14-Ajanlarla yolculuk

7K 376 56
                                    

Kang Ho ekrana bakıp bazı ayarları değiştirmeye başladığında, karıncalanma hissi arttı. Sanki makine beni içine çekmek istiyordu. Astral seyahatte ruhum ile yolculuk ederken, bir ruh emici cihaza mı denk gelmiştim? Neler olduğunu anlayamadığım bir halde git gide makinenin içine doğru çekilmeye devam ediyordum.

Makinenin çekiminden kurtulamıyordum. Sonumun böyle olacağını tahmin edememiştim. En çok zoruma giden, Nirvana yolunda ilerlerken kendimi böylesine saçma bir işin içinde bulmaktı. Ruh emici cihaz kimin işine yarardı ki tüm ülkeler bunun peşine düşmüş diye düşünürken çekim gücünün kesildiğini fark ettim.

Kang Ho makinenin başında ayarları kurcalıyor, sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Makinenin tekrar çalıştırılmasını beklemeden hemen uzaklaşmam gerekiyordu. Otel odamı düşündüm ve odaya dönüp bedenime girdim. Yaşadığım stresten sonra uykunun karşı konulmaz rahatlığına gömüldüm.

Kim bilir kaçıncı defa çalan oda telefonunu fark edip açtım. Beni yemeğe götürmek için bir ajan gelecekti, resepsiyon birisinin benimle görüşmek istediğini söyleyince aklıma hemen o geldi. Beş dakika sonra aşağıda olacağımı söyleyip telefonu kapattım.

Üzerimi değiştirip aşağıya indiğimde, tahmin ettiğim gibi bir araba bekliyordu. Bir ajan arabadan inip bana arka kapıyı açtı. Genelde ben bayanlara kapı açardım ama bir bayan ajanın bana kapı açması ilk kez oluyordu.

Arabaya binerken dikiz aynasından bana bakan direksiyondaki kişinin bakışları garibime gitmişti. Tamam, farklı bir millettendim ama bu kadar da garip gözüküyor olamazdım. Bayan ajan diğerini koluyla dürttü, araç hareket ettiğinde altıncı hissim iyice huylanmıştı.

Telefonumu elime alıp navigasyonu açtım, nereye gideceğimi bilmiyordum ama öğrenebilirdim.

"İngilizce biliyor musunuz?" diye sordum. Ajanların İngilizce bilmemesi zaten garip olurdu ama emin olmak iyidir diye düşündüm.

"Evet Mert Ssi" dedi kadın ajan.

"Nereye gidiyoruz?"

"Sizi doğruca restorana götürmemiz emredildi. Güvenli bir şekilde oraya varmamız ilk önceliğimiz."

Güvenlik denince aklıma yaşadığım deneyim geldi. Cihaz hakkında öğrendiklerimi belli edersem, güvenliğim konusunda endişelenmesi gereken ben olacaktım.

"Yu-Mi de gelecek mi?"

"Davetli listesi hakkında bir bilgim yok Mert Ssi."

Verdiği cevaplar beni huzursuz ediyordu. Kısa bir süreliğine gözlerimi kapadım, üçüncü gözümün açılmasından sonra algılarım gelişmişti. Zihinlerinden yayılan gergin düşünceleri hissedebiliyordum. Zamanın akıcılığı yavaşlamış, hızlanmış, durmuş ve aniden aydınlanmıştım.

Bu ajanlar rakip ülkeler tarafından ele geçirilmişti. Benim Yu-Mi'ye yakın olmam, önemimi ortaya koyuyordu. Benim üzerimden cihaza ulaşmayı düşünüyorlardı.

"Otelimde önemli bir şey unuttum geri dönebilir miyiz?" dediğimde bayan ajan diğerine baktı ve bana dönüp "özür dilerim Mert Ssi, bizi bekliyorlar geri dönemeyiz" dedi.

Blöf yapmamın zamanı gelmişti. "Ben Kim Do Hyun'u arayıp gecikeceğimizi bildiririm" dediğimde gerginlik elle tutulur hale gelmişti. Bayan ajan elini koltuk altına doğru hareketlendirdiğinde, bende savunma amaçlı sağa doğru yanaşmıştım. Görüş açısını daraltmak işime gelecekti.

Telefonu kulağıma götürür gibi yapınca bayan ajan aniden arkasına dönüp silahını bana çevirdi. Zaten buna hazırlıklıydım. Bileğine sert bir karate darbesi ile vurdum, silahı düşerken acı ile inledi. Öteki ajan şaşkınlıkla bana doğru bakıp elini silahına, atınca sol ayağımla tekmemi kafasına geçirdim. Arabanın hâkimiyetini kaybetmişti.

Sağa sola savrulan arabayı tutmak için sağ koltuktaki ajan direksiyonu kavradı.  Sol ayağını frene basmak için uzattı. Fırsattan istifade ederek yere düşen silahı alıp kadının kafasına dayadım.

"Sizi hangi ülke ele geçirdi, bana ne yapmayı planlıyorsunuz" diye sordum.

Ajan aracın hâkimiyetini sağlamıştı ve yavaşça kenara yanaştırdı. Kafasına silah dayanmış birine göre hayli sakindi.

"Beni şimdi öldürseniz iyi olur. Gerçi keşişlerin gözünü kırpmadan adam öldürebileceklerini sanmıyorum" dediğinde benim hakkımda bilgi sahibi olduklarını belli etmişti.

Cevap alamayacağımı bildiğimden, soruları boş verip silah ile kafasına vurup bayılttım. Araçtan çıkıp Do Hyun'u aradım. Otelden aradığında kendi numaramı vermiştim, o da bana mesaj atıp numarasını kaydetmemi istemişti.

Telefonu açan Do Hyun'un sesindeki sakinlik yaşadığım olayın stresi karşısında garip geldi.

"Mert Ssi, birazdan görüşecektik, bir sorun mu var?" dedi.

Do Hyun'dan şüphelenmiyordum aurasından çok iyi hisler almıştım. "Bana gönderdiğiniz iki ajan, beni kaçırmaya kalktı."

"Neler diyorsunuz, size bir şey oldu mu? Ajanlar şimdi nerede?"

"Sakin olun, ajanları etkisiz hale getirdim. Size koordinatları mesaj olarak atıyorum."

Do Hyun ajanları nasıl etkisiz hale getirdiğimi sormadığı için içimden şükrettim. Mesajı gönderdikten sonra ajanları kontrol ettim. Direksiyondaki ajan kendine gelir gibi olunca şah damarına baskı uygulayıp tekrar kendinden geçmesini sağladım.

Do Hyun on dakika gibi kısa bir sürede, yanında üç ajanla birlikte olduğum yere ulaştı. İlk yaptığı şey beni baştan aşağıya süzüp yaralı olup olmadığımı sorması oldu.

Bu adama kanım kaynamıştı. Ne de olsa yarı Türk'tü. İyi olduğuma ikna ettikten sonra olanları tüm detayları ile anlattım. Hiç sözümü kesmeden dinledi. Bittiğinde sakince iyi iş başardığımı ve başıma gelenler için üzgün olduğunu söyledi.

Diğer ajanlar beni kaçırmaya çalışanları kelepçeleyip, arabayla uzaklaştılar. Do Hyun ile baş başa kaldığımızda "hâlâ yemeğe gitmek istiyorsanız, size ben eşlik edeyim Mert Ssi" dedi.

Başıma ne gelirse gelsin, ruh emici cihaz hakkında daha fazla bilgi alma şansımı tepmek istemezdim.

"Gidelim" dedim ve araca bindim.

-DEVAM EDECEK-

Üçüncü Göz (SY)Where stories live. Discover now