DREAMCATCHER II MARVEL [TONY...

By illiyria

21.7K 1.5K 2.4K

Rüyanın gerçekle kesiştiği yerde mi senin sırrın, yoksa korkun kabusa dönüştüğünde kaçabilmek mi marifetin? G... More

Tanıtım
DREAMCATCHER- KARAKTERLER
BÖLÜM 1:YARIM KALAN RÜYALAR
BÖLÜM 2:BASİT KARARLAR, BASİT MUTLULUKLAR
BÖLÜM 3:AİLE
BÖLÜM 4:SABOTAJ
BÖLÜM 5:ZIRHIN İÇİNDEKİ KAHRAMAN
BÖLÜM 6:SANRILAR
BÖLÜM 7:KAÇINILMAZ KARŞILAŞMA
BÖLÜM 8:KAPILAR
BÖLÜM 9:BU HİKAYENİN SUÇLUSU
BÖLÜM 10:S.L.E.E.P.
BÖLÜM 12:RÜYA GEZER

BÖLÜM 11:GERİ DÖNÜŞ

965 89 205
By illiyria

Loş ışık. Hoş bir sohbetin işareti keyifli gülüşler ve zihne huzur dolu mesajlar yollayan violanın sesi. Muhtemelen herhangi bir yazar Vanessa'nın içinde bulunduğu durumu ancak böylesi bir yanılgıyla betimleyebilirdi. Oysa ki laboratuvarının beyaz parlak ışığını her daim buraya tercih ederdi. Konuşmalar gayet yapay ve gülüşler zorakiydi. Ve violaya gelince, en tiz tonda beyninin en dip noktasına ulaşan bu yaylı çalgıyı parçalamak istiyordu.

Şarabını tekrar doldurmak isteyen şık giyimli garsonu nazik bir gülümseme ile reddetti. Alkol bu işe tahammül etmesini kolaylaştıracak olsa da tüm duyuları en keskin haliyle kalsın istiyordu. Diken üstündeydi. Tereddütleri vardı. Ve seçim yapmak için dar bir zaman dilimine ve mekana sıkıştırılmıştı adeta. Andrew yemek boyunca bir çok kez inisiyatifi ele alıp ona nefes almak için kısa molalar hediye etse de, bir an önce bu işi bitirip evine dönmek için can atıyordu. Daldığı düşüncelerinden adam doğrudan ona seslenince çıkmak zorunda kaldı.

"Şarap hoşunuza gitmedi mi yoksa? Kendi mahzenimden getirttim. Bu gece için özel olarak seçmiştim."

"Hayır, kesinlikle mükemmel bir seçimdi Bay Mallick. Sadece buradan laboratuvara geçmeyi planlıyorum ve çalışırken zihnimin açık olmasını tercih ederim."

Adamı ikna etmek için cümlesinin sonunda tekrar gülümsemek zorunda kalmıştı. Bütün gece bu ifadeyi takınmaktan yüz kaslarının ağrımaya başladığını hissediyordu artık. Yine de görev icabı geldiği bu yemeğin ilgi çekici yanları da yok değildi.

Gideon Mallick oldukça değişik bir karakterdi. Kibar hareketleri kişiliğinin bir parçası mı yoksa durum gereği alınan bir tavır mı emin olamamıştı. Ama yemek boyunca adamın konuya büyük ölçüde hakim olduğunu görmek onu fazlasıyla şaşırtmıştı. Belki de paranoya yapıyordu. Gideon Mallick bu iş için kafası çalışanları desteklemeyi hobi edinmiş, parası ve hayalleri bol iş adamlarından biri de olabilirdi.

Yine de Rossen'in haftalardır sürdürdüğü şüpheli ve ısrarcı tavır gardını indirmesini engelliyordu. Rossen'i babasının arkadaşı ve patronu olarak tanısa da gerçekte onun hakkında ne biliyordu ki! Yıpranan sinirleri onu rahatlamaya davet ederken orta yolu bulup tedbiri elden bırakmamaya karar verdi. Bu yüzden korkuları paranoya olsun ya da olmasın, kontrolü ele alması en akıllıca olanıydı. O tüm bunları hesaplarken adam sabırsızca davranıp ondan önce bu bahsi açtı.

"Bu güzel sohbeti bırakıp iş konuşmak gerçekten çok tatsız olacak ama en azından olumlu bir karar vererek beni mutlu edeceğinizi umuyorum."

Bir anda sinir bozucu viola bile Vanessa'nın cevabını duymak için sesini kesmişti sanki. Masadaki herkes cevabını duymak için ona bakıyordu. Andrew bile. Herkesin tanıdığı o soğuk ukala kadının yine ardına sığınma zamanıydı işte.

"Rossen bundan da bahsetti mi bilemiyorum Bay Mallick. Gerçek şu ki genellikle çoğu insanın kabalık sayabileceği kadar açık sözlüyümdür. O yüzden size karşı da net olacağım. Buraya gelirken proje hakkında hiçbir fikri olmayan, sadece parasıyla duygusal tatmin yaşamak adına bu tür faaliyetlere katkıda bulunan birini bekliyordum. Ama konuya bu kadar hakim olmanız, işin ilerisi için açık fikirli ve heyecanlı oluşunuz açıkçası beni çok etkiledi."

Konuşmanın ortasında sözünü kestiğinde Rossen ondan sürpriz bir çıkış gelir korkusuyla soğuk terler döker gibiydi. Ama Malick muhtemelen iş adamlığının da verdiği tecrübeyle gelecek cevabı anlamıştı.

"Yani bunu olumlu bir cevap olarak kabul edebilirim."

Tabii ki edebilirdi. Ama Vanessa leyhine olacak her fırsatı değerlendirecekti ve bunu şu an şu masada yapması gerektiğinin farkındaydı.

"Yalnız şartlarım var. Dr. Holden ve ben bu projenin başından beri hem fiziksel hem manevi olarak birbirimize destek verdik. Ama itiraf etmeliyim ki bu iş için gereken ilhamı çok önceleri İsviçre'de çalıştığım klinikte aldım. Ayrıca zaman zaman orada elde ettiğimiz veriler yolumuzu belirlememizde bize oldukça yardımcı oldu. Üzerinde çalışmamı istediğiniz genlerin uyandırılma çalışması için de Larsen Clinics'in her türlü paylaşımı çalışmalarımda daha hızlı yol almamı sağlayacaktır."

Konuşmasını yarıda kesip adamın tavrını tarttı. Malick ciddi bir tavırla onu dinliyordu.

"Bunlar halledilmeyecek şeyler değil. Lütfen devam edin Dr. Sanders."

İşlerin en azından şimdilik kendisinin istediği gibi gitmesinin verdiği güvenle aklındakileri dökmeye devam etti.

"Biliyorsunuz sabotajdan sonra düzenimiz oldukça bozuldu. Her şeyi tekrar yoluna koyup S.L.E.E.P konusunda en azından Dr. Holden'in ilerleyebileceği bir planlama yapmak için biraz zamana ihtiyacım var. Ayrıca proje adına önceden planlanmış seminerler, kongre katılımları... v.s. yurt dışı faaliyetleri söz konusu. Ama Andrew'in yardımı ve Larsen Clinics'in işbirliği ile birkaç aya kalmadan Uyanış için iyi bir başlangıç yapabiliriz."

Adam ciddiyetini hiç bozmadan onun gözlerine bakıp tekrarladı.

"Demek Uyanış! Kulağa oldukça hoş geliyor."

"Evet, istediğiniz de tam olarak bu değil miydi Bay Malick? Ne demiştiniz! S.L.E.E.P'in aksine anlamsız kısımdaki genleri uyandırmak."

Malick kutlama için garsona birkaç direktif verirken Rossen bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu tekrarlayıp duruyordu. Malick onun az önceki itirazını yok sayıp ona şampanya dolu kadehi uzattı.

"O zaman kadehlerimizi Uyanış'ın şerefine kaldıralım!"

Andrew ona kaçamak bakışlar atarken kaçışı olmadan girdiği bu yolda artık geri dönüşü olmadığını biliyordu. Belki o yola yıllar önce girmişti, ama onu buralara getiren taşları tek başına dizmediğinden kuşkulanıyordu artık. Daima aklının hizmetinde bir insanken, şu an hissettiği korkuların kölesi olmak ona zor geliyordu. O yüzden rahatlamak için gene aklının sesine ihtiyaç duydu. Ve o ses ona şöyle diyordu.

"Çok bilen ve bir adım önde olan sensin. Yine de oyunu ben kurdum diye aldanma. Rahatlamak gibi bir lüksün yok, asla unutma."

***

Hızla yukarı çıkan asansörün içindeyken saatine bakıp henüz yeterince geç kalmadığına karar verdi. Hem zaten haber vermişti. Üstelik bu sefer makul bir de bahanesi vardı. Serena'yı okuluna bırakıp ancak geri dönebilmişti.

Gözlerini saatinden çekip kızıyla yaptığı son konuşmayı tekrar düşündü. Özgüvensiz biri değildi. Hatta Tony Stark için daha çok özgüvenin bizzat kendisi demek pek de yalan olmazdı. Yine de bu meseleyi konuşup kafasındaki soruların birinin daha eksilmesi onu rahatlatmıştı. Soruları severdi, tabii ki cevaplandığı sürece. Sevmediği, bilmemekti. Bilmediği şey Serena hakkında olunca bu iş daha da can sıkıcı hale gelmişti. Acaba bu baba olmanın getirdiği bir şey mi diye sordu kendi kendine. Kimi zaman endişe kimi zaman da keyif ile yoğrulmuş adını koyamadığı bir his bulutunun içindeydi sanki. Babası da kendi hakkında böyle mi hissetmişti bir zamanlar?

Serena'nın hayatına kısa sürede kattığı şeylerden biri de bu olmuştu. Tony, son zamanlarda kendini hiç ummadığı anlarda babasıyla empati yapar halde ve onu anlamaya çalışırken buluyordu. Önceleri Howard Stark hakkında fikirleri sabitken, şu an kafasında onun hakkında acabalar dolaşıyordu. Yine de hala onu düşünmek, içinde adını net olarak koyamadığı hoşnutsuz bir his bırakmıştı. Birbirlerini anlamak için çok mu geçti acaba? Özellikle de taraflardan birinin uzun süredir hayatta olmadığı düşünülürse...

Her şeye rağmen kızı tarafından kötü biri olarak tanınma ihtimali onu rahatsız etmiş miydi? Olabilirdi. Ama onun asıl canını sıkan Serena'nın yıllar yılı içine düştüğü ruh haliydi. Kızın onun yanında takındığı çekingen ve hata yapmaktan korkar hali artık daha iyi anlıyordu. Hoş işi tatlıya bağlayıp onu keyfi yerinde bir halde bırakmıştı ama yine de bu konuda tereddütleri vardı. Aralarında görünmez bir duvar olsun istemiyordu. Onun kızıyla yaşayacakları, babasıyla kendininki gibi olmayacaktı.

Off... İşte yine olmuştu. Aklı yine dönüp dolaşıp işleri babasıyla karşılaştırmaktan bir türlü vazgeçmiyordu. Bu gerçekten can sıkıcı olmaya başlamıştı. Kendini devamlı babası gibi olmaktan korktuğu bir sınav içinde hissediyordu. Hayır, o Howard Stark değildi. İşin aslı Howard Stark da belki göründüğü gibi değildi. Kendini babası yerine koymak ve onu anlamak arasındaki ince çizgide savrulup duruyordu. Anıların ve hislerin basit şeyleri karmaşıklaştırdığı o anlardan birini daha yaşıyordu.

Kafasındaki bu ucu bucağı gelmeyen sonuçsuz çözümlemeyi asansörün durduğunu belli eden melodik ses bitirdi. Uzun koridoru geçip toplantı salonuna yöneldiğinde açık kapıdan gelen seslerle deminki öngörüsü haklı çıktı. Henüz toplantı başlamamıştı. Kapının girişinde biraz duraksayıp içeriye bakındığında ufaklıklar ve kendisi dışında herkesin orada olduğunu gördü. Küçük örümcek muhtemelen bu yaşta böylesi bir sorumluluk dışında normal hayatının felaketleriyle de- ev ödevleri ve lise trajedileri- uğraşıyordu. Ama Wanda'nın yokluğu için aklına bir sebep gelmedi.

Odadaki herkes en tahmin edilebilir ve sıradan hallerinde takılıyorlardı. Rhodes ve Sam bir köşede, bu yüzyılın askerleri olarak birlikte takılırlarken, gülüşmelerini fark eden Tony Rhodey'in eski bir askerlik hatırasını anlattığını anlayıp bıkkınlıkla göz devirdi. Bu hiç komik değildi. Yine aynı binbaşıya laf sokma konulu gerçekliği şüpheli hikayeyi anlattığına, zırhları üzerine yemin edebilirdi. Yine de ordu denen saçma kurallar yığınının- evet, bu kadar kuralın bir arada olması kadar saçma bir şey yoktu- arasında espri yeteneklerinin bu kadar bile gelişmiş olması büyük bir şanstı.

Diğer tarafa kafasını çevirdiğinde henüz yeşermese de sinirden kızarmaya yüz tutmuş suratıyla bir adet Bruce Banner görüp sırıtmaktan kendini alamadı. Clint ve Nataşa ikilisinin arasına düşen zavallı sırdaşı, tecrübeli 2 ajanın sorularından akıllı hamlelerle sıyrılsa da sabrının sonuna yavaş yavaş geliyordu anlaşılan. Natasha nerede durmasını gerektiğini bilirdi herhalde. Yine de binada yeni bir tadilat yaptırmaya hevesli olmadığından, Bruce'u kurtarmak için konuşmanın ortasına her zamanki gibi dalmaya karar verdi.

O tarafa doğru yöneldiğinde Steve'in kımıldayan koca bedeninin arkasında daha demin yok sandığı Wanda'yı köşeye adeta sinmiş halde gördü. Kız ruh gibi bembeyaz yüzüne tezat, kızarmış göz altlarıyla yüzbaşıyı dinliyordu. Ya da dinlemiyordu demek daha doğru olurdu. Ara ara boşluğa sabitlenen bakışları kendi kafasında verdiği münakaşayı, ihtiyarın sohbetine tercih ettiğinin bir işaretiydi sanki. Ne olduğuna bakmak için oraya yanlarına gitmeye niyetlense de vazgeçti.

Varlığının ona destekten çok rahatsızlık verme ihtimalini düşündüğünden beri onunla olan ilişkisini sınırlı tutuyordu. Bazen normal 2 kişi gibi konuşsalar da, bazı zamanlar kızın onu bir kaşık suda boğmak isteyen bakışlarıyla muhatap oluyordu. Kardeşinin ölümünden sonra devamlı gelgitler yaşayan ruh hali, kızın davranışlarını pek tahmin edilebilir kılmıyordu. Ama en azından Kaptan ve Barton devamlı onunla bir arada olduklarından onu daha iyi anlıyorlardı. Öyle olmalıydı. Yine de böylesi içine sinmiyordu. Onca şeyi yaşarken kaç yaşındaydı Wanda? Serena'dan kaç yaş büyüktü ki?

Kapının önünden gelen Fury'nin imalı ses tonuyla kendi kafasını ütülemeye bir son verdi.

"Stark da teşrif ettiğine göre artık başlayabiliriz."

***

Fury'nin gelişiyle odanın her bir tarafına dağılmış herkes hızla yerine geçerken; hepsi, heyecan ve beklentiden uzaktı. Kendi evlerinde Hydra'nın açığa çıkması şokundan sonra ölü bilinen bu adamla gizli toplantılar yapmak ve Hydra üslerini basıp bu yuvaları temizlemek neredeyse sıkıcı bir rutin haline dönüşmüştü. Ama bitmiyordu, Hydra'nın bir türlü sonu gelmiyordu. Natasha bugünkü konunun da öncekilerden çok farklı olmayacağını düşünse de, Fury'nin pek kendini belli etmez hallerinde gizli bir alarm durumu da sezmiyor değildi. Neyse  ki adam onları hiç bekletmeden lafa girdi.

"Hydra'nın açığa çıkması sonrası her ne kadar Shield büyük yara alsa da, Coulson ve küçük ekibinin akılcı hamleleri sonrası Hydra da özellikle yönetici kademesinde bir çok önemli adamını kaybetti. Sizin bitirdiğiniz onlarca üssü de hesaba katınca bir süredir radikal bir hamle yapmalarını bekliyorduk. Ne derler biliyorsunuz..."

"Bir kafayı kesersen yerine ikisi çıkar."

Clint hiç heyecan belirtisi göstermeyen sesiyle lafa girip Fury'nin cümlesini tamamlarken masanın üstünde oynadığı sadağından gözlerini ayırmadı bile. Yıllar yılı ne Hydra eylemlerinden vazgeçmiş, ne de SHİELD o kafaları kesmekten geri durmuştu. Kızıl saçlı ajanın "Ne duydunuz?" diye sormasıyla Fury lafa kaldığı yerden devam etti.

"Bir süredir farklı kaynaklardan Hydra'nın yeni ve büyük bir proje peşinde olduğunun bilgisini alıyoruz. Ama gelen bilgilerde net olmayan kısımlar var. Bazıları inhumanlardan oluşan bir ekipten bahsederken, bazı kaynaklar da biyolojik bir silah olduğundan bahsediyor. Hatta yeni bir gelişmiş çalışması üzerinde olduğuna dair söylentiler bile var."

Lafın burasında durup bir cevap alma umuduyla Wanda'ya bakarken kız kesin bir ifadeyle bu ihtimale itiraz etti.

"Mümkün değil. Deneylerden canlı çıkabilen sadece ikimiz vardık. Ve siz o gün orada bu işi bitirdiniz. Ellerinde ne kaynak ne de ilerleyebilecekleri veri var."

"Tabii başka bir yolunu bulmadılarsa."

Bu sözler üzerine masadaki tüm gözler Banner'a dönmüştü. Bu yüzden adam, herkesin gözlerine onay alırcasına tek tek bakarak ne kastettiğini açıklama ihtiyacı hissetti.

"Süper asker serumunun peşine düşmeleri, gelişmişler konusundaki çalışmaları, hatta benim deneyimi tekrarlamaya çalışmaları... Hydra en baştan beri daha iyi askerler yaratmanın peşinde. Yine böyle bir hamle peşinde olduklarını düşünmek oldukça mantığa uygun. Ama bu yönde halihazırda çalışmalar olsa da hiçbiri teoriden öteye gidecek boyutlarda değil."

Herkes bu ihtimali sindirmeye çalışırken siyahi adam tek gözünün verdiği ölçüde masadaki herkesi süzdü.

"Kaynakların birleştiği 2 ortak nokta var. İlki bu projenin Hydra içinde dahi pek bilinmeyen bir konumda yürütüldüğü. Diğeri ise bu hamlenin Hydra'nın tekrar uyanışına neden olacağı."

"Bu bana her zamanki şiirsel Hydra üslubu gibi geldi. Bu odada bunu düşünen tek kişi ben miyim yani?"

Tony'nin küçümseyen ifadesine herkes alışıktı. Fazla bile susmuştu. Buna karşın mavi gözlerini dikkatle ona dikip bu laflara tepki göstermeye yeltenen tek kişi Steve Rogers'tı. Kurulduğu ilk günden bu yana, devamlı tekrar edip yenilenen bu habis ura karşı mücadele etmiş ama 70 yıl sonra uyandığında bile bıraktığı yerden devam etmek zorunda kalmıştı. Hydra'nın ne kadar zayıf düşerse düşsün hafife alınmayacağını çok iyi biliyordu. Ama ağzını açmaya fırsat bile kalmadan Tony ne diyeceğini anlayıp cevap vermeye başlamıştı bile.

"Buzdan çıktığından beri en büyük hobinin bana itiraz etmek olduğunu biliyorum Yüzbaşı. Ama başkent düştüğünden beri her an tepelerindeydik. Bu daha önce görmediğimiz bir senaryo değil. Bu seferkinin farkı ne?"

Son cümlesini Fury'e dönerek söylemişti.

"Buna tecrübe ya da içgüdü, ne istersen onu de Stark. Hydra bu sefer başka bir şey planlıyor ve farklı bir yol izliyor. İçimden bir his bu sefer çıkacak kafa oldukça büyük olacak diyor."

"Bu da ölü olmanın getirdiği nimetlerden biri galiba. Her zamanki gibi Friday ile gizli zannettikleri üsleri tespit edip harekete geçmeyecek miyiz? Barton Gyom Tell* olur, kaptan dışarıdakileri frizbi oynayıp oyalar. Natasha ve ben bulduğumuz verileri aldıktan sonra ortalığı bulduğumuz gibi bırakmadan çıkarız. Aylardır bunu yapmıyor muyuz zaten? Daha başka bir planı olan mı var?"

Ortalığı huzursuz bir sessizlik sararken itiraz gene beklenen yerden gelmişti.

"Bu şartlarda, bu kadar yaygara onları uyandırıp daha çok yer altına inmelerini sağlayacaktır."

Fury'nin ikisinin orta yolu bulmasını beklemeye niyeti yoktu. Her zamanki cilveleşmelerini o gittikten sonra istedikleri kadar yapabilirlerdi. Bu yüzden ipleri eline alıp toplantıyı bitirmeden önce son sözlerini söyledi.

"Şimdilik sadece teyakkuzda olmanızı istiyorum. Stark olası durumlar ve konumlar için uydu taraması yaparken, Banner sen de bir bak bakalım, Hydra'nın ilgisini çekebilecek bir şeyler var mı? Ve siz ikiniz, gözünüz kulağınız açık olsun. Şu an için beklemede kalacak olsak da her ihtimale karşı hepiniz oyuncaklarınızı yakınınızda tutun."

Fury'nin uyarısı bu sıkıcı rutine bir son verileceğinin bir işareti gibiydi. Isınan sularla birlikte gelecek olayların onlara ne getireceği belirsiz olsa da çok açık olan bir şey vardı. Hydra kaç kere geri dönerse dönsün, o kafayı kesmek için yenilmezler her zaman orada olacaktı.

***


Gyom Tell:  13. yüzyılda ve 14. yüzyılın başlarında yaşadığı iddia edilen efsanevi İsviçreli kahraman. Üstün okçuluk  yeteneğiyle nam salmıştır. Tatar yayı kullanan bir okçudur. Meşhur oğlunun kafasına elma koyup isabet ettiren okçu hikayesi ona aittir.

Evet bazı özel sebeplerden sonra çok istememe rağmen ancak şimdi bölüm ekleyebildim. Siz beni özlediniz mi bilmem ama ben yazmayı çok özlemişim. Geçiş bölümlerini fazla sıkmadan mümkün olduğunca kısa kısa vermeye çalışacağım ve bunlar hikayenin ilerisi için gereken ayrıntılara sahipler.Umudum ilerleyen bölümler için arayı bu kadar uzatmamak. Diğer bir konu daha önce de belirtsem de bir kez daha söyleme gereği hissettiğim bir durum. Ne kadar bazı şeyleri değiştirmeden sadık kalmaya çalışsam da kendi kurgumu yazarken bazı yerleri uyarlamam gerekiyor. O yüzden gerek mcu gerek çizgi roman evreniyle uyuşmayan yerler olması mümkün. Bu demek değil ki zaman zaman yazarken keyif alacağım alıntılar yapmayacağım.

Okul tatilinin ilk güncellemelerinden biri de benim olsun. Umarım iyi bir yarıyıl geçirmişsinizdir. Hepinize iyi tatiller. Umarım okurken keyifli vakit geçirirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum. 

Medya yanaklarını ve burnunu sıkmak istediğim ahoyahoymcavoy a ait. Tekrar çok teşekkürler. Vanessa da seni çok seviyor. 

Bu haftanın ithafları nerede yeni bölüm diye soran 2 güzel bayana:

ahoyahoymcavoy ve malumatfurus

Continue Reading

You'll Also Like

92K 17.8K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
295K 27.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
86.6K 10.3K 47
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
220K 21.3K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...