıca," diye devam etti burnunu çekerken çömeldiği yerden kalkıp avuçlarımı kendi ellerinin arasına alarak,"Bu koklamaya kıyamadığımız çiçeği kim dikerse kısa sürede aşkı bulacağı söyleniyor. Dikmek ister misin?"

Kafamı heyecanla sallayıp tohumu babamınkilerle aynı sırada dikerek toprağı kapattığımda kapının girişinden onun sesini duydum.

"Su-ah! Yakınlarda ne bulduğuma inanamayacaksın!" soluk soluğa kalmış şekilde konuşurken kelimelerini zorlukla seçiyordum. "ORTADAN İKİYE AYRILMIŞ KAFASIYLA İLERLEYEN BİR YILAN!"

Yedinci yaşıma bastığım kış oldukça çetin geçmişti. Sürekli soğuk algınlığından muzdarip olup peçetelerle burnumu kızartıyordum. Ve ne zaman iyileşsem Jimin'den tekrar kapıyor sonra o iyileştiğinde ben ona bulaştırıyordum. Bu böyle sürüp giderken içimizdeki oynama dürtüsü hiç susmuyordu. Kar, tipi olarak yağsa bile bir şekilde oynayacak bir oyun buluyorduk.

Tıpkı bugünkü planımızda olan kardan adam yapıp ardından kaymak gibi. Jimin'lerin bahçesinde büyük olması için yuvarladığımız kar yumağını itelerken bazen yanlışlıkla tökezliyor ve hatta düşüp kahkahalara boğuluyorduk. Sonra ne olduysa Jimin yanımdan biraz uzaklaştı ve bere olmasına rağmen kulağımda sert bir darbe ve çınlama hissettim.

"1326 ATIŞ BAŞARILI!"

Öfkeli bir şekilde yığını bırakıp elindeki kar topuyla bana gülen mavi bereli burnu ve yanakları kızarık çocuğa baktım. Şu anda bir savaş oyununun tam ortasında olduğumuzu nihayet anlamıştım. Çünkü gizli kodu kullanıyordu. Ve tam ağzımı açıp bağırıyordum ki elinde ne ara yaptığını anlamadığım kar topunu atmasıyla dudaklarım arasındaki küçük boşluktan içeri girdi. Ağzımdaki şeyi tükürerek çoktan donmuş ağzımı büzerken onun kahkahaları tüm sokağı ayağa kaldıracak kadar artmış, istemsizce ben de gülmeye başlamıştım fakat bunun intikamsız kalmayacağına da emindim.

Hızla bir kartopu alarak iyice sıktım ve canını acıtacak kadar sert olmasına özen göstererek hızla ona doğru attım. Aptal, kaçmak yerine bana yeni bir kartopu hazırlarken benimkine yakalanmıştı ve tam alnının ortasına isabet etti.

"2613 SAVUNMA ATIŞI BAŞARILI!"

"SEN ŞİMDİ BİTTİN SUJIN!" diye böğürüp bana eline aldığı tüm karları çevik bir şekilde top yapıp atarken aynı şeyi ben de yapıyor, yapmamız gereken kardan adamı yok sayıyordum. Öyle bir hırsla kar topu atıyordu ki en sonunda ağaç dibinde bulduğu o koca kütleyi alıp beni kovaladı ve yakaladığı yerde kafamda kırdı. Ben de sinirlenip beresini aldım ve onu karların içine yatırıp siyah saçlarını çektim. En sonunda, gülmekten karnımız ağrıyınca ve ellerimiz hissedemeyeceğimiz kadar donup kızarınca bunu yapmayı kestik ve tekrardan kardan adamı yapmaya koyulduk.

"Bence kardan adam değil ev yapalım." diye bir öneri sundum karları birleştirirken. Bu daha ilginç ve sıradan bir şeyden uzak geliyordu. Jimin, önce bu fikri düşünür gibi gözlerini kıstı.

"Kutuplardaki insanların yaptığı gibi mi?"

"Onlarınkinden daha güzel." diye yanıtladım. Güldüğünde gözleri kısıldı ve kızaran yanaklarına hohladığı ellerini bastırarak ısıtırken kafasıyla onayladı.

Önce şeklini almasını istediğimiz yuvarlak bir kova bulduk ardından içine karları doldurarak kalıp yaptık ve sırayla yerleştirdik. Saat başı bir benim annem ardından Jimin'in annesi evden çıkıyor ve bize eve dönmemiz için bir şeyler diyorlardı fakat biz bunu bitirmeden dönmemeye yemin etmiştik.

Eldivenlerimiz bile ellerimizi ısıtmayıncaya kadar çalışıp küçük ve şekilsiz ancak bizim için oldukça değerli kar evi bitirdik. İçine geçip oturduğumuzda ikimiz de kafamıza yıkılmasından korkuyorduk ama öyle bir şey çok şükür ki gerçekleşmedi.

"Bu gece burada uyumamıza izin verirler mi sence?" diye bir soru yönelttiğimde dizlerini kendine çekerek oturmuş olan soğuk algınlığının son evresindeki Jimin kafasını salladı.

"Zatürre olmak mı istiyorsun Sujin? Buna ben bile cesaret edemem."

"Korkak." diye yapıştırdığımda kaşlarını çatarak "Hiç de bile!" diye yalanladı. Fakat korkak olmadığını ben de biliyordum. Burada kalmak benim için bile delilik olurdu, sadece saçmalamak istemiştim.

"Gerçekten korkak olduğumu mu düşünüyorsun?" diye sorduğunda bunu cidden ciddiye aldığını anlamıştım. "Bilmem." desem de içimden gülüyordum.

"Buraya hayalet gelse sen korkmayacak mısın sanki? "

İşte bu beni de ürkütürdü. Annem hayaletlerin olmadığını bana defalarca söylese de bence olmamaları imkansızdı. Sonuçta bir sürü insan ölüyordu, onların ruhları nerede kalacaktı?

"Buraya gelebilir mi ki?"

"Kapı açık şapşal. Tabii ki gelebilir."

Oturduğum yerde bacaklarımı kendime biraz daha çekerek korkumu hafifletmeye güzel şeyler düşünmeye çalışıyordum. Jimin yan gözle bana bakıp güldü.

"Ne oldu? Korktun mu? Bir de bana korkak diyordun."

"Yoo, ne korkacağım. Yanlış anlamışsın."

"Yok yok korktun sen. Dur kafanı dağıtacağın bir şey söyleyeyim sana. Kırmızı kar olduğunu biliyor muydun?" Islanmış pantolonunun paçasını düzeltiyormuş gibi yapıp gözlerini benden kaçırarak devam etti, "Karpuz gibi kokuyormuş ve tadı çok güzelmiş."

"Aynı zamanda zararlı." diye ekledi benden tepki gelmeyince. Yüzüne o kadar ciddi bakıyordum ki en son özür dileyecek sandım. Kahkaha atıp bir süredir oturduğum yerde ondan gizleyerek yaptığım kar topunu yüzüne yapıştırdığımda kalakaldı. Hah, işte böyle korkutulurdu bir insan.

Sonra "SUJIN! SENİ KÜÇÜK TİLKİ!" diye peşimden koşmaya kalkışıp kafasını yanlışlıkla fazlaca kaldırdığından kardan evin girişine çarptı ve dayanıksız ev yerle bir oldu. Eş zamanlı olarak Jimin'in annesi Min Soo teyze kapıya çıktı ve ikimizi benim annemin yerine de bir güzel azarlayarak içeri aldı.

Min Soo teyze normalde fazlaca güler yüzlü ve tatlı bir kadındı. Jimin'in ondan aldığı kesin olan yanakları ve oldukça genç görünen bir fiziği vardı.Beni kendi oğlundan ayırmaz, ona ne alıyor veya yapıyorsa aynısına beni de dahil ediyordu. İkimiz de ailelerimizin tek çocuğu olduğumuz için üzerimize fazla titreniyordu. Annemle birlikte çarşıya gidip alışveriş yaparlar bazen de öylece çay içerlerdi. Bazı geceler iki aile karşılıklı yemek bile yerdik, komşuluğumuz sıkıydı.

Fakat ben, Min Soo teyzenin en çok kokusu tüm evi kaplayan elmalı kurabiyesini seviyordum. Benim sevdiğimi bildiği için sıklıkla pişirir ve yanına da ılık süt hazırlardı. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Jimin ağzındaki lokmayı bitirmeden yeni çıkan bir bilgisayar oyunu hakkında konuşmaya yeltendiğinde annesi onu uyardı ve mahcupça sesini kesiverdi. Bilgisayar oyunları yeni yeni artıyor ve her yaştan çocuğun ilgisini çekiyordu. Ben, Jimin'i benden kopardığı için sevmiyordum. Birlikte oynasak bile gözü sürekli ekranda oluyordu. Bense gerçekten hissettiğimiz ve dokunabildiğimiz oyunları seviyordum.

Kurabiyelerimizi yiyip oturma odasına geçtiğimizde Jimin'in emekli albay olan babasının masada bulmaca çözdüğünü gördük. Beni selamlayarak kucaklamam için kollarını açtığında bir saniye bile düşünmeden koşarak gittim. Jimin'in anne ve babası uzun yıllar çocuk sahibi olamayan hafif yaşlı bir çiftti. Fakat hayat enerjileri onlardan daha genç olan benim ailemle kapışacak kadar fazlaydı.

"Okul nasıl gidiyor Sujin-ah? Derslere alışabildin mi?" diye sorduğunda Jimin huzursuzca kıpırdanarak televizyonu açtı ve köşeye çekildi. Ders denince sıkıldığını biliyordum. Bu sohbeti hiç sevememişti.

"İyi gidiyor efendim, özellikle resim dersini iple çekiyorum."

"İleride çok iyi bir ressam olabilirsin o halde. Senin adına çok sevindim güzelim."

Çizmeye olan eğilimimden ailedeki herkesin haberi vardı. Elbette bu ailenin içerisine Jimin'inkiler de giriyordu. Bana gülümseyerek Jimin'i işaret ettiğinde oğlu hiç de oralı değildi.

"Bu velet de ders hariç her şeye meraklı. Yakında okulu bırakacak diye korkuyorum." şakayla karışık gülerken devam etti, "Birbirinize göz kulak olun!"

Çoktan aptal bir kanalı açıp izliyormuş gibi yapan Jimin'e yan gülüşle bakarak, "O işi bana bırakın." dediğimde babasının orada olmasını umursamadan koltuk yastığını aldığı gibi kafama fırlattı.

Beyinsiz salyangoz Jimin.

-

*Hikayede Kore'deki yaş sistemini baz aldım. Sujin 1997 doğumlu, Jimin bildiğimiz üzere 1995. Normalde 2002 yılında birisi beş diğeri yedi yaşında olması gerekiyor ama dediğim gibi bir yıl büyük algılamamız gerekiyor, bilgilendirmek istedim.

*Ayrıca bölümlerin çoğu anı tarzında olacağı için son kısımlar sizi öyle merakta bırakacak cinsten değil. Fakat yine de sevginizi bekliyorum

Continue Reading

You'll Also Like

72.4K 6.1K 24
" Sahip oluş yoktur. Sadece oluş, son nefesi vermeyi, nefessiz kalarak boğulmayı özleyen oluş vardır. " - Franz Kafka. ❄︎❅❆❅❄︎ Min Yoongi / Kim Se...
18.7K 1.9K 15
bu muşmula suratınla çiçeklerimi falan soldurursun sen. ━ park chaeyoung & jeon jungkook ━ started 26320, finished 9721
325K 33.1K 59
eğer sorun bir kadın olmakla ilgiliyse, o hâlde bugün ben bir kralım. [ » rosékook ] 2019 | lilah
59.3K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...