Özet: Geçiş yapmayı başaran Mert Ajan Song ile karşılaşır. Hastaneye götürülmek isteyen Mert kendisini tutan ajan ile birlikte Ji Won'un evine geçiş yapar. Hastaneye gitmeye çalışırken Dr.Jung'ın tesisine geçiş yaparlar. Yeniden Do Hyun'u görmeye başlar. Yu-Mi ile karşılaşan Mert, Do Hyun'un öldüğünü öğrenir.
*** Yeni Bölüm ***
Gözlerimi açtığımda, hastanede olduğumu anladım. Daha önce benzer bir odada yattığımı hatırlamıştım. Başımda bekleyen kızın adının Yu-Mi olduğunu biliyordum. Fakat onunla ilgili herhangi bir anımı hatırlamıyordum.
"Mert, uyanmana sevindim. Beni çok korkuttun."
Kızın benim için endişelenmesinden hoşlanmıştım. Sevgili olduğumuzu biliyordum ama hatırlayamadığım anıların taklidini yapamazdım. Dürüst olmaya karar verdim.
"Üzgünüm Yu-Mi. Seni hatırlayamadığım için çok üzgünüm. "
Gözlerinden süzülen yaşları silmek istiyordum. Elimi yanağına uzattığımda, elimi tuttu ve yanağına bastırdı.
"Mert beraber birçok şey atlattık. Bunu da atlatacağız."
"Umarım dediğin gibi olur. Seni hatırlamayı çok istiyorum."
Birden kapı açılıp içeri birisi girdi. Yu-Mi toparlanıp ayağa kalktı. "Baba burada ne yapıyorsun?"
Demek içeri giren adam Yu-Mi'nin babası Kang Ho'ydu. Yu-Mi'nin tepkisine bakılırsa, adamın burada olması çok şaşırtıcıydı.
"Mert Ssi, geçmiş olsun demek istiyorum. Fakat konuyu uzatmadan sormam lazım. Cihazı geri getirebildiniz mi?"
Yine cihazdan bahsediyorlardı. Benden ne istediklerini anlayamıyordum. Hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyordum.
"Cihaz hakkında bilgim yok. Daha doğrusu bir şey hatırlamıyorum."
Adam sinirli bir şekilde odada volta atmaya başladı. Aklına bir şey gelince durdu ve bana baktı. "Dr.Jung'î hatırlıyor musun?"
"Adını duydum ama hatırlamıyorum. Benimle ne alakası var?"
"Cihazı onun çaldırdığından şüpheleniyoruz. Sen de onun peşine düşmüştün. Fakat sana ne olduysa şimdi hiç birini hatırlamıyorsun."
Demek başıma gelen şeyin başlangıcı böyle olmuştu. Yine de hatırlayamadığım için cevap veremedim.
"Baba lütfen Mert'in üzerine gitme. Kendisini toplaması için fırsat ver."
Adam kızına sevgiyle baktı. Sanki öl dese ölecek kadar seviyor gibiydi. "Peki kızım. Fakat senden haber bekliyorum. Mert Ssi kendini hazır hissedince konuşmamız lazım. Ne kadar önemli olduğunu biliyorsun."
"Tamam baba."
Adam tatmin olmamış bir şekilde odadan çıktı. Şimdi Yu-Mi ile baş başa kalmıştım. Ne konuşacağımı bilemiyordum. Zaman kazanmak için Yu-Mi'yi dışarı göndermeye karar verdim.
"Müsaade edersen biraz uyumak istiyorum. Kendimi çok yorgun hissediyorum."
"Peki Mert, ben dışarıda olacağım. Kapıda bir ajan bekliyor. Bir süre sonra seni kontrole gelirim" dedikten sonra odadan ayrıldı.
Sağ yanıma dönüp pencereye bakmaya başladım. "Bir an yalnız kalamayacağımızı zannettim."
Odanın içinden gelen sesin sahibine bakmak için hızla soluma döndüm. Ji Won odanın ortasında durmuş gülümseyerek bakıyordu.
"Bana yalan söyledin."
"Üzgünüm Mert, senden hoşlanıyorum. Adımın Yu-Mi olduğunu söylersem belki bana karşı sevgi duyarsın diye düşünmüştüm."
"Sen bir kaçaksın. Cihaz ile ilgili ne biliyorsun bana hemen anlat."
Kadın teslim olmuş bir şekilde sandalyeye oturup konuşmaya başladı.
"Dr.Jung beni denek olarak kullanıp senin güçlerini bana aktarmayı başarmıştı. Fakat tek sorun bu güçleri senin yakınındayken kullanabiliyorum. Uzaklaşınca bir süre sonra güçlerim kayboluyor."
Doğru söylediğini hissediyordum. Devam etmesi için işaret ettim.
"Jung benden cihazı çalıp ona götürmemi istedi. Sana ihanet etmek istemedim ama Jung beni kontrol edebiliyor."
"Nasıl?"
"Önemi yok. Önemli olan seni asla incitmek istemediğime inanman."
"Peki nasıl yaralandım? Neden o mağaradaydık?"
"Sanırım bir patlama oldu ve sen geçiş yaparken tam olarak başaramadın."
Sözleri mantıklı geliyordu ama hiç birini hatırlayamadığım için şüphe etmeye devam ettim.
"Neden birlikteydik?"
"Beni oradan kurtardın. Jung bana ihanet etti. Sen olmasaydın büyük ihtimalle ölmüş olacaktım" diyerek elimi tuttu. Dokunuşu zehirliymiş gibi elimi hızla çektim. Gözleri doldu ve bir damla yaş düştü.
"Benden nefret etme lütfen."
"Yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmeni istiyorum."
"O zaman beni affedecek misin?"
Benim için teslim olur muydu? Benden bu kadar çok mu hoşlanıyordu?
"Evet" dedim kısaca.
"Peki" diyerek ayağa kalktı. "Teslim olmadan önce sana bir bilgi vereyim. Astral çıkış yapmayı dene, başarırsan sorularının cevaplarına ulaşacaksın."
"Nasıl yapacağım?"
Kadın bana astral çıkışı tarif etti ve giderek kapıyı açtı. Kapıdaki ajan şaşkınlıkla bakarken, Ji Won kendini tanıttı ve teslim olmak istediğini söyledi. Aralıktan gördüğüm kadarıyla, Yu-Mi de Ji Won'u görmüştü.
Ajan kulağındaki telsizden bilgi verip Ji Won'u kelepçeledi. Kadın bana yakın olduğu için istese kaçabilirdi ama kaçmayıp sözünü tuttu.
Yu-Mi içeri girdiğinde vermem gereken cevaplar olduğunu hissetmiştim ama yalnız kalmak ve astral çıkış yapmaya ihtiyacım vardı.
"Mert neden bu kadın senin odandan çıktı? İçeri girdiğini görmemiştim."
"Sonra açıklayacağım Yu-Mi, önce bazı cevaplar bulmam lazım. Bana biraz süre daha verir misin?"
Güzel yüzüne yakışmayan bir kızgınlıkla odadan çıktı. Sanırım bir dahaki konuşmamızda çok şey açıklamak zorunda kalacaktım.
Ji Won'un tarif ettiği şekilde astral çıkış yapmaya çalıştım. Fakat başaramıyordum. Daha önce defalarca yapmışsam, hatırlamam veya düşünmeden yapabilmem gerekirdi. Tıpkı bisiklete binmek gibi.
Daha fazla konsantre oldum ve sonunda başardım. Birden kendimi odanın tavanına doğru yükselirken gördüm. Gözümün önünden bir sürü anı geçiyordu. Bedenimden çıkınca hafızama ulaşma sıkıntım kaybolmuştu.
Ruhun bütün bilgileri bir teyp gibi kaydettiğini biliyordum. Artık onlara erişmemi kısıtlayacak bir bedenim yoktu. Neler olduğunu hatırlıyordum. Cihaza bomba tertibatı konmuştu ve onu oradan çıkarmak isterken patlamıştı.
Ben yaralanıp hafızamı kaybetmiştim. Acaba Jung ölmüş müydü? Bunu öğrenmeliydim. Arif'i ve Cemile'yi hatırlayıp meclis alanına gitmeye karar verdim. Arif'i bulur bulmaz, beni heyecanla karşıladı.
"Mert iyisin, Allah'a şükürler olsun."
"İyiyim Arif ama bir problemim var. Kafamdan hasar aldım ve bedenimdeyken anılarımı hatırlayamıyorum."
"Bu çok ciddi bir problem, peki doktorlar ne diyor?"
"Henüz muayene olamadım. Hacı Anne burada mı?"
"Bir görev için ayrıldı. Cemile'yi de götürdü."
Sanırım beklediğim yardımı alamayacaktım. "Arif, bedenime dönünce seni hatırlamayabilirim ama yanıma gelip bana olanları anlatır mısın? Hepsini hatırlamaya ihtiyacım var."
"Tabii ki. Sen şimdi bedenine dön, ben de yanına geliyorum."
"Teşekkürler" diyerek bedenime döndüm. Gözlerimi açtığımda sadece astral çıkış yaptığımı ve Arif'le konuştuğumu hatırlıyordum. Benimle görüşmesini istemiştim ama nasıl geleceğini bilmiyordum.
Arif aniden odada belirince şaşkınlıkla irkildim. "Sakin ol Mert, ben de senin gibi bazı güçlere sahibim. Konuşmamızı hatırlıyor musun?"
"Evet dedim birkaç saniye oldu. Henüz o kadar bunamadım."
Arif gülerek yanıma yaklaştı. "Sana bildiğim her şeyi anlatacağım" yanıma oturdu ve anlatmaya başladı.
Dinlediklerim olağanüstüydü. Neler yaşadığımı öğrendikçe şaşkınlıktan ağzım açık kalıyordu. Yu-Mi ile babası hakkında daha çok bilgi istedim. Cihazın ne işe yaradığını çok merak ediyordum. Arif bana istediğim her şeyi anlattıktan sonra odadan ayrıldı.
Kapı açıldı ve telaşlı bir şekilde içeriye Ajan Song girdi. "Mert Ssi yardımınıza ihtiyacım var. Kuzeyliler saldırıya geçti. Canlı yakaladığımız bir tanesi, sorgu sırasında Kuzeydeki laboratuvardan, Güneydeki bir mağaraya geçtiklerini söyledi. Sanki iki yeri bağlayan bir geçit varmış gibi anında Kuzeyden, ülkemize geçiş yapmışlar. Kuzeyden daha fazla kişi geçmeden o geçişi kapatmalısınız."
Ajanın söylediklerinden anladığım kadarıyla geçiş yaparken bombanın patlaması, uzayda bir yırtık oluşturmuş ve geçiş kanalım açık kalmıştı. Nasıl kapatacağımı bilmiyordum ama sorumlusu ben olduğum için en azından denemeliydim. Aksi halde koca ülkenin düşman tarafından işgaline zemin hazırlamış olacaktım.
-DEVAM EDECEK-
Yayımlanma tarihi:10.02.2016
Kelime sayısı: 1053