YAZGI (ALDIRMA GÖNÜL) - TA...

By yitenumutlar

149K 10.4K 1.4K

ADALET UZAK MI HAKİM BEY !? "Ben Beyza.Annesi pavyon gülü babası belli olmayan, bataklığın içinde ismi gibi t... More

*A.G.1*
*A.G.2*
*A.G.3*
*A.G.4*
*A.G.5*
*A.G.6*
*A.G.8*
A.G.9
A.G.10
A.G.11
A.G.12
A.G.13
A.G.14
A.G.15
A.G.16
A.G.17
A.G.18
A.G. FİNAL

*A.G.7*

5.6K 540 31
By yitenumutlar

Bölüm şarkısı :  Volkan Konak - Göklerde Kartal Gibiydim

Arka koltukta baygın bir şekilde yatan kızı aynadan kontrol etti. Ne hale getirmişlerdi kızı. O değişik saçlarında yer,yer kurumuş kan lekeleri vardı. İnce,zayıf vücuduyla küçük bir kız çocuğu gibi duruyordu. Kollarına yığıldığı anı hatırlayınca elini ensesine götürüp sıkıntıyla ovdu. Bir şey yapmalıydı. Yapmalıydı ki onu içine düştüğü girdaptan kurtarmalıydı. Yoksa bu kızın hayatı korkuları yüzünden hiçte kolay olacağa benzemiyordu. Bakışlarını  tekrar Beyza'ya çevirdi ve kendi,kendine mırıldandı.

"Kuşlar gibi yanlız,yapayanlızsın. Ama her kuşun konacak bir dalı vardır hayatta  ve kanatların kırık olsa bile hayat uçmayı öğretir sana. Tıpkı bu gün olduğu gibi!"

Kararlı bakışlarını tekrar yola çevirerek yoluna devam etti.

"Nasıl haber yok Hüma!?" Dilşah peçesinin arkasından arkadaşının gözlerine endişeyle baktı. Daha sonra etrafta yabancı olmadığını farkedince peçeyi indirerek güzel yüzünü meydana çıkardı. Aklına gelen düşünceler göğsünün sıkışmasına sebep oluyordu. Ya bir şey yaptılarsa Beyza'ya? Ya yine o lanet hücre cezalarından birini aldıysa? Başını salladı olumsuz bir şekilde. Dayanamazdı. Bir de zayıf noktasını fark ederlerse ölürdü Beyza. Elini beline atarak panikle dolanmaya başladı bahçede. Beyza zor günlerde kendisine kurtarıcı olarak gönderilen ilk kardeşiydi. Ürkek hali,korkuları,heyecanı,gözyaşları ile taşlaşmış yüreğine dokunan ilk kardeşiydi. Onu içine düştüğü karanlıktan çekip çıkaran küçük kızdı Beyza. Ellerini yüzünde gezdirerek masaya doğru ilerleyip oturdu ve sessiz bir şekilde oturan ikiliye baktı. Endişeli bakışlarını biraz önceki sorusuna cevap vermeyen arkadaşına tekrar  çevirdi.

"Hüma!" Dilşah kendisine dönen mahçup bakışlarla arkadaşının eline uzanarak tuttu. " Bu gün tahliye günü. Gidersek belki bir şeyler öğrenebiliriz. Üstelik abin ve arkadaşı nerede? Hani Beyza'yı onlar alacaktı. Hüma omzunu silkerek dudaklarını büktü.

"Abim işe gitti. Arkadaşı da söylediğim gibi şehir dışında ve bende neler olduğunu bilmiyorum Dilşah!" Mehir ikilinin gerilen sinirleri ile kendini suçlamaya başlamıştı bile. Her kesin başına bela oluyordu. Önce Giray,sonra kızlar şimdi de Beyza. Mehir'in düşünceleri bu yöndeyken ardı,ardına basılan korna sesi ile yerinde sıçradı. Diğerleri de sesin geldiği yöne dönünce Özgür kardeşine öfkeyle bağırdı.

"Ne dikiliyorsun orada kızım!? Gelde şu kapıyı açsana!" Hüma abisinin sözleri ile kendisine gelirken hızla bahçe kapısına doğru ilerleyerek abisinin söylediğini yaptı. Özgür kardeşinin açtığı kapıdan girerek  arabayı garaja park etti ve  araçtan indi. Hüma abisini süzerken eve neden bu saatte ve iş kıyafeti ile geldiğini düşünüyordu.

"Bak kızım bak! Zaten maymun ettin beni şimdi de film izler gibi seyret." Başını sağa,sola çevirip bir adım atarak arka kapıyı açtı ve içeri doğru eğilerek mırıldandı. " Gel bakalım yaralı kuş." Kaşlarını çatarak abisini izleyen kız, abisinin  kucağına aldığı kızla yavaşça doğrulup ayağıyla aracının kapısını kapatışına irice açılmış gözleri ile baktı.

"Beyza!"

Kızlar arkadaşının çığlığı ile garaja doğru koşarken Hüma abisinin dibinde  almıştı soluğu. Beyza'nın halini görmesi ile abisiyle bakışları kesişirken  damlalar da gözlerinden süzülmeye başlamıştı. Gelen kızlarda Hüma ile aynı tepkiyi verince Özgür homurdandı.

"Biriniz şu kapıyı açmayı düşünüyor mu?" Kucağındaki kıza bakışlarını çevirerek acı çekercesine yüzünü buruşturdu. Bu kızı böyle perişan halde  gördükçe sanki kalbi damarlarına kan yerine asit pompalıyordu. Bakışlarını Beyza'nın  yüzünden çekerek kardeşine baktı ve dişlerinin arasından tıslayarak öfkeyle konuştu. " Lanet olsun şu kapıyı açacak mısınız artık? Kızın  halini görmüyor musunuz?" İlk kendine gelen Dilşah olmuştu. Hemen garajdan eve geçmek için kullanılan kapıyı açarak Özgür'ün geçmesini bekledi ve daha sonra evin kapısını da açarak Beyza için ayarlanan odaya girdi. Özgür hızlı adımlarla kızı taşırken neden bu kadar hafif olduğunu düşünüyordu. Hiç mi yemek yememişti bu kız? Boşuna yaralı kuş demiyordu,gerçekten kuş gibiydi. Dilşah'ın arkasından odaya girerek açılan yatağa incitmekten korkarcasına yavaşça bıraktı ve doğrularak yatakta yatan kızı süzdü. Nasıl kıyabilmişlerdi? Hiç mi vicdan yoktu bu kıza böyle vahşice eziyet edenlerde? Düşüncelerini dağıtmak için derin bir nefes aldı ve ellerini yüzüne götürerek dolan gözlerini saklamak istercesine ovdu. Dilşah, temiz kıyafetler ve Beyza'nın  vücudunu  temizlemek için bir şeyler getireceğini söyleyerek hızla odadan ayrılırken Özgür de bakışlarını diğer kızlara çevirerek konuşmaya başladı.

"Gelmeden önce Araz'ın ayarladığı bir doktora gittik. Muayene etti. Kırık çıkık yok Allaha şükür. Bir kaç ezik ve sıyrık." Bakışlarını tekrar yatakta yatan kıza çevirerek sözlerine devam etti. " Mehir'in yerini öğrenmek için gardiyanlar bu hale getirmiş." Mehir'in gözleri acı ile parlarken yavaşça Beyza'ya yaklaştı ve yatağın başına çöktü. Eli arkadaşının beyaza yakın, kan bulaşmış saçlarına uzanırken Özgür devam etti. "Hapisane müdürü durumu öğrenir,öğrenmez olaya el koymuş ama biraz geç olmuş. Gerçi buna da şükür,daha kötüsü de ola bilirdi." Gözlerindeki acı sanki sözlerinin tersini söylüyordu. Bakışları tekrar yataktaki kıza döndüğünde öfkeyle yumruklarını sıktı. Elinde kıyafetler ve su dolu  bir kapla  gelen arkadaşını gören  Hüma abisine seslendi.

"Abi." Özgür hiç bir tepki vermeden hâlâ Beyza'ya bakarken kardeşi bakışlarını kısarak abisine yaklaştı ve koluna dokundu. Boş bakışlarını Hüma'ya çeviren adam ne var dercesine başını salladı.

"Abiciğim izin verirsen Beyza'nın üzerini değiştireceğiz." Özgür düşünceleri ile boğuşurken kardeşinin imalı sözlerini anlayamamıştı. Başını olumlu anlamda salladı ve Beyza'ya bakarak  konuştu.

"Tamam." Kapıya doğru ilerleyen adam aklına gelen şeyle tekrar kızlara döndü ve uyarırcasına konuştu. " Hüma,dikkat edin. Bandajlara su değdirmeyin ve canını acıtmayın. Zaten yeterince acı çekmiş kız." Kızlar şaşkın bir şekilde Özgür'e bakarken Hüma abisine yaklaşarak kolundan tutup dışarı sürükledi. Odadan çıkınca kapıyı kapatan kız imalı bir gülümseme ile konuştu.

"Ne oluyor abi? Hayır yani bu ilgi ve alakanın altında bir şey varsa bende bileyim." Bu kızın derdi neydi? Şu durumda bile imalarından geri kalmıyordu. Hayır yani ortada imada bulunacak bir şey vardı da onun mu haberi yoktu? Gözlerini deviren adam bıkkınca konuştu.

"Saçmalama!" İki kez kollarıma bayıldı kız. Üstelik halide içler acısı. Bana laf yetiştireceğine git Beyza'yla ilgilen." İki lafında bir imalı konuşması sinirlerini bozuyordu. O sadece kızın haline üzülmüştü. Hüma tek kaşını kaldırarak emin misin dercesine bakınca Özgür elini kaldırarak  öfkeyle tısladı.

"Hümaa! Senin o dilini koparırım. Hem nereden çıkarıyorsun bunları sen? Yok öyle ilgi alaka falan!" Başını olumlu anlamda sallayan kız gülmemek için dudaklarını ısırırken söyleyecek lerinden de geri kalmadı.

"Nereden çıkaracağım Abiciğim? Beyza'ya bakarken kendi canın açıyormuş gibi bakman,öfkelenmen, canını acıtmamamız için tembihlemen. Daha ne olsun? Elinden gelse siz çıkın ben yaparım diyeceksin." Özgür'ün gözleri öfkeyle kararırken işaret parmağını kaldırarak kardeşine doğru uyarırcasına salladı.

"Bana bak kurbağa dilli,beni o yapışkan diline dolama fena pataklarım. Senin arkadaşların benim bacım sayılır." Dudaklarını büken kız sahte bir üzüntüyle abisine baktı. "Şimdi gir içeri ne halt yiyorsanız yeyin. Bir daha da böyle imalarda bulunma." Bakışlarını içeri doğru çeviren adam homurdanırcasına tekrar konuştu. "Ben şimdi kızın ilaçlarını alıp geleceğim. Daha sonra tamir haneye dönerim büyük ihtimal. Sen ilaçları yukarıdan alırsın." Sözleri biten adam hırsla kapıya doğru yürürken Hüma kıkırdayarak konuştu.

"Tüh! Çokta yakışıyordunuz ama artık Beyza için başka taliplere bakacağız demek ki." Özgür son attığı adımla olduğu yerde kalırken arkasını dönmeden  başını sağa sola çevirip öfkeyle kükredi.

"Hümaa! Delirtme beni. Herkesin kısmeti seni mi gerdi? Çöpçatan mısın kızım sen?" Hüma abisini sinirlendirmenin keyfi ile çıktığı odaya tekrar girereken Özgür'de kapıyı açarak çıktı.

"Başka taliplere bakacakmış! Sana kaldı milletin koca bulması. Kendin çok iyi becerdin de o işi, bir de zavallı kızın başını yak!"Elindeki anahtara sertçe basarak arabanın kapısını açtı ve koltuğuna oturdu. Aklına gelen düşünce suratında büyük bir sırıtmaya  neden olurken dikiz aynasından saçlarını düzelterek homurdandı.

"Sanki kızın yanına erkek yaklaştırdığı var da. Hüma Hanım kendi,kendine gelin güvey oluyor." Bakışlarını çıktığı kapıya çevirdi ve kontrol ettikten sonra anahtarı kontağa takıp arabayı çalıştırarak  keyifle sözlerine devam etti. "Nah bulursun o kısmeti sen." Dudaklarına yerleştirdiği ıslıkla tamir haneye doğru yol alırken düşüncelerinin gittiği yönü fark eden adam yüzünü buruşturdu.

"Lan Hüma,bilinç altıma yer ettin resmen zorla kızı aklıma sokmaya çalışıyorsun ama yemezler." Kendi,kendine konuşan adam hırsla söylendi. " Sende kendine gel oğlum. Beyza senin evine sığınan zavallı, kimsesiz bi kız. Kardeşinin arkadaşı seninde bacın. O yaralı bir kuş!" Söylediği son cümleyi fark etmesi  ile elini direksiyona  geçiren adam tekrar homurdandı. "Yaralı kuşuna sıçıyım Özgür! Sanane lan sanane? Sen böyle yaptıkça Hüma üstüne gelecek." Biliyordu kendisini Özgür.Yıllar önce buz tutan kalbi Beyza'nın kolllarına yığıldığı ilk gün  teklemeye başlamıştı.Oysa hep aynı ritimde değilmiydi yıllardır? Sadece görevini yerine getiren bir organdı onun için. Ama evini açtığı,kendilerine sığınan bir kıza da o gözle bakacak değildi. Bu düşünceleri bir an önce aklından silip atmalıydı.

Bir ay sonra

"Ben markete gidiyorum." Kapıdan içeriye doğru seslenen Hüma ayakkabılarını ayağına geçirirken annesi de yanın da belirdi ve vestiyere doğru uzandı.

"Bende  geleyim kızım. Bir kaç eksik var. Şimdi sen beceremezsin." Beyza mutfaktan elini kurulayarak çıkarken çekingen bir şekilde konuştu.

"Rana Teyze ben gitseydim. Zaten çok yoruldun daha fazla yorma kendi." Beyza'nın yer,yer kabuk bağlamış yaralarında gezdirdi bakışlarını kadın. Hepside pırlanta gibiydi bu çocukların. Kaderin cilvesi hayatlarını alt üst etmişti. Gülümseyerek cevap verdi Beyza'ya.

"Sen kal kızım daha tam iyileşmedin." Üzerine ince hırkasını geçiren kadın Hüma'nın sırıtışına ters bakışlarla karşılık verirken unuttuğu şeyi hatırlatmak için tekrar Beyza'ya döndü. " Kızım tatlıyı da on dakika sonra fırından alı ver sana zahmet.  Şerbetini de gösterdiğim gibi dök tamam mı?" Kapıda dikilen ikiliye olumlu anlamda başını sallayan kız onların çıkması ile tekrar işinin başına döndü. Bu akşam Rana Hanım'ın, Özgür'ün ve Hüma'nın arkadaşı yemeğe geleceklerdi. Hapisten kurtuluşları için geçmiş olsun tarzında bir yemek düzenlemişlerdi. Dilşah ve Mehir alt katta hazırlık yaparken onu Rana Hanım ve Hüma'ya yardım etmesi için yukarıya yollamışlardı. Yüzün de oluşan tebessümle hapisane deki ilk günlerini düşündü. Dilşah'ın kucağında döktüğü gözyaşları,daha sonra kızların gelişi, Mehir'in olayları ve tahliye. Üç yıl! Ömrünün en güzel üç yılını o lanet yerde geçirmiş kapanmayacak yaralar almıştı. Mehir'in yerini öğrenmek için o erkek gardiyanla geçirdiği korkunç dakikalar aklına gelince elindeki bıçağı öfkeyle sıktığını fark edince  kendisine zarar vermemek için tezgaha bıraktı. Son anda Müdür durumu fark etmiş olmasaydı, başını iki yana salladı kız gerisini düşünmek dahi istemiyordu. O gün Araz'ın adamları apar topar  almıştı onu o cehennem den.  Kendisi her ne kadar onlara inanmasada Özgür'ü görünce inanılmaz bir rahatlama sarmıştı vücudunu.

Sanki Özgür onun yıllardır tanıdığı birisiydi. Evet her erkek gibi ona karşı da korkuları  vardı ama diğerleri karabasan gibi üzerine çöküp nefes almasını engellerken o sanki sadece nefes olmaya çalışıyordu. Yüzüne yayılan büyük bir gülümsemeyle fırına doğru yürüdü ve kapağını açarak tatlıyı çıkarttı.Tepsiyi tezgah'a bırakan kız, ocaktaki şerbete uzanırken tencerenin ısınan kulpuna elini değdiği an ufak bir çığlık attı. Elini suyun altına tutan kızın  arkasındaki  hareketliliği hissedince korkuyla nefesini tuttu.

"Bir daha ki sefere tutmak için bir şeyler kullan istersen." Konuşan kişi ile ürkek bakışlarını saklamak için derin bir nefes alarak adama döndü ve olumlu anlamda başını salladı. Özgür kızın huzursuzluğunu anloyordu ama ciddi bir sey olup olmadığını da merak ediyordu. Karşısındaki kız saçlarını tepesinde toplamış salaş bir tişörtün altına siyah dar bir pantolon giymişti. Elinden geldiğince dikkat çekmemeye çalışıyordu fakat sadece gözleri bile dikkatleri üzerinde toplamaya yetiyordu. Beyza  hakkındaki düşüncelerini bir kenara bırakarak işaret parmağı ile kızın elini gösterip konuştu adam.

"Çok açıyorsa krem sür. Dolapda olması lazım." Beyza tezgahı sıkıca kavrarken kaçamak bir şekilde bakışlarını karşısındaki adama çevirdi. Mutfak kapısına omzunu dayamış ellerini göğsünde birleştirerek bir ayağını diğerinin önüne atmıştı. Üzerinde gri bir tişört altında ise koyu renk dar bir kot vardı.Uzun boyu ve iri gövdesi ile her kızın hayalinden fazlasına sahip yakışıklı bir adamdı. Kumral saçlarına dağınık bir şekil vermişti. Adamı fazla incelediğini fark edince ela gözlerine bakmaya korkarak bakışlarını kaçırdı ve konuştu.

"Teşekkür ederim ama gerek yok. Önemli bir şey değil zaten." Özgür kızın kaçırdığı bakışları ile yüzünü buruşturdu. Bir ay olmuştu Beyza aralarına katılalı. Hâlâ  alışamamışmıydı yani? En azından bu geçen süre zarfında  kendine karşı biraz güven hissedeceğini ummuştu. İçinde sanki bir yerler kırılmıştı ama belli etmemek için yavaşça başını salladı.

"Peki,ben bahçeye çıkayım o zaman. Hem sen daha rahat hareket edersin." Söylediği sözlerin son anda farkına varan adam yanlış anlaşılacağını düşünerek dilini ısırdı. Fakat iş işten geçmişti bir kere. Kapıya yöneldiği sırada kız çekingen bir ses tonuyla konuştu.

"Sen iyi birisin." Özgür kızın sözleri ile tekrar arkasını dönerken Beyza derin bir nefes alarak devam etti. "Davranışlarımdan dolayı özür dilerim." İnce parmakları ile oynyan kız gözlerini hafifçe kaldırarak Özgür'ün yüzüne baktı. "Elimde olmadan bir den vücudum tepkiler vermeye başlıyor. Yaptığın o kadar iyilikten sonra böyle davranmak istemem ama insanın benim gibi korkuları olunca kendini engelleyemiyor işte." Özgür yavaş adımlarla kıza yaklaşıp tedirgince  karşısında bekledi. Doğru söylüyordu aslında hiç bir şey onun elinde değildi. Her şey hayatını karartan annesi olacak kadın ve dostunun suçuydu. Beyza'nın içinde insanlara karşı küçücük bir güven duygusu bile bırakmamışlardı. Ama hayatına böyle devam edemezdi. Özgür eli ile ensesini ovarken aklına gelen şeyle umutla kıza baktı ne tepki vereceğini tartarcasına.

"Beyza." Kızın yelşil gözleri bir anlığına Özgür'ün  ela gözlerine dokundu fakat aynı hızla  hemen bakışlarını kaçırdı. Adam Beyza'nın bu haline burukça gülümserken temkinle sordu. "Sana yardım etmemi ister misin?" Bakışları yerde olan kızın kaşları hızla çatılırken parmaklarıda telşla bir birine dolanıyordu. Özgür kızın yanlış anlamasından korkarak panikle konuşmasına devam etti. "Yanlış anlama korkularını kast etmiştim  yardım derken." Beyza hafifçe başını kaldırarak bu defa daha uzun ve korku dolu bir şekilde baktı karşısındaki adamın gözlerine ve omzunu silkerek fısıldadı.

"Yanlış anlamadım. Dediğim gibi sen çok iyi birisin. Sadece nasıl davranacağımı bilemiyorum o yüzden  korkuyorum." Sözleri biten kız bakışlarını tekrar kaçırırken Özgür'ün, yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu. Sebebi ise az da olsa karşısındaki kızın güvenini kazana bilmiş olmasıydı. İçinde bulunduğu karmaşık durumdan sıyrılmak için boğazını temizleyerek tekrar konuşmaya başladı adam.

"Bak istersen bir piskolok ayarlaya biliriz. Bence destek alman lazım. Bu şekilde devam edemezsin hayatına." Oda istemiyordu böyle devam etmeyi ama elinden bir şey gelmiyordu. Parası yoktu. Bir işi, sağlık güvencesi yoktu ve bu durumda piskolok desteği alamazdı. Cezaevinde verilen kurslardan dolayı bir meslek edinmişti, Dilşah ve kendisi ama kim hüküm giymiş birine iş verirdiki. Özgür'e ne cevap vereceğini bilemiyordu. Kimseye daha fazla yük olmak istemiyordu ama tedavi görmediği sürece de bir iş bulup hayatına devam edemezdi. Söyleyeceği şeyin utancı ile dudaklarını dişleyen kız sonunda konuşmya karar verip bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.

"Benim piskoloğun ücretini ödeye bilecek param yok." Sıkıntıyla yüzünü buruşturan kız derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. " Bende istiyorum normal bir hayat yaşamayı ve öğrendiğim mesleği yapmayı ama bu haldeyken hiç bir şey yapamıyorum işte." Beyza'nın bir mesleği olduğunu bilmeyen adamın kaşları çatılırken şüphe ile kızı süzdü. On sekiz yaşında hapise girdiğine göre neyin eğitimini almıştı bu kız? İnşalşah annesi gibi şarkıcı falan değildir ondan bahsetmiyordur diye içinden fısıldayan sese okkalı bir küfür savurdu.  Ama düşünmeden de edemedi. Sonuçta kızına bu kadar kötülüğü yapan kadın o tür yerlerde sahneye çıkarmışta olabilirdi. Bakışları kısılırken düşüncelerinin etkisi ile sertçe sordu.

"Mesleğin ne!" Beyza karşısındaki adamın bir anda sesindeki tınının değişmesine anlam verememişti. Neden sertçe soruyordu ki? Sıkıntı ile sürekli elini tırnaklayan kız ürkekçe cevap verdi.

"Cezaevinde verilen kurslarda pastacılık eğitimi aldım." Özgür,beklediği sözleri duymamanın verdiği rahatlıkla sesli bir şekilde  tuttuğu nefesini bıraktı. Adamın yüzüne bakmasada gerginliğini hissede biliyordu kız. İyi de ne diye geriliyordu bu adam şimdi? Beyza bunları düşünürken Özgür elini kaldırarak heyecanla konuştu.

"Tedavin için gereken parayı ben sana veririm  sen de  çalışmaya başlayınca ödersin olmaz mı?" Beyza işittiği sözlerle bakışlarını Özgür'e çevirdi ve hızla başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır! Sana daha fazla yük olmak istemiyorum. Zaten bizim için evinizi açtınız ve ekmeğinizi bölüşüyorsunuz." Özgür'ün çatılan kaşlarını gören kız sert bakışlarından kurtulmak için tatlıya yöneldi.Tenceredeki şerbetten kepçeye doldurarak  yavaşça tatlının üzerinde gezdirmeye başladı ve sözlerine devam etti. " Ben daha fazlasını istemiyorum." Bu kızı anlamıyordu, nasıl böyle düşüne bilirdiki. Bir adım atarak Beyza'ya doğru yaklaştı ve kızın kepçeyi sıkan parmaklarını farketmesi ile olduğu yerde kalarak sertçe konuştu.

"Neden kabul etmiyorsun? Borç gibi düşün! Mesleğin de varmış çalışmaya başlayınca ödersin!" İşaret parmağını kaldıran adam kızın sessizliği karşısında uyarırcasına tısladı. "Ben o doktoru bulacağım sende tedavini olacaksın!" Elindeki kepçeyi sertçe şerbetin içine bırakan kız yanındaki adama dönerek meydan okuyan bakışlarını çevirdi ve öfkeyle çemkirdi.

"İstemiyorum! Anlamıyor musun? Ben senin kardeşin değilim Özgür! Bu dünyada herkes çıkarları için bir şeyler yapıyor." Özgür'ün bakışları kararırken Beyza akan gözyaşları ile sözlerine devam etti. "Senin bir çıkarın olmadığına inandım ben. Ama biraz daha ısrar edersen tam tersini düşüneceğim ve ısrarlarına devam edersen bu evden gitmeyi bile düşüne bilirim." Akan gözyaşını elinin tersi ile silen kız Özgür'ün yumruğunu duvara geçirmesi ile yerinde sıçradı. Karşısındaki adamın elinin üzerindeki sıyrıkları görünce çığlık atmamak için eliyle ağzını kaparken, Özgür duvara vurduğu elinin işaret parmağını kaldırarak tehdit edercesine salladı.

"Sakın bir daha gitmeyi düşünme! Sen, sonunun annen gibi mi olmasını istiyorsun?" Beyza'nın gözlerinden akan yaşlar içini yaksada birinin, onun gözlerini hayata karşı açması lazımdı. Bu görev  kendisine düşüyorsa ve onunla birlikte acı çeksede, bu yaralı kuşu yola getirecekti. " Bu halde pavyonlara yada genel evlere düşmen sadece bir gününü alır. Tabi biraz daha iyi niyetli biri karşına çıkar da seni kapatması yapmazsa!"Beyza'nın omuzları yavaşça düşerken dudaklarından da küçük fısıltılar dökülüyordu.

"Sus! Yalvarırım sus!" Özgür doğru yolda olduğunu anlayarak biraz daha üstüne gitmeye karar verdi.

"Niye? Tam da annenin hayatı gibi işte. Ben sadece olacakları söylüyorum." Karşısındaki kızın dökülen göz yaşlarına dayanamayan adam yumruklarını sıkıp sesinin tonunu düşürerek fısıltıyla konuştu. "Ama tedavini olursan hayata istediğin gibi devam edebilirsin. İstersen o zaman buradan gidebilirsin de. Ama sadece tedavini ol ve teklifimi unutma. Sadece borç olarak alacaksın." Özgür sözleri bitince kapıya doğru ilerleyip gözden kayboldu. Karmaşık duygular arasında sıkışıp kalan kız ne yapacağını bilmiyordu.

"Rana!" Arkasından gelen sesle orta yaşlı kadın kızının kolundan çıkarak yavaşça döndü. Nefes,nefese gelen komşusuna gülümseyerek bakan anne kız, kadının yanlarına gelmesi ile konuşmaya başladılar. Kısa bir sohbetten sonra kadın meraklı bir şekilde konuştu.

"Ayol dağ gibi oğlun var yine marketti,pazardı senden soruluyor." Rana Hanım ve Hüma kadının sözlerine gülümserken kadın tekrar konuştu. " Kız Rana unutmadan, senin yeni kiracıları soracaktım nereden çıktı onlar öyle birden? Hani kimin nesi,neyin fesi bilelim,aynı mahalle de yaşıyoruz sonuçta." Hüma annesinin kolunu hafifçe sıktı ve yüzüne bakan kadına bir şey söyleme dercesine kaş göz işareti yaptı. Kendi bu mahalle de büyümüştü suçsuzluğuna inanırdı belki herkes ama arkadaşlarına ön yargıyla yaklaşmalarını istemiyordu. Kadın merakla bakarken Rana Hanım cevap verdi.

"Hüma'nın üniversiteden arkadaşları. Peçeli olan doğulu,çekik gözlü olanın  Annesi koreli Babası Türk. Sarı saçlı olanda buralı. Arkadaşı işte hepside." Hüma annesinin söylediği yalana içinden gülerken komşu kadın gayet memnun olmuşcasına başını salladı.

"Niye gelmişler. İş için mi?" Hüma kadının merakı karşısında gözlerini devirirken Rana Hanım kadını  tekrar cevapladı.

"Evet Komşum iş için. Onlar iş için geldi de, sen bu kadar meraklı değildin hayırdır çıkar şu ağzındaki baklayı bakalım." Rana Hanım'ın şüpheyle kıstığı bakışlarına karşılık kadın yürümeyi bırakarak Hüma'ya kaçamak bir bakış atıp konuştu.

"Kız Rana aslında şey diyecektim. Sarı saçlı olan var ya onu benim yeğenimle tanıştırsak mı? Sevap olur. Haydar iyi çocuktur." Hüma'nın gözleri irice açılırken annesini dürttü. Kendisine bakan kadının kulağına yaklaşarak fısıldadı.

"Anne yaptığını beğendin mi? Ne demeye her şeyi döküyorsun ortaya? Çabuk bir bahane uydur da yolla şu kadını." Rana Hanım başını olumlu anlamda sallayarak karşısındaki kadına döndü.

"Komşum kız panik atak hastası. Üstelik nişanlısından ayrılmış. Senin yeğen kabul etmez." Kadın hafifçe kıkırdayarak Rana Hanım'ın koluna dokundu.

"Aman Rana! Öyle şeyler eskiden sorun oluyormuş. Şimdi her hastalığın tedavisi var. Hem artık bekar erkekler dul, çocuklu falan demiyor basıyorlar nikahı." Kadın bir telaş ilerlerken elini kaldırarak salladı ve küçük bir kahkaha atarak konuştu.

"Çocuklar da beğenirse bir,birini olur bu iş."Rana Hanım ve Hüma giden kadının arkasından şaşkınca bakarken Hüma annesine ters bakışlar atıp yürümeye başladı.

"Aferin anne! Çok güzel oldu. Şimdi ne yapacaksın acaba? Hayır niye olmaz diye kestirip atmıyorsun ki?" Rana Hanım öfkeli kızının hızlı adımlarına yetişmeye çalışırken bir taraftanda söyleniyordu.

"Kızım ben ne bileyim her şeye tamam diyeceğini. Eskiden olsa nişanlıdan cayması bile bir kızın sonu olurdu." Hüma hırsla annesine dönerek mavi gözlerini belertti.

"Beyza bunu duyunca ne yapar dersin anne? Kız erkek ismi duyunca besmele duymuş şeytan gibi kaçıyor." Tek kaşını kaldıran Hüma sinsice gülümseyerek annesinin yanağından küçük bir makas aldı ve bilmiş bir şekilde sözlerine devam etti. "Ayrıca oğluna da ne hesap verirsin bilemem." Rana Hanım Hüma'nın sözlerindeki gizli imayı düşünürken birden beyninde çakan şimşekle giden kızının arkasından seslendi.

"Hümaa!"

Dilşah ve Mehir,Rana Hanım'a yardım için kendi evlerinde hazırlık yaparken çarpan kapı sesi ile bir birine baktı. Mehir pencerenin önünden geçerek bahçeye doğru ilerleyen adamı görünce şaşkınca mırıldandı.

"Özgür ne zaman geldi ki?"Mehir'in sözleri ile  Dilşah'ta pencereye doğru ilerledi ve bahçedeki masada oturan adamı kıstığı bakışları ile süzdü. Aklına gelen şeyle bu defa o mırıldandı.

"Umarım Beyza ile bir problem çıkmamıştır." Mutfak önlüğünü çıkaran kadın Mehir'in eline  tutuşturarak söylendi.

"Sen yemeklerle ilgilen ben iki dakika Beyza'ya bakıp geleyim." Mehir arkadaşının sözlerini onaylayınca Dilşah hızla yukarıya çıktı. Açık kapıdan içeri giren kız mutfaktan gelen hıçkırık sesi ile o yöne doğru ilerledi. Masaya oturmuş gözyaşları içindeki arkadaşına yaklaşarak yere diz çöküp elini avuçları arasına aldı ve telaşla fısıldadı.

"Beyza ne oldu canım? Neyin var?" Arkadaşınının boynuna sarılan kız küçük bir çocuğun annesine şikayet etmesi gibi Özgür'ün kendisine söylediği her şeyi bir,bir anlattı. Sözleri bittiğinde elinin tersi ile gözlerini silerek homurdandı.

"Haksız mıyım ama? Ben artık kimseye yük olmak istemiyorum Dilşah." Beyza sözlerinde haklıydı fakat yapacak bir şey de yoktu. Elini arkadaşının yüzüne götürerek gözyaşlarını sildi Dilşah.

"Canım bak,Özgür haklı." Beyza arkadaşının da Özgür'e  hak vermesi ile sakinleşmek için gözlerini kapadı.

"Adama yapmadığın hakaret kalmamış. Niye böyle yapıyorsun Beyza? Tamam kimseye muhtaç olmak istemiyorsun biz de istemiyoruz ama hayata atılmak için tutunacak bir dalımızın olması da şart." Beyza derin bir nefes alarak arkadaşının kahverengi gözlerine baktı çaresizce.

"Dilşah ben o parayı alsam bile nasıl öderim? Zaten yeterince yük olduk." Dilşah oturduğu yerden kalkarak Beyza'nın da elinden tutup kaldırdı ve mutfağa göz attı. Her şey hazır gibi görünüyordu. Tekrar arkadaşına dönerek gülümsedi.

"Ben en kısa zamanda bir iş bulup çalışacağım. Özgür'e olan borcumuzu da yavaş,yavaş öderiz." Mutfak kapısına doğru sürüklediği kızla alt kata doğru yöneldi. Eve giren ikiliyi Mehir merakla izlerken Dilşah tekrar konuştu.

"Şimdi bi duş al kendine gel. Daha sonra bi yolunu bulur Özgür'le konuşuruz." Beyza çaresizce başını sallayıp odasına doğru ilerledi. Mehir endişe ile Beyza'nın halini sorunca Dilşah olanları anlatıp yarım bıraktığı yemeğin başına döndü.

Bahçede kurulan masanın etrafında Özgür ve Beyza bir,birine kaçamak bakışlar atarken Rana Hanım yavaş adımlarla Beyza'ya yaklaştı ve elindeki şalı omuzlarına bırakaraktı. Omzuna değen sıcaklıkla bakışlarını yanındaki kadına çeviren  Beyza orta yaşlı kadına bakarak gülümsedi. Dudaklarını dişleyen annesinin bir şeyler söyleyeceğini anlayan Özgür şüpheyle sordu.

"Hayırdır anne? Ne söyleyecek sinde kararsızca dudaklarını dişliyorsun. Oğlunun sorusu ile kadın mahçupça Beyza'ya baktı.

"Şey karşı komşu Naciye  Hanım kızları sordu da." Özgür'ün bakışları annesi ve Beyza arasında gidip gelirken şüphe ile kısıldı. Hüma oturduğu yerden kalkarak  annesinin koluna  çimdik attı ve uyarırcasına dişlerinin arasından tısladı.

"Anne ne yapıyorsun? Saçmalama Allah aşkına!" Kadın acıyan kolunu ovup kızına dönerek  çemkirdi.

"Ay ne var canım aaa! O fingirdek Naciye karşısına çıkıp sana dünürüm dese daha mı iyi? Karışma sen!" Hüma annesinden azarı yiyince sessizce yerine oturdu ve bakışlarını abisine çevirerek tepkisini izlemeye başladı. Beyza ve diğerleri şaşkınca ikiliyi dinlerken  Özgür'ün yüzü gerilmeye başlamıştı bile. Kaşlarını çatan adam sert bir tınıyla sordu.

"Ne dünürcüsü anne? Kime dünür oldu o kadın? Ne oluyor bu evde?" Oğlunun sinirlenmesine anlam veremeyen kadın derin bir nefes alarak sözlerine devam etti.

"Naciye ablan Beyza'ya yeğeni  için dünür oldu." Beyza'nın ağzı açık kalırken gözlerinde de bariz bir korku belirmişti. Annesinin sözlerini bir kaç saniye sonra ancak idrak eden adam hışımla sandalyeden kalkarak kükredi.

"Bu nasıl olur? Benim evimdeki bir kıza ne hakla o gözle bakarlar anne?" İşaret parmağını annesine doğru sallayarak tehdit edercesine konuştu. "Yarın o kadına gereken cevabı ver yoksa ben güzel bir cevap veririm." Rana Hanım oğluna şaşkın bir şekilde bakarken Araz araya girerek Özgür'ün omzuna dokundu ve sakinleştirmeye çalışırcasına konuştu.

"Sakin ol. Niye celalleniyorsun lan? Beyza belki olumlu bir cevap verir. Sonuçta onun hayatı." Özgür ters bakışlarını Beyza'ya çevirerek bir süre baktı. Kızın başını kaldırması ile göz,göze gelince Beyza korku dolu bakışları ile başını olumsuz anlamda şiddetle salladı. Onun bu çaresiz haline dahada sinirlenerek elini kaldırıp arkadaşına Beyza'yı işaret etti.

"Ne sakin olması Araz! Baksana nasıl korkuyor kız!" Rana Hanım bıkkınca bir nefes vererek tekrar konuştu.

"Ay yeter! Ben zaten olmaz kız rahatsız,nişanlıymış caymış dedim.Başkası olsa bunları duyunca cayar ama kadın zil takıp oynayacaktı neredeyse."Özgür kararan bakışlarını annesine çevirince kadın omzunu silkerek tekrar Beyza'ya döndü. " Kızım ben karşına falan çıkarda aniden söylerse korkma diye söyledim." Beyza olumlu anlamda başını sallayarak gülümsemeye çalıştı.

"Tamam Rana Teyze. Zaten evden çıktığım yok nerede görecek beni bir daha?" Yerine oturmak için eğilen adam Beyza'nın sözleri ile hızla bakışlarını  ona çevirdi. Kaşlarını çatarken ellerini sinirle yüzünde gezdirdi  ve sessizce sandalyesine oturarak  homurdandı.

"Demek ki çıkıyorsun! Yoksa o kadın nerde gördü de beğendi seni?" Sessizce konuştuğunu düşünürken arkadaşı ve kardeşinin sözlerini duyduğundan habersizdi. Beyza,Özgür'ün sinirlenmesinin sebebini anlıyordu. Hangi erkek yanına sığınan bir kızın yüzünden mahallede dedikodu malzemesi olmayı isterdiki? Üzgünce karşısında oturan adama baktı ve onun kendisine ters bir şekilde baktığını görünce hemen bakışlarını kaçırdı.

Araz'la  Hüma, Özgür'ün ve Beyza'nın  verdiği tepkileri şüphe ile izliyordu. Boğazını temizleyen Araz konuyu değiştirmek için karşısında oturan kıza bakarak konuştu.

"Hüma!" Araz'ın sesi ile ona dönen Hüma adamın konuşmasını bekledi. "Bir arkadaşımın özel bir hastanesi var. Orada hasta kabul sekreteri olarak işe başlayacaksın. Onlar senden memnun kalırsa daha sonra muasebe bölümüne alacaklar." Hüma burukça gülümsedi. Sicilin den dolayı hasta kabule alıyorlardı ve Araz, kendisini incitmemek için öyle söylüyordu. Ama şu durumda onu takacak değildi. Üç senelik hapislik,alt katı düzenleme falan derken elinde olan birikiminin de bitmesine az kalmıştı. Annesine ve abisine yük olamazdı ve kızlar işe başlayana kadarda kendisinin çalışması gerekiyordu. Kendisinden cevap bekleyen adama olumlu anlamda başını salladı.

"Tamam Araz abi." Adamın  bakışları bu defa Mehir'e döndü. Çekik gözlü kız elinde bir tepsiyle masaya bardakları bırakırken Araz'ın sesi ile ona döndü.

"Mehir,senin işin hazırmış Giray öyle söyledi. Hatta bu mevzu yüzünden Azra'yla tartışmışlar. Azra onun yanında olmanı istiyor,Giray ise onun yanında." Masadaki ekmeğin ucundan bir parça koparan adamın mavi gözleri muzipçe parlarken sözlerine devam etti. " Ama ben senin yerinde olsam ikisinide tercih etmem. Giray iş yerinde çok disiplinlidir ve seni bayağı zorlar." Mehir,Araz'ın sözleri ile içini bir korkunun sardığını hissetti. Acaba disiplinli derken neyi kast ediyordu? İş konusunda takıntılı mıydı? Peki ya hapisten çıkan eski bir mahkumu yanında çalıştırdığı duyulursa Giray'ı zor durumda bırakırsa o zaman ne olacaktı?Araz Mehir'in düşünmeye başladığını görünce sinsice sırıttı. Giray'ın sözlerini aynen aktarmıştı. Eğer öğrenirse ortada ki tehlike geçmeden Giray'ın yanına koşacaktı ve Mehir hakkındaki kurdukları plan suya düşecekti. Böylesi daha iyiydi  Boğazını temizleyerek sözlerine de vam etti.

"Azra'nın çalışmasına da o hödük kocası Mehmet kıskançlığından izin vermez. O yüzden sana güvenli bir yer bulmamız lazım." Mavi bakışları Mehir'in arkasına dönerken Araz yüzündeki gülümsemeyle gelen adama baktı. Hüma ise sevinçle yerinden fırlayarak gelen  adama doğru koştu.

"Sinaaan! Sen yurt dışından ne zaman döndün?" Mehir'in elleri işittiği isim ile titremeye başlayınca gelen kişiyi görmek için yavaşça arkasını döndü. Çekik gözlerini yavaşça adamın yüzüne çevirdi ve gördüğü tanıdık yüz karşısında yaşadığı şaşkınlıktan dolayı elindeki tepsi kayarak düştü.

"Sinan!"

Duştan çıkan Dilşah saçını toplamak için  aynanın karşısına geçti. Çok geç kalmıştı ve masadakilere ayıp olmuştu. Peçesini kapatıp, kapatmamakta kararsız kalan kız son anda takmaya karar verdi ve hızla yüzünü  kapayarak odadan ayrıldı.Kapıyı kapatıp bahçeye çıkacağı sırada yukarı kattan gelen bebek sesi ile olduğu yerde kaldı ve şaşkınca mırıldandı.

"Rana Teyze'lerde bebeğin ne işi var?" Gözleri şüphe ile kısılırken bebek daha içli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Bebeğin ağlamasına dayanamayan Dilşah üst katın merdivenlerini hızla çıktı ve kapıyı açarak içeri girdi. Telaşlı adımları sesin geldiği odaya doğru ilerlerken Hüma'nın odasının kapısına geldi ve kapının kolunu yavaşça indirdi. İçriye giren kadın  arkası kendisine dönük şekilde yerde kollarını çırparak ağlayan bebeği görünce telaşla yaklaştı. Gelen misafirlerin bebeği olmalıydı. İyide niye el kadar bebeği yanlız bırakmışlardıki? Ya başına bir şey gelseydi? Bebeğin daha da şiddetlenen ağlaması ile düşüncelerinden sıyrılıp eğilerek hemen kucağına aldı. Ağlamaktan ve çırpınışlarından  ter içinde kalan  başına küçük bir öpücük kondurarak yüzünü kendisine doğru çevirdi.Bir buçuk,iki yaşındaki bebeğin hala ağlamaya devam etmesi ile hafif bir şekilde  pış pışladı. Bir süre sonra  bebeğin susması ile gülümsedi. Susan bebek Dilşah'ın koynuna doğru sokulurken açtığı gözleri ile tekrar ağlamaya başladı. Bebeğin mavi bakışlarını bir anlık görmesi bile  Dilşah'ın afallamasına neden olmuştu. Hemen kendini toparlayan kadın şefkat dolu bir sesle konuşmaya başladı.

"Neden ağlıyorsun canım? Anneni mi özledin?" Bebeği ne yapsa susturamamıştı. Daha sonra aklına gelen ayrıntıyla kendine kızarak bebeği sol koluyla tuttu ve sağ eliyle peçesini indirerek tekrar bebekle konuşmaya başladı.

"Sen benden mi korktun? Burada ikimiz olduğumuza göre yüzümü açabilirim sanırım." Bebek konuşan kadını dinlerken korkulu bakışlarını yüzünde gezdirdi ve gülümsemeye başladı. Onun  güldüğünü gören Dilşah'ta gülümsemeye başladı.

"Seni yaygaracı yaramaz. Ama annene gitmemiz için benim peçemi takmam lazım." Bebek elini Dilşah'ın yüzünde gezdirirerek mırıldandı.

"Anne!" Hatırladığı anılarla gözleri dolan kadın olumlu anlamda başını sallayarak bebeğin alnına bir öpücük bıraktı.

"Evet canım Anne. Sen şimdi uslu dur bakalım ben peçemi kapatayım. Sonra da Anne'ne gidelim." Sağ eliyle tekrar peçeye uzanınca bebeğin dudaklarını bükmesi bir oldu.Bebeği böyle ikna edemeyeceğini anlayan kadın küçük bir oyun oynamaya karar vererek peçesini yüzüne doğru kapatır gibi yapıp birden çekti ve fısıldadı.

"Ceeee" Bebek sanki komik bir şey izliyormuş gibi kıkırtılara boğulunca Dilşah'ta onu bu şekilde ikna edeceğini düşünerek bir kaç kez daha tekrarladı. Oyuna dalan ikilinin kahkahaları evi sararken açık kapıdan onları izleyen kişi telaşla konuştu.

"Sende kimsin?" Dilşah duyduğu sesle panikle arkasını döndü ve  gelen kişiyi görmesi ile şok içinde kahverengi gözleri irice açıldı. Kısa bir an şaşkınca bakan kişi, bebeğin Dilşah'ın peçesini çekmesi ile adeta yerinde taş kesilmişti.

"Dilşah!"

Bebek gelen ikinci kişiyi görünce hevesle kollarını açıp konuştu.

"Bababa!"

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (:

BİR SEVDA MASALI VE SİDELYA İSİMLİ HİKAYEMEDE BEKLERİM (:

yitenumutlar

Continue Reading

You'll Also Like

202K 8.6K 24
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

124K 5.7K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
6.8M 453K 81
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, hen...
Sarı bukle By ID

General Fiction

49.5K 6.5K 15
interseksüel birey içerir. .... "Ben ona ait değilim, insan sevdiğine ait olur." "Ya kime aitsin? Kiminsin?" İç çekti..." Senin..." .... 🤍