Denizkızı (Tamamlandı)

By ciddikediler

2.8M 123K 9.6K

Romantizm #3 "Sen de gözlerine bir deniz hapsetmişsin sanki. Denizden uzak kalmaya dayanamayan ben, bu gözler... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Tanıtım 2
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - Final
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2

Bölüm 42

33.9K 2.4K 321
By ciddikediler

Medya;Azra tasviri.
Bölüm müziği;A Great Big World - Say Something

Herkese merhaba bir haftalık bir aradan sonra yeni bölümle ben geldim:) Malum okullar açıldı ve yoğunluk başladı. Anca vakit bulup hikayelere geri dönüş yapabildim. Dün Enkaz'a yeni bölüm yayımlandı bugün Denizkızı eğer bir aksilik olmazsa yarın da Bal Porsuğu:)

Sizlere belirtmek isterim ki Denizkızı kurgusunda sonlara doğru geliyor ve finale yaklaşıyor. Sanırım bir dört veya beş bölüm sonra final bizleri bekliyor olacak. Umarım bu hikayeyi en iyi şekilde noktalayıp sizi memnun edebilirim:)

Lafı daha fazla uzatmadan sizleri yeni bölüme alıyor ve keyifli okumalar diliyorum:)

*****

Akşam yine salonda Atlas'ın eve dönmesini bekliyorken içimde hüküm süren garip huzursuzluk beni fazlasıyla tesiri altına alıyordu. Uzun zamandır ilk defa geldiğim şu noktada dayanma gücümün sınırlarında olduğumu hissediyordum.

Omuzları çökmüş ve bitik bir Atlas salonun kapısından girdiği an ona şaşkınlıkla baktım, bu halinin sebebini zihnimde sorgulamaya başladım. Yanıma yönelmek yerine içinde içkileri barındıran dolaba doğru yürümüş ve kendisine içki şişesi ve bir adet bardak çıkarmıştı. Bardağı doldurup hızla kafasına diken Kaptan'ım ikincisini de doldurup şişeyle beraber yanıma gelmeye başladı.

Önümüzdeki sehpaya elindekileri bırakmasının ardından koltukta geriye yaslandı ve ellerini yüzüne dayadı. Onun bu haline duyduğum merak içimde delice bir yangın yaratırken hemen yanına yanaştım ve ellerini yüzünden çekmeye çalıştım.

"Atlas neler oluyor?"

Bana cevap vermese de ellerini yüzünden çekmeme izin vermiş delici ela gözlerini bakışlarıma perçinlemişti. Onun bu sessizliği içimde büyük bir endişe ve korku pırıltıları yaratırken fazlasıyla da midemin bulandığını hissediyordum.

"Neyin var?"

Sessizce bana bakan ve yüzümün her zerresinde bakışlarını ayrı ayrı oyalayarak gezdiren Atlas hemen ardından bedeninden zorla çıkarttığı belli olan sesini aramızdaki boşluğa doldurmuştu.

"Oyun yaptılar... Oyun yaptılar bana."

Sorgulayan bakışlarım anlamazca ela bakışlarındaki hareleri turlarken ne demek istediğini anlayabilmem kesinlikle mümkün değildi.

"Ne oyunu? Kim oyun yaptı?"

Sorumla sert çehresindeki hatları hepten sertleşen ve kızgın bir hal alan Atlas'ın yüzü ilk defa böylesine bir öfke silsilesiyle çalkalanıyordu.

"O ahlaksızlar!"

Hızla ayağa kalkan ve sinirden kuduran bedenine şaşkınlıkla bakmıştım.

"O ahlaksızlar babama iftira atmak için oyun yaptılar! Adamı konuşturdum! Adamı konuşturmaya çalıştım! Fakat her defasında ve her seferinde babamın adını verdi! Kundaklama emrini veren sözde benim babammış! Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Şerefsizler bana oyun yaptılar. Masum babamı entrikalarına kurban seçtiler!"

Ses tonu kükremeyi andıran Atlas karşısındaki herkesi yakıp yıkmak isterken şuan bu odada sağ bir şekilde durabiliyor olmama şükretmiştim. Şuan Atlas'ın ciddi anlamda bir sinir harbi yaşadığını farkediyordum.

"O şerefsizler babama iftira attılar. Aramızı bozmak istedikleri gibi, babamın polislik olmasını da amaç edindiler. Fakat ben bu oyunlara gelir miyim tabiki gelmem. Ben bu oyunlara gelmem!"

Tüm deliller babasını gösterdiğinde dahi buna inanmayan, inanamayan Atlas'a şaşkınlıkla baktım babasına duyduğu bağlılığın sarsılması zor bir kale olduğunu farkettim. Nusret Aladağ yıllarca oğlunu manipüle etmenin ekmeğini şu dakikalarda yiyordu işte. Sanırım bunun keyfi de bir başka çıkıyor olmalıydı.

Artık daha fazla dayanamayacaktım.

O iblis herif oğlunun gemilerine zarar veren, torununu öldürme ihtimalinden çekinmeyen, masum bir kadına zulümler eden, şu dakika bile olsa hayatının son günü bile olsa cezasını çekmesi gereken kötü birisiydi. Oğlunun duygularını sömüren ve onu bu denli ulaşılamaz bir hale getiren bu adama ve başarılı entrikalarına daha fazla dayanamayacaktım.

"Oyun olduğunu neden düşünüyorsun ki? Kendin demiyor musun deliller babama çıktı diye. Adam ne yaparsak yapalım onun adını söyledi demedin mi? Neden bunu bir oyun malzemesi haline getirsinler?"

Cümlelerime şaşkınlıkla bakan Atlas inanmazca konuşmaya başlamıştı.

"Sen bu olayı babamın yapmış olabileceğini mi ima ediyorsun?"

Sakinliğinin öfkesinin son raddesi olduğunu bilerek korkusuzca ona baktım.

"İma etmiyorum baban yapmıştır diyorum."

Gözleri sonuna kadar açık kurduğum cümleye tepki veren Atlas bakışlarında dalgalanan ela hareleriyle olduğu yerde dikiliyor konuşamıyordu. Gücünü topladığı anda her şeyi yakıp yıkmaya hazır olacağını biliyordum, lakin bu duruma ve o adamın Atlas'ı aptal yerine koymasına daha fazla dayanamayacaktım.

"Senin baban torununun hayatına gasp etmekten çekinmeyecek kadar kötü bir adam, iki üç gemiyi önemseyeceğini sanmıyorum!"

Bana şaşkınlıkla bakmaya devam eden Atlas sonrasında kendini toparlamış ve öfkeyle çarpılan yüzünü ifadesine yansıtmıştı.

"Sen ne dediğinin farkında mısın Azra!"

Kükrercesine sarfettiği soru cümlesi benim yerimden kalkmama ve aynı öfkeli ifadeyle ona bakmama sebep olmuştu.

"Baban senin gözlerini kör etmiş, bütün doğrulara seni kapatmış! O hamile bir kadına saldıracak kadar kötü bir adam! Onun yüzünden benim oğlum ölüm tehlikesi atlattı! Bir de gelmiş baban dünya iyisiymiş gibi bana konuşuyor böyle bir şeyi nasıl düşünürüm diye hesap soruyorsun!"

Öfkeyle çarpılan çehresi ve hareketlerine yansıyan kini bana doğru bir adım atmasına sebep olmuş kendini dizginlemesini de beraberinde getirmişti.

"Babam melek değil fakat oğlunun gemilerini yakacak kadar da manyak olamaz. Eline ne geçecek Azra, babam o gemileri yakınca ne gibi bir kazanca sahip olacak!"

Onun öfkeden boynunda kabaran damarlarına ve kükreyen sesine kızgınlıkla bakmadan yapamıyordum. O adamın adı bile aramızdaki gerilimin hat safhaya ulaşmasına sebep oluyor, onu bunun için bile asla ama asla sevmemem konusunda zihnimi tembihliyordu.

"Ne gibi bir kazancı olacak söyleyeyim. Senin annen ve ailesinden daha da fazla nefret etmeni sağlayacak bu durum! Baban evladının asla karşı tarafa gitmesine izin vermeyecek ve bunun içinde tüm entrikalara başvuracak!"

Elindeki bardağı sıkıca kavrayan Atlas onu adeta pençeleri arasına hapsederken amacı onu kırıp parçalamak gibi duruyordu.

"O ahlaksız benim annem değil! Sen kimin tarafındasın! Tanımasam o kadını savunduğunu düşüneceğim!"

"Ben sadece senin tarafındayım! O kadını annen olarak görmeyebilirsin fakat olayları onun ağzından dinlemeden yargısız infaz yapamazsın!"

Hızla bana doğru yaklaşmış ve fırtına öncesi sessizliği çağrıştıran bir dinginlikle konuşmaya başlamıştı.

"Nesini dinleyeceğim oğlunun gözü önünde aşığıyla nasıl öpüştüğünü, babamı nasıl boynuzladığını mı dinleyeceğim! Oğlunu küçük yaşta nasıl annesiz bıraktığını mı soracağım!"

Atlas'ın bu acılı haline gözlerim dolmuştu. Annesiz büyümenin nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyordu ve içinde her zaman bunun acı burukluğunu taşıyordu.

"Belki tek başına suçlu değildir. Belki de baban da hatalıdır Atlas olamaz mı?"

Benim bu sorumla yüzündeki öfke tekrar canlanmış ve bu canlanan öfke içindeki ateşi harlamasının ardından elindeki bardağı duvara fırlatmasına sebep olmuştu. Gürültüyle parçalara ayrılan cam bardağa şaşkınlıkla bakarken hemen dibimde işittiğim kükreme sesi dikkatimi Atlas'a döndürmeme sebep oldu.

"Aldatmanın bahanesi mi olur! Söylesene bahanesi mi olur ulan! Sen beni delirtmek mi istiyorsun! Cevap versene!"

Onun tepkisiyle gözlerimden birkaç damla yaş süzülmüş birkaç adım geriye doğru gitmeme sebep olmuştu. Onun çatık kaşlarına, siyah saçlarının çevrelediği kızgın çehresine bakarken düşündüğüm tek şey kırıklık ve bizi bu hale getiren durumlardı.

Artık yılmıştım, bıkmıştım. Gücüm kalmamıştı. Mide bulantım yeniden başlamış karnımdaki bir gelip bir giden sancı tekrar kendini göstermişti.

Yanından geçip gitmek isterken kolumu kavradı ve beni yerime mıhladı.

"Haksızsın diyebilir misin bana! Cevap ver Azra diyebilir misin!"

Yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersiyle sildim ve beni benden alan elalara gözlerimi diktim. Şuanda sadece kendimi ve karnımdaki çocuğumu düşünmem gerekiyordu. İyi değildim ve bu konunun daha fazla uzaması bana iyi gelmeyecekti.

"Bir süre beni yalnız bırak." Kolumu ondan sıyırıp alırken gitmemem için onu tekrar kavrasa da pişman bakışlarından gözlerimi çektim ve kolumu tekrar ondan kopardım. Salondan çıkmamın ardından birkaç eşyanın daha parçalanma seslerini işitmek beni ürküttüğü kadar sinirlendirmişti de.

Fakat benim sinirim Atlas'a değil onu bu hale getirmiş olan babasınaydı.

Nusret Aladağ'a karşı hiç kimseye duymadığım kadar büyük bir nefreti bünyemde taşıyor ve zihnimde yeşertiyordum.

*****

Yatağımda kıvrılmış ağlarken olaylı kavgamızdan on beş dakika sonra odamıza gelen Atlas yanıma yaklaşırken pişmanlığından dolayı özür dileyeceğini biliyordum.

En azından sadece düşünüyordum.

Fakat hiç umduğum gibi olmamış Kaptan'ım ilk defa beni bu denli şaşırtmıştı.

"Azra sen az önce olayları bir de ondan dinle derken ne demek istedin?"

Gözyaşlarımı silip yatağımda doğruldum ve Atlas'ın sorgulayan bakışlarına şaşkınlıkla baktım, konuşamadım.

"Yoksa sen onunla görüştün mü?"

Dilim lal olmuş bir şekilde Atlas'a bakarken gözlerimden tekrar süzülmeye başlayan yaşlar duyduğum endişeye siper olmaya yetmemiş, karşımda bana yalvaran gözlerle bakan kocamın gerçekleri anlamasına engel olamamıştı.

"Sana güvenmiştim ben! Sana güvendim! Ben karıma güvendim!"

Konuşmak içim titreyen dudaklarım bu anı engellemek için fütursuzca kelimelerini salmaya başlamıştı.

"Karıma güveniştim de ne demek? Bunlar nasıl kelimeler?"
Hıçkırıklarımın arasında dudaklarımdan dökülen kelimelerim bitikliğimi ne denli yansıtsa da Atlas bu halimi göremeyecek kadar sinirli ve hayal kırıklığına uğramış durumdaydı.

"Neden güveneyim? Güven bir kere kazanılır ve kaybedilir. Sen benim güvenimi kaybettin. Bir süre eve gelmeyeceğim beni bekleme."

Kızgın çehresinden dökülen sözler acıyla dalgalanan ela harelerine eşlik etmişti ardından sadece "Atlas." diye umutsuzca seslenen bir ben bırakmıştı.

Sancı yeniden saplanıp midem bulanırken kendimi kısa sürede banyoda bulmuş midemde ne var ne yok hepsini çıkarmıştım. Sanırım biz artık dönülemez bir yola girmiştik. Sanırım bizi artık fazlasıyla zor günler bekliyordu.

Odaya dönmemin ardından telefonu elime alıp annemi arama tuşuna bastım. Saat gecenin bir yarısı da olsa onun varlığına fazlasıyla ihtiyacım vardı.

*****

"Ağlama artık güzel kızım. Atlas sana dayanamaz."

Salonda annemin dizine yatmış yumuşak örtüler ve rahatlatıcı bedeniyle beni sarıp sarmalamasına izin vermiştim.

"Anne dün geceden beri yok. Bak sabah da gelmedi. Benden artık nefret ediyor benimle hiçbir zaman konuşmak istemeyecek. Bana olan güvenini kırdım ben."

Saçlarımı okşayan annem ara ara yanağıma şefkatli öpücüklerini bırakırken içimde dolup taşan mutsuzlukla daha çok ağlama ihtiyacı hissediyordum.

"O artık... O artık beni sevmiyor anne."

Benim hıçkırarak ağlamaya başlamamla annem beni daha çok sardı ve karnımı okşamaya başladı.

"O hiç seni sevmez olur mu sizi bırakıp gider mi? Kafasını toparlasın gelecek yanına."

Ona olumlu anlamda kafamı sallamış olsam da içimde hep bir huzursuzluk hep bir mutsuzluk hali hüküm sürüyordu.

Annemin telefonu çalmış ve cevaplamak için ona doğru uzanmıştı.

Yanıma gece gelen annem benimle bütün gece bir bebekmişim gibi ilgilenmiş ve beni sabah boyu da aynı şefkatli kollarıyla sarmalamıştı.

Telefonda Ekrem amcayla konuştuğunu anladığım annemin cümlelerine dikkat kesildim ve kendi derdimden koptum.

"Tamam Ekrem sen Arda'yı hastaneye götür ben de birazdan geliyorum. İyi Azra, toparlayacak. Zaten sonrasında tekrar buraya gelirim ben. Tamam hayatım hadi haberleşiriz."

Telefonu kapatmasıyla gözyaşlarımı bir çırpıda silip dikkatle anneme baktım.

"Anne ne oldu?"

Annem yanağımı okşadı ve hemen ardından sımsıcak gülümsemesini bana armağan etti.

"Önemli bir şey yok güzelim. Arda basketbol oynadıktan sonra terli terli soğuk su içmeye bayılıyor. Sonuç ortada feci halde hasta olmuş. Ben iki saatliğine onların yanına bir gideyim sonra tekrar geleceğim güzel kızım."

"Gelmene gerek yok anne ben iyiyim. Sen Arda'yla ilgilen. Aklın bende kalmasın."

Sözlerimin ardından annem kızgınlıkla bana bakmış ve sonrasında hararetle konuşmaya başlamıştı.

"Geleceğim diyorsam geleceğim. Sen de ben gelene kadar uyu, dinlen. Yoksa külahları değişeceğiz ona göre."

*****

Annemin evden ayrılmasından yarım saat kadar sonra Nusret Aladağ evime gelmiş, her zerresinden rahatsızlık duyduğum bedenini salonumdan içeri bırakmıştı.

"Demek oğlumu benimle ilgili doldurup bana iftira atmaya kalkıyorsun!"

Salona girer girmez kükremeye başlayan karşımdaki bu adama tiksinerek bakmış bir süre karşılık verememiştim.

"Nusret bey Azra dünden beri çok hassas biraz daha sakin konuşabilir misiniz?"

Nusret Aladağ'ı içeri buyur eden Zehra abla durumdan fazlasıyla rahatsız olmuş, bununla ilgili uyarısını dudaklarından salmadan yapamamıştı.

Nusret Aladağ kızgınlıkla Zehra ablaya dönüp tüm hıncını çıkarmaya başladı.

"Sen kimsin de bana ne yapmam gerektiğini söylüyorsun lan! Git defol gözüm görmesin seni!"

Zehra ablanın maruz kaldığı muameleden dolayı hem gözleri dolmuş hem de titremişti.

"Zehra abla sen git beni merak etme."

Zehra abla kısa süre sonra yanımızdan ayrıldı Nusret Aladağ'ın öldürücü bakışlarıyla beni başbaşa bıraktı. Fakat benim susmaya niyetim yoktu.

"Asıl siz kim oluyorsunuz da benim çalışanımla bu tonda konuşma cüretini kendinizde bulabiliyorsunuz! Kötü insanlığınızı her şekilde belli etmek zorundasınız sanırım değil mi!"

"Benimle ters düşersen kötü insanlığı o zaman görürsün küçük hanım. Oğlumla arama girmeye çalışma ben de seni safdışı bırakmayayım!"

Karşımdaki bu arsız adamın tüm zerresiyle gerçek yüzünü ortaya çıkartıyor oluşuna şaşkınlıkla bakakalmıştım.

"Keşke Atlas sizin gerçek yüzünüzü görebilse keşke asıl ahlaksızın babası olduğunu bilebilse."

Bana sinsi bir gülümsemeyle bakan Nusret Aladağ yanıma yanaşmış ve hemen ardından zehirli kelimelerini dudaklarından dökmeye başlamıştı.

"Oğlum her zaman bana ve dediklerime inanacak. Siz üçüncü şahısların aramıza girmeye gücü yetmeyecek."

Onun kendine güveni ve oğlunun yanından asla gitmeyeceğine inanması yıllardır oğlunun üzerinde uygulamış olduğu manipülenin bir etkisiydi. Nusret Aladağ bu üstünlüğünü her türlü kullanacak gibi duruyor, bu uğurda feda edeceklerini zerre umursamıyor gibi görünüyordu.

"Sanırım üçüncü şahıslar dediklerinizden birisi Atlas'ın annesi."

"O sürtük benim oğlumun annesi değil!"

Onun her türlü zulmü yaptığı kadına bir de sürtük yaftasını takması, kanıma dokunmuş içimde ne var ne yoksa dökmeme sebep olmuştu.

"O sürtük dediğiniz kadın sizin tecavüz edip hamile bıraktığınız ve evliliğe mecbur ettiğiniz kadın. Asıl ahlaksız olan sizsiniz! Sizin ruhunuz şeytan! Siz kötü bir insansınız siz bir kadına yaşatılabilecek en kötü durumu yaşatmış ve ardından onunla yıllarca aynı evde kalmaya yüzü olmuş berbat ötesi bir insansınız!"

Bana yüzündeki şeytani bir gülümsemeyle bakan Nusret Aladağ gücünden o kadar emindi ki bu söylediklerimi biliyor olmamı zerre umursuyor gibi görünmüyordu.

"Demek Nazan bu yöntemi seçti. Her şeyi sana anlatıp senin Atlas'ı onun gerçeklerine inandıracağını düşündü. Kendisi anlatsa asla inandıramaz çünkü oğlumu. Hoş ya artık sen de inandıramazsın."

Son cümlesini söylerken yüzünde oluşan şeytani sırıtma oğlunun bana olan güveninin zedelenmesinden ne kadar zevk duyduğunu bana yansıtıyordu. Bu adamın her hareketi benim sinir kat sayımı biraz daha zorluyordu.

"Bir de pişkin pişkin yaptıklarınızdan gram pişman olmayarak karşımda konuşabiliyorsunuz."

Nusret Aladağ sözlerime rağmen hala karşımda gayet pişkin bir şekilde dikilebiliyordu.

"Ben istediğimi her zaman alırım ve elde ederim. Nazan da onlardan biriydi fakat bunun aslında bir ceza değil de lütuf olduğunu hiçbir zaman anlayamadı. Olanları unutup oğlumuzla temiz bir sayfa açmayı denemedi. O gitti kendi gibi bir ahlaksızla kaçtı."

Bu adam gerçek olamayacak kadar kötü olabilir miydi? Bünyeme ağır gelen bu yaşananlar bana beynimin bir oyunu muydu?

"Tecavüz ettiğiniz kadından ne yapmasını bekliyordunuz? Bir de sizi sevip her şeyi sineye mi çekecekti? Sizinle mutlu bir aile mi kuracaktı? Sizler nasıl hastalıklı zihniyetlersiniz ki bu toplumda bir bitemediniz!"

Hırsımı alamadım ve konuşmaya devam ettim.

"Siz şeytansınız. Oğlunun gemilerini yakan, torununun hayatına gasp eden bir iblissiniz."

Benim bu sözlerimin ardından kaşları çatılan ve nefret ettiğim çehresi bir öfke yumağıyla çarpılan Nusret Aladağ kendini kaybedercesine konuşmaya başlamıştı.

"Her kadın ahlaksızdır ve siz kadınlar en kötü muameleyi hakediyorsunuz! Sürekli Poyraz'la görüştüğünü, yardım bahanesiyle sürekli onu yanında taşıdığını bilmiyor muyum sanıyorsun Azra? Sen de o kadın gibi sefil ve sadakatsizsin! Karnındaki piç de ondan mı söylesene!"

Duyduklarımın ağırlığıyla gözlerim dolmuş rutin mide bulantım yine kendini göstermeye başlamıştı. Fakat bu sözler o kadar can yakıcıydı ki kendimi Nusret Aladağ'ın suratına bir tokat geçirirken bulmamı beraberinde getirmişti.

Attığım tokatın ardından üzerime yürümeye çalışan bu şerefsizi durduran odadaki başka bir ses olmuştu.

"Sen ne yaptın?"

Atlas'ın duyduğumuz sesiyle dikkatimiz salon kapısındaki omuzları çökmüş ve yorgun bedenine kaymıştı. Atlas onu hiçbir zaman görmediğim kadar bitik ve yılmış bir şekilde duruyor, acıyla dalgalanan harelerini bir benim bir de babasının üzerinde gezdiriyordu.

"Oğlum sen ne zamandır oradasın?"

*****

Bölümü beğendiyseniz lütfen votelemeyi unutmayın:)

Bu bölümle ilgili yorumlarınız ve gelecek bölümle ilgili tahminlerinizi merakla bekliyorum:)

Continue Reading

You'll Also Like

756K 28.7K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
332K 19.2K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...
5.5M 293K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
141K 9.3K 7
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.