Denizkızı (Tamamlandı)

By ciddikediler

2.8M 123K 9.6K

Romantizm #3 "Sen de gözlerine bir deniz hapsetmişsin sanki. Denizden uzak kalmaya dayanamayan ben, bu gözler... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Tanıtım 2
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - Final
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2

Bölüm 35

42.2K 2.3K 332
By ciddikediler

Medya;1967 Porsche 912 Coupe
Bölüm müziği;Adele - Rolling In The Deep

Herkese yeniden merhaba yeni bölümle tekrar karşınızdayım. Bu bölümü yazmak için biraz vakit harcadım. Çünkü sizlere iyi bir bölüm sunmak istiyordum. Hikayemin esas kurgularının içine çetrefilli bir giriş yapmak beni her ne kadar kurgu belirli olsa da bir yavaşlığa sürükledi. Umarım  beni mazur görür ve yeni bölümü beğenirsiniz. Lütfen yorum ve beğenilerinizi ifade etmekten çekinmeyin. Hayalet okuyucularım lütfen o tatlı yıldıza basın, basın ki ben de yeni bölümü daha hızlı yazmam gerektiğini anlayabileyim:)
Lafı daha fazla uzatmadan sizleri yeni bölüme alıyor ve keyifli okumalar diliyorum:)

*****

Sabah güneşinin ilk ışıklarıyla uyanmış ve yanımdaki ruhumu, bedenimi, tüm benliğimi esir alan adamın varlığıyla canlılık bulmuştum. Bu adam ruhumu besleyen onu var eden yegane şeydi. Benim tüm varlığım ve kalbim bu adamın dokunuşlarında, sözlerinde, ruhundaydı.

En güzel iyiki'm yine yanımdaydı.

Onun uyanmasından önce uyandığım her zamanki gibi yanına daha fazla sokuldum, kuzguni siyah saçlarının çevrelediği sert çehresini ve yakışıklı hatlarını inceledim.
Kızımız acaba babasıyla hangi benzerlikleri taşıyacaktı? Aklımdan geçen düşünceyle sırıtmadan yapamamıştım. Kızım isterse tüm özelliklerini babasından alabilirdi, hayranlıkla izlediğim bu adamın küçük bir kopyası beni ziyadesiyle mutlu ederdi.

Hep kız diyordum ve istiyordum ama bir oğlan çocuğu da en az kız çocuğu kadar mutlu ederdi beni. Yeter ki sağlıklı olsunlardı.

Bu adama vereceğim çocukların onun en çok hakettiği güzel aile kavramının bir yansıması olmasını istiyordum.

Atlas'ın aşkında ve çocuklarımızın varlığında sonsuza kadar onlara ait ve onlarla birlikte yaşamak düşüncesi gibisi yoktu.

Tam o sırada karnımda hissettiğim kıpırtıyla bebeğimizin benim iç sesimi hissettiğini düşünmüştüm. Annesinin onu şimdiden ne kadar çok sevdiğini biliyor gibiydi.

Başucumuzdaki saate bakmamla saatin sabahın yedisi olduğunu farketmiştim. Atlas yarım saat sonra kalkacak ve hazırlanıp işe gidecekti, her ne kadar biraz daha uyumasını istesem de aşırı derecede kabaran hormonlarım ve bu adama duyduğum aşkla onu ıslak öpücüklerimle uyandırmaya karar vermiştim.

Dudaklarım yüzünün her bir zerresinde derin yankılarını bulurken temas eden tenlerimiz şimdiden aramızdaki kıpırtıların baş göstermesine sebep olmuştu.

Yüzünde beliren can alıcı gülümsemesi ve belimi sımsıkı sarıp bedenimi kendine çeken kollarıyla Kaptan'ımın sonunda uyandığını anlayabilmiştim.

Hiç vakit kaybetmeden yapıştığım dudakları aramızdaki dürtü ve duyuların yarattığı etkiyle daha ilk andan derinleşmeye başlamış bizim birbirimizde kaybolmamıza sebep olmuştu.

Öpüşmemizin arasında dudaklarını az da olsa çeken Atlas ela bakışlarını mavilerime dikmiş ve hemen ardından üstümdeki yerini almıştı. Bacaklarımı açıp onu ait olduğu yere alırken sürtünen bedenlerimiz neredeyse aklımızı başımızdan alacak kadar güçlü bir duyuyla doluydu.

"Bu nasıl güzel bir uyandırılma şekli."

Atlas'ın keyifli ifadesine ve arzudan koyulaşmış elalarına bakarken mutlulukla sırıtmış önce burnuna sonra da dudaklarına öpücüklerimi bırakmıştım.

"Seni neredeyse on dakikadır izliyordum ve daha fazla dayanamadım Kaptan."

Bedeni bedenimi saran Kaptan'ım sağ elini karnıma getirmiş ve bebeğimizi okşamaya başlamıştı. Her daim sert ve tutkulu olan bu adamın bu denli yumuşamış olması tamamen Deniz'imizle alakalıydı.

Bakışlarını mavilerime diken Atlas bana daha da çok yaklaşmış sadece göbek kısmımda biraz boşluk bırakmaya çalışmıştı.

"Deniz'imiz belki bu saatte uyuyordur Denizkızım acaba kızımızı rahatsız etmesek mi?"

Onun her şeyden önce kızını öncelikli tutan ifadesine kıskanç bir bakış atmış ve sinirle kaşlarımı çatmıştım.

"Ya artık cidden kıskanıyorum ama. Deniz doğduktan sonra sen sırf onunla ilgilenirsin, beni gözün görmez bile."

Bu sözüme hoş tınılı sesiyle gür bir kahkaha atmış bedenini bedenime tekrar bu sefer biraz daha etkili bir şekilde bastırmıştı.

"Beni kendi kızından bile kıskanacak kadar çok mu seviyorsun Denizkızım?" Atlas'ın sorusuna dikkat kesilerek karşımdaki bu yakışıklı çehreyi ve aşık olduğum adamı incelemiş onun ve aşkının karşıma çıkan en büyük talihim olduğunu farketmiştim.

"Sen en büyük ve en güzel talihimsin Kaptan."

Cümlemin dudaklarımdan salınmasının hemen ardından Atlas bana bakışlarının her haresinden mavilerime perçinlenen aşkla bakmış ve cümlemin devamını getirmemde cesaret vermişti.

"Seni her şeyden ve herkesten kıskandığım doğru. Kıskanıyorum ve kıskanmaya da devam edeceğim ama sanırım seni paylaşabileceğim tek varlıklar, çocuklarımızın varlıkları olacak."

Cümlelerimin hemen ardından sağ eli yanağımı kavrayan ve okşayan Atlas parıldayan bakışlarıyla yüzümün her santimini ayrı ayrı incelemiş, sonrasında tüm ruhumu benliğine esir alan o kelimeleri dudaklarından salmıştı.

"O kadar eşsiz bir güzellikte ve öylesine güzel bir kalbe sahipsin ki. Hiçbir kadına güvenmez denen bir adamı ve aile kavramını hayal dahi etmeyen bir zorbayı kendine bağladığın gibi, hayata da bağlamayı başarabilen eşi benzer olmayan bir şeysin sen."

Savurduğu kelimelerin kurulup cümle oldukları, anlamlı bir varoluşluk kazandıkları hallerini hissederken bu adamı da gerçek anlamda hissedebiliyordum.

Birbirine geçen dudaklarımız ve temas eden sıcak nefeslerimizle kısa sürede bedenimi güçlü bedeniyle örtmüş ait olduğu yerde varlığıyla bir bütün olmuştu.

*****

İstanbul'un en gözde galerilerinden birinde sergilenecek olan klasik arabalar için akşamüstüne doğru hazırlanmaya başlamıştım. Atlas iş çıkışı geç kalmaz ise yetişecek, biz de Nusret babayla orada beraber vakit geçirecektik. Tabi bir de Poyraz'la.

Uzun zamandır görmediğim Poyraz'ın dostluğunu ve sohbetlerini gerçek anlamda özlediğimi farketmiştim. Poyraz'ın yaşam enerjisi ve umursamazlığı bu hayatta ulaşmak isteyip de ulaşamadığım veya ulaşmakta zorlandığım harika ötesi duygulardı. Fakat hiçbir zaman da onun gibi olamayacağımı biliyordum, en azından onun etrafına yaydığı güzel enerjiden nasibini almak bile bir lütuftu.

Atlas Poyraz'la olan arkadaşlığımıza artık pek bir şey demese de içten içe kıskandığını ve rahatsız olduğunu biliyordum fakat zamanla o da alışacak belki de Poyraz'ı sevenler kervanına katılacaktı.

Tabi sergiye Poyraz'la değil babasıyla gitmem konusunda verdiği direktif bu sevginin biraz gecikeceği yönündeydi.

Hazırlanırken üzerime dar kesim kadife diz altı bir elbise giymiştim. Siyah elbise kışa uygun uzun kolluydu, yakası v gelen bu elbisenin çok hafif bir göğüs dekoltesi vardı. Altına da siyah bantlı nubuk stilettolar giymiştim.

Şuan kombinimdeki tek eksik parça tamamlayıcı bir aksesuar, bir renkti. Maldivler'deki balayımızdan aldığımız takılar arasında canlı renk kolyelerin üzerilerinde gezdirdiğim gözlerim o gün karşılaşmış olduğum cana yakın kadının vermiş olduğu mavi taşlı kolyede duraklamıştı. Elime aldığım kolye ışıltısı ve şıklığıyla bana göz kırparken şuanki kombinime ne kadar uyduğunu düşünmeden edememiştim. Hatırladığım bir diğer nokta ise kadının tanıdık siması ve evliliğim için yapmış olduğu içten dilekleriydi.

Ben kolyeye dalmış bir şekilde eşsiz balayımı hayal ederken telefonum çalmış ve baktığım telefon ekranında da Nusret Baba yazısını görmem bir olmuştu.

"Efendim babacım?" Hiç bekletmeden açtığım telefon karşı tarafta keyifli bir sesin kulaklarıma dolmasına sebep olmuştu.

"Kızım ben geldim kapının önünde arabada bekliyorum, hazırsan inmeyeyim hiç." Yaşlı adamı bekletmemek ve yormamak için hemen acele bir şekilde konuşmaya başladım.

"Hemen beş dakikaya geliyorum babacım, hiç inme."

Kısa sürede kolyeyi takmış ve boynuma doladığım atkı ve giydiğim siyah kalın kaşe kabanla da İstanbul'un bu dönem geçirdiği çetrefilli kıştan biraz olsun kendimi korumaya çalışmıştım.

Ama her şeyden önce karnımdaki Deniz'imin varlığını düşünüyordum.

Tam beş dakika sonra yalımızın kapısından çıkmış ve beni geçiren, yorulmamam için de telkinlerde bulunan Zehra ablaya veda etmiştim. Fakat o ilgi alakasını bırakmamış arabaya kadar konuşmaya devam etmişti.

"Bak Azra kızım dikkatli ol, stresten uzak dur. Nusret Bey ve Atlas Bey olmadan hiçbir yere ayrılma. Bak topuklu da giymişsin yanına düz taban bir ayakkabı da alsaydın, Allah korusun dikkat et kendine."

Zehra ablanın panik ve bir yandan Atlas'ın verdiği direktiflerin yankısını taşıyan cümlelerine sesli bir kahkaha atmış ve ona olumluca başımı sallamıştım.

"Ablacım tamam merak etme sen. Hem yedek ayakkabı da aldım çantama, hiç korkma tamam mı?" Bana sevecen bir şekilde gülümsemiş ve yanağımı okşamıştı. Bu kadının verdiği anne sevgisine ve yansıttığı samimi yakınlığa bayılıyordum.

Arabaya binmemle bana gülen gözlerle bakan Nusret babam hemen elimi tuttu ve yanaklarımdan öptü.

"Güzel gelinim benim bugün nasılsın? Torunum nasıl?"
Biz sohbet ederken içinde olduğumuz siyah Mercedes de harekete geçmiş, bizi gideceğimiz yere götürmenin telaşına düşmüştü.

"İyiyim babacım torunun da gayet iyi. Hatta o kadar iyi ki babasının şimdiden onu benden üstün tutmasının mutluluğunu yaşıyor."

Nusret babam sesli bir kahkaha atmış ve hemen ardından gür sesiyle konuşmaya başlamıştı.

"Hayta bir de yıllardır ben aile istemiyorum çocuk istemiyorum der dururdu. Şimdi ki hareketlerine de bak. Beni şaşırtıyor."

Ona sırıtarak başımı olumlu anlamda sallamış ve hemen ardından "Beni de." demeyi ihmal etmemiştim.

*****

Klasik arabaların büyüsünde kaybolmuş ve diğer arabalara nazaran bünyelerinde var ettikleri ruhla çok başka hissetmiştim. Gerçekten klasik araba bir tutkuydu ve o tutkuya erişen kişi bir daha hiçbir arabada bu tadı alamıyordu.

Fuardaki en dikkatimi çeken araba kırmızı renkteki 1967 model Porche 912 Coupe idi. Arabanın etrafında yaklaşık üç tur atmış ve dördüncü turu da atmak için hazır bekliyordum. Benim bu halimi farkeden Poyraz sesli bir kahkaha atmış ve hemen ardından keyifli sesini kulaklarımıza doldurmuştu.

"Güzel surat yerinde olsam arabanın resmini çeker Atlas'a gönderirdim." Bu sefer keyifle sırıtma sırası bana geçmiş ve Poyraz'ın muzır mavilerine bakışlarımı dikmiştim.

"Gönderdim bile." Kurduğum iki kelimelik ifadeye tekrar gür bir kahkahayı bedeninden salmış ve başını olumluca sallamıştı, bu sefer kahkahasına ben de katılmıştım.

"Evlilik hayatı nasıl gidiyor? Bakıyorum karnın iyice belirginleşmiş." Onun karnıma gülümseyerek bakmasıyla kurduğu bu cümle benim de karnıma bakmama ve elimin gayriihtiyari Deniz'imin varlığına yerleşmesine sebep olmuştu.

"Evet kızım günden güne büyüyor."
Bana kaşlarını kaldırarak bakan Poyraz tekrar samimi bir gülümsemeyi ifadesine armağan etmeden yapamamıştı.

"Cinsiyeti belli oldu mu ki? Tahminen üç  aylık falan değil mi?" Onun benim hamileliğimin süresini bilmesine oldukça şaşırmış ve dost olarak gördüğüm bu adamın samimi pırıltılı mavilerine bakışlarımı dikmiştim.

"Üç buçuk aylık. Daha belli değil ama Deniz'im bence kız olacak." Bana bilmiş bir şekilde gülümsemiş ve anlayışlı sesini kulaklarımıza doldurmuştu.

"O adam gerçekten bir deniz manyağı değil mi?" Onun bu ifadesine kıkırdamış ve hak verircesine başımı sallamıştım.

"Evet öyle hatta ikinci çocuğumuzun adına bile karar verdi Okyanus olacakmış." Bana sırıtarak bakan Poyraz muzır bakışlarını canlandırmış ve imalı bir şeyler söylemeye hazırlanmıştı.

"Bu göl, nehir ve akarsu diye gidecek sanırım." Kötü esprisine sadece gözlerimi devirebilmiştim.

"Poyraz bir insan hiç değişmez mi Allah aşkına? Hala aynı kötü espriler."

Benim cümlelerime tekrar gülmüş bakışlarını karşı tarafına doğru dikmişti. Fakat bakışlarını diktiği noktada çatılan kaşları baktığı yöne merakla bakmama sebep olmuştu.

Baktığı yerde görüş açıma giren Nusret babam bizi süzdüğü farklı bakışlarla, özellikle o bakışlara eklenen çatık kaşlarla aramızdaki bu durumdan duyduğu rahatsızlığı bize kanıtlıyor gibiydi. Nusret babanın da en az oğlu kadar bu bir erkekle dost olma konularına karşı olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Sanırım oğlu gibi arkadaşlık durumlarından rahatsız oluyor."

İçimi kaplayan huzursuzluk ve sıkıntı şuan yaşadığım mutlu anıma gölge düşürüyor, neden her defasında insanlar tarafından strese maruz kaldığımı anlayamıyordum. Şimdi sohbet etmekten başka biz burada Poyraz'la ne yapıyorduk ki? Arkadaşlığımız seviyeli bir şekilde seyrini korurken bütün kadınları o unutamadıkları kadına benzetmek en azından şüphe duymak zorundalar mıydı?

Atlas bu şüphesini aşmış bana ne çok güvendiğini defalarca dile getirmişti. Fakat şimdi Nusret babanın bu tavrının ne olduğunu anlayamamıştım.

"Sanırım geçmişlerinde unutamadıkları bir durumdan kaynaklı güzel surat." Poyraz'ın kurduğu cümleyle Aladağ ailesinin en çetrefilli konusunu bildiğini anlamıştım.

"Ne yazık ki."

Benim dışarı bıraktığım hayıflanma kelimelerime kafasını sallamış ve hemen ardından konuşmaya başlamıştı.

"Şimdi bir de Nazan Coşkun ailesiyle beraber Türkiye'ye dönmüş burada yüksek bütçeli bir iş yapmak için hazırlanıyorlarmış. Sinirleri iyice gerilmiştir kesin."

Poyraz'ın kurduğu cümleyle şaşkınlıkla ona dönmüş merakla gözlerindeki hareleri arşınlamaya başlamıştım.

"Ne dedin sen?" Benim işittiklerime duyduğum şaşkınlık Poyraz'ı da fazlasıyla şaşırtmıştı.

"Bilmiyorum deme." Kafamı olumsuzca sallamış dilimden sözcüklerin çıkıp yankı bulmasına sebep olamamıştım.

"Ya resmen Atlas Aladağ, Serhat Coşkun'a savaş açtı. Bu piyasada onu var etmemek için aklına gelebilecek her alanda adama ambargo koydu. Böyle bir şeyi nasıl bilmezsin?" Duyduklarım bir başka şoku daha zihnime misafir ederken Atlas'ın Tarık denilen çalışanıyla yaptığı yoğun telefon görüşmeleri ve engellenmek istenen ihale muhabbetlerinin sebebi anlaşılmıştı.

"Hiçbir şey anlatmıyor ki. Annesiyle olan durumu bile bana yeni itiraf edebildi. Atlas bu konuda inanılmaz hassas ve ben onun canını daha fazla yakmak istemiyorum. Bu yüzden bu meseleleri açmıyorum."

Bana anlayışla kafasını sallayan Poyraz hemen ardından Atlas'a duyduğu yoğun olumlu duyguları dudaklarından salmıştı.

"Hak vermemek elde değil güzel surat."

Bedenimi aniden tesiri altına alan sıcak ve stresle yerimde birkaç adım gerilemiş, yanaklarımı basan sıcağı engellemek için lavaboya gitme ihtiyacı hissetmiştim.

"Poyraz ben bir lavaboya gidiyorum, hemen gelirim."

Benim tam da cümleyi kurduğum sırada bir arkadaşı yanına gelen Poyraz anlayışla kafasını sallamış, tanıdığıyla sohbet etmeye başlamıştı.

Bedenim duyduklarımın yükünü zar zor taşırken bir an önce soğuk bir su ile ellerimi ve yüzümü yıkamak, biraz olsun kendime gelmek istiyordum. Atlas'ın verdiği mücadelenin ona ruhsal olarak ne denli zarar vereceği gerçeği beni fazlasıyla geriyor ve derin bir buhrana sürüklüyordu.

Tuvaletlere giden holde ilerlerken arkamdan işittiğim hızlı adım sesleri merakla arkama dönmeme sebep olmuştu.

Karşımda kaşları çatık çehresi kızgınlıkla çarpılmış bir Nusret Aladağ duruyor, her an gür sesini kulaklarıma doldurmak için hazırolda bekliyordu.

Duymayı beklediğim şey Poyraz'la kurduğum arkadaşlık ve beraber uzunca bir sohbet edişimiz konusunda maval okumasıydı. Fakat duyduğum cümlenin başkalığı ve beklenmezliğiyle bir şaşkınlığın tüm bedenimi ele geçirdiğini hissetmiştim.

"Sen o haysiyetsiz kadınla mı görüşüyorsun!" Kulaklarımda yankılanan gür ses ve soru, yüzümün şaşkınlıkla çarpılmasına nutkum tutulmuş bir şekilde Nusret babaya bakmama sebep olmuştu.

"Efendim?" Ağzımdan çıkan titrek ve şaşkın bu tek kelimelik ifade şuan yaşadığım gerginliğin beklenmedikliğini yansıtıyordu.

"O ahlaksızla mı görüşüyorsun sen! Bu kolyeyi, annesinin en değerli mücevherini ne zaman verdi sana!"

Elim gayri ihtiyari duyduklarımın etkisiyle boynumdaki mavi taşlarla bezeli kolyeye gitmiş, gözlerim yuvalarından fırlamış bir halde Nusret babaya bakmaya başlamıştım.

Maldivlerdeki takıcıda karşılaştığım o kadın.

O tanıdık simaya sahip kadın.

Atlas'ın annesi miydi?

Yaşadığım şokun etkisiyle bacaklarım titremiş ve topuklularımın üstünde birkaç adım gerilemiştim.

"Ben... Ben bilmeden... Onu tanımıyorum ben." Kurduğum kelimeler kesik kesik yankılarını bulup dudaklarımdan sökülürlerken beynimden akan kaynar sular tüm bedenimi etkisi altına almış şiddetli bir sarsıntıyı bana armağan etmişti.

Bedenimin durdurulamaz bir şekilde zangır zangır titrediğini hissediyordum.

Boynumda hissettiğim sert bir el hareketi kolyeyi sertçe alıp olduğu yerden sökerken bedenim öne doğru ilerlemiş boynumda hissettiğim acı tüm bedenimi etkisi altına almıştı.

Boynumdan kopup zemine karışan kolye parçaları elimin boynuma gitmesine ve oranın acısını almak için fırsat kollamasını sağlamış, bedenimin yaşadığı sarsıntı dizlerimin üstüne kapaklanmama sebep olmuştu.

Kulaklarım uğuldarken ve boynum yanarken hissettiğim bir başka acı da karnımdan gelmiş, Deniz'ime muhtaçlıkla sarılmama sebep olmuştu.

"Ne yapıyorsun manyak herif! Azra! İyi misin!" Poyraz'ın duyduğum haykırış sesleri ve yanımda hissettiğim sert gövdesiyle ona yaslanmış bedenimdeki acılarla baş etmek için ondan güç almaya çalışmıştım.

O bedenimi kollarıyla sararken bir yandan da Nusret Aladağ'a nefret dolu bağırmalarını dudaklarından salıyordu.

"Hamile kıza ne yapıyorsun sen şerefsiz! Torununu taşıdığının farkında mısın!"

Duyduğum cümlelerin yankısını zihnimdeki en derin odacıklarda bulurken bakışlarımı zeminden kaldıramıyor, kararan gözlerimin vazgeçmişliğine engel olamıyordum.

Duyduğum son şey kendi sesim, hissettiğim son şey bebeğimin can çekişiydi.

"Deniz."

*****

Bölümü beğendiyseniz lütfen votelemeyi unutmayınız, hikayenin geneli, gelecek bölüm ve bu bölümle ilgili tahmin ve yorumlarınızı merakla bekliyorum:)

ciddikediler hesabımızdaki bir diğer hikaye olan Bal Porsuğu'na da bir şans verirseniz çok sevinirim:)

Continue Reading

You'll Also Like

86K 1.9K 40
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
191K 10.3K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
1.3M 56.8K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...