"Durdur şu kanı!" Dediğimde sırıttı.
...
"seni kışkırtıyor mu? Yoksa bana saldıracak mısın ha?" dedi.
Herkes bize bakıyordu. Hemde herkes. Burdan gitmeliydim. Vücudumdaki garip olayların açıklaması olmalıydı. Yürümeye başladığım da alice kolumdan tuttu.
Bu kızın derdini biliyorum. O da benim kadar popülerdi ama beni kıskanıyordu. Sürekli benimle uğraşıyordu. Kendimi tutamayıp saçma bir şey yapacağımdan korkuyordum. Niye yarası hala iyileşmiyordu?
Sanırım hala tırnaklarını avcuna batırıyordu.
Beni kışkırtmak istiyordu.
Amacına ulaşmıştı.
O kanı istiyordum!
Kolumu tuttuğu için kanı kazağımın koluna bulaşmıştı.
Yeni dönüşmüş bir vampir gibi davrandığımın farkındaydım ama elimde değildi.
Uzaklaşmalıydım burdan gitmeliydim.
"daha önce kimse beni öldür diye ısrar etmemişti alice... sen ilksin" dedim kanına bakarken.
Biri öksürdüğünde bakışlarım oraya döndü.
Bu daniel'di...
Şu son 2 günde james ile daniel hayatımda büyük yer etmişti.
Kan istediğimin yok olduğunu hissedince alice'e kolumu bıraktırdım. Koşarak vampir okuluna girdim. Soluklanmaya çalışarak sınıfa girdim.
Yok artık!
James' in burda ne işi vardı? O kurt değil miydi?
"merhaba" dedi gülümseyerek.
"nesin sen?" dedim gözlerimi kısarak.
"melez desem inanacak mısın ki?" dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
"ister inan ister inanma. Umrumda olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun" dediğinde kaşlarımı çattım.
"ostor onon ostor ononmo. Omromdo oldoğono sonoyorson yonoloyorson" dedim onun söylediğini taklit ederek.
Gülerek önüne döndüğünde sırama geçtim. Derin bir nefes alıp başımı sıraya koyduğum da profesörün sesini duydum.
"elizabeth'in yanına oturabilirsin daniel'ciğim" dedi profesör Victoria.
İçimden kusma isteği vardı. -ciğim mi? Of bu iğrençti.
Daniel bana doğru gelirken diğer kızların kıskanç bakışlarını ve iç çekişlerini fark etmeme mümkün değildi.
Herkesi kendine hayran bırakıyordu.
Ama ben herkes değildim.
Bu terslikte bir iş vardı. James ve Daniel şu son günlerde çok fazla etrafım da görülüyordu. James'in amacı alfasını bulmaktı. Peki daniel'in amacı ne?
Kağıda birşeyler yazıyordu. Birkaç dakika sonra kağıda kısa bir göz attıktan sonra bana verdi.
"james ile yaptığın anlaşmadan haberim var. Hata yapıyorsun. Büyük bir hata hemde. James ile anlaşma yapmamalısın. O sözünde duran biri değildir. Alfayı bulduğun an anlaşmayı iptal edip katliamcıyı bulmana yardım etmeyecektir. Katliamcıyı bulmanı engelleyecek de birçok şey yapacaktır" yazıyordu. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.
"tüm bunları nerden biliyorsun ki?" dediğimde güldü.
"çünkü bende o sürüdenim" dedi.
...
Daniel'in amacını da böylece anlamış oldum o da alfa'yı aramak amacıyla benim etrafımdaydı. Şimdi fark ettim de hiç sesibi duymamıştım. Sesi nasıl dı acaba? Ah tanrım tek derdim onun sesi miydi?! Birşey demeden önüme döndüm.
Boş boş profesör victoria'ya bakıyordum. Sanırım anladığı için bana uzun uzun baktıktan sonra boğazını temizledi.
"Elizabeth dinliyor musun?" dediğinde kendime geldim.
"elbette" dedim.
"o zaman ilk vampirin neden öldüğünü bize anlatırsın?" dediğin de ayağa kalktım.
"ilk vampir olan christen'dır. Layla adındaki norie olan sevgilisi ile tür farklılıkları yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştı. Layla ayrılığın duygusal acısını kaldıramadığından duygularını kapattı. Biliyorsunuz ki norie'ler duygularını kapattığında vampir kanıyla beslenir. O dönem de layla için en güzel kan christen'nındı. Christen sevgilisi layla tarafından öldürülmüştür. Christen bine yakın kişiyi vampire dönüştürmüştü. Christen öldüğünde vampirler layla'yı öldürdüler. Ve cadılardan yardım alarak geroye kalan norie'leri başka bir boyuta sürdürdüler" dedim sakince.
Profesör victoria sinirle konuyu anlatmaya devam etti ama herkes beni tebrik ediyordu. Konuyu detaylarıyla uzunca anlatmıştım.
Daniel yine kağıda birşey yazdıktan sonra benim önüme itti kağıdı. Kağıda kısa bir bakış attıktan sonra ona baktım. Gözleri parlıyordu ve kahvenin en güzel tonuydu.
Ellerini saçlarından geçirip kağıdı okumam için biraz daha önüme itti. Neden konuşmuyordu?
"Kelimleri kullanmayı denesen?" dediğim de gülerek omuz silkti.
Sonrada profesör victoria'yı gösterdi. Profesöre baktığımda bana öldürücü bakışlar atıyordu. Şirince sırıtarak profesöre baktım.
Profesör derse devam ettiğinde başımı sıraya koydum. Bir süre sonra birinin beni dürtmesiyle uyandım. James'in yanındaki kızlardan biriydi. Siyah saçları ve yeşil ve mavi tonlarının karışımı güzel gözleri vardı.
Bana gülümseyerek bakıyordu. Gözlerimi ovuşturarak ona baktım.
"merhaba ben diana... sen de Elizabeth olmalısın" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.
"ah şey, uyandırdığım için üzgünüm ama önemli bir konu var" dediğinde onu dikkatle dinlemeye başladım.
"bu akşam kurt okuluna gitmeliyiz, şu katliamcıyı bulmana yardım edecektik ya o yüzden" dedi
"cesetleri kaldırmışlardır ki... keşke daha önceden dikkatlice inceleseydim" dedim düşünceli bir şekilde.
Cesetlerin üstünde illa ki bir ipucu olmalıydı.
"hmm cesetleri kaldırmışlardır evet. Ama sen bu işi bana bırak. İstediğin o cesetlerse senin olacaklar" dedi göz kırparak.
Bu kızı sevmiştim, iyi birine benziyordu. Sınıfta ki herkes bize öldürücü bakışlar atınca Diana'nın kurt olduğu aklıma geldi.
"hadi seni parçalanmadan burdan çıkaralım" dediğimde güldü.
Birlikte sınıftan çıkarken james'in bize baktığını fark ettim. Diana'da fark etmiş olmalıydı.
"bize neden öyle bakıyor be?" dediğinde omuz silktim.
"bilmiyorum aslında umrumda da değil" dediğimde elini uzattı.
El çakıştık. Gülerek yolumuza devam ettik. Diana koluma girdi.
"seni resmi olarak kankam ilan ediyorum, itiraz da kabul edilmiyor" dediğinde güldüm.
"itiraz edecek de yok zaten" dediğimde o güldü.
"sürünüzü anlat biraz" dediğimde ciddileşti.
"15 kişilik çok güçlü bir sürüydük. Ama geriye james, Harry, Daniel, alice ve ben kaldık" dediğinde çok oldum.
"alice mi?!" dediğimde göz devirdi.
Sanırım o da sevmiyordu alice'i.
"yani o kadar kişi varken bir o cadı sağ kaldı, tabii Daniel ve james'in yanından ayrılmadığından o gün katliamın olduğu yerde değildi." Dedi.
"yani james ve Daniel katliamın olduğu yerde değildi. Daniel ile james iyi anlaşıyor mu?" dedim yürümeye devam ederken.
"ah, hayır onlar birbirine düşman gibi bir şey. Ne yazık ki kader onları aynı sürü de olmaya zorladı. Anlaşamadıklarından birbirlerinin yanında bulunmazlar. Bu yüzden james ile birlikte değildi." Dediğinde başka soru sormadım.
"bu gece 9' da kurt okulundayız, ben 9'dan önce cesetleri getiririm" dedi.
"ben zaten 9 olmadan orda bulunurum. Kimse olmadan bir araştırma yapmaktan zarar gelmez." Dediğimde endişeyle bana baktı.
"dikkatli ol. Bu katliamcı her kimse suçu senin üstüne yıkacak kadar senden nefret ediyor olmalı" dediğinde şaşkınca ona baktım.
İlk defa biri benim için endişeleniyordu. Bunun mutluluğuyla birden ona sarıldım.
"teşekkür ederim, endişelenme kendimi koruyabilirim" dedim gülümseyerek.
Kollarımı gevşettim ve ondan ayrıldım.
"sen iyi bir arkadaşsın, nasıl olurda senden nefret ederler? Özellikle de alice..." dedi gülerek.
"alice'in popülerliğini gölgede bıraktığım söyleniyor" dedim utançla.
Egoist biri değildim. Böyle konuları konuşurken utanıyordum.
"ay bilmez miyim! Alice popülerlik neler yaptı neler! Ama sen geldiğin ilk andan itibaren bir şey yapmadan popüler oldun. Alice seni gördüğün de kuduruyor" dediğin de güldüm.
"en son sürüyü anlatıyordun" dedim.
"ah evet, Harry ve james ikiz. Birbirlerine pek benzedikleri söylenemez. Harry eğlenceli biri. Ama james için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Zaten sen lider olduğundan beri james dışındaki herkes sana alfaymış gibi bakıyorlar. Senden de iyi alfa olur ya. Ruhunda liderlik var" dediğinde yanaklarım kızarmıştı.
Beni övüyordu. Ama yapmamalıydı utanıyordum ya!
"neyse sen kızarmaya başladın konuyu kapatalım bari, herkesin küçük bir özelliği var" dedi düşünceli şekilde.
"ama james, Harry ve daniel'in birden fazla hatta onlarca özelliği var. Benim iyileştirme gücüm var, vücudun kendi kendine iyileştiremediği yaralar mutlaka oluyor ama o zaman ben özelliğimle hallediyorum" dedi.
Derin bir nefes aldı. Okulun bahçesine çıkmıştık sonunda.
"alice duyguların enerjilerini hissediyor. Yani kızgınsan o bunu hisseder. Onun gibi biri bu gücü kötülük için kullanıyor tabii ki" dedi göz devirerek.
"Harry, james ve Daniel herhangi birini -kim olursa olsun- etki altına alabiliyor. Dediğim gibi birçok özellikleri sanırım bu melez olduklarından kaynaklanıyor" dediğinde tek kaşımı kaldırdım.
Kardeşlerimden başka melez olmasının daha düne kadar imkansız olduğunu düşünürken etrafım da 3 tane tanımadığım melez bulmuştum. Onalar melezdi. Ben niye değilim!
Sorumun cevabı zihnimin karanlık yerlerinde saklıydı. Ben kökenlerin öz kızı değildim. Ailemin türü her ne ise türleri aynıydı. Ama türleri neydi? nasıl bir tür her türe dönüşebilir anlamıyorum!
"hey, Elizabeth?" dedi diana elini gözümün önünde sallayarak.
"evet?" dedim kendime geldiğimde.
"okul bitti çantanı alsana sınıftan" dediğinde gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
"ben... ne kadar uyudum? Sabah yatmıştım ben" dediğimde güldü.
"ah canım sen 9 saattir uyuyormuşsun o zaman, neyse akşam uyumazsın artık görüşürüz" dedi ve yanımdan ayrıldı.
Vampir okuluna girdim ve sınıfa doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Takip ediliyormuş hissi ile tedirgin oldum. Arkamı döndüğümde kimse yoktu.
Sınıfa ulaştığımda hızla çantamı alıp sınıftan koşarak çıktım. Arkama baka baka koşuyordum. Sertçe bir şeye çarptım. Kafamı tutarak önüme baktığımda kapının hemen yanındaki duvar olduğunu gördüm.
Yere düşen çantamı alıp koşmaya devam ettim. Okuldan çıktığımda derin bir nefes aldım. Burda birçok kişi vardı. Bana kimse bir şey yapamazdı. Zaten izleniyormuş hissi ortadan kalkmıştı.
Evime geldiğimde kapıyı kilitledim ve odama çıktım üstümü değiştirip kurt okulunun gazetesini elime aldım.
"spor salonumuz da okulumuzun en güçlü sürülerinden olan lerysa sürüsünün 10 kurdu katledilmiştir. Olayın çözümü için Elizabeth MONGREL görevlendirilmiştir. Umarım bu katliamcı çabuk bulunur. Hepimiz tehlikedeyiz. Ay ışığından uzak olmanız dileğiyle -Talia BERGES" Yazıyordu.
--medya alice--