Multi: En bi sevdiğim karakterlerimden olan: Ece ^^
15 Temmuz 2015:
Dün resmi olarak barıştık sanırım. Ve en en en önemlisi; Öpüştük!
Dudaklarının tadı harıkaydı...
İlk öpüşme konusunu çok fazla abartan kızlardan değilim. Sonuçta tek olan şey; iki dudağın birbirine değmesi. E ona bakarsan yatarken de dudağım yastığa değiyor! Yani tabiki ilk öpücüğüm nefret ettiğim birisinden olmamalı ama çok da abartmaya gerek yok sanırım.
Kitaplarda okuduğum kızlar hep abartır, abartır ve abartır. Tamam çok normal bir şey değil bunu biliyorum. Ama bazı kitaplarda dünya yıkılmış, çocuk adam öldürmüş, kızı dövmüş gibi abartılıyor.
Şöyle bir gerçek de var ki; Ben UMURSAMAZ ve UTANGAÇ OLMAYAN biriyim.
Her neyse. Kafeden çıktıktan sonra kumsala gitmiştik. Ve ne oldu biliyor musun? Film klasiklerini yaşadık ve oturup denizi izlerken bir yıldız kaydığını gördük. Tek klişeliğimiz bu bence, farklı insanlarız. Ve tabiki yine 'her zaman mutlu olayım' diye diledim.
Ve daha da anlatacak bir şey yok. Hadi öptüm sayfalarından.
Defterin kapağını kapatıp komidinin çekmecesine koydum. Masamın üstündeki mavi tüylü kalemi gördüğümde gülümseyip elime aldım. O gün aklıma geldi. Beraber uyumamız, sabah kalkmamız, Berille kahvaltı hazırlamamız, şu tüy, ama en kötüsüde sonuydu. Ama... Olsun.
Ve beni en çok üzen şey; sandalyeyle mi vurmuş şerefsiz.
Kapıyı hayvan gibi açarken "Yettim kanka." diyen Ece'ye gözlerimi büyüterek baktım.
"Kanka ölüyorum desem böyle gelmezsin yeminle. Çok önemli bişey anlatcam dedim."
Yanıma yatağa oturup sarı saçlarını komidinimden aldığı tokayla topladıktan sonra "Aldım." dedi. Ben de şu komidinde ne çok şey barındırıyorum.
"Al." dedikten sonra çekmeceye kalemi de koydum.
"Anlat."
"Şimdi dün bana Buğra sesli mesaj göndermiş..." diye başlayan cümlemi tamamını anlatmadan bitirdim. Buğrayı çok fazla ilgilendiren şeyleri anlatmadım. Su'yu anlattım. Üvey babasını anlattım. Kavgalarını abartısız anlattım. Anlatamadım. 13 yıllık arkadaşım ona kendimden çok güveniyorum ama anlatamam.
"Vay canına. Yani öpüştünüz." deyip sırıttı.
Ellerimle yüzümü kapatıp "Sus." diye mırıldandım.
Telefonumdan gelen mesaj sesiyle telefonumu açıp mesaja girdim.
Gönderen: Yaz Belam
Akşam yemeğe gidelim mi?
"Ne geldi?" dediğini takmadan mesaj yerine girip yazdım.
Gönderilen: Yaz Belam
Tamam.
"Ne yazdın?"
"Tamam."
"Neye tamam?"
"Akşam yemeğe gidelim mi sorusuna."
"Amk."
Kafamı telefondan kaldırıp "Ne ya?" dedim.
"Yok bir şey Derin, kaçtaymış sor. Ona göre hazırlan." dedi.
"Ya noldu, ben olayı anlamadım."
"Yok bir şey Derin dediğimi yap."
Gönderilen: Yaz Belam
Saat kaçta çıkıcaz? Bir de nereye gidicez? Ona göre giyineyim.
"Sordum."
"İyi. Sorsaydın bir de nereye gideceksiniz ona göre giyin hani." dediğinde sırıttım.
"Sordum bile." o da gülümsedi. Hep aramızda böyle şeyler olurdu. Ya aynı anda bir şeyler söyleriz yada düşündüğümüzü yaparız. Birbirimizi bir yap-boz'un parçaları kadar iyi tamamladığımız da gerçek.
Gönderen: Yaz Belam
Sahil kenarında sade bir yer. Her zamanki gibi; kendin olarak gel. Ayrıca saat 14:30 gibi çık. Ben evden çıkarken sana mesaj atarım.
Elimde tuttuğum telefonu alıp Ece'nin gözünün önünde salladım.
"Lan bir düzgün tut da okuyum." dediğide sırıtıp hareket etmeden tuttum.
Okuduktan sonra yüzünü buruşturup "Ay resmen bir adet; Melih. Bir anda romantik yazıp bir anda odundan yapılma bir öküz." Saçmalamayın tabiki ben odundan yapılma öküz kısmını geçip direk romantik kısma odaklandım. Ne sandınız ki?
"Ama çok tatlı değil mi?"
"Benim Melih'im var bebek." deyip ayağa kalktı. "Şimdi kendin ol dediğine göre, spor giyiniyorsun. Ama tayt t-shirt değil de şort t-shirt yapıyoruz." dedi.
Dolabımdan aldığı siyah çok sevdiğim şortumun üstüne beyaz askılı bol t-shirt'ümü yatağıma koydu.
"Şimdi koş bunları banyonda giy." dedi. Banyoda giyip odama geldiğimde "Şunu içine koy." deyip yüzüme baktı. Ne dediğini anlamadığımdan yüzüne baktım.
"Şu t-shirt'ü şortun içine koyar mısın Derin!" dedi sinirli sesiyle.
"Ya noldu ki şimdi?" deyip t-shirt'ü şortun içine koydum.
"Kareli gömleğin var dimi?" dedi, kafamı salladım.
"Çıkar o zaman." dedi. Dolabımda arkasında kapşon olan kareli gömleğimi çıkardım. Bunu da çok seviyorum.
Elimden alıp kapşonunu arka tarafa doğru yapıp kollarını bağladı.
Saçlarımı düzleştirip 2 bileklik takmam yarım saatimi aldığında tam olarak hazırdım.
Gönderen: Yaz Belam
Ben çıktım.
"Buğra çıkmış" dedim.
"Tamam. Sen git istersen ben sonra çıkarım. Size şey yapmıyım ben." kafasına vurdum.
"Mal. Hayvan. Öküz. Gerizekalı. Birlikte çıkarız işte seni de bırakırız. Hadi." dedim, gülümsedi.
Birlikte evden çıktık. Buğra evinin kapısının yanındaki duvara yaslanmış sağ taraftaki denize bakıyordu. "Ay şu tatlılığa bakar mısın?" dedim sırıtıp.
"Derin'im, aşkım, bebeyim, canım hadi ben gidiyim." dedi Ece.
"Niye ki?"
"Öyle." deyip sırıttı.
"Peki." dedikten hemen sonra birbirimize sarılıp yanaklarımızı öptük.
"Hadi baybay." dedi ve denize doğru yürüdü kaldırımın ordan sağa dönerken bana el salladı bende ona el sallayıp arkamı döndüm. Buğra olduğu yerde gülümseyerek bana bakıyordu.
"Hoşgeldin." dedim tatliş tatliş.
"Sende." dedi o da. Yanıma yaklaşıp kollarını belime doladı bende kollarımı omzuna dolayıp gülümsedim.
Adımımı attığım anda bir balıkçıda olduğumuzu fark etmiştim. Balıktan nefret eden biriyim. Ama balık ekmeğe bayılırım. Böyle değişik bir kişiliğim.
"Oo Buğra hoş geldin." diyerek bize doğru gelen orta yaşlarda saçlarındaki beyazı onu yakışıklı gösteren adama baktım. Kimsin sen moruk?
Buğra gülümsedi ve birbirine kenetlediğimiz elimi sıktı. Sinirlenmişmiydi o?
"Hoşbulduk Hüsammettin amca." dediğinde gülmeye başladım. Lan. Böyle tipe bu ad. Ben fark ettirmeden gülmeye çalışırken Hüsammettin kişisi "Bu yanındaki güzel bayan kim?" dedi. Peh.
"Sevgilim." dedi yüzüme bakıp gülümseyerek.
Sevgilim.
SEVGİLİM.
BUĞRA. BANA. SEVGİLİM. DEDİ.
BUĞRA.
HANİ ŞU MANKENLERİ ANDIRAN FİZİĞİ OLAN.
HANİ ŞU GÜLÜMSEMESİYLE BENİ BENDEN ALAN.
HANİ ŞU AN YANIMDA OLAN VE EL ELE TUTUŞTUĞUM BUĞRA.
İçimdeki koalalar sarılmış oldukları midemi bırakıp Mahmut Tuncer'i kolundan tutup halay çekiyorlardı. Bende Buğra'ya gülümsedim. Pot kırmamak için adam gidene kadar ağzımı pek açmadım. Sonunda adam gittiğinde Buğra derin bir nefes aldı.
Bir masaya oturup sparişleri verdiğimizde "Kim bu?" diye sordum.
"Boşver." dedi ve gülümsedi.
Sparişler sonunda geldiğinde ilk defa şalgam içeceğimi fark ettim. "Buğra."
"Efendim." derken şalgam şişelerinin kapaklarını açıyordu.
"Ben hiç şalgam içmedim."
Güldü. "Ciddi misin?" dedi, kafamı salladım.
"O zaman bu bir ilk." dediğinde tekrar kafamı salladım.
"Hadi tadına bak." dedi. İlk önce ekmeğimden bir ısırık aldım sonra şalgamı ağzıma getirip bir yudum aldım. Acı boğazımdan yavaşça geçerken gerçekten hoşuma gittiğini farkettim.
Bundan sonra favorim: "Şalgam!" deyip güldüm. O da güldü.
Buğra kolunu omzuma attığında her yeri ışıklarla dolu olan kocaman alana baktım. Buğrayla lunaparka gelmiştik. Burası harika bir yer. Sanırım gördüğüm en güzel lunaparklardan biriydi.
Lunaparkları çok severim. Lunaparklarda dünya duruyor ve orda düşündüğüm tek şey; eğlence, eğlence, eğlence oluyor.
Çoğu oyuncağa binmeden önce 'acaba çok korkar mıyım? Çok kötü müdür? Kalbim yerinden çıkar mı?' gibi düşüncelerim olur ama onları bir kürekle içine su doldurmuş olduğum kovaya atıp binerdim.
Ve şimdi eğlenme zamanı! Her şeyi geride bırak ve gençliğini yaşamaya bak. Üzüntülerini düşünme ve koy göte gitsin.
-----
Selamm! Tekrar ben :d Bu bölüm biraz geçiş bölümü gibi bir bölüm oldu. Şu Buğrayla Derin harbiden çok tatlı değiller mi ya? Shsjsgsj. Ayrıca bir kaç sorum olucakk cevaplarsanız sevinirim:
Soru 1: Sizce böyle belirli bölümlere günlükle giriş yapmalı mıyım yoksa normal mi yazmalıyım?
Soru 2: Bu bölümü nasıl buldunuz yada hikayenin genelini? ^-^
Soru 3: Nasılsınızz? ^-^ ♥
Sizi seviyorum renkli çikolatalarım ^^. Evet evet renkli çikolatalarım size bundan sonra böyle hitap edeceğim.
Vote ve yorum vermeyi unutmayın! Sizi seviyorumm :d. Hoşçakalın ^-^ ♥.
♪♪♪