THEMIS

By MelekPrsnl

2.8K 142 87

Sizin gibi görünen, sizin gibi konuşan ve sizinle aynı ada sahip olan bir ikizinizin olması size ne hissettir... More

♧1♧
♧2♧
♧3♧
♧4♧
♧5♧
♧6♧
♧7♧
♧8♧
♧9♧
♧10♧
♧12♧
♧13♧

♧11♧

117 10 3
By MelekPrsnl

22 TEMMUZ 2018

Korban bugün her zaman olduğundan daha da kalabalıktı. Önemli maçlar olacağını biliyordu Alin. Onun da geleceğini bildiği için erkenden gelip kendini hazırlamak istemişti sadece. Bugün yüzleşmeliydi. Ona ağzına geleni saymalıydı ki, aşağılanmış ruhunun intikamını ancak bu şekilde alabilirdi.

Elindeki içki bardağını kafasına dikip sert bir şekilde masaya çarptıktan hemen sonra, alkolün de verdiği cesaretle berber nişanlısına doğru kendinden emin adımlarla ilerliyordu. Öfkesi büyüktü. Bu öfkeyi çok derinde hissedebiliyordu. O an elinde bir bıçak olmasını ve bu acıya son vermesini o kadar çok isterdi ki, buna yine de cesaret edemeyeceğinin bilincindeydi. O bir katil olamayacak kadar korkaktı.

Bir hışımla locaya girdiğinde orada bulunan herkesin gözleri onun üzerine sabitlenmişti. Dişlerini sıkabildiği kadar sıktı. Dolan gözlerini yok saydı. Kendini sadece anın büyüsüne kaptırmak istedi. Nişanlısının hissiz bakışları altında eziliyordu. Ancak Alin'in haberi yoktu ki aslında onun güzelliğine kapılıp gitmişti de bunu belli edebilecek cesareti yoktu.

Onlar için çanlar çaldı.
İçkiler masaya vuruldu.
Alin yüreğini dağlayan bu acıyı laflarıyla karşısında duran ruhsuz adamın yüzüne savurdu. Sarf ettiği cümleler ağırdı. Bu gece ikisi de ezilecekti kendi ruhlarının savaşı içinde.

"Sen adam değilsin!" Demişti. Nişanlısı onu sakince dinlemeye devam ediyordu. Kızın, laflarında haklı olduğu kanısındaydı ancak kendini susturdu. Umursamaz görünmeye devam etti. Yoksa bu savaşı kaybedecekmiş gibi hissediyordu.

Alin "Beni öylece bıraktın!" Diye bağırdığında, masada bulunan diğer kızlar olası bir tartışma için ayaklanmışlardı . Hepsi biliyordu ki, karşılarındaki kızdan daha tehlikeli olan kişi, yine o kızın en öfkeli haliydi. Kızın nişanlısının kollarının altında olmaları hiçbir şeyi değiştirmezdi. Eğer kız isterse, onlara saldırırdı ve kimse de engel olamazdı bu duruma. Kayra'nın dahi umurunda olmazdı.

İkisi birbirinden de insafsızlardı.

Kayra ağır ağır çattı kaşlarını. Masada duran içki bardağına uzanmıştı ki ķız bir hışımla, elinin tersiyle savurarak tüm dolu bardakları yere devirmişti.

Şimdi masadaki erkekler de kalkıp gitmeye karar vermişlerdi. Herkes bir şeyden emindi ki, bugün burada birilerk çok kötü yara alacaktı.

"Beni kullandın." Dedi Alin, soğuk bir sesle. Sanki ikisi de bu gerçeği yeni fark etmişçesine kötü hissettiler. Kızın ağlamaklı yüzü bir anda eski ciddiyetine kavuştu ve adam da çatık kaşlarını düz bir çizgi haline getirmişti.

Dizleri tüm gücünü yitirip yere devrilmesine sebep olurken, kulakları sağır edecek bir çığlık atarak ağlamaya başladı. Öyle güçlü bağırmıştı ki, müziğin sesini bastırdığı için tüm gözler onların üzerine çevrilmişti. Kayra bu durumdan rahatsız olsa da bir tepki veremedi.

Alin gibi güçlü bir kız asla bu hale düşmemeliydi.
Kendini toparlamaya çalıştı ancak nafileydi. Zar zor ayakta durabilmişken karşısındaki adamı nasıl darma duman edebilecekti?

"Aşağılık herif!" Diye bağırdı ve başka hiçbir şey demeden, arkasında bıraktığı can kırıklarıyla beraber ezbere bildiği mekanın tenha köşelerine doğru ilerledi.
İçindeki bu öfkeden kurtulmalıydı. Olmamıştı. Onun karşısında yine tüm gücünü yitirmiş gibi hissediyordu. Yüreğindeki saf nefret çok can yakıcı bir zehir gibiydi. Öyleki arkasında bıraktığı adamın da yüreğine sıçramıştı bu zehir. Onu da yakmıştı içten içe. Kendi günahlarının arasında kaybolup gidecekti her geçen gün.

"Bu paket sana." Diye bir ses duydu Alin ve olduğu yerde kaldı. Sesin kaynağını bulmak için bir süre daha bekledi ve sonunda dikkatli adımlarla merdivenin altındaki odanın aralık kapısını yakalayabildi.

İki tane çocuk vardı içerde. İkisi de birbirinden tehlikeli bir görünüme sahip, birbirinden erkeksiydi. Henüz genç olmaları, Alin için bir avantajdı. Onları daha kolay ikna edebilirdi istediğine kavuşmak için.
Kaşlarını çatarak odaya girdiğinde ikisi de merakla ona dönmüştü. Suç üstü yakalanmanın verdiği panikle ellerindeki poşetleri bir kenara fırlatırken Alin alaycı bir şekilde gülümsedi.

"Var mı, fazladan?"

Çocuklar duydukları şeyle gülmeye başladılar. Az önceki panik halleri uçup gitmişti. Karşılarında duran küçük kız, boyundan büyük bir işe kalkışıyordu. Yine de mallarını paylaşmaya pek hevesli değillerdi. Hele ki onunla.

"Senin gibi kızlar için yok."

"Nedenmiş?" Diye sordu Alin. İlk uyuşturucu deneyimi olmayacaktı ve bu karşısında dikilen genç adamların bilmediği bir detaydı. Kayra sayesinde bulaşmıştı bu illete ama şimdilik kendine bağımlı diyemiyordu. Yakında olacağını bilse de bu konuda kendine karşı oldukça ısrarcıydı. Her kullanıcı gibi, kendini kandırıyordu.

"Başımıza bela açma. Kaybol."

Ancak Alin denileni yapmamıştı. Yapmayı da düşünmüyordu. Atik bir hareketle eğilip yerdeki pakedi eline geçirdiğinde çocuklar birbirlerine endişeyle baktılar.

"Bu sandığın gibi hafif bir şey değil! Sakın!" Diye uyardı içlerinden biri. Ancak genç kız onu duymazdan gelerek ağzına attı zehri.

Az sonra dünya değişecekti. Her şey tersine dönecekti. Alin kendini bu muhteşem ötesi hissin kollarına atmak için sabırla bekledi. Nihayet çocuklar da emin olmuştu ki karşılarında duran kız, tecrübeliydi.

"Adın ne?" Diye sorduklarında Alin elindeki boş poşeti bir kenara fırlattı ve yaşadığı zevkle sırtını duvara dayarak gözlerini kapattı.

"Lavinya."
Gözlerini tekrar açtığında yüzünden yaşadığı tarifsiz keyif yansıyordu.
"Lavinya Sözeri."

"Seni bu hale getiren kişiyi merak ettim doğrusu."
Çocuğun lafı biter bitmez, "Kayra Yaldıran!" Diye bağırdı Alin. Dudaklarından dökülen isim ona acı veriyormuş gibi buruşturmuştu güzel yüzünü.

"Kayra mı?" Dedi içlerinden biri. Ses tonundaki hayret, Alin'i uyandırdı. Şüpheyle döndü ona.

"Tanıyor musun?"

"Tahmininden öte."

"Ondan nefret ediyorum."

Çocuk keyifle gülümsedi.

"Ortak bir noktamızı bulmuş olmalıyım,"
Çocuğun uzattığı elini bekletmeden havada yakaladı Alin.

"Ferzan Kaya."

Alin da gülümsemesine ortak olmuştu. Vakit kaybetmeden diğerine de elini uzattı.
"Bende Furkan." Birbirlerinin ellerini uzun uzun sıktılar.

"Furkan Aclan."

O gün, bir kıyamet günü sayılabilirdi. Alin kendi kalemiyle, kendi işleyeceği bir cinayetinin başlığını atmıştı

Hikayesi ise yazılmayı bekliyordu.

11. BÖLÜM

"FURKAN ACLAN"

Eğilip patenlerimin klipslerini oturttuğumda tanıdık bir ses duydum hemen yan tarafımdan.
Kafamı merakla sese doğru çevirdiğimde Demir'le karşılaşmıştım. Bana sebebini bildiğim bir endişeyle bakıyordu ancak çok büyük bir yanılgıya düşüyordu.

"Bundan emin misin?" Diye sorduğunda onu duymazdan geldim ve adımlarımı piste yönlendirdim.
Arkamdan bağırdı tekrar.

"Hocayı beklemelisin!"

Elimi umursamazca salladığımda başka bir şey demedi. Yalnızca arkamdaki hareketliliği hissedebiliyordum. Kendi patenlerini giyiyor olmalıydı. Anlaşılan gözleriyle görmeden, baş edebileceğime olan inancı sıfırdı.

Tam arkamı döndüğüm sırada görüş acıma başka biri girdi.

Kayra, yarı çıplak bedenini sergilemek istercesine boş alanın ortasında dikilmiş, omzuna attığı havluyla beraber kollarını göğsünde kavuşturarak bana bakıyordu. Demir henüz onu görmemişti.

"Neden buradasın?" Diye sordum şüpheyle. Hemen yan tarafımda olacağını bilsem de, şu an bu şekilde durup beni izlemesi hiç hoşuma gitmemişti.

"Senin düşüşünü görme zevkini tatmak için yanıp tutuşuyorum." Diye mırıldandı müstehzi bir tavırla.

Dersin başlamasına biraz daha vardı bu yüzden ortalıkta bizden başka kimse görünmüyordu. Kaşlarımı çattım. Anlaşılan beni bekleyecekti.

"O halde, hayal kırıklığı yaşamaya hazır ol."

Demir hazır bir şekilde gelip elini sırtıma yerleştirdiğinde ikimizin de gözü ona çevrildi. Bakışları rica eder gibiydi. Kendimi ona bırakmamı istiyordu çünkü bu konuda yeterince kötü olduğuma ikisi de oldukça emindi. Ancak ben ikisinin de kayma becerisi hakkında bir fikre sahip değildim. Bu durum rahatsız hissettirdi. Meraklandım.

"Hayır." Dedim net bir şekilde.
"Madem başaramayacağıma bu kadar eminsiniz, gelin buraya. Gösterin marifetlerinizi. Bakalım kim daha başarılı?"

Kayra yüzünü buruşturduğunda ona gülerek baktım.
"Ne oldu, korktun galiba?"

Sınırları zorluyordum. Pişman olup olmayacağım ise meçhuldü.

"İşim olmaz böyle şeylerle." Dedi küçümsercesine.

"Buraya gel." Diye emrettim ona. Bu cesaretimin nereden geldiğini bilmiyordum.

"Bu halde gelmemi ister misin gerçekten?" Yanından geçen iki kızın da dönüp onun çıplak bedenine baktığını görmüştü. Bende görmüştüm. Yüzündeki sırıtış daha da büyüdüğünde dişlerimi birbirine bastırdım.

"Evet."

Pistin soğuk olması umurumda değildi. Hatta üstüne hasta olursa, içimin yağları eriyecekti.

Demir temkinli bir şekilde kolumu tuttu.
"Ne yapıyorsun?"

"Sus ve izle." Dedim ona. Aramızdaki gereksiz bakışma bir şekilde sonlandığında, zil yeni çalmıştı. Kayra ağır adımlarla buraya ilerledi. Dolaplardan kendine uygun numarada bir paten çiftini seçip giyerken, etraf kalabalıklaşmaya başlamıştı. Paten kulübünde olan herkes içeriye girer girmez Kayra'ya büyük bir şokla bakıyordu. Hem görünüşünden, hem de soğuğa karşı koymasından dolayı gözlerini üzerinden alamıyorlardı.

Hoca ise henüz etrafta görünmüyordu. Heyecanla kuruyan dudaklarımı ıslattım. Sırf gururu için çıkacaktı buraya. Ve eğer düşerse, buna yıllarca gülebilirdim. Birinin düşüşünün bana zevk vereceğini daha önceden söyleseler, aklımın ucundan dahi geçmeyecek bir şey diyerek yalanlardım ama şu an tam olarak aksi kanıdaydım.

Bilerek hareketlerini yavaşlatıyordu. Amacı belliydi. Sıkı ve şekilli kasları, geniş omzu neredeyse burda bunan tüm kızları baştan çıkarmaya yeterdi. Ben hariç.
Heyecanımı bastırmak adına kafamı kaldırdım. Havuzun olduğu tarafa doğru yürüyen Zamir'i gördüğümde ise kaşlarımı çattım. Sanki ona baktığını hissetmiş gibi dönüp bakışıma karşılık vermişti. Ürkmemi sağladı.

"Haydi." Dedi Demir elimden tutup beni piste çıkarırken. Derin bir nefes alıp gözlerimi kocaman açtım.

Dengemi ilk saniyelerde sağlayamamıştım. Mecburen kenardaki demire tutunarak kendimi düşmekten kurtardım. Demir de nereyse aynı şeyi yaşayacaktı ki, kolumdaki eli onun da son anda dengesini koruyabilmesini sağladı.
Birbirimize bakarak gülümsedik. Anlaşılan Demir o kadar da iddialı değildi.

"Bana hala güvenmiyorsun değil mi?" Diye sordum.

"Yaptığın şey delilik. Buz, tehlikelidir. Sırf inat olsun diye kendi canını yakacaksın." Derken gözleriyle köşede beni izleyen suratsız Kayra'yı işaret etmişti.

"Bana bırak!"
Diyerek azarladım onu.

"Durabilecek misin, tutunmadan?"
Kafamı onaylarcasına sallarken sıkıldığımı belki ederek iç çekmiştim.

Kayra çok rahat bir şekilde piste çıktı. Bir süre ayağını kaldırmadan ilerledi ancak keskin bir hamleyle yönünü bana çevirip durduğunda, beklentimin tersini çıkarmasından dolayı biraz sinirli hissediyordum. Gülümsedim yine de.

Babam bana paten kaymayı öğrettiğinden beri, ne zaman canım sıkılsa evimizin oradaki piste kaymaya giderdim. Her kış özellikle yaptığımız bir rutin vardı mesela, soğuk yerlere gidip kayardık beraber. Ancak babam hasta olduğundan bu yana pek fazla uğramamıştım. Her seye rağmen bu bir yetenekti. Unutmam o kadar kolay olamayacaktı.

"Madem böyle tırsacaktın, o kadar iddialı konuşmayacaktın Lavinya Sözeri."

Camların ardında bizi izleyen insanları hissedebiliyordum. Bu bir gövde gösterisiydi. Hiçbir zaman kendimi böyle bir rekabetin içinde bulmamıştım ben. Kafamı eğip buzun üstüne saplanmış olan patenlerime bir bakış attım ve derin bir nefesin ardından içimde doğan özgüvenle sol ayağımı ileri doğru kaydırdım.

Demir korkuyordu.
Benim düşecek olmamdan ve belki de rezil olacağımdan. Kayra ise eğleniyordu. Pes edeceğimi, düşeceğimi hayal ederek. Zevk alıyordu kendi düşlerinden.
Bugün Kayra Yaldıran'a yenilmeyecektim. Kararlıydım, kendimden emindim. Bunu o da görebilirdi.

Ona yaklaşmadan hemen önce hızımı arttırdım ve o, ona çarpacağım düşünerek kaşlarını çattığında, hafif dizlerimi bükerek etrafında kısa ama hızlı bir tur attım. O an ona çarpmayı ve yere devrilmesini izlemeyi çok isterdim ancak bu yaptığım, üzerinde çok daha etkili olmuş bir hareketti. Karşısında durup gülerek gözlerinin içine bakarken bana karşılık verircesine kaşlarını kaldırdı. Yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu.

Saniyelik bir hareketle yanımdan geçip karşıma geldiğinde, durmadan geriye doğru ilerledi. Yüzü bana dönüktü ancak geriye doğru kayıyordu. Beklemeden ona uyum sağladım ve hızlanarak öne doğru kaydım.

Sanki tüm dertlerim geride kalmış gibiydi. İçimde tanıdık bir his vardı. Buza karşı duyduğum özlemi giderebilmiştim. Hemde çok tatmin edici bir sekilde gerçekleşmişti bu.

Bana dakikalar gibi gelen ancak yalnızca saniyeler süren bir zaman dilimi boyunca o arkaya doğru, ben ona doğru sakince kaydık. Bu kadar güzel kayabilmesi beni afallatmıştı. Kesinlikle beklemiyordum. Güzel bir eğitim almış olmalıydı. Kolay kolay kimse bu noktaya gelemezdi.

Ne yapmak istediğini merak ediyordum ki hızını yavaşlatarak bir elini bana doğru uzattı.
Yüzündeki sinsi gülümseme, hain planlarının bir sembolü gibiydi. Ona karşı çıkmak istemeyerek oyununa ayak uydurdum ve uzattığı elini tuttum.

"Hayır!" Diye bağırdı Demir, hemen arkamızdan. Beni düşüreceğini tahmin etmiş olmalıydı. Cama kitlenen gözlere karşı bir şov sunuyorduk ve gerçekten benim de heyecanla izlemek isteyeceğim bir gösteri olurdu bu. Ancak baş kahraman şu an bendim.

Beni biraz daha kendine doğru çektiğinde, bir sonraki hamlesini tahmin ettim. Aslında daha çok hissetmiştim. Hiç bir partnerle birlikte kaymamış olsam da, dönüşler işin tadı tuzuydu. Bunu yapmamı nasıl sağlayacağını ise çok iyi biliyordum. Amacı beni düşürmek olsa da, ben onun hayallerini suya düşürecektim.

Tahminimi doğrularcasına, eğilip beni belimden yakaladı ve saniyeler sonra kendimi boyumdan yukarda, boşlukta hissettim.

Gözlerinin içine baktığım en son anda, şunlar geçiyordu aklımdan;
Bu çocuk, doğa üstüydü. Böyle bir yetenek ne yazık ki onun gibi birine bahşedilmişti.

Kendimi öyle bir anın içinde bulmuştum ki, duyduğum çığlıklar kafamın içinde yankılanıyor, hızlı atan kalbimin daha da hızını arttırmasını sağlıyordu. Beni kurtarmak için gelen bir Demir vardı görüş açımda. Yanlış hareket.

Bir melek, bir şeytanla güç gösterisi yapıyordu.

O an anladım ki, bu yarışın bir kazananı olmayacaktı.

Kendimi ruhen yenilmiş gibi hissettim şeytani gözlerinin içine bakarken. Beni öyle bir yansıtıyordu ki bana. Kendi yansımamla beraber kalbime bir karanlık çökmüştü.

Bana oldukça kolay gelen ancak insanlara dillerini dişlettiğim üçlü lutz'un hemen ardından ayaklarım sert bir şekilde kaygan yüzeyle buluştuğunda ikimiz de nefes nefeseydik.

Muazzam...

Aklımdan geçen kelime buydu.

Yanıma gelmek için yeltenen Demir şok içindeydi. Gözlerindeki şaşkınlık fazlasıyla iyi bir gösteri sergilediğimi anlatıyordu bana.

Kayra olduğu yerde sertçe durdu. Yüzü artık tehlikeli boyuttaki bir ciddiyete kavuşmuştu ve çatık kaşlarıyla durumu anlamlandırmaya çalışıyor gibiydi. Bilmiyordu. Benim bunları yapabildiğimi bilmiyordu. Güleceğini sanmıştı. Düşmemi beklemişti ama tam karşısında öyle bir dikiliyordum ki, arkamda görünmeyen kanatlarım olduğunu iddia edebilirdim. Kanıtlayamazdım ama hissediyordum.

"Vay canına!" Diye bir ses duyduğumda bakışlarını Kayra'nın üzerinden çektim. Bana beni yok etmek istercesine bakması umurumda olmayacaktı. Kafasının içinde dönüp duran tilkilerin varlığını bilmek beni tatmin etmesi için yeterliydi.

"Yaptığınız hareket basit gibi görünür ama oldukça zordur. Takdir ediyorum. Özellikle sen," dedi hoca. Uzun sarı saçlarını tepeden sıkıca tutturmuş, savura savura yanımıza geliyordu.
"Neden gelmiyorsun kulübümüze?"

Kayra, hocaya küçümseyici bakışlar atmaktan hiç çekinmemişti. Bu hareketinden ben bile rahatsızlık duymuştum. Genel olarak her şeyinden duyuyordum ya, orası ayrı bir konuydu.

"Uyumunuza bayıldım. Birlikte çok harika işler çıkarabilirsiniz."

"Hayır."

"Olmaz." Dedik aynı anda. Hoca Bu duruma biraz üzülmüş gibiydi. Ancak şu an son derdim bu olacaktı.

"Profesyonel gibisiniz. Söyleyin bana, ne kadar süredir kayıyorsunuz? Yaptığınız hareketler ciddi bir emek ister."

"Kendimi bildim bileli." Diyerek kestirip attı Kayra. Ona göz ucuyla bakıyordum. Çözemediğim çok şey vardı hakkında.

Hoca cevap almak istercesine bana döndüğünde bir anlığına diyecek bir şey bulamamıştım. Kayra'ya dalıp gitmem yüzünden.

"Küçüklükten beri."

"Bakın, bu konuyu müdürle konuşacağım ve sizi ikna etmek için elimden geleni yapacağım çocuklar." Dedi kadın.

Ancak Kayra, hocayı umursamadan çıkışa doğru ilerledi.
"Size kolay gelsin."

Fütursuzca çekip giden Kayra'nın ardından göz devirdi hoca ve bizi bir araya toplayarak dersini başlattı. Demir'in sorgulayıcı bakışları üzerimden hiç eksilmiyordu. Yine de bu konu hakkında onunla konuşmaya niyetli değildim. O da yeltenmedi.

Yorucu ama zevkli bir dersin ardından, boş vaktimi etrafa bakınarak geçiriyordum. Kızlar hala kulüpteydiler. Anlaşılan geç çıkacaklardı. Demir ise çoktan kaybolmuştu.

Ödüllerin ve bazı tabloların asılı olduğu özel kısma doğru ilerledim. İçimden bir ses, orada ilgi çekici bir şeyler bulabileceğimi söylüyordu.
Ancak beklentilerim çıkmadı.

Okulun eski müdürleri ve tarihteki birkaç önemli isme yer verilmişti. Bazı kaliteli resimleri ve uzun boyutlardaki metinleri bulunuyordu. Normalde asla okumaya yeltenmeyeceğim bir şey olsa da sıkıntıdan vaktimi bunlarla öldürmeye çalıştım. Yazanlar her kimse tebrik etmek gerekirdi. Çok edebî ve güzel metinlerdi bunlar. Eski okuluma oranla çok daha elit bir yerde olduğumun bir daha farkına vardım. Buranın neden bu denli vazgeçilmez olabileceğini artık anlayabiliyorum.

İlerleyip ufak, kare bir masanın önünde durduğumda ilgiyle baktım karşımdaki fotoğrafa. Genç biriydi bu. Oldukça gençti. Bizimle aynı yaşlarda olmalıydı. Fotoğrafının burada bulunma sebebini çok sonradan anlayabilmiştim. Ancak karşılaştığım şey, bana kötü hissettirdi.

Kurumuş çiçeklerinin yaprakları duruyordu ona ithaf edilen anma metninin üzerinde. Henüz tazeydi anlaşılan.

Ölmüştü.

Hemde bu kadar genç bir yaşta. Hüzünlü bir şekilde baktım yüzüne. Tüm hatlarını ezberlemiş bile olabilirdim. Ne kadar süre fotoğrafını incelediğimi bilmiyordum ancak yanımda varlığını hissedemediğim Zamir, boğazını temizlediğinde irkilerek ona döndüm. Saçları hala nemli duruyordu. Büyük ihtimalle kurutmaya yeltenmemişti. Yanımda öylece durmuş benim az önce baktığım yere odaklanmıştı.

Bende tekrar önüme döndüm.
"Çok kötü." Diye mırıldandım kendi kendime. Ancak beni duyabilecegini biliyordum.

"Öyle," İç çekti ve hemen ardından, "Yaşamayı hak ediyordu." Dedi Zamir.
Çatık kaşları bir anlığına şüphelenmeme sebep oldu ancak kendimi bu dipsiz çukura atmadım. Çünkü oradan çıkamayacağımın bilincindeydim.

Yalnızca adının yazdığı yerin üzerinde parmaklarımı usulca gezdirdim. İçimde bir ürperti oluşmuştu. Yokluğu bile garip hissettirmişti ki, varlığının nasıl hissettirdiği hakkında bir fikrim bile yoktu. Yalnızca onun adına kalbimin derinliklerinde bir sızı duydum.

Furkan Aclan.

Continue Reading

You'll Also Like

7 Numara By Beril Sancar

Mystery / Thriller

10K 871 7
Sevdiği adamla geçirdiği bir gece sonucu hamile kalan Umay Uzel, Yiğit Ali'yle evlenir. Kocasının da onu sevdiğini düşünerek sürdürdüğü evliliğini ve...
TUTSAK By Elsa

Mystery / Thriller

83K 3K 39
"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevleri de"
203K 3.4K 42
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...
Hacker By Son_anka

Mystery / Thriller

1.1M 63.1K 87
"Kahretsin! Bu nasıl bir sistem!?" Sinirle arkama yaslanıp ellerimle yüzümü avuçladım. Saatlerdir sisteme giriş yapmakla uğraşıyordum ama bir türlü...