KÜFÜR YOK!

Oleh S-Mare

5.8M 419K 221K

*Tamamlandı* "Sence bizden bir cacık olur mu?" dediğimde önce bana öylece baktı, sonra kahkahalarla gülmeye b... Lebih Banyak

1• 'Küfür Yok!'
2 • 'Terlik Mağduru'
3 • 'And the Tişört goes to...'
4 • 'Bakalım Nereye Kaçacaksın?'
5 • 'Tanıştırayım, Seri Katil Asiye'
6 • 'Fosilleşmiş Doğa Artığı'
7 • 'Astım değil, Çay Krizi'
8 • 'İkiniz Uslu Uslu Takılın'
9 • 'Aşırı Şiddet'
11 • 'Kaçış'
12 • 'Benim Suçum Değildi'
13 • 'Sherlock Holmes'
14 • 'Araştırılacaklar Listesi'
15 • 'O Kız Benim Gözetimimde'
16 • 'Şutgirl'
17 • 'Denizleri Aş Da Gel!"
18 • 'Şefkatli Dokunuşlar'
19 • 'Önemli Konuşma!'
20 • 'Seni Öperim!'
21 • 'Çakma Kara Murat'
22 • 'Çok Konuşuyorsun!'
23 • 'Emin misin?"
24 • 'Hoşlanıyorum!'
25 • 'Kaza Nasıl Oldu?'
26 • 'Sırlar ve İtiraflar'
27 • 'Çatlak Kaynana!'
28 • 'Ceza'
29 • 'Sürpriz'
30 • 'Gelsin Goller!'
31 • 'Dokunmasın!'
32 • 'Gitti!'
33 • 'Koca'
34 • 'Beni Bırakırsan Eğer...'
35 • 'Tehdit'
36 • 'Flash Mob'
37 • 'Dayı'
38 • 'Garip Teklif'
39 • 'Kız İsteme'
40 • 'Ev-len-dum!'
41 • 'Bal-Ayı'
Final • 'Babaoliysan!'
BvŞ ve Diğerleri

10 • 'Anne Sorunu'

143K 11.1K 5.2K
Oleh S-Mare

Multimedya: Oğuzhan Koç - Yaradana Yalvartma

Keyifli Okumalar...


Akın Korutürk

Kapının önünde mi beklesem diye düşünürken apartmanın fiskos çetesini fark ettim. Şimdi oraya gitsem tüm aile fertlerimin sağlığından başlar, 'Var mı birisi?' soruları eşliğinde beynimi merdivenlere bırakarak çıkardım. En iyisi arabanın içinde beklemek olacaktı.

Asi'yi beklerken radyoyu açtım. Kanallar arasında gezinip en sonunda Ankara'nın yerel bir radyosunda durdum. En azından biraz kafam dağılır diye düşünerek Ankara'nın Bağları'ndan girip bu seferde Şişeler'den çıktım ama bu kız hala ortalıkta yoktu. Okuldan çıkalı neredeyse yarım saatten fazla oluyordu. Bu saate kadar çoktan gelmeliydi.

Tabii ki bir sapık gibi onu izlediğimden değildi. Sadece özür dileyecektim ama okulda yanına yaklaşırsam kafama bir ayakkabı yiyeceğimi düşünerek -Karizmamı herhangi bir fakültenin önünde çiğnetemezdim- evin önünde beklemeye karar vermiştim. Evet, biraz aşırıya kaçmış olabilirdim ama ne yapabilirdim ki? Bu kızla uğraşmak halı sahadan bile daha keyifliydi. Yine de bir şekilde gönlünü almak zorundaymış gibi hissediyordum.

Ulan yine aklım arabadaki görüntüsüne gitmişti, iyi mi? Nasıl da güzel uyuyordu demek isterdim ama daha çok biraz şapşal görünüyordu. Başı cama vurmaya başlayınca gülmemek için kendimi tutup boynunu diğer tarafa çevirmiştim. Bunun iyi bir fikir olmadığını ise ona bakma dürtümü bastırmaya çalışırken fark etmiştim. Ve onu uyandırdığımda yine o klasik cümlesini kurmuştu. 'Ne oluyor lan?'

Bir araba apartmanın biraz gerisine park edince dikkatimi oraya verdim. Araba Burak'ın arabasıydı ve içinden... Lan bu kız yine mi bununlaydı? Gerçi bana neydi ki? Sadece özür dileyecektim.

Allah kahretsin! Niye onunlaydı ki?

Arabadan inip onlara yaklaştığımda teyzelerin gözü de üzerimizdeydi. "Evde pansuman malzemesi var mı Esra?" dedi Burak.

"Bizim evde var? Ama siz zaten biliyorsunuz," diyerek direkt konuya giriş yaptım. Bir de selam mı verecektim?

"Yine ne yaptın Sakar Şakir?" dedim Esra'ya ama gözüm Burak'ın üzerindeydi. O da seninle görülecek bir hesabımız var aslanım bakışları atıyordu. Acaba yine ne yapmıştım? Esra'yı sabah okula bırakmamdan sonra bana bir araba fırça kaymıştı, malum Şeyda gibi bir manyak söz konusuydu. Gerçi kızı sadece okula bırakmıştım ki bunu Şeyda'nın yanında da üzerine basarak söylemiştim ama Burak'la o konuyu atlattık sanıyordum.

Esra'ya dönünce dudağındaki yarayı fark ettim ve kaşlarım çatıldı. "Dudağına ne oldu?" deyip elimi yüzüne uzattım ama hızla geri çekildi. Bana öfkeli yeşim gözleriyle bakarken sabahki sinirinin hala geçmediğini anladım.

"Kızın senin yüzünden bir dayak yemediği kalmıştı. O da oldu," dedi Burak öfkeli öfkeli.

"Ne?"

"Şeyda diyorum Akın. Şeyda."

Ulan bu kız... Bu sefer çok ileri gitmişti ve hesabını çok pis soracaktım. Esra'dan özür dilesem de o öfkeyle bana bakıp homurdanmakla yetindi. Burak'a veda ederken de bana hiçbir şey söylemedi. Haklıydı da. Ama tam gidecekken bana dönüp "Asıl film başlamadı," dedi. "Bu sadece fragman."

"Ne filmi?"

"Aksiyon ve gerilim," dedi ve sinsice sırıttı. "Ve aşırı şiddet." Karnıma bir yumruk indirmesiyle neye uğradığımı şaşırdım. O ise bana bakmadan hızlı hızlı hareketlerle apartmana yöneldi. Teyzelerin sorularından adeta magazincilere yakalanmış bir ünlü gibi usta bir manevrayla sıvışarak apartmandan içeri girdi.

O içeri girerken "Eli de amma ağırmış," dedim ama onun bu hareketi beni saçma bir şekilde gülümsetmeye yetmişti.

Burak ise benim aksime hala fazlasıyla ciddiydi, yanıma eğilip "Gel benimle," dedi ve başka bir sokağa doğru yürümeye başladı. Esra'nın arkasından gitme dürtümü bastırıp ben de onu takip ettim. Sokağa ayak basar basmaz Burak beni şiddetle itti ve "Nelere sebep olduğunu görüyor musun?" diye bağırdı.

"Sakin ol!" diye onu uyarırken buldum kendimi. Bu çıkışı fazla sertti.

"Neyine sakin olayım lan? Gitmeseydim kızı paralayacaktılar."

"Onu mu takip ediyordun?" dedim gözlerimi kısarak.

"Buna mı takıldın lan?" diye bağırdı yine.

Ben yine de olabildiğince sakin olmaya gayret ediyordum. "Buna takıldım. Ne zamandan beri bir kızı takip eder oldun sen?"

"Onu takip etmiyordum geri zekalı. Şeyda'yı gözetliyordum. Senin boktan oyunların yüzünden kıza bir şey yapacağını anladım ki haklı da çıktım."

"Günün kahramanı olmuşsun işte. Ne bu haller?"

"Delirtme adamı Akın!"

"Şimdi de o kızdan uzak duracaksın falan mı diyeceksin?" dedim alayla. Ama alaycılığım öfkemi zapt etmek içindi. Yoksa çoktan yüzüne yumruğu geçirmiştim.

"Bak!" dedi o da sakinleşmeye çalışarak. "Sadece hareketlerine dikkat et ya da şu Şeyda belasından kurtul."

"Kurtulacağım, onun suyu zaten çoktan ısınmıştı," dedim öfkeyle. Bundan önce uğraşmak istememiştim çünkü kız bazen işe yarıyordu. Takıldığım bazı kızlar hayallere dalınca hop Şeyda çıkıyordu ve o hayallere balıklama dalıyordu ama bu son yaptığı canımı sıkmıştı. Ona üzerine basarak kızla aramda bir şey olmadığını belli etmeme rağmen yine onun peşine takılması görmezden geleceğim bir şey değildi.

"Gerçi..." dedi Burak sinirli ifadesini bir nebze de olsun silip gülerek. "Zaten artık ona yaklaşır mı, bilemem."

"O ne demek?" dediğimde yine güldü.

"Esra kızı iyi bir benzetti. Görmen lazımdı. Paraladı resmen Şeyda'yı."

Dudaklarım yana kayarken en azından biraz keyiflenmiştim. "Desene yine kahraman olamamışsın."

Kaldırıma oturup bana ters bir bakış attı. Ben de gidip yanına oturdum. Burak'la uzun yıllar arkadaştık. Babamın iş ortağının oğluydu ve evleri bizim evin hemen karşısında olduğu için neredeyse beraber büyümüştük. Arkadaştan öte kardeş gibiydik ve o da benim gibi bir anlık öfkeyle bunu silebilecek biri değildi. Hele de bir kız meselesi yüzünden. Yine de ona doğru dönüp "Hoşlanıyor musun lan sen bu kızdan?" diye sordum.

Bana yan bir bakış atıp kesin bir sesle "Hayır," dedi. Yüzüne bakıp söylediğinin doğruluğunu tarttım ama ne hissediyorsa yine iyi gizliyordu. Bu kızdan gerçekten hoşlanıyorsa ben de daha fazla Esra'yla uğraşacak değildim. Burak her zaman benim için önemli biri olmuştu ve kardeşim dediğim adam bir kızdan hoşlandığını söylemişse eğer aralarında kara kedi falan olacak en son kişi bendim.

"Doğruyu söyle!"

"Hayır, kelimesinin senin için anlamı ne?" dedi kaşlarını çatarak.

"Tamam be oğlum. Sordum işte," dedim ve omzuna vurdum. O zaman sorun yoktu.

Bir kaç saniye sonra bana doğru başını çevirip çenesiyle beni işaret ederek "Ya sen?" diye sordu.

Bir an bu soru beni afallatsa da dudaklarımı yana kıvırdım. "Hem de nasıl!"

Yüzünü buruşturdu ve "Defol git lan!" dedi. Ciddiye almamıştı. Ben de ciddiye alsın diye söylememiştim zaten. Yine de kızın ilgimi çektiğini inkâr edecek değildim. Hoşlanıyor muydum? İşte o kısım beni aşıyordu çünkü duygusal bağ bana göre değildi. Ben birine bağlı olmaktan çok serbest takılmayı seviyordum.

Burak ayağa kalkıp bana doğru döndü. "Akın!" dedi. "Sadece o kızın diğerlerinden farklı olduğunu bilerek davran. Kız senin yüzünden iki kez astım krizi geçirdi."

"Tamam lan! Sen kendi işine bak." Hoşlanıyorsan hoşlanıyorum de angut herif! Ben de maymuna döndüm burada.

Aslında Burak'ın da benden farkı yoktu. Sadece ben neysem oydum. O ise daha çok göz önünde olmamayı tercih ederdi. Şimdi ise belli ki kızın hastalığından dolayı geri çekiliyordu ama sonuçta kör kütük aşık da değildi. Sadece ilgisini çekmişti o kadar. Zaten Esra hiçbir şey yapmasa bile hareketleriyle çoğu erkeğin ilgisini çekerdi.

"Gidiyorum ben," dedi Burak ilerlemeye başlarken. Sonra duraksayıp başını bana çevirdi ve "Son olarak..." dedi. "O kızdan uzak dur Akın."

Yoldan bulduğum bir taşı ona savururken havaya sıçradı. "Defol git lan!" dedim gülerek.

O da güldü ama hemen sonrasında tereddütle bir kaç saniye duraksadı. Ben de bir şey söyleyeceğini anlayıp bekledim ama Burak başını hafifçe iki yana sallayıp sokağın başından döndü ve gözden kayboldu. Bir kaç dakika sonra ayağa kalkıp üzerimdeki tozları silkeledim ve ben de ilerleyip sokaktan çıktım. En azından teyzeler hala kapıda fiskos yapmıyorlardı. Binadan içeri girip Asi'nin kapısına kısa bir göz attım ve kendi kapımı açıp içeri girdim. Pansuman malzemelerini alıp gerisin geri dışarı çıktım. Son anda dönüp bir büyük bir tencere kapağı kaptım ve Asi'nin zilini bir melodi eşliğinde çalmaya başladım.

Kapı açıldığında "Zilimle Mozart mı çalıyorsun lan sen?" dedi Asi. Saçlarını toplamıştı ve üzerini değiştirmişti. Yüzünde hiç makyaj olmamasına rağmen gözüme hala oldukça hoş görünüyordu. Çok saçmaydı çünkü şu an ilgi çekebilecek bir görünüşten oldukça uzak olan bir kızı ilk kez hoş buluyordum.

"Mozart dinlemek zihni açar ama en azından yine mi sen demedin," dedim sırıtarak.

"O zaman seni hüsrana uğratmayayım. Yine mi sen?"

"Evet. Yine ben."

"Ve yine sırayı bozmayalım," dedi Asi. Başını hafifçe omzuna doğru eğince at kuyruğu yaptığı saçları sallandı.

"Sıradaki neymiş?"

Ayağından terliği yukarı fırlatıp eliyle yakaladı ve "Terlik!" diyerek sırıttı.

Tencere kapağını önüme siper ederken "Hazırlıklıyım güzelim," dedim. "Zırhımı kuşandım da geldim."

Önce kaşlarını çatsa da hemen ardından bir kahkaha patlattı. Kapağı aşağı çekip onu izlerken keyfim de sonunda yerine gelmişti. Kızın insanı saçma bir şekilde neşelendiren bir yanı vardı. Hatta şu an kahkahalarla gülerken terliği kafana fırlatmış gibi bir etki bırakıyordu. Öyle mal gibi kalıyordunuz.

Birden bire durup ciddileşti ve parmağını dudağının kenarındaki yaraya bastırdı. Belli ki gülerken acıyordu. "Niye kapımdasın yine?"

Elimdeki pansuman malzemelerini gösterdim. "Canım doktorculuk oynamak istiyor."

"Ya bir git Allah aşkına!" dedi kaşlarını çatarak.

"Lütfen lütfen!" dedim çocuk gibi. "Hep doktor olmak istemişimdir."

"Oradan bakınca denek gibi mi görünüyorum?"

Onu şöyle bir süzdüm ve arsız bir şekilde sırıttım. "Hayır, çok güzel görünüyorsun. Bayılıyorum sana."

"Şu an ya ölü taklidi yap kurtul ya da ben seni gerçekten bayıltayım."

"Kendini üstü kapalı ayı ilan ettiğinin farkında mısın?" diye sorduğumda bocaladı. Düşünüyormuş gibi yapıp gözlerini tavana çevirirdi ve kendi kendine konuşur gibi "Hadi ya!" dedi. "Bunu hesaplayamamışım." Gözleri tekrar beni bulurken "Yine de bayıltma konusunda ciddiydim," dedi.

"Ona ne şüphe." Tam gözlerimi devirecektim ki aklıma gelen fikirle "Gel seninle bir anlaşma yapalım," dedim.

"Teşekkürler, almayayım. Hazımsızlık yapıyor."

"Kızım bir dinle!" diye atıldım. "Eğer içeri girmeme izin verirsen tişört borcunu silerim."

Saniye duraksamadan kenara çekilip eliyle içeriyi gösterdi. "Gir hemen!"

Gülerken duraksamadan içeri girdim ve bu sefer onun odasına yöneldim. Odayı daha önce incelemiş olsam da yine göz gezdirmekten kendimi alamadım, tipik öğrenci odasıydı. Duvarın köşesinde tek göz bir kitaplık, yanında çift kapaklı bir giysi dolabı vardı. Duvarın ortasına ise bir tuvalet aynası konulmuştu. Üzerinde ise bir kaç makyaj malzemesi ve Şirinler çizgi filminden bir oyuncak, yani mavi bir yaratık, duruyordu. Karşıda tek kişilik mavi örtülerle bir baza ve yanında da bir sandalyeyle bir çalışma masası vardı. Duvarlarda ise tek bir şey asılı değildi.

"Gel de şu yarana bakayım," dedim yatağa otururken.

Bana şüpheyle bakıp "Abartma!" dedi. "Hançer yarası değil sonuçta." Anlaşılan söylenilen sözleri de unutmuyordu.

"Amma da huysuzsun. Gel işte. Kendimi affettirmeye çalışıyorum burada."

"Anlaşmamızda bu kısım yer almıyor üzgünüm. Şimdi gidebilirsin."

"Ne?"

"Ne demek ne? İçeri girdiğine göre anlaşmaya uydum ben." Eliyle kapıyı gösterdi. "Şimdi naş naş!"

Beni uğraştıracağını zaten tahmin ediyordum ama o daha beni tanımıyordu, her zaman bir cin fikrim olurdu benim. Bu asi kıza yenilecek değildim. "Yaranı temizlememe izin verirsen sana çay ısmarlarım."

"Gerek yok. Ben kendi çayımı kendim yaparım."

"Yapamazsın," dedim bir sırıtışla. "Çayınız bitti."

"Ne?" dedi şaşırarak. "Sen nereden biliyorsun be?"

"Geçen geldiğimde çay kavanozunuzla ufak bir bakışma yaşadık."

"Hey Allah'ım ya!" diye söylendi. "Adam çay kavanozumuza bile yürüyor."

"Ee! Ne diyorsun teklifime?" Aslında tam olarak çayın bittiğine emin değildim. Sonuçta evde çay paketi de olabilirdi ama deneme yanılma yoluyla başarıya da ulaşmak üzereydim.

Bana gözlerini kısıp kısa bir bakış attı. Ardından telefonunu çıkarıp birini aradı. Acaba Burak'ı mı arıyor diye düşünürken "Alo, Elif," dedi. "Çay bitmiş gelirken alsana... Akşam 10 mu? Ölürüm o saate kadar ben..." Elini ağzının yanına siper ederken arkasını döndü ve fısıldayarak devam etti. "Kızım param mı var? Kredi yatmadı daha, nasıl alayım?... Tamam, Gül'ü arıyorum."

Telefonu kapatıp bana göz ucuyla bakarken ellerimi yatağa dayayıp sırtımı hafifçe geri verdim. Yüzümdeki keyifli ifade üzerine Asi'nin yüzü kasıldı. Telefonu tekrar tuşlayıp kulağına götürdü. "Şirine... Ne zaman geliyorsun?... Yapma kızım, sonra alırsın o trençkotu. Hem parayı nereden buldun sen?... Bana çay lazım. ... Of tamam be," deyip telefonu kapattı.

"Yine bana kaldın Asi."

İç çekip geldi ve yanıma oturdu. "Tamam ama kısa sürsün." Bir de böyle bir huyu vardı. Olmayacağına kesin olarak emin olduğu şeylerde hemen kabulleniyordu.

"Anlaştık," deyip küçük bir pamuğa biraz ilaç döktüm ve dudağının yanına değdirdim. Ufak bir acı belirtisi beklesem de tepkisizce durmuş bana bakıyordu. İnsan numaradan da mı acımış gibi yapmazdı? Bildiğim tüm kızlar tırnağı kırılsa yaygara koparıyordu. Demek ki hepsini bilmiyordum. Hele bu kız gibisini ilk kez görüyordum. Öyle ki o yeşim gözlerine baktığımda bir an elim bile öylece kaldı. Aklıma Burak'a sorduğum soru geldi ve kendimi bunu sorgularken buldum. Gerçekten ben bu kızla neden uğraşıyordum? Neden şu an durmuş onun yarasıyla ilgileniyordum? Ben kızlarla takılırdım ve biterdi. Gerisini hiç düşünmezdim. Şimdi ise kendimi sürekli bu asi kızla uğraşırken buluyordum. Bu iyi değildi. Hem de hiç iyi değildi.

"Kaynadı galiba," dedi Asi.

"Ne?"

"Pamuk diyorum. Dudağımla birleşti. Kaynadı galiba."

Elimi hızla çekerken "Pardon!" dedim. "Dalmışım." Dalmışım mı? Oğlum sen ne söylediğinin farkında mısın?

"Fazla derin dalma çıkamazsın," dedi Asi gülerek.

Al işte öyle laf edersen böyle de kapağı suratına yersin. Toparla kendini.

Etrafıma bir bakış atıp "Odan güzelmiş," dedim.

"Ha! Zenginsin ya hemen bir yerden vur." Başımı ona çevirerek kaşlarımı çattım. Yanlış anlamıştı. Tamam, ben de odanın gerçekten güzel olup olmamasıyla ilgilenmiyordum, sadece konudan uzaklaşmak için yapmıştım ama onu aşağılamak falan da değildi amacım.

"İma etmedim. Odan şirin yani." Elimle konsolun üzerindeki mavi yaratığı gösterdim. "Bayılırım Şirinler'e."

Kesinlikle bayılırdım. Hele o kırmızı şapkalı sakallı olanı da hep dedeme benzetmişimdir. Saçmalık! Ben o çizgi filmden nefret ederdim. Hele o kırmızı şapkalı dedeye gıcık olurdum. O minik mavi yaratıklar uzaylılara benziyordu. Çirkin şeyler...

Esra kaşlarını kaldırıp "Ciddi misin sen?" diye sordu. Hem de ne biçim?

"Tabii ki," dedim sırıtarak. Ayağa kalkıp gösterdiğim mavi yaratığı aldı ve yürüyüp bana doğru uzattı. "Al senin olsun o zaman. Ben bu korkunç şeyi pek sevmiyorum. Sırf Gül'ün gönlü olsun diye iki tane almıştık ama bu şeyi gece görünce bile ödüm patlıyor."

Ciddi ciddi bu kız bana bir oyuncak mı vermişti? Hem de bu çirkin yaratığı. Asi oyuncağı önümde sallayınca afallamış halimden sıyrıldım ve elinden alıp kucağıma koydum. Eve gidince bir köşeye fırlatırdım ya da direkt bir çöp torbasına koyar ve çöp konteynırının derinliklerine yollardım.

"Sağ ol, hep mavi bir yaratığım olsun istemişimdir," dedim gülümseyerek.

"Ne mutlu bana. Akşam akşam bir fakiri sevindirdim. Fakir mecazi tabi," dedi son söylediğinin üzerine basarak.

"Yapma kızım. Zengin fakir muhabbeti değildi işte amacım. Beğendim diyorum odanı. Hem yatağın da çok rahat." Gözlerini kısarken yine yanlış anladığını fark ettim. "Ya sen de her boku yanlış anlıyorsun. Bu yatak gerçekten rahat." Oturduğum yerde zıpladım. "Bak! Test ediyorum."

Ben yatakta zıplarken göz devirip "Kes şunu!" dedi.

"Çok eğlenceliymiş. Sen de dene!"

"Yatağımda zıplamayı keser misin?" Omuz silkip zıplamaya devam ettim. "Çocuk gibisin be!" dedi ve beni durdurmak için kollarımdan yakaladı. Aynı anda yatak bir gürültü eşliğinde içeri çöktü. Tabii bizimle beraber.

Asi şok içinden üzerimde bana bakarken "Yatağımı mı kırdın lan?" diye tısladı. Yine boktan bir durumun içine düşsem de kahkahamı bastıramadım. "Bir de gülüyor musun?" dedi hayretle.

"Gerçekten..." dedim kahkahalarım arasından. "Beni yine taciz ediyorsun."

Bulunduğumuz konumu yeni fark etmiş gibi yeşim gözleri irileşti. Tam kalkmaya yeltenmişti ki birinin gürlemesiyle ikimiz de başımızı kapıya çevirdik.

"Esra!" İkimizin gözleri de aynı an da kapıya döndü. Kumral dalgalı saçlı bir kadın şok olmuş bir ifadeyle bize bakıyordu. Elindeki ufak bir çanta güm diye yere düştü ve kadın ellerini beline dayadı. Şaşkın ifadesi yavaş yavaş katılaştı.

Esra öylece kalakalmışken bu ifadesine bir yutkunma sesi eşlik etti. "Anne!"

"Aha! Basıldık!" dedim kahkahalarımı bastırmaya çalışarak.

Yeşim gözleri bana döndü ve sanki bulunduğu konumu tekrar hatırlamış gibi gözleri daha da irileşti. "Has-"

"Küfür yok!" dedi Esra'nın annesi. "Sopa var. Eşek sudan gelinceye kadar dayak var."

•••

Esra ve Akın'ın artık büyük bir anne sorunu var. Sizce bu durumdan yırtabilecekler mi?

Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım. Yıldızlamayı unutmayın 😍♥

İnstagram: e.s.mare

Der ve Sibelashi kaçar 💃

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

163K 7.3K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
41.1K 3.1K 25
Okuldan dışarı çıkmakta serbest olan Derin ve arkadaşları için hayat yeni başlıyor. Özel güçlerini herkesten saklamaları gerek ve bunu başarmaları hi...
196K 9.6K 45
Annesinden yediği dayaklar yüzünden gözyaşlarını kaybeden bir çocuk/Genç #1 Sevgi #1 Love #1 romantizm #1 Biseksüel #1 Lgbt #1 Gay #2 Eşcinsel
536K 5.7K 32
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !