lonely fish

By yinzyy

65.1K 9.9K 2.4K

O okyanusta kaybolmuş yalnız bir balıkken benim onu kurtarabileceğimi düşünüyor. More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
11
12
13
14
15
16

10

3.7K 587 158
By yinzyy

Babam şehir dışında çalıştığından ve annem de tam anlamıyla bir iş kadını olduğundan Haneul'un aile sevgisini tam hissedemediğine ama çok zeki bir kız olduğuna dair ilkokul öğretmeniyle konuşuyorum. Daha doğrusu beni okula o çağırıyor.

Söylediği şeyler, gerçekleri daha iyi kavrayabilmemi sağlıyor. Haneul sadece akşamları birkaç saatliğine beni ve annemi görüyor. Hatta bazenleri annem eve geldiğinde Haneul çoktan uyumuş oluyor.
Babamla yaptığımız görüntülü görüşmeler elbette yetersiz. Haneul'un öğretmeni söylediği her şeyde haklı. Bir çocuğun sevgiyi en çok hissetmesi gereken zamanlarda, onun yanında olmayışımız çok kötü.

Ben de bu yüzden ertesi gün için bir karar alıyorum. Haneul'u Chanyeol ile tanıştıracağım. Onu seveceğinden eminim. Birlikte yemek yeriz, sohbet ederiz belki film bile izleriz. Tüm bunları yaparken Haneul'un tebessümünü izleyebilmeyi istiyorum.

Cuma günü öğle arasında Chanyeol ile kaçıyoruz. Chanyeol Jeongyeon ile kısa bir konuşma yapıyor ilk,sonrasındaysa koşarak merdivenleri iniyoruz, sanki birisi bizi durdurabilecekmiş ve aksiyon filmindeymişiz gibi. Jeongyeon arkamızdan deliler diye bağırıyor gülerek.

Sehun ve Jongdae ile olan mesaj grubumuza mesaj atıp, durumu bildirmeyi unutmuyorum. İkisi de birer emoji atıyor.

Bir süre sonra lunaparktayız çünkü aklıma gidebileceğimiz başka bir yer gelmiyor. Zaten hep öyledir değil mi?
Söz konusu çocuklar olduğunda, ya sıkıcı bir alışveriş merkezine gidilir ya da bir lunaparka.

Haneul ile Chanyeol tahmin ettiğim gibi çok iyi anlaşıyorlar. Aralarında geçen konuşmaları takip bile edemiyorum. Kız kardeşimi ilk defa bu şekilde gülüyorken görmek beni şaşkına çeviriyor. Patlamış mısır yiyoruz, dönme dolaba biniyoruz, sonra Chanyeol'un, kucağına oturmuş Haneul ile çarpışan arabalara binişini izliyorum. Kız kardeşimle benden daha iyi anlaşıyor olmasına ağlamalı mıyım bilmiyorum.

Sonunda süre dolduğunda ve neon yeşili arabadan kahkahalarla inip yanıma geldiklerinde başka şeyler keşfetmek için yürümeye başlıyoruz.
Chanyeol pamuk şeker satan birinden pamuk şeker alıp, Haneul'a veriyor ve ardından onu sırtına alıyor.
Birkaç adım önümde yürüyorlar.

Telefonum çaldığında ve arayan annem, önemli sunum dosyasını evde unuttuğunu söylediğinde enerjim sıfırlanıyor. Suratım asılıyor. Mutsuzum. Anneme dosyayı şirketine getireceğimi söylüyorum. Acele etmeyi unutmamı fısıldıyor ve kapatıyor.
Telefonumun çatlak cam ekranını hayal kırıklıkları ile süzüyorken Chanyeol arkasına dönüp bana bakıyor.

"Bir şey mi oldu?" diye soruyor suratsız ifademe kaşlarını kaldırarak. Endişeli. Ben de öyleyim.

"Annem aradı. Dosyasını evde unutmuş. Üzgünüm, eve dönmek zorundayız. Dosyayı anneme götürmeliyim."

Haneul ağzına tıkıştırdığı pembe pamuk şekeri ile öylece kalakalıyor.
Gözleri kocaman açılıyor.
Ağlamak üzere olduğunu dolmuş gözlerinden anlıyorum. Dudağını sarkıtıyor. Mor pileli elbisesinin kumaşını sıkıyor, şekerli ve büyük ihtimal yapış yapış eliyle.

"Daha yeni geldik!" diye bağırıyor.
Haklı olduğunu biliyorum ama elimden hiçbir şey gelmiyor.

🌸

Metrobüsteyim.
Chanyeol, Haneul ile evde kalabileceğini söylediğinden beri kendime gelmem zaman alıyor.
Kaşlarını sakince indirip, sorun olmadığını söylerkenki ses tonu kulaklarımda. Bir an önce dosyayı anneme vermek, eve dönmek ve Chanyeol ile Haneul'a katılmak istiyorum.

Tüm planlarımın bozulmuş olması elbette beni sinir ediyor ama Haneul mutlu olacaksa önemi yok.
Çünkü Chanyeol, Haneul ile evde kalıp zaman geçirebileceğini söylediğindeki sevinç çığlıkları kayda değer.

Sensörlü cam kapılardan giriş, annemi buluş ve dosyayı veriş ile şirketten çıkıp tekrar metrobüse biniş hızlı oluyor. Takım elbiseli sıkıcı iş adamlarından resmen koşaradım uzaklaşıyorum.
Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor zaman. Nedense çok heyecanlı hissediyorum.

Sonunda beş katlı apartman dairemizin kapısını açıyorken hava kararmak üzere. Gökyüzü koyu maviye bürünmeye hazır. Koyu siyah birazdan maviyi de silip atacak.

Eve girdiğimde ışığı yanan tek odanın Haneul'un odası olduğunu görüyorum.
Sarı ışık gözüme çarpıyor.

Sanki kimse geldiğimi fark etmemiş gibi ve nedenini bilmediğim bir şekilde sessizce oraya doğru adımlıyorum.
Bacaklarım ağrıyor.

Haneul'un yanındaki oda,benim odam ve Haneul benim yatağımda kıvrılmış uyuyor. Haneul'un odasındaysa Chanyeol var. Sırtını pembe duvara yaslamış yerde oturuyor. Tren vagonlarını raylarında hareket ettiriyor ve bunu öyle usulca yapıyor ki tüm gün onu izleyebilirim.
Halının üzeri bir sürü şeyle kaplı.
Barbie bebekler, peluş ayıcıklar, kolyeler, minyon çizgi film karakterleri, annemin Haneul çok ısrar ettiği için aldığı ojeler... Oda rengarenk.

Yatağın üstünde el işi kağıtları, iki makas ve birkaç origamik kuş ile gemi var. Boyama kitabı açık bir şekilde duruyor. Pastel boyalar dağılmış bir şekilde Haneul'un masasının üzerinde.
Yerde içi boş bir pizza kutusu ile iki cam bardak duruyor. Karışıklığı sevmeyen Park Chanyeol ise tüm bunların arasında.

Kapının kenarında öylece ona bakıyor olduğumu önemsemeden diğer vagonları da birer birer diziyor.

Oyuncaklara basmamaya dikkat edip ve mavi oyuncak sepetini kenara itikleyip Chanyeol'un yanına oturuyorum. İşte o sırada gözünün altındaki ve alnındaki etiketleri, simleri ve pulları görüyorum.
Sağ gözünün altında üç tane yıldız pulu var. Renkleri mavi, kırmızı ve sarı. Gümüş simler gelişi güzel yanaklarına serpiştirilmiş. Alnında kalp ve gökkuşağı temalı minik etiketler var.
Saçının moru ve kırmızısı akmaya, arkasında kahverengiye yakın bir sarı bırakmaya başlamış. Renkleri solmuş ama böyle bile muhteşem. Vagonları dizen sağ elinin parmaklarına gri, mor, simli yeşil, sarı ve şeftali renginde ojeler sürülmüş.

Sonunda, en sonunda kafasını kaldırıp bana, gözlerimin içine bakıyor.
Ulaşamayacağım ve asla gidemeyeceğim yerlere gitmişim gibi kalbim hızlıca atmaya başlıyor.

"Haneul yoruldu ve uyumak istedi," diyor. "Ben de senin gelmeni bekledim."

Hafif bir tebessümle bakıyorum.
Üzerindeki kırmızı-krem çizgili tişörtünün kol kısmındaki kola lekesine bakıyorum. Çillerine. Yıldızlarına.
Aralanmış dudaklarına...

"Geldim," diyorum her nedense. Ne dediğimin, ne yaptığımın farkında değilim. Sarhoşmuşum gibi hissediyorum. Chanyeol başımı döndürüyor.

"Dağınıklık için özür dilerim," diye fısıldıyor ve bu, sonu gözükmeyen koca bir kara deliğin içine doğru süzülüyormuşum gibi hissetmemi sağlıyor.

Bir zaman sonra alınlarımız birbirine değiyor. Minik elektrik akımlarını damarlarımda ve kalbimde hissediyorum bu sefer. Bu duygunun adı her neyse daha önce asla yaşamadığım bir duygu.
Midem çalkalanıyor, açlıktan mı emin değilim. Başım dönüyor. Nefes alırken zorlanıyormuşum gibi geliyor.

Chanyeol ile parmaklarımız küçük hareketlerle birbirine dolanıyor.
Kahverengi irislerinde dolaşan arıları görüyorum. Çiçekleri. Onların aşkını izliyorum.

"Geç oldu, gitmeliyim," diyor.
Öyle de yapıyor. Kapıda onu yolcu ederken ikimizde garibiz. Az önce neler yaşandığına dair hiçbir fikrimiz yok gibi.

Bunu asla unutmayacağımı biliyorum. Birlikte eğleneceğimizi planlamışken hepsinin bozuluşunu ama gün sonunda yine mutlu oluşumu asla unutmayacağım.

Son olarak ona teşekkür ederken, koridordaki florasan lambanın altında, bir tebessümle asıl kendisinin teşekkür ettiğini söylüyor.

Yıldızlı ve parlak, morlu ve kırmızılı adam gidiveriyor sonra. Ayrılış biraz zor. Onu tekrar göreceğimi bile bile zor hem de.
Sokakta büyük ihtimal onu görenler biraz garip bakacaklar ama o, bunu sorun etmiyor gibi görünüyor. Chanyeol aklımı başımdan alıp kayboluyor o akşam.

Kapıyı kapatıp içeri giriyorum.
Haneul'un odasınının birazını toplayıp, sıkıldığımda onun yanına gidiyorum.
Yanına uzandığımda gözlerini aralıyor.
Uykulu bir şekilde bir şeyler söylüyor ama anlamıyorum.

"İyi birisi," diyor ben hiçbir şey demeden çünkü biliyor ki ona Chanyeol'un nasıl biri olduğunu ileride soracağım.

"Biraz garip konuşuyor ama Sehun ve Jongdae'nin aksine komik ve eğlenceli,"

Biliyorum.

"Güzel masal anlatıyor ve resim çiziyor," diye fısıldıyor. "Bana bir sürü şey öğretti."

Alnındaki saçları arkaya doğru tarıyorum ve yanağına sulu bir öpücük bırakıyorum.
"Tatlı rüyalar," diyorum ve yatağımın başındaki ayaklı lambayı kapıyorum.

Ardından geç saatlerde annem odama girip üstümüzü örtmeden çok öncesinde uyuyoruz.
O gece, kardeşimle ilk defa birlikte uyuyorum ve tüm bu olanların Chanyeol sayesinde olduğunu biliyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 458 23
markhyuck soulmate au | Donghyuck pov başlama tarihi: 02.04.23 bitirme tarihi: 31.05.24
3K 451 10
"Ben kötü biri değilim, sadece bazı yanlışlarım oldu. Hepsi bu." •TaeSeok•
25.3K 1.6K 30
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
5.4M 202K 74
Yanlışlıkla bi askere mesaj atarsan ne mi olur??? Görelimmm..