'till the end // dramione

Bởi ravenclawdahisi

330K 18.2K 17.3K

Yanlış olduğunu bile bile onunla böyle bir işe kalkışmak, beni ne kadar akıllı yapardı? Xem Thêm

♠ 1 ♠
♠ 2 ♠
♠ 3 ♠
♠ 4 ♠
♠ 5 ♠
♠ 6 ♠
♠ 7 ♠
♠ 8 ♠
♠ 10 ♠
♠ 11 ♠
♠ 12 ♠
♠ 13 ♠
♠ 14 ♠
♠ 15 ♠
♠ 16 ♠
♠ 17 ♠
♠ 18 ♠
♠ 19 ♠
♠ Final ♠

♠ 9 ♠

13.9K 869 469
Bởi ravenclawdahisi

Sabah, Ginny beni omuzlarımdan tutup sarsarak uyandırdığında gözlerimden uyku akıyordu. Yatağa gireli daha anca bir kaç saat olmuşken, tekrar kalkmak gerçekten insanın kanına dokunuyordu.

Dün gece, beynimi dinlememiş ilk kez kalbimle karar vermiş ve onun yanında kalmıştım. Sohbet etmiş, gülmüş ve eğlenmiştik. Beni kuleye bırakmayı teklif ettiğinde neredeyse güneşin doğuşunu görmüştük. Yatağa girdiğimde saatin altı civarı olduğunu hatırlıyordum. Şu anda ise tahminen sekize geliyordu ve bu benim için ölüm demekti. İki saatlik bir uykuyla tüm günü nasıl geçireceğime dair bir fikrim yoktu.

"Hadisene kızım!" dedi Ginny tekrar omuzlarımdan sarsarak. İnildeyerek hiç yapmayacağım bir hareketi yaptım ve yorganı başıma çektim. "Hermione!" diye bağırdı bir kez daha. "Bu gün senin neyin var?"

"Dün uyuyamadım." diye bir yalan söyledim. Yemesini umut ediyordum. Bir kaç saniye ses gelmedi. Ardından ise üzerime bir darbe indi. Yastık olduğunu tahmin ediyordum ama büyük bir dikişle kapalı olan yaramın üzerine denk geldiğinde sanki bir tuğlayla vurulmuş gibiydi. Belki daha da büyük bir eşya. Ellerim refleks olarak hızla karnıma giderken gözlerim de açılmıştı.

Ginny, kaşlarını çatıp elindeki yastığa biraz daha sıkı bir şekilde sarıldıktan sonra beni ve karnıma sıkıca tuttuğum ellerimi izlemeye başladı. Ellerime sıcak bir sıvının bulaştığını hissettiğimde, neredeyse sinir bozukluğundan ve acıdan ağlamak üzereydim.

Suratında ki kızgınlık silinmiş, yerini şaşkınlığa bırakmış olan Ginny, aynı zamanda da korkmuş görünüyordu. "Herm," dedi yatağıma doğru bir adım atarak. "İyi misin?"

"İyiyim." diye mırıldandım onu geçiştirmek için. Ama anlımda oluşmaya başlayan terleri hissedebiliyordum. Canım gerçekten yanıyordu ve öyle büyük bir yarayı arkadaşlarımdan saklı tutmaya çalışmam da çok büyük bir hataydı. "Sadece biraz uyumalıyım. Git sen. İlk derse girmeyeceğim." dedim zorlukla.

En sonunda ikna olmuş bir şekilde yastığını yatağına bıraktı ve arkasına baka baka yatakhaneden çıktı. Yatakhanenin boş olduğuna karar verdiğimde üzerimde gittikçe ağırlaşan yorgandan kurtulmuş ve kana bulanmış tişörtümü yukarıya kaldırmıştım. Beyaz sargı tamamen kırmızıya bulanmış halde parlarken ağzımdan acı dolu bir inildeme dökülmüştü.

Yataktan zorlukla kalktıktan sonra önce yatakhaneden, ardından ise kuleden çıktım ve Hogwarts'ın ders yüzünden boş koridorlarında yürümeye başladım. Tek çarem Draco'ydu ama onun da şu anda büyük bir ihtimalle derste olması, canımın biraz daha artmasına neden olmuştu. Kanama hala durmamış devam ederken, zorlukla yürüyor ve içime derin derin nefesler çekiyordum. Sonunda ayağımın birbirine dolanması ile birlikte yeri boyladığımda, acıdan inlemiş ve olduğum yerde yatmaya devam etmiştim.

Elbet biri beni bulurdu ya da kan kaybından ölürdüm işte. İçime derin derin nefesler alırken aynı zamanda yaraya bastırıyordum kanamanın durması için. Bu hareket ise acımın biraz daha artmasına neden oluyordu.

Kalkmaya ve yürümeye gram gücüm kalmamıştı. Olduğum yerde öylece yatmaya devam ederken, gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum ama bu geçen her saniye biraz daha zorlaşıyordu. Sonunda kendimle savaşmayı bırakıp rahatladığımda, karanlık çoktan beni ele geçirmişti bile.

*

Saçlarımda dolaşan bir el üzerine gözlerim yavaşça aralanırken, gözlerim önce ışığı gördü. Ardından ise görüşüm netleşti. Draco, yanımda oturuyor ve dikkatle bana bakarak saçlarımı okşuyordu. Son derece endişelenmiş ve korkmuş görünüyordu. Derin bir nefes aldı.

"Korkuttun beni." diye mırıldandı. Bir eli hala saçlarımda geziniyordu. Gözlerimi ondan ayırdıktan sonra bulunduğum ortamda gezdirdim. Hastane kanadı değildi. Yeşil, gri-siyah renklerle bezeli odaya bakarken, Slytherin'in zindanlarında olduğumu anlamam biraz zor oldu.

Çok rahat bir yatakta yatıyordum ve yanımda sadece Draco vardı. Pansy ve Zabini'den herhangi bir işaret yoktu.

"Nasıl buraya geldim?" diye mırıldandım doğrulmaya çalışarak. O ise hızla beni tekrar omuzlarımdan tuttu ve yatmamı sağladı.

"Ginny'nin Ron ve Harry'e anlattığı şeyleri dinledim. Dersimiz ortaktı, senin gelmeni bekliyordum. Ron ve Harry gelmişti, bende diğer kızılla gelirsin diye düşünmüştüm. Ama o da asık suratla ve yalnız gelince, bir terslik olduğunu anladım. Ardından Ron ve Harry'e kötü göründüğünü, dün gece hiç uyumadığın için kalkmadığını ve aynı zamanda karnını tutarak habire derin nefes aldığını söyledi. O anda anladım. Sizin kuleye doğru gelirken yerde seni gördüm. Buraya getirdim. Dikişlerini düzeltmek ve tekrar sarmak zor oldu ama başardım." dedi suratında ki mükemmel gülümsemeyle. İster istemez bende gülümsedim.

"Teşekkürler." diye mırıldandım.

"Her zaman." dedikten sonra saçlarımı okşamaya devam etti. Gözlerim biraz daha tavanda gezindi.

"Peki diğerleri nerede?"

"Bilmiyorum, sanırım yemeğe inmişlerdir." dedikten sonra omuz silkti.

Bir kaç saniye sonra söylediklerini algılamış olmalıyım ki "Yemek mi?" diye bağırdım. Ardından bana bakan şaşkın gözlerini görmezden geldim. "Ben kaç saattir uyuyorum Draco?"

Gözleri tekrar gözlerimle buluştuktan sonra duvar saatine kaydı bu sefer. "Yaklaşık beş altı." dedikten sonra omuz silkti. Onun için son derece sakin bir durum olabilirdi ama Harry, Ron ve Ginny için olmadığı kesindi. Özellikle, Ronald için.

"Ron beni gebertecek." diye mırıldandım hızla yataktan doğrulmaya çalışarak. Bu sefer bana engel olmaya çalışan kollarını da görmezden gelmeye çalışıyordum ama bana karşı kullandığı güç konusunda bu imkansızdı.

"Ron mu?" dedi tekrar kaşlarını çatarak. "Seni neden gebertsin?"

"Bir anda yatakhaneden kayboldum, beni uyuyor biliyorlardı ve yatakhaneye gittiklerinde beni göremediklerinde ne yapmışlardır biliyor musun? Deliye dönmüşlerdir! Özellikle Ron, daha dün çok dikkat etmem gerektiği konusunda beni uyarmışken."

Yutkunduktan sonra beni ikna edemeyeceğini anlamış olmalı ki kollarını üzerimden çekti.

"Seni ne konuda uyardı?" diye mırıldandı. Duyacağı cevaptan ürker gibiydi. Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada derin bir nefes aldı.

Biraz çekinerek "Senin hakkında." dedim. Söylediklerim üzerine titrek bir şekilde aldığı nefesi verdi ve boğazını temizledi. Kollarını göğsünde birleştirmişti ve bana bakıyordu.

"Neden?" diye mırıldandı.

"Neden mi?" dedim biraz kaba bir şekilde aynı zamanda gülerek. "Sana güvenmiyor çünkü."

Bu sefer yataktan kalkmıştım ve tişörtümü kaldırmış sargıma bakmıştım. Bu sefer kan görmemek beni bir miktar daha rahatlatmıştı.

"Güvenmiyor. Hala mı?" diye mırıldandı.

"Kusura bakma ama Draco," dedim hiç düşünmeden. Belki de düşünseydim gerçekten her şey için daha iyi olabilirdi. "Hogwarts Savaşı'ndan önce yaptığın onca şeyden sonra, çok çabuk bir şekilde sana güvenmesini beklemek hata olurdu değil mi?"

Söylediklerim üzerine omuzlarını düşürdü ve gözlerini benden kaçırdı. Söylemiştim ya, düşünseydim her şey daha iyi olabilirdi.

"Haklısın." dedi. Sesi son derece kırık çıkmıştı. "Evet, kesinlikle haklısın."

"Ben-" diye söze başladığım sırada beni kesti.

"Sen nasıl güvendin?" Beklemediğim bir şekilde sorduğu soruya karşı hareket etmeyi bıraktım ve ona baktım. Gözleri merakla bana bakıyor ve cevabını almak için uğraşıyordu.

"Bilmiyorum." dedim. "Sanırım gerçekten pişman olduğunun farkına vardım. O gece balkonda, yanımda ağladığında gerçek Draco'yu gördüm. Her zaman yüzünü sakladığın o maskelerden biri yoktu, safkan olduğu için böbürlenen sen yoktun. O Draco'yu sevmiştim. Ve güvendim. Sonunun ne olduğunu düşünmeden hareket ettim. Çünkü düşünseydim bundan vazgeçeceğimi biliyordum."

"Eh, sende olduğun yerde çok sağlam sayılmazsın o zaman." dedi buruk bir şekilde.

"Bu da nereden çıktı şimdi?"

"Düşünmedim diyorsun. Demek ki düşünemeye başlasan, bir daha seni yanımda göremeyeceğim."

"Gecelerdir senden başka bir şey düşünüyor muyum sanıyorsun?" dedim kaşlarımı kaldırıp. Bir anda dudaklarını saran gülümseme, söylediklerimi tekrar düşünememe neden olmuştu. Tekrar söylüyorum, keşke söylemeden sonra değilde, söyledikten önce düşünsem.

"Demek geceleri beni düşünüyorsun?"

"Konuyu değiştirip durmasana!" dedim bu sefer sorusuna cevap vermekten kaçarak. Ama suratında ki gülümseme pek silinecek gibi değildi ve bundan önce söylediğim her şeyi unutmuş gibi bir hali vardı.

"Git hadi." diye mırıldandı.

Ona baktım. "Geleceğim yine." dedikten sonra onun yanından hızla geçerken, beni kolumdan yakaladığı gibi kendine çekti ve dudaklarını yanaklarımla buluşturdu. Ani hareketinden dolayı karnım acısa da, yanağıma değen dudakları ağrı kesici etkisi yapmış ve saniyelik olarak oluşan acının yok olmasını sağlamıştı.

İçten içe büyüyen hisleri görmezden gelmeye çalışarak, öylece donmuş olduğumuz pozisyonu bozdum ve gözlerini gözlerime çevirdim. Suratında halinden memnun bir ifade vardı. Bense yanaklarımın ısındığını hissedebiliyordum. Bunu onun hissetmemesi içinse her şeyi yapabilirdim.

"Evet, gideyim artık." dedim. Sesimin çatallı çıkması üzerine boğazımı temizledim ve o duvara yaslanmış bir şekilde benim gitmemi sırıtarak izlerken zindanlardan çıkıp kapıyı arkamdan kapadım.

İçime derin bir nefes alırken, maratona çıkmışım gibi hızla atan kalbimi düzene sokmak istercesine elimi kalbimin üzerine koydum ve gözlerimi kapadım. Kalbimin bu kadar hızlanmasının sebebinin Draco yüzünden olmamasını umut etmekten başka çarem yoktu.


Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

61K 5K 40
'Bundan bir saat sonra, birkaç gün, ay içinde, yıllar geçtikçe neler olacak bilmiyorum fakat hayatın bütün tehlikeleri ve bilinmezlikleri arasında em...
1K 78 5
✨🇬🇷- psolog randevuna ne zaman gidiceksin? 🇹🇷-şu an tam oradayım.yanında Sırıtdı... 🇬🇷-bunun için küçüğüm 🇹🇷-ama kalbimde yerin büyük! 🇬🇷-k...
19.6K 1.5K 50
"Bizi hala unutamadığının farkındayım.Ağzın başka bir şey söylese de gözlerin seni ele veriyor." "Yanılıyorsun Byun Baekhyun.Ben senin bizi bitirdiği...
138K 14.8K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...