NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)

By selin-visne

1.8M 105K 38.6K

Kiraz Mahallesinin yaralı abisi Halit ve masum kızımız Nazenin'in hikayesi... Başlama Tarihi : 2017 More

TANITIM
TANITIM II
TANITIM III
1. Yeni Bir Hayat
2. Göğe Bakma Durağı
3. Çiçek Kız
4.Muhallebi Çocuğu!
5. Dedikodu
6.Pamuk Şeker
7. Umutları Elinde Kalır
8. İmtihan Bu Ya..
9. Biçare
10. Bak Aşk Diyorum
11. Uzaktan Sevmek
12. Çıkmaz Sokak
13. Çok Eskiden Karşılaşacaktık
14.Kendini Bulmak Senin Elinde
15. Hüzün Sessizliğin Olmuş
17. Seni Zamana Bıraktım
18. Sensiz Olmaz
19. Senden Öğrendim
20. Bu Şehirde Sen Varsın
21. Mavi Hareler
22. Bitmesin
23. İlkler
24. Bir Çıra Meselesi
25. Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek
26. Küçük Osman (Osman&Yeliz)
27. Kaynanam Baldan Tatlı!
28. Naz Evi !
29. Beklenmeyen Misafir
30. Dönüm Noktası
31. Meftun Bir Adam
32. Anne Kız
33. Ay Şahit
34. Meydanlar Bizim!
35. İstemeyle Topyekün Mücadele
36. O Kurnadan Bu Kurnaya !
37. Sevda Kervanı
38. Anılar
39. Bir Pazar Kahvaltısı
40. Bir Olmak -1-
41. Bir Olmak -2-
42. Hazırlıklar Başlasın
43. Son Dokunuşlar
44.Kınayı Getir Aney!
45. Hayat
46.Bir Şarkısın Sen
47. Oy Oy Güzelim
48.Sevince
49.
50.
Minicik Bir Duyuru
51. Hızla Geçen Günler
52. Bölüm (Final)

16. Rüzgarım Olan Adam

35.7K 2.1K 923
By selin-visne

Hepinize iyi Okumalar. Bölümümüzü reisin_hatunu ithaf ediyorum💝
~~
2.5 ay sonra

Ahsen artık kocaman olmuş olan karnıyla yavaşça bilgisayarda çizim yapan kocasının yanına oturdu. Başını Yılmaz'ın omzuna koyup gözlerini kapadı. Uyanalı 2 saat olmuştu ama hala uykusu vardı. Şaşırmıyordu artık uyku Ahsen için vazgeçilmez bir şey olmuştu.

Yılmaz omzuna başını koyan Ahsen'in şakağına öpücük kondurdu. Leptopu kapatıp sehpaya koydu. Ellerini karısının kocaman olmuş karnına koyup yavaş yavaş okşamaya başladı. Okşamaktan çok oğlunu seviyordu Yılmaz. Ne zaman elini Ahsen'in karnına koysa oğluyla arasındaki bağı daha çok hissediyordu.

Omzunda olan sevdiğinin başı kulağına gelen Ahsen'in nefes alışveriş sesleri, elinin altında hissettiği bebeği işte huzur buydu Yılmaz için. Her gün gözünü açtığında kollarındaki karısını gördüğünde " iyi ki" diyordu. Karısı her "Yılmaz" dediğinde Ahsen'i karşısına çıkaran kaderin önünde bir kez daha eğiliyordu. Var mıydı bundan ötesi ? Yoktu, olamazdı da. Bir eliyle Ahsen'in omuzlarını kavradı diğer eliyle de bebeğini. Mümkünmüş gibi daha çok kendine çekti Yılmaz, karısını.

Bebeğine kavuşmasına az kalmıştı. Ne çabuk geçmişti günler. Hamilelik dönemini karısının rahat geçirmesi için elinden geleni yapmıştı Yılmaz. Ama bir hamilelik ne kadar rahat geçebilirdi ki ? Sonuçta güzel karısı içinde bir can daha taşıyordu. Her adımını ona göre atıyordu. İlk zamanlar Ahsen'i kokuya karşı çok hassas olduğu için yemek işleri kendisine ve annelerine kalmıştı. Bu sayede Yılmaz'da yapmayı bilmediği yemekleri bile Ahsen'in tarifleri sayesinde öğrenmişti. Bu da olayın iyi yanıydı. Uyku düzeni bozukluğu hala vardı. Bazı geceler sabaha kadar uyumadan oturduklarını bilirdi Yılmaz, bazı günlerde yataktan hiç kalkmadıklarını. Hadi bu sorunlar bir şekilde çözülürdü de Yılmaz'ı zorlayan en önemli sorun da Ahsen'in duygu değişimleriydi. Dakikası dakikasına tutmuyor denirdi ya işte olay tam anlamıyla bundan ibaretti.

Mesela geçen gün izledikleri komedi filminde küçük kız çocuk düştü diye ağlamıştı karısı. Yılmaz boş bulunup "buna mı ağlıyorsun" diye sorunca da esas kıyamet o zaman kopmuştu. "Sen ne anlarsın ki o çocuk düştüğünde kim bilir annesi ne kadar üzülmüştür. Onların tırnağına bir şey batsa bizim ciğerimiz yanar. Tabi babalar için hava hoş. Üstünü temizlersin biter sizin için" diyip resmen saydırmıştı Ahsen'i. Yılmaz karısının ağlayarak konuşmasından ne yapacağını şaşırmıştı. Ahsen'i biraz sakinleşinceye kadar susmayı tercih etmişti Yılmaz. Sonrasında omzuna konan baş, öpücükler ve Ahsen'in "duygu değişimlerinden bıktım " diyerek tekrar ağlamaya başlamasıydı. Yılmaz bu zamanlarda Ahsen'i de alıp dışarı çıkıp yürüyorlardı deniz kenarında. Eve dönerken de Ahsen'in hamileliğinin başından beri her akşam yediği dondurmasını alıyordu.

"Yılmaz" Ahsen başını kaldırıp kocasına baktı.
"Efendim güzelim"
"Nazenin'i çok özledim"

Yılmaz başını karısına doğru çevirip gözünden süzülen yaşları eliyle sildi. Gözlerini öptü Ahsen'in.

"Mutlu değil Yılmaz. Her gün konuşuyoruz neredeyse. Yaptıklarını anlatıyor kendini mutlu göstermeye çalışıyor bana. Ama biliyorum ben Nazenin burdan gittiğinden beri daha kötü. Anlatsın istiyorum duygularını, nasıl olduğunu. Nasılsın dediğimde otomatiğe bağlamış gibi "iyiyim" demesini değil gerçekten nasıl olduğunu anlatmasını bekliyorum."

"Ama anlatmıyor" diye karısının sözlerini tamamladı Yılmaz. Ahsen usulca başını salladı.

"Anlatması için Nazenin'i zorlayamayız güzelim. En yakın arkadaşı olarak anlatmasını istiyorsun ama sen arkadaşını tanıyorsun Ahsen'im. Nazenin önceden de böyleymiş. Sonradan olan bir şey değil bu anlatmaması."

"Son noktaya gelince anlatmaya başlardı hep. Sadece bir kez sonra yine eski haline dönerdi Naz. Ama Yılmaz bu şekilde kendi başına dertlerinin altında ezilmesine de yüreğim razı gelmiyor. En yakın arkadaşım orda senin aptal arkadaşın yüzünden acı çekiyor ve benim elimden gelen hiçbir şey yok."

Yılmaz bir şey diyemedi karısına ne diyecekti ki ? Haklıydı hem de sonuna kadar. Ahsen'in başını göğsüne yasladı.

"Biz mi gitsek Ahsen'in yanına Yılmaz? Ne dersin ?" başını kaldırıp umutla kocasına baktı Ahsen.

"Güzelim doğuma az kaldı bu halde nasıl gideriz, olmaz Ahsen'im. Seni evde tek bırakamıyorum bile değil ki yola gitmek."

Ahsen üzgün gözlerle kocasına baktı, ikna olmayacağını biliyordu ama yine de denemek istemişti şansını. Ama Nazenin'i de görmek istiyordu Ahsen. Hem Ahsen'in hemde Nazenin'in birbirlerine ihtiyaçları vardı.

"Alihan'ın düğünü var belki gelir Nazenin, güzelim. Sonra da bırakmayız biraz kalması için zorlarız."

"Gelmez ki. Halit'i görmemek için yine gelmez. Gitti bir kere. "

"Doğumunda gelir aşkım. Nazenin seni doğumunda yalnız bırakmaz. Hem demedi mi doğumunda gelmeye çalışırım diye."

"Dedi ama bilmiyorum Yılmaz.Düzelsin artık iyi şeyler olsun. "

"Hayatın mutlaka bir senaryosu daha vardır güzelim. Boşuna yolları kesişmedi bu ikilinin, hayatın bir hamlesi daha vardır."

~~

"Hayırlı işler oğlum"
"Saol annem" Halit annesini öperek evden çıktı. Ellerini cebine sokarak yürümeye başladı Halit. Bugün biraz geç işe gitmeye karar vermişti. Sabah erkenden kalkmıştı ama öylece yatmıştı yatakta. Sonrasında zorla kalkarak üstünü giyinmiş kahvaltı bile etmeden çıkmıştı evden.

Halit yürürken yan tarafta Alihanla Duygu'yu gördü. Duyguların kapısının önünde konuşuyorlardı. Evlenmelerine sayılı günler kalmıştı artık. Ve mahallenin fırlama çocuğu Alihan gün yaklaştıkça sevincinden dört köşe oluyordu.

"Duygum Demir senin kardeşin benim de hem öğrencim hem de bugüne bugün kayınçom sayılır artık. Ama yeter yani kayınço dedik bağrımıza bastık herif utanmasa paravandan görüştürecek bizi."

Duygu kahkahalarla Alihan'a gülmeye başladı. Müstakbel kocasının son günlerde en büyük sıkıntısı kardeşi Demirdi. Çünkü Demir efendi ablasının düğünü yaklaştıkça onu paylaşmak istemediği kafasına dank etmişti. Ve bunu da Alihandan çok güzel çıkarıyordu. Tabii bir de Demir'i fişekliyen Yılmaz vardı. Yılmaz Alihanla kendisini ne zaman baş başa görse Demir'e "oğlum evlenmeden ne baş başa oturması" diyip Alihandan yaptıklarının intikamını alıyordu. Sonrasında da Alihan'ın Yılmaz'a saldırma çabaları Ahsenle Duygu'nun onları ayırmasıyla son buluyordu.

"Gülmesene gönül çiçeğim. Valla burama kadar geldi. Bak sana söylüyorum bu herif yarın ilk gecemizde bizimle de yatmak ister. O zaman sıkarım ümüğüne."

Duygu gözlerini kocaman açarak "höh" dedi. Neler düşünüyordu Alihan öyle. Artık Demir de adamın sinirlerini nasıl zıplattıysa Alihan saçmalamaya başlamıştı.

"Yok daha neler Alihan. O kadar da yapmaz yani."

"Tam olarak o kadar da olmaz dediğimiz her şeyi canlı olarak izledik bugüne kadar."

Duygu elini Alihan'ın yüzüne götürüp yanaklarını sıktı. "Oy benim müstakbel kocam çok mu sinirlenmiş kayınçosuna. Yerim seni" gülerek konuştu Duygu.

Alihan çapkınca sırıtıp kaşlarını kaldırdı. "Galiba evde Zenan anne yok. İstersen beni eve atabilirsin gönül çiçeğim."

Duygu eliyle Alihan'ın omzuna vurdu. "Geri bas Alihan. Geri sayım heyecanıyla coşma canım istersen. Sevmeye de gelmiyorsun yani."

"Selam gençler" Halit elini kaldırıp selam verdi Alihanla Duygu'ya yanlarına yürüdü.

"Hayırdır Alihan sinirli gibisin. Demir çektiriyor galiba" dalgayla konuştu Halit.

"Çektiriyor valla bizim kayınço. Zamanında Yılmaz'a yaptıklarımın bedeli bu galiba."

"Ee etme bulma dünyası Alihan kardeş."

Alihan sırıttı Halit'in sözlerine. Halit'in koluna hafifçe vurdu.
"Evet etme bulma dünyası Halit kardeş. Kimsenin yaptığı üzdüğü yanına kalmaz. Senin de aklında bulunsun lazım olur günün birinde"

Halit Alihan'ın sözleriyle sinirle başını salladı. "Neyse sonra görüşürüz" diyerek tekrar yürümeye başladı Halit.

~~

"Hoşgeldin Halit abi" Demir elindeki boş bardak tepsisini tezgaha koyarken konuştu.

"Hoşbulduk aslanım. Kolay gelsin"
"Saol abi"

Halit ceketini askıya astı. Kasanın oradaki sandalyeye oturdu. Hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bugün kendini iyi de hissetmiyordu, yorgundu sanki. Boş boş oturmayacağını anlayıp eline oradaki toz bezini alıp dışarıya çıktı. Kenardaki masada kitabını okuyan İpek'i gördü.

"Merhaba İpek" sandalyeyi çekerek oturdu İpek'in karşısına Halit.

İpek okuduğu kitaptan başını kaldırıp Halit'e baktı. Hala Halit'e karşı sinirliydi ve kırgındı da. Belki Halit'e kırılmak İpek'e düşmezdi ama Nazenin ablasını kendisinden ayırdığı içindi kırgınlığı.

"Merhaba Halit abi. Demir bugün öğlene kadar çalışıyormuş burda beklemeye karar verdim."

Halit anlayışla başını salladı. El işaretiyle garsona iki çay getirmesini istedi.

Halit İpek'in elindeki kitabı işaret ederek konuştu. "Ne okuyorsun?"

İpek gelen sorununun cevabını sırf gıcıklık olsun diye "kitap" dememek için kendini zor tuttu. Derin nefes aldı İpek. Boş yere sinirlenmeye gerek yoktu.

"Nazenin ablanın okumam için vermiş olduğu bir kitap vardı. Ne zamandır okuyamamıştım. Şimdi okumaya başladım."

Halit kafasında söylemesi için uygun kelimeleri arıyordu. Beyni durmuş gibiydi, bir şeyler söyleyemiyordu. Her yerde Nazenin'den izler vardı. Herkesin hayatına dokunabilmeyi, adından söz ettirebilmeyi nasıl başarıyordu ki bu kız ? Herkesin hayatına dokundu benim kalbime, sözcükleri yankılandı kafasında. Halit kafasında yankılanan bu sesten ürktü. Gözlerini kapatıp açtı. Hala yankılanıyordu ses.

Garson getirdiği çayları masanın üzerine bıraktı. Halit çayı önüne alıp şekerlikten iki küp şekeri çayına atıp karıştırdı. İpek çay kaşığını bardaktan çıkarıp kenara koydu. Nazenin gibi şekersiz içiyordu. Halit aklına gelen bu ayrıntıya içinden küfürler etti. Ne diye aklına geliyordu ki Nazenin'in çayı şekersiz içtiği ? Sinirlendi Halit. Bir şeylerin farkına varma siniriydi bu belki de.

Halit gözlerini İpek'e çevirdiğinde İpek'in kollarını göğsünde kavuşturmuş kendisine dikkatle baktığını gördü. Gözlerini delip geçiyordu İpek'in gözleri. Halit rahatsız olmuştu karşısındaki küçük kızın kendisine böyle bakmasından.

"Neden öyle bakıyorsun İpek ?" dayanamayarak sordu Halit.

"Nasıl bakıyorum Halit abi ?"
"Bakışlarınla eziyet etmek istermiş gibi ve başarıyorsun da."

İpek tam konuşacaktı ki Demir'in sesiyle susmak zorunda kaldı. "İpek benim işim bitti ceketimi alıp geliyorum, çıkarız" İpek gülümseyerek başıyla onayladı Demir'i. Demir yanlarından gittikten sonra İpek ceketini üstüne giyip çantasını koluna taktı.

"Çay için teşekkür ederim Halit abi."
"Afiyet olsun" İpek başıyla selam verip gideceği sırada bi anda arkasını döndü.

"Halit abi, kendi iç sesini dinle ve fener olarak sadece onu yakarsan eşsiz bir yolda yürüyebilirsin. O yüzden içindeki sese güven olur mu?"

İpek'in gidişinin ardından Halit'in bu sözler hala aklındaydı. O kadar uzun zaman olmuştu ki içindeki sesi dinlemeyeli, o sesi susturalı. Ne delilikti içindeki sesi susturmak. Kendinin en duru halinin sesini kısmak.

Halit İpek'in unuttuğu kitabı eline aldı. Nazenin'indi bu kitap. Kitabın ayracı olduğu kısmı açtığında siyah kalemle çizilmiş cümle gözüne çarptı.

"Hayat sadece sen yol aldığında anlamına kavuşuyor."

~~

"Seni evde tek bırakıp gitmeyi hiç istemiyorum Naz" Nalan hanım valizine eşyalarını yerleştirirken bir yandan da yatağın üstünde oturmuş kıyafetleri katlayan kızıyla konuşuyordu.

"Niye anne evi havaya uçurmamdan felan mı korkuyorsun yoksa" alayla konuştu Nazenin.
"Söz veriyorum sen gelene kadar evi dağıtmayacam anne, ocağın altını da işim bittikten sonra kapatacam. Kapı çaldığında delikten bakmadan kapıyı da açmam" gülerek konuşmasını sürdürdü Nazenin.

"Nasıl da dalga geçiyor anneyle, sıpa seni" Nalan hanım da güldü kızının sözlerine. Günler geçtikçe kızı kendini toplamaya başlamıştı. Git gide daha fazla sohbete katılıyor, daha fazla gülüyordu. Anne kız dışarı çıkıp sahilde yürüyüş yapıyorlar birlikte olmanın tadını çıkarıyorlardı. Ama bazen öyle bir zaman geliyordu ki Naz'ı gözlerini ufuklara dikip dalıyordu. Bazen güldüğü sıralarda bi anda gülmesi yüzünde donuyor soyutluyordu kendini. Yine de hala sessizliği hüküm sürüyordu kızında. Ne kadar çok konuşursa konuşsun, her gün daha fazla gülmeye çalışsın yine de gözlerindeki hüzün hiç gitmiyordu.

Nalan Hanım yatağın üstüne oturup Nazenin'in ellerini tutup, öptü. "Evde yalnız kalmak istemezsen gitmem annem"

Nazenin de annesinin ellerini öpüp konuştu. "Hayır anne git lütfen. Daha önceleri de evde tek başıma kaldım ve yaşadım da. Sen seminerine git güzelce eğitimini al ve iyi vakit geçir. Beni de hiç merak etme altı üstü 4 gün ayrı kalacaz."

"Eh iyi madem. Bana bak bir şey olursa hemen ara beni. " diye tembihledi kızını Nalan Hanım. Öğretmen olduğu için seminerleri fazla oluyordu. Seminerlere seve seve giderdi de bu sefer kızını yalnız bırakmak istemiyordu. Geldiği günden beri okula gitmek dışında Nazenin'i yalnız bırakmamıştı. Kafasını dağıtacak, düşünmesini engelleyecek bir sürü şeyler yapmıştı. Ama şimdi evde tek başına kalan kızı kukumav kuşu gibi düşünüp duracaktı ve Nalan Hanım bunu istemiyordu.

"Aman anne sanırsın ki 10 yaşındaki çocuğa evi emanet ediyorsun. Gör artık Nalan Hanım kızın büyüdü."

"Benim gözümde hala 5 yaşındaki bilmiş bilmiş her şeye cevap veren, istemediği bir şey olduğunda dudaklarını büzerek "off" çeken küçük Naz'sın. Bir anne evladının ne zaman büyüdüğünü anlar biliyor musun ?"

"Ne zamanmış?"

"Evladı kendi çocuğunu kucağına aldığı zaman. Zaten kendi çocuğunu kucağına aldığın zaman beni çok daha iyi anlayacaksın Nazenin Hanım" kızının burnunu parmakları arasında sıkıştırdı Nalan Hanım.

Nazenin annesine zoraki gülümsedi. "Kendi çocuğu" sözüyle kalbinin acıdığını hissetti. Acaba olacak mıydı bebeği? Yumuk yumuk elleri, işaret parmağı kadar küçük ayakları, küçücük gözleri, minicik ağzı mucize gibi bir şeydi bebek. Nasıl isterdi Nazenin bebeğinin olmasını. Canından bir parçanın dünyaya gelmesini. Sevdiği adamla sevdalarının en güzel kanıtına sahip olmayı. Bebeğinin olması için önce sevdiği adama sahip olmalıydı ama ne yazık ki Nazenin bu duruma artık imkansız gözüyle bakıyordu. Kırılan hayallerinin parçalarını atmaya kıyamayıp kalbine gömdü varsın o parçalar kalbini kanatsındı. İçinde sevdiği adamın olduğu hayal kırıklıklarını atmaya bile gönlü razı gelmiyordu.

Nalan Hanım Nazenin'in de yardımıyla son kalan eşyaları da valize yerleştirdi. Valizin fermuarını çekip ellerini birbirine vurdu.
"Evet hazırım"

Nazenin kapıya kadar valizini götürdü annesinin. Nalan Hanım ceketini üstüne giydi, çantasını koluna taktı.

"Annem güzel kızım kendine dikkat et , lütfen Nazenin en küçük sorun olduğunda ara."

"Tamam annem aklın kalmasın burda rahat rahat git ve gel." Anne kız önce birbirlerinin yanaklarından öptüler sonra sımsıkı sarıldılar. Nazenin annesini yolcu ettikten sonra kapıyı kapattı.

"Ee kalbim kaldık mı yine birlikte" diyerek söylendi. Koca evde Nazenin ve kalbi kalmıştı. Bakalım bu 4 gün nasıl geçecekti?

Nazenin odasındaki dolabın kapağını açıp temiz kıyafetlerini çıkarıp yatağın üstüne koydu. Duş alıp biraz rahatlasa hiç fena olmazdı uyandığından beri halsiz hissediyordu kendini.

Nazenin bornozunun kuşağını bağlayıp bir yandan da alacaklı gibi çalan kapıya söyleniyordu.

"Anne ne unuttun acaba ?" Başındaki havlunun kaymaması için düzeltti.

Nazenin kapıyı açtığında karşısındaki gördüğü kişiyi beklemiyordu. Ağzı şaşkınlıkla açılmıştı.

"Levent"

"Levent ya! Hani şu ne zamandır arayıp sormadığın arkadaşın olan Levent. Bilmem tanıdınız mı Nazenin Hanım" tatlı sert konuştu Levent.

Nazenin gülüp birden sarıldı Levent'e. Tıp fakültesinin haylaz çocuğuydu Levent. Gülmek için sebep aramayan olayları gülmeye çeviren kişiydi. Ayrıca çok da iyi biriydi.

Levent de kendine sarılan yarısı kadar olan Nazenin'e sarıldı. Dostunu özlemişti.

"Hoşgeldin, geç içeri hadi" diyerek arkadaşını içeri salona geçirdi Nazenin. Levent'in yanına oturdu.

"Hangi rüzgar attı seni buraya en son konuştuğumuzda Amerikadaydın?"

"Beni boşver de asıl seni hangi rüzgar attı buraya Ahsenle eski günlerdeki gibi birlikte aynı yerde yaşamak için gitmiştin."

Nazenin Levent'in sorusunun cevabını veremedi. Onun yerine gülümsedi. Hep yaptığı bir şeydi zaten Nazenin'in bu. Kırılsa gülümser, ağlasa gülümser, üzülse gülümser. Kimseye belli etmezdi. Kendi içinde yaşardı. Belki de bu yüzdendi naifliği, masumluğu.

"Susmaya gelmedim Naz. Dostun olarak seninle dertleşmeye geldim ben. Yalandan gülümseme çabaların bana sökmez."

"Anlatmaktan yoruldum Levent. Anlattıkça azalmıyor çoğalıyor sanki. Lütfen yanlış anlama şuan anlatmak istemiyorum ama bir gün söz."

Levent Nazenin'in elini dostça kavradı. "Sen ne zaman konuşmak istersen dinlerim Naz. Dostuz biz. Dostlar bugünler içindir."

Nazenin tebessümüyle teşekkür etti Levent'e. "Ben üzerimi giyiniyim. Kusura bakma böyle de çıktım karşına. Sonra sana kahve yaparım içeriz."

"Tamamdır efendim" gülümseyerek konuştu Levent. Nazenin Levent'i bırakıp odasına geçti. Tam üstünü giyinecekken kapı çaldı. Bornozunun ipini tekrar bağladı. Biraz önce mecburen kapıyı bu halde açmıştı da şimdi açamazdı.

"Levo ya rica etsem kapıya bakar mısın?"
"Bakıyorum Naz"

Levent kapıyı açtı. Başını buyrun anlamında salladı. Ama kapıdaki kişi öylece yüzüne bakıyordu. Kapıdaki adam yanlış mı geldim diye daire numarasına baktı, doğruydu. Yanlış gelmemişti.

"Buyrun kime bakmıştınız?" Diye konuştu Levent.

Nazenin Levent'in kapıyı açtığını duymuştu ama sonrası sessizlikti. Bornozunun ipini sıkıca bağlayıp merakına yenik düşerek odasından çıktı.

"Kim gelmiş Levent?"

Nazenin kapının önündeki kişiyi görmesiyle yutkunamadı. Boğazına tanıdık olan yumru yerleşti. Kalbinin atışları yavaşlamıştı. Gözlerini ayırmadan kapıda duran kişiyle bakışıyorlardı. Göz pınarlarına gözyaşları dolmaya başlamıştı. Küçücük bir nefes aldı.

"Halit" o kadar sessiz söylemişti ki kendi sesini zor duymuştu sanki.

Halit'in kendisine öyle bir bakışı vardı ki kelimelerle anlatmaya yetmezdi. Nazenin zamanın durduğunu hissetti. Dünyada sadece Halit'le ikisi kalmıştı. Dudaklar kıpırdamazken gözler her şeyi konuşuyordu.

"Halit" dedi tekrardan Nazenin, bu sefer biraz daha yüksek sesle.

Halit hiçbir şey demeyip bir Levent'e baktı bir de Nazenin'e bakıp elindeki papatyaları yere atıp gitti.

Halit'in gitmesinin ardından Nazenin'in gözlerinden yaşlar süzüldü. Gitmişti Halit. Kapıda görünce umutları gün yüzüne çıkmıştı ama şimdi ? Şimdi elinde yine umutlarının kırıkları vardı.

"Nazenin bu adam" dedi Levent.

Nazenin kapının önündeki yere atılan papatyaları yerden aldı. Dolan gözlerini Levent'e çevirdi.

"Demiştin ya seni hangi rüzgar attı buralara diye işte benim rüzgarımdı bu adam."

~~

Yahuşuklu doktorumuz Levent 😎😉

Merhaba Canlarım 😍 yepyeni bir bölümün daha sonuna geldik efenim. Biraz geç geldi bölümümüz malum bayramdı, misafirdi geri dönüştü derken bölümümüz azıcık gecikti🙈
Geçmiş Ramazan Bayramınız mübarek olsun bu arada ☺️

Nasıl buldunuz bölümümüzü beğendiniz mi efenim 😎 Bu bölümde biraz harmanladım diğer karakterlerimizde kendilerini gösterdiler 😋 yavaş yavaş olaylara giriyor muyuz dersiniz 🙊

Oy vermeyi de unutmuyoruz değil mi canlar. Yani 800 kişi okumuş 250 kişi oy vermiş bunlar nasıl çelişki sorarım size 😂

Tekrar görüşünceye kadar kendinize çok iyi davranın kitap kokulu insanlar.Hepiniz çok değerlisiniz, sizden başka yok bu dünyada teksiniz, sevin kendinizi değer verin 🌸💪🏻

Continue Reading

You'll Also Like

776K 46.7K 90
[11.09.2021 - 09.03.2022] Şüphe #zor 1.sırada (17.10.2021) #boşanma 1.sırada (28.10.2021) #yanlışanlama 1.sırada (03.11.2021) #spiritüel 1. sırada (...
268K 12K 67
Her insanın acılara tepkisi farklıdır. Kimisi ağlar bağıra bağıra. Kimisi susar en derininden. Kimisi ise gülümser acılara inat. Ve kimileri de Asiye...
693K 6K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
733K 50.9K 59
-TAMAMLANDI- Mevlana derki aşk ateşi önce sevilene, oradan sevene düşermiş. Yani bir insan aşık olmuşsa, maşuk ışığını yaktığı için olmuştur. Eğer...