67-Ji Won'un oyunu

2.4K 196 103
                                    

Not: Öncelikle özür dilerim. Üç haftadır hiçbir kitabıma bölüm yazmadım. Bazılarına bir aydan fazladır bölüm eklemedim. Fakat yoğunluğum bitti ve geri döndüm. İnşallah sık sık yeni bölümleri yükleyeceğim. Sabrınız için teşekkür ederim.

Özet: Ji Won'un ihaneti Mert'i kızdırır. Kendisini kullanarak cihazı çalmasını affetmemektedir. Yu-Mi kıskançlık yapar. Mert her şeyi dürüstçe anlatıp barışmayı başarır. Durugörü gücüyle Ji Won'un ameliyat edileceğini görür. Müdahale etmek için Kuzey'e geçiş yapmak ister. Ajan Song'dan gerekli teçhizatı alıp geçiş yapar. Kadını kurtarır, cihazı almak isterken üzerinde bomba olduğunu fark eder. Son anda geçiş yaparken bomba patlar ve geçişi tamamlayamaz.

*** Yeni Bölüm ***

Cihazın üzerine bağlanmış bir tertibattaki gösterge, beşten geriye doğru sayıyordu. Ne olduğunu düşünecek zamanım yoktu. Eğer bombaysa, cihazı yanımda götüremezdim. Burada bırakırsam da Jung ve diğerlerine zarar gelecekti. Baskı altında karar vermeye çalışırken, son bir saniye kaldığını fark edip cihazı bıraktım ve kadınla Güneye geçiş yaptım.

Fakat biz geçişi tamamlayamadan büyük bir patlama gerçekleşti. Patlamanın basıncını şiddetle hissetmiştim. Kadın elimden fırlamıştı, geçişi tamamlayamadığımı hissettiğimde gözüm karardı ve kendimden geçtim.

Kendime geldiğimde yalnızdım. Başımın arkasından boynuma doğru ılık bir şey aktığını fark ettim. Elimle kontrol ettiğimde, yapış yapış bir sıvı geldi. Bulunduğum yer karanlık olmasına rağmen, elime gelen sıvının kan olduğunu anladım.

Ağrı başlamıştı. Üzerimdeki kıyafetin bir kısmını yırtıp başıma sardım. Az da olsa faydası olacağını umuyordum. Burası neresiydi bilmiyorum? Hatırlamaya çalışıyordum ama kendi adımı bile hatırlamadığımı fark ettim. İçime dolan panik duygusuyla mücadele etmeye çalıştım. Şimdilik buradan çıkmak ilk hedefim olmalıydı.

Çevreme baktığımda uzakta bir ışık gördüm. Çok belirgin olmasa da tamamen karanlıkta kalmaktan daha iyiydi. Işığa doğru yürürken ayağım bir şeye takıldı ve sendeledim. El yordamıyla takıldığım şeyin ne olduğunu anlamaya çalışırken, ellerim yumuşak bir şeylere değdi.

Biraz daha dikkatli dokunuştan sonra bunun bir kadın bedeni olduğunu anladım. Başını bulup kucağıma aldım ve uyandırmaya çalıştım.

"Bayan, iyi misiniz? Kendinize gelin, bayan."

Kadından her hangi bir hareket gelmiyordu. Nabzı zayıftı ama yine de yaşadığı için sevindim. Biraz daha uğraştıktan sonra kadın mırıldanarak uyandı.

"Ne oldu bize?"

Bize mi? Beraber miydik? Nasıl oluyor da bu kadını hatırlamıyordum?

"Beni tanıyor musun?" diye sordum. Kadının yüzünü göremiyordum ama sesinden şaşkınlığını anlayabiliyordum.

"Mert sana ne oldu? Beni hatırlamıyor musun?"

"Demek adım Mert, üzgünüm uyandığımdan beri hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim."

Kadın bir süre konuşmadı. El yordamıyla elimi bulup tuttu. "Merak etme Mert, her zaman olduğu gibi seninle ilgilenmeye devam edeceğim."

Demek bu kadın benimle ilgileniyordu. Hafızamı kaybetsem de güvenebileceğim birinin yanımda olması beni rahatlatmıştı.

"Teşekkür ederim. Buradan çıkmak için bir yol arıyordum, ileride bir ışık gördüm. Eğer kalkabilecek durumdaysan oraya doğru gidelim."

Kadın elimden destek alarak doğruldu. Önce ayakta durmakta zorlandıysa da biraz sonra kendini toparladı. Beraberce birbirimize destek olarak, ışığa doğru ilerlemeye başladık. Hafif sağa meyil yapan yolun sonuna ulaştığımızda, bir açıklığa geldik. Dolunay halinde olan ay ışığı, ortama hoş bir ışık veriyordu. Arkama baktığımda, daha önce bulunduğumuz yerin bir mağara olduğunu fark ettim.

Üçüncü Göz (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin