BÜYÜK SIR SON HAMLE (şefkat t...

By gamzmafy

61.3K 2.8K 412

More

TANITIM
BÖLÜM 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
BOLUM 26
KARAKTERLERİN İÇ DÜNYASI
BOLUM 27
BOLUM 28
BOLUM 29
BOLUM 30
BOLUM 31
BOLUM 32
BOLUM 33
BOLUM 34
BOLUM 35
BOLUM 36
BOLUM 37
BOLUM 38
BOLUM 39
BOLUM 40
BOLUM 41
BOLUM 42
BÖLÜM 43
BOLUM 44
BÖLÜM 45
BOLUM 46
BÖLÜM 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
önemli duyuru
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
ÖZEL BÖLÜM 1
ÖZEL BÖLÜM 2

(FİNAL) Bölüm 64

1K 25 19
By gamzmafy


ÖNEMLİ!!!
BU BÖLÜMÜ FİNAL YAPMA KARARI BİRDEN VERDİĞİM BİR KARARDI. YAZIN VERDİĞİM ARADAN SONRA ZATEN AZ OLAN OKUYUCU SAYSI BAYAĞI AZALMIŞTI VE ARTIK İÇİMDEN YAZMAK GELMİYORDU. DAHA BİRÇOK ŞEY DÜŞÜNMÜŞTÜM ASLINDA... SUDE'NİN ANNESİ ÇIKICAKTI, KORHAN İLE KORDON'U YORUCU ZAMANLAR BEKLEYECEKTİ, HERKES BORA İLE ASLI'NIN TANIŞMASINI ONLARIN AĞZINDAN DİNLEYECEKTİ, ASLI ÖLMEDEN SÖYLEYİP MEYEM İLE BORA'NIN BARIŞTIKLARINI GÖRECEKTİ... BELKİ NAZA'NIN KIZI BİLE DOĞACAKTI. AMA BÖYLE BİTİRDİM.

FİNAL BÖLÜMÜNÜ SONUNA KADAR OKUYAN KAÇ KİŞİ OLDUĞUNU GÖRMEK İSTİYORUM. LÜTFEN OKUYAN HERKES VOTELESİN YA DA DÜŞÜNCESİNİ PAYLAŞSIN. BU BÖLÜM BU ZAMANA KADAR YORUM YAPIP FİKRİNİ PAYLAŞIRKEN BENİ ÇOK AMA ÇOK MUTLU EDEN OKUYUCULARIMA GELSİN.

@MerKor05
@aaaaaaaaaa6789
@sungurlarr
@YamurNurcanMutu
@Litttllleee
@Betul2078
@prensessebe
@EyllKaplan
@harbiyeli121
@yarenkilic
@Melisa1737
@merkor-nurcan
@YusufKuzik
@ispartalim
@Benginur68
@Seherlncebacak
@zehra955
@nurcan-merkor
@Aleynatokal
@alara-
@diln1907_life
@znurKahraman2
@esrakaya3458
@alara_krl_
@ebru020
@xanelileleyev
@aysenurdevecioglu
@yalnizkizoffıcial
@buket_akca
@Duygusalhatunum
@MehmetFrat1
@sixaliyev
@faziletgndr
@deryaemross4634
@serdarmertnaza
@aysehalit
@cellogetbregat


Herkes salonda toplanmıştı ben gelene kadar. Abim ile göz göze gelince gözlerini kısarak bana bakmaya başladı. Ah! Yüzümdeki gülümsememe engel olamıyordum. Nasıl engel olabilirdim ki?

Çalan kapı ile oturmama gerek kalmazken ikizim ayağa fırlarken yemek masasında sohbet eden Zelal, Zeynep, Bejan, Zehra, Berfin ve Merve de ayağa kalkmıştı. Diğerleri de kalkarken Berk abim kalkmak yerine, oturduğu yere daha çok yayılmıştı.

Başımı olumsuz anlamda sallarken abimin yanına gitmiştim. Celil abiler de abime bakarken işaret parmağımı omzuna vurmaya başladım. Cidden şu an çok komik görünüyordu. Bana aldırmayınca daha hızlı ve delecek gibi dürtmeye başlayınca soluyarak ayağa kalktı.

"Yeter be kızım yeter! Kalktım merak etme!" abimin bu söylediğine hepimiz gülerken ikizim kapıyı açmıştı bile. Bende hemen kapının yanında duran ikizim ile Yıldız'ın arasına girerken herkes salonda dizilmişti. Abim en son da dururken Bora en başta duruyordu.

Gördüğüm yüzü daha önce yanlışlıkla (!) gördüğüm için tanımam uzun sürmemişti. Elinde tuttuğu çiçek ve çikolatalar ile kapının önündeydi. Korumaların Bora ya da Korhan'a haber vermiş olması gerekti. Ama onlar bunu söylememişlerdi.

Göz göze geldiğimizde gözlerini hemen ikizime çevirirken ikizim konuşmaya başladı.

"Hoş geldin bir tanem!" sevinçle söylediği cümleyi kapının hemen arkasında duran Bora'nın yalancı öksürüğü bastırmıştı. İkizim dudağını dişlerlerken konuşan tabi ki Berk abim olmuştu.

"Bora! O sarışın yine ne dedi?" demesi ile hala kapıda duran sevgilisi de kaşlarını saniyelik olarak kaldırmıştı. İkizimin koluna dokunduğumda anlamış olacak ki kapıdan çekilip geçmesini işaret ederken elindeki çiçek ve çikolatayı almıştı. Aralarında ki birkaç yaş rahatça belli olsa da gerçek anlamda yakışacaklarını görmüştüm.

Yıldız damat adayımızın üzerindeki kalın montu alırken kulağına yaklaşıp fısıldayarak konuşmaya başladım. "Küçük odaya götür!" dediğimde anlamış olacak ki başını olumlu anlamda sallayıp montu da alıp gitmişti.

İkizim Bora'yı işaret ettiğinde Boradan başlayıp sırayla Doktor, Zelal, Celil abi, Zeynep abla, Berfin, Korhan, Merve, Meryem, Bejan, Zehra, Şahin, Serdar abimi, Naza'yı tanıştırırken gözlerinin Naza'nın üzerinde gezdirmesi sadece Serdar abimi değil beni de rahatsız etmişti. Sıra abime geldiğinde ise abimin duygusuz bakışlarına karşı ikizim bana dönerken yanlarına yaklaşmıştım.

"Bu da abim Berk. Bejan'ı zaten tanıştırmıştım bu da ablam..." demesi ile beni işaret edince kaşlarımı çatmıştım, beni gördüğünde duraksayıp devam etti. "Yani ikizim ama benden beş dakika önce doğmuş. Şahin Aslı'nın eşi Mert de oğulları." Dediğinde Şahin kucağında tuttuğu oğlumuz ile yanıma gelmişti. O bize bakıp gülümserken sürekli gözlerini kaçırıyordu.

Merve'nin ikizimi dürtmesi ile bir anlık yüzünü buruştursa da Zehra'nın -Şahin'in kardeşi- kulağına fısıldaması ile gülümseyip konuşmaya başladı.

"Oturalım?" sorar sesine karşılık Berk abim gözlerini hala damat adayının üzerinden çekmezken konuşmaya başladı.

"Yok! Ayakta duralım tüm gece!" derken hepimiz gülmeye başlamıştık. Damat adayı bizden gözlerini kaçırmasının aksine abimin gözlerinin içine direkt olarak bakıyordu. Açıkçası abime meydan okur gibi bir hali vardı. Ama iyi anlamda.

Merve'nin abimin koluna girmesi ile abim gözlerini devirirken herkes koltuklara yönelmişti. Kızlar yine yemek masasına oturup fısıldamaya başladıklarına ikizim heyecandan yerinde duramıyordu. Abim gözleri ile öldürecekmiş gibi bakarken diğerleri abimin bu haline gülmemek için büyük bir çaba sarf ediyorlardı.

"Aman be! Bu nasıl tanışma faslıdır? Sen konuşmaya başla da kimsin neyin nesisin öğrenelim!" diyen Doktor ile abim başını olumlu anlamda sallarken masada oturanlar Doktor'un bu haline kahkahalar ile gülmeye başladılar. Sude, Yavuz, Kader ve Nasip oyun parkında olmalılardı.

"Adım Emin..." damat adayı konuşmaya başlarken ben mutfağa ilerlemeye başladım. Herkes onu dikkatle dinlerken kimse ayakta duran benim gidişimi fark etmemişti bile. Şimdi bakalım tahminlerimiz doğru mu?

Mutfaktan montların bulunduğu küçük odaya geçmeden önce kimsenin olmadığına emin olurken Yıldız'a susmasını işaret ettim. Küçük odaya geçtiğimde ayakkabı ve montların dolu olduğunu gördüm.

Cebimden telefonumu çıkarırken abim aklıma geldi. Önce onu çağırmalıyım. Ayakkabılığın üzerinde duran telsizlerden birini alıp ayarladıktan sonra telefonu elime alıp mesaj yazmaya başladım.

'Beş dakika sonra seni bekliyor olacağım Prens'im.' Yazıp gönderdikten sonra telsizi elime alıp konuşmaya başladım. "Deli!" dediğimde aynı ses montların içinden gelince bu sefer telefonun rehberine kayıtlı olan numaraya tıklayıp kulağıma götürdüm.

"Yine montlardan birinden gelen telefon sesi ile damat adayının montuna ilerledim. Ah! Tam tahmin ettiğim gibi! Bir insanın sesini kolay unutmam. Montun cebinden çıkan telefon ve telsizi elime aldım.

...

"Sende kimsin?" dediğimde karşıdan kahkaha sesi gelmişti.

"Meleğim sana yardım etmek isteyen biri diyelim. Olmaz mı?" dediğinde sinirlenmiştim. Kimdi bu?

"Deli misin lan sen?" dediğimde bir kez daha kahkaha atarken konuşmaya başladı.

"Tamam melek sakin! İyilik melekleri bu kadar sinirli olmaz." Dediğinde benimle kafa bulduğu açıkça ortadaydı.

"Deli!" deyip kapatmıştım telefonu.

...

O gün aklıma gelince yüzümde bir sırıtma oluştu. Ondan sonra o arayan kişiye Deli demeye başlamıştım. Çünkü hep iyilik meleği olduğumu söylüyordu. Yapmayın konu benim! Ben ve iyilik meleği? Deli olduğunu anlamak için ermiş olmaya gerek yok.

O olaydan sonra her aradığında aramızda benzer konuşmalar geçse de bize çok yardımı olmuştu. Ne kadar takışmış olsak da o yardım etmek için elinden geleni yapmıştı. Şimdi ise yaptığı tüm yardımların nedenini öğrenmekteydi sıra! Birden çalan telefonu susturmak amaçlı kim olduğuna bile bakmadan açıp kulağıma götürmüştüm.

"Prenses!" Abimin sesini duymam ile derin bir nefes verirken konuşmaya devam etti. "Maskeli de burada. Bu adamın nasıl girdiğini merak ediyorsan sonra sorarsın!" sitemli sesine gülmemek elde değildi. Ama cidden merak ediyordum onun bu eve nasıl bu kadar rahat girdiğini. "Ona da bir yerlerden cesaret gelmiş." Dediğinde sesindeki garip tınıyı anlayamamıştım.

"Tamam gelin ikinizde. Zaten bu akşam güzel olacak gibi." Dediğimde bir şey demeden kapatmıştı. Sorun maskeli ile arasında olmadığını konuşurken belli etmişti, geldiğinde de sorun yoktu. Depoya gittiğinde mi bir şey olmuştu? Çünkü bir şeye sinirlendiği belliydi.

Her neyse... En iyisi içeri geçmek ve damadımızın gerçekte kim olduğunu öğrenmek. Odadan çıkarken telsiz ile telefon elimdeyken kendi telefonumu cebime atmıştım. Yıldız bana anlamaz gözler ile bakarken konuşmaya başladım.

"Çakma kahveleri yaptı mı?" dediğimde ikizime çakma dememe gülümserken başını olumlu anlamda sallamıştı. Kahve acı içilir dimi? "Kapıyı açık bırak. Birazdan iki sürpriz konuğumuz olacak." Dediğimde yine gülümseyerek başını olumlu anlamda sallamıştı. İçeri yürürken telsiz ve telefonu arkamda tutuyordum.

Abim beni gördüğünde kaşlarını çatarken Şahin'i kucağında oğlumu göremeyince etrafıma bakınmıştım. Baktığımda Bejan ile Meryem'i de göremeyince uyuttuklarını düşünmüştüm. Uyutmalarına gerek kalmadığına eminim çünkü Şahin kucağına aldıktan on beş dakika sonra uyuyordu.

Ben yaklaşırken Şahin ve diğerleri sorgularcasına bakıyordu. Ben de onlara bakarken tekli koltukta oturan Bora'nın yanına yaklaşırken abim konuşmaya başladı.

"Sen ne diyorsun?" dediğinde gözlerimi damat adayına çevirmiştim. Bu konuyu sonraya saklayabilirdim belki ama bu akşam her şeyin açığa çıkması gerekti. Ben bir şey demezken abim konuşmaya devam etti. "Sarışınım bir bardak su getir ikizine." Dediğinde yine bir şey dememiştim.

Ah! Biraz sonra maskeli gelecekti dimi? İkizim su getirirken Bora arkamı işaret edince elimdekileri gördüğünü anlarken ikizimin uzattığı suya başımı olumsuz anlamda salladım.

Ayağa kalkıp küçük sehpanın üzerine elimdeki telefonu ve telsizi bırakırken gözlerimi damat adayına çevirmiştim. Kaşları çatılırken gözleri bu sefer beni bulmuştu. Bu sefer gözlerinde açıkça bıkkınlık görmüştüm. Herkes bize bakarken ikizim konuşmaya başladı.

"Bunlar ne şimdi Aslı?" derken sesindeki 'ne oluyor?' tınısı gizli iken sesinden korktuğu anlaşılıyordu. Bu anın bozulmasını en az onun kadar bende istemezdim. Ama bu Delinin kim olduğunu öğrenmeden rahat edemeyecektim.

"Bilmem." Dedim doğrulurken. Diğerlerine özellikle abime baktığımda kaşları çatık şekilde damat adayına bakıyordu.

"Ne oluyor Aslı ya?" diyen ikizime döndüm. Yüzü şaşkın ve korkulu görünüyordu. Ah! Onun bu adamı sevdiğini biliyordum ve içeri girerken damat adayının gözünde gördüğüm sevgide bu aşkın karşılıklı olduğunu gösteriyordu.

"Dur! Sarışınım sıranı bekle." Dediğinde dudaklarımı büzüp abime döndüm.

"Alınıyorum ama. Ben neyim?" gülerek söylediğim şeye Bora, Korhan, Merve ve abimin kaşları çatılırken gözleri başka şeylere bakıyordu.

"Prenses'sin!" duyduğum ses ile başımı hızla sesin geldiği yöne çevirdiğimde sadece abimi görürken damat adayı da hızla ayağa kalkarken herkes ayağa kalkmıştı. Abim ile Bora'ya baktığımda abim çok fazla olmasa da şaşkındı. Ama Bora ruh görmüş gibiydi.

"Ne oluyor ya?! Sen kimsin?!" ikizimin önce bize ardından tanımadığı Cenk abimize bağırması ile Cenk abim yüzünü buruştururken damat adayını görünce kaşları çatıldı.

"Seni çakma sarışın! Bu ne sestir aynı Berk abine çekmişsin." Dediğinde abim, ikizim ve Bora dışında herkes buna gülmemek için başka şeylere bakarken konuşmaya başladım.

"Damat adayı kimsin sen?" dediğimde bana dönerken Cenk abime bir iki işaret verdiğini gördüm.

"Şaka! Şaka dimi?! Ne oluyor ya?" bu soruyu soran bu sefer Bora'ydı. Cenk abim ise sırıtarak konuşmaya başladı.

"Merak etme Boracığım sen, ben olayı Berk ile sana özel ve uygulamalı olarak anlatacağım. Özellikle Prenses'imi ağlattıklarınızdan bu çakma sarışını direkt gelen ilk adaya vermenize kadar olan kısmı." Dediğinde ne kadar gülmek istesem de es geçerek ve diğerlerinin şaşkınlığını umursamayarak konuşmaya başladım.

"Deli! Kimsin sen?" demem ile Korhan ile Merve aynı anda "Deli mi?" dediğinde gülerek başımı olumlu anlamda sallayınca Cenk abim konuşmaya başladı.

"Ah! Cidden bu kadar bana benzemek zorunda mısın? Bir dur sıra benim." Dediğinde ikizim resmen cırlayarak konuşmaya başladı.

"Yeter be! Ne delisi ne akıllısı? Siz adamı deli edersiniz? Ne oluyor? Bora ruh görmüş gibi bakmayı kes! Merve Korhan daldınız gittiniz kendinize gelin! Abi sen niye öyle donup kaldın? Ya Aslı bu telefon telsiz ne? Ya Emin ablam ne diyor? Of! Doktor sende hiç susmazsın ama şimdi konuşmuyorsun? Hey sen kimsin bir kere? Nasıl girdin eve? Allah'ım delireceğim ya! Konuşsanıza!" diye bağırıp derin bir nefes alıp verdikten sonra bize döndü.

Söylediklerinin hepsini nefes almadan tek seferde duraklamadan söylemişti. Ve hepimiz şaşkınlık ile ona bakıyorduk. Berk abim konuşmazdı ama konuşsa en az ikizim kadar konuşurdu.

Cenk abime baktığımda ağzını açıp tam bir şey söyleyecekken kapatıp bana gel diye eli işaret verince ses çıkarmadan yürürken herkes şaşkınlık ile ikizime bakıyordu.

"Ya konuşsanıza! Sen nereye gidiyorsun?" deyip bana çıkışınca Cenk abim beni kolunun altına çekerken ne olduğunu anlamasam da konuşmaya başlayınca anlamıştım.

"Tamam. Sorun yok. Biz çıkalım siz kaldığınız yerden devam edin. Ben bir ara gelir konuşuruz." Dediğinde herkes kaşlarını çatınca kahkaha atmıştım. Cidden şu an bu salon çok karışıktı. Celil abi kızlara yukarı çıkın gibi bir şeyler söylediğinde sevinmiştim. Kızlar çıkarken merdivenlerden inen Meryem ve Bejan bize bakarken konuşan Meryem olmuştu.

"Ne oluyor sorun ne?" dediğinde konuşan herkesi şaşırtacak derecede Bora olmuştu.

"Anlayınca anlatacağız." Meryem'in sorduğu soruya ilk kez ciddi ve sakin cevap verince bir tek şaşıran Meryem değildi. Merve ise ikizime dönüp konuşmaya başladı.

"Sen arada bir böyle çığlık atta Bora'nın ayarları karışsın." Deyince Doktor kendine gelip kahkaha atarken hepimiz gülmüştük. Ama hala şaşkın olan ikizim ayağını yere vurmaya başlamıştı.

"Biri bana ne olduğunu anlatabilir mi? Hem sen kimsin?" deyip yanımda duran Cenk abimize bakınca Cenk abim elini omzumdan çekip teslim olur gibi kaldırırken konuşmaya başladı.

"Hiç... Hiç kimse değilim. Bir arkadaş diyelim geçerken uğradım." Deyince gülerek abimin omzuna vurdum. Bana dönüp devam etti. "Ne var Prenses'im? Allah aşkına akıllı olsam zaten bu günü bulmazdım gelmeye?" dediğinde gözlerimi devirmiştim.

"Aynı Berk! Hık demiş burnundan düşmüş. Birde sarışınım demez mi? Bunların kanı çakma ikiz olduğumuza bakma." Dediğinde Berk abim hızla yanımıza gelirken Bora da yavaşça yürüyordu. Herkes ne yapacağına bakarken Berk abimin Cenk abimin yüzüne yumruğu geçirmesi ile ellerimi ağzıma kaparken Merve, ikizim Asya ve Berfin den bir çığlık koparken ben ağzımı kapatıp bir adım gerilemiştim.

Ah! Bunu beklemiyordum işte. Meryem'e baktığımda onun da benim gibi çığlık atmak yerine ağzını kapadığını gördüm. Damat adayı bize doğru yaklaşırken kafası yana yatan Cenk abim ağzından gelen kanı silerek konuşmaya başladı.

"Ulan eyvallah! Hak ettim bekliyordum da.. Ama önce insan bir sarılır dimi ya?" dediğinde derin bir nefes verirken Şahin'in yanıma ne zaman geldiğini anlamamıştım bile.

"Ulan geçmiş bana Aslı'yı ağlattınız diyorsun! Acaba kimin yüzünden ağlattık?" dediğinde Cenk abim baş parmağını dudağına değdirip geri çekerken yanına yaklaşan Bora'yı çekip sarılmıştı. Bora da birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından kollarını Cenk abime dolayınca herkes şaşırmıştı.

"Sana bir şey demeyeceğim. İyi baş ettin benim deli Prenses'im ile." Dediğinde Bora'nın sırıttığını görürken kaşlarım çatılmıştı.

"Ben bir şey sordum ya? Duymuyor musunuz beni?" diye bağıran ikizim Bora'nın arkasına geçince Bora abimden ayrılmıştı. Cenk abim gözlerini ikizim ile Bejan arasında gezdirirken Bejan da yaklaşmıştı. Abim ise başını olumsuz anlamda sallayarak konuşmaya başladı.

"Allah'ım başımıza bir Berk yeter demiştim. Sen bana bırak bir Berk'i iki tane de Berk'in kız versiyonunu gönderdin!" diye ellerini açıp sitem edince kimse bir şey alamazken Bora gülerek konuşmaya başladı.

"Asya sakin! Bu." Deyip Cenk abimi işaret edip konuşmaya devam etti. "Cenk. Berk abinin ikizi, sizinde abiniz." Dediğinde Bejan'ın gözleri şaşkınlıkla açılırken ikizim yine gözlerini kısıp bağırmaya başlamıştı.

"Dalga mı geçiyorsunuz benimle? Öldürtmeyin bana kendinizi!" diye bağırdığında bu sefer kahkaha atan Cenk abim olmuştu. Kahkahasını durdurup omzuma vurarak konuşmaya başladı.

"Hiç değil ise ikiz olduğunuza dair belirtiler var. Bizde o da yok mesela." Dediğinde ben de gülümserken artık doğru düzgün anlatmanın vakti gelmişti.

"Abimiz yaşıyordu. Yani ben bilsem de bundan dün gece emin olmuştum ve bu gece sürpriz yapmak istediğini söyledi." Deyince Cenk abim başını olumsuz anlamda sallayarak konuşmaya başladı.

"Ben sürpriz müpriz demedim. Külliyen yalan. Yarın akşam gelirim dedim. Ama Asya'nın bu kadar azarlayacağını bilsem gelmezdim." Deyip ikizim Asya'ya ve Bejan'a bakarken gözlerini devirip konuşmaya devam etti. "Bari Berk gibi odun olmasalardı. Hala kımıldamıyorlar." Dediğinde Asya başını olumsuz anlamda sallarken boynuna resmen atlamıştı.

Bejan da geldiğinde abim bir kolu ile birini diğer kolu ile de birini sarmıştı. Bir süre sonra ikizsini de kolunun altına alırken bana bakıp göz kırpınca ben de gülümseyip kollarımı kocamın beline sardım Şahin de ellerini belime dolamıştı. Abim yaptığım harekete gözlerini devirip konuşmaya başladı.

"Rahat bırak çocuğu! Dün gece zaten nefessiz bırakmıştın neredeyse!" deyince sinirle kaşlarımı çatarken Şahin "Dün gece mi?" deyince abim başını olumlu alamda sallayarak konuşmaya başladı.

"Evet dün gece? Kusura bakma damat ama seni bayıltmak zorunda kaldım. Sonra bu Prenses'imin uyanması uzun sürdü. O yetmiyormuş gibi bir de gerçek olduğuma inandırmam gerekti. En son biz giderken uyanmıştın galiba." deyince Şahin gözlerini bana çevirirken dudaklarımı dişleyince konuşmaya başladı.

"Dün gece hava çok güzel olduğu için pencereden dışarıyı seyrediyordu." Deyince Merve kahkaha atıp konuşmaya başladı.

"Aslı şaka gibisin! Başka yalan mı kalmadı?" dediğinde omuz silkerken Şahin biraz daha sıkı sarmıştı kollarını. Aklıma gelen şey ile Şahin'den ayrılırken konuşmaya başladım.

"Tamam. Abimiz yaşıyor ve burada. Bu kısmı herkes anlamış olabilir ama benim anlamadığım hala bir kısım var. Sen kimsin damat adayı Deli?" dediğimde gözleri Naza ile aramda gidip gelirken Cenk abime dönüp konuşmaya başladı.

"Yardım etsen diyorum Cenk." Dediğinde Cenk abim omuz silkerken ben kaşlarımı çatmıştım. İkizim ise abimin kolunun altından çıkarken ilk kez sakince konuşmaya başladı.

"Ne demek yardım etsene ya? Ne oluyor Emin?" dediğinde abim kahkaha atıp yine ikizimi kolunun altına alırken konuşmaya başladı.

"Sen bana yardım etmedin bir. İkincisi buraya geldiğinden benim niye haberim yok?" dediğinde bu sefer sadece ben değil herkes kaşlarını çatmıştı.

"Abi telefon icat edileli yüz yıl oluyor siz kullanmayı öğrenemediniz!" diye resmen tısladığında abim ile nereden tanıştıklarını merak etmiştim.

"Of ayaklarım ağrıdı be! Bir oturalım. Berk'in sarışını" deyip kolunun altındaki ikizime bakarken yüzünü buruşturup devam etti. "Çakma sarışın daha güzel. Sen bir bardak bana normal su getir. Bir bardakta seninkine soğuk su getir motor alev almaya başladı malum. Beynine oksijen gitsin."

Dediğinde ikizim bir şey demek yerine dudaklarını büzerek kalkarken Cenk abim Bejan'ı biraz daha kendine çekip saçlarının arasına öpücük bırakırken onunla birlikte koltuklara ilerlemişti. Cenk abim üçlü koltuklardan birine oturup sağına Bejan'ı oturturken diğer yanını Şahin'e gösterince Şahin'i arkasından biraz itip abimin yanına yönlendirmiştim. Şu an oturmayacağımı ve ikizimin de oturmayacağını abim de biliyordu.

Şahin'in karşısına damat adayımız geçerken yanına Naza ile Serdar abim oturmuştu. Celil abi, Doktor ve Meryem de ortada ki üçlü koltuğa otururken Korhan yemek masasından iki sandalye çekip birine ayakta kala Berfin'e oturmasını işaret ederken herkes sessizdi ve Berfin Korhan'ın bu hareketine gülümsemek ile yetinmişti.

Berk abim tekli koltuklardan damat adayımızın tarafında olan koltuğa geçerken Bora da diğer tekli koltuğa oturmuştu. Merve hemen Bora'nın oturduğu koltuğun kenarına otururken ben de ayakta elinde iki bardak su ile gelen ikizime bakıyordum.

Yıldız ise getirmeme izin vermedi gibisinden bakış atarken başı ile açık kapıyı göstermişti. Kapıya baktığımda yüzünde maske olan maskeli ile göz göze gelirken başını olumsuz anlamda sallayıp kapıya yaslanınca. Gülmemek için kendimi zorlarken Yıldız'a başımı olumlu anlamda sallayıp suyu damat adayına veren ikizime döndüm.

Suyu uzatırken gözlerini kısmıştı. Onun bu halinden aklı olan birisi ürkerdi. Ki damat adayımız bunu açıkça belli etmişti. Gözlerinden ikizimi sevdiğini anlamam kolaydı ama neden bize yardım etmişti? Abim ile mi çalışıyordu? O zaman neden bana sürekli melek diye hitap ediyordu?

Suyu verdikten sonra hızla doğrulup yanıma gelmişti. Yanıma geldiğinde sinirden ayağını sallıyordu. Merve ikizimi işaret edip dudağını ısırınca gülememek için yine kendimi zor tutmuştum. İkizimin kulağına doğru eğilip fısıldayarak konuşmaya başladım.

"Hiç unutamayacağın bir isteme töreni olacak. Daha dur gece yeni başlıyor. Senin damattan sonra başka damatlarla işim var." Dediğimde söylediğim eyler ile ayaklarını durdururken çatılan kaşları düzelmişti. Bana baktığında çarpık bir gülümseme ile göz kırpınca derin bir nefes almıştı.

Başımı olumsuz anlamda sallayarak önüme döndüğümde abim gülerken Bejan'ın saçları ile uğraşıp damat adayına alaycı bakışlar yolluyordu. Damat adayımız ise bir bana bir de Naza'ya bakınca bir şey anlamamıştım.

"Şimdi ben bir şey soracağım. Hani bu sürekli telefonda telsizde Aslı'ya iyilik meleğinden başka bir isimle hitap etmeyen, sürekli bize yardım eden kişi... Aslı'nın değişiyle Deli! Şimdi Aslı sen bize damat adayının Deli'nin ta kendisi olduğunu söylüyorsun. Doğru mu? Vallaha Sungurlar geldi geleli sesini soluğunu da duymadık." Deyince ben başımı olumlu anlamda sallarken ikizim yine kaşlarını çatmıştı.

"Başla bakalım damat adayı! Dinliyoruz seni. Benden habersiz benim kız kardeşimi istemeye gelirsin ha? Ders olsun sana. Ben dedim ama Aslı'nın arkasından iş çeviremezsiniz çakar diye." Deyince kaşlarımı çatıp abime dönmem ile abim ellerini havaya kaldırıp devam etti.

"Prenses'im ben dedim vallaha. Maskeliden yardım istedi ama o bile karışmadı. Doğru ya o nerede?" deyince Merve konuşmaya başladı.

"Maskeli mi?" deyip şaşkınlıkla abime bakarken Bora "Merve!" diye çıkışınca Merve sabır dilenir gibi bana döndü.

"Konuyu değiştirmeyelim." Deyince Cenk abim kahkaha atıp Bejan'a sarılırken konuşmaya başladı. "Ben yine insanlık yaptım. Ama kurtuluşun yok başla." Deyince mümkünmüş gibi kaşlarımı daha çok çattım.

Sadece abimin adamı olsa. Abinin adamıyım der işin içinden çıkardı ama tahmin ettiğim gibi başka bir şey vardı. Önce ikizime ardından bana ve Naza'ya bakıp konuşmaya başladı.

"Öncelikle bu konuların Asya ile ilgisi yok. Yani ben onun senin kız kardeşin olduğunu sonradan öğrendim. Bu yüzden onu ve ona olan aşkımı bu konun dışında tutalım." Dediğinde ikizime dönmüştüm. Kaşları çatık olsa da hülyalı bakışları adamı güldürürdü.

"Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum." Dediğinde konuşan Bora olmuştu. "Neden Aslı'ya sürekli aynı şekilde hitap ediyorsun?" dediğinde damat adayı önce kaşlarını çatsa da Bora'nın ne demek istediğini anladığında düzeldi kaşları. Bora bu en az abilerim kadar kıskanç, Allah Merve'ye sabır versin.

"Şimdi!" diyen damat adayı önce kocam ile kardeşim Bejan arasında oturan Cenk abime ardından tekrar bana ve Naza'ya bakıp konuşmaya devam etti. "Abi Allah aşkına bunu bu gece yapmak zorunda mıyız? Bari Naza gitsin." Diye Cenk abime baktığında herkes kaşlarını çatarken Cenk abim Naza'ya bakarak konuşmaya başladı.

"Kuzen." Deyip göz kırparken konuşmaya devam etti. "Bu konu daha çok seni ilgilendiriyor. Dayanabilir misin?" dediğinde damat adayı gözlerini devirirken abim Naza'nın karnını işaret etmişti. Naza da abim gibi gözlerini karnına indirince gözlerinden bir an tereddüt geçse de başını olumlu anlamda sallamıştı. Neydi Naza ile ilgili olan?

"Gerçek adım... Emre..." dediğinde konuşan Berk abim olmuştu. "Soy adın?" dediğinde başını olumsuz anlamda sallarken sadece küçük sehpaya bakıyordu. "Kara!" birden söylediği kelime ile kaşlarım çatılırken Naza'nın da kaşları çatılmıştı. Berk abim de kaşlarını çatarken kimse bir şey anlamamıştı.

"Na.. Nasıl? Nasıl yani?" diye kekeleyen Naza ile ona döndüm. Biz gerçekte kuzendik. Ve gerçek soy adımız Kara'ydı. Buraya kadar sorun yok. Benzerliktir deriz. Ama Naza'nın bulamadığımız abisinin adı da Emre idi. Yani bu kadarı...

"Naza sakin ol tamam mı?" deyip Naza'ya döndüğünde Naza'nın gözleri çoktan dolmuştu. "Kahretsin! Ağlama!" diyerek ayağa kalkınca şaşırmıştım.

"Sakin Emre. Hamileliktendir o dur bir!" diyen Cenk abime kaşlarımı çatarak bakınca sadece omuz silkmişti. Serdar abim Naza'ya sarılırken bir şey anlamadığı beliydi.

"Ne olur ağlama Naza. Her şeyi anlatacağım." Derken sesli söylemişti ve çoktan bizim yanımıza gelmişti. Oturamıyordu yerinde. Sürekli yüzünü sıvazlarken ikizim daha ne olduğunu anlamaya çalıştığını fark ettim.

"Anlat artık şunu!" diye sinirle resmen tıslayan Serdar abim ile bu sefer Emre gözlerini Celil abiye çevirmişti. Sonra Naza'ya çevirip devam etti.

"Tamam. Anlatıyorum. Babamız şerefsizin tekiydi! Annemiz de onun bu pisliğine dayanamadığı için sen daha üç yaşındayken intihar etmişti. Sonra ise onunla evden çıktığım günü hatırlıyorsun?" deyip Naza'ya sorarcasına baktığında ikizim şaşırırken o devam etti.

"Orada ki ölü göl dedikleri bataklığa götürdü beni. Hiçbir zaman anlaşamazdık. Konu yine anneme ve onun pis işlerine geldi. Seni de alıp gideceğimi söyledim. Amcamız... Eslimlerin babası..." dediğinde gözleri bize kaymıştı.

"O iyi biriydi ona gideceğimizi söyledim. Beni o gölde boğmaya kalktı. En son bayıldım. Fazla su yutmasam da nefes alamamıştım... Uyandığımda gölün kenarındaydım..." dediğinde şaşkınlıktan gözlerim irileşmişti resmen. Bu kadarı da şans olsun lütfen.

"Başımda köyün delisi vardı. Kendime geldiğimde ona beni kimin çıkardığını sordum... Bataklıktı o göl, beni biraz itmiş olsa kimse beni çıkarmak için o göle girmezdi. Bana sürekli bir ismi tekrarlayıp oradaki küçük tepenin ardını işaret ediyordu." Dediğinde bu sefer bana dönmüştü. Naza ise hala ağlıyor ama dikkatle dinliyordu.

"Sonra o tepenin ardına baktım ama kimse yoktu. O adamın da üzerinde en ufak bir ıslaklık yoktu. Göle yaklaşmış olsa hiç değil ise ayakkabısı ıslanırdı. Bir şey demeden gittim oradan. Babamız olacak o şerefsizin her şeyini biliyordum. Gizli yerlerinden birini ele geçirerek başladım işe. Yavaş yavaş bir sürü adamını elinden aldım. O bunun farkında bile olmadı.

Ama o delinin dediklerine takılmıştı kafam. Köye gizlice indim yine deliyi yine buldum. Deliydi ama anlardı diye düşünmüştüm. Gidip yine sorduğumda bana bu sefer yine bir yeri işaret ederek 'Bebek' diye tekrarlamaya başladı. Gösterdiği yer ise yanmış bir evdi. Ve kimse sanki yıllarca dokunmamıştı. Ben oradan gideli uzun süre olmuştu. Amacım bir türlü bulamadığım amcamı bulup seni de oradan çıkarmaktı.

Gelmedim... Gelemedim... Çünkü bu sefer kafama sıkardı ve sen yine onun elinde kalırdın. O gün geldiğimde adamlar ile seni de alacaktım. Kaçtığını öğrendim." Dediğinde Naza bir eli karnında ağlamaya devam ediyordu.

"Seni ararken o evin kime ait olduğunu da adamlarıma araştırttım. Ev amcamıza aitti ve onun kızına.. Yani Eslim'e köyde bebek diye çağırdıklarını öğrenmişti. Ben sadece amcamı biliyordum. Kardeşi ile hiç konuşmazlardı." Deyip derin bir nefes verirken devam etti.

"Sonra ikinizi birden aramaya başladım. Birkaç saat sonra seni buldum. Ama yanına gelmedim çünkü babamız olacak o adam da bulurdu. O seni yanına alan kadını ben ayarladım. Sonra Eslim'i aramaya devam ederken Cenk ile tanıştım." Deyip Cenk abime dönüp devam etti. "Tabi elinden son anda kurtuldum orası apayrı konu. İşte sonra biri Cenk'i itmiş falan derken Cenk ile birlikte çalışmaya başladık. Aradan beş altı sene sonra da maskeli katıldı aramıza.

Sizi uzaktan takip ediyorduk aynı zamanda sizin gibi bizde listeden kurtulmanın yollarını ve peşimizdeki adamları arıyorduk. Senin de Korhan ile tanışmanı Cenk ayarlamıştı. Maskeli ile bende kolay ulaşamayacakları bilgiyi... Yani Eslim ile kuzen olduğunuza dair bilgileri zor da olsa sadece Korhan'ın bilgisayarına yükledik. Yani olay bu. Aslı'ya yani Eslim'e melek dememin sebebi daha önce yaptığı bazı şeyler.

Sadece şaka amaçlı söylediğim bir kelimeydi. Ama Aslı buna sinirlenince hepimizin hoşuna gitmeye başladı. Bir de arayıp bulamayınca bizi, daha da sinirleniyordu. Bir ara artık vazgeçecekken Cenk beni öldürmekle tehdit etti." Deyince kaşlarım açtık abime döndüm.

"Sinirlenince tam bir melek oluyorsun." Diyen Cenk abim ile "Azrail de bir melektir." Diyen Emre'ye dönünce konuşmaya devam etti. "Öldürecek gibi bakıyorsun ondan yani." Dediğinde Naza'ya doğru yürüyüp Naza'nın önüne eğilip ellerini Naza'nın dizine koydu. Naza hemen abisinin ellerini tutarken Serdar abim sadece karısını izliyordu.

"Özür dilerim Naza... Özür dilerim kardeşim. Ama gelemedik işte. Affet beni." Deyip Naza'ya bakarken Naza'nın sarılması bir olmuştu. Sarılmak için eğilen Naza'dan ayrılmadan yanına oturup onu dikleştirdi.

"Yavaş. Yeğenimi eziyorsun annesi." Dediğinde hepimiz gülmüştük. Naza bu sefer ağlamayı bırakıp gülmeye başlayınca onun bu değişken haline hepimiz gülmüştük. Emre ise bize dönüp konuşmaya başladı.

"Olay bu. Şimdi maskeli gelmeden...." Derken sözünü kapıdan içeri giren maskeli kesti.

"Yok abi! Önce kurtulalım sonra istersin kızı..." deyip duraksadıktan sonra devam etti. "Ya da sen önce kızı iste. Çünkü görememe ihtimalim yüksek. Bari son son iyi bir şey olduğunu göreyim şu hayatta." Dediğinde kahkahama engel olmazken Bora ile Korhan ayağa kalkarken Emre konuşmaya kaldığı yerden devam etti.

"Abi Allah'ın emri peygamberin kavli ile kardeşinizi istiyorum." Dediğinde ikizim ellerini çocuk gibi birbirine vururken maskeli ikizime bakıp konuşmaya başladı.

"Allah Şahin'e bu kadar inatçı kızla sabır versin diyorduk, abi sana da hala bu büyümeyen çocuk ile yardım etsin." Deyince herkes gülerken ikizim kaşlarını çatmış gülen Emre'ye bakıyordu.

"Tamam. Kızdırmayın sarışınımı verdim gitti. Sen.." deyip maskeliye dönerken Cenk Abim Berk abimin sözünü kesmişti. "Dedim dimi ben? Ulan bu kadar çabuk kız verildiği nerede görülmüş?" diyen Cenk abime dönerken, herkes ona dönmüştü.

"Sıkıyorsa sarışınımın istediğini yapma. Sadece konuşmaya başlasa saniyeler sonra pes edersin." Deyince bu sefer ikizim Berk abime kaşlarını çatmıştı. Berk abim ise onu aldırmıyormuş gibi yapıp maskeliye döndü.

"Çıkarsana maskeyi oğlum. Sen kimsin görelim?" dediğinde Korhan yanıma yaklaşmıştı bile. Maskeli bir bana bir de Korhan'a bakarken konuşmaya başladı.

"Ah! Patron benim acil gidip bir belgeyi almam lazım. Biz sonra da tanışırız." Dediğinde Korhan'ın "Ben bu sesi bir yerden hatırlıyorum!" demesi ile maskeli hızla konuşmaya başladı. "İnsan insana ses sese benzer. Ben gidip belgeyi alıp geleyim." Derken Korhan yanımda durmuştu. Maskeli tam arkasını dönecekken Korhan'ın belindeki silahı çıkarmasıyla ne diyeceğimi bilememiştim.

"Sakın! Sakın bir adım daha atma vururum! Aslı?" dediğinde maskeli dururken Korhan'ın anladığını anlamış olacak ki başındaki maskeyi bize dönmeden çıkarıp atmıştı yere. Korhan'ın adımı sorar şekilde söylemesi benden açıklama beklediğinin anlamına gelirken silahı gören herkesin ayağa kalkmasının yanı sıra Berfin ile ikizim çığlık atmıştı.

Kahretsin! Böyle olmayacaktı. Elimi Korhan'ın silah tutan elinin üstüne koyarken Bora ile Merve de yaklaşmıştı. Gözlerimi Korhan'ın gözlerine sabitlediğimde çok geçmeden gözlerini bana çevirmişti. Elim hala elinin üzerindeyken konuşmaya başladım. Bu gece her şey bitmeliydi hiç değilse aile mevzuları.

"Dinle önce." Dediğimde bana bakarken gözlerinde gördüğüm kırgınlık açıkça ortadaydı. Maskelinin Koray olduğunu biliyordum ve ben onu bundan saklamıştım. Ah! Korhan bana kırılmıştı peki ya Bora... Ondan ablasının yaşadığını sakladığımı öğrenince ne yapacaktı?

"Aslı! Sen karışma!" maskeliden yani Koray'dan duyduğum ses ile hala bize arkası dönük olan Koray'a... Maskeliye baktım. Bora kaşlarını çatarken Merve'den duyduğum mırıltı ona dönmemi sağlamıştı.

"Bu Koray!" Merve'nin sesi ile Korhan hala silahını indirmeden konuşmaya başladı. "Hala Aslı mı diyorsun lan sen! Geberteceğim ulan seni!" demesi ile Bora tam ağzını açacakken konuşmaya başladım.

"Yeter! Durun susun! Dinleyin diyorum. Korhan sen değil miydin bana sürekli insanları dinlemeden yargılayamazsın diyen?" dediğimde sadece Korhan'a bakıyordum. Korhan birkaç saniye daha gözüme bakıp elini sertçe geri çekerken başını olumlu anlamda sallayarak konuşmaya başladı.

"Tamam lan anlat!" dediğinde derin bir nefes alarak maskeliye döndüm o da bize dönmüştü. Maskeli ise yine ona yakışan matraklığı yaparak şaşkın yüzlere dönüp konuşmaya başladı.

"Lakabım maskeli. Gerçek adım da Koray. Teröristlerin baş tacının sağ koluyum. Bu mevkie ulaşmak için ailemi... Annem ve abimi bırakıp dağa çıktım. Tek amacım vatanıma yardım etmekti ve başarılı bir askeri okul öğrencisiydim. Ben dağa çıktıktan bir süre sonra annem öldü ve abim bundan hala da beni sorumlu tutuyor.

Pişman değilim diyemem. Ama vatan her şeyden önce geldi işte. Peki abi... Sen neden annemizin öldüğünü bana haber vermedin?" dediğinde Korhan hem duyduklarına şaşırmış hem de donup kalmıştı. Herkes onun hain olduğunu düşünmüştü. Bir ara ben bile buna ihtimal vermiştim ama maskeli ne kadar sert olursa olsun çok vicdanlı biriydi ve mantıklı düşünen bir tarafı vardı hep.

"Ulan ben seni nereden bulayım lan? Çıkıp gittin neredesin ne haldesin bildiğimiz mi vardı?" dediğinde dişlerimi dudağıma geçirmiştim. İşte şimdi güzel (!) yere geldik! Maskeli ufak çaplı bir kahkaha atınca ona dönmüştüm.

"Haklısın abi. Sen bilgisayarların uzmanısın dağdaki birini bulamazsın tabi ki. Aranızda da bir tane dağların uzmanı olduğu malum. Abi ben annemin öldüğünü senden değil sırf dağa çıkmak için iki ay.. Tam iki ay benden nefret etsin diye uğraştığım Aslı'dan duydum. Ve fark ettim ki onun dışında herkes benden nefret etmiş." Dediğinde gözlerimi yummuştum. Onu gidip çağırmıştım ve o da kimse görmemiş dahi olsa cenazeye katılmıştı.

"Tamam. Sakin ya durun! Korhan bak siz de benim kardeşimsiniz ama bir sakin olun." Dediğinde Cenk abim gözlerim hala kapalıydı. Açıp da Korhan'ın gözleri ile karşılaşmak istemiyordum. Ben kardeşimin arkasından iş çevirmiştim! Gözlerimi açtığımda tahmin ettiğim gibi Korhan'ın bakışları ile karşılaşmıştım.

"Bakma öyle kıza abi. Yemin ettirdim işimi tehlikeye atamazdım." Dediğinde Korhan ona dönmüştü. Tekrar bana döndüğünde bir şey demek yerine silahını beline koyduğunda bana olan bakışları biraz daha yumuşamıştı.

"Bu yüzden bize söylemedin dimi?" dediğinde başımı olumlu anlamda sallamıştım. O zaman söylesem bu gün ona doğrulttuğu silahın tetiğine basardı o zaman. Birden gelip sarılması ile şaşırmıştım. "İyi ki de söylememişsin. O gün olsa dinlemeden sıkardım kafasına." Dediğinde ben de kollarımı ona dolamıştım.

Benden ayrıldığında maskeliye yürüyüp sarılması ile hepimiz onlara bakıyorduk. Ne derse desin ne kadar kızarsa kızsın onlar kardeştiler ve birbirlerini deli gibi özlemişlerdi.

"Kardeşler mi?" Berfin'den duyduğum mırıltı ile ona dönmüştüm. Sarılmalarına gülerek bakıyordu. Merve de gülerek başını olumlu anlamda salladığında Bora ile birlikte ayrılan kardeşlere yürümüştü. Önce Merve maskeliye sarıldığında Bora kaşlarını çatarken Merve konuşmuştu.

"Biz de diyoruz bu maskeli kim?" diyerek dalga geçtiğinde Bora araya girip onları ayırınca hepimiz kıkırdamıştık. Biz kıkırdarken Naza kahkaha atınca daha çok gülmüştük. Bora da maskeliye sarılırken konuşmaya başlamıştı.

"Dua bundan üç yıl önce olan bir gün hakkında benden daha fazla şey biliyorsun. Anlayacağın köprüyü geçene kadar ayıya dayı hesabı. Sonra hesaplaşırız." Dediğinde maskeli kahkaha atarken ben kaşlarımı çatmıştım. Bu Bora hiç pes etmez miydi?

"Abi acıyın bana ya yakında evleniyorum." Dediğinde bu sefer gülen bendim. "Kiminle?" Korhan'ın aniden söylediği şey ile maskeli gözlerini devirirken konuşmaya devam ettim. "Teyzemin kızıyla. Tövbe ya nereden tanıyacaksın sanki?" dediğinde Merve kahkaha atarken herkes gülmüştü.

"Tamam o zaman. Şimdi bu ikisi de kardeş olduğuna göre asıl mevzuya dönelim." Dediğimde Korhan Berfin Merve ve Bora'ya baktıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Hazır şöyle güzel kalabalık bir isteme töreni kurulmuş. Tüm seven çiftleri aradan çıkaralım." Demem ile Naza ve ikizim kıkırdarken diğerleri dikkatle dinliyordu.

"Aslıcığım sana ne sevenlerden. Bırak şimdi onu da..." diyen Korhan cümlenin sonuna bir şey getirememişti. Onun bu hali herkesi güldürürken ben kararlılıkla devam ettim. "Önce beni en iyi tanıyan canım kardeşim..." derken sözümü Bora'nın kurduğu cümle kesmiş ve herkesi şaşırtmıştı.

"Merve seni seviyorum." Derken öldürecekmiş gibi bana bakıyordu. Onun adını söyleyeceğimi anladığında bunu yapacağını biliyordum. Çünkü ne olursa olsun bazı konularda gururundan taviz vermezdi. Ben söyleyeceğim demişti ve sadece o söyleyecekti.

Merve duyduğu cümle ile donup kalırken herkesin şaşırdığı belliydi. Merve bir süre duyduğundan emin olmak ister gibi etrafına bakındığında gözleri benimle buluşunca kahkahama engel olamadım. "Biraz önce yanlış duymadım dimi?" dediğinde hala Bora'ya bakmıyordu.

"Anam ya dondu kaldı bu! Kız doğru duydun bu soğuk çocuk seni seviyormuş." Diyen Doktor ile hepimiz kahkaha atarken Merve Bora'ya dönünce onu izlemeye başladık.

"İnanmıyorum!" diye şaşkınca araya giren maskeli hepimizi şaşırtmıştı. "Abi ya ben niye evlenmiyorlar diyorum bunlar daha yıllardır birbirlerine aşık olduklarını itiraf edememişler ki!" diye devam edince herkes yine gülerken Merve alt dudağını dişledikten bir süre sonra Bora'nın boynuna atlamıştı.

Maskeli haklıydı ikisi de birbirlerini yıllardır seviyorlardı ama hala söyleyememişlerdi. Onların bu haline gülen Korhan ile göz göze gelince yüzündeki gülümseme bir anda silinirken ben sinsice sırıtmaya başlamıştım. Merve ile Bora ayrıldığında Bora Merve'ye şaşkınca bakıyordu.

"Şimdi... Şimdi bu... Bu sen de beni seviyorsun demek mi?" Bora'nın inanamayarak söylediği cümleye karşı Merve utanarak başını olumlu anlamda sallarken başını yere eğmişti. "Yok abi Merve seni kırmamak için böyle boynuna atladı." Diyen Korhan'a Merve ile Bora aynı anda dönünce Korhan bir adım geri gidip konuşmaya devam etti. "Sadece şakaydı."

Dediğinde hepimiz kahkaha atarken Korhan bana bakıp hızlıca bize doğru yürürken Naza sırıtarak konuşmaya başladı.

"Korhancığım nereye?" dediğinde ben gülmemek için kendimi zor tutarken Korhan bir bana bir de Naza'ya bakıp konuşmaya başladı.

"Hiç... Siz devam edin... Benim... Yani bana.. Yani ben birkaç bilgi bekliyordum ona bakıp geliyorum." Dediğinde Naza tabi tabi der gibi başını sallarken yanımdan geçmek üzere olan Korhan'ın kolundan tutunca bana dönmüştü. Kaşlarını kaldırıp yapma diye işaret verirken ikizim koluma vurup konuşmaya başladı.

"Bu zevki bana bağışlar mısın ikizim?" dediğinde Merve'yi kolunun altına almış sıkıca sarılan Bora konuştu. "Aslı Korhan'a bu iyiliği yap derim." Dediğinde Korhan başını olumsuz anlamda sallarken ikizim sırıtarak konuşmaya başladı.

"Şimdi. Burada hepimiz bir aileyiz. Hepiniz abilerim ablalarımsınız..." derken Korhan kısık sesle sözünü kesmişti. "Abine bağ evi kaçamağını anlatmamı istemiyorsan kapa çeneni!" deyince ikizim kahkaha atarken ben gülümsemiştim.

O bağ evinde Berk abimin koleksiyonlarından birine istemeden zarar vermiş ama bunu duyunca ona yardım ederek düzeltmiştik. "Çok biliyorsun sen ama benim maşallah kapı gibi ikizim var. Halletti bile şimdi sen kapa çeneni!" diye sesli konuştuğunda hem kaşlarımı çatmış hem de gülmüştüm. Biricik sevgilisi -Naza'nın abisi- Emre de yanına gelince tatlı bir gülümseme ile etrafına bakınmaya başlayınca bir şey anlamamıştık.

Gözleri kenarda duran çiçek dolu vazoya takılınca oraya doğru yürüyüp tüm çiçekleri eline alıp vazoyu aynı yerine bıraktı. Çiçekler ile Kordon'un yani Celil abinin önüne geçince herkes şaşırırken Doktor bile gülmemek için kendini zor tutuyordu.

Çiçekleri sertçe Celil abiye uzattığında Celil abi kaşlarını çatarken ikizim çiçekleri almasını işaret ediyordu. Allah'ım sen akıl ver ya rabbim. Deli kızın amacını anlamak mümkün değil. "Şimdi sende benim abim sayılırsın Celil abi. " diye söze başladığında herkes şaşırırken Korhan konuşmaya başladı.

"Kaleyi yanlış yerden fethediyor anlat şuna." Diye sessizce mırıldandığında yanıma çekip ben de onun gibi fısıldayarak konuşmaya başladım. "Sen doğru yerden fethettin de biz mi görmedik?" dediğimde başını olumsuz anlamda sallarken yapma der gibi bakıyordu. Korhan'ın durumu Bora'dan vahimdi. Berfin'in onu sevdiğine ihtimal dahi vermiyordu.

"Şimdi çikolata yok ama idare et." Dediğinde ikizim, durup Korhan'a dönüp sırıtarak baktıktan sonra tekrar kaşları çatılmış Celil abiye döndü. "Allah Allah ne bu böyle sanki karını elinden alacakmışım gibi bakıyorsun abi bana ya!" dediğinde herkes kahkaha atarken Celil abi konuşmaya başladı.

"Bırak şimdi onu bunu bu ne?" deyip çiçekleri havaya kaldırınca ikizim boğazını temizler gibi yapıp konuşmaya devam etti. "Bunlar çiçek" dediğinde herkes yine kahkaha atarken Celil abi gözlerini devirmişti. "Ben de şimdi senden Allah'ın emri peygamberin kavli ile kız kardeşin Berfin'i hacker oğlumuz Korhan'a istiyorum." Dediğinde Celil abi anında kaşlarını çatmıştı.

"Ne kır ne kır? Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" dediğinde ikizim şaşkınca etrafa bakarken Berfin ile Korhan donup kalmıştı. Böyle bir isteme töreni hayal etmedikleri ortadaydı. "Hacker dedim abi ya niye dalga geçeyim hem ben seninle? Bilgisayarların uzmanı diyoruz oğlumuz... Bu ne ya böyle kendimi nine gibi hissettim. " dediğinde maskeli konuşmaya başladı.

"Emre patron Allah aşkına senin bu sevgilin şimdi bu Berfin'i abime mi istiyor yoksa ben mi yanlış anladım?" dediğinde ikizim ile Celil abi aynı anda maskeliye dönünce ağzına fermuar çeker gibi işaret yapıp geri çekilmişti.

"Evet canım beğenemedin mi?" diyen ikizim tekrar Celil abiye dönüp devam etti. "Bak abi bırak sen şimdi onu da bana cevap ver; veriyor musun yoksa kaçıracak mıyız?" deyip duraksadıktan sonra duraksayıp ellerini önünde birleştirip hafif eğilerek konuşmaya devam etti.

"Ne olursun vermiyorum de!" dediğinde herkes şaşırmıştı. "Kaçırmak fikri daha hoş gözüktü gözüme!" diye devam ettiğinde bazılarımız şaşırırken Doktor Merve ve Meryem kahkahayı basmıştı bile. Cidden biz gerçekten ikiz miyiz? Bir yerlerde hata olmalı. Kesinlikle! Celil abi şaşkınca önünde çocuk gibi eğilen ikizime bakıp konuşmaya başladı.

"Komutanım vallaha kafayı yiyeceğim! Sen kimsin ya? Cidden sen şimdi Aslı'nın ikizi diğerlerinin de kardeşi misin?" dediğinde herkesten önce Berk abim basmıştı kahkahayı. İkizim ise abime dönüp kaşlarını çattıktan sonra Celil abiye dönüp devam etti.

"Ne yani şimdi Korhan ile Berfin evlenecek desem daha mı hoşuna giderdi?" dediğinde Celil abi yine kaşlarını çatarken Bora konuşmaya başladı.

"Kordon! Ağabeyciğim ben sana kısaca özet geçeyim sen bu Korhan ile Berfin'in evlenmesine izin veriyor musun?" dediğinde Korhan bu sefer dayanamamış ve Celil abiye dönmüştü. Derin bir nefes alıp konuşmaya başlayınca şaşırmıştım.

"Abi ben kız kardeşini seviyorum." Dediğinde tek tek üstünü basa basa söylemişti. Onun bu hali herkesi sustururken Korhan hala Celil abiye bakıyordu. Dediğim gibi Berfin'in onu sevdiğine milyonda bir bile ihtimal vermiyordu salak arkadaşım. Halbuki öyle miydi?

Celil abi bir süre daha Korhan'a bakmıştı. Korhan ise hiç gözünü kaçırmamıştı. Ben gülümserken diğerleri hala şaşkındı. Celil abi bu sefer Berfin'e dönüp konuşmaya başladı. "Berfin!" dediğinde Berfin ufak bir korkuyla abisine dönmüştü.

"Sen ne düşünüyorsun bu bişe kır hakkında?" dediğinde Korhan da Berfin'e dönerken ikizim konuşmaya başlamıştı. "Hacker bişe kır değil!" dediğinde Celil abi bu sefer ona dönüp tekrar Berfin'e dönünce ikizim hıh gibi bir ses çıkarıp sevgilisinin yanına geçmişti.

Berfin abisi ile bakışırken gözlerini Korhan'a çevirince ağzını açıp bir şey diyecekken tekrar kapamıştı. Onun bu haline tepki ise Meryem'den gelmişti. "Berfin şimdi bu ortamı bozacağım ama sen nasıl askersin? Mert ol biraz!" dediğinde Berfin gözlerini yere eğip derin bir nefes aldıktan sonra Celil abiye dönüp konuşmaya başladı.

"Ben onu seviyorum abi!" dediğinde Korhan "Ha!" deyince herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Tabi ki Celil abi hariç. "Ben yanlış anlamadım dimi?" diyen Korhan'a cevap gecikmemişti. "Yok abi Berfin seni kırmamak için böyle söyledi!"

Bora'nın Korhan'a geri iade ettiği cümle ile bu sefer Celil abi bile gülerken ikizim araya girmişti. "Şimdi Celil abi senin vermiyorum demen gerekiyor. Çünkü ben hala kaçırma fikrini aksiyonlu buluyorum." Dediğinde hepimiz gülerken Celil abi sabır dilenir gibi ellerini açması hepimizi kahkahalara boğmuştu.

...

Aradan yaklaşık bir saat geçmişti. Ve arkadaki kapalı olan kış bahçesine geçmiş oturuyorduk. İkizim, sevgilisi, Naza Serdar abim bir konuda konuşurken, Bora, Merve, Korhan ve Berfin maskelinin anlattığı bir şeyi dinliyordu.

Berk abim ile Cenk abim sürekli Bejan ile uğraşırken Meryem, Celil abi, Doktor ve Şahin ile muhabbet ediyorlardı. Zelal ile Zeynep abla çocuklarını yatırırken Zehra hiç anlaşamadığı Sude'nin ısrarları ile onu bahçeye çıkarmaya ikna olmuştu. Berk abim ile Cenk abimde bir şey vardı ama çözememiştim.

İkisi de sürekli olarak sohbete katılıp birbirlerine laf atsalar sanki bir şeyleri vardı. Tamam ikisinin her anında da yanında olmayabilirim ama onları tanıyordum. Kesinlikle bir şeylere bozulmuştular.

Ben arada otursam da sohbetlere katılmıyordum. Yine konuşmak istemiyordum. Midem de bulanıyor ve başım da ağrıyordu. Ah! Bunlar hiç iyi şeyler değildi. Ölüm bana ne yürüyerek ne de koşarak... Ölüm bana uçarak geliyordu! Kolumun dürtülmesi ile kolumu dürten Şahin'e döndüğümde Cenk abimin Berk abimin kulağına bana bakarak bir şey fısıldadığını gördüm.

Abim ona bakmamla bana göz kırparken ufak bir gülümseme bahşetmişti. Bu gülümseme içten gelmekten çok sorun var ama yok der gibi bir gülümsemeydi. Neler dönüyordu? Abim ile bahçedeyken bir sorun yoktu. Berk abim Cenk abimin dediği şeylere isteksizce başını olumlu anlamda salarken...

"Aslı, güzelim iyi misin?" Şahin'in fısıltısı ile ona dönerken başımı olumlu anlamda sallamıştım. Berk abim ise Bora'ya bakarak konuşmaya başlayınca ona döndük. "Bora! Hadi bu akşam bitirelim şu işleri de tek derdimiz liste kalsın. Madem başladık tamamen bitsin." Dediğinde Bora Korhan ve Merve bana bakmaya başlayınca bir şey anlamamıştım.

Ne oldu? Dercesine başımı sağa sola salladığımda Bora başını aniden başka yöne çevirmişti. Tamam Bora'nın bir işler çevirdiğinin farkındaydım ama ne oluyordu arkadaş? "Tamam ama baştan söyleyeyim sen dahil herkes buna karışmayacak. Sadece ben ve öz kardeşlerim arasında." Diye devam edince Berk abim kaşlarımı çatmıştım.

Bora eli ile kalkalım gibisinden işaret verince herkes kalkarken kalkmak ile kalkmamak arasında kalmıştım. Kötü bir şey daha görmek istemiyordum. Son günlerimde de mi sorunsuz bir gün olmayacaktı? Bora kış bahçesinin bahçenin arka tarafına açılan kapıdan çıkınca hepimiz onu takip etmiştik.

Merve hemen Bora'nın yanındaki yerini alırken esen havadan dolayı herkes birbirine yaklaşırken ben de sesimi çıkarmadan Şahin'e yaklaştım. Ondan güç almak istercesine başımı göğsüne doğru yaslarken ellerini belime dolamıştı.

Bora bu gün abimi gönderdiğim deponun önüne gelip kapısını açınca arkaları bize dönük sandalyeye bağlı biri kadın biri erkek olduğu belli ola kişiler oturuyordu. Şaşkınlıkla bakarken Bora'nın fısıltısı ile aniden doğrulmuştum.

"Anne ve babanız." Deyip kenara kaydığında sinirden kollarımı birbirine kenetlemiştim. Baygın olmalıydılar ya da uyuyor çünkü boyunları yana eğikti. Birisi hep kahramanımken bir anda nefret ettiğim yaşadığını bile yeni duyduğum babam... Diğeri ailemizi dağıtan beni ve kardeşimi vurmaya kalkan ikizimden nefret annem...

Bunun olur denilecek bir yanı yoktu olamazdı da! İkizim ve abilerimin arasında geçen bir konuşma olsa da kulak verememiştim. Son günlerimde ve mutlu geçecek dediğim bir günü mü bulmuşlardı yakalanacak? Bora ve Korhan kesinlikle birkaç gündür bunu benden saklıyordu!

İkizim ileri doğru yürümeye başladığında kollarımı yanıma salarken çatık kaşlarım ile ona bakıyordum. İkisinin önüne geçtiğinde yüzü bize dönmüştü. Gözleri dolu dolu sandalyede oturan adam ile kadına bakıyordu. O aramızda her ikisinden de sevgi görmeyen taraftı.

Ben üç sene de olsa babamdan çok sevgi görmüştüm Bejan zaten annesi ile birlikteydi. Ama ikizim... Annemiz onu sakat diye kabul etmemişti babamız ise annemiz ona bir şey yapmasın diye yanına bile girmeye çekinirdi.

"Anne... Baba..." ikizimin ağzından dökülen boğuk ve kısık sesli kelimeler ile gözünden bir damla yaş akınca yumruklarımı sıkmıştım. Onun nefret etmesi gerekirken o bir kez olsun görmek istediğini söylerdi hep.

O küçük sakat kız değildi ama artık. Benden bile sağlıklı ve hala çocuk ruhluydu. Yürüyemez demişlerdi ama o neredeyse tüm dünyayı gezmişti. Konuşamaz demişlerdi ama susturabilmek güç kudret isterdi. Daha birçok şeyi yapamaz demişlerdi ama o herkesten iyi yapardı isterse.

"Baygın... Baygınlar mı?" ağzından zorla çıkan kelimeler ile dolan gözlerime lanet etmiştim. Kardeşimin ağlaması beni deli ediyordu. Başka açıklaması olamazdı bunun. Daha bir yıl önce annem dediğim o kadın benim kafama silah dayamış, öldüremeyince zehir vermişti!

"Adamlar çok ses yaptıkları için bayıltmışlardı." Bora açıklama yaparken ona dönmemiştim. Bunu söylemek için kıvranıyor olmalıydı o kadar. Cenk abimi de kimse yok diye göndermiştim buraya bir de! Ben daha burnumun ucunu göremiyorum ölüme mi meydan okuyacağım bundan sonra?

Yere çöken ikizime daha dikkatli bakmaya başladım. Ağlayarak dizlerinin üzerine çökmüştü. Onun bu hali biraz daha sinirlenmeme neden olurken Bejan da onun yanına geçmiş bebekken hatırlamadığı babasının yüzüne bakıyordu. Ben ise her ikisini de hatırlamak istemiyordum.

"Saçları hala hatırladığım gibi sarı..." diyen ikizime döndüm. Annemize bakıyordu. Onun saçını sarıya boyatma isteğindeki etmenlerden biri değişiklik yapmak iken diğeri annesinin hatırladığı saç rengiydi. Sonra Berk abim de sevince hiç değiştirmemişti.

"Aslı?" deyip bana bakan Berk abime dönüp 'Ne oldu?' gibisinden başımı sağa sola salladığımda konuşmak dahi istemiyordum. Onlardan nefret ediyordum işte! Sokakta kalmamıza kimsesiz olmamıza sebep olanlar aslında onlar değiller miydi?

Ben yaşasam bundan sonra oğlum olmadan yapabilir miydim? Asla! Asla yapamazdım ki! Ama onlar yaşadıkları halde bizleri arayıp sormamışlar bir de yetmiyormuş gibi karşılarına çıktığımızda silah doğrultmuşlardı. Onlar benim için yıllar önce ölmemişler miydi zaten?

Hiç değilse o zaman öldüklerinde onları seviyordum. Keşke! Keşke ölselerdi de... Onlardan nefret etmeseydim. Bu kolay değildi. Bir çocuğun anne babasından nefret etmesi... Veya nefret etmeyi istemesi o kadar da kolay değildi. Ama onlar zaten bunu istemese yaptıklarını yapmazlardı!

Hızla ikizimin yanına gittiğimde bana bakarken birden eğilip kolunu yakalamıştım. Sert tuttuğumun farkındaydım ama artık kendine gelmesi lazımdı. Hala gözleri yaşlı bana bakarken konuşmak için ağzını açıp kapadığında gözlerim Bejan'a kaymıştı. O da ağlıyordu ama önce ikizimin kendine gelmesi gerekti.

"Ne yapıyorsun sen? Onlar sen ile beni ayırt bile edemezler! Sen ise..." diye sakince konuşurken ağlayan ikizim daha çok sinirlenmemi sağlıyordu. Hızla kolunu bırakıp geri çekilirken konuşmaya bağırarak devam ettim.

"Şu haline bak ya! Sen kimsin kızım? Kimin için ağlıyorsun sen burada? Onların umurunda olduğumuzu falan mı düşünüyorsun? Daha bir yıl önce o kadın kendi iki kızını öldürecekti!" derken histerik bir gülümseme ile yüzümü sıvazlamıştım. Bu kadarı benim için bile fazlaydı

İkizim dediklerim ile gözlerini silerken Bejan'ın telaşlı bir bakış atarak bana dönmesi ile ona döndüm. Bana baktıktan sonra başını yana çevirmesi ile bende döndüm. Uyanıyorlardı. İçimden bildiğim tüm küfürleri ederken kendime sövmeyi de unutmuyordum. Şu an buradan çekip gitmek istiyordum ama buna engel olan bir yanım vardı.

Gözlerini açan adam ile adın bizim anne ve babamız olmalarına rağmen neden hala bir yanım keşke o yangında onlar da ölselerdi diye haykırıyordu ki? Gözlerim uyanan kadın ve adam kayınca göz yaşlarını durdurmak için çaba harcayan ikizime yaklaşıp fısıldadım. "Deneyelim istersen tanıyacaklar mı?"

Ben bunu söylerken adam ve kadının onlar ile aynı kandan olmaktan bile iğreniyorum bundan sonra. Onların görüş açısında sadece üç kızdık ve annemiz olacak o hain Bejan ile beni tanırken ikizimi hatırladığından bile şüpheliydim.

"Eslim... Bejan... Siz mi buldunuz bizi?" derken yanında oturan babamızın şaşırdığı her halinden belliydi. "Nasıl? Şimdi siz..." deyip susan babamız ile ufak bir kahkahaya engel olamamıştım. Arkadan bizi izleyen herkes de benim bu halime şaşırdıkları belliydi.

"Sizi bulmak mı? Sizi bizim arkadaşlarımız aldı zaten!" dediğimde ikisinin de gözleri üzerimdeydi. "Eslim sen yaşıyorsun?" bir şey bilmez ayağına yatan kadına baktım... Bu, bu benim annem miydi?

"Sen yaşıyorsun mu?" alaylı bir kahkaha atan Bejan'a dönmüştük hepiz. "Ne oldu yoksa öldüremediğin için üzüldün mü?... Anne!" anne kelimesini bastırarak söylediğinde cidden Berk abim ile benzedikleri noktaların en önemlisinin bu... İntikam hırsı olduğunu anlamak zor değildi.

"Ama nasıl olur sen ölmüştün?" diye Bejan'a aldırmadan devam edince yine kahkaha atarak konuşmaya başladım. "Nereden çıkardın benim Eslim olduğumu? Ya o ölen Esin ise? Hem ben Aslı Demir'im!" dediğimde Cenk abimin sırıttığını görmüştüm. Bu beni biraz da olsa rahatlatmıştı.

"Nasıl yani? Sen kızımızı mı öldürdün?" diye bağırarak araya giren adama ile Bejan konuşmaya başlamıştı. "Kafasına sıkmak biraz sıkınca zehir verdi. Halbuki aradığı kişi kızım dediği kişiydi." Deyip hıh gibi bir ses çıkarınca gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

"Kadın! Eğer buradan çıkarsam seni kendi ellerim ile öldüreceğim!" diye bağıran adama bakan ikizim konuşmaya başladı. "Hep benim için kahramanımdın baba. Hep öyleydi yani... Ta ki gerçekler ile yüzleşene kadar. Ama kabul ediyorum ben ikinizi de özlemiştim." Diyen ikizim ile yumruklarımı sıkarken ikisi de gözlerini bizim üzerimizde gezdiriyordu.

"Sen Eslimsin! Aslı Demir'im de ne demek?" dediğinde sırıtarak konuşmaya başlamıştım. "Sence Aslı Demir hakkında anlattıklarım yenilir yutulur cinsten miydi? Beni benim kadar iyi tanıyan bir tek arkadaşlarım vardı. Beni satacak kişide sadece kendim olabilirdim zaten! Ama sana bir şey daha söyleyeyim hem Aslı Demir'im hem ne kadar nefret etsem de sizin kızınızım ama..." deyip ikizime baktığımda o konuşmaya devam etmişti.

"Ya o Eslim değilse!" dediğinde bunu diyeceğini biliyordum bakalım ne tepki verecekler? İkisi de kaşlarını çatarken Berk abim ile Cenk abim şaşkınlıkla bakanların aksine sırıtarak bakıyordu. Berk abim Korhan'a bizi işaret edince bir şey anlamasam da Korhan anlamış olacak ki öne doğru, yani bize doğru yürümeye başladı.

Bizim yanımıza geldiğinde Bejan'ı yanına çağırıp kolunun altına alınca ikizim de ben de kaşlarımızı çatarak ona bakıyorduk. Korhan sandalyede oturan iki kişiye dönüp bizi işaret ettikten sonra konuşmaya başladı.

"Şimdi bunların ikisi ikiz. Buraya..." derken annemiz olacak o kadın konuşmaya başlamıştı. "Ne saçmalıyorsun sen? Esin sakattı o yangından kurtulma ihtimali yoktu!" dediğinde ben kaşlarımı çatarken ikizim bir tepki de bulunmamasının yanı sıra Korhan konuşmaya devam etti.

"Şimdi sana DNA testi falan çıkaramam kusura bakmayın artık. Bunlardan biri Esin biri Eslim. Bakalım kızlarınızı ne kadar tanıyorsunuz?" dedikten sonra ikimize bakıp konuşmaya devam etti. "Kızlar Esin ve Eslim... Sizce aile ne demek?"

Korhan'ın sorduğu soruyla olduğum yerde kalırken aklıma bir şey gelmiyordu. Korhan Bejan ile birlikte arkaya geçerken herkes bize bakıyordu. Aile mi? Aile neydi ki? Benim ailem hep arkadaşlarım olmuştu. Bora, Merve, Korhan vardı hep... Sonra Sungurlar ile tanıştım onlar benim ailem oldu.

Peki ya gerçekten aile ne demekti. Ben daha düşüncelerim ile boğuşurken benim aksime sakince konuşan ikizime döndüm. "Bence aile anne baba ve çocuk demek. Tabi kardeşlerde var ama en önemlisi sevgi.... Bence anne babadan gelen sevgi önemli... Ve güzel. Bence aile birbirini her türlü şarta rağmen seven bireylerin bir araya geldiği topluluktur. Kaç kişi ya da kaç yaşında olduklarının bir önemi yoktur."

İkizimin anlattıklarını düşünürken o da bana bakıyordu. Konuşmam mı gerekiyordu? Sanırım. Konuşmak istiyor muydum? Hayır. Peki ne yapacaktım? Konuşacaktım.

"Bence de ailedeki kişilerin sınırı yoktur. Ve bence tam tersine aile anne baba ve kardeşlerden oluşmaz. Aile birbirini sevmekten çok birbirine güvenen herkesin oluşturduğu topluluktur. Sevgi bahane. Bir yanlış da o sevgi azalır ama bir kere bir insanın güvenini sağlarsanız ufak yanlışları affeder...." Derken kendime engel olamamıştım. "Keşke orada ölseydiniz diyorum! Çünkü şimdi de ben öldürmek istiyorum. Hiç değil ise şu anki uğraşmazdık dimi?" dediğimde herkesin şaşırdığı belliydi.

Buydu... Hatta daha ağırdı içimden geçen sözler. Öyle şeylerdi ki onları parçalara ayırıp yeniden bir araya getirdikten sonra yine parçalara ayırabilirdim. Ama insan kalbi hassastır dayanamaz dimi? O zaman ya biz insan değildik ya da kalp hassas falan değildi! Bizim kalbimiz duyduğumuz her bir gerçekte kırılırken her mutlu anımızda birleşmişti çünkü.

Kaç gerçek duyduk bu hayatta? Yüzlerce duydum... Tam saçma bir konuda sohbet açılmış saçma bir şeye gülüp kalbimizi birleştiriyoruz... Pat! Bir haber geliyor! Ya biri ölüyor ya yaşamaması gereken biri yaşıyor!

"Eslim sensin!" deyip ikizime bakan kadına baktım. Ne yani şimdi Eslim benim karşımda duran ikizim miydi? Gülmemek için zor dururken babamızdan duyduğumuz cümle ile ona döndük. "Hayır o Esin!"

Güzel... Bu kadar mı tanıyorlardı kızlarını? "Nedenini açıklayın!" Berk abim Korhan'ın kulağına fısıldarken Korhan bağırarak söylemişti. O ara Bejan'ın da Cenk abimin kolunun altında olduğunu fark ettim. Sandalyeye artık nasıl bağlandılar ise arkalarını dönemiyorlardı.

"Saçmala biz Eslim'i sevgi ile büyüttük o yaşa kadar! Eslim bizden niye nefret etsin?" diye eski kocasına söylenen kadına bakarken bu sefer o da eski karısına söylenmeye başlamıştı.

"Sen ne saçmalıyorsun kadın? Sen daha kızını tanımıyorsun? Evet. Eslim'i sevgi ile büyütmüş olabiliriz ama o iki sevgi sözcüğüne kanmazdı. Esin ise... O konuşamasa bile biliyordum Eslim'in tam zıttı idi." Dediğinde ikizim de bende birbirimize bakmıştık. Doğru tespitlerdi ama bu onları affetmeme sebep olamazdı.

"Eslim kendini değil başkalarını düşünürdü. Onu da bu yüzden yanında istemiyordun zaten. İki kızımı da bana düşman ettin. Senin yüzünden ne adam gibi Esin'im ile ilgilenebildim ne de Eslim'e istediklerini verebildim!" diye bağırarak devam ettiğinde şaşırmıştım.

"Esin Eslim'in aksine mutlu bir kızdı. Eslim her şeye takılır mutlu olsa da bir şey bulurdu. Bu kendini beğenmişlik falan değildi. O düşmese bile düşen başka biri için üzülürdü. Esin... O konuşamasa da onun ruhu hep minik yaramaz bir çocuk gibiydi... Onun gözlerine baktığında zaten görüyordun. Bıraksan... Zamanında yürüse neler yapardı kim bilir? Eminim ki şu an hiç durmuyordur yerinde?" deyip sorarcasına ikizime baktığında herkesin kaşlarını kaldırdığını gördüm. İkizim cevap vermeyince yine hafifçe eski karısına dönerek konuşmaya devam etti.

"Ama senin yüzünden hep kaybettim. Kızlarımı kaybettim. Annem istediği için olan bir evlilikti ve ben sırf bunun için... Senin saçma evlenme inadın yüzünden oğullarımı ve sevdiğim kadını kaybettim ben! Yeter be kadın düş yakamdan artık! Bıktım senden de senin yüzünden kaybettiklerimden de!" dediğinde daha fazla dayanamamıştım.

Elimi tüm gece belimde duran silahımın üzerine koyduğumda ikizim bana dönmüştü. Onun gözlerinde gördüğüm merhamet başkaydı.. Elimi silahın üzerinden hızla çekerken konuşmaya başladım.

"Size... İkinize de acıyorum. Birinizin işleri birinizin annesi... Siz iki kişi kendi aklını kullanamadığı için beş... Tam beş çocuk...Anlatsam da anlamazsınız zaten! O beş çocuğun bedduaları ile yanıp tutuşun inşallah!" deyip tam gidecekken durup ikizime döndüm. "Esin sende sana yaptıklarını unutma! Bir kenara atıp durma!" deyip önüme döndüğümde kimse umurumda değildi. Hızla kendimi oradan dışarı atmıştım.

...

Aslı kendi yaşadıklarını bir kenara bırakmış o ev yanana kadar bir kere olsun dışarı çıkmamış ikizini düşünüyordu. Ona yaptıkları ne akla ne mantığa ne de vicdana sığardı. Tamam küçük kız büyüyüp her şeyi unutmuştu belki ama hatırlayan bir yanı hala acıyordu. Ve kuşkusuz ikizinin acısını Aslı'da yaşıyordu.

Aslı dışarı çıktıktan sonra abileri de babalarının ve babalarını annelerinden ayıran, kız kardeşlerinin annesinin karşısına geçmişlerdi. Onlar da ikizlerdi ama o kadar garipti ki onların ikizliği... Gerçekten de Esin abisi Berk'e, Eslim de abisi Cenk'e benziyordu. Ve kuşkusuz en küçük kardeşte abisi Berk ile ablası Esin'e benziyordu.

Onlar farklıydılar belki ama kanları birdi. Birbirlerine ölseler dahi kıyamazlardı. Ki Berk'in amacı daha küçükken kız kardeşini öldürmek iken onu tanıdıktan sonra kılına dahi zarar verip onu üzeni öldürmek istemişti.

Babası karşısında duran iki adamın da onun oğulları olduğunu duyduğunda şaşırsa da mutlu olmuştu. Adam aslında oğulların annesine aşıktı ama bir hainin maşası olmuştu. Sadece annesinin ısrarı ve o hain kadının annesini doldurması ile olmuş bu evlilikten adam çocuklarının yanında olamadığı için gerçekten pişmandı.

Berk ve Cenk öğrendikleri gerçekle bir şey diyemezken Berk'in bir yanı intikam istiyordu. Kardeşi Aslı ile tek ortak noktalarından biri de insanlara karşı tuttukları kindi. Fakat o da sarışınım diye çağırdığı, canından çok sevdiği kardeşlerinden biri olan Esin'in bakışlarına dayanamamış ve o da bir şey demeden oradan çıkmıştı.

Ardından ise "Aslında ablam haklı. Bunca yıl bizi arayıp sormayan insanlara değer vermek saçmaymış." Diyen Bejan yanlarından ayrılmıştı. Cenk ise bir şey demek yerine ağlamamak için zor duran kız kardeşi Esin'i alıp sevgilisinin yanına kadar götürmüştü.

Herkes hem şaşkın hem üzgündü. Bu gün ne olmuştu böyle? Güya Esin'in sevdiği çocuk gelip onlar ile tanışacaktı. Ama o çocuk Naza'nın abisi çıkmıştı. Sonra yıllardır bir dereye düşüp öldüğü sanılan Berk'in ikizi, Eslim, Esin, Bejan'ın abisi Cenk gelip yaşadığını söylemişti.

Ardından ise yıllar önce abisi Korhan'ı ve annesini bırakıp giden Koray, yani maskeli aslında bir hain olmadığını söylemiş ve yıllardır ne kadar onu özlese de nefret ettiğini düşünen abisi Korhan'a yılların özlemi ile sarılmıştı.

Ardından ise Aslı Naza ve Asya arasında geçen bakışmanın oyununa gelen Bora on iki yaşından beri sevdiği kız Merve'ye açılırken, Korhan'da iki yılda deli gibi sevip kim olduğunu dahi bilmeden bağlandığı kordonun kız kardeşi Berfin'e açılmıştı.

İki kızda beklemediği itiraflar karşısında ne kadar şaşırmış olsalar da çok mutlulardı. Çünkü Merve de on iki yaşından beri bilmeden de istemeden de olsa Bora'ya şık olup bağlanırken, Berfin de iki yıl içinde daha birkaç kez gördüğü Korhan'a aşık olmuştu zaten.

...

Sabah daha kendime gelememişken yola çıkmıştık. Bora ve Korhan'a eşlik ederek ev halkının dün akşam ile ilgi soru ya da muhabbetlerinden kaçmak istemiştim. Şimdi ise tehdit edildiği için evinden çıkamadığını söyleyen sıkı ajanlarımızdan olan birinin yanına gidiyorduk.

"Aslı bir şey demeyecek misin bize?" arabayı sürerken dikiz aynasından bana bakan Korhan'a cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? "Aslı?" diye sorar sesi ile konuşan Bora'ya baktım. Bir şey demeyecektim bu konuda. Onlar bu konuda benim kötülüğümü istemediklerini biliyordum çünkü.

"E dünkü itiraflar sonucu ne oldu?" dediğimde gülerek ikizi de gülümserken Bora arkasına dönüp konuşmaya başladı. "Kabul haklıymışsın. Bu zamana kadar yalandan beklemişim." Dediğinde ben gülerken o da gülmüştü.

Aramızdaki kırgınlığı bitirmek bizim için bu kadar basitti belki ama daha her şey bitmemişti. Dikiz aynasından arabayı kullanan Korhan'a baktığımda, baktığımı fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı.

"Ben bir şey demiyorum. Yani ben ki ihtimal bile vermiyordum" deyip başını sağa sola sallarken devam etti. "Hala şaşkınım." Diye iç çektiğinde Bora da ben de onun bu haline gülmüştük.

"Delisiniz kardeşim ya siz! Ciddi anlamda zırdelisiniz... Düğün ne zaman?" dediğimde Korhan dikiz aynasından bana şaşkınca bakarken Bora da aynı bakışları arkasına dönüp sunmuştu. "Dur bir kızım ya." Diyen Korhan'a bakınca devam etti.

"Senin yüzünden kızları kaçıracağız ne bu acele?" deyince Bora yalandan ensesine vurunca kahkaha atıp devam etti. "Tabi Merve'nin Bora'yı bırakması o kadar da kolay olmaz. Arada bunca yılın hasreti var." Dediğinde Bora kaşlarını çatarken gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Ama Aslı bir ara Merve ile Bora yüzünden dalga geçerken bana bir yapacak diye korkuyordum. Doğruya doğru." Demesi ile Bora konuşmuştu.

"Sen de ne diye dalga geçiyorsun lan o zaman?" diye alayla söylediği kızgın cümle bizi güldürürken ben konuşmaya başladım. Ah! Bu arada kocamdan gizli kaçtığım için evden ne yaptığını merak etmiştim. "Ama çok komiktiniz Bora. Ona biri yanaşsa sen kuduruyorsun, sana biri yanaşsa o. Sonra da sen Merve beni sevmiyor, Merve de Bora beni sevmiyor diyor. Sen gel de dalga geçme."

"Duy işte duy!" diyen Korhan'ın omzuna arkadan vururken Bora da sırıtmıştı. "E şimdi biz evden niye böyle kaçtık tam olarak açın bakalım." Dediğimde Bora bana bakıp göz kırptıktan sonra konuşmaya başladı

"Biz değil sen kaçtın güzellik." Dediğinde ona çocuk gibi dudaklarımı büzerken Korhan gülerek konuşmaya başladı. "Abi bu hala çocuk yalnız! Hem Aslı hanım neden kaçtığını bilmeden evden kaçan ilk insansınız." Dediğinde dil çıkarmıştım çocuk gibi. Çocuk demişken aklıma Sude gelince derin bir nefes alıp arkama yaslanarak konuşmaya başladım.

"O değil de Sude ile konuşmam gerek..." deyip durduktan sonra devam ettim. "Annesi yaşıyormuş." Dediğimde Korhan emin olmak için dikiz aynasından bana bakarken Bora yine arkasına dönmüştü. "Ne diyorsun Aslı ya?" diyen Bora ile konuşmaya devam ettim.

"Bize yardım eden Patron var ya?" dediğimde ikisi de başını olumlu anlamda sallayınca devam ettim. "Onun karısı Sude'nin öz annesiymiş." Dediğimde Korhan'dan duyduğum "Oha! Kelimesine Bora'nın mırıltılı küfrü eklenmişti.

"Devenin nalı yani! Sude'ye ne diyeceksin?" diyen Bora'ya dönüp omuz silkerek konuşmaya başladım. "Anlatacağım. Zaten benim onun annesi olmadığımı biliyor. Sadece öldü sandığı annesinin yaşadığını söyleyeceğim.." dediğimde Korhan alaylı bir gülümseme ile konuşmaya başladı.

"Omuz silkip anlattığın kadar kolay olsa şimdiye kadar milyonlarca kez anlatmış olurdun." Arkadaşlarımın beni bu kadar tanımasından nefret (!) ediyorum! Ben bir şey demeyince Bora konuşmaya başladı.

"Anlatırız Aslı takma sen kafana hem de geldik." dediğinde etrafa bakmıştım. Genelde tek katlı gecekondulardan oluşan bir mahalleye gelmiştik ve burası fazla sessiz görünüyordu. Arabadan inmeden üçümüzde silahlarımızı kontrol edip inmiştik.

Bora'nın yanından yürürken etrafımıza bakıyorduk. Korhan ise önden gidip bir kapının önünde durmuş kapıyı çalıyordu. Yanına gittiğimizde duyduğumuz sese Korhan cevap vermişti. "Kim o?"

"Benim Korhan aç kapıyı." Dediğinde içerideki kadın kapıyı açıp karşımıza gelmişti. Ben kadına bakmak yerine etrafa bakıyordum. Burası bu gün fazla mı garipti yoksa genelde mi böyleydi. Evin yanından geçen bir adamın yandan bize bakarak ağzını oynattığını görmüştüm.

Emin değildim ama kesinlikle bir şey vardı. Etrafa bakınırken konuşulanları duymuyordum. Karşımızdaki evin çatısında hafif güneş ışığının altında bir parlama oluşunca oraya bakmaya başlamıştım.

İki adam vardı ve birinin elinde silah vardı. Diğerine baktığımda ise bir yerden tanıdık gelirken başımın dönmesi ile gözlerim kararmıştı. "Aslı iyi misin?" derken kolumu tutan Bora'ya çatıyı işaret edip konuşmaya başladım. "Orada silahlı birileri var!" deme ile Korhan kızı iterken Bora da beni içeri çekmişti.

Son anda duyduğumuz mermi sesi ölüme teğet geçtiğimizi bildirmeye yetmişti. Yine başımın dönmesi ile hiçbir şeyi umursamadan sırtımı duvara verip yere eğilirken telaşlanmamaları için "İyiyim başım biraz dönüyor sadece." Diye mırıldanmıştım.

Cenk abim yine tepede oturuyordu. Bende karşısındaki düzlükteydim. Derenin üzerindeki köprüden geçip bira yürüdükten sonra abimin yanında olacaktım. Abim beni görünce ben de gülümseyerek el sallamıştım. Abim bu halime sırıtarak bakarken gel diye işaret vermişti ama arkasında gördüğüm kişi ile donup kalmıştım.

'Abi!' diye bağırsam da çok geçti o adam abimi aşağı itmişti. Şaşkınlıktan olduğum yerde suya düşen abime bakarken tam bir adım atacakken boynumda hissettiğim iğne ucundan önce duyduklarım olmuştu son hatırladığım. "Üzgünüm efendim ama bu anı unutmalısınız."

...

Başım çatlıyordu. Bu akşam Korhan'da kalacaktık ama ben biraz erken gelmiştim. Ağrı kesici içip uyuyacaktım hem yorulmuştum da zaten. Evin anahtarını Korhan verdiği için hemen kapıyı açıp girdim. Saat on biri geçmişti Meral teyze, Korhan'ın annesi uyumuş olmalıydı.

Ses yapmamaya özen göstererek önce ışığı yanan Meral teyzenin odasına ilerledim. Hepimizi kendi çocukları gibi severdi. Melek gibi bir insandı e iyisi bir iyi geceler demekti. Tam kapıyı açtığımda elindeki yastığı Meral teyzenin yüzüne bastıran adam ile karşılaştım.

Tam ağzımı açmış konuşacakken beni gören adam Meral teyzenin yüzündeki yastığı bırakıp açtığım ağzımı eli ile kapatmıştı. Ben kurtulmaya çalışırken boyumda hissettiğim iğne ucuyla duyduğum sözlerdi yine bana kalan. "Üzgünüm efendim ama bu anı da unutmalısınız."

Hatırladığım şeyler ile gözlerim dehşet ile açılmıştı. Bunları ne olursa olsun hatırlamaya çalıştığım ama bir türlü hatırlayamadığım anlardı. İlk o çayırda beni baygın bulmuşlardı, ardından ise Meral teyzenin öldüğü günün ertesi koltukta üstüm örtülü şekilde uyurken.

O adamı hatırlamıştım! O adam... Biraz önce çatı da gördüğüm adamdı!

Birden ayağa kalkarken belimdeki silahı çıkarmıştım. Hala dışarıda ki adama bakan kardeşlerime baktıktan sonra bana bir şeyler söylen kızı itip kapıyı açmıştım. Hızla koşmaya başlarken etrafta o adamı arıyordum. Bulacaktım onu.

O adam listeyi hazırlayan kişinin maşası olmalıydı. Peki ya neden beni bayıltmadan önce üzgün olduğunu söyleyip efendim diyordu? Kesecektik artık bu oyunu! Birden kolumun tutulup çekilmesi ile elimdeki silah ile dönerken Bora'nın sert göğsüne çarpmıştım.

"Aslı ne yapıyorsun?" diye bağırdığında kendime gelirken biraz önce o adamı gördüğüm çatıyı işaret edip Korhan ile ona bakarken konuşmaya başladım.

"Oydu! Oydu Bora! Abimi tepeden aşağı iten oydu. Korhan anneni de o öldürmüştü. Şimdi hatırlıyorum." Dediğimde Korhan da Bora da kaşlarını çatarken duyduğumuz silah sesi ile hızla evin içine girmiştik.

Evin kapısının önünde yatan kıza baktığımda kalbinin yakınlarından bir yerden vurulduğunu görürken Korhan kızın nabzına bakıyordu. Etrafıma bakındığımda biraz önceki evin biraz aşağısında duran evin çatısındaydı adamlar.

"Bora! Bora oradalar!" diye bağırarak gösterdiğim yer ile koşmaya başlamıştım bile. Arkamdan Bora'nın koştuğunu da adım seslerinden anlarken ne ara o evin arka tarafına geldiğimi anlamamıştım.

Çatıya çıktığımızda boş mermi kovanının dışında bir şey yoktu. "Kahretsin!" diye bağırıp bulunduğumuz eski çatının kırık kiremitlerinden birini ayağım ile yere savururken Bora çatıdan atlayıp gelmemi işaret etmişti.

Zaten kısa olan çatıdan atlarken silahımın emniyetini kapatıp belime koymuştum. Atladığımda hala etrafıma bakarken Bora ile göz göze gelince konuşmaya başladı. "Nasıl oldu?" neyi sorduğunu anlamak o kadar da zor değildi belki ama..

"Aslında bilmiyorum." Dediğimde üstüme gelmek yerine bir elini sırtıma koyup koşarak geldiğimiz yeri yürüyerek dönüyorduk. Tekrar gözlerim kararmaya başladığında "Bora" diye fısıldayıp elimi omzuna koymuştum. Karanlığa teslim olmadan önce son hatırladığım şey Bora'nın "Aslı!" diye bağırması ve bedenimin havada süzülmesiydi.

Gözlerimi açarken elimi ısıtan sıcaklık ile Şahin'in elimi tuttuğunu anlamak zor değildi ama biz ne ara gelmiştik? İşte bunu anlamak zordu! Hatırladıklarım ile gözlerim daha hızlı açılırken herkesin bana baktığını fark etmiştim.

Herkesten kastım Serdar abim, Berk abim, Bora, Korhan, Merve, Meryem, Berfin ve tabi ki de elimi tutan kocamdı. Diğerleri neredeydi? Bahçeden içeri koşarak giren maskeli beni görünce ilk konuşan kişi olmuştu.

"Günaydın!" deyince yanına gittiği Korhan kafasına vurunca gülümseyerek doğrulmaya çalıştım. "Dur iyi misin?" diyen kocama başımı olumlu anlamda salladığımda kalkamama yardım etmişti. Doğrulduğumda ilk konuşan Korhan olmuştu.

"Hatırlıyor musun olanları?" dediğinde başımı olumlu anlamda sallarken maskeli konuştu. "Ne oldu? İyisin dimi?" dediğinde başımı olumlu anlamda sallarken boğazımı zorlayarak konuşmaya başladım.

"Başımın döndüğünü hatırlıyorum... Ama ondan önce konuşmamız gereken bir şey var. Diğerleri nerede diye sorduğumda." Maskeli gözlerini devirerek konuşmaya başladı.

"Sadece sana bir şey olmadığına inandıracağız diye kızların azabına uğradık! Diğerlerinin kurtulma şansı yok şimdilik bizimle idare et." Dediğinde Bora ile Korhan gözlerini devirirken diğerleri gülümsemişti.

"Çatıda adam vardı. O adamı görünce hatırlamadığım iki anı da hatırladım." Dediğimde gözlerimi yere indirmiştim. Başım ağrıyordu ve midem aşırı derecede bulanıyordu. "Abimin dereye düştüğü gün... Aslında o anı hatırlamıyordum ama bu gün hatırladım. Abimi arkada beri iten adamı görmüş ama bağırmak için geç kalmıştım... Sonra biri boynuma iğne sapladığını ve bir şey söylediğini hatırlıyorum.

Sonra ise hatırladığım..." deyip Korhan ile Koray'a baktıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Meral teyzenin öldüğünü öğrendiğimiz günün önceki gecesiydi. Başım ağrıdığı için eve göndermiştiniz hani?" deyip Korhan, Bora ve Merve arasında gözlerimi gezdirdim. Başlarını olumlu anlamda salladıklarında devam ettim konuşmaya kaldığım yerden.

"Gittiğimi hatırlamadığımı size de söylemiştim... Eve girdiğimde Meral teyzenin uyuduğunu düşünerek sessiz girmiştim. Işığını açık görünce de iyi geceler demek istemiştim... Ama odaya girdiğimde... Abimi iten adam bu sefer bir yastıkla... Meral teyzeyi boğuyordu." Deyip yutkunduktan sonra hala yere bakarak devam ettim.

"Sonra beni görünce Meral teyzeyi bırakıp bağırmak için açtığım ağzımı kapatmıştı. Çırpınırken yine en son boynuma bir şey batırdığını hissetmiş ve yine aynı cümleyi duymuştum." Dediğimde şaşkınca bana bakan Korhan konuşmuştu.

"Ne yani annem... Kalp krizinden ölmemiş miydi?" dediğinde başımı olumsuz anlamda sallarken Merve konuşmaya başladı. "İğne diyor Korhan. Bunun hatırlamaması ile ilgili olabilir mi?" dediğinde Korhan şaşkınca başını olumlu anlamda sallarken kardeşi maskeli- Koray- donup kalmıştı adeta.

"Bazı özel yapım ilaçlar vardır. Aslı'nın alerjisi olduğunu bildiğimiz madde ile birkaç tane daha formül karıştırıldığında onun derecesine kadar bir dakika, bir saat, bir gün... O zaman dilimindeki her şeyi unutur." Dediğinde maskeli bana dönerken konuşmaya başladı.

"Peki o adamın sana ne dediğini hatırlıyor musun?" dediğinde başımı olumlu anlamda sallamıştım. "İkisinde de 'üzgünüm efendim ama bu anı unutmalısınız' diyordu. Neden bana efendim dediğini de neden üzgün olduğunu da almıyor kafam! Kim bu adam ya kim?!" diye bağırıp önümde duran küçük sehpanın üzerindeki bibloyu yere fırlatırken Şahin ellerimi tutup başımı göğsüne yaslarken Bora konuşmaya başlamıştı.

"Bulacağız merak etme!" dediğinde bir şey demezken kocamın sakinleştirici kokusunu içime çekiyordum. "Şu çantanın şifresi ile ilgili hala bir fikrin yok mu?" diyen Meryem'e başımı olumsuz anlamda sallarken bir şey dememiştim.

Gözlerimi açtığımda ikizimin sevgilisi, biricik kuzenimin de abisi Emre'nin dedikleri aklımda gezelemeye başlamıştı. Neden takılmıştım ki bu cümleye? "Aile de fert sayısı önemlidir." Demişti.

"Ailedeki fert sayısı önemlidir." Eyvallah önemlidir ama ben niye buna bu kadar takılmıştım ki. Kocamın yanağına sulu bir öpücük bırakıp doğrulurken Şahin kolumu tutmuştu bile. "Nereye güzelim?"

Onun sesi bile böylesine huzur verirken ben nasıl ölecektim ki? "Su bitmiş burada su alıp geleceğim. Sen uyu." Diye mırıldanıp bu sefer dudaklarına ufak bir buse bırakmıştım. İçim bir garip olmuştu. Şahin beni göğsüne çekip sıkıca sarıldığında sanki son kez sarılıyormuş gibi kollarımı dolayı yüzünün birkaç yerine buseler kondurmuştum.

"Hey! Ne oluyor güzelim? Altı üstü su içip geleceksin." Diye kısık ama azarlar tonda konuştuğunda buruk bir gülümseme ile yanaklarını öperken konuşmaya başladım. "Olsun. Seni sevdiğimi hiç unutma olur mu?"

Birden içimden gelmişti. Şahin beni görmek için başımı biraz kaldırırken gözlerinde nereden çıktığını sorar bir hava vardı. "Bu nereden çıktı güzelim? Biliyorum ve sende biliyorsun seni ne kadar sevdiğimi. Hadi suyunu iç gel." Deyip dudaklarıma öpücük bıraktığımda üzerinden kalkıp baş ucumdaki hırkayı üzerime geçirdim.

Odadan çıkmada önce gözlerimi kocama çevirdim. Ağlamak gelmişti içimden. Sanki onu son kez görecekmiş gibi bakıp gülümseyerek çektim kapıyı. Birden başımın dönmesi ile elimi duvara yasladım. Midem de bulanıyordu.

Kabul et Aslı! Sen ölüyorsun. Yavaş yavaş yürürken tam oğlumuzun odansın önünden geçecekken duraksamıştım. Onu da görsem rahatlayacaktım sanki. yavaşça kapıyı açıp içeri girdiğimde beşiğin etrafında gördüğüm iki kişi ile birden korkmuştum.

Fakat onların Bora ile Merve olduğunu gördüğümde rahatlamış ve arkalarından beri yaklaşmıştım. Oğlum uyanıktı ve ortalarında beni görünce kahkahalar ile bana uzanmaya çalışmıştı. Ben onun bu haline gülerken benim tarafıma dönen Merve beni görünce ufak bir çığlık atarken Bora'nın mırıltı ile küfür etmesi oğlumu güldürmüştü.

"Ne bu panik ya? Oğlumu görmek istedim" deyince oğlumu kucağıma alırken öpmeye başlamıştım bile. "Bizde yeğenimizi görüp sevmek istemiştik ama aklımızı aldın. Kızım ne hayalet gibi geziyorsun?" diye sitem eden Merve'ye dönüp alayla konuşmaya başladım.

"Gidin kendi çocuğunuzu yapın da onu sevin! Dimi oğlum?" dediğimde oğlum kahkaha atarken Bora ile Merve susmuşlardı. Onların bu haline gülerken oğlumun yüzünü ellerini ve ayaklarını öpmüş Merve'ye uzatmıştım.

Merve eline aldığında hafif ışıkta bile kırmızı olan yanaklarını sulu bir öpücük bıraktığımda sorar bakışlarına omuz silkerken Bora'ya dönüp onunda yanaklarına sulu birer öpücük kondurup sırıtarak konuşmaya başladım.

"Ben su içeceğim size iyi geceler. Uyumazsa söylersiniz... Bu arada Merveciğim eline en az Bora'nın ki kadar yakıştı. Tam örnek anne ve baba modüllerisiniz." Dediğimde Bora yuh der gibi bakarken Merve duymamış gibi Mert'e şebeklik yapıyordu.

"Sizi seviyorum." Deyip kapıdan çıktığımda şaşırdıkları belliydi ama içimden gelmişti işte. Merdivenleri inip mutfağa girdiğimde tezgaha yaslanmış su içen Korhan'ı görünce gülümsemiştim. O ise bana göz kırpmayı tercih etmişti. Ben de bir bardak alıp su doldururken konuşmaya başlamıştı.

"Nasılsın?" dediğinde suyu tezgaha bırakıp ellerimi iki yana açarak konuşmaya başladım. "Turp gibiyim! Oradan nasıl görünüyor?" dediğimde sırıtmıştı. Ah! Kardeşlerimin benim yalan söylediğimi anlayacak kadar tanıması bazen, cidden hoşuma gitmiyordu.

"Hıhı... Eminim öyledir." Diyen Korhan'ın omzuna vurduğumda acımış gibi yüzünü buruşturması komik gelmişti. "Sen bu saatte burada ne arıyorsun?" dediğimde yeni hatırlamış gibi saniyelik kaşlarını çatıp yüzünü buruştururken konuşmaya başladı.

"Ben Berfin'e ağrı kesici ile su götürecektim aklımı karıştırdın sen." Deyince alayla gülümsemiştim. Dolaptan ağrı kesiciyi alıp bardağa su doldurduğunda tam gidecekken onun da boynuna sarılmıştım. Ah! Ben kesinlikle iyi değilim bu gün.

Korhan kaşları çatık bana bakarken omuzlarımı silkip alayla konuşmaya başladım. "İçimden geldi. Hem belki yengemiz bundan sonra sarılamama izin vermez." Dediğimde kaşlarını çatmıştı.

"Kardeşime sarılmama kimse karışamaz her halde." Dediğinde omzuna vurup konuşmaya başladım. "Birincisi o senin sevgilin ikincisi çabuk götür kıza şu ilacı ve iyi bak ona. Sizi seviyorum." Deyip göz kıptığımda gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi.

Başını olumsuz alamda sallayarak mutfaktan çıkmıştı. Birden başını geri uzatması ile yerimde sıçrarken o gülerek konuşmuştu. "Biz de seni seviyoruz bebek!" deyip gittiğinde gülümsemiştim. Suyumu elime alıp içmeye başlamıştım.

"Ailedeki fert sayısı önemlidir." Yine aynı cümle beynimin içinde tekrarlanırken aklıma Deniz ile yaptığımız bir konuşma gelmişti.

...

"Ne kadar oldu görüşmeyeli? Bizi aileden saymazsın artık." Diye alay ettiğimde gülerek başını olumsuz anlamda sallayıp konuşmaya başlamıştı.

"Sizinle tanıştığımda ailem siz olmuştunuz. Beş kişilik bir aile... Sonra onunla tanıştım. Senin sayende evlendik ve ailemiz altı kişilik oldu. Sonra siz ortadan kayboldunuz ve ikiz çocuklarım oldu... Bakıldığında ailem dört kişiydi ama biliyordum ki biz koskocam dokuz kişilik bir aile olmuştuk." Dediğinde ona gülümserken o devam etmişti. "Bu sayıları aklında tut bir gün lazım olur."

...

Bardağı son anda düşmekten kurtarırken zorla nefes alabilmiştim. Şifre bu olabilir miydi? Hızla bardağı tezgaha koyup salona yürümeye başlamıştım. Toplantı odasına girip alt taraftaki dolabı açıp içinden kilitli çantayı çıkarttım.

Çantayı masanın üzerine bırakıp hemen önündeki sandalyeye oturdum. Derin bir nefes alırken başım yine dönmüştü. Allah'ım yardım et! Parmaklarımı şifre yerine getirip Deniz'in söylediklerini süzgeçten geçirmeye başladım.

Siz varken ailem beş kişiydi... İlk rakamı beşe getirdim. Sonra onunla yani karısıyla tanışmış altı kişi olmuştuk... İkinci rakamı altıya getirdim... Sonra gittiğinizi düşmüş ama iki çocuğuyla dört kişilik bir aile olmuştu... Üçüncü rakamı da dörde getirip derin bir nefes daha aldım.

Aslında hiç gitmediğimizi biliyordu ve biz dokuz kişilik bir aileydik.. Son rakamı da dokuza getirmiştim. Derin bir nefes daha alıp kenarda bulunan düğmeye kuvvet uyguladığımda kilitten çıkan açılma sesi gözlerimi kapatmama sebep olmuştu.

Derin nefesler alarak gözlerimi açtığımda aynı zamanda çantayı da açmıştım.içinde bulunan belgeleri görünce ellerim direkt onlara gitmişti. Bir belgeyi elime alıp okumaya başladığımda gözlerim tabiri caiz ise fal taşı gibi açılmıştı.

Sonuncusuna da baktığımda aklım karışmıştı. Biliyordum! Hep neyin günahını çektiğimi biliyordum! Hızla ayağa kalkıp dosyaları olduğu yere bırakırken kenarda duran kağıt ve kalemi alıp içimden geçenleri yazmıştım.

"Ben Eslim'im! Aslı Demir değilim. Ben onun o gece ölümüne şahit olup bir şey olmamış gibi onun adını kullanan kızım."

Hızla ayağa kalkıp çekmecelerden birini açıp bir silah alırken üzerimdekilere aldırmadan hızla küçük odaya yürümeye başladım. Mutfağın içinden küçük odaya geçip deri bir ceketi üzerime geçirirken kenardaki gizli çekmeceden küçük bir tane silah alıp elimdekini oraya bırakmıştım.

Ayağıma yarım botları geçirip silahı kenarına sıkıştırdığımda mutfaktaydım. Kenarda duran çekmeceleri karıştırırken aradığım şeyi bulmuştum. Üzerinde kocaman kırmızı ile çarpı işareti varken kapağı açılmayacak gibiydi.

Korhan'ın yeni gelen bazı ilaçları burada bulunurdu ve şu an elimde tuttuğum ilaç normalin aksine benim için daha çok tehlikeliydi. Onu da cebime atıp ses çıkarmadan kapıdan çıktığımda korumalar bana bakıyordu.

"Küçük arabayı getirin hava alacağım biraz! Eğer tek bir şey söyler ya da uyuyan ev halkından birini uyandırmaya kalkarsanız eceliniz olurum!" diye bağırdığımda adamlar ne kadar istemeseler de başını olumlu anlamda sallamak zorunda kalmıştı.

Üç dakika içinde araba kapının önüne çıkarılmış ve anahtarlar elime tutuşturulmuştu. Adamlardan birine bakıp "Birazdan seni çağıracağım." Dediğimde başını olumlu anlamda sallarken arabaya binmiştim. Adam giderken torpido gözüne eğilip karıştırmaya başlamıştım.

Aradığımı bulduğumda elime alıp kalkarken ağlamak istemiştim ama olmazdı. Kamerayı ayarlayıp kendime çevirdiğimde konuşmaya başlamıştım.

"Ben Eslim'im! Aslı Demir ben değilim! O yıllar önce daha dört yaşında iken öldü..." derken kameraya bakmaya devam edip o anı unutmaya çalışıyordum. "Onun ölümüne evimiz yandığı gece şahit olmuş ve anne babasının onu o toprağa başına bir taş bile koymasına şahit olmuştum. Üzgünlerdi ama ben o an onları anlamamıştım... Bundan sonra sadece mutlu olun. Bora Korhan uzatmayın bir an önce evlenin. Celil abi merak etme ölüm dahi kefildir Korhan'a..." deyip buruk bir gülümseme ile devam ettim.

"Ah be Maviş kuzenim! O çocuk kız değilse ben de Eslim değilim. Of! Ben istemedim böyle olmasını..." derken sesimin hüzünlü çıkmasına engel olamamıştım. "Çakma! Sana böyle söylediğimde sinirlenmen hoşuma gidiyordu. Sinirlenince gerçekten çok hoş görünüyordun.

Ne dersem diyeyim... Sen benim diğer yarımsın be! Değişmiyor kızım... Ne dersem diyeyim ne kadar farklı şeyler yaparsam yapayım. Sen benim diğer yarımsın işte." Derken gözümden akan bir damla yaşı alala gülerek silmiştim.

"Doktor! Hep gül, güldür insanları. Aslında hep haklıydın bu hayat üzülmeye kırılmaya değecek kadar uzun değil. Hayatı dalgaya almak şartmış. Celil abi sende haklısın bir yerde... Ne arkadaş ya sus dur? İnsanlar aslında böyle perişan oluyor. Sıkacaksın bitecek iş. İkinizde çocukları ve yengelerimi benim yerime öpün." Dediğimde buruk bir gülümseme ile kameraya bakıyordum.

"Eyvallah Emre mavişimin abisi bizim de kuzenimizsin ama benim diğer yarımı üzer kırarsan kabusun olurum. Kendine de ona da gözün gibi bak. Serdar abim sen de öyle kendine de o ne yapacağı belli olmaz mavişe de iyi bak." Deyip derin bir nefes almıştım.

"Abi siz de evlenin artık ya! Yaş kaç olmuş hala bekarsınız. Bejan'ıma... O hala yufka yürekli güzel kardeşime de iyi bakın. Hepinizi çok seviyorum." Deyip gülümsemiştim.

"Şahin... Sevgilim, kocam, aşkım, ölene kadar sevdiğim, ölsem de seveceğim.. Seni çok sevdim, seviyorum da. Oğlumuza iyi bak. Onu böylece bırakıp gittiğimi söyleme. Sen de mutlu olmaya çalış lütfen..." derken gözlerimden akan yaşa mani olamamıştım.

"Biliyorum... Zor olacak belki ama lütfen dene mutlu olmayı... Ben zaten ölecektim ve zamanı gelmişti... Oğlumuzu benim yerime de öp her defasında... Seni seviyorum... Seni çok... Çok seviyorum... Benim için kendine çok iyi bak." Derken akan göz yaşlarımı siliyordum. Evet. Şimdi Bora vardı sırada.

"Bora. Kardeşim. Özür dilerim. Sen bu kadar sinirliyken anlatmaya korktum. Eğer o gün önce beni dinleseydin bu kadar zor olmazdı bunu söylemek... Kardeşim. Beni affet! Ama abla... Ablan yaşıyor." Deyip derin bir iç çekerken devam ettim.

"Lütfen... Lütfen ona bir şans daha ver. Zaten dinlersen anlayacaksın... Hani sana demiştim ya... 'Beni seviyorsan Meryem'e dokunma!' diye... Çünkü... Çünkü ablanı öldürmenden ya da... Ona zarar vermenden korktum... Özür dilerim Bora ama Meryem senin ablan ve ona da kendine de... Merve'ye de iyi bak..." deyip göz yaşlarımı silerken konuşmaya devam ettim.

"Bu gece her şeyi bitireceğim. Bu zehiri almamda tek bir amaç vardı ve o artık gerçek olacaktı... Belgelerde de göreceksiniz zaten uzatmaya gerek yok... O adamı bu gece öldüreceğim ve hepiniz... Hepimiz artık mutlu olacağız..." derken akan göz yaşlarıma lanet ederek silip son bir kez kameraya döndüm.

"Özür dilerim ama hepinizi çok seviyorum... SİZİ ÇOK SEVİYORUM AİLEM!" deyip kamerayı kapattığımda derin bir nefes verip kendimi koltuğa yasladım.

Bir süre sonra göz yaşlarımı silip kameradan kaseti de çıkarıp arabadan indim. Kapının önünde duran korumayı gelmesini işaret edip gelince kaseti ve anahtarı tutuşturup konuşmaya başladım.

"Eve gir ve kaseti toplantı masasına bırak çık. Beni sorarlarsa..." deyip durmuştum. "Sorarlarsa kendi meleği olmak nasıl bir şeymiş onu düşünüp gelecekmiş dersin." Deyip göz kırptığımda bir şey demek için ağzını açtığında arabaya binip arabayı çalıştırmıştım bile.

Azrail de bir melekti dimi? Kendi kendimin Azrail'i olmak nasıl bir şeymiş görelim bakalım.

...

Eslim ve Esin doğmadan önce olaylar başlamıştı aslında. Önce Eslim ile Esin'in annesi olacak o terörist başı adamın annesini bir şekilde doldurmuştu. Annesi ısrarları ile oğlunu sevdiği kadından ve oğulları Berk ile Cenk'ten ayırmıştı.

O adam, Serdar'ın babası, arkadaşı Melek'in babası ve annesi, Bora'nın anne ve babası, Korhan'ın anne ve babası, Deniz'in babası, Merve'nin babasının üye olduğu Vatan Severler grubu o zamanlar bir hainin peşine düşmüşlerdi. Demir Farit.

Adamın bir tarafı türktü fakat adam her şeyini bu vatanı yerle bir etmeye harcamıştı resmen. Severek evlendiği bir de karısı vardı. Ve karısı o sıralar bir kız çocuğuna hamileydi. Demir Farit kendi kendine bir yemin etmişti. O kız onun kızı ise güçlü olup ayakta kalmasını ve savaşmasını bilecekti.

Kızının doğmasına günler kala deşifre olduğunu öğrenmişti. Karısı doğum yaptığında kızını kayıtlara öldü olarak geçirterek, onu Türk bir aile olan Demir ailesine evlatlık vermişti. Böylelikle kimse kızını bulamayacaktı.

Bir gün sonra bir röportaj yapılmış ardından o gece evde bir patlama olmuştu gaz kaçağı nedeniyle adam o sırada dışarıda olduğu için kurtulmuş olsa da karısı ölmüştü. Kendi kimliğini de içeri bırakarak bir de adamlarına içeri birini daha atmalarını söylemişlerdi.

Adam karısının ölümüne üzülse de onları kızını bırakmaya mecbur bırakan Vatan Severler grubu için bir liste hazırlayıp yemin etmişti. 'O insanların soyunu tüketeceğim!' kendine verdiği bu sözü her şekilde layığı ile yerine getirmeye çalışmıştı.

Yaklaşık üç buçuk sene sonra Vatan Severler grubunun başkanının ikiz kızları olmuştu. Adam bunu öğrendiğinde peşlerine takılmış ama kızın sadece birine rastlamıştı. Herkesin evde olduğu bir gün onlara çalışan, o adamından da erkek kardeşi olan hain ile iş birliği yaparak adamın evini ateşe vermişti.

O evden annesi sayesinde kurtulan Eslim ne yapacağını bilememiş ve yürümüştü sadece. Sonra yolda onu bulan Demir ailesi ona yardım etmek istemişti. Onunla konuşup ağlamasını durdurmak isteyen adam karısı ve üvey kızı Aslı'dan geride kalmıştı.

Aslı yaramaz bir kızdı ve annesinin, üvey annesinin elini bırakıp koşmaya başlamıştı. O sıra ayağı takılıp hızla gelen bir arabanın önüne düşünce kurtuluşu olmamıştı. Demir ailesi onu sevmişlerdi ama öz babalarının onlara zarar vereceğini biliyorlardı.

Aslı'yı bir mezarlığın ücra bir köşesine gömmüşlerdi. Başına bir taş dahi bırakmadan... Sonra ise ölmekten korkarak Aslı yerine yolda buldukları ağlayan kızı... Eslim'i geçirmişlerdi. Eslim'e bir süre psikolojik baskı uygulayarak ona Eslim olduğu gerçeğini yok saydırıp Aslı Demir olduğuna inandırmışlardı.

O gece o yangından bir mucize ile çıkan Esin'i ise yaşlı bir kadın bulmuş ve ölene kadar usanmadan bakmıştı. Kadın ise yeni doğan kızı Bejan ile evini yakan, kocasının kardeşine gitmişti. Adam ağır yaralı olarak çıkmış ve uzun yıllar komada kalmıştı. Kimse ondan haber alamazken uyandığında hafızasını kaybettiğini fark etmişti. Hafızası beş yıl sonra kendini ancak toplayabilmişti.

Eslim ise artık Aslı olmuştu. Fakat evlerine ola bir saldırı sonucu o evden amcası olduğunu söyleyen adamın yanına geçmişti. Fakat o evden de aynı şekilde ayrıldığında gidecek yeri kalmamıştı. O evleri yaktırıp Aslı'nın dışarıda kalmasına sebep olan ise Aslı'nın öz babası idi. Çünkü o kızını birilerine muhtaç değil güçlü görmek istiyordu.

Fakat o kızın kendi kızı Aslı değil de Eslim olduğunu dahi anlamamıştı. Eslim o gün şans eseri Bora ile, sonrasında köyünü bildiği kadar hatırlayan Eslim gittiğinde Serdar ile Melek'in köyden ayrıldıkları gerçeği ile karşılaşmıştı.

Eslim o aralar daha yedi sekiz yaşlarındaydı. Bu yaşına kadar yetimhaneye girip çıkmış, bir çok kez farklı güçlükler ile karşı karşıya kalmıştı. O gün köyden dönerken yakında ki gölde bir adamın bir çocuğu boğduğunu seyretmiş ve adam gidince zaten kıyıya yakın olan çocuğu tutup toprağın üzerine çekmişti zorlukla.

Oradan hiçbir şey olmamış gibi ayrılırken onu gören köyün delisini fark etmemişti bile. Ardından ise abilerini bulmuş hatta kaybetmişti. Yine şans eseri Korhan, Merve ve Deniz ile tanışan Eslim yani Aslı, aynı kaderi paylaştıklarından habersiz bir araya gelmişlerdi.

Aralarındaki arkadaşlık bağı kardeşlik bağı olacak kadar güçlenirken hep tepesinde olan Aslı'nın babasını fark etmemişti. Daha küçük yaşta dilenci çetesi tarafından Aslı'nın babasının para vermesi ile kaçırılmış ve adam kendi kızına uygulansın istediği psikolojik baskıyı kendi kızı sandığı Eslim'e uygulatmıştı.

Deniz yıllar sonra bunu bulduğunda ise intihar süsü verilerek katledilmişti. Fakat Deniz bunu anladığında tüm bilgileri gerçekleri ile bir çantaya koyup sağ koluna onu Aslı'ya vermesini istemişti. O ölürken Aslı önce hafızasını kaybetmiş ardından yeni bir hikayeye başlangıç yapmak isteyerek Sungurların arasına girmişti.

Aslında her şey Aslı'nın babasının oyunuyla oluşmuş bu uğurda başta kendi kızı sandığı Eslim olmak üzere birçok kişiye zarar vermişti. Fakat bunu öğrenen Eslim her şeyi bu gece bitirmeye ant içmişti sanki. Bu gerçekleri Deniz'in gönderdiği belgelerde gördüğünde her şeyi bırakmış o adamı öldürmek istemişti. Ve şimdi geldiği evden de dönüşü yoktu.

Aslı evin arka bahçesinden içeri atladığında derin bir nefes almıştı. O ne kocasından ne de oğlunda ayrılmak istiyordu fakat bunu yapmaz ise bile öleceğini biliyordu. Son iki üç gündür mide bulantısı ve baş dönmesi artmış üstüne gözleri de kararmaya başlamıştı.

Eğer bu gece ölmezse bile beş gün daha ancak dayanabilirdi. Cebindeki ilacı çıkarıp açılması zor olan kapağını zorlukla açarken kapağı dökülmemesi için yine üstünde tutturmuştu. Ayakkabısına sakladığı küçük silahı elinde tutarak arka bahçeye geldiğinde bu kadar az güvenlik olması adamın kendine güvenini ortaya seriyordu.

Bahçe kapısının olduğu tüm duvar cam olduğundan içeriyi görmek pekte zor olmamıştı. Bu gün o çatıda gördüğü adamı bir adamın karşısına oturup bir şeyler anlatırken gördüğünde doğru yerde olduğunu anlaması zor değildi. Bu gece o belgelerde de o adamın Aslı'nın öz babasının sağ kolu olduğunu görmüştü.

Ve o şimdi Eslim olarak oraya girecekti. Umursamadan içeriye açılan kapıya gelip derin bir nefes alarak kapıyı açtığında adamlar onu yeni fark edebilmişti. İki adamda aynı anda kalkarken üzerinde pijamalar elinde silah ile duran kızı görünce şaşırmışlardı.

Aslı ise konuşmadan önce sol eli ile cebinde tuttuğu küçük tüpün kapağını itmiş ve elindeki o küçük tüpü kafasına dikmişti. Zehir vücudunda yol alırken o konuşmaya başlamıştı. "Demek Aslı Demir babası aslında sensin!" diyerek adama baktığında ona yaklaşıyordu.

"Kızım... Sen... Sen nereden öğrendin baban olduğumu?" dediğinde Eslim mutluluktan yoksun bir kahkaha atmıştı. "Benim adım Eslim. Merak ediyorsan söyleyeyim! Senin kızın öleli yirmi yıl oluyor. O..." derken adam kaşlarını çatmış Eslim ise aldığı zehrin etkisi ile duraksarken elini indirmiş ve silahı yere düşürmüştü. Ve Eslim içinden geri sayıma başlamıştı bile.

"O benim ailemi dağıttığın gece... Araba çarptığı için... Öldü... Ve... Ve onlar... Sırf senden... Senden korkularına..." derken yere düşen Eslim'i anlamaz bakışlar ile bakan adamın sağ kolu kaldırırken o devam etti.

"Senden korkularına... Beni Aslı Demir... Yani... Yani kızının... Yerine geçirdiler..." derken adam sinirle kasılmıştı. Fakat karşısındaki kız derin soluklar almak ile meşguldü. Birazdan içtiği zehir ile yıllardır vücudunda taşıdığı patlayıcı karşılaşacak ve başta Eslim olmak üzere bu evin etrafındakilere kadar herkesi paramparça edecekti.

"Sen ne diyorsun?" diyen adamı umursamayan Aslı geri sayıma çoktan başlamıştı. Son beş... Dört... Üç... İki.. B

YENİ HİKAYELER YAZMAYI DÜŞÜNÜYORUM VE BURADA BELKİ PAYLAŞIRIM... TÜM OKURLARIMA SEVGİLERİMİ SUNUYORUM VE SEVİLDİĞİNİZİ BİLMENİZİ İSTERİM. Hikayenin bundan sonrası için bir şey diyemem Korhan ile Berfin'in ikizleri, Merve ile Bora'nın oğlu ve kızları, Esin ile Emre'nin yaramaz oğlu ve kızı, Naza ile Serdar'ın kızları Naz'ın Şahin ve Eslim'in oğulları Mert ile evlenmesi... Sizin hayal dünyanıza kalmış :)

Continue Reading

You'll Also Like

375K 19.4K 35
Eski sevgilisine içinde kalanları sövmek için yazan Yaren numarayı yanlış yazıp dünyanın en önemli iş insanlarından birine denk gelirse ne olur... Si...
124K 4.8K 28
"Ne sanıyorsun sen kendini? Sevgili değiliz, asla olamayız, sen beni korkutuyorsun ve zarar veriyorsun!" Dedim direkt, kısa bir sessizliğin ardından...
10.8K 6.4K 57
Şiir; yüreklerden yüreklere uzanan bir Sarmaşıktır...
12.4K 2.6K 43
Uyarı: Bu kitap; cinsellik, şiddet gibi konuları işliyor olabilir. Bunu göze alarak okuyunuz. Diğerleri gibi normal bir hayat yaşayan başarılı bir iş...