Denizkızı (Tamamlandı)

By ciddikediler

2.9M 123K 9.6K

Romantizm #3 "Sen de gözlerine bir deniz hapsetmişsin sanki. Denizden uzak kalmaya dayanamayan ben, bu gözler... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Tanıtım 2
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - Final
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2

Bölüm 41

34.2K 2.1K 246
By ciddikediler

Medya;Azra tasviri
Bölüm müziği;Cem Adrian - Seni Seviyorum

Herkese yeniden merhaba yeni bölümle tekrar karşınızdayım:) Sonunda merak edilenlerin çözüme kavuştuğu oldukça yoğun bir bölüm oldu. Kurgumun başından beri belli olan zor kısımlarındayız. Umarım beğenirsiniz. Lütfen yorum ve beğenilerini belirtmekten çekinmeyin:)
Herkese iyi okumalar tatlı okuyucularım.

*****

"Biz üniversitede Serhat'la beraberdik, çok aşıktık. Fakat ailem Serhat'ı istemiyordu. Özellikle babam Serhat'ın şanına yakışır bir damat olmadığını düşünüyordu. Ona göre damadı olması gereken kişi Nusret'ti."

Nazan Coşkun'un gözyaşları arasında nefes nefese anlattığı cümlelerine şaşkınlıkla kalakalmış işin varacağı noktayı merakla beklemeye başlamıştım.

"Nusret de bana aşkını itiraf etmişti fakat başkasını severken ona karşılık vermem mümkün değildi. Fakat o çok ısrarcıydı ve hep, hep baskı yapıyordu. Serhat'a korkumdan söyleyemiyordum, birbirlerine zarar vermelerinden korkuyordum. Bir gün okul çıkışı Nusret yanıma geldi dedi ki bu meseleyi sonsuza kadar kapatacağız. Konuşmamız gerek. Ben sandım ki... Sandım ki..."

Nazan Coşkun'un içten gelen hıçkırıkları ve sicim gibi yanaklarından akıp masayla buluşan gözyaşları içimi dağlamış, onun tamamen gerçek olduğunu kavradığım acısında ben de gözyaşlarıma boğulmuştum.

"O beni şehirden uzak evine götürmeye başladığında içim huzursuzdu hem de çok. Ne kadar ısrar etsem de indirmedi beni arabadan. Dinlemedi beni, gözü dönmüştü resmen. Eve beni zorla sürükleyerek soktuğunda zayıf bileklerimin kırılacağını düşünmüştüm. Odasında... odasında bana..."

Hıçkırıkları daha da artan ve cümlesinin devamını getiremeyen Nazan Coşkun'un titreyen ellerini sıkıca kavradım üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala dün gibi taze olan bu acısına bir nebze merhem olabilmek için tüm samimiyetimi akıttım.

"Ben o gün ölmek istedim kendimi öldürmek istedim. Günlerce bitik bir şekilde gezdim. Yıkık döküktüm. Ruhum çökmüştü. Serhat'tan ayrıldım, onun bu meseleyi duyunca katil olmasından korktum. Günler sonra sonunda kendimi öldürme kararı almıştım, gerçek anlamda bunu yapma kararı almıştım. Fakat ben bir şey öğrendim..."

Nazan Coşkun'un çekinerek takılı kaldığı ve ilk defa endişeyle gözlerimin içine baktığını farketmiştim.

"Ben... Ben hamile olduğumu öğrendim."

Duyduğum cümle yıkılmama, sandalyemde geriye doğru yaslanmama sebep oldu. Artık gücümün kalmadığını hissediyordum, artık ruhumun yorgun ve bitkin olduğunu biliyordum. Bunlar ağırdı, çok ağırdı.

Atlas... Atlas bir...

Düşüncelerim bile devamını getiremiyor zihnim bu durumun varlığını kabullenmek istemiyordu.

"Ben çocuğum için evlenme kararı aldım. Ailem bu durumu öğrendiğinde şerefimizi iki paralık edemezsin ya çocuğu aldırırsın ya da Nusret'le evlenirsin dediler. Biliyor musun bunları tecavüzü bilmelerine rağmen söylediler. Ben o masumun hayatı için bu öldürücü durumun içine düştüm. Onun suçu yoktu, bir günahı yoktu. Onun canı için her şeyi kabul ettim. Oğlum için..."

Kendi kendine sıraladığı cümlelere derin nefesler alarak bakmış, kısa süre sonra konuşmaya başlamıştım.

"Atlas kaldıramaz bu durumu. O... O duymamalı. Ben... Ben ne yapacağımı bilmiyorum."

Nazan Coşkun bana anlayışla bakmış hıçkırıklarımın arasından çıkan kelimelerime ellerimi elleriyle sıkıca kavrayarak karşılık vermişti.

"Bu yüzden gittim. Bu yüzden kötü kadın olmayı kabul ettim. Oğlum... Oğlum asla bu yükün altına girmesin istedim... Nasıl zor bir karardı biliyor musun onu bırakıp gitmek. Fakat öyle bir acı ki bu yaşananlar, oğluma baktığım altı sene boyunca aklıma sürekli o an geldi, o acı... Ben çok gençtim, çok güçsüzdüm. Onun için mücadele edemedim."

Duyduğum cümleler zihnimin derin bir uyuşukluğun içine girmesine ve fazlaca uğuldamasına sebep oluyordu.

"Fakat artık güçlüyüm, babasıyla da Atlas'ın bana olan nefretiyle de mücadele etmeye hazırım. Oğlumu geri kazanmak istiyorum. Onu o ruh hastası babanın boyunduruğu altından kurtarmak istiyorum. Bana cesaret veren de senin varlığın oldu, oğlumu derin bir ulaşılamazlıktan kurtarmış olman oldu."

Daha fazla ayakta duracak ve konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. Düşündüğüm tek şey bu konunun Atlas'ın ruh haline ve içindeki yaralara daha fazla zarar vereceği onu daha büyük bir kaosa sürükleyeceğiydi.

Başımı ellerimin arasına aldım ve gözlerimi kapattım, beynimdeki her şey dönüyor midem bulanıyordu. Oğlumun babasının bu dertlerinden ve etrafındaki kötülüklerden arınmasını istiyordum. Fakat her defasında karşıma çıkan durumlar bin kat daha zor ve kötü olduğu için bunun imkansız olduğunu da anlayabilmiştim.

"Azra iyi misin?"

Poyraz'ın omzumda hissettiğim eli ve kulağımdaki ilgili sesi uğultulu zihnimde hissettiğim sade varlıklardan biri olduğu için başımı zor da olsa kaldırdım ve etrafıma baktım. Karşımda endişeyle bana bakan Nazan Coşkun ve kızı Asya, yanımdaki Poyraz'la beraber tamamen bana kilitlenmiş durumda bekliyorlardı.

Poyraz'a döndüm ve güçsüzlükle konuşmaya başladım.

"Benim midem bulanıyor kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Eve gitsem iyi olacak."

Poyraz bana acele bir şekilde olumlu anlamda başını sallarken Nazan Coşkun'un endişeli sesi kulaklarıma dolmuştu.

"Önce bir doktora gitmek ister misin? Betin benzin attı."

Çehresindeki her hücresinden acı fışkıran bu kadına bakarken gözlerim bir kez daha dolmuş ağlamamak için kendimi zor tutmuştum.

"Gerek yok." Elini kavrayan elim Asya ve Poyraz'ı şaşkınlığa uğratırken Nazan Coşkun paylaştığımız samimiyetin farkında elimi sıkarak karşılık vermişti.

"Lütfen Atlas... Atlas bir süre öğrenmesin. O bunu kaldıramaz. Şu durumda bile çok kötü, hiç iyi değil. Gerçekleri duyduğunda onu... Onu ben bile kurtaramam."

Bana gözleri dolarak bakan kadın olumlu anlamda kafasını sallamış ve kızının şaşkın bakışlarının odağı olmuştu. Sanırım gerçekleri annesinin bana anlatması durumuna oldukça şaşırmış görünüyordu.

Fakat ne yazık ki şuan bu ortamdaki hiç kimse benim kadar şaşkın olamazdı.

*****

Nazan Coşkun'la ilgili gerçekleri öğrenmemin üzerinden üç hafta geçmişti.

Üç hafta.

Kabussuz uyuyamadığım, her kabustan sonra sürekli kustuğum, sürekli ölü gibi gezdiğim üç hafta.

Atlas sürekli neyim olduğunu anlamaya çalışsa da ona hiçbir şey anlatamıyor, gözlerinin içine baka baka gerçekleri susuyordum. Çünkü biliyordum ki o bunları öğrendiğinde ölmekten beter olacak, zaten bünyesinde öbek öbek yer alan yaraların kabukları kopartılıp tekrar kanatılacaktı.

Uykumun arasında bilinçle bilinçsizlik arasında gidip gelinen o noktada uzaklardan bir ses işittim. Bu ses gittikçe artıyor ve daha katlanılamaz bir hal alıyordu. Gözlerimi karanlığa açıp görüş açımın ortama uyum sağlamasını beklerken sesin daha hararetli bir şekilde kulağıma çalındığını farketmiştim, sanırım bir kapıya vuruluyor o kapıya defalarca yumruk geçiriliyordu.

Yataktan yavaşça kalkıp odadan çıkmadan önce sabahlığımı giyinip kuşağımı bağladım. Odanın kapısını açmamla kendimi bulduğum tanıdık koridor Aladağ malikanesinde olduğumu gösteriyordu. Zeminde yavaş adımlarla ilerleyip sesin kaynağına doğru giderken Nazan Coşkun'un eski odasının kapısına vurulduğunu ve açılması için zorlandığını farketmiştim.

Hızla kapıya doğru ilerlerken amacım kapıyı açmak ve içerdeki her kimse onu o odadan kurtarmaktı. Fakat kapı koluna asıldığım her saniye kapı açılmıyor gücüm o kolu oynatmaya yetmiyordu.

Kapıdan gelen ses kesilmiş şaşkınlıkla üzerindeki bu çiçek desenleri olan oymalı tahta kapıya bakmama sebep olmuştu. Ayaklarımda hissettiğim sıvıyla bakışlarım aşağıya kayarken kapının altından sızan kan beni geriye doğru sıçrattı, korkuyla çığlık atmama sebep oldu.

Hemen buradan gitmeliydim.

Arkamı döndüğümde karşımda gördüğüm şeytani bakışlı Nusret Aladağ elinde bir bıçakla öfkesini tüm bedeninden bana doğru kusuyordu.

"O benden oğlumu alamadı."

Kapıyı göstererek hırıltılar halinde kurduğu cümlesinin ardından bana daha çok yanaşmış öldürücü bakışlarını mavilerime perçinlemişti. Karşısında dilim lal olmuş korkudan kıpırdayamazken hırıltılı sesini bir kez daha kulaklarıma doldurdu.

"Sen de alamayacaksın!"

Cümlesini söyler söylemez elindeki bıçağı karnıma saplamış, oğlumun varlığı ve kendi canım için dayanılmaz acının getirisi bir çığlık atmama sebep olmuştu.

"Azra!"

"Azra uyan!"

"Uyan güzelim!"

Uzaklardan işittiğim seslere ve bedenimin sarsılmasına dikkat kesilip gözlerimi açarken karşımda gördüğüm endişeli elalar ve korkuyla çarpılmış bir çehre beni kendime getiren görüntü olmuştu.

Atlas endişeyle ve ilgiyle kollarımdan kavramış, beni kabusumdan söküp almıştı. Midemde kendini gösteren güçlü bulantı onun kollarından çıkmama ve banyoya doğru koşmama sebep olmuştu. Midemde ne var ne yok boşaltırken bir yandan da gözümden akan yaşlara engel olamıyordum.

Hiç iyi değildim, artık dayanamıyordum.

Bu yaşananlar benim de, bebeğimin de gücünü tüketiyordu.

Saçlarımı terli alnımdan geriye doğru çeken güçlü eller yüzümü lavabonun soğuk suyuyla buluşturmama yardımcı olmuş benimle bir bebek gibi ilgilenmişti. Beni yatağa geri yatıran ve üzerimi örten Atlas gece lambasının ışığında takım elbisesiyle dururken yeniden işten geç geldiğini anlamamı sağlamıştı.

"Neyin var güzelim bu kabuslar, kusmaların bir türlü geçmiyor. Ne gördün yine?"

Ona gözlerim dolarak bakmış hemen ardından konuşmaya başlamıştım.

"Oğlumuzun öldüğünü gördüm."

Hıçkırıklarla sarsılan bedenimi kollarıyla saran Atlas beni teselli ederken bir yandan saçlarımı öpüyor eliyle de karnımı okşuyordu.

"Denizkızım merak etme oğlumuz çok sağlıklı ve iyi. Doktorunun dediklerini neden dinlemiyorsun? Hem artık yedi aylık oldu, bu kabusların olması da normalmiş. Sadece rahatlamaya çalış ve lütfen kendini teskin et."

Onun beni benden alan elalarının, gözlerinin en derinine bakarken bu kabuslarımın tek sebebinin babası olduğunu söyleyemedim.

Bu denli iyi kocamın öyle bir babaya sahip olmasının nasıl mümkün olduğunu anlayamadığım gibi.

Bunu Kaptan'ımın kulaklarına dolduramadım.

"Yanıma gelip bana sarılır mısın?"

Sorumla ela bakışlarındaki birkaç haresi dalgalanmış, eli hızla yanağıma gidip beni okşamıştı.

"Hemen geliyorum ruhum, hemen geliyorum."

Atlas giyinme odasına giderken bir süre arkasından bakmış hemen yanı başımdaki saatte gözlerimi gezdirmiştim. Saat gecenin üçüydü ve Atlas ne yazık ki kundaklama olayından sonra gecenin geç saatlerine kadar bu meselenin faillerini arıyordu.

Fakat ne yazık ki onları uzakta aramasına gerek yoktu.

Her ne kadar babasının böyle bir şey yapmasının mümkün olmayacağı konusunda kendi kendime telkinlerde bulunsam da içten içe biliyordum ki o yapmıştı.

O.

Nusret Aladağ.

Fakat bu durum o kadar çetrefilliydi ki, sonuçlarından da varacağı noktadan da deli gibi korkuyordum.

Atlas giyinme odasından giymiş olduğu siyah bir eşofman altıyla çıkmış, üstünü çıplak bırakmıştı. Vücuduna yansıyan gece lambasının hafif ışığı vücut hatlarındaki her zerreyi derin gölgelerle ortaya döküyordu. Onun bu görüntüsü biraz dikkatimi dağıtsa da günlerdir yaşamış olduğum keyifsizlik bir iç çekişi beraberinde getirmişti.

Kısa sürede yanıma gelen ve beni kolları arasına alan Kaptan'ım tüm kötülükleri kovmak istercesine beni çeperlemiş, yoğun ve içten gelen öpücüklerini yüzümün çeşitli hatlarına yerleştirmişti.

"Denizkızım az kaldı. Yakında oğlumuzu kucağımıza alacağız. O doğduktan sonra hiç kimseyi düşünmeyeceğiz ve hiç kimsenin moralimizi bozmasına izin vermeyeceğiz."

Bakışlarımı ona çevirmiş hemen ardından onları parlak ve ilgili elalarıyla buluşturmuştum.

"Bazen hayatımızı sen, ben ve çocuklarımızla her şeyden uzak küçük bir sahil kasabasında geçirdiğimizi hayal ediyorum."

Benim tüm samimiyetimle kulaklarına doldurduğum sesim onun beni daha çok sarmasına ve yüzünde huzurlu bir gülümsemenin oluşmasına sebep olmuştu.

"Bu fikir bana da cazip geliyor, fakat sanırım tek bir şartla kabul ederim."

Onun keyifli ifadesine gülümsemiş ve dört gündür traşlamadığı sakallarını okşamaya başlamıştım.

"Neymiş o şart Kaptan?"

Bana muzır bir ifadeyle bakmış hemen ardından keyifli sesini aramızdaki sessizliğin kollarına bırakmıştı.

"Üçüncü çocuk. Üçüncü çocuğu yapma sözü verirsen hayatımızı kökünden ve tamamiyle değiştireceğimize söz veriyorum."

Onun fırsatçılığına kıkırdamış hemen ardından omzuna vurmuştum.

"Aşkım ya çok fırsatçısın, hem de Deniz'den bile fazla fırsatçısın."

Dudaklarıma kısa fakat etkili derecede yoğun bir öpücüğünü armağan etmişti.

"Kimin oğlu? Deniz'im her tuttuğunu koparacak. İstediği her şeyi başaracak ve alacak. O her şeyi de hayatının aşkına adayacak.
Tıpkı babası gibi."

Ben bu adama sahip olduğum için ölesiyle şanslı ve ölesiye mutluydum. Bu adam zihnimin ruhumun huzur kaynağı, yaşama sevinciydi. Bu adam için her şeyi yapacak, kendimi onun varlığına adayacaktım. Ya da çoktan adamıştım. Tıpkı onun bana yaptığı gibi.

"Kızımız da bana çeker umarım böylesine aşık ve iyi bir koca bulur kendine."

Benim kurduğum cümleyle bakışları sertleşen ve kaşları çatılan Atlas huzursuzca yerinde kıpırdanmış hemen ardından sinirle konuşmaya başlamıştım.

"Niye buluyormuş bulmasın. Gerek yok, onun kocaya ihtiyacı falan yok. Hele benim gibi bir kocaya hiç yok. Düşüncesi bile delirtici. İleride o pezevengi kesin ölmekten beter ederim."

Kızgınlıkla kaşlarımı çatmış aynı öfkeyle ona karşılık vermiştim.

"Ya sen cinsiyet ayrımcılığı mı yapıyorsun? Oğlun buluyorsa kızın da bulur. Bulacak da, alıştır kendini. Sen beni babamdan alırken iyiydi. Bak bu sana ders olsun işte. Kızını da biri kaçırır gibi alsın da gör."

Bana şaşkınlıkla bakan Atlas yüzünde düşünceli bir ifade canlandırmış hemen ardından sakinlikle harmanlanan sesini dudaklarından dışarı salmıştı.

"Bir ara hatırlat da babandan bir helallik alayım. Sence aynı şey senin de başına gelsin demiş midir?"

Onun bu endişeli haline sırıtmış hemen ardından başımı göğsüne yaslayarak uykuya dalmaya başlamıştım. Çocuklarımız böyle bir babaya sahip olacakları için çok şanslıydılar.

*****

Sabah uyandığımda Atlas'ın yine erkenden holdinge gitmesini beklerken yanımda olmasına ve benim onun kollarında olmama sevinmiş, kalbim sımsıcak olmuştu.

Sanırım Kaptan'ım bugün her zaman gittiği gibi işe erkenden gitmeyecekti.

Onu yanaklarından öpmüş hemen ardından daha çok sarılarak iyice yanına sokulmuştum. Keyifli bir homurtu çıkaran Atlas saçlarımdan öptüğünde onun da benim gibi uyanmış olduğunu anladım.

"Günaydın Denizkızım."

Mavilerimi sıcak elalarıyla buluşturdum ve gülümsedim.

"Günaydın aşkım."

Hızla yataktan çıkmış ve kahvaltımızı yapmak için aşağıya inmiştik. Bize mükellef bir sofra hazırlayan Zehra abla haftalardır ilk defa keyiflenen yüzümü farketmiş bunu da kelimelerine yansıtmıştı.

"Benim güzel kızımın sonunda yüzü gülmüş. Demekki kocasının ilgisini istiyormuş."

Cümlelerini imalı bir şekilde son haftalardır aşırı bir yoğunlukla çalışan Atlas'a savurmuştu. Atlas kendisine yöneltilen imayı anlamış ve başını sallamıştı.

"Haklısın Zehra abla işlere daldım biraz yalnız bıraktım Denizkızımı."

Elimi tutan ve onun üstünü öpen Atlas kokumu solumak istercesine nefesini de içine çekmeyi ihmal etmemişti.

Sonrasında Zehra ablanın gülerek bakan çehresine dönen Atlas cümlelerini devam ettirdi.

"Ama meselelerin çözülmesine çok az kaldı. Kundaklama olayıyla ilgili çok önemli bir ipucu yakaladık. O şerefsizleri Türkiye'den tamamen defedeceğim güne çok az kaldı. Sonrasında Denizkızım, Deniz'im ve doğacak çocuklarım tüm kötülüklerden uzakta huzurlu bir hayat yaşayacağız."

Atlas'ın cümlelerinden duyumsadığım ipucu yakaladık kısmı zihnimde yankılanmış, aynı kelimeler tekrar tekrar beynimin odacıklarında dayanılmaz ekolar yapmıştı. Atlas ipucunun Nazan Coşkun ve ailesine uzanacağını düşünüyordu fakat ne yazık ki durum bambaşka bir şekilde sonuçlanıp onu daha büyük bir hayal kırıklığı ve yenilginin içine sürükleyebilirdi.

Düşünce karmaşamdan beni söküp alan Kaptan'ımın varlığı ve yanağıma temas eden eliyle tekrar düşüncelere dalma sebebimi merak ettiğini anlamıştım. Haftalardır konuşmasam da bir şeylerin farkındaydı fakat düşüncelerimi kundaklamaya yorduğumu zannediyor, gerçeklerin bir milim kıyısından bile geçemiyordu.

Geçmemeliydi.

Kaptan'ımın hayatı daha fazla zindan olmamalıydı.

Benimle yeni bir sayfa açmış ve mutluluğun kapılarını aralamıştı, bu mutluluk gerçeklerle yerle bir olmamalıydı. O her şeyin en iyisini en güzelini hakediyordu.

"Güzelim merak etme çok az kaldı. Sen sadece oğlumuzu düşün ve iki ay sonra kucağımızdaki varlığını hayal et."

Onun huzurlu cümleleri kendini teskin etmeye yetiyordu yetmesine fakat benim daha da düşünceli bir hal almama sebep oluyordu. Tek dileğim gerçeklerin acıtmadığı umrumuzda olmadığı bir hayata adım atmaktı.

Lakin bu pek mümkün değil gibi duruyordu.

Çünkü tam o sırada çalan Atlas'ın telefonu ve karşı tarafın dedikleriyle Atlas'ın yüzüne yansıyan keyif bunu engelliyordu.

"Buldunuz mu? O adamı konuşturun ve bu işin altında kim varmış hemen öğrenin. Sonrasında polise bildiririz, ben hemen geliyorum."

Atlas'ın bir hışım salondan fırlamasıyla arkasından bakakalırken düşündüğüm şey hayal ettiği gerçeklere ulaşamayacağıydı. Onun gerçeklere birkaç adım daha yaklaşmış olduğu düşüncesi tekrar midemi bulandırmış, karnımda gelip giden bir sancı yaratmıştı.

Artık sanırım kulvarın son dönemecindeydik.

*****

Bölümü beğendiyseniz lütfen votelemeyi unutmayın:)

Bu arada yeni kapağımız hakkında ne düşünüyorsunuz. Yorumlarınızı belirtirseniz sevinirim:)

Kapak için pek sevgili okuyucum Neptünlü RockndLove  'a çok teşekkür ederim:) Tamamen içinden gelerek bu harika mı harika kapağı hazırlamış harikasın tatlı okuyucu seviliyorsun:)

ciddikediler hesabımızdaki 'Bal Porsuğu' ve 'Enkaz' adlı hikayelerimize de bir şans verirseniz seviniriz:)

Continue Reading

You'll Also Like

143K 5.5K 41
İhanetin gölgesinde kalan kadınların intikamı ağır olur. Mecburiyet, kollarını hayatına doladığı zaman susacağını sanır, seni hislerle yanıltır. Ama...
54.8K 4.9K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."
146K 9.4K 55
. . Başlangıç tarihi: 10.03.24
177K 7.8K 37
-"Bizden olur mu dersin?" -"Çoktan olmadı mı zaten sevgilim?"