Üçüncü Göz (SY)

Por Shoanleer

571K 28.5K 7K

Mert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla... Más

1-Tapınakta
2-Güçleri kullanmak
3-Astral seyahat
4-Siyah gölgeler
5-Ölüler nerede?
6-Clairvoyance
7-Görüler sıklaşıyor
8-Gökyüzü defni
9-Hacı Anne
10-Tutsak
11-Koreli kız
12-Lee Kang Ho
13-Gizemli cihaz
14-Ajanlarla yolculuk
15-Restoran
16-İzinsiz giriş
17-Lee Yu-Mi
18-Beklenmedik ziyaretçi
19-Meclis alanı
20-Lotte park
21-Cinlerle anlaşma
22-Yu-Mi'yi kurtarmak
23-Teykel ve George
24-Öğrenmek bildiğini hatırlamaktır
25-Yu-Mi'nin halası
26-Do Hyun'la seyahat
27-Dertler bitmiyor
28-Yanılsamalar
29-Hafıza kaybı
30-Beynin derinliklerinde
31-Aynadaki yazı
32-Başbakan
33-Büyük buluşma
34-İyileşme süreci
35-Hacı Anne'nin fedakârlığı
36-Hacı Anne'nin cenazesi
37-Asfanit
38-Güvenli ev
39-Açığa çıkmak
40-Basın toplantısı
41-Görüdeki adam
42-Mert'e saldırı
43-Kang Ho'nun cihazı
44-Akıl hastası
45-Son sığınak
46-Gerçekçi rüyalar
47-Vel ba'su ba'del mevt
48-Uyanmak
49-Teklif
50-Araştırma
51-Düşmanı tespit etmek
52-Bilinmezliğe doğru
53-Kuzey Kore
54-Tünel
55-İntikam hissi
56-Dostum ölmedi
57-Şeytanla anlaşma
58-Cihazın gelişimi
59-Tibet'ten çağrı
60-Baba ve seçim
61-Sonuçlara katlanmak
62-Manevi destek
63-Yeni bir düşman mı?
64-Aynı güçler
65-Beklenmedik yardım
66-Düşmanı kurtarmak
67-Ji Won'un oyunu
68-Sevmediğim sevgilim
69-Hatırlanmaya değenler
70-Geçit
71-İki ülke arasında
72-Arapsaçı
73-Yalnızlıktan kurtulmak
74-Yeniden özür dilemek
75-Lobsang'ın akıbeti
76-Lobsang'ı beklerken
78-Mert'in ailesi
79-Kötü varlık
80-Görü gerçekleşiyor
81-Final öncesi
82-FİNAL

77-Dr. Jung

1.9K 171 68
Por Shoanleer


Not: Dün yayımlamam gereken bölümü, bugün yayımlıyorum. Gecikme için özür dilerim.

Özet: Lobsang'ı Mert'ten başka kimse hatırlamamaktadır. Mert, Kang Ho'nun binasına gittiğinde, Dr Jung'ı görür. Onun serbestçe dolaşmasının mümkün olmadığını söylerken, Başbakan'ın onu affettiğini öğrenir. Yu-Mi'yi ailesi ile tanıştırmak isteyen Mert, ondan dinini değiştirmesini ister. Lobsang bir kez daha Asfanit'te görünür ve gelecekte karşılaşacaklarını söyler.

*** Yeni Bölüm ***

Başbakanla karşılaştığımda, adamın gözlerindeki üzgün ifadeyi görünce, duygularımı hemen belli etmemeye karar verdim. Jung'ın affedilmesinin, onu da üzdüğünü düşünüyordum. Fakat bir açıklama almadan geri dönme niyetinde değildim.

"Hoş geldin Mert. Neden geldiğini biliyorum ama önce sakince konuşmak istiyorum."

"Hoş bulduk efendim. Bir açıklamanız olduğunu ümit ederek geldim."

"Dr Jung konusuna girmeden önce, Ajan Kim'in ölümüne ne kadar üzüldüğümü söylemeliyim. Dr. Jung'ın karıştığını bildiğim halde onu affetmem, seni çok sarsmış olmalı."

"Bunu inkâr edemeyeceğim efendim" dedim.

"Dr. Jung birkaç gün önce İstihbarat servisimizle irtibat kurdu. Ülkemize gelip, Kuzey Kore hakkında çok kritik bilgiler sunacağını söyledi. Önce onun blöf yaptığını düşündük. Fakat bize bir miktar bilgi aktardıktan sonra, ne denli önemli bilgilere sahip olduğunu anladık."

"Bilgi uğruna o katili affettiğinizi mi söylüyorsunuz?"

"Şunu anlamalısın Mert. Ajan Kim'i oğlum gibi severdim. Fakat Jung'ın getirdiği bilgiler sayesinde, milyonlarca Güney Koreli güven içinde olacak. Verdiği bilgiler paha biçilemez."

Başbakanın bir ülkeden sorumlu olmasının yükünü anlamaya çalışıyordum. Onun pozisyonunda olsam, belki ben de aynı kararı verirdim.

"Jung'ın tek istediği korunma ve bilimsel çalışmalarına devam etmekti. Hatta çalınmasını sağladığı cihazı inceleme şansı bulmuş ve Lee Kang Ho'ya yardım edebileceğini söylemişti. Kang Ho Ssi'de onun verdiği bilgileri alınca, beraber çalışmayı kabul etti. Her şey ülkemiz için Mert."

Sanırım olayı anlamıştım. Kişisel duygularımla hareket edip, az daha bütün olayı berbat edecektim. Yine de Jung'dan hoşlanmak zorunda değildim. Eğer yardımları işe yararsa ne ala, yaramazsa onu içeri tıkan ben olacaktım.

Başbakana teşekkür ederek vedalaştım. Giderken arkamdan, daha sık ziyarete gelmemi söyledi.

Yu-Mi ile buluşup dertleştim. Ona Jung ile ilgili bilgileri aktardıktan sonra, bu işin peşini bırakacağımı da ekledim. Şimdilik tek odaklanmamız gereken evlilikti. Ona Kuran-ı Kerim'i okuyup okumadığını sordum. Okumaya başladığını ama henüz bitirmediğini söyledi.

"Şimdiye kadar okuduklarından bir fikir edindin mi?"

"Çok ilginç şeyler okudum Mert. Okudukça daha fazla okuma isteği oluşuyor. Sanırım bir haftaya kadar bitirmiş olurum."

"Peki seni ailemle tanıştırmak için bu akşam Türkiye'ye götürmek istesem, ne dersin?"

"Gerçekten mi? Çok isterim. Ben hemen bavulumu hazırlayayım. Sen de uçak biletini ayarlarsın."

"Gerçekten uçakla saatlerce yolculuk etmek istediğine emin misin?"

"Yani geçiş mi yapacağız?"

"Neden olmasın, sadece bir akşam yemeği yeriz ve döneriz. Ben annemi arayayım birkaç saat sonra yemek hazır olur."

"Tamam o zaman. Ben hemen gidip hazırlanayım. Babama da haber vereyim" dedi sevinçle. Onu yolcu ettikten sonra, arkasından gülümseyerek baktım. Yanındaki ajanlara rağmen, küçük bir kız gibi seke seke koşuyordu.

Yirmili yaşlarında olduğunu bilmesem, ergen bir kız zannedebilirdim. Annemi arayacağımı unutmadan rehberden numarasını seçtim ve aradım.

"Alo anne."

"Mert evladım, nasılsın? Uzun zaman oldu özledik seni. Baban da seni soruyordu."

"Ben iyiyim anne. Babamın sağlığı nasıl?"

"iyi evladım. İnşallah yakın zamanda ziyaretimize gelirsin diye ümit ediyorduk."

"Aslında ben de onun için aradım. 3-4 saat sonra eve geliyorum. Yanımda tanışmanızı istediğim biri olacak."

"Misafir mi getireceksin. Getir evladım, senin misafirin, benim misafirimdir."

"Aslında misafir sayılmaz, gelin adayı."

"Aman evladım, çok sevindim. Orada bir Türk'le tanışman ne büyük bir kısmet."

"Şey anne, gelinin Türk değil, Koreli."

Annem bir süre durakladı. Sanırım ne düşündüğünü anlayabiliyordum. Dini açıdan engel teşkil edeceğini, nasıl söyleyeceğini düşünüyor olmalıydı.

"Anne Yu-Mi bu aralar Kuran-ı Kerim okuyor. Allah izin verirse Müslüman olacağına inanıyorum."

"İnşallah evladım, inşallah. Ben yemekleri hazırlayayım."

"Seni seviyorum anne."

"Allah'a emanet ol evladım."

Telefonu kapattıktan sonra yapacak bir işim olmadığını düşündüm. Hâlbuki Hacı Anne'yi arayıp evlenmek istediğimi ve cihaz ile ilgili görevimden azat edilmemi isteyecektim. Bunun için otelime dönmeliydim. Dikkat çekmemek için taksiye bindim ve otele gittim.

Yatağa uzanıp Hacı Anne'yi düşünerek uyumaya çalıştım. Uyuduğumu fark etmeden, rüya görmeye başlamışım. Hacı Anne yanıma geldiğinde, içim mutlulukla doldu.

"Allah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun evladım."

"Sizin de Hacı Anne."

"Sanırım konuşmak istediğin konular var."

"Evet, bugün Yu-Mi'yi Türkiye'ye götürüp ailemle tanıştırmak istiyorum."

"Bu senin kararın, Allah kısmet ederse olur evladım?"

"Evet Hacı Anne, haklısınız. Evlenmem nasip olursa, cihaz ile ilgili görevim ne olacak? Ömür boyunca cihazı korumak zorunda mı kalacağım?"

"Hayır evladım, cihaz yeniden yapılırken ruhani âlemi tehdit eden özellikleri devreye alınmayacak."

"Bundan nasıl emin olabilirsiniz ki?" diye sordum.

"Cihazı yeniden yaparlarken, Kang Ho'nun rüyasına girip bu özelliği devre dışı bırakmasını telkin ettim. Cihazın son kez kaçırılışında patlamasının, ruhani âlemle ilgili olduğunu düşünmeye başladı. Bu yüzden asıl işlevini gerçekleştirilecek şekilde yapacak. Sen de o görevden azat olacaksın."

"Teşekkür ederim Hacı Anne. Bana bu güçler verildiğinde, insanlara yardım etmek için olduğuna inandım. Fakat benim de normal bir hayatım olsun istiyorum."

"Olacak tabii evladım. Şunu unutma, insanlara yardım etmenin binlerce yolu vardır. İnanıyorum ki sen kendi yolunu bulacaksın."

Gönlüm ferah bir biçimde uyandığımda, artık mutlu günlerin beni beklediğine inanıyordum.

Yu-Mi ile buluşmama daha iki saat vardı. Vakit geçirmek için gezinmeye başladım. Caddelerde insan kalabalığı sel gibi akıyordu. Herkesin kendine göre bir inancı, hedefi ve umutları vardı. Allah'ın yarattığı her şeyde, gören gözler için bir hikmet vardır sözünü düşünüyordum.

Dikkatim bir dilenciye yöneldi. Gelen geçenden para istiyordu. Fakat parayı verenlere teşekkür etmiyor, hatta tek kelime söylemiyordu. Türkiye'deki dilencileri düşündüm. Para verenlere dua ederler, Allah razı olsun derlerdi. Parayı verenler de iyi bir şey yaptıklarına ikna olup, yolarına devam ederlerdi.

Bu dilenci ise parayı isterken konserve tenekesini uzatıyordu. Verene de, vermeyene de tek kelime etmiyordu. Yanına gitmeyi düşünürken ani bir fren sesi duydum. Kafamı çevirdiğimde bir kamyonetin tüm gücüyle frenlerine asıldığını ama kaymaya devam ettiğini gördüm.

Kamyonetin önünde, yolun ortasında kalmış küçük bir çocuk vardı. Annesi, elini bıraktığını fark etmediği için karşıya geçmiş ama fren sesi yüzünden geri bakmıştı. Panik içinde çocuğuna doğru koşmaya çalışırken, dilenci kadını itip yere düşürdü ve hızla çocuğu yakaladı. Araç çarpmak üzereyken ikisi birden ortadan kayboldu. Her şey bir anda olup bitmişti.

Bakmaya devam edenler ikisinin de aracın altında kaldığını zannetmişlerdi. Kamyonetin durması ile şoför aşağıya atladı ve kamyonetin altına bakmaya başladı. Bir süre sonra alkış sesleri geldi. O yöne baktığımda, dilencinin çocuğu kurtardığını ve annesine teslim ettiğini gördüm.

Kaldırımdakiler adamın sırtına vurup tebrik ediyorlardı. Adam hiçbir şey olmamış gibi yere attığı konserve tenekesini ve saçılan paraları alıp yürümeye başladı. Ben de adamı izliyordum.

Bir ara sokağa dönünce, arkasından koştum ama kaybolmuştu. Gizemli adamın kim olduğunu merak ediyordum. Belki o da geçiş yapmayı bilen biriydi. Tesadüf diye bir şey olmadığını bildiğim için orada bulunmasının bir sebebi olduğu sonucuna vardım.

Çocuğa araba çarpacağını bildiği için bekliyor olabilirdi. Belki dilenci bile değildi. Bu da neden para aldığı insanlara teşekkür etmediğini açıklardı.

Ara sokaktan çıkarken, onu bir daha görüp göremeyeceğimi merak etmiştim.

"Yine görüşeceğiz Mert" dedi bir ses. Arkamı döndüm ama sesin sahibini göremedim.

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 23.03.2016

Kelime sayısı: 1148

Seguir leyendo

También te gustarán

295K 25.8K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
1.1M 69.4K 85
Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu s...
26.3K 2.7K 24
Mihrimah Alçin, Las Vegas'ta sıradan ailesiyle, pek sıradan olmayan bir hayata gözlerini açmıştır. Dünyada başlayan yolculuğu zihninde ona seslenen...
7.7M 446K 83
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...