Denizkızı (Tamamlandı)

By ciddikediler

2.8M 123K 9.6K

Romantizm #3 "Sen de gözlerine bir deniz hapsetmişsin sanki. Denizden uzak kalmaya dayanamayan ben, bu gözler... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Tanıtım 2
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - Final
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2

Bölüm 36

41K 2.3K 193
By ciddikediler

Medya;Azra Aladağ tasviri
Bölüm müziği;Aerosmith - Dream On

Herkese yeniden merhaba yeni bölümle karşınızdayım:) Fazla bekletmeden size yeni bölümü yazmak istedim. Bu bölüm size bir sürprizim var, bu bölüm ilk defa Atlas'tan yazdım umarım beğenirsiniz. Lütfen beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Alt köşedeki o tatlı yıldıza da basmayı unutmayın lütfen:)
Lafı daha fazla uzatmadan sizleri yeni bölüme alıyor ve keyifli okumalar diliyorum:)

*****

Atlas Aladağ;

"Atlas Bey Poyraz Demirci aradı, çok önemliymiş."

Poyraz Demirci adının geçmesiyle çatılan kaşlarım o herifin şuan Azra'mın yanında olduğu düşüncesiyle daha da çatılmış, içimdeki öfkenin yakıcı boyutlara ulaşmasını sağlamıştı.

Sevinç'in elinde tuttuğu telefonumu vermesi için bir el hareketi yapmış ve kısa sürede telefonum elimdeki yerini almıştı. Şuan içinde bulunduğum toplantı ve beni bekleyen insanlar zerre umrumda değil, tüm irademde hissettiğim kıskançlık tek gerçeğimdi.

Karşımdaki meraklı bakışlara aldırmadan telefonumda Poyraz Demirci yazılı isme tıklamış ve arama tuşuna basmıştım.

'Atlas sakin ol o pezevengi öldürmeyeceksin. Öldürmek istiyorsun ama bu doğru değil. En azından Denizkızı'mı üzeceği gerçeği için doğru değil.'

Azra'mın bu pezevenge değer vermesi fikri beni deli ediyordu. İçimde uyuyan canavarı canlanması için dürtüklüyordu.

Düşüncelerimin arasından telefonu açan ve kulağıma dolan telaşlı bir Poyraz pezevengi sesi beni şaşırtmıştı.

"Atlas, Azra düştü. Baban ona... Bak ben şuan onu en yakın hastaneye götürüyorum, o hiç iyi değil."

Duyduğum cümleler felaketim olup zihnimi yakarken kendimde olmadığımı hissediyordum. Şuan ruhum bedenimden ayrılmış, yerini sadece mekanik hareket eden bir robota bırakmıştı. Uğuldayan zihnimle etrafımdaki endişeli gözlerin arasında güç bela sendeleyerek ayağa kalkmış, Poyraz'ın bölük pörçük anladığım cümlelerinden söylediği hastaneye doğru gitmek üzere ilerlemeye başlamıştım.

Etrafımdaki şaşkın bakışlara ve bana yöneltilen sorulara aldırmıyor aynı mekanik hareketlerle dışarı doğru ilerliyordum. Koştuğum merdivenler mekanik hızımı biraz olsun engellese de şuan hiçbir gücün, hiçbir insanın önüme çıkıp beni durdurmasına imkanı dahi yoktu.

Nasıl geldiğimi bilmediğim bir sürede arabama gelmiş, yoğun İstanbul trafiğinde zikzaklar çizerek ilerlemeye başlamıştım. Hız sınırlarını çoktan aştığımı biliyordum, fakat hiçbir hız şuanda benim erişmek istediğim hızın dozuna yetişemiyordu.

Hastane sınırlarına erişmem ve arabayı alelade bırakıp kapısını bile kapatmadan fırlamam hızla içeri doğru yol almamla sonuçlanmıştı. Tarif edilen kat ve odanın önüne çıkarken sanırım beynim kafamın içinde patlayacaktı, bilincimi de beraberinde yitirecektim.

Holde kimisi ayakta kimisi koltukta bekleyen Azra'nın babasının ailesi, annesinin ailesi, Derin, Poyraz ve son olarak babamın üstünde ruhsuz bakışlarımı gezdirdim. Herkesin suratındaki endişeli ifade benim korkularımı gün yüzüne çıkarıyor, Azra'mı Deniz'imi düşünmeden yapamıyordum. Uğuldayan beynimin kafatasımın içindeki varlığını avuç içlerimle kavrayıp sıkarken Poyraz'ın ilk anda dediği cümleler aklıma gelmişti.

'Atlas, Azra düştü. Baban ona...'

'Baban ona...'

'Baban ona...'

Babam benim Azra'ma ne yapmış olabilirdi?

Sinirden gözlerim dönmüş, bir an önce gerçekleri öğrenmek için yanıp tutuşmuştum.

Eğer karıma, çocuğuma bir şey olursa bu hastaneyi buradaki herkesle birlikte yakıp yıkacaktım.

Hızla babama doğru yürüdüm ve yaşına rağmen her daim güçlü duran bedenini ellerimle kavradım.

"Ne yaptın ona!" Bana şaşkınlıkla bakan Nusret Aladağ gözlerine pişmanlık perdesini az da olsa indirmiş, fakat yine de otoriter duruşundan ödün vermemişti.

"O haysiyetsizle görüşüyor, o ahlaksızın annesinin kolyesi boynundaydı!" Kendini savunmak için savurduğu cümle zihnimde bir anlam bulamamış öfkemin dizginlenmesine katkı sağlayamamıştı. Aksine içimdeki kızgınlığı daha da kudurtmuş, daha öfkeli bir hal almamı sağlamıştı.

"Sana ne yaptın dedim!" Gözüm şuan hiç kimseyi görmüyor beynim sadece Azra için kodladığı acil durum sinyallerini yakıyordu. Şuan karşımdakini zerre tanımadığımı farketmiştim. Karşımdaki iri cüsseyi deli gibi sarsarken de tanımıyordum.

Bedenimin birkaç kolla kavranması ve beni geriye doğru çekmeleri çok zor olmuştu. Poyraz, Asrın ve göğsüme dokunarak beni durdurmaya çalışan Halis Egeli'nin de beni geriye çekmeye çalışanlar arasında olduğunu anlamıştım fakat içimde patlayan öfke yangınına engel olamıyor, bedenimin titremelerinden arınamıyordum. Gözlerimi diktiğim babamın gözleri hiçbir zaman görmediğim kadar şaşkın ve pişmandı. Ona haykırmak ve tüm öfkemi kusmak istiyordum.

"Azra'nın o haysiyetsiz eski karınla zerre alakası olamaz. Azra benim kızacağım bir şeyi yaptıktan sonra bile saklayamaz, itiraf eder. Böylesine temiz karımı o kirli kadınla nasıl aynı cümlede kullanırsın! Bunu yapacak herkesin dilini kökünden sökerim! Yok ederim!"

Nusret Aladağ şaşkınlık ve endişeyle gözlerini irileştirirken asla bugüne kadar bir kere bile söz tartışmasına girmediğim babamı şoka uğrattığımı biliyordum. Fakat şuan söz konusu olan ailem, varlığım, her şeyimdi. Yaşama sebebim, umudumdu.

Ona zarar vermeye cüret edecek herkesi yok ederdim.

Funda hanımın yanıma gelmesi ve yüzümü kavramasıyla gözlerimi zor da olsa bana diktiği bakışlarına diktim. Kızgınlıkla harlanan her haremi ona yansıtmadan edemedim.

"Kendine gel. Azra da bebek de iyi. Birazdan özel odaya alacaklar. Onlar için güçlü durman lazım, kendini kaybedemezsin."

Duyduğum cümlelerin ağırlığı ve rahatlığı bedenimi sararken 'Azra da bebek de iyi.' cümlesi zihnimin duvarlarında yankısını buluyor, defalarca ekho yapan ses zihnimdeki yoğun varlığını koruyordu. Duyduklarımın ağırlığı ve rahatlığıyla gözlerimi kapatıp arkamdaki duvara yaslandım.

Varlıklarım var olmaya devam ediyordu. Şükürler olsun ki devam ediyordu. Kanımın akış hızına kadar değiştiren bu durum ailemin benim için ne kadar vazgeçilemez olduğunu hücrelerime, tüm benliğime ve etrafımdaki herkese haykırıyordu.

Yaslandığım duvarda beni saran kollardan kurtuldum ve yere doğru çöktüm. İçimde patlayan adrenalinin derin uyuşukluğu bedenimi ele geçirirken Azra'm ve Deniz'im için bir an önce güçlenmem gerektiğinin farkındaydım.

*****

Azra Aladağ;

Karanlık, derin bir karanlık zihnimin duvarlarını zorluyor etrafımda boğuk bir şekilde işittiğim sesler ara ara anlaşılmazlıkla kendini gösteriyor ve sonrasında yok oluyordu. Zaman mefhumumu kaybetmiş gerçekliğin hangi kıyısında olduğumun ayrımına varamamıştım.

Zihnim kadar bedenimin de yorgun olduğunu hissediyor, bilinçsizliğin yarattığı dingin suların üzerinde yüzüyordum. Dingin sular beni yavaş yavaş gerçekliğe döndürdü, zihnimdeki kontrolü elime almamı sağladı. Göz kapaklarımın titreştiğini etrafımdaki sessizliği özümseyebildiğimi farkettim.

Gözlerimi açmamla tanımadığım karanlık bir odada hemen yanımdaki gece lambasının aydınlattığı surette gözlerimi gezdirdim.

Atlas yattığım yatağın hemen yanındaki sandalyede uyuya kalmış, başını koluma yaslayıp güçlü elleriyle elimi kavramıştı. Yorgun yüzü ve moraran gözaltılarıyla çehresinin uyuyakaldığını anlayabilmiştim.

"Atlas?" Benim sorumla kıpırdayan yüz hatlarının ardından sol elim alnına düşen saçlarını geriye doğru atmış ve aniden Atlas'ın gözlerinin açılmasına sebep olmuştu.

Hızla doğrulan bedeni ve endişeli gözleri mavilerimi bulurken neler oluyor anlayamıyordum.

"Denizkızım uyandın sonunda."

Ona anlamazca bakmış, kaşlarımı çatmama engel olamamıştım.

"Neredeyim ben?" Etrafımdaki aletler, kolumdaki serum iğnesi ve üzerimdeki hastane kıyafetiyle bilincim gerçekliğe keskin bir dönüş yapmış, yaşadığım son olay zihnimdeki yankılarını bulmuştu.

Şaşkın bakışlarla ellerim hızla karnıma gitmiş ve "Bebeğim!" haykırışının yankısıyla solumuştum.

Atlas hızla ellerimi tutmuş ve onları karnımda sabitlemişti.

"Yaşıyor güzelim yaşıyor. Bir sorun yok, Deniz'imiz iyi."

Bedenimi rahatlayarak yastığa geri bırakırken Atlas'ın karnımda olan ellerini kavramış ve bana ait en değerli iki varlığımı bedenime sabitlemiştim.

Nusret Aladağ'ın yaptığı hareket sonrası bedenimin yere serilişi, Poyraz'ın bana destek oluşu hepsi aklımdaydı. Karşımdaki ilgili ve üzgün elalara bakışlarımı dikerken elim boynuma gitmiş, hızla konuşmaya başlamıştım.

"Yemin ederim o kadınla görüşmüyorum. Maldivler'de karşıma çıktı, evliliğimle ilgili iyi dileklerde bulunup o kolyeyi hediye etti. Kabul etmeyecektim fakat o çok ısrarcı oldu." Gözlerimden akan yaşların varlıklarını daha fazla engelleyemeden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış ve yüzümden sicim gibi akan yaşların hızlarına engel olamamıştım.

Beni sıcak ve güçlü kollarıyla sarıp kavrayan Atlas, "Şşt." demiş ve saçlarıma sayısız öpücüğünü armağan etmeye başlamıştı.

"O kadına bunun bedelini ödeteceğim merak etme denizkızım. Benim ailemin, karımın etrafında dolanmak ne demek ona göstereceğim."

Her ne kadar o kadından ve yaptıklarından fazlasıyla nefret etsem bu olay da üzerine tuzla biber olsa da, şuanda esas nefret ettiğim ve uzunca bir süre de etrafımda görmek istemediğim tek bir kişi vardı.

O da Nusret Aladağ idi.

Yüzüm kızgınlıkla çarpılmış bir şekilde Atlas'ın kollarından sıyrıldım kızgınlıkla dalgalanan mavilerimi gözlerine diktim.

"Bir daha asla Nusret Aladağ ile görüşmek, konuşmak, aynı ortamda dahi bulunmak istemiyorum!"

Yüzümdeki hiçbir zaman kimseye göstermediğim kadar güçle canlanan nefret Atlas'ın bakışlarına yansırken, Atlas anlayışla fakat bir yandan da bu halime duyduğu şaşkınlıkla başını sallamış, beni onaylamıştı.

"Ben de çok kızgınım, seni de anlıyorum güzelim ve bir süre görüşmek istemiyorsan, asla görüşmeyeceksin."

Onun beni tekrar saran kolları ve gövdesi huzur bulmamı ve bedenimin güçlenmesini sağlarken ellerim sürekli karnıma gidiyor, Deniz'imin varlığını koruma altına almaya çalışıyordum.

Hiç kimsenin bana ve bebeğime zarar vermesine izin vermeyecektim, hiçbir kişi bu cüreti kendinde bulamayacaktı.

Öfkem bedenimde katlanarak artıyor, zihnime boğuk yankılarını bırakıyordu.

Atlas bedenini benden ayırmış karışık duyguların hakim olduğu bir ifadeyi yüzüne yerleştirmişti. Üzerinde bulunan siyah gömleğinin kollarını kıvırmış ve ceketini koltukta alelade bir kısma fırlatmış gibiydi. Yüzünü sıvazlayan elleri gözlerini bir süreliğine kapatmasını sağlamış, yerinde bir iki adım gerilemişti.

Gözlerini açmadan sinir ve garip bir pişmanlık duygusunun harmanlandığı sesiyle konuşmaya başlamıştı.

"Neredeyse öz babama saldıracaktım. Gözüm döndü." Açtığı elalarının her haresi kızgınlık ateşiyle tutuşurken öfkesinin daha çok kendisine olduğunu az sonra sarfedeceği kelimelerden anlayabilmiştim.

"Orada değildim seni koruyamadım. Poyraz seni hastaneye götürdüğünü arayıp haber verdiğinde aptal bir toplantıdaydım."

Atlas'ın her an gerilerek artan öfkesi bünyesine zarar verirken onun bu denli kendisine yüklenmesi içimi mutsuzlukla doldurmuştu.

"Yapma lütfen, sana ihtiyacım var." Gözlerimden tekrar akan yaşlar Atlas'ın bakışlarındaki öfkeyi yumuşatıp yerinde yeller estirirken ona doğru uzattığım elimi hızla kavramış ve bedenini yanımdaki sandalyeye bırakmıştı.

Kapının açılmasıyla içeri önce annem arkasından da Derin girmiş benim uyanmış olmama karşın canlanan ifadeleri ağladığımı görmeleriyle düşük bir hal almıştı.

"Sarıkuşum iyi misin?" Annemin bana doğru hızla gelen bedeni boşta olan elimi kavrarken bir eli de yanağımı okşamaya başlamıştı.

Boynumda, bacaklarımda ve biraz da karnımda hissettiğim ağrılar şiddetli olmasa da hafif bir şekilde kendilerini hissettiriyorlardı.

"İyiyim anne sadece çok hafif bir ağrım var." Cümlemle sert bir nefesi gövdesinden salan Atlas yerinde dikleşmiş ve elimi farkında olmadan biraz sıkmıştı.

Annemin bakışları Atlas'a dönmüş ve endişeyle karışık bir ifadeyi yüzüne misafir etmişti.

"Atlas sakin ol pişman olacağın bir şey yapma." Şaşkınlıkla Atlas'a bakmış anneme olumlu bir şekilde salladığı başını seyre dalmıştım.

Kaptan'ımın babasıyla yaşadığı gergin durumlar fazlasıyla aşikardı. Fakat ben uyurken neler olmuştu çok merak ediyordum.

"Azrakuşum nasılsın çok merak ettim seni." Derin'in ağlamaklı çıkan sesine dönmüş ve hemen ardından gözleri dolan ifadesini farketmem içimin parçalanmasına sebep olmuştu.

"İyiyim Derinkuş, Deniz'im iyi olunca daha iyiyim." Bana olumlu anlamda başını sallamış ve hemen ardından annemin yanından biraz eğilip sevecence karnımı okşamıştı.

"Çok güçlüymüş bu bebiş, doktor öyle söyledi."

Derin'in söylediği cümleyle yüzüm mutlulukla canlandı ve gülümseyen ifademle Atlas'a baktım. Gözleri bakışlarıma perçinlenen Atlas aynı samimi gülümsemeyle karşılık verdi hemen ardından saçlarıma yumuşak bir öpücüğü armağan etti.

Kısa bir süre sonra Derin ve annem odadan ayrılmış, onların ardından bir hemşire ve doktor gelip kontrollerimi yapmışlardı. Bebeğim ve benimle ilgili olumlu yorumlarını işitmek benim daha güçlü bir huzurla dolmama sebep olmuştu.

Fakat şuan için her şey yolunda olsa da bir gün müşahede altında kalmama karar verilmişti. Doktorun da odayı terketmesinin hemen ardından Kaptan'ımla yalnız kalmıştık. O yanımda olduğu sürece hiçbir şeyden korkmuyor dünyadaki en güzel güven duygusuyla dolup taşıyordum. Karnımı okşayan ve sevecen bir öpücüğü oraya bırakan Atlas derin bir nefesi bünyesine çekerken hem bebeğimi hem de beni tamamen ruhuna hapsetmek istiyor gibi duruyordu.

Onun yakışıklı çehresini çevreleyen kuzguni siyahı saçlarını alnına düşen kısımlarıyla beraber geriye itmiş, onun kendini kaybetmiş ve anca toparlayabilmiş haline bakakalmıştım.

"Aşkım yanıma gelsene o sandalye çok rahatsızdır." Benim teklifime olumsuzca başını sallamış sonra kafasını hafifçe yüzü bana dönük bir şekilde karnıma yaslamıştı.

"Rahatınız bozulmasın güzelim, bugün sen de kızım da yeterince rahatsız edildiniz zaten."

Onun bu kalıcı bir kızgınlıkla telafuz ettiği cümlesi kalbimin bir el tarafından sıkılmasına ve tekrar geri salınmasına sebep olmuştu.

"Yanımıza gel de bize sarıl." Ona rica eden mavilerimi dikmiş ve yanağını bugün almadığı sakallarının varlıklarıyla beraber okşamıştım.

"Senin varlığın bizi mutlu ediyor aşkım." Cümlemle içi kanlanmış gözleri yumuşayan Atlas sandalyesinden kalkmış ve yatağın diğer tarafından dolanmıştı. Onun yanıma rahatça girebilmesi için yatakta kaydım ve örtüyü içine girmesi için kaldırdım.

Ayakkabılarından ve belindeki kemerden kısa sürede kurtulan Kaptan'ım ona açtığım yerde yerini almıştı. Ona arkamı dönmüş ve sırtımdaki güçlü varlığına ihtiyaç duymuştum. Sırtıma yasladığı güçlü bedeni ve karnımı saran güçlü kollarıyla şuan kendimi tam ve tamam hissediyordum.

Boynumu öperken verdiği sıcak nefesinin yarattığı o eşsiz hissin duygusal bir tasviri yoktu.

Saçlarımı öpen Atlas yüzünü boynuma dayamış ve kokumu derin nefesleriyle beraber bedenine ait kılmaya başlamıştı.

"Çıldırıyordum, deliriyordum. Her şeyi yakıp yıkmak istedim. Senin zarar gördüğünü düşünmek. Bebeğimizin zarar gördüğünü düşünmek. Seni... Seni düşünmek. O his var ya. Adam bile öldürtürdü bana."

*****

Tüm kontrollerimi olduktan sonra hastaneden çıkmış ve dinlenmem için eve doğru yol almaya başlamıştık. Arabada bize eşlik eden annem ve Derin ortamdaki güçlü sessizliği koruyorlar, bu gerginliğe dahil olmuyorlardı.

Hala Nusret Aladağ'ın bana göstermiş olduğu davranışı hazmedemiyor, Nazan Coşkun'un bana gizli bir şekilde kolye hediye etmesine anlam veremiyordum. Onları düşündükçe ellerim karnıma gidiyor ve Deniz'imin varlığını korurcasına onu kavrıyordu. Bebeğimin hayatını riske atan bu durumu sineye çekmeye ve unutmaya niyetim yoktu.

Asla da olmayacaktı.

Karnımı kavrayan ellerimin üstünde hissettiğim elle düşünce silsilelerimden kopmuş ve yanımdaki bu güçlü fakat bir o kadar da yorgun bedene bakmaya başlamıştım. Kaptan'mın elimi kavrayan eli bana güç ve hayat enerjisi aşılarken iyiki yanımda bu adamın varlığı her daim yerini alıyor diye düşünmeden edememiştim.

"Bebişimizin cinsiyeti bir ay sonra belli olurmuş sarıkuşum, belli olur olmaz güzel bir alışverişe çıkalım olur mu?"

Annemin arabadaki gergin havayı dağıtmak için samimi bir istekle sorduğu soru beni de canlandırmış ve gülümseyerek arkamı dönmeme sebep olmuştu.

"Tamam annecim bakalım, ben şimdiden kızıma birkaç şey aldım ama tabi daha net bir alışveriş yaparız artık." Benim cümlemin ardından Derin'in kıkırtısı arabayı doldurmuş ve iki koltuğun arasından kafasını çıkararak konuşmaya başlamıştı.

"Var ya bence erkek olacak, o kız için aldığın kıyafetlerin hepsini de Asrın'la evlendikten sonra bizim kızımıza hediye edeceksin."

Onun bu cümlesiyle annem gülmüş bense sadece gözlerimi devirmiştim, bu Derinkuş kadar her durumdan kendisine pay çıkaran bir insan evladı dahi yoktu.

Atlas benim bu halimi farketmiş ve Derin'e imayla biraz da keyiflice konuşmaya başlamıştı.

"Neden size hediye ediyormuş ki Derin hanım, Azra ikinci çocuğumuz için ayırır o aldıklarını."

Bu sefer gözlerini devirme sırası Derin'e gelmişti.

"Bir tek bu adama laf yetiştiremiyorum ben zaten ya." Bu sefer Derin'in bu haline hepimiz gülmüştük.

Sonunda evimize ulaşmamız ve yalının otoparkına girmemizle içinde olduğumuz arabanın camından farkettiğim kırmızı araba şaşkınlıkla ağzımı açmama sebep olmuştu.

Klasik arabalar fuarında beğendiğim kırmızı renk 1967 model Porche 912 Coupe hemen kapımızın önünde duruyordu. Atlas yolladığım resmi gerçekten ciddiye almış ve arabayı benim için almıştı. Şaşkın bir sırıtmayla baktığım araba beni mutluluktan havaya uçururken bakışlarım Kaptan'ıma kaymış, gülümseyen çehresiyle bana baktığını farketmiştim.

En çok istediğim arabaya karşı verdiğim ilk tepkimi an be an izlemişti.

"Almışsın!" Benim sevinçli haykırışım kulaklarımızı doldururken Atlas bana daha geniş bir gülümsemeyle bakmış ve kafasını olumlu bir şekilde sallamıştı.

"Resmi yollamandan kısa bir süre sonra almak için gerekli yerleri aramıştım."

Mutlulukla ona sırıttım ve üzerimde takılı olan kemeri açıp hiç vakit kaybetmeden boynuna asıldım. Yanaklarını öpüp boynundaki kollarımı daha çok sıkarken "Teşekkür ederim." seslenişlerim kulaklarımızı dolduruyordu. Annemin ve Derin'in verdiğim tepkiye Atlas'la beraber gülmeleri şuanki mutluluğumu paylaşmalarını sağlıyordu.

Her durumda en başta beni düşünen ve beni ön planda tutan bu adama bakışlarımı kaldırdım beni benden alan elalarıyla mavilerimi buluşturdum. Sanki bu gözler bedenimle beraber ruhumu da görüyor ve hissediyordu.

"Hadi arabana bakalım Denizkızım."
Hevesle kafamı sallamış ve sırıtmamı bir kez daha tüm yüzüme yaymıştım.

"Tamam bakalım Kaptan."

*****

Bölümü beğendiyseniz lütfen votelemeyi unutmayın:)

Hikayenin geneli, gelecek bölüm ve bu bölümle ilgili yorum ve tahminlerinizi merakla bekliyorum. ciddikediler hesabımızdaki bir diğer hikaye olan 'Bal Porsuğu' na da bir şans verirseniz sevinirim:)

Continue Reading

You'll Also Like

836K 16.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
332K 19.3K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...
5.5M 293K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
1.7M 54.7K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...