Yatılı Okul《girl♡girl》

By iliiif

155K 4.3K 470

Yatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zor... More

Introduction
~~Chapter One~~
~~Chapter Two~~
~~Chapter Three~~
~~Chapter Five~~
~~Chapter Six~~
~~Chapter Seven~~
~~Chapter Eight~~
~~Chapter Nine~~
~~Chapter Ten~~
~~Chapter Eleven~~
~~Chapter Twelve~~
~~Chapter Thirteen~~
~~Chapter Fourteen~~
~~Chapter Fifteen~~
~~Chapter Sixteen~~
~~Chapter Seventeen~~
~~Chapter Eighteen~~
~~Chapter Nineteen~~
~~Chapter Twenty~~
~~Chapter Twenty-One~~
~~Chapter Twenty-Two~~
~~FINAL~~
~~Teşekkür~~
Şapşal :)

~~Chapter Four~~

8.4K 243 3
By iliiif

Pazartesi sabahları bütün öğrenciler için en zor sabahtı. Hafta sonu saçmalamanın dibine vuran herkes Pazartesi beş karış suratla kantinde somurturdu. Okulda kısılıp kalmış bizim gibi yatılılar için ise çekilmez başka bir haftanın başlangıcı demekti. Alarmın çalmasıyla ikimiz de aynı anda uyandık. Banyoya önce Bree'nin girmesi konusunda anlaşmıştık çünkü onun hazırlanması daha uzun sürüyordu. O saçını kurutup düzleştirirken ben girdim. Çıktığımda giyinmiş, makyajını yapmış, hazırdı. Kahvaltıya beraber indik. Aynı masaya oturduk ve sessizce yedik. Sanki bunu konuşmaya gerek yokmuş gibi, yıllardır yaptığımız şeylermiş gibiydi. Dersler için ayrıldık.

Sınıfa girdiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. Gabriel futbol takımıyla sınıfta oturmuş şakalaşıyordu. Kucağında ponpon kızların lideri Emma vardı. Anlaşılan beni kıskandırma turlarına başlamıştı. Bunun hiç de canımı sıkmadığını fark ettim. Aslında yıllardır istediğimi sandığım Gabriel'i istemiyormuşum. Gidip yerime oturdum ve Moby Dick'in devamını okudum. Mümkün olduğunca konuştuklarını duymamaya çalıştım. Büyük ihtimalle beni kızdıracak şeyler söylüyordu ama hiç de umurumda değildi.

İşin tuhafı Jess de bana tavır takınmıştı. Ne için surat astığını defalarca sormama rağmen bana elle tutulur bir sebep gösteremiyordu. Ben tahmin ediyordum. Bree yüzünden böyle davranıyordu. Ondan hoşlanmıyordu ve onunla arkadaş olmamı istemiyordu. Ama Bree benim oda arkadaşımdı. Ve istesem de istemesem de onunla konuşmak zorundaydım.

"Çok tuhaf biri. Tüylerimi diken diken ediyor. Ve ayrıca hasta."

"OKB'nin bununla hiç ilgisi yok, Jess." diye azarladım onu. "İnsanlar hasta olabilir. Bu, onlara olan bakış açını etkilememeli."

"Eh." dedi oturduğu yerde kıpırdanarak. "Etkiliyor."

"Onun yanında garip davranmaktan vazgeç. Kendisini kötü hissettiriyorsun."

"Onun ne hissettiği umurumda değil. "

Benim umurumda. Ortak salonda bizden başka birkaç grup daha vardı. Defalarca oynamamıza rağmen Jess beni kart oyununda yenemedi. Anlaşılan bana cidden bozulmuştu. Onun bu tavırları canımı sıkıyordu. Daha fazla katlanmak istemedim. Ben de odaya döndüm. Bree odada değildi. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım. Gabriel hayatımda olmayınca bol bol boş zamanım olmuştu. Pek arkadaşım olmadığı için de ne yapacağımı şaşırmıştım.

Uyuyakalmışım. Ertesi gün alarm çalmadan kendiliğimden uyandım. Fazla uyumaktan kafam ağırlaşmıştı. Bree uyuyordu. Alarmı kapatıp yatakta doğruldum. Bir süre onu seyrettim. Düzenli nefeslerle göğsü inip kalkıyordu. Elleri iki yanında tavana doğru açılmıştı. Saçları yüzünün etrafına dağılmıştı. Pembe yorganın altında küçücük görünüyordu. Alarmı çalmaya başlayınca panikle yerimden fırladım ve beni onu gözetlerken yakalamasın diye banyoya koşturdum. Kapıyı yavaşça kapattım. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Odaya döndüğümde yatağını yapıyordu.

"Günaydın." dedi cansız bir sesle. Moralinin bozuk olduğunu daha ilk dakikada anlamıştım. O an için soru sormadım ve kantine inene kadar bekledim. Bree gerçekten de moralsiz görünüyordu.

"Pekala." dedim elimdekileri bırakarak. "Bana ne olduğunu anlatacak mısın?"

Bree zoraki kafasını kaldırdı. Bana baktı. Gözleri dolu doluydu. Çenesi titriyordu. O ağladığı zaman çok etkileniyordum. Hoşuma gitmiyordu.

"Jessica bana dedi ki..." dedi fısıldayarak ama lafını bitiremedi. Gabriel ve Emma gürültüyle gülerek yanımızdan geçtiler. Ah evet, gösteri yapıyorlardı. Aptallar diye geçirdim içimden. Gabriel onu kullanıyordu ve Emma da okulun en yakışıklı çocuğu ile birlikte olabilmek için buna göz yumuyordu. Bree o aralıktan faydalanıp kendini biraz toparladı. Ona döndüğümde daha iyi görünüyordu.

"Jessica sana ne dedi?" dedim üsteleyerek ama söyleyecekleri bitmişti. Bana anlatmayacaktı. Tepsisini alıp masadan kalktı.

"Dersten sonra görüşürüz." dedi ve benden olabildiğince uzaklaştı. Anlaşılan aralarında olanları öğrenmek daha çok çabalamam gerekecekti. Tepsimi kaldırıp götürdüm ve Bree'nin peşinden koşturdum.

"Bree. Beklesene." dedim. Topuklularla şaşırtıcı derecede hızlı yürüyordu. Sınıfının kapısında onu yakaladım.

"Sana diyorum."

Yüzünü bana döndüğünde acı dolu bir yüz ifadesi vardı.

"Bana senden hoşlanıp hoşlanmadığımı sordu." dedi doğruca. Böyle bir şey beklemiyordum. Tuttuğum kolunu usulca bıraktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ben şaşkınca yüzüne bakarken o sınıfına girdi. Kapı yüzüme kapanana kadar sınıfın kapısında durdum. Sonra transtan çıkıp koşarak Jess'i aramaya gittim.

"Jess!" diye bağırdım onu bulduğumda. Ortak salonda tembellik yapıyordu. Okuduğu kitabı elinden çekip aldım ve yere fırlattım.

"Bunu neden yaptın?!" diye bağırarak ayağa fırladı.

"Neden Bree'ye korkunç şeyler söyledin?" dedim sinirlenmemeye çalışarak. Jess benimle bu konuyu konuşmayı bekliyordu anlaşılan. Savunmacı bir pozisyona geçti. Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Çünkü bilmek istedim."

Öfkeden kudurmamak için kendimi frenliyordum. Bree'nin ne kadar üzüldüğünü görmüştüm ve bundan hiç hoşlanmamıştım.

"Onunla böyle konuşamazsın, Jessica." dedim ciddiyetle. O çok kırılgan bir kızdı. Kolayca incinmişti ve etkilenmişti. Jessica ona kendini çok kötü hissettirmişti.

"Seni ilgilendirmez, Zoey." dedi imayla. "Seninle neden bu kadar ilgilendiğini bilmek istedim. Senden bahsederken sanki..." dedi sustu. Cümlesini tamamlamasından çok korktum. Söyleyecekleri beni öfkelendirebilirdi, kızdırabilirdi, hayal kırıklığına uğratabilirdi. Bree ile aramızda güzel bir arkadaşlık olduğunu düşünüyordum. Ona alışmıştım ve ona değer veriyordum. Üzülmesini, incinmesini kesinlikle istemiyordum.

"Aramızdakiler de seni ilgilendirmez."

Jessica çok öfkelenmiş  göründü. Arkadaşlık bağımızın sandığım kadar kuvvetli olmadığını fark ettim. Hatta şu anda bu bağın kopmak üzere olduğunu hissettim. Ve bunu o an hiç önemsemedim. Birbirimizi daha fazla kırmadan ondan uzaklaşmak istedim. Ama öncesinde onu uyarmayı da unutmadım.

"Ondan uzak dur Jessica."

Sesimin normal seviyede çıkmasına gayret etmiştim ama hiç de öyle çıkmamıştı. Tehdit edercesine çıkmıştı ve bu yüzden Jessica'nın yüzünde oluşan ifadeyi hiçbir zaman unutamayacaktım. Günün geri kalanını kafamı pek toparlayamadan geçirdim. Odaya döndüğümde tam da beklediğim gibi Bree temizlik yapıyordu. Oturmuş, topuklu ayakkabılarının tabanlarını fırçalıyordu. Onu durdurmadım. Beni fark etti ama durmak istemedi, durmadı da.

O temizledikçe rahatladı, bense onu izledikçe. Gece yarısına kadar bu böyle devam etti. Sonunda yorgunluktan bitap düşen Bree elindeki eldivenleri çıkardı ve temizlenmek için banyoya gitti. Yeni temizlediği topuklularını dolabının dibinde dizilmiş pahalı ve zevkli ayakkabılarının yanına koydum. Camı açıp odadaki çamaşır suyu kokusundan kurtulmaya çalıştım. Bree banyo yapıp bornozla çıktı. Hala tek kelime etmemişti. Konuşmak zorundaydı. Biz konuşmak zorundaydık.

"Bak. Jessica adına senden özür dilerim. Normalde..."

"Özür dilenecek bir şey yok." diye kestirip attı. Sesi sertti ve sevecenlikten uzaktı. Bana kızgın olduğunu hissettim ama nedenini anlayamadım. Üzerine fazla gitmemeye karar verdim. Onu saçını kurutup, örerken, krem sürerken onu izledim. Onu izlediğimin farkındaydı ama beni umursamadı.

O günden sonra Bree ile aramda bir duvar örüldü. Benimle konuşmaz oldu. Önce birlikte kahvaltıya inmemeye başladı. Sonra ben odadayken odadan kaçmaya başladı. Benden kaçıyordu aslında. Ve bu beni inanılmaz rahatsız etti. Yaklaşık iki hafta boyunca bu duruma seyirci kaldım ama sonunda patladım.

"Lütfen yüzüme bakar mısın Bree?"

Çamaşırhanede sıra bekliyorduk ve ben onunla sohbet etmeye çalışıyordum. O ise orada yokmuşum gibi tırnaklarını inceliyordu. Şaşkınlıkla kafasını kaldırıp bana baktı. Bu tepkiyi beklemiyor olmalıydı. Sonunda dikkatini çekebildiğim için memnun olmuştum. Derin bir nefes aldım.

"Günlerdir neden bana soğuk davranıyorsun? Yanlış bir şey mi yaptım?"

Bree'nin yüzünde mağrur bir ifade oluştu. Bu konuşmadan kaçamayacağını anlamıştı. Usulca başını salladı.

"O zaman neden benden kaçıyorsun?"

Etraftakilerin bizi dinleyip dinlemediğini kolaçan etti. Sonra bana iyice yaklaşıp fısıldadı.

"Çünkü o haklı."

"Kim?" dedim hemen neyden bahsettiğini anlamayarak. Adını anmak istemiyormuş gibi yüzünü buruşturan Bree sonunda sessizce "Jessica." dedi. Ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Ama hala anlayabilmiş değildim.

Anlamamış olduğumu fark eden Bree iyice yaklaşıp iki eliğiyle kulağımı kapattı ve fısıldadı:

"SENDEN HOŞLANIYORUM."

Sanki elektrik çarpmış gibi irkildim. Geri çekilip ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştım. Gayet ciddi görünüyordu. Birkaç uzun saniye boyunca bakmayı sürdürdüm. Sıra bize geldi ve Bree çamaşırlarını kucaklayıp makineye yanaştı. Çamaşırları makineye doldurmaya başladı. Bense olduğum yere çakılmış, onu izliyordum. Arkamdaki artık harekete geçmem için beni dürtükledi. İster istemez hareketlendim ve çamaşırlarımı makineye doldurmaya başladım. Bir robot edasıyla hepsini doldurdum ve makineyi çalıştırdım. Çamaşırhanenin dışında beni bekleyen Bree'nin yanına gittim.

Beklentiyle bana bakıyordu. Elbette bir tepki vermem, bir şeyler söylemem gerekiyordu. Odaya döndük. Yatağa oturup yere bakmaya başladım. Bu arada düşünüyordum. Acaba yanlış anlamış olabilir miydim? Benden hoşlandığını söylemişti ama bu pekala da iki arkadaş ilişkisindeki gibi bir hoşlantı da olabilirdi.

"Bir şeyler söylemeyecek misin?"

"Ben... Ben..." diye kekeledim hayatımda ilk defa. Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Ona baktım doğruca. Konuyu benim için açıklaması gerekecekti.

"Nasıl yani?" dedim safça. Elbette yanlış anlamış olabileceğimi kabul ediyordum. Bu yüzden, herhangi bir yorum yapmadan önce onun açıklamasını dinlemek istiyordum.

"Bunu söylediğim için benden nefret etmeni istemiyorum. Ya da benden iğrenmeni. Ama ben..." dedi dudaklarını ısırarak. Sonra sıcak bir gülümsemeyle devam etti. "Senden hoşlanıyorum."

İşte. Doğru anlamıştım. Herhangi bir yanlış anlama, yanlış anlaşılma yoktu. Bree benden hoşlanıyordu. Yani duygusal olarak. Bu, kesinlikle karşılık verilmesi gereken durumdu. Bir şey söylemem gerekiyordu. Ne olursa. Herhangi bir şey.

"Senin erkeklerden hoşlandığını biliyorum. Bu konuda yapabileceğim bir şey olmadığının da farkındayım. Ben sadece bilmeni istedim. İçimde tutmaktan yoruldum." dedi cılız bir sesle. Benden çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. Zorlukla gülümsedim. Aklım karışmıştı. Ama neden?

Konu hakkında herhangi bir yorum yapmamı beklemeden kendi işine bakmaya başladı. Kitap okuyordu ama yan gözle arada bir beni süzdüğünü görüyordum. Sonunda kalkıp banyoya girdim ve kendimi oraya kilitledim.

Elbiselerimi çıkarıp aynada vücuduma baktım. Neredeyse yarım saat boyunca vücudumu inceledim. Son zamanlarda biraz kilo vermiştim. Gözlerimin altı mosmordu. Kaburga kemiklerimi gözle görebiliyordum. Göğüslerim dümdüz birer tahta gibiydi. Bel kıvrımım yoktu, hiçbir zaman olmamıştı. Kalçalarım düz iniyordu. Pek albenisi yoktu. Tenim soluk denebilecek kadar beyazdı. Saçlarım omuz hizasını biraz geçiyordu. Son kestirdiğimden beri yıllar geçmişti. Tırnaklarım biçimsizce kesilmiş, törpülenmemişti. Hayatımda hiç oje sürmemiştim. Nasıl sürüleceğini bile bilmiyordum. Kendimi pek kız gibi hissetmiyordum. Bunu bana hissettiren tek şey Gabriel ile yaşadıklarımdı. Artık onlar da olmayınca kendimi erkek gibi hissediyordum.

Duştan sonra giyinirken adet dönemimde olduğumu fark ettim. Banyo dolabında hijyenik ped ararken gözüm Bree'nin malzemelerine takıldı. Tek tek alıp incelemeye başladım. Hepsi pahalı ve organik ürünlerdi. Yüz maskeleri, temizleyici jeller, siyah nokta gidericiler, tırnak losyonları, makyaj temizleme kremleri. Bir sürü ıvır zıvır. Aslında hiçbirini kullanmasına gerek yoktu. Bree olduğu gibi güzeldi zaten.

Bu düşünce nereden saplanmıştı beynime? Bree'nin malzemelerini yerine koyup hemen banyodan çıktım. Bree beni bekliyor olmalıydı.

"Günaydın." dedi ipeksi bir sesle. Güzelce giyinmiş, hazırlanmıştı. Bugün cumartesiydi. Herhangi bir aktivitemiz yoktu. Ben bir şey diyemeden heyecanla devam etti.

"Bugün için izin aldım. Benimle dışarı gelmek ister misin?"

Ben itiraz edemeden hemen devam etti.

"Eğer istersen alışveriş yapabiliriz. Ya da sinemaya gidebiliriz. Yeni bir film çıkmıştı. İster misin?" dedi hızlı hızlı. Ne söyleyeceğimi iyice düşündüm.

"Bree. Bak..."

Elini havaya kaldırdı ve benden birkaç adım uzaklaştı.

"Anladım. Tamam." dedi bana arkasını dönerek. "En kısa zamanda odamı değiştireceğim. Özür dilerim." diye söylendi ama ben gitmesini istemiyordum. Ona doğru yöneldim ve yumuşak ellerini tuttum.

"Gitme." dedim. Cesaretime şaşırıyordum. Neden böyle söylediğimi de bilmiyordum. Ama gitmesini istemiyordum. Ve bunu bilmesini istemiyordum. Birbirine değen ellerimize baktı ve bana gülümsedi. Usulca elimi çektim ve dolabıma yöneldim.

"Hemen hazırlanıyorum." dedim neşeyle. Uzun zamandır çarşı izni kullanmamıştım. İyi gelebilirdi. Bree gelip kendi dolabından seçtiği elbiseyi uzattı.

"Bunu denemek ister misin?"

Uzattığı elbise o kadar pembeydi ki. Önce itiraz edecek gibi oldum. Ama sonra neden olmasın diye düşündüm. Hayatımda hiç pembe giymemiştim. Üzerimde nasıl duracağını merak ediyordum. Ben elbiseyi giymek için soyunurken o beni izliyordu. Onun karşısında iç çamaşırlarımla kalmaktan utanmıştım. Hızlıca elbiseyi giydim. Bedenlerimiz aynıydı. Üzerime çok güzel olmuştu. Aynadaki yabancıya bakıp yüzümü buruşturdum.

"Tanrım." dedim yüksek sesle. Bree aynadan bana gülümsedi.

"Çok güzel oldun." dedi omzumdaki saçları okşayarak. Kendimi çok garip hissettim ve aptalca sırıttım. Durum gittikçe tuhaflaşıyordu. Elbiseye uyumlu topuklu ayakkabıları giymem konusunda ısrarcı olunca kesinlikle itiraz ettim. Beyaz tenis ayakkabılarımı giydim. Elbisenin bütün havasını bozduğunu iddia etse de kabul etmek zorunda kaldı. Okuldan daha ilk adımı atar atmaz rahatladım. Farklılık iyi olmuştu. Bree beni dışarı davet ettiği için memnun olmuştum.

Şehir merkezine taksiyle gittik. Bree'nin tonla parası vardı. Bu konu hakkında hiç soru sormadım. Bilmek istemediğimden değil. Onun maddi durumu beni hiç ilgilendirmiyordu. Önce düzgün bir kahvaltı yapmamız konusunda ısrarcı oldu. Kahvaltı yaptık, mağaza mağaza gezdik. Kuaföre girdik. Benim saçlarım kesildi ve bakım yapıldı. O ise manikür ve pedikür yaptırdı. Sinemaya gittik ve yeni çıkan bir animasyon filmi izledik. Sahilde dolaştık. Gün batımını izledik. Çin restoranında akşam yemeği yedik. Ki ben ilk defa yemiştim ve çok da beğenmiştim. Yurda dönmeden birer kahve içtik. Bütün günü dolu dolu geçirdik ve yurda ellerimiz alışveriş poşetleriyle döndük.

Bana da ona da yeni kıyafetler almıştık. Harcayabileceğinden bile fazla parası vardı Bree'nin. Bunun kaynağı ailesiydi. Çok zengin bir ailenin tek çocuğuydu. Sonunda bunu itiraf ettirebilmiştim.

"Bütün aile varis olmamı kıskanıyor. Teyzelerimin çocukları olmuyor. Bu yüzden büyükbabamın bütün mirası benim. 18 yaşına girdiğim gün hepsi benim olacak. Şimdilik anne ve babam yönetiyor paramı."

Bree anne ve babasından ilk kez bahsetmişti. Onlar hakkında birkaç soru daha sordum ama sorularımı geçiştirdi. Neden bu okula gönderildiği konusuna ise sonunda açıklık getirdi.

"Önceki okulumda benimle ilgili dedikodular çıkmıştı. Okulun danışman öğretmeni ailemi çağırıp onlara durumu anlattı. Benimle yüzleşmek istediler. Doğru olup olmadığını sordular. Ben de hepsini kabul ettim. Annem şımarık veletin teki olduğumu ve bunu sırf onları utandırmak için yaptığımı öne sürdü."

"Dedikodular neydi?" dedim merakla. Çarşıdan aldığımız kova dondurmayı ortamıza almış kaşıklıyorduk. Bree kocaman mavi gözlerini gözlerime dikti ve yavaşça fısıldadı.

"Bütün okul benim lezbiyen olduğumu konuşuyordu."

Multimedya Bree

Continue Reading

You'll Also Like

12.2K 222 13
Küçüklük arkadaşı olan Lavin ve Denizin hikayesi. Denizin Lavinin ablası kayraya aşık olması
108K 3.8K 21
Hep bir hikayeden ibaret..
911 124 13
Multifandom'dan rastgele #Sherlock #Batfam #LOTR #HarryPotter #GOT #Supernaturel #DC-JL #Marvel #StarWars #MucizeUğurBöceğiveKaraKedi #Kimetsunoyaib...
1.6M 35.9K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...