SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2

By Autumnia

185K 6.2K 3.7K

Siz hiç başlı başına ''İmkansız'' olan birisine aşık oldunuz mu? Okyanus misali derin olan mavilerin'de boğu... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38. Bölüm
39.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm Final
Özel Bölüm I
Özel Bölüm II
Özel Bölüm III SON!

40.Bölüm

2.1K 82 14
By Autumnia










Multimedyadaki şarkı ile birlikte okuyun lütfen..


Gözlerinin içindeki her bir zerre haykırıyordu içindeki ateşi, dudaklarını her bir ıslatışı benim için ölüm fermanıydı adeta. Göğsünün yavaşça yukarı inip kalkması ise, sigara gibi yavaş ve ağrılı bir ölümdü benim için. Sadece bana bakıyor olduğu görmek bile bedenimin her bir zerresini yaşayan bir küle çevirirken, nasıl olur da ona karşı koyabilirdim? Bedenimin her bir köşesi sadece onun ismini haykırırken nasıl olur da ondan kaçabilirdim? Onu her şeyiyle bu denli isterken nasıl olur da ondan intikam almaya çalışabilirdim?

Soruyorum size! Yaşadığınız her bir durumda sadece kendinizi düşünen siz! Hiç kendinizi zerre düşünemeyecek hale geldiniz mi? Ona olan her bir hissinizi sırf intikam uğruna yok saymaya çalıştınız mı? Canınızın yandığını bile bile yine de gülümsemeye devam ettiniz mi? Aşkınızı inkar ettiniz mi? Başka bedenlerde mutlu olurum diye aklınızdan geçirdiniz mi? Peki mutlu oldunuz mu? Gerçekten de mutlu oldunuz mu? Peki, mutlu musunuz şu anki durumunuzdan? Ben söyleyeyim.

Zerre mutlu değilim.

Karşımda duran bu herife elimi uzatacak kadar yakın olmama rağmen kendimi ondan sakındığım için mutlu değilim. Onunla her öpüşmemiz de içimde fırtınalar kopmasına rağmen, onu saatlerce, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca öpmeye devam etmek istememe rağmen, dudaklarını bırakmak zorunda kaldığım için mutlu değilim. Başka bedenlerle mutlu olmayı beceremediğim ve içten içe onun bedenini istediğim için mutlu değilim.

Beni bu hale getirdiği için zerre mutlu değilim.

Kaç kere değişmeye çalışmış, başarılı olamamıştım. İstemeden de olsa vücudum ona tepki veriyordu çünkü. En kötü ihtimal bakışlarım ele veriyordu beni. Tıpkı şuan da olduğu gibi,

İkimiz de birbirimizi delicesine istiyor, fakat ilk adımı atmaya çekiniyorduk. İkimizin de o lanet olasıca gururu buna izin vermiyordu çünkü. Yelkenleri suya indiren ilk kişi olmak istemiyorduk. Bu yüzden de ilk adımı karşıdan bekleyip, rüzgarın götürdüğü yere doğru sürüklenip gidiyorduk sadece.

Böyle olmak daha mı iyi? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette ki değil, fakat ne yapabilirdik ki? Gururumuza karşı çıkabilecek kadar güçlü değildik, ilk adımı atabilecek kadar cesur, hiç değildik. Geriye tek bir şey kalıyordu, o da böylesinin daha iyi olduğuna kendimizi inandırmak, en azından inandırmaya çalışmak. Hepsi bu.

Bize oral seks yapan çocukların ne ara yok olduğuna ve ne ara yalnız kaldığımıza dair hiçbir fikrim yoktu. Sanırım Aftiel de aynı şeyi düşünüyor olmalıydı, gözlerini bir süre etrafta dolaştırmasından anlamıştım. Gerçi benim gözlerim sadece Aftiel'e odaklıyken nasıl olur da etrafımda olup biteni fark edebilirdim ki? Sadece sevdiği kişiye bakan biri nasıl olur da başka bir şeyi görebilirdi ki? Benimki de laftı işte.

Başını duvara yaslayan Aftiel Grass, gözlerini gözlerimden aşağıya indirip, vücudumda gezdirmeye başladı. Çoktan fermuarını yukarı çekip, erkekliğini kamufle eden Aftiel'in gözleri yavaşça erkekliğime kaymaya başlayınca, fermuarımın hala açık ve erkekliğimin de gözler önünde olduğu fark ettim. Bir hışımla fermuarımı kapatıp, gözlerimi tekrar Aftiel ile buluşturduğumda ise göğsünün yavaşça inip kalktığını fark ettim ve sesli bir şekilde yutkundum. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Sakinleştiğimden emin olduktan sonra ise kapalı olan göz kapaklarımı aralayıp, tekrar Aftiel'e bakmaya başladım.  Aftiel ise son bir kez daha yavaşça göğsünü kaldırıp indirdi ve ''Lanet Olsun'' Diye tıslayarak bir hışımla ellerimi tutup, beni duvara sabitledi. Nefes almayı çoktan unutmuş olan ben, sadece ama sadece bir an önce beni öpmesini diliyordum.

Gözleriyle gözlerimi çoktan hapsetmiş olan Aftiel ise, sanki beni öpmesini dilediğimi biliyormuş gibi şeytani bir şekilde gülümseyip, parmaklarını burnumdan başlayıp düz bir çizgi şeklinde aşağı doğru gezdirmeye başladı. Önce dudaklarımdan geçen düz çizgi, daha sonra çenemden boynuma, boynumdan da göğsüme doğru inmeye devam etti. Nefes alış verişlerimin hızlanmasına karşılık şeytani bir şekilde gülümsemeye devam eden Aftiel Grass, göbek deliğimi dairesel bir şekilde okşadı.

Gözlerini gözlerimden bir saniye olsun ayırmıyordu.

Bedenimin her bir zerresi yavaş yavaş onun esareti altına girerken, düşünebildiğim tek şey ise bir an önce ona dokunmaktı, fakat onun her bir dokunuşu beni öylesine etkilemişti ki, tüm vücudum kasılmış, hareket etme kabiliyetimi yitirmiştim çoktan.

Göbek deliğimin etrafındakini turunu tamamlayan Aftiel, yavaşça bana doğru yaklaştı ve alt dudağımın sağ köşesini dişlemeye başladı. Sesli bir şekilde inlediğimde ise dudağımı kendisine doğru çekip, aynı hızla serbest bıraktı. Üst dudağıma çarpan alt dudağımın çıkardığı sese karşılık dişleri göstererek gülümseyen Aftiel, belimi sıkıca kavrayıp kendisine doğru çekti. Erkekliğine sürtmeye başlayan erkekliğime karşılık derin nefesler alıp vermeye başlamıştım. Aftiel ise bir yandan dudaklarını ıslatıp, bir yandan da gözlerime bakmaya devam ediyordu.

Bakışları o kadar çok derindi ki. Bedenimin her bir zerresine işliyordu adeta. Normal değildi, onun bakışları kesinlikle normal değildi. Anthony her zaman ''Deamon'ın bakışları keskin bir bıçak gibidir. Sen daha farkına bile varmadan keser seni. Yapabileceğin tek şey ise akan kanı izlemek olur sadece'' Derdi. İtiraf etmem gerekirse saçma bulurdum bu cümleyi, fakat gerçekten de Aftiel'in bakışları da keskin bir bıçak gibi, işliyordu her bir zerreme ve benim de yapabildiğim tek şey ise akan kanı izlemek oluyordu sadece.

Tıpkı Anthony gibi.

Fakat ben Anthony değildim. Ben Lufian'ım. Lufian Vettel. O yüzden de izlemekten daha fazlasını yapmalıydım öyle değil mi?

Derin bir nefes alıp, Aftiel'i kendime çektim ve tam onu öpeceğim sırada çalan telefonuma lanetler okuyarak, telefona bakmak zorunda kaldım. Çünkü bu zil sesi Cody babama aitti ve eğer es kaza bu telefonu cevaplamazsam bana yapacaklarını düşünmek dahi istemiyordum. Derin bir nefes daha aldım ve ''Kahretsin'' Der demez Aftiel'e bakmaya başladım. Aftiel ise çoktan dişlerini göstererek gülümsemişti. Onun bu hareketi sinirime dokunmaya başlamıştı. Çünkü bakışlarındaki kinayeyi anlamamak için aptal olmak lazımdı. O yüzden yüzümü buruşturup, Aftiel'den biraz da uzaklaşıp ona sırtımı döndüm ve telefonu açtım.

L: Baba! Biliyor musun? Zamanlaman harika. Cidden harika.

C: Yoksa? Sende mi arayacaktın şimdi?

L: Tabisi de babacığım. Yoksa neden bunu söyleyeyim ki?

C: Her neyse. Bil bakalım ben bugün ne yaptım? Senin en sevdiğin yemeği, evet doğru bildin. Biftek. Geç kalma sakın. Deşerim.

Der demez telefonu yüzüme kapatıp, konuşmama bile doğru düzgün fırsat vermeyen babama karşılık, derin bir of çekmekle yetinebilmiştim sadece.

''Her neyse'' Diye sesli bir şekilde tıslayarak arkamı döndüm ve Aftiel'in orada olmadığını gördüm. ''Nasıl ya!'', ''Nasıl yani? Nerede bu herif'' Diye söylene söylene koridorda birkaç tur attım ve çıkışa doğru yürümeye başladım. Nihayet çıkışa vardığımda ise bir hışımla dışarı çıktım ve yağan yağmura aldırmadan tekrar ve tekrar onu aramaya başladım. ''Lanet olsun bu herifin derdi ne?'' Diyerek sesli bir şekilde bağırdım ve diğer insanların bana olan bakışlarını umursamadan yürüdüm, yürüdüm ve yürümeye devam ettim.

................................................................................................................

Birden başlayan yağmura hazırlıksız yakalandığım için soluğu direk Ofisimde alıp, kanepeye uzandım ve gözlerimi kapatıp, onu düşünmeye başladım.

Gözlerimi gözlerinde gezdirişimi,

Parmaklarımı alev alev yanan teninde gezdirişimi,

Dudaklarımı dudaklarında gezdirişimi,

Tenimi tenine hapsedişimi,

Ve terk edip gidişimi,

O an Lufian'ın telefonu çalmışken fırsattan yararlanıp, Purgatory'den çıktım ve koşar adımlarla oradan uzaklaştım. Neden uzaklaştığıma da gelirsek, kim bilir? Belki de söylediğim onca sözden sonra onu istediğim gerçeğini gururuma yediremediğim için uzaklaştım. Ya da kim bilir? Belki de nasıl olsa peşimden gelecek diye düşündüğüm için uzaklaştım.

Kim bilir? Belki de..

Belirsizlikler peşimi bir türlü bırakmazken, onları es geçip ana odaklanmaya karar verip bir süre yağmurun o insana huzur veren sesini dinlemeye başladım.

Yönünü kaybetmiş bir pusula gibi seslenircesine yağıyordu yağmur.

Siyah bulutlar gökyüzünü perde gibi kapatırken, kendisini göstermek istercesine şiddetleniyordu yağmur.

Yağmurun elleri öfkeyle dokundu simsiyah bulutlara.

Şairlere, yazarlara ilham olmak istercesine. 

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım ve bir şair veya bir yazar edasıyla bana ilham veren şeyi düşünmeye devam ettim. Siyah bir kristali andıran saçlarını, Çıkış imkanı olmayan bir kuyuyu andıran koyu gözlerini, ince dolgulu kırmızıya çalan dudaklarını.

Sadece onu hayal etmek bile insanı şair ederdi. Doğru düzgün konuşmasını bilmeyen bir insan bile, iş aşka gelince günümüz yazarlarını alt edebilirdi. İşte ''Aşk'' dediğimiz bu olgu, böylesine büyülü bir şeydi.

Aldığım derin nefesi yavaşça bırakıp havaya karışmasını sağladım ve bu sırada uzaklardan bana doğru yaklaşan bir melodi sesini yükseltmeye başlamıştı bile.

Ah, bu şarkı... Yoksa?

Diye sesli bir şekilde söylenir söylenmez bir hışımla açılan kapıya karşılık, aynı hışımla göz kapaklarımı araladım ve yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuş bedeni seyretmeye daldım.

Siyah kristalleri yağmurdan dolayı iyice parlarken, kırmızıya çalan dudakları kırmızının en koyu tonuna ulaşmış ve ayağa kalkmama bile fırsat vermeden ellerimi çoktan kenetlemiş ve şeytani bir şekilde gülümseyerek gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Kristallerindeki her bir damla yüzüme ulaşırken, düşünebildiğim tek şey ''Beni bırakmadı, peşimden geldi'' değildi elbette. O an düşünebildiğim tek şey;

''Lanet olsun! Yoksa? Ben altta mı olacağım'' idi.


SEVGİLİ OKURLARIM; GECİKME İÇİN ÜZGÜNÜM. UMARIM KEYİF ALARAK OKUMUŞSUNUZDUR. BİR DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. KENDİNİZE İYİ BAKIN.

Continue Reading

You'll Also Like

20K 1.7K 54
Feryat, Trabzon'da ailesi ile yaşayan otuz bir yaşındaki genç bir adamdı. Sekiz senedir kalbi tek bir isim ile, Ali ile çarpmaktaydı. Öyle ki Feryat'...
742K 30.9K 48
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
1.3M 54K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
5.4M 291K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...