Bıyık

By StoryofDarkness

3M 147K 32.8K

#6 mizah / Bıyıktan başlayan bir hikaye nerelere gider, yok efendim böyle hikaye olur mu diyorsanız bence bir... More

1. Bölüm: Bıyıksal
2. Bölüm: Aksiyon delisii
3. Bölüm: Pijama Partisiiii
4. Bölüm: Şimdi sıçtım
5. Bölüm: Sapık tehlike
6. Bölüm: Bir sepet olay
7. Bölüm: Abicim ehehehe
8. Bölüm: Evde mi?!
Önemliönemliönemliönemli
9. Bölüm: Çaresiz bir adet Çağla
10. Bölüm: Bırakın gelsin
11. Bölüm: İstekleeeeerrr
12. Bölüm: Turuncunun tedirgin tonu
13. Bölüm: Sahte
14. Bölüm: Seçim
15. Bölüm: Olayların piremsesi
Duyurumsu şey
16. Bölüm: Merhaba sevgilim
17. Bölüm: Sapıkla Tutsak
Pliz okuyun
19. Bölüm: İmzan Bende PİS
20. Bölüm Part 1: Geri Dönüş
20. Bölüm Part 2: Oyun başladı.
21. Bölüm: Süpriz misafir
22. Bölüm: Kokuna alışmışım
Fikirleriniz Önemli
23. Bölüm: Lanet İç Ses
24. Bölüm: Beni salak mı sandın?
25. Bölüm: Ev Arkadaşı
Duyuru
26. Bölüm: Pislik ikili
27. Bölüm: Kesin öldüm..
28. Bölüm: Mekanı Basarım!
Lütfen okuyun
29. Bölüm: Utancın Kraliçesi
30. Bölüm: Kör Müsün?
Tatlış Bir Duyuru
31. Bölüm: Sensiz olmaz...
32. Bölüm: Her Halinle be Güzelim
33. Bölüm: Basıldık
34. Bölüm: Kaza
35. Bölüm Part 1: Kan
İnanamıyoruuumm!
35. Bölüm Part 2: Şantaj Hedefi
36. Bölüm: Beni Unut
37. Bölüm: Sana İhtiyacım Var
38. Bölüm: Kardeş Katili Potansiyeli
39. Bölüm: Bilinmeyen Sırlar
Duyuru mu desem bilemedim
40. Bölüm: Bir Batı Vakası
10 Kasım
41. Bölüm: Türk Filminden Korkuya
42. Bölüm: Anlamazlık Çukuru
Bir problem ve bir soru
43. Bölüm: Anlaşma
44. Bölüm: Gizli Görüşme
Reklam ajskdkdldl
Bana küfür edeceksiniz
45. Bölüm: Kalp Atışlarım
46. Bölüm: Yakında
Karakterleeer :3
47. Bölüm: Rüya
48. Bölüm: Beni Bırakma
Bıyık 2 ^^
Yılbaşı :3
49. Bölüm: Söz
Muhtemelen kürekle dalacaksınız
50. Bölüm: Çifte Mallık
Merak ettiğinizi biliyorum :]
51. Bölüm Part 1: Gerçekler
Patates 15 tatil
51. Bölüm Part 2: Kavga
Silindi
52. Bölüm: FİNAL
Sevgili Şirinlerim
Belirledim ^_^
20 tatlış gerçek
BIYIK 2 ÇIKTI

18. Bölüm: Kabullenme Evresi

49.5K 2.6K 564
By StoryofDarkness

1K OLDUK *.* Bunun şerefine uzun bir bölüm yazmaya çalıştım sizi çok seviyorum şirinleeerr :3 ^^


" Batı ağzınla mağzınla şişir şunu gecenin bir yarısı ne yapıcaz ya!" gecenin bir yarısı tenha bir otoparkta beklemek pek de akıllı bir davranış değil.

" Hava pompasına benzer bir yanım mı var Çağla?"

" Aman! Bir göndermemiz eksikti." dedim kollarımı birleştirirken. Batı üşümüyor muydu ya? Üstünde T-shirt yoktu. Arabanın etrafında biraz dolaştı sonra yanıma geldi.

" Abini arasan bir." telefonumu çıkardım ama...

" Batı seni arabanın tamponuyla deşicem Batı!" deyip Batı'ya vurmaya başladım.

" Ya bir dur ne yaptım yine!" dedi sinirle. Ne yaptın Batı sen? Beni cebimdeki telefonumla beraber suya attın çok zeki insan.

" Telefonum gitti senin yüzünden! Nasıl iletişim kurmayı planlıyorsun Batı?" dedim sinirle ayağımı yere vurup. Elini ıslak saçlarının arasından gergince geçirdi. Tamam şu an görüntü iyiydi hoştu da Batı sapığın tekiydi ve gece yarısı Batı'yla yalnız başıma kalmak. Hım.

" Telefon neden cebindeydi?" hep Çağla suçlu zaten. Telefonu nereye koyayım? Telefon bu cebe koyulur.

" Batı mal mal konuşma." dedim sinirle. O da arabanın tekerlerine bakmaya devam etti ve sonra arabanın ön tarafına açtı.

" Harika! Akümüzü çalan bir grup ergen garantiye almak için lastikleri patlatmış." dedi sinirle arabanın ön kısmını kapatırken. Hayır yani Batı niye telefonunu getirmedi? Neden yani?

Sonra yanıma geldi ve bana şöyle bir baktı.

" Üşüdün mü?" dedi kaşlarını çatarak. Aceleyle üstüme sardığı kendi t-shirtünü çıkardım ve Batı'ya uzattım.

" Sen üşümüşsündür üstün tamamen çıplak, al." dedim. Sadece t-shirte baktı ve tekrar bana baktı.

" Onu üstüne al, ıslaksın ve rüzgar var." dedi ve elimdeki t-shirtü alıp tekrar bana sardı. Hasta olacak ama.

" Batı hasta olacaksın ve sonra ben senin sümüklü halinle uğraşmak zorundan kalacağım." dedim göz devirirken.

" Ben hasta olmam Turuncu." dedi olduğumuz sokağa bakarken.

" Gel." deyip elimi tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.

" Nereye gidiyoruz?" dedim merakla. Hiçbir şey demedi ve çekiştirmeye devam etti. Uyuz. Arabadan iyice uzaklaştık, ben yollara bakıp taksi geçiyor mu diye kontrol ediyordum. Ya da otobüs. Hiçbiri yoktu.

" Batı ne yapacağımızı söyle bari." dedim sinirle.

" Otel arıyorum." oha. Hayatta olmaz. Ne oteli ya? Mantığı nerede bunun?

" Ne alaka ya?"

" Gece bu yollardan gidemeyiz. Buralar hoş yerler değil ve gece burada her tür insan olur, kavga çıkacağından eminim. O yüzden sabahı beklemeliyiz." dedi elimden çekiştirmeye devam ederken. Bu kadar saçma sapan olaylar acaba başka kimin başına gelmiştir merak ediyorum.

" Başka bir çözümün yok mu?" dedim merakla.

" Evet var ama seni illa otele götüreceğim." deyip göz devirdi. " Tam bir Turuncusun." deyip çekiştirmeye devam etti. Sonunda bir butik otelin önünde durduk. Girişin ışığı da yanıyordu. Beni içeri çekiştirdi ve ben içeriyi incelemeye başladım. Şirin bir oteldi.

Resepsiyonun önünde durduk. Sarışın bir erkek vardı resepsiyonda. Buranın suyundan mıdır nedir tüm erkekler bir hoş. 

" Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi çocuk bana gülümseyerek. Batı bana sert bir bakış atıp elimi daha çok sıktı ve ben ağzımdan çıkacak minik sesi engelledim.

" Sevgilimle bana bir oda." dedi Batı. Tabi hemen araya girdim.

" Ayrı odalar olsun lütfen." çocuk tekrar gülümsedi.

" Küs ve ıslak bir çift. İlginç bir gün geçiriyorum." dedi gülüp anahtarların olduğu tarafa dönerken. Küs bir çift değil. Sapık bir Batı ve onla aynı odada kalınca neler olabileceği ihtimalinden korkan bir zavallı ben. Bir de şimdi bunun üstüne 'tek bir tane odamız kalmış' gibi bir klişe gelirse sağlam bir kahkaha atacaktım.

" Üzgünüm ama bir odamız kalmış." Şaka? Beynimi okuyup şaka yaptı değil mi?

" Anlayamadım?" dedim gözlerimi kocaman açıp. Batı sırıtarak bana döndü.

" Bir oda varmış, sevgilim." dedi sevgilim kelimesini bastıra bastıra söylemişti. Ya biz filmde miyiz? Ne tüm bunlar? Klişeler neden başıma gelmek zorunda? Batı en fazla ne yapar? Biri yardım etsin...

" Ya nasıl bir oda var ya? Yok mu bodrum modrum orada kalırım ben-"

" Çok konuşma Çağla hadi gel." dedi ve Batı anahtarı alıp kolumdan beni çekiştirmeye başladı. Gitmemek için direniyordum.

" Ya bırak beni! Ben senle aynı odada kalmak istemiyorum."

" Sus sadece." dedi ve beni çekiştirmeye devam etti. Ne kadar çırpınsam da odanın kapısını açıp beni içeri itti ve kapıyı çıkmayayım diye hızla kapattı. Sinirle Batı'ya baktım ama sonra daha kötü bir şey fark ettim. Batı gülmeye başlarken ben ise şaşkınlıkla odaya bakıyordum.

" Yok artık!" diye sinirle bağırdım. Bize.Balayı.Odası.Vermişlerdi.

" Ahahahahajdhah..." Batı orada gülerken ben bugünkü talihsizliklerimin bilmem kaçıncısını yaşıyordum.

" Sen o çocuğa dedin değil mi balayı odası olsun diye!" dedim gözlerimi kısarak.

" Benim de haberim yoktu." dedi odaya bakarken. " Şarap var burada." dedi eline şişeyi alırken. Sonra bana bakıp yine o kıro hareketi yaptı. Kaşlarını kaldırıp indirdi. Demedim mi Batı PİS'in önde gideni diye?

" Yemin ediyorum şunu kafana saplarım." dedim yatağın üstündeki diğer şarap şişesini elime alıp.

" Tamam sakin." dedi Batı ve şarabı başucuna koydu. Ben de elimdeki şarabı çöpe attım. Her yer şarap rengiyle boyanmıştı. Çarşaflar bile şarap rengiydi.

" Batı sana sırf kötü şans olduğunu söylemiştim." dedim sinirle yatağa otururken.

" Sana göre kötü şans, bana göre şu anki durum güzel." dedi şarabı açıp bir bardağa doldururken.

" Şu an evde olup cipsle beraber kolamı yudumlamak vardı." dedim ve ayaklarımı sarkıtarak yatağa uzandım ve boş boş tavana bakmaya başladım. En azından ışık beyazdı. O da kırmızı olsaydı sinirden ölürdüm herhalde.

" Bir duş almalıyım, her yerim tuzlu su." dedim ve ayağa kalkıp banyoya girdim. Havlu, şampuan ve duş jeli vardı. Duşa girdim ve suyu ılığa ayarladım. Bugün başıma gelenlere inanamıyorum. Batı'yla şu an balayı odasında olmak zaten apayrı bir olay bunun üstüne binen bir sürü olay da toplanınca insana ılık bir duş iyi geliyor yani. 

Durulanıp duştan çıktım ve havluyu sarındım. Tabi ıslak çamaşırlarımı orada giyindim. Ne yapayım? Kesin denize düşerim deyip yanımda yedek iç çamaşır getirmedim maalesef.

" Batııı!" 

" Ne var?" Batı'nın t-shirtünü giyersem Batı'yla uyuyamazdım ama bu kıyafetleri de bir daha hayatta giyemem.

" T-shirtünü verir misin?" dedim ve beklemeye başladım. Bir dakika sonra kapıyı açtı ve...

" Ya insan müsait misin der! Ayı mısın!" deyip adeta bir ninja gibi kapıya tekme atıp Batı'nın yüzüne kapattım. Yine ve yine Batı yüzünden kızarmıştım. Hayır yani ben boşuna mı senin t-shirt'ünü istedim? Belli ki üstümde sadece iç çamaşırlarım var!

" Bugünü güzelleştiren bir detaydı." dedi kapının arkasından pis pis gülerek ve ben bir ton daha kızardım.

" Ya sen nasıl sapık bir şeysin ya! Özür bile dilemedin!" dedim sinirle. O ise gülmeye devam ediyordu. PİS.

" Niye özür dileyeyim? Sen benim kaslarımı gördün ben de senin mor sütyenli halini." dedi ve daha çok gülmeye başladı. Aceleyle içeri bıraktığı t-shirtü giydim ve banyodan çıktım. Sonra Batı'ya vurmaya başladım.

" Sütyen rengini bile anlamışsın ya! Pislik! "

" Tamam yeter dur." dedi ve banyoya girip kapıyı kapattı. Sonra kapının arkasından konuştu " Benim muhteşem kaslı vücuduma vurmaya ben duştan çıktıktan sonra da devam edebilirsin." egoist, kafasız, pislik. Batı'nın yanımda olup da utanmadığım bir gün hatırlamıyorum.

Üstüme baktım. En azından bu seferki t-shirtü daha uzundu. 

Kendimi çok boş hissedince odayı incelemeye kara verdim. Gayet genişti. Bir müzik sistemi bile vardı. Masanın üstünde çok değişik bir kumanda bulunca incelemeye başladım. Odada televizyon yoktu. Bu neyin kumandasıydı ki? Bir tuşa bastım ve müzik sistemini çalıştırdım. Bunlar ne biçim şarkılar. Romantik şarkılardan nefret ederim ben. 

" Ya bu nereden kapanıyor ya?" diye kendi kendime kumandayla uğraşmaya başladım. Aman filmlerdeki gibi kırmızı ışık falan açmayayım da yanlışlıkla... Çok erken konuşuyorum ben " Böyle şansı..." hem kırmızı ışığı hem müziği hışımla kapatmaya çalışıyordum. Burası kaçlardan kalma bir balayı odası ya? Allahım ne olur Batı banyodan çıkmadan hepsini kapatayım. Ya nasıl kapanacak bu ya? Her tuşa bastım! Neden kapanmıyor ya! Aha!

Kumandayı bir kenara fırlattım ve banyodan altındaki havluyla çıkan Batı'ya stresle gözlerimi diktim. O ise ilk başta bir odaya baktı. Sonra bana baktı. Neydi benim günahım? Neden ben? Şu an tamamen yanlış anlaşılmıştım.

" Batı ben şey-" sırıttı ve bana bakmaya başladı.

" Bu kadar istekli olduğunu bilseydim arabanın tekerlerini ben patlatırdım."

Ahanda. Her şeyi yanlış anladı. Ya ben şimdi.. Of ya bu çocuk tam bir pimi çekilmiş ve üstüme atılmış bir kötü şans bombası.

" Ya saçmalama ne alakası var ya! Yanlışlıkla açtım." dedim biraz utanç ve biraz sinir karışık. 

" Bir hırsız asla ben çaldım demez." dedi bana bakıp sırıtırken. Sonra kumandayı aldı ve bir tuşa basınca açtığım tüm saçma sapan şeyler kapandı. Şu an kızarmanın sınırlarını zorluyordum.

" Ya kumandayı incelerken oldu bak cidden." Yanlış anlaşılmak kadar kötü bir şey var mı arkadaşlar?

" Mor sütyeninin hatrına inandım." edicem ama!

" Ya sussana azıcık sen!" dedim ve koltuğun üstündeki yastığı fırlattım. Havada yakaladı ve bana attı. Ama ben yakalayamadım. Batı'nın şekil bir şekilde yakaladığı yastık ben de headshota dönüşmüştü. Kafama çarpıp yere düşen yastığı aldım ve sinirle Batı'ya baktım.

" Geber." dedim ve arkamı döndüm. Üstünü giyinecekti sonuçta.

" Giyindim." dedi ve ben Batı'ya döndüm. Sonra hemen arkamı döndüm.

" Batı üstünde sadece boxer var." 

" Maalesef yanımda yedek pantolon taşımıyorum." iyi de ben böyle Batı'ya bakamam. Utanırım.

" Batı bul bir şeyler ya!" dedim sinirle. O da üfleyerek odada bir tur atmaya başladı. Dolabı açtı.

" Burada biri eşofman altı bırakmış." dedi ve giyindi. " Şimdi oldu mu?" dedi gözlerini devirirken. 

" Oldu." dedim ve yatağa oturdum. O da karşıma oturdu. Zerre uykum yoktu. " Batı soru cevap oynayalım mı?" dedim merakla.

" Peki." çabucak kabul etmesi beni şaşırtsa da gülümsedim ve ilk ben sorumu söyledim " Pekalaaa... Kaç kızı öptün?" bunu neden merak ettiğime dair hiçbir fikrim yok.

" Bilmem." nasıl bilmezsin?

" Nasıl?"

" Çok fazla Çağla nereden bileyim?" dedi ve ben erkeklerin ruhsuzluğuna bir defa daha şahit oldum.

" Yemin ediyorum ruhsuzun tekisin." dedim ve gözlerimi kısıp Batı'ya baktım.

" Uzatma, benim sıram." dedim ve elini çenesine dayayıp düşünmeye başladı. Sonra gözlerinden sinsi bir ışık geçti ve yüzüne bir sırıtış yayıldı. " Benden etkilenmediğini bana kanıtlayabilir misin?" sanane? İster etkilenirim ister etkilenmem. Tabi etkilenmiyorum o ayrı konu ama.

" Bana istediğin bir şeyi yap, tabi dudağımdan öpmek dışında, etkilenmem." deyip büyük oynadım. Ayağa kalktı. Korkmadım değil tabi.

Önüme geldi ve bana baktı. " Kalk." tereddüt etmeden kalktım ve Batı arkama geçti. Ellerinin ikisini de belimin üst kısmına koyup belimin alt kısmına indirdi. Tabi bu benim belimde bir yangın çıkmasına sebep oldu " Etkilendin mi?" sözlerin altındaki sırıtışı hissetmek zor değildi.

" Hayır." bu tereddütlü bir hayırdı. Lanet olsun. Nasıl böyle bir etki yaratmayı başarıyordu? Ellerini karnıma doladı ve çenesini omzuma koydu"Peki ya şimdi?"dedi sırıttığı her halinden belli olur bir şekilde. " Ha-hayır." aferin Çağla! Kekele! Allahım ne olur bana güç ver. O bayadır ondan etkilendiğimi düşünüyordu sonuçta. Bunun sonucunda onu sevdiğimi falan ima ediyordu. Onun bu görüşünü yıkmam lazımdı.

Çenesini omzumdan çekti ve dudaklarını omzuma yaklaştırdı. Sakın yapma. Bak vallaha terbiyeli Çağla mağla dinlemem s*kerim Batı. 

Tabi düşüncelerimi okuma yetisi olmadığından omzuma bir öpücük bıraktı. Şimdi kalbimin hızı üç katına çıkmıştı. " Kalp atışlarını duyuyorum.Etkilenmedin mi?" yutkundum ve hızla Batı'dan çekildim. " Hayır ama burası sıcak oldu sanki." dedim ve hızla gidip pencereyi açtım ve nefes aldım.

" Genelde tüm kızlar bunlardan etkilenir, eğer cidden etkilenmediysen garipsin." dedi. Etkilenmiş olabilirdim ama olmaya da bilirdim. Bu bana kalmıştı ve ben bir türlü çözümleyemiyordum. Ben ise konuyu değiştirmekle yetindim.

" Sana öpmek yok demiştim." dedim ve Batı'ya dönüp kollarımı birleştirdim.

" Dudaktan dedin." dedi sırıtarak. Bu salakla aynı odada kaldığım yetmiyormuş gibi bir de beni öpmesine izin vermiştim. Allah aşkına, ben ne çeşit bir salağım? "Her neyse uykum var." saat olmuş gece iki. Tabi uykum olur. Yatağı açtım ve içine girdim. Diğer tarafa çöken ağırlığa bakılırsa Batı da uyumaya karar vermişti. Batı'dan sonsuza kadar utanma mümkün müydü acaba? Az önce olanları sadece basit bir iddia olarak görmeli büyütmemeliydim ama aklıma gelince yine yanaklarım kızarıyordu. Batı bana ne yapıyordu bilmiyorum ama bunun hiç hoş olmadığı kesin.

Batı'dan biraz daha uzağa gittim. Zaten ona arkam dönüktü.

Az önce ağır bir şekilde gül kokan oda şimdi tamamen manolya kokuyordu. Ne yapıyordu bu çocuk manolyanın özünü çıkarıp içiyor muydu? Nane kokusu kendini belli etse de ben kokumu sanırım o kadar belli edemiyordum. Manolya çiçeğinin kokusunu hep sevmiştim. O yüzden uyumama da yardımcı olması hoştu.

 Birden Batı'ya çekilince şaşırmakla beraber öylece kaldım. Batı elini belime doladı.

" Batı beni bırakır mı-"

" Uyuyamıyorum, belki sarılacağım bir şey yardımcı olur." Batı'nın bu cümlesi bana nedense küçük bir erkek çocuğunu anımsatmıştı.

Batı'ya yüzüme döndüm. Yatağa yattığı gibi saçları karışmıştı. Gözlerinde yorgunluk belli oluyordu. Zaten yorgun olması doğaldı kaç gündür sürekli benim olaylarımla uğraşıyordu. Yine de bana sarılıp yatması rahatsız ediciydi. Yani rahatsız edici kısmı şuydu ki ben o bunu yapınca garip hissediyordum. Boynumda nefesini hissetmek, belime sardığı elini hissetmek ve yüzümün ve elimin altındaki yapılı vücuduna dokunmak gibi bir pozisyonda olmak yine kalp atışlarımın hızlanmasına sebep oluyordu. Batı'nın yüzüne baktım. Kafasına birtakım sorular veya sorunlar var gibiydi.

" Kafana takılan bir şey mi var pislik?" dedim ve yüzüne bakmaya devam ettim.

" Yok, sadece uyu." dedi ve gözlerini kapatıp beni iyice kendine çekti ve çenesini başıma koydu. İki kez daha böyle uyumuştuk. Batı gibi dengesiz birinin bu şekilde güvende hissettirmesi garipti. Ben de sadece gözlerimi kapattım ve bugün olanları düşünerek stresli bir uykuya daldım.

Sabah

" Batı sen uyu diye hayvan gibi kolunun ağırlığını çektim sen bana mor sütyen diyosun ya!" dedim sinirle. Şöyle anlatayım uyurken t-shirt  yine yukarı çıkmış ve sadece sütyenim kapalı bir haldeydi. Sonra hızla yataktan çıkıp üstümü düzelteyim derken bir baktım Batı uyanmış bir de pis pis sırıtarak beni izliyor, bir de üstüne üstlük ' Mor sütyenini ikinci kez görecektim.' deyince benim kayışlar koptu ve kavga etmeye başladık.

Batı gülmeye devam edince şarap şişesini elime aldım.

 " Batı bak yemin ederim bunu kafana atarım bir daha mor sütyene dair bir şey dersen!" Abime lamba atmışlığım var bir kere de şarap atsam hem de Batı'ya? Ne güzel olur.

" Aklımda kalan güzel detaylardan biri o ben ne yapayım?" 

" Ya kapasana çeneni artık sen!" deyip sinirle şarabı yatağa attım.

" Tamam, tamam hadi çıkış yapalım artık otelden." dedi ve ben sinirle solumaya devam ederken odadan çıktım. Dünkü kıyafetlerimi giymiştim. Tayt ve bluzu. Batı'nın t-shirtüyle dışarı çıkacak halim yok ya.

Batı resepsiyonda işleri hallettikten sonra otelden çıktık ve yürümeye başladık. İlla ki bir taksi denk gelirdi.

" Düne dair hiçbir şey hatırlamak istemiyorum, bir de beyefendinin uyumasına yardım ettik." dedim sinirle.

" Benim gibi bir insanla uyumak herkese nasip olmaz." dedi elini saçının arasından geçirerek. Sonra gözlerini karşı yola dikti. " Sanırım bir taksi çağırma butonu var, burada bekle basıp geliyorum." dedi ve karşıya yavaş adımlarla geçmeye başladı. Ben de Batı'ya bakıyordum. O neydi? İki araç yarış mı yapıyordu. Valla ben anlamıyorum bu yarışların ne mantığı var. Bir saniye, araçlar Batı'nın karşıya geçtiği geniş yola girdiler. Olamaz.

" Batı araba!" diye bağırdım korkuyla. Tanrım! Duymuyordu. " Batı dikkat et!" diye bağırmama rağmen duymuyordu ve ağır adımlarla ilerlemeye devam ediyordu. Kalbim göğsümden çıkacak gibi atarken donup kalmamın işe yaramayacağını düşünüp koşmaya başladım . Neden beni duymuyordu? Ona yetişebilecek miydim? Endişe kalbime bir cam parçası gibi saplanmıştı.İçim korkuyla kaplıydı. Batı'nın bana yaptığı bir sürü iyilik vardı. Ona yetişebilirdim. Yetişemezsem kötü olurdu. İyice hızlandım ve Batı'ya yetişmenin heyecanıyla kalbimin hızı iyice arttı. Hızla Batı'nın üstüne atladım ve kendimle beraber kaldırıma yuvarladım ve hemen ardımızdan arabalar geçti. Batı ne olduğunu anlamaz bir şekilde yola baktı, sonra arabalara bakınca gözündeki anlamış işaret yandı. Gözlerini üstündeki bana çevirdi. Hızla üstünden çekilip yanına oturdum. Adeta şoktaydım. Batı, neredeyse, ölüyordu.

Batı'nın ne düşüneceği umrumda değildi. Ben korkudan ölmüştüm. Hızla Batı'ya sarıldım. Onun ölmesi düşüncesi içimde garip bir sızı yaratıyordu.

" Çağla... Sen az önce-" sözünü kestim. Geri çekildim ve yüzüne bakıp vücudumda olan korkunun etkisiyle garip bir şekilde gülümsedim. 

" Kurtaran taraf bazen kız da oluyormuş ha?" dedim ve Batı'ya bakmaya devam ettim. Film gibi anlar yaşamak bana göre değildi, şu an yaşadıklarım film gibi olsa da hissettiklerim, korkum, tedirginliğim film değildi. Gerçekti. Dün de, bugün de Batı'ya karşı hissettiği her duygu gerçekti.

Belki de dün etkilenmiştim.

Belki de Batı'nın ölümü beni çok etkilerdi.

Belki de Batı bana dokunduğunda hissettiklerim doğruydu, inkar edilmemeliydi.

Belki de ben Batı'yı seviyordum?


O yea sdfafd yb geldi ya ben 1K olduğumuz için aşırı mutluyum  ^^ umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Çağla nihayet itiraf etti -.- dasfasd Bu bölümde Ahmet'e yer vermedim ama hikayenin içinde olmaya devam edecek, ya da etmiycek, bu bir gizem asfsa öpüldünüz şirinleeeeeerr :3 :*

Continue Reading

You'll Also Like

TESLİMİYET By Şule

General Fiction

5.1M 177K 61
Sevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana...
HÜKÜM By Esra ARIDORU

General Fiction

5.2M 182K 79
Aşk onlar için farklıydı ... Birbirinden çok farklı görünen ama bir o kadar da birbirine çok benzeyen iki hayat . Esra Miray Aksoy ve Azad Yılmaz...
2.9M 155K 48
Her belayı kendine çekebilecek potansiyelde olan muhabirimiz ile belalardan hiç hoşlanmayan yakışıklı başkomiserimizin tatlı aşk haberine hoş geldi...