Ruhların Düğümü

HiranurUzun422 tarafından

1.1M 66.3K 58.5K

Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir ya... Daha Fazla

[1.BÖLÜM]: SİYAH MASKE/ [2.BÖLÜM]: UKALA MOTORCU
[3. BÖLÜM]:KATİL Mİ OLDUM?
[4. BÖLÜM]:TUHAF OLAYLAR
[5.BÖLÜM]:KAVGA
[6.BÖLÜM]:GÖLGELERİN DANSI
[7.BÖLÜM]:HERKES GİDER Mİ?
[8. BÖLÜM]:LANET
[9.BÖLÜM]:HASTA
[10. BÖLÜM]:ZALIMIN OĞLU
[11. BÖLÜM]:KAMP
[12. BÖLÜM]:EN GÜZEL UYKU
[13.BÖLÜM]:GERÇEKLEŞEN KABUS
[14. BÖLÜM]:ACI TEBESSÜM
[15.BÖLÜM]:BAHÇE SİNEMASI
[16. BÖLÜM]:ODAMIZ
[17. BÖLÜM]:GÖZ YAŞLARI
[18. BÖLÜM]: GİZEMLİ ARAMA
[19.BÖLÜM]: TAVUK PİLAV
[20.BÖLÜM]: YILDIZLARIN ALTINDA
[21. BÖLÜM]:ROMANTİZM KATİLİ
[22. BÖLÜM]: DİLEK FENERİ
[23. BÖLÜM]: YANDIĞIM TEK ATEŞSİN
[24. BÖLÜM]:RUHUMDA Kİ ÖLÜ
[25.BÖLÜM]: YANGIN
DUYURU‼️
DUYURU‼️
[26. BÖLÜM]: KAYIPLAR
[27.BÖLÜM]: KANLI MEKTUP
[28.BÖLÜM]:DÜĞÜM
DUYURU‼️
[29. BÖLÜM]:SON DARBE
[30.BÖLÜM]:VEDALAR
[31.BÖLÜM]:RUHUMUN YARALARI
DUYURU‼️
[32.BÖLÜM]:KARŞILAŞMA (Final)
DUYURU‼️
[33. Bölüm]:DUYGUSUZ (2. Kitap İlk Bölüm)
[34. BÖLÜM]: SİGARA DUMANI
[35. BÖLÜM]:KARMAŞIK DUYGULAR
❗️DUYURU❗️
[37.BÖLÜM]: SADECE ACI
[38.BÖLÜM]: DAVET
[39. BÖLÜM]: GERİDE KALAN

[36. BÖLÜM]:GERÇEK SONLAR

11K 1.1K 842
HiranurUzun422 tarafından

Herkese merhaba güzellerim, yeni bir bölümle tekrar karşınızdayım. ♡

Okumaya başlamadan önce yıldıza basında yollarımız aydınlansın.☆

YILDIZLAR GİBİ HEP PARLAYIN...☆☆

"Kaç gece unutulmaya çalışıldın, kaç gece tekrar hatırlandın haberin yok..."

||Cemal Süreya

"Gerçek Sonlar"

Şuan bu durumda ve bu konumda ne yapmam gerektiğini açıkçası hiç bilmiyordum.

Elim Akın'ın avucunda, gözlerim karşımda duran Daren'in üzerinde.

Her şey o kadar ani gelişmişti ki, ben hala neler olduğunu tam anlamıyla çözememiştim. Ne olduysa bir anda olmuştu. Aklımda binlerce soru dönüp dolaşıyordu. Ve bana tüm soruların cevabını verecek tek bir kişi vardı.

Akın...

Akın, yüzündeki gülümsemeyi silmeden bakışlarını benden çekti ve Daren'e doğru döndü.

"Sen-" konuşmaya başlayacaktım ki Akın'ın şirkete doğru yürümeye başlaması buna engel olmuştu. Evet doğru anladım. Şirkete doğru gidiyordu. DAREN'E DOĞRU!

Daren'in tek kaşı havalanmış ifadesiz ve sert bakışlarla Akın'a bakıyordu. Bir saniye bile gözlerini ayırmamıştı ondan.

Keşke şuan aklını okuyabilseydim diye geçirdim içimden. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü bilseydim. Ama olmuyordu. O böyle bakmaya devam ederse hiç bir zamanda olmazdı.

Akın'ın adımları, şirketin kapısının önüne geldiğinde durdu. Tamda Daren'in önünde hatta. Çıldırmak üzereydim, bu herif ne yapmaya çalışıyordu?

İkisininde bakışları birbirine kenetlendiğinde vücuduma büyük bir titreme yayıldı. Onlardan çok ben gerilmiştim. Birbirlerine öyle bir bakıyorlardı ki, sanki her an bir şey olacakmış gibi hissediyordum.

"Uzun zaman oldu." Akın çok rahat bir şekilde konuşmaya başladığında ortamdaki derin sessizlik sonunda bölünmüştü. Daren hala aynı şekilde duruyordu. Elleri cebinde, kaşları çatık, bakışları ifadesiz ve donuk. Onun gerginliğini iliklerime kadar hissetmiştim. Gözlerinde bir şeyler görüyor anlamaya çalışıyordu. Ama tam olarak ne düşündüğünü çözememiştim.

Akın bana onların arasında düşmanlıktan başka bir şey olmadığını ve Daren hakkında tek soru sormamam gerektiğini söylemişti. Bende o zamandan beri sadece kendi sorunumla ilgilenmiştim. Çünkü Beni ilgilendirmiyordu. Sadece kendime odaklanmam en doğrusuydu. Ama şimdi pişman olmadım değil yani.

Lanet olası! Neden daha da üzerine gidip konuyu öğrenmedin aptal şey!

Bravo içses! Şimdi de hakaret etmeye mi başladın yani. Teessüf ederim gerçekten. Haklıydı.

"Senin ne işin var burada?" Ve evet, Daren uzun bir suskunluk sonrasında nihayet konuşmuştu. Ama sanırım birazdan konuştuğu için pişman olacaktım. Akın'la tartışmaya başlarlarlarsa tüm planım suya düşecekti. Lanet olası tüm her şeyin içine edeceketi.

İç ses neden buna da bir şey söylemiyorsun acaba?

"Ve," Daren tekrar konuşmaya başladığında, bakışları Akın'ın avucunda olan elime kaydı. "Bu konumda." Diyerek cümlesini tamamladı.

Gerçekten biz neden bu konumdaydık?

"Seni ilgilendiren şeylerle ilgilen." Akın Daren'in kurduğu cümleleri bir yerlerine takmadan aynı rahatlıkla cevap vermişti. "Mesela ortağına güzel bir karşılama yapmakla başlayabilirsin." Nee! Söylediği şey en az Daren kadar beni de şoka uğratmıştı.

Ne demek ortak? Ne anlatıyordu bu?

Ağzım bir karış Akın'a bakmaya başladığımda kısa bir süreliğine Daren'in bakışlarını üzerimde hissettim ama dönüp bakmadım.

"Ne saçmalıyorsun sen?" Evet Akın ne saçmalıyorsun sen? Duygularıma tercüman olmuştu gerçekten. Uzun zaman sonra ilk defa katılıyorum, Daren'e.

"Saçmalayan kişi ben değilim." Akın'ın bu rahatlığı beni öldürecekti bir gün. Adam hiç bir şeyi umursamıyordu resmen! Daren ise onun aksine her an üstüne atlayacak gibiydi. Ya da ben öyle hissediyordum.

"Çek elini." Daren'in sesini duyduğumda bana söylediğini o an idrak edememiş boş boş yüzüne bakmakla yetinmiştim. Ta ki o sözünü gözümün içine baka baka tekrarlayana kadar. "Çek elini, Lavin." Kısık sesle konuşsada ne kadar ciddi olduğunu anlayabilirdiniz. Mesela şuan, kendini zor tuttuğuna da yemin edebilirdim.

"Mira," Dedi, Akın hiç beklemeden. "Onun adı Mira. Bana bunu bir kez daha tekrarlatma." Ben daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi Akın'ın peşinden şirkete sürüklenirken buldum. O kadar büyüktü ki adımları, ben onun yanında koşacak kadar hızlı yürüyordum.

"Akın ne yapıyorsun?" Diyip bize dönen gözlere kaçamak bakışlarla baktım. "Herkes bize bakıyor bırak kolumu." Diyerek sessiz bir şekilde konuştuğumda beni yine umursamadı. "Sana diyorum Akı-"

"Odan nerede?" Aniden durduğu için başım göğsüne doğru çarpmıştı. Burnumun ucu sızladığında yüzümü buruşturdum ve kaşlarımı çatıp Akın'a baktım.

"Pardon da hayvanat bahçesinden kaçmış maymun gibi davranmayı keser misin rica etsem?" Dediğimde belli belirsiz gülümsedi. Dikkatinin dağıldığını fark ettiğimde elimi direkt çektim.

"Senin şu şakalarına bayılıyorum, sevgilim." Pardon?

"Sen kafanı bir yere falan mı çarptın?" Diyip çenesine uzandım ve ciddi ciddi kontrol etmek için sağına soluna baktım. "Gayet sağlıklı duruyorsun aslında. Taş kafan baya sağlam." Dedim ve elimi yüzünden çektim.

"Plana dahil olmazsam ortada bir plan kalmaz, Mira. Bunu unutma." Akın'ın kurduğu cümleye ne tepki vereceğimi bilemeyip sadece susmuştum. O da fırsattan istifade hemen elini belime attı ve benimle birlikte karşımızda duran asansöre doğru yürümeye başladı.

Asansörün gelmesi için düğmeye bastığında kısa bir süre bekledik. En sonunda kapısı açıldığında Akın yine aynı şekilde beni belimden tutarak kendiyle birlikte yürüttü.

"Kaçıncı kattı güzelim?" Tam söylediği o saçma sözler için ona bağıracaktım ki; gözlerim, az ileride durmuş bize bakan, Daren'i buldu.

Kaşları her zamankinden biraz daha fazla çatılmıştı. Şuan her şeyi sorguluyor bir cevap arıyordu, emindim. Ama bulamıyordu, hemde hiç bir şey...

"Kaçıncı kat olduğunu sordum, Mira?" Akın'ın sesi tekrar bana ulaştığında bakışlarımı Daren'in üzerinden çekip ona bakmaya başladım. Gülümseyerek başını sağa eğmiş, bir cevap vermemi bekliyordu.

Hiç bir şey söylemeden odamın olduğu kata bastım. Kapı ağır ağır kapanmaya başladığında gördüğüm tek yüz yine o olmuştu. Daren...

"Burada olmamalıydın." Sinirden deliye dönmüştüm ve Akın'a artık bir hesap soracaktım.

"Sende burada olmamalıydın." Beni resmen çıldırtmak istiyordu. Tabi başarıyorduda.

"Ben olmam gereken yerdeyim, Akın. Sana bunu daha kaç kere söyleyeceğim?" Diyip vücudumu ona çevirdim. Başımı dikleştirip yüzüne bakmaya başladım. Ama o her zamanki gibi sadece eğleniyordu.

"Biz bu işe beraber girdik, beraber çıkacağız." Dedi ve o da tamamen bana döndü. Bir adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Başını eğerek bakıyordu bana ama ben altta kalmamak için elimden geldiğince dik durmaya çalışıyordum. "Ya şimdi bu oyunu benimle birlikte sürdürür, hedefine ulaşırsın. Ya da her şeyi gidip birlikte Daren'e anlatırız." Sunduğu seçeneklere bak ya!

Sabır cidden!

Ona söylemek isteğim tüm küfürleri yutmaya çalışarak tekrar önüme döndüm. Bu da ona yeterli cevabı vermişti zaten. Delirecektim bunun elinden!

"Geldik, sevgilim." Kısa bir süre sonra asansör durmuştu ve Akın direkt elime yapışmıştı. Sülük mübarek!

"Bu kadar yapışkan olmak zorunda mısın?" Asansörden el ele indiğimizde ben onu yönlendirerek kendi odama yürümeye başladım.

"Rol icabı diyelim." Diyip göz kırptığında bol sıkıntılı bir nefes verdim.

"Nasıl bu kadar rahat davranıyorsun?  Üzerinde ki şoku atlatıp birazdan burnunun dibinde bitecek. Farkında mısın?" Diye sordum bu seferde. İstediğim cevapları alana kadar susacağımıda pek sanmıyordum zaten.

"Senin çenen niye bu kadar açıldı? Normalde iki kelime etmeye üşenirsin." Ben ne sordum o ne dedi. Gerçekten bu adam sırf beni delirtmek için yapıyordu. Artık emindim.

"Konuyu değiştirmeye üstüne yok Akın. Ama karşında duran kişiyi unutmuşa benziyorsun." Dediğimde bu sefer gülümseyen kişi ben olmuştum.

"Benim tanıdığım Mira gitti sanırım. Cicilerini giyip ortalıkta dolanmaya başladığına göre." Yine aynı şeyi yapıyordu. Sinir olduğum noktaları bildiği için oralara atakta bulunuyordu. Ama yemezler.

"Sende özendiğin için mi cicilerini giyip peşime takıldın Hanzade?" bana attığı lafı bir taraflarına tıktıktıktan sonra elimi çektim ve onun önünden hızla yürüyerek odama geçtim.

"Beğendim." Akın hemen arkamdan odaya girdiğinde masama geçip oturdum. O da karşımda duran koltuklara yayıldı.

"Neyi?"

"Mira'yı."

Kısacası kendi yarattığı bu kişilikten bahsediyordu. O Lavin'in ölmesine yardım edip kendine bambaşka birini inşa etti. Ve bununla gurur duyuyordu.

Ona bakıp abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. "Sadede gelelim artık, sıkıldım." Dediğimde yerinde doğrulup üzerindeki siyah gömleğin yakalarını düzeltti.

"Sadede gelecek bir şey yok, Mira." Bu rahat tavrı beni delirtiyordu. Neyden bahsettiğimi bilmesine rağmen hala salağa yatıyordu.

"Ortağız dedin. Neden?" Diye sorduğumda dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı.

"Çünkü öyleyiz."

"Akın onunla ortak olan benim." İşaret parmağımı kaldırıp kendime çevirdim. "Benim." Dedim bir kez daha.

"Sendin," geçmiş zaman eki? "Artık benim." Pardon?

"Saçmalamayı kes artık, neyin peşindesin?" Elimi masaya sert bir şekilde vurup ayağa kalktığımda o bu halime bakıp eğleniyordu. Ağzını yüzünü dağıtma isteğimi bastırmam için hiç yardımcı olmuyordu şuanda.

"Belgelerde küçük bir değişiklik yapmış olabilirim." İşaret parmağını ve baş parmağını kaldırıp birleştirdi ve gözlerini kıstı. "Birazcık."

"Sen beni sınıyor musun?"

"Haşa!"

Ben ona bağırmak için hazırlandığım sırada kelimelerimi yutmak zorunda kaldım. Belki Daren içeri fırtına gibi girmeseydi küfür yağmuru falan da olabilirdi.

Evet, ayrıntı detayda gizli. Daren odaya daldı demek istedim.

"Kapı çalmayı bilmiyor musun?" Akın içeri giren Daren'e bakıp kaşlarını çattı. Ama sanırım bu soruyu sorması hiç doğru değildi. Zira şuan Daren onun üzerine atlayabilirdi. "Biz belki müsait değiliz." Geriye doğru yaslanıp imalı bir şekilde gülümsemeye başladığında ya sabır çekmeye başladım. Canına susamış manyak herif!

"Kapa çeneni!" Daren aniden bağırdığında refleksle yerimden sıçradım. Aşırı sinirli görünüyordu. Her an kulaklarından dumanlar çıkabilirdi. "Ne işin var senin burada?"

Soru çok netti aslında ama Akın sınırları zorlamaya yemin etmiş gibiydi. "Ortağız dedim ya. Neden anlamakta bu kadar zorluk yaşıyorsun?" Diyerek sağ ayak bileğini sol dizinin üzerine attı.

Rahatlığa bak Allahım!

"Ne ortağı lan, ne ortağı!" Daren sert bir şekilde çıkış yaptığında Akın bunu hiç umursamadan ayağa kalktı. Elleri cebinde Daren'e doğru yürüdü.

"Mira'ya ait olan ne varsa aynı zaman da benim." Zaten bana ait bir şey yoktu ki. "Yani kısacası, iki ortağın var." Akın yüzündeki alaylı gülümsemesiyle Daren'e elini uzattığında Daren oralı olmamıştı.

Ona uzatılan eli görmezden gelip bakışlarını bana çevirdiğinde aynı anda bende ona baktım. Bakışlarımız kesişti. Ben daha ne olduğunu anlamadan Daren bana doğru adımlamaya başladı ve tam karşımda durdu.

"Doğru mu söyledikleri?" Diye sorduğunda boşluğuma gelmişti. Benden duymak istiyordu her şeyi. Ne dersem de ona inanacaktı. Peki ben ne diyecektim ki?

Kısa bir anlığına bakışlarımı Akın'a çevirdim. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. O da bekliyordu, ne diyeceğimi, ne cevap vereceğimi. Hiç bir tepki vermeden tekrar Daren'e döndüğümde kafamın içinde bir sürü ses yankılanmaya başladı.

"O senin ailenin katili!"

"Zavallı olmayı bırak ve kalk ayağa!"

"Bu kadar saf olduğun için başına bunlar geldi!"

"Merhametini öldür artık, kaybedeceksin!"

"Kaybetmek senin ruhuna işlenmiş!"

"Ailenin katiline mi kıyamıyorsun?"

"Saçma bir aşk duygusu seni alt etmeye yetiyor mu?"

Kelimeler kurşun gibiydi. Öyle bir isabet ediyorduki, iliklerime kadar hissediyordum acısını.

Ben o zavallı Lavin'i çoktan öldürdüm. Onun gibi olmam için hiç bir sebep yok artık. Bu yüzden karşımda duran bu adama bir kez daha yenilmeyeceğim.

"Doğru söylüyor." Dedim hiç düşünmeden. Gram tereddüt yoktu sesimde. Olamayacaktı da.

Akın'a bakmasamda yüzünde oluşan zafer gülümsemesini görebiliyordum. O kazanmıştı, Daren değil. Bunu istiyordu zaten. Benim Daren'e karşı olan tavrımı, acımasızlığımı görmek istiyordu. Aldı istediğini.

Daren başını hafif sağa eğip yapma der gibi baktı yüzüme. Omzuları artık  az önceki kadar dik değildi. Sanki tonlarca yük bırakmıştım ona. Hakkettiği gibi.

Akın bize doğru yürüyüp yanıma geldi. "Duydun işte." Elimi avucuna aldığında hiç bir tepki vermeden ona ayak uydurmayı seçtim. "Şimdi müsadenle, sevgilimi öğle yemeğine götüreceğim." Daren hiç bir tepki vermeden bize bakmaya devam ettiğinde, Akın, benimle birlikte kapıya yöneldi.

İkimiz birlikte odadan çıktığımızda arkamda ne bıraktığımı biliyordum. Ama bir kez bile dönüp bakmadım.
Tıpkı onunda bana yaptığı gibi.

Bir kere bile dönüp bakmadı arkasına...

Daren artık yoktu.

Onun ruhuyla kendi ruhumu birleştirip çözülmeyecek bir düğüm attım sanmıştım. Meğer kendimi kandırmışım. Çünkü o düğümler hiç oluşmamıştı. Oluşmuşsa da artık yoktu. Daren onları çözmüş paramparça yapmıştı...

Ruhumu tamamladı sanıyordum. Meğer o kendine orada bir mezar hazırlamış...

O benim ruhumdaki bir ölüydü artık...

O havaalanında neler yaşadığım silik bir şekilde gözlerimin önüne düştüğünde, adımlarım yavaşladı. İstemsiz oldu bu.

Akın bunu fark ederek bana baktığında her şeyi anlamıştı.

"Sakın." Diyip fısıldadı ve kısa bir anlığına arkamda duran Daren'e değdi bakışları.

Ben tepki vermeden yüzüne bakarken o beni umursamadı ve elimi daha sıkı tutarak aceleyle odadan çıkardı.

"Akın," Sesim çok kısık çıkmıştı.

"Acıkmadın mı güzelim?" Diyip gülümseyerek bana baktı ve hiç bir şey dememe izin vermeden asansörün gelmesi için düğmeye bastı.

"Bir şey istemiyorum. İşlerim var şirkette." Dediğimde beni hiç dinlemedi. Asansörün kapıları açıldığında yine benimle birlikte hareket ederek içeri girdi. "Akın aç değilim diyorum." Bu kez az öncekinden daha serttim. Çünkü beni duymamazlıktan gelmesi sinirlerimi bozmuştu.

"Kahve içeriz bizde o zaman." Alın beni buradan ya, alın!

"Kurtuluş yok mu senden?" Çok ciddi bir soru sormuştum şuan da. Merak ettiğim bir şeydi çünkü.

"Olsaydı şuan da yanımda olmazdın değil mi?" Tam Akın'a göre bir cevaptı gerçekten. Ne bekliyorsam.

☆☆☆

Akın çok ısrar etsede kabul etmemiştim kafeye gitmeyi. Bu yüzden de eve gelmek zorunda kalmıştık. Tekrar da şirkete dönmemiştim.

Şimdide salonda oturmuş Gamze'nin  boş boş konuşmasını dinliyordum. Akın'ın oturduğu koltukta oturmuş içine girecek kadar yaklaşmıştı. Ama Akın elinde olsa alıp pencereden atacakmış gibi duruyordu.

Gamze, Akın'ın kuzeniydi güya. Yani oralar biraz şüpheli. Akın'a ilgisi vardı ve bu çok azıcık belliydi. Aynen çok az.

Akın babasının örgütünden  ayrıldıktan sonra kendi örgütünü kurmak istemiş. O sırada da Gamze onu destekleyerek Akın'la gelmeyi seçmiş.

Tam bilmiyorum ama sanırım Akın'ın örgütünden babasının haberi yoktu. Ve Gamze Akın'a ajanlık yapmak için kendi öz dayısını satıyordu.

Aşıktı gerçekten ama Akın için bir kuzenden öteye geçememişti. Üzülüyordum ona da tabi. Fakat bana yaptığı tavırlar ve kıskançlık krizleri bir tık nefret duygusu yeşertiyordu aramızda. Kendisi istiyordu yani bunu.

"Hadi dışarı çıkalım ya ne zamandır yokum!" Gamze yurt dışında alışveriş yapmakla meşguldü de. Yeni döndü.

"Gamze işlerim var diyorum." Akın elindeki tabletten, gözlerini bir saniye bile ayırmamıştı. Gamze'yi dinlemiyordu.

"İşlerini ertelesen olmaz ? Bu gece dışarı çıkıp biraz kafa dağıtalım." Dedi bu seferde.

"Gamze işim var diyorum." Akın bu sefer kaşlarını çatıp başını yukarı kaldırdı. Sert bakışlarını Gamze'nin gözlerine dikti. "Canımı sıkmaya başladın." Dediğinde sesindeki uyarı çok net ve anlaşılırdı. Ama Gamze anlar mıydı ondan emin değilim işte.

"Mira Hanım isteyince işin yok ama!" Gamze ani bir çıkışla bağırdığında bu sefer bana sinir yüklenmeye başladı. Şurada oturuyorum yine dert oluyorum kıza ya!

"Ne alakası var Gamze?" Akın sakin olmaya çalışıyordu ama Gamze böyle devam edecek olursa kalbini kırmak için bir saniye bile düşünmezdi. Biliyordum, o da biliyordu. Şansını zorluyor sadece.

"Çok alakası var!" Yine hiç düşünmeden bağırmaya devam etti. Neydi bu şimdi anlamadım ki.

"Saçmalamayı kesermisin lütfen. Git alışveriş falan yap hadi." Akın sinirlerine hakim olmaya çalışarak tabletine tekrar döndü. Ama Gamze durmuyordu.

"Başından atmak için çözümün bu mu? Çocuk muyum ben!" Burda haklıydı. Sanki çocuğun eline oyuncak verip susturuyor gibiydi. Evet bu kötü. Ama Gamze'de başka dilden anlamıyor ki. Yapacak bir şey yok.

"Uzatma nereye gidiyorsan git!" Akın elindeki tableti koltuğun köşesine fırlatıp ayaklandı ve hızlıca salondan çıkıp gitti. Gamze arkasından bakakalmıştı.

Bu olanları kafam artık almadığı için bir an önce odama çıkmak istiyordum. Bu yüzden bende hemen yerimden kalktım ve merdivenlere doğru adımladım.

"Mutlu musun?" Ta ki Gamze bana seslenene kadar.

Başımı omzumun üzerinden ona çevirdiğimde ağladığını gördüm. Gözleri kızarmıştı.

"Sen geldiğin günden beri biz bu haldeyiz!" Evet sakin olup dinlemem lazımdı sadece. "Her şey senin yüzünden!" Onu umursamadan yürümeye devam edeceketim ki tekrar konuştu. "Sürtük! Sığıntı!"'

İlla gel beni döv diyor, illa!

Bu sefer bedenimi ona doğru çevirdim ve kollarımı göğsümde birleştirerek yüzüne baktım.
"Bunu bana söylemesi gereken son kişi bile değilsin." Dediğimde burnunu havaya dikip bana doğru adımladı.

"Ne yani değil misin?" İçindeki siniri atmak için alayla güldü. "5 yıl önce hayatımıza girdiğinde anlamıştım senden bir bok çıkacağını." Ben sadece dinliyordum. Çünkü konuşursam bunu sözlü yapmayacaktım. "Yerini bilmeyen bir sığıntısın sen!" Kendini tutamayıp hiddetle bağırdığında sadece gülümsedim.

"Ne yani yerini bilen sen misin?" Sakince cevap vermeme şaşırıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Yani öyle sanıyordu. "Bunu sırf kuzenine aşık olduğu için," kuzen kelimesini vurgulayarak konuşmaya devam ettim. "Kuyruk olmayı kendine layık görmüş biri mi diyor?" Bunu beklemiyordu tabiki. O yüzden afallamıştı.

"Kes ses-" Konuşmasına izin vermeden tekrar araya girdim.

"Yalan ? Seni istemeyen bir adamın peşinde koşuyorsun. Onun umurunda bile değilsin. Kendine yazık ediyorsun sadece." Dediklerimden sonra omuzları artık az önceki gibi dik değildi. Başını önüne eğmişti. "Bende bir kadınım Gamze. Ve seni düşündüğüm için diyorum, vazgeç." Daha fazla bir şey demeden merdivenlere yöneldim.

Odama geçtiğimde ilk işim banyoya girmek olmuştu. Hızlıca bir duş alıp kendime gelmiştim.

Üzerime beyaz sporcu atlet, altıma da koyu gri bir eşofman giydim.

Sigara paketimi ve telefonumu alıp odamın balkonuna geçtim.

Sepet koltuğa bağdaş kurarak oturduğumda hızlıca paketten bir dal çıkardım. Dudaklarımın arasına yerleştirip çakmağımla yaptığımda derin bir nefes çektim.

Bakışlarımı gökyüzüne kaldırdığımda sigara dumanını dışarı bıraktım.

"Bu gece de düşüncelerin esiriyiz değil mi?"

İç sesim biz ne zaman Özgürüz ki?

"Şimdi ne olacak? Hiç bir şey planladığımız gibi gitmiyor."

Bende bir bilsem...

Evet, beş yıldır kendimi harap etmiştim buralara gelmek için, onun karşısına dikilmek için. Peki ya sonrası? Ben neden bocalamıştım böyle?

"İçinde yaşayan kişi, bunun cevabı Mira."

İçimde yaşayan kişi falan yok!

Ben Mira'yım ve öyle kalacağım!

"Hayat belki bize oynuyordur. Aslında hiç bir zaman Mira olamamışsındır Lavin..."

Lavin ölmemiş olsaydı Mira olmazdı. O yüzden bu bir saçmalıktan ibaretti. Lavin, ailesini ve sevdiği adamı kaybettiği gün yaşamına son verdi. Ve uğradığı ihanetler Mira'ya hayat verdi.

"Mira," Akın'ın sesiyle düşüncelerimin hepsi darmadağın olmuştu. Bakışlarım, kapıya yaslanmış, bana bakan Akın'a kaydı.

"Her istediğinde buraya giremezsin Hanzade." Dedim sert bir şekilde. Şuan onun yüzünü görmek istemiyordum, ne diye buraya geliyordu?

"Burası benim evim." Alayla gülümseyerek yanıma oturduğunda kendimi geri çektim.

"Burası benim odam ama." Diyerek bitmek üzere olan sigarayı küllüğe bastırdım ve yenisini alıp yaktım.

"Odanda benim sınırlarım içinde." O da benim paketime uzanıp bir sigara aldı.

"Sen ve sınırların umurumdasence?" Yüzüne bile bakmıyordum. Bakışlarım karanlık gökyüzüne sabitliydi. "Ayrıca ne zamandan beri sınırları önemsiyorsun." Kendisi benim sınırlarımı çok net geçiyordu çünkü.

"Seni uyarıyorum Mira, eğer bir daha gardını düşürürsen," Dediğinde bana bakan gözlerine döndüm.

"Ne yaparsın?" Dedim, başımı dikleştirip.

"Duymak istemezsin." Bunları duyunca korkudan titreyeceĝimi falan sanıyordu?

"Bana bak Hanzade, senin bu egon ve tavırların bana sökmez." Dediğimde dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı.

"Vay! Bak sen şu işe."

"Mira'ya hayat vermeye çalıştığında unuttuğun bir şey oldu." Bende onun gibi alayla sırıtmaya başladım.

"Neymiş o?"

"Hatırlıyor musun bana, "Beni, ancak ben bitirir." Demiştin." Dediğimde kısa bir an düşündü. "Mira senin kopyan Akın, unutma." Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solduğunda ben daha da sevinmiştim. Onun aksine gayet mutluydum yani.

"Şimdi," Diyip ayağa kalktım, karşısına geçtim. "Odamdan çık, uyuyacağım." Kollarımı göğsümde bağlayıp ona baktığımda o da hiç bir şey demeden ayağa kalktı.

"Beni tehdit mi ediyorsun?" Bunu söylerken tek bir mimik oynatmamıştı yüzünde. Beni ciddiye almıştı belliki. Almak zorundaydı zaten. Yararına olurdu bu.

"Ben sen değilim. Tehditle işim olmaz.  İşte tek farkımız bu. Ve bu fark benim senden üstünlüğümü ortaya koyar."

"Yani?" Daha ne söylememi bekliyordu?

"Bence sen beni çok iyi anladın. Sen zeki bir adamsın değil mi?" Çok sinirleniyordu dediklerime ve bu beni memnun etmeye yetiyordu.

"Daha duygularına sahip çıkamayan kişi mi söylüyor bunu?" Nereden vuracağını iyi biliyordu ama bende onun ne olduğunu iyi biliyordum.

"Ben intikamımı her türlü alacağım ve sende bunu göreceksin." Diyip elimi ona doğru uzattım.

"Zevkle izleyeceğimden emin olabilirsin." Elimi tutup sıktığında aramızda çok gergin bir bakışma geçti.

Akın Hanzade benim başarısız olduğumu görmek istiyordu. Ama ben buna izin vermeyeceketim. Bu saatten itibaren artık her şey daha da zorlaşıyordu. Bir an önce her şeyi bitirmek zorundaydım.

Her şeyi!

☆☆☆

Sabah erkenden kalkmış hızla hazırlanmaya başlamıştım.

Üzerime açık mavi bir gömlek giyip göğüs hizzama kadar düğmelerimi açık bıraktım. Altıma da siyah mini bir etek giydim ve üzerine siyah kemerimi taktım.

Ayakkabı olarak siyah topuklu ayakkabılarımı giydim. Açıkta kalan boynuma küçük pırlanta bir kolye taktım.

Çok yoğun olmayacak şekilde makyajımı da yapıp telefonumu ve çantamı aldım.

Odamın kapısını açtığımda, eli havada kalmış bir adet Melih karşıladı beni. Gülümseyerek bana baktığı sırada bende ona gülümsedim.

"Günaydın hanım efendi." Diyerek elini indirdi ve önümde reverans yapar gibi eğildi. Bu haline gülmeye başladığımda o da güldü.

"Günaydın Melih. Reverans için teşekkür ederim." Dediğimde tekrar eğildi.

"Böyle bir güzellik karşısında eğilmeyenin günahı büyüktür bence." Gülüşüm daha da büyürken koluna vurdum.

"Senin bu çapkınlıkların bana sökmez yalnız."

"Tüh," ellerini beline koyup dudaklarını büzdü. "Üzüldüm şimdi, böyle bir güzellikten mahrum kalacağım."

"Sabah iltifatların bittiyse ben artık gidebilir miyim?"

"Tabi kii!" İ harfini uzatarak önümden selam vererek çekildi. Gerçekten bu evde kafayı yememe sebebim Melih'di.

Gülerek aşağı indiğim sırada bu mutluluk tabiki uzun sürmedi.

"Günaydın, bende Melih'i göndermiştim seni çağırması için." Akın karşımda siyah takım elbisesiyle dikiliyordu. "Hazırsan çıkalım." Birde bu çıktı başıma tabi.

"Ben kendim giderim." Onu umursamadan kapıya yöneldiğimde kolumu tuttu.

"Unutma biz sevgiliyiz. O yüzden birlikte gideceğiz." Dediğinde kolumu çektim.

"Sende unutma ki bu sadece bir oyun. Çok kısa sürecek, kendini kaptırma."

"Uzatma istersen. Sabah sabah seninle tartışmayacağım." Bu adam beni çıldırtmak istiyordu, eminim!

Bir şey dememe izin vermeden önümden yürümeye başladı ve kapıyı açıp, arkasından açık bırakarak dışarı çıktı.

Delirecektim ya!

Sinirle onu takip ettim. Daha doğrusu etmek zorunda kaldım. Şuan inat uğruna camdan bile çıkabilirdim dışarı. Sırf onun geçtiği yerden geçmemek için yapardım bunu!

Akın kapının önünde duran arabasına bindiğinde bende sabır çeke çeke yanına geçtim.

Yola çıktığımızda tek kelime etmemiştim. O da bana ayak uydurmayı tercih etmişti sanırım. O yüzden de hiç konuşmamıştık. Ta ki şirketin önüne gelene kadar.

"Biz sevgiliyiz Mira, unutma. Seni uyaramam her dakika." Kemerini çıkarıp kapının koluna uzandığında ben ondan önce davrandım ve kendimi direkt dışarı attım. Biraz daha dursam boğacaktım çünkü!

Hızlı adımlarla şirkete yürümeye başlamıştım ki Akın hemen dibimde bitip elimi sıkıca tuttu.

"Bari biraz zaman geçseydi." Çok beklersin!

"Benimle inatlaşma!" Elimi ondan kurtarmaya çalıştığımda o daha da sıkı tutmaya başladı. Maymun herif!

"Güzelim, kırılıyorum ama." Akın gülümseyerek bana yaklaştığında kendimi geri çekmeye çalıştım.

"Sülük gibi yapışmaya devam edersen bu plan bugün biter!" Yüksek sesle konuşmuyordum ama öyle serttim ki bağırmış kadar oluyordum.

"Planı bitirmen beni hiç bir şekilde etkilemez bunu sende çok iyi biliyorsun." Sırıtmaya devam ettiğinde yüzüne yumruk geçirmemek için zor durdum.

"Oha çok yakışıklı!" Yanımızdan geçen sarı saçlı uzun boylu güzel bir kız, Akın'ı görünce küçük bir şok geçirmişti ve bunu dışa vurduğunun pek farkında değildi.

"Duydu adam Sinem!" Yanında duran arkadaşu koluna vurdum onu uyardığında hızla geçip gittiler.

"Al senin olsun!" Demek vardı tabi, ama nerde!

Akın'ın pek umurunda olmamıştı tabi. Çünkü bunu zaten her gün bin kere duyduğuna emindim. Malesef kalbindeki yüzüne yansımamıştı. Yalan yok taş gibiydi yani.

Beni arkasından çekiştire çekiştire şirkete adımladığında resmen yerde sürünmek için direniyor gibiydim. Şuan ki halimi ona tercih ederdim ne yalan söyleyeyim.

Ağzımın içinden küfürler mırıldandığım sırada Akın yine o sinir bozucu sırıtışıyla bana döndü.

"Bende seni seviyorum aşkım ama bu kadar dile getirme. Nazar değer." Uyuz! Maymun herif diye boşuna demiyorum. Gerçi maymun beylere yazık oluyordu. Ama haklarını helal etsinler.

Göz kırparak tekrar önüne döndüğünde ben gözlerini oyma isteğimi bastırmaya çalışmak için sabır çekmeye başlamıştım bile.

Şirkete girdiğimizde Sezin bizi kapıda karşılamıştı. "Günaydın Mira Hanım." bana gülümseyerek bakıp elini uzattığında samimi bir şekilde bende ona gülümsedim ve elini tuttum. Selamlaşmamız bittiğinde bakışları yanımda duran Akın'ı bulmuştu.

"Akın ben," Akın ondan önce davranarak elini Sezin'e uzattığında Sezin, memnuniyetle gülümsedi.

"Sezin bende, efendim. Hoşgeldiniz." Akın, başıyla onu onayladığında birlikte asansöre yürüdük.

"Daren bey henüz gelmedi. Ama Özgür bey odasında. Geldiğinizi haber vereyim ben. Siz odanıza geçin." Sezin yanımızdan ayrıldığında kısa bir an duraksadım. Neden gelmemişti ki?

Asansöre bindiğimizde derin derin nefesler alıp vermeye başlamıştım. Akın gerildiğim fark etmiş olacak ki avcunun içinde olan elimi daha sıkı kavradı. Şuan bana baktığını hissetsem de yüzüne bakmadım.

Kendi odamın olduğu katta durduğumuzda daha fazla dayanamadım ve elimi hızla çekip kendimi koridora attım.

Odamın önüne geldiğimde kapıyı sert bir şekilde açıp elimdeki çantamı ve telefonumu koltuğun üstüne attım, camın karşısına geçtim.

Yüzüme doğru çarpan rüzgar açık olan saçlarımı geriye doğru savurduğunda gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

İlaçlarımı kullanmadığım içindi tüm bu halim. Ama yapacak bir şeyim yoktu. Kullanamazdım yoksa bağımlı olacaktım. Ve ben bunu istemiyordum.

"Mira," Ne ara dibime geldiğini fark etmediğim Akın, elini omzuma koyduğunda gözlerimi açıp bakışlarımı yüzüne çevirdim. "İyi misin?" Sorduğu sorunun saçmalığına ne diyebilirdim ki gerçekten? "İlaçlarını almıyorsun değil mi?" Fark etmemiş olsaydı şaşırırdım zaten. O da biliyordu kullanmadığımda neler olduğunu.

"Kullanmak istemiyorum, iyice bağımlı oldum." Şuan ona çıkışacak halim yoktu o yüzden daha sakin konuştum.

"Kullanmadığında çok mu iyi oluyorsun Mira?" Evet, olmuyorum ama alışabilirdim. Yani öyle umuyordum. 

"Deniyorum Akın, iyi olmayı deniyorum.  Ama inan bana sorun sadece ilaç alıp almamamda değil." Gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir bakışı yakaladım o an. Sanki bana üzülmüş gibiydi. Ya da belkide ben öyle sanmıştım.

Bir şey söylemek için hazırlandığı sırada kapı çalındı ve aynı anda bakışlarımızı birbirimizden ayırdık.

"Gel!" Akın komut verdiğinde içeri Merve girdi. Elindeki dosyalarla birlikte gülümseyerek bize doğru yürüdüğünde sıkıntılı bir nefes bıraktım dışarı ve tamamen ona döndüm.

"Günaydın Mira Hanım."

"Günaydın Merve." Dedim zoraki bir gülümsemeyle. Cidden iyi hissetmiyordum.

"Bugünün programını bilgisayarınıza ve telefonunuza mail atmıştım ama ben yinede haber vereyim dedim." Onu başımla onayladığımda devam etti konuşmaya. "Özgür Bey'in söylediğine göre bugün, katıldıkları ihale için, önemli bir toplantı varmış. Öğleden sonra saat ikide olacak." Bugün işleri Özgür devraldı yani?

"Teşekkür ederim Merve. Geri kalanına kendim bakarım. Sen işinin başına geç." Merve beni onaylayarak, Akın'a ve bana selam verip odadan çıktı.

Masama doğru adımlayıp koltuğa oturdum. "İhale için-" Diyerek söze girdiğimde Akın benden önce davrandı.

"Melih araştırmaya başladı merak etme." Dediğinde başımı hareket ettirmekle yetindim.

"Kazanacaklar mı?" Sorum kısa ve netti. O ne demek istediğimi anlamıştı zaten.

"Bu saatten sonra kazanacakları hiç bir şey olmayacak, Mira." Diyerek karşımdaki koltuğa oturup, yayıldı.

"Şüphelenmezler mi?"

"Kısa sürecek her şey. Onlar fark edene kadar bizim işimiz bitmiş olur." Kısa sürecek diyordu. Ama nasıl?

Plan neydi?

"Kısa sürecek diyorsun ama planından bahsetmiyorsun." Dediğimde ifadesiz ve donuk bakışlarını gözlerime dikti.

"Masalların sonu hep iyi bitmez, Mira. Bize öyle anlatılır sadece." Ne demek istediğini anlasam da anlamamış gibi davrandım. Çünkü sonumuzdan korkuyordum.

"Yani?"

"Yanisi bu masalda "Sonsuza dek mutlu yaşamışlar!" Cümlesi olmayacak. Kendini bir an önce hazırlasan iyi edersin."

Bunda da haklıydı. Ama ben zaten uzun süre önce masallara inanmayı bırakmıştım. Artık iyi sonları düşünmüyordum bile. Öyle bir şey yoktu çünkü.

Babam bana masal anlattığında ilk başlarda yaşadıkları zorluklara çok üzülürdüm. O da bunu fark eder, dayanamazdı. Masal bitmeden bana sonunu söylerdi. Bende iyi sonla bittiği için çok sevinirdim.

Babam ve annem olduğunda ben hiç bir masalın sonundan korkmazdım. Çünkü onların anlattığı masallar her zaman iyi sonla biterdi.

Peki ya şimdi, şimdi nasıldı?

Ben söyleyeyim;

Masallarda, masalların sonlarıda, her zaman bir yalandan ibaret kalacak...

Rapunzel saçlarıyla kendini asacak,

Yedi cüceler pamuk prensesi yiyecek,

Kırmızı başlıklı kız, yalnış yoldan gidip, kurda yem olacak,

Kül kedisi prense hiç bir zaman kavuşamayacak...

Ve bunlar gibi daha nice son...

Bizimde bir masalımız vardı. Ama  masalın sonunda kandan başka hiç bir şey yoktu...

...

Bölüm Sonu...

Evet, geç gelen bir bölüm oldu. Ama gerçekten kafamı bir türlü toparlayamadım. Yazma isteğim yoktu. Bu bölümü de nasıl yazdım ya da nasıl oldu hiç bilmiyorum. Bu aralar üzerimde ciddi anlamda bir sıkıntı var.

Okunmlarım düşük olduğu için, açıkçası yazma isteğim sıfıra düştü. Normalde heyecanla attığım bölümleri artık öyle atamıyorum. Ruhların Düğümü'nden sonra yazmak istediğim bir çok kurgu olmasına rağmen hevesim yok. Belki ilk ve son da olabilir. Pes etmek istemiyorum ama can sıkıcı bir durum.

Yinede beni sevenler için ayaktayım♡♡
Destekleriniz için teşekkür ederim. Sayenizde biraz olsun iyi hissediyorum.

"Yıldızlar gibi hep parlayın...☆☆☆"

Öpüldünüz💋💋💋

İnstagram:ladybird.waty
Tiktok:blog6689

NOT: 1000 OY VE 500 YORUM SINIRI VARDIR!

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

25.6M 909K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.3M 91.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.1K 81 5
"lekelerin onalar doğuştanmı" o yabancının gözleri beyaz lekelerimdeydi
1.3K 493 23
" En korktuğun şey ne ? " Diye sordum cevap verip vermemekle kararsız kaldı " ölmek " dedi " ölünce yaptığım hatalardan çok korkuyorum" Kalbim acıdı...