Kabasakal (Düzenleniyor)

By siyahvedigerleri

1.3M 46.8K 5.7K

Yüzünü görmeyeli, kokusunu ciğerlerime doldurmayalı, bal rengi gözlerinde erimeyeli dört gün olmuştu. Dört yü... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
DUYURU
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50 (+18)
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
FİNAL
100K!!!
#1
#2
#3
#4
BİR SUSAM DENİZ
#5

Bölüm 9

22K 897 61
By siyahvedigerleri

Rihanna-Unfaithful


İhanet.

Altı harfe büyük enkaz sığdıran bir kelime...

Bütün yaraların kabuklarını bir anda kaldırıp üstüne tuz basan bir his...

Yalan.

İhanetin kardeşi...

İhanete yol gösteren en büyük kardeşi...

Göğsümün ortasına oturan ağırlık bana nefes aldırmıyordu. Sevgilim olan adamın başka bir kadına dokunduğu zaman hissettiklerimden farklıydı. Bana Emir değil, kendim ihanet etmiş gibi hissediyordum.

Emir'i sevmiyordum. Severim diye düşünmüş, hayvani dürtülerime kılıf hazırlamıştım. Ancak kendimi kandırdığım bu düşünceler birer çığ gibi büyüyor, üstüme geliyordu.

Kaçacak bir yerim yoktu. Hiçbir zaman olmamıştı.

Bir ihaneti daha kaldıramayacaktım. Bir kere daha kendimi bir hiç gibi hissedemeyecektim.

Korkuyordum.

Hep korkuyordum.

Bu yüzden uzaklaşıyordum işte, insanlardan. Kendime güvenmiyordum ki insanlara nasıl güvenecektim? Kendime sürekli, sen güçlü bir kadınsın, diyerek yalan söyleyen ben, insanlara nasıl inanabilirdim?

Renklere ayırarak masumlaştırdığımız yalanlardan canım çok yanmamış mıydı?

Bir şiirin dizesindeki gibi, bir romanın hızla geçtiğim sayfalarındaki bir cümledeki gibi bir aşk istememiştim ben. Sıradan bir hayat sürmek, bu sıradan hayatımda elimi tutan adama güvenmek istemiştim sadece.

Emir'le sıradan bir şekilde başlayan ilişkimle rastgele bir serüven yaşayacaktım. Aramızdaki arzu ilk birlikteliğimizde kaybolsa da ben onu sevmeye hazırdım.

Başlangıcımız yanlıştı. Bedenimin istediğini yapmam için kalbimin onay vermesi gerektiğini bildiğimden herkesten önce kendimi kandırdım. Ve insanoğlu kendine yalan söylediğinde yere çarpışı daha can yakıcı oluyordu.

Başlangıç yanlışken sonunun doğru olabileceğine inanmak isteyen tarafımın sesi çıkmıyordu. Sadece bir kere "İhaneti hiç kimse hak etmez," diye fısıldadı ve dudaklarını mühürledi.

'Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.' diyen Atilla İlhan'ın dizeleri kulağıma çalındığında neden acı çektiğimin farkına vardım. Bütün benliğimi etkisi altına alan bu histen yine uzak kalmayı başaramamıştım.

Güçlü değilim, hiçbir zaman olmadım.

Aşık değilim, hiçbir zaman olamayacağım.

Zavallıyım. Sadece zavallı...

Halime üzülen kalbim, "Bunu hak etmedin," diye fısıldadığında dudaklarımda acı bir gülüş belirdi. Ben bu dünyaya hiç gibi hissedilmenin nasıl bir şey olduğunu anlatmak için gönderildiğimi düşünüyordum.

Mantığım ise beni beklemeden kalbime "Hak etti," diye karşı çıktı. "İlk günden bir erkeğe istediğini altın tepside sunarsa böyle olur!"

Bir umutla kalbime döndüğümde savunulacak bir tarafım olmamasına rağmen beni savunmasını bekledim. Ancak o kadar kırgındı ki kabullenmekten başka bir şansı olmadığının farkındayım.

İhanetin bekçileri sert bir ifadeyle kalbimin kırılan parçalarını görüp kalbimin kapılarını daha hızlı yumrukladılar. Kalbim sağlam zannettiği birkaç parçasıyla kapıya yöneldiğinde ayağına batan kırıkları önemsemeden kapıyı ardına kadar açtı ve "Dilini çözemediğim ihanet gel... Bir daha bende dene kendini. Ne sen öldürebiliyorsun beni bu cenkte ne ben yenebiliyorum seni..." diyerek Murathan Mungan'ın dizeleriyle içeri buyur etti.

Göz yaşlarım bana hasret kalmış bir aşık gibi hızla koşarken elimle savurup engelledim. Bakışlarımı Alev'e çevirdiğimde tuhaf bir şekilde bana bakıyordu. Boğazımdaki yumrunun müsaade etmeyeceğini bilsem de 'Ne oldu?' diye sormak istedim ancak başaramadım.

Yeşil gözleri acıma duygusuna bir anlık ev sahipliği yaptıktan sonra hemen o bakışı geri gönderdi. Sıkıca boynuma sarıldığında engelleyemediğim bir damla gözyaşı yanağımdan usulca süzüldü.

'Duydun, değil mi?' diye fısıldadı kulağıma. Kollarını gevşetip yüzüme dikkatle baktı ve süzülen damlayı soğuk parmağıyla sildi. 'O olmayabilir Nefes,' dedi. 'Emin değiliz.'

Bu dediğine kendin bile inanmıyorsun, der gibi bir gülüş döküldü dudaklarımdan. Elimle yüzümü sıvazlayıp ağlamayacağıma kendimi ikna ettikten sonra masada duran çantama yöneldim. Elimi attığım an Alev elini bastırarak engelledi.

Alev bir anda arkamda oturan kıza döndüğünde 'Ne yapıyorsun?' diye kısık sesle çıkıştım. Beni duymazdan gelerek 'Kızlar size bir şey sorabilir miyim?' diye sordu. Kızların onay mırıltılarını duyduğumda gözlerimi sıkıca kapadım. Hiçbir şeyi doğrulatmak istemiyordum. Hiçbir şey duymak istemiyordum. Kalkmak için bir hamle daha yaptığımda Alev elini bacağıma atıp sıktı.

'Biraz önce istemeden kulak misafiri oldum,' dedi. 'Bahsettiğiniz Emir Özer gerçekten de matematik bölümü son sınıf öğrencisi olan Emir Özer, değil mi?'

Kız kıkırdayarak 'Evet şekerim,' dedi. Kıkırdaması bir an kesilip sesi sertleşti ve 'Sen Emir'i neden soruyorsun?' diye sordu. Tanımadığı bir kadının sevgilisini sormasını sonradan garipsemiş olmalıydı.

Alev kızın sesindeki değişikliği fark edip 'Yanlış anlama lütfen,' dedi. 'Emir benim yakın bir arkadaşımdır. Birkaç gündür garip bir hallerdeydi ancak sevgilisi olduğunu düşünmemiştim. Şaşırdım sadece.' Bunları derken masanın üzerinden telefonumu almış, bir şeyler yapıyordu. Kıza gülümsemeye çalışarak telefonumu ona uzattı. Ne yaptığını göremesem de Alev'in 'Bahsettiğin Emir bu, değil mi?' diye sormasıyla fotoğrafını gösterdiğini anladım.

Kız tiz bir kahkaha atınca kulaklarımı kapatma dürtümü es geçtim. Kahkahasını sonlandırıp 'Evet tatlım, ta kendisi.' dedi. 'Demek en yakın arkadaşısın. Ben Dilara, memnun oldum.'

Alev telefonu masaya koyup elini uzattı. Dilara, 'Emir'le ilişkimiz henüz çok yeni,' dedi. 'Ama eminim en yakın zamanda bizi kendisi tanıştırmak isteyecektir.'

Alev alaycı bir kahkaha atıp 'Ona şüphem yok tatlım,' dedi. 'Mutlaka tanıştıracaktır.'

Zaten emin olduğum bir gerçeği başkasının dilinden duymak daha da sinirlerimi bozarken ayağa kalktım. Çantamı alıp sandalyemi sakin bir şekilde ittirdim. Kantinden uzaklaşırken adımlarım hızlandı. Ağlamayı gururuma yediremiyordum o yüzden boş gözlerle yürüyordum.

Bütün sinirimi, kızgınlığımı, öfkemi, kırgınlığımı ayaklarımdan çıkarmak istercesine sert adımlarla hızla yürürken kızların seslenmelerini umursamadım. Alev kolumdan çekip kendine bakmaya zorladığında gözlerimin kıpkırmızı olduğuna emindim.

Gözlerimde dolaşan yeşil gözleri bulutlandığında o ağlamaya başlarsa hiç dayanamayacağımı biliyordum. Elif narin bedenine uygun olarak aramızdaki en duygusal olanımızdı. Arkamdan koştururlarken Alev'in ona 'Emir piçi aldatmış Nefes'i!' diyerek geçtiği özeti duyduğumdan ağlamasını normal karşıladım.

Sesimi güçlükle bulup 'Kızlar,' diye fısıldadım. 'Eve gitmek istiyorum. Lütfen...'

Alev kollarını bana sardığında 'İlk defa söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum...' diye fısıldadı. 'Benim gibi geveze bir insan için bu durumun ne kadar olduğunu tahmin edebiliyor musun?'

Gülmeye çabalayarak kendimi ondan uzaklaştırdım ve bana endişeli bakan iki çift göze 'İyiyim ben,' dedim. 'Ama eve gidince çok daha iyi olacağım.'

Eve gelene kadar sessiz kalmalarına minnet edip eve girdim. Kendimi salondaki kırmızı kanepeye atıp çantamdan çıkardığım paketten bir dalı yaktım. Elif yüzünü yıkamak için banyoya gittiğinde Alev bakışlarını üzerimden çekip 'Ben en iyisi bitki çayı yapayım,' dedi. 'Sakinleştirir.'

Sakinleşmek için bir şeye ihtiyacım yoktu. Emir'e sinirli değildim. Kendime bile sinirli değildim. Sadece kendime kırgındım ve bu en beteriydi.

Kızlar karşıma oturduklarında dik bakışlarından rahatsız olup yerimde kıpırdandım. İkinci sigaram da bitmişti. Küllüğe bastırıp 'Bakmayın öyle,' diye terslendim. 'İyiyim!'

Alev tek kaşını kaldırıp, hadi lan oradan, bakışını attı. Elif ise 'Yalan söyleme minnoşum,' diye mırıldandı.

'Beni dert etmeyin,' diyerek arkama yaslandım. 'Alışkınım bu tür şeylere. Geçer nasılsa...'

Beni en iyi tanıyan Alev hislerimden konuşmak istemediğimi, özellikle yanımızda başkaları varken konuşmaktan kaçındığımı anladığı için 'Emir ile ne zaman konuşacaksın?' diye sordu.

Kırık parçalarını süpürmeye çalışan kalbime dönüp "Nasıl ve ne söyleyeceğiz?" diye sordum. Üzgün bir şekilde omuz silkip "Bir şey söylemene gerek yok aslında," diye mırıldandı. Eliyle süpürgenin ucundakileri gösterip "Parçalarımı göster..." dedi.

Hepsini ortaya toplayıp bana yardımcı olmak adına süpürmeye devam ederken gururum sert bir ifadeyle araya girdi. Yerdeki parçaları eline toplayıp yüzüme yaklaştırdı ve "Bunları ona göstererek beni yok saymaya devam mı edeceksin?!" diye bağırdı. "Buna izin vermem! Beni bir daha o karanlık hücreye gönderemezsin Nefes! Yıllarca o küf kokulu yerde hapsettin beni! Bu sefer bunu yapamazsın!"

'Nefes?!' diye seslenen Alev'in sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Gururum haklıydı. Emir'e, kırgınlığımı belli edip ona zevk veremezdim.

'Emir'le konuşmayacağım.'

İkisi de, ben aslında erkeğim, demişim gibi şaşkın bir şekilde baktılar. Derin bir nefes alıp başımı arkaya yasladım. Yıllardır korku ve kurtulamayacağıma inandığım kabullenmişlik hissinin korumalığını yaptığı bir odada gururumu ölüme terk etmiştim. Yine aynı şeyleri yaşayamazdım.

'Nefes eğer Emir'i arayıp ilişkinizin bittiğini söylemezsen,' dedi Alev. 'O birkaç gün sonra Ankara'dan döndüm diyerek yanına gelmek isteyecek.'

Elif, 'Aramalısın. Hem sinirini de atmış olursun,' diyerek Alev'e destek çıktığında başımı kaldırıp kızlara baktım. Gerçekten sinirli mi gözüküyordum? Oysa kendimi hiç öyle hissetmiyordum. Ama Emir'i yine de arayamazdım. Sesim kırgınlığımı mutlaka ele verirdi. Emir o kırgınlığın kendisine olduğunu düşünüp egosuna ego katardı. Sesimden ne hissettiğimi anlayacak kadar beni tanımamış olsa da arayamazdım.

'Sinirli değilim,' diye mırıldandım. Alev sabır dilenircesine derin bir nefes alıp 'Yine de araman gerek.' deyip Elif'e döndü. 'Sende Onur'u ara. Buraya gelsin hemen. Belki bir şeyler biliyordur.'

Elif sinirli bir şekilde 'Eğer bir şeyler bilip buna göz yumduysa,' diye tısladı. 'Kesinlikle ondan ayrılacağım.'

Onur'un bu durumu bilip müsaade edeceğini sanmıyordum. Bizim birlikteliğimize en çok o sevinmişti. Düşüncelerime kahkaha atmak istedim. Hala insanlara nasıl güvenebiliyordum? Yine de içimde kalan son umuda tutunup Onur'a güvenmek istedim.

'Saçmala Elif,' dedim. 'Onur neden öyle bir şey yapsın?'

'Neden yapmasın?' diye karşı çıkarken telefonunu çıkardı. 'Onur'da bir erkek ve erkeklere güvenilemeyeceğini bugün bir kez daha gördük!'

Sürekli uykudan kaçmak istesem de aslında uykunun en güzel kaçış olduğunu biliyordum. Uyanık halimle hissettiklerim kabustan farksızken uyumam bir şeyi değiştirmeyecekti. Ayağa kalkıp kapıya yürürken Alev, 'Aramayacak mısın?' diye sordu. Yorgun bir sesle 'Sonra Alev,' dedim. 'Ben biraz uyuyacağım. Onur'un söyleyeceklerini duymak istediğimi sanmıyorum.'

Odama girdiğimde gözüme çarpan yatak ne kadar engellemeye çalışsam da gözyaşlarımı hızla davet etti. Yatağı görmek, Emir'le ilişkimin sınırlarını gösteriyordu ve bu beni ucuz hissettirdi. O kadar basit bir kadındım ki...

Sadece geceleri görüşmemiz beni rahatsız ederken bunun geçici olduğuna inanmak istemiş, kendimi inandırmak zorunda hissetmiştim.

İhanet, bizim ilişkimize yakışan en güzel sondu.

Yalnızlığıma verdiğim ara bitmişti. Bundan sonra taşları daha büyük seçecek, yalnızlığımın mağarasını daha sağlam yapacaktım. Kimse yanıma bile yaklaşamayacaktı.

Gözlerim artık görüşümü bulanıklaştırdığından güçsüzleşiyordum. Ağlamayı kendime yediremesem de bu sefer engel olamıyordum. Hıçkırıklarımı kimsenin duymasını istemediğimden sinirle nevresimleri çıkarıp banyoya gittim. Sıcak suyu açıp altına girdiğimde yıkanan nevresimler gibi bedenimin de temizlenmesini umuyordum.

Kaynar su başımdan süzülürken yere doğru kayıp oturdum. Dizlerimi kendime doğru çekip kollarımla sardım. Başımı kollarıma yaslayıp sesimin gitmesini umursamadan bağıra bağıra ağladım.

Suçlama yapmak için kaldırdığım parmağım bana dönüyordu. Suçlu olduğunu kabullenmek ise bir insan için ne zordu...

Ağlayarak kalbime döndüm. "Lütfen suçu üzerine al," diye fısıldadım. "N'olur! Ben dayanamıyorum!"

"Üzgünüm," diyerek bakışlarını kaçırdı. "Ben sana emin olmadığımı söylemiştim..."

Bir umutla mantığıma dönüp "Sen suçlusun o zaman!" diye bağırdım. Kollarını göğsünde birleştirip "Ben sana defalarca sordum," dedi. "Beni her seferinde duymazlıktan geldin..."

İlk defa kalbim de mantığım da suçu üstlenmiyor, hatta birbirlerini bile suçlamıyorlardı. Suçu kendimden atamadıkça içimde kor gibi bir öfke büyüyordu.

Gururum gözlerini devirip acınası halimden sıyrılmak için "Susar mısın biraz?" diye çıkıştı. "Hormonlarına yenilmiş olman seni zavallı yapsa da bunu daha fazla dinlemek istemiyorum!"

"Siktir olup gider misin?" diye bağırdım. "Zaten canım burnumda, bir de seninle uğraşmayacağım!"

Suratımın ortasına bir kahkaha patlatıp yerine geçti. Tenimi hassaslaştırıp canımı acıtan suyun altında daha fazla kalarak bedenimi cezalandırmak istesem de gururumun bir kere daha ağzını açmasından korktuğum için çıktım.

Odama gidip üzerime tayt ve polar kapüşonlumu geçirdikten sonra sigara içmek için salona gitmeye karar verdim. Ciğerlerim nikotin ihtiyacıyla kavruluyordu. Sessiz adımlarla ilerlerken Onur'un 'Emir hakkında bilmediğiniz şeyler var,' diyen sesini duyunca ayaklarım hareket etmedi. 'Ve bunlar pek hoş şeyler değil kızlar...'

Emir hakkında hiçbir şey duymak istemediğimden arkamı döndüm ancak Alev'in 'Sen biliyordun yani?!' diye bağırmasıyla gidemedim. 'Nefes boynuzlanırken senin haberin var mıydı Onur?!'

Hala güven kelimesini lugatında bulunduran tarafıma alaycı bir kahkaha gönderilince bunun nereden geldiğini anlayamadım. Onur'un buna göz yumması canımı Emir'in ihanetinden daha çok acıtmış gibiydi. Elif sayesinde tanışmış olsak da arkadaşlığını sevmiştim. Arkadaşım sıfatını taşıyan bir insanın benden bir şeyler saklaması ciğerlerimi nefessiz bıraktı.

'Hayır Alev!' diye çıkıştı Onur. 'Ben sadece Ankara'ya gitmediğini biliyordum.'

Elif sinirli bir sesle 'Onur anlat artık, ne biliyorsan!' diye çıkıştığında Onur nefesini üfleyip 'Nefes gelsin, öyle anlatırım...' dedi.

Alev, 'Hayır!' dediğinde bende duymak istemediğimi biliyordum ancak hareket edemiyordum. 'Nefes'i daha fazla üzmenize izin vermeyeceğim! Hiçbir şeyi bilmeyecek ve sadece aldatıldığı için üzülecek, anladın mı? Anlat, şimdi!'

Onur mırıltı halinde 'Tamam, sakin ol...' dese de duymayı başardım. 'Şu öfkenizi kenara bırakabilir misin?' diye sorduğunda kızlardan cevap bekledi bir süre. Ancak kızlar muhtemelen bakışlarıyla bunun mümkün olmayacağını göstermiş olmalılar ki 'Ben anlatmaya başlayayım o zaman,' dedi.

Alev ve Elif aynı anda 'Dinliyoruz!' dediler.

Onur 'Emir'i hastaneden çıkardığımda bana hayatını düzene sokacağına dair söz verdi.' diye başlasa da Elif 'Ne hastanesi?' diyerek araya girdi. Alev, 'Elif bir sus!' deyip 'Onur devam et. Emir'in hastane maceraları bizi ilgilendirmiyor!' dedi.

Onur, 'Hayatını düzene sokacağına inanmak istedim çünkü Emir'e arkadaş olarak gerçekten değer veriyordum. Hayatından tüm pislikleri uzaklaştıracağını söylediğinde inandım. Sonrasında Nefes ile ilk tanıştığı gün bana onu sorup durmaya başladı. Her ne kadar düzeleceğini söylemiş olsa da kız konusunda düzelmek istemeyeceği ortadaydı. Bu nedenle Nefes'ten uzak durmasını ve yatıp kalkıp bırakılacak bir kız olmadığını söyledim. Ama Emir beni Elif'le benim ki gibi bir ilişki istediğine ikna etti. Eğer hayatında bir kadın olursa gerçekten düzeleceğini söyledi.' diye anlattı.

'Nefes'i neden uyarmadın?' diye sordu Alev. 'Emir'e ikna olmuş olsan da Nefes'i uyarsaydın?'

'Nefes zaten erkekler konusunda tabuları, korkuları olan bir kız Alev,' dedi Onur. 'Emir konusunda ona kuracağım bir cümle onun duvarlarını sağlamlaştıracaktı. Hem Emir'i, Nefes'i üzmemesi konusunda o kadar çok uyardım ki beni yanıltmaz sandım. Nefes onun hayatında bir dönüm noktası olacaktı. Emir'in onu seveceğine emindim.'

Çakmak sesi ve ardından sesli bir üfleyiş geldiğinde Onur'un sigara yaktığını anladım. Sigaraya hasret ciğerlerime şimdi içemeyeceğimi anlattıktan sonra dinlemeye devam ettim.

'Görüştükleri gece Emir beni aradı.' dedi. 'Sevgili olduklarını söyledi. Sevindim ve yine defalarca uyardım. Nefes üzülürse Elif üzülürdü. Elif üzülürse ben üzülürdüm ve onu da üzeceğimi söyledim.'

'Daha ne kadar uzatacaksın Onur?!' diye çıkıştı Alev.

'Birlikte oldukları gecenin sabahında bana geldi...' dediğinde bacaklarım titremeye başlamıştı. 'Emir aslında o gece gidecekmiş. Ama uyuyakaldığını söyledi. Hiçbir kızla uyuyamadığı için o da şaşkındı. Bunu düşünmeyi reddedip bana farklı kızların fotoğraflarını göstererek onları götüreceğinden bahsetti.'

Emir'in ilk sabahımızda 'Ben burada mı uyudum?' diye mırıldanması aklıma gelince sinirden gözlerim doldu. Elimle duvardan destek alırken Onur anlatmaya devam etti.

'Feci kavga ettik. Benim uyarılarımı ciddiye almadığını benim onunla dalga geçtiğimi sanmış. Karnına yumruk yiyince dalga geçmediğimi anladı tabi... Sonrasında o da sinirlendi ve kapıyı çarpıp çıktı.'

Alev, 'Sonra ne oldu da Nefes'i aramaya karar verdi?' diye sordu. 'O gün okuldaki siniri bu yüzdendi, değil mi? O yüzden Nefes'i görmezden geldi?'

'Sanırım öyle,' diye yanıtladı Onur. 'Nefes'i tekrar aramasının sebebi benim aslında...'

'Nasıl yani?' diye sordu Elif şaşkın bir sesle.

'Emir'in götünü toplayan tek arkadaşı benim Elif,' dedi Onur. 'Beni kaybetmeyi göze alamazdı ve nitekim de öyle oldu. Benim sinirimi fark edince Nefes'le arasını düzeltmesi gerektiğinin farkındaydı. Akşama doğru bana mesaj attı ve sadece benim hatırım için Nefes'le devam edeceğini söyledi.'

Kalbim dayanamadı ve "Yeter artık!" diye ağlamaya başladı. "Kırılacak daha fazla parçam kalmadı. Yeter!"

'Her ne kadar benim hatırım için devam edeceğini söylese de Nefes'in Emir'in kalbine çalacağına emindim. Emir'in yanımda sürekli sırıtarak dolaşması da doğru yolda olduğumu gösteriyordu. Bir gün buna, aşık mı oluyorsun lan, diye takıldığımda, Nefes'le geçirdiği gecelerin aşktan daha güzel olduğunu söyledi. Aşık eder bu kadın beni böyle giderse, dediğinde ciddiydi kızlar.'

'Onur sana gerçekten inanamıyorum!' diye çıkıştı Elif. 'Nasıl bir adam oldun sen?'

'Bebeğim benim içinde kolay değildi, inan...' dedi Onur. 'Ben Nefes'e bir arkadaş olarak gerçekten değer veriyorum ki Emir'de benim en yakın arkadaşlarımdan biri. Birbirlerini mutlu ederler sandım. Nefes'in üzüleceğini düşünmek istemedim!'

'Ankara meselesi ne?!' diye araya girdi Alev.

'O mesele şöyle...' dedi Onur. 'Emir üç dört gün önce bana gelip bir kızdan bahsetti. Onu yatağa atmak için planlarından bahsederken gözüne yumruğu indirdim. Nefes'i hatırlatınca onunla yatmaya devam etmek istediğini ama başka kızlarla da yatmak istediğinden bahsetti. Kendini bir ilişkiye hazır hissetmiyormuş. Nefes ile doğru dürüst ayrıldıktan sonra ne bok yersen ye, dedim ama ayrılıp seks kapısını kapatmak istemediğini söyledi. Ve böylece birbirimize girdik.'

'Bu morluğun sebebi Emir mi?' diye mırıldandı Elif. Emir'in iğrenç zihniyeti midemi bulandırıyordu. Acı bir su genzimi yaktığında elimi ağzıma götürdüm. Devamını dinlemem gerekiyordu.

'Evet,' dedi Onur. 'Nefes ile ayrılacağını söylemişti. Ama anladığım kadarıyla ayrılmamış...'

Ankara'ya gideceği günü hatırlıyordum. Gece beni işten alıp eve geldiğimizde hemen odaya geçmiştik. Yanağında ve alnında olan kızarıkları sorduğumda beni geçiştirmişti. Seviştikten sonra Ankara'ya akrabalarını ziyarete gideceğini söylemiş ve beni özleyeceğini, döndükten sonra hemen yanıma geleceğini söylemiş bir de sonuna sevgilim kelimesini eklemişti.

Bu ayrılık konuşması değildi.

'Nefes bunları bilmeyecek!' diye uyardı Alev sert bir sesle. 'Kesinlikle bu iğrençliklerden haberi olmayacak! Anladınız mı beni?!'

Kırılan bütün parçalarım birleşiyor öfkemi de arasına katarak hızla büyüyordu. Gururum parçalanmaya ve gücünü kaybetmeye başlarken elimi kaldırıp üstüme doğru gelenleri durdurdum.

Kendimi zorlayarak salona adımı attığımda beni ilk gören Onur oldu. Elini alnına vurup 'Hassiktir!' diye mırıldandığında arkası dönük Alev'in dikkatini çekti ve bakışlarını kapıya çevirdi. Endişeli bir şekilde ayağa kalkıp yanıma gelirken konuşmaya başlayacağı sıra elimi kaldırdım. Dudaklarını mühürleyip bana bakmaya devam etti.

Emir, bana aşkı tattıramasa da umudu tekrar yeşertmeme neden olmuştu.

Aşık olabilir, birine güvenebilir, mutlu olabilirim, diye kendime yalan söylememe neden olmuştu.

Hepsini göz ardı edebilirdim. Kanattığı yaralarımı tekrar onarabilirdim. Beni sadece bir kuyuya atmış olurdu ve ihaneti öğrendiğim an yere çakılıp parçalarımı birleştirmeye çalışırdım.

Ama o beni dipsiz bir kuyuya atmaya tercih etmişti. Dibe vurmaktan daha beterdi bu.

Duyduklarım karşısında, keşke o gece kalkıp gitmiş olsaydı, diye geçirmeme neden oldu. O gece gitmiş olsa sadece bir gece kirlendiğimi düşünecek ve kendimi daha kolay temizleyeceğime inanacaktım. Yine kırılacaktım, öfkelenecektim. Ama şuan hissettiklerim nefesimi kesiyordu.

Tüm hücrelerim ondan nefret ediyordu.

Nefretim o kadar büyüktü ki kendi basitliğimi ve ucuzluğumu görmemi engelliyordu.

Emir'i mahvetmek, bana yaşattığı bu hisleri ona yaşatmak istiyordum. Sadece onun mahvolduğunu görmek gururumu onarabilecekti.

Ona yapacaklarım sırasında daha da dibe batacaktım. Kendimden, Emir'den nefret ettiğim kadar, hatta belki daha fazla nefret edecektim. Ama sonrasında kendi nefretimde boğulmayı göze almıştım.

Bu nefret rahat durmayacaktı. Kendimi boğacak olsam da dibe batacak olsam da yanımda Emir'i de götürmekten zevk alacaktım.

Aldığım kararla yerde kırılan parçalarını sessiz bir şekilde birleştirmeye çalışan gururuma seslendim.

"Kalk," dedim sakin bir ve kendine güvenen bir sesle. "Ne olursa olsun bizi yenmesine asla izin vermeyeceğiz!"

Continue Reading

You'll Also Like

Zeynep By Jutenya_

General Fiction

564K 39.4K 34
Güzeller güzeli Zeynep... İki adam ve bir kadın. Afran'ın mutlu olmak istediği tek masal prensesi Zeynep'ti. Zeynep'in masalında aşık olduğu prens...
861K 47.8K 38
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
HUN By Şeyma Özcan

General Fiction

310K 13.6K 29
Kan! kaç bedel ödetir. Babasını öldüren adamın kızı ile evlenmişti Ferzan. Yüreğini yakan sevda sızını baba acısı bastırmıştı. Süveydanın sırtına yük...
3.7M 230K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...