23. İlkler

36.7K 2K 835
                                    

Bölümümüzü EcrenSenaIrmak8 ithaf ediyorum 💝 multideki müziği dinlemenizi öneririm🙊 hepinize İyi Okumalar ☺️
~~

Yemyeşil ormanın kucağında şırıl şırıl akan şelalenin sesiyle konuşmuşlardı Halitle Nazenin. Bugüne kadar sustuğu için Halit konuşmuştu, tüm sustuklarının cevabı gibi Nazenin'e anlatmıştı kendini, hislerini sevdiğini, sevildiğini... Nazenin arada konuşması haricinde susan taraftı bu kez. Çünkü bugüne kadar hep konuşmuştu gittiği günden beri de susmayı yeğlemişti, gittiğinden beri Halit anlatır olmuştu. Aslında uzun süredir yalnız kalmayan ikiliye baş başa kalmak iyi gelmişti. Halit içindekileri döküp, pişmanlığını anlatıp gelecek için vaatlerini sunmuştu Nazenin'e. Her konuşmasında "ben" değil "biz" diyerek bundan sonraki yaşayacakları günlerde Nazenin'i de istediğini söylemişti. Bunları söylemek için değil gerçekten hislerini dile getirerek konuşmuştu Halit. Nazenin'in her şeyi olmaya adım atıyordu. Belki bir babanın omzu, bir ağabeyin koruması , belki anne şefkati, sevgilisi, dostu, eşi Nazenin hangisini isterse o olmaya razıydı.

Halit içindekileri anlatırken Nazenin'i korku sarmıştı. Birinin sana zarar vermesinden korkmak gibi ya da beklemediğin bir zamanda olan kötü şeyler gibi korku değildi bu. Yaklaşan mutluluğunun parçalanmasından, güzel günlere bu kadar yaklaşmışken yaşayamamaktan, sevdiği kadar sevildiğinin tadını alamadan elinden kayıp gitmesinden korkuyordu. Birinden zarar gelmesinden, aniden kötü şeylerle karşılaşmaktan çok, insan mutluluğunun bozulmasından korkardı. En güzel günümüzde kalbimizin bir köşesinde ufacıkta olsa "korku" baş gösterirdi. Belli etmesek de "acaba kötü bir şey olursa" duygusunu taşırdık hepimiz.

Aslında insanın mutluluğu korkusuyla doğru orantılı. Kötü diye nitelediğimiz korku belki de iyiydi. Mutluluğunun bozulmasından korkan birinin mutluluğuna daha çok sahip çıkması gibi.

Nazenin Halit'i bulmuşken kaybetmekten korkuyordu, Halitle mutluluğu tadacağına inanırken, inancının yok olmasından endişeleniyordu. Açıkça söylemişti bunu Halit'e. Fazla uzatmadan içindeki tüm hisleri bir kelimeyle söylemişti, "korkuyorum".

El ele verip korkuların üzerine yürürüz cümlesini duyduğunda içine su serpilmişti adeta Nazenin'in. Bazen içten gelen bir cümle korkuları yıkardı. Bazen bir dokunuşla kendini daha güvende hissederdin, güçlü olurdun.

Uzun soluklu konuşmalarından sonra orman havasının güzelliği, kokusu eşliğinde yürüyüş yapmışlardı birlikte. Hem açık hava, hemde yürüyüşün ardından acıkan karınlarını Halit'in bahsettiği arada geldiği Mehmet amcanın kulübeye benzeyen yerinde yemeklerini yemişlerdi. Şimdi de yemyeşil manzaraya karşı çaylarını yudumluyorlardı, arada çiseleyen yağmurun kokusu, sesi yan yana olmaları ikisi içinde huzurdu, mutluluktu.

Halit çayını içerken gözlerini Nazeninden ayırmıyordu. Yüzüne çarpan hafif esinti sayesinde uçuşan saçlarının kokusu burnuna dolunca içine çekti. Yüzüne gelen saçlarını beyaz, ince eliyle geriye atıyorken öyle naifti ki. Çay bardağını dudaklarına yaklaştırıp içeceğinde gözlerini kapatıyordu genelde. Elinin birini yanağına yaslamış mavi hareleri ağaçlarda, şelalede yürüyüş yapan insanlarda geziniyorken izlendiğinden bihaberdi. Gülmese bile çıkık elmacık kemikleri yüzünde tebessüm oluşturuyordu her zaman. Doğanın bir parçası gibiydi Nazenin. Sanki yemyeşil ağaçlar, gürül gürül akan şelalenin ayrılmaz bütünüydü. Nazenin olmasa doğa manzarası eksik olacakmış gibi geliyordu Halit'e.

Nazenin etrafı izlerken, Halit gözlerini sevdiğinden ayıramazken su gibi akıp geçmişti saatler. Yağmur gittikçe hızlanmış, gökyüzü yağan yağmurdan simsiyah olmuştu.

NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ