Duvarın Ardındakiler

Oleh beyazleydi3235

929 245 146

Herkes mutluydu, bu dünyada, dünya acımasız ama çokça mutlu ettiği kişiler varken neden bütün acıyı biz çekiy... Lebih Banyak

Dosya
Gerçeğin yansıması
Yolların Sınırı
Kurtuluşun İlk Adımı
Yaşam ve Ölüm Arasında
Karakter Tanıtımı
Karmakarışık Düşünceler

İntikamı Arzulayan Mavi Gözler

73 15 32
Oleh beyazleydi3235

Helloooo nabersiniz

Bu bölüm bol bol yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın

Bölüm şarkıları

Vaboh- l'm not your angel

James Arthur-Train Wreck

Grandson-Blood // Water

  
Keyifli okumalar💜

________________________

"Herşey daha yeni başlıyordu ve bittiği zaman hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı."


15 Nisan Saat 19:00-19:10 suları

Yaşlı kadın kanepesinde oturmuş, “Bir İdam Mahkumunun Son Günü” kitabından en üzücü sahneyi okurken göz yaşlarını tutamayıp ağlamıştı.

Sahnedeki adam idam edilmeden önce çocuğuyla tanışıyor, onu öpüyor, kokluyordu; ancak kızı onu yeni tanıyordu, korkunç ve trajik bir durumdu.

Kendini toparlamaya çalışırken etrafına bakındı, bir peçete bulmaya çalıştı; fakat ne yazık ki, hepsini kitabın yarısında tüketmişti. Bu sırada tepesinde beliren gölge, yaşlı kadına bütün nezaketiyle peçete uzatırken, yaşlı kadın minnetle o peçeteyi robotun elinden almıştı.

Bu robotu, daha dün eşi robot merkezinden satın almış, eve getirmişti. Mavi irislere sahip robot sahibinin sonraki komutunu beklemeye başladı.

Burnunu çeken sahibi;
“Duygusal sonlu kitaplardan nefret ediyorum. Bunu bile bile başladım buna.” Demişti.
“Ben bir robotum, duygusal sonlu kitapları bilemem ama sizi neşelendirecek bir takım şeyler anlatabilirim.”

Yaşlı kadın robotun bunu demesine karşın dudaklarımda ufak bir tebessüm oluşurken. Robotun bugün sabah olduğu gibi yine kalbi kasılmıştı ama sahibinin yanında elini kalbine götürmesinin garip olacağını düşünerek eline acıyla tırnaklarını geçirmeyi denedi sadece. O sırada içeri giren yaşlı kadının eşi Batu Beydi.

“Maç var bu akşam sen yiyecek bir şeyler ayarla!”

Robot aldığı bu emir cümlesi karşısında başını eğip uzaklaşmayı denesede. Bu sefer bütün kemiklerinin kasıldığını hissederek acıyla yere düştüğünde hem yaşlı kadın hemde yaşlı adam  ne olduğunu anlamamıştı ama mavi irislere sahip robot başına gelen şeyin farkındaydı.

Bugün 15 Nisandı onun merkeze geldiği ilk gün onun artık ölüm günüydü. Acıyla tırnaklarını geçirdiği ele döndü bakışları yıllardır görmediği kan parmaklarına doğru yol almıştı. Ölmek istemişti hatta tanrıya geçirdiği 7 yıl içinde dua etmişti bin kez ama nerden bilebilirdi ki ölümünün onun gibi insanların yanında olacağını. İnsan değildi üstelik o insan olsa kalbi ona acı pompalamaz, aldığı nefes işkence etmez, kanı vücudunun içinde dolaşır dışarıya taşmazdı.

“Depoya kaldıralım şunu, ne biçim robot satmışlar bize yarın konuşup ta iade edeyim bari!”

Yaşlı çift robotu taşıyarak depoya kaldırdılar. Yarın başlarına gelecekleri bilmeden...

_______________

Kurtuluş 8 harfli kolay yazılabilen ve kolay söylenebilen sözcüktü. Bunun altında yatan garip bir anlam varsa oda kurtuluş için verilen çabaydı. Ne tuhaftı hayat bu kadar kolay söylenen bir kelime bu kadar çabaya mal oluyordu.

Şimdi onlarla beraber tepeden inmişken onların benliğiyle bir kez daha tanışmış ve onları gerçek anlamda tanımıştım onlar kim miydi;

2 numara nın gerçek ismi Verdaydı, Verda Bozkurt,

Kumral saçlı kızın ismi Yaren Çiçekti,

Yanında yürüyen kıvırcık saçlı adamın ismi Doğukan Özer di,

Kısa boylu her olayın başından beri sessiz kalan kızın ismi Mine Ezgiydi,

Dağınık saçları olan adamın ismi Uğur Işıktı,

Ve o 18 numara ismi Alkan Bozkurt.

Alkan ismini ilk duyduğum kişiydi ve bir an içinde o ismin ona ait olabileceğine düşündüm o isme sahip binlerce kişinin üzerini çizerken...

‘Alkan’ diye fısıldadı ismi dudaklarından çıkarken bu isme tekrardan sahip olmanın mutluluğu bulaşmıştı yüzüne. İsminin anlamı damarlardan akan sıcak kırmızı kandı normal bir isimdi sanki ama o an bana dünyadaki en farklı anlamını taşıyan isim gibi gelmişti. Neden öyle geldiğinin farkında bile değildim. Arabaya geldiğimizde elimdeki anahtarla kırmızı renkte olan 2042 model olan arabamın kapısını aralarken Doğukan keyifsizce araca baktı.
“Koltuklar 5 kişilik gibi, söyleyim iki kişinin bagaja girmesi gerekiyorsa o kişilerden biri ben değilim.”

“Araba 7 kişilik”

“Hadi canım eee iki koltuğu nerede gezintiye mi çıktılar yoksa.”

Doğukan tepki vermese bile davranışları alaycı bir insan hali vardı.

Araba kumandasının 4. Olan kısmındaki tuş yani koltuk ayarları kısmına bastığımda boş olan kısımdan iki koltuk daha çıkması Doğukanı bozguna uğratmıştı.

“Bak iki koltuk varmış.”

Dedim hayrete düşmüş gibi numara yaparken. Doğukan herkesten önce hiçbir şey söylemeden arabaya binmiş, ardından Yaren de yanına oturmuş, Verda, Yarenin yanında ki yere sakince otururken, Uğur Verda’nın çaprazında kalan yere oturmuştu. Alkan ise benim yanımda ki koltuğa geçerken tek kalan Mineydi herkes ona bakarken kızın gözlerinde ne yapacağını bilemiyormuş gibi bir hal vardı. “Gelsene” dedi Uğur yanında ki yeri işaret ederken oldukça rahat ve samimi görünmeye çalışıyordu.

Mine ne yapacağını bilemiyormuş gibi geriledi ama sırtı bana temas edince irkilerek kenara çekilmişti.

“Kızım ne korkaksın, canavar değilim merak etme yemem seni!”

Mine yutkunsa da ağzını açıp gene bir kelime söylemiyordu.

“Çağla mıydı neydi senin ismin.” Diyen gene Doğukan’dı ‘Ona ne var?’ Derecesinde kaş göz hareketi yaptım.

O da arkasında ki koltuğa daha fazla yaslanarak. “Keşke şu kısa boylu aptal yerine daha fazla kurtarılmaya ihtiyacı olan birini kurtarsaydın.” Derken çenesiyle Mineyi işaret etmişti. “Baksana gitmek bile istemiyor. Onun niyeti bizi yakalatmak.”

“Sen ne diyorsun lan ”

Bunu diyen Alkan arabadan inmiş ve Doğukan’ın  olduğu koltuğa doğru eğilirken sinirle kasılan vücuduna takılı kalmıştı gözlerim. Ne yapmam gerekiyor bilmiyordum ayırmalıydım belki ama Doğukan dediklerinin payını almayı fazlasıyla hak etmişti.

“Diyorum ki bu kız aptal bunu alacağımıza başka kurtaracak canlar vardı.” Demesi sanki manavdan meyve seçmesi gibi eş değerdi “O çürük bunu alıp poşete koyacağına tazeledi var şurada.” Sinirle gözlerimi yumdum.

“Bak seni tam burada karşımda aptal varmış gibi dinlene dinlene döverim”

“Ay kavga etmeyin lütfen.”

Diyen cırtlak ses Yarene aitti ama Alkan onu duymuyor gibiydi. Minenin ağzından bir hıçkırık firar edince Alkanın Doğukan’a zarar vermeden durması gerektiğini anlamıştım.

“Alkan tamam.”

Öne atılıp Alkan’ın elini tuttum “Bırak döveyim şu-“

“Minenin korkmasına sebep oluyorsun.”
Dediklerinin devamı gelmeden hızlıca kulağına söylediklerim, hem susmasına hemde Doğukan’ın yakasını bırakmasına sebebiyet vermişti. Arkaya dönüp önce dikkatlice Mineye baktı sonra ise bir şey demeden Uğurun yanında ki koltuğa oturdu.

“Gel Mine benim yanıma otur sen.”

Derken elimle dikkatlice sırtına dokunarak onu ön koltuğa yöneltim bindiğinde ise bende ön koltuğa binip arabayı çalıştırmıştım.

“Bizi nereye götürüyorsun Amazon Kadını.”

Diyen Uğura kahkaha atmıştım “Amazon Kadını ha!”

“Dalga geçme onlar gibisin işte.”

“Nasılmış onlar?” derken aslında Amazon Kadınlarının nasıl olduğunun gayet farkındaydım tek amacım arabada oluşan gergin havayı bozmaktı.

“Savaşçı, cesur, güçlü ve sen bunların hepsine sahipsin.”

Ağzımdan bir kıkırdama kaçmıştı.

“Hepsine iki saniye içinde mı karar verdin Umut?”

Diyen sesin sahibi gene sinir bozucu Doğukan’dı.

“Adım Umut değil Uğur.”

“Her neyse işte konu adın değil konu dediğin.”

“Ne istiyorsun lan sen sana da mı iltifat edeyim abi?”

“Ne abisi be!”

“Ne demesini bekliyorsun aşkım falan mı?”

Diyen Verda’ydı arabaya bindiğimizden beri ilk kez konuşsa da sözleri bıçak kadar keskin etki yaratıyordu.

Uğur bu sözler karşısına kahkaha atmıştı hatta tek gülen oydu.

“Kafa kızsın ama dediğini geri al. Allah korusun öyle bir şeyden!”

“Ben sana sanki çok meraklıydım Uraz.”

Doğukan gene Uğurun ismini yanlış söylemişti.
“Duygularımız karşılıklı Doğukancım.”
Ama bu sefer beklenmeyen hamle karşı taraftan gelmişti.

“Cım ekini kaldır ne bu samimiyet” diyen Doğukan’ın sinirden kıpkırmızı kesildiğine emindim.

“Peki sen nasıl istiyorsan öyle olsun Doğukanişkom.”

“Allah hepinizin belasını versin nasıl bir yere düştüm lan ben.”
Doğukan bu sefer isyan edercesine dediklerinden dolayı arabayı sola çekip durdurmuştum.

“Ne oluyor?” diyen Verda merakla arkasına dönmüştü.

“Baştan söylüyorum, eğer yol boyu huzurumu kaçıracak beni sinir edecek tek kelime edecek olan varsa şuan arabadan inebilir. Merkezden oldukça uzağız.”

Bunu derken göz hedefimde Yaren ve Doğukan vardı.

“Yok.” diyen Yaren direk konuşmaya devralmıştı.

“Doğukan normalde çok iyi biridir. Sadece biraz sinirli.”
Herkes burada duygu kaybı yaşıyordu ve ilk kazandıkları duygu sinirdi.

“Sen benim hakkımda nasıl konuşuyorsun?”

“Oğlum iki dakika sus lan motorun soğusun.”

Uğurun dediklerine Doğukan göz devirip arkasına yaslanmakla yetindiğinde. Tekrardan arabayı çalıştırmıştım. Onları Nisan ve Cemle beraber satın aldığımız ajansa 5 km uzaklıkta ki eve götürüyordum. Bunlara onların itiraz edeceğini bile düşünmüyordum zaten onları sonradan arayabilirdim.

_________

Küçük, ama gösterişli olan arkadaş evine geldiğimiz zaman, arabayı bahçeye park edip inmiş benim inmemle diğer herkeste arabadan inmişti.

“Senin evin mi Amazon Kadını.”

Uğur takılırken. Doğukan küçümseyici gözlerle inceliyordu müstakil evi.

“Arkadaş evi. Ama takılacaklarını sanmıyorum uzun zamandır uğramıyoruz bile.”

Kapı şifresini girip kapıyı açarken diğerlerde girsin diye kenara çekilmiştim.

İlk önce Doğukan hızlı bir giriş yapmış çaprazda kalan salonu görmesiyle oraya ilerlemiş, ardından Yarende onu takip etmişti. Alkan ile Verda girerken onlarda Doğukan ve Yaren gibi salona geçmişti. Uğur Mineye korkutacağını  düşünerek kısa süre incelese de bir şey demeden içeri girmişti. En son kalan Mineye destek olarak içeri sokmuştum.

Gri L koltukta oturan Doğukan “O kadar kötü değilmiş.” Diyen Doğukan Yarenin dirsek atmasıyla ona öldürücü bakışlarını göndermişti bu garip atmosferi bozmak ve ilgiyi üzerime toplamak ister gibi ellerimi kısa süre çırptım.

“Evi kendinizde gezebilirsiniz ama 3 oda olduğu için ikişerli kalmak zorundasınız.”

“Yaren” dedi Doğukan hızla. “En azından buradakilerden daha çekinilir.”

“Ben kardeşimle kalırım.” dedi Alkan,
Son kalan kişi Mine ve Uğur olmuştu.

“Beraber kaldık ha Ay Parçası.”

Mine yutkundu ve ilk kez bir şey demek ister gibi ağzını araladı.

“Be-ben sa-salonda ya-ya-ya-tar-ım.”

Konuşurken hiçbirimize bakmıyor ve kekeliyordu.

“Saçmalama kızım seni salonda mı yatıracağım, ben yatarım lan salonda.”

Kimsenin rahatı bozulmama açısından hızla konuşmayı devraldım.

“Yer yatağı fazlasıyla var hatta soldan 2. Odada bir koltuk dahi var.”

Nisanın odasında mavi bir koltuk vardı kitap okumak için genelde ona uzanıyordu.

Mine nin başını onaylar nitelikte sallaması başka çaresinin olmadığını göstermesi gibiydi.

“O zaman Ay Parçası odaya ilk sen bakabilirsin.”

Uğurun bu hareketi kötülük barındırmıyordu. Minenin ondan korkacağını düşünerek ilk onun odayı gezmesini istemişti.

“Ba-“ yutkundu “Bana Ay Parçası deyip durma. Buradan kimse bir Ay Parçası olamaz. Olsa olsa geceye bulanmış zifiri karanlığın çaresiz kesiti olur.”

Mine giderken Doğukan hayretle eliyle ağzını kapatıyordu. “eee bu konuşabiliyormuş lan.

1 Gün sonra...

Herkesin acıları yaşadığı ve kaçıp kurtulmak istediği yerdi; Duvarın Ardındakiler. Korkunçtu ama kurtulmayı bekleyenlerin yarısı oradan kurtulamamıştı. “Kurtulmak demek gece yarısında elimden düşürdüğüm bir ihtimaldi.” Alkan karşımda zorda olsa bana orada yaşadığı her şeyi ve oraya nasıl gittiğini anlatacak olan kişilerden ilkiydi hoş belki tek dinleyebileceğim hikaye ona aitti.

“18 Temmuz 2029 du .”

Derken arkasına yaslansa da ne demesi gerektiğini bilemiyor gibiydi.

“O aşağılık adam... Verda’yı benim kıyamadığım kız kardeşimi evlendirecekti başlık parası almıştı satacaktı onu.”

Alkanın elleri titriyordu.

“Başlık parası mı kaldı hangi devirdeyiz biz 19. Yüzyılda mı?”

Dedim kendime hakim olamamış bir sinirle.

“Kim bilecek.” Alkan kızarmış gözleriyle bana umutsuzca baktı.

“Aile içinde bir şey kanun öğrenemez. Dini nikah ile hal olacaktı onlara göre her şey.”
Yutkundu. Yutkunurken seğiren âdem elmasına baktım bir süre. Sonra gözlerim gene duygusuz gözlerini buldu.

“Sonra?” dedim korka korka duyacaklarım beni korkutuyordu.

“Amaçlarına ulaşamadılar. Ertesi gün evden bir cenaze aracı çıktı babam için... Ben, Verda için o gece o adamı öldürdüm gene olsa gene yapardım. Sonra Verda’yla o evden kaçtık o gün ona bir söz verdim.”

Derin nefes alırken destek vermek istercesine masadaki elini tuttum.

“Ne dedin peki?”

“Sen hor görülme, sen oku bunun için her şeyi yaparım. Yeter ki mutlu olalım... Biz bize yeteriz.”

O an Alkanın gözlerini dolduğuna şahit olur gibi oldum ama kafasını kaldırım siyah harelerini koyu renkli harelerime dikince o gözlerinin ifadesiz olduğunu fark ettim.

“Olay üstüne 2 yıl geçti.Kimsesizlerin kaldığı soğuk ama ona muhtaç olduğumuz eski çadırlarda kalıyorduk. Tam 3. Yılla gireceğimiz zaman belediye kaldığımız çadırlara el koydu. O zaman çalışmak için deli gibi yer araştırdım. Dilenmek bir eve yetmezdi dimi.”

Bunu soru değil. Bildiği bir cevapmış gibi söylemişti.

“Kimse beni istemedi Çağla. İlk girdiğim berberden dövülerek kovulduğumda pes etmem gerektiğini bir an bile asla düşünmedim. Ben pes edersem o ne olacaktı?
Biraz ilerde duran fırına girdim. Oradaki kekler bile o kadar güzel kokuyordu ki açtım ama yemek bile yemekten çok bir işe sahip olmak istemiştim. Oradan da  kovuldum. Bu hep devam etti gün boyunca en son girdiğim dükkan bir Beyaz eşya dükkanıydı o an adamın astığı ilandan eleman ihtiyacı olduğu yazıyordu hevesle girdiğim o dükkan adamın yargılayıcı bakışlarıyla son buldu.”

Konuşurken gözlerimi gözlerimden ayırmıyor her tepkimi ölçmek ister gibi davranıyordu.

“Sonra onla tanıştım. Kerem Yılmazla bana hayatımın en berbat gününde bir mucize olacağını inandığım benden bir kaç yaş büyük duran adamla... Ama aptalım ben her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Kurtuluruz sandığımız yer kuyu değil kenarıymış ben göz göre göre kuyudan içeri atladım. Kendimle beraber onu da yaktım.”

Elini sinirle masaya vurdu ama siniri ne kendine ne de banaydı. Siniri yaşanan yaşanılan ama asla duyulup bilinmeyen gerçeklereydi.

“Herkes mutlu bu dünyada dünya acımasız ve çokça mutlu ettiği kişi varken. Neden bütün acıyı biz çekiyoruz. Bunu hep sordum Çağla biliyor musun her zamanda soracağım adalet yerini bulup masum insanlar mutlu oluncaya dek hemde.”

Alkan titriyordu.

“İstersen bu kad-“

“Anlatacağım, bu kadarı habere yetmez. En azından bunun farkındayım.”

“İş için oraya gittiğimde benimle beraber çok insan olduğunu fark etmem uzun sürmedi ama döndüğümde ne Kerem burada odadaydı nede konuşmam gereken bir yetkili etrafta yoktu. Bilmiyorum her şey çok hızlı oldu sanırım yukardaki delikten bir gaz salındı öyle olmalı ki yorgunlukla yere düşmüştüm.O son anımdı, son umudum ama yerini korku bırakmıştı. Sonra bir daha hiçbir şey hissetmedim. Kalbimin çarptığını bile. Sonra bilmiyorum uyandım kafesin içindeydim herkes öyleydi. İlk başta herkesi taradı gözlerim karşı kafesteki kişi kafasını, duvarlara vurarak kendini kurtardı.”

Kurtardı demişti ölüm onlar için kurtuluştu.

“Senaryo sürekli tekrar etti. Tamamen bizi öldürene kadar pes etmedi. Çağla hani sana bir keresinde tasarlanırken kimden esinlendiğimiz hakkında fikrimiz yok tek bildiğimiz onların öldü demiştim hatırlıyor musun?"

“Orada bahsettiklerinizin kendiniz olduğu kadar hemde.”

Alkan onu anlamama karşı dudaklarını kıvırdı ama gene gülümsemedi duygularını kaybetmiş biri ne kadar süre kazanırdı benliğini bilmiyordum ama buradaki herkese Çağla yardım etmeliydi.

“Kaç gün geçti bilmiyordum. Tek bildiğim bu korkunç dünyada masum olmadığımızdı. Masum değiliz ki korkunç dünyanın suçlarını biz üstlendik sonunda bizi serbest bıraktıkların da korku dahi hissedemiyordum ama diğerlerine baktığımda da onlarda ki ifadesiz suratla karşılaştım. 34 yaşındayım ama hala 17 yaşımdaki bedenime hapisim ben ...Çağla oradaki her şeyi anlatmamı isteme benden hepsi korku barındıran berbat anlardı.”

“Bana bu kadarı bile yeter.” Gülümsedim. “Yardımın için teşekkürler.”

“İnsanlar eğer dinleyecekse bağıra bağıra anlatırım her şeyi ama insanlar dinlemek istemezse beni... Sen sağ ol Çağla.”

Susup kestiği cümle hayatıydı. Sustuğu cümle kimsesizliğiydi haykırmak istedikleriydi ama haykıramadıklarıydı.

Alkan kalkıp gittiği zaman uzun mavi masada tek başıma kalmış ve dosyayı sonunda halletmiştim. Derin nefes alıp arkama yaslandım. ‘Toplantının yarın olduğunu farz edersek iyi iş çıkardın kızım.’

Sol elimi yumruk yapıp sağ elimdeki yumruğa çakmış. Üstün başarımdan kendimi tebrik ediyorum.

“Çağla,”

sesin geldiği tarafa baktığımda kapının kenarına yaslanmış bana seslenen kişi Yarendi. Doğukanı sevmemiştim ama Yareni hala nasıl bir karaktere sahip olduğunu bilebilecek kadar tanımıyordum.

“Şeyy makineyi çalıştıramadım da.”

“Çalış’ komutu verirsen oluyor.”

“Denedim,” Dedi hızla “ama sesimi algılamadı.”

Yaren hareketleri panik içerisinde olsa da sakin davranmaya çalışıyordu. İnsanların beden dilini çok iyi anlayabiliyordum. Şuan Yareni anlayabildim gibi.

“Tamam,” dedim tuhaf hareketlerinin arkasında ne saklı olduğunu öğrenmek için ayağa kalktım.

“Bir bakalım şu makineye.”

Uzun koridorda yürüyüp makine odasına girmemle birlikte ensemde bir soğukluk hissetmem anlık olmuştu.

“İşin bitti külkedisi.”

Bu ses Doğukan’a aiti Yaren hızla kapıyı kapattı.

“Ne yaptığını zannediyorsun onu öldürecek misin?”

“Kurtulmak istemiyor muydun?”

“Bu yola mı cesetti nasıl taşıyacaksın evin her tarafında insanlar var.”

“Sen ne yapmaya çalışıyorsun?” Dişlerimin arasından tıslayarak konuşmuştum.

“Bizi kurtardığın için sana güveneceğimizi mi zannettin,”

Elinde ki silahı kaldırdı. “Şimdi cevap ver kimsin sen?” Geri bir adım atmamla sırtım duvarla buluşmuştu.

“Ben sana ne dersem bana inanacak mısın ki?”

“Sen de. İnanıp inanmama bana kalsın.”

“Bana inanmayacağının ikimizde farkındayız Doğukan ve inan bana ben söylediğim cümleleri biri inanmamayı seçerse boşuna sarf etmem.”

Doğukan kahkaha patlattı ”Öleceksin ve sana verilen tek şansı geri mi çeviriyorsun?”

“Şans kaçış arayanların sığındığı basit bir limandır. Gerçekçi olanlar şans aramaz.”

Beni öldüreceğini zannediyordu ama bulduğu silah Cemin su tabancası olduğunu bilse ne tepki verirdi?
“Sana şans yok vazgeçtim.”
Dedi hırsla ve silahın soğuk namlusunu alnıma bastırdı.

“Dur sana kim olduğumu söyleyeceğim daha bence sende bu cevabı merak ediyorsun.”

İddialı bir şekkilde gülümsedim.
“Çabuk söyle yarım saat senin konuşmanı bekleyemem!”
Doğukan Yarene doğru kısa bakış attı. Yaren kapıyı kontrol ediyordu.
Ani bir hareketle elindeki silahı çekmemle silahı benden geri almaya çalıştı.Ama olduğum duvarda daha fazla dibe gittim.

Yaren ikimize korkuyla bakıyordu ama ikisini şaşırtacak bir hamleyle oyuncak silahı kendi şakaklarıma bastırdım. “İnsan kendi eceli olmalı bence benim gibi bir kızı öldürerek başını belaya sokma. Yoksa mahpuslar da çürürsün ve emin ol oralar senin geldiğin yerden daha tehlikeli.”

Yüzüne tükürürcesine dediklerim.
Sertçe yutkunmasına sebep olurken. şaka tabancasının tetiğini çekip ateş ediyormuş gibi yaptım ancak yüzüme sıçrayan su kahkaha atmama sebep oldu.

“Bak bu boş tıpkı senin içi boş tehditlerin gibi.”

Üzerine doğru bir adım atmamla, geriye doğru adımladı.

“Bak bu sana son şans, eğer bir daha bana herhangi bir şey ile saldırırsan yemin ediyorum gerçek yüzümle tanışırsın ve inan bana o halimden ben bile korkuyorum.”

Tehlikeli bir sırıtışla arkamda sinirleri bozulmuş bir adet Doğukan bırakmıştım. Bu ikisi beni çok uğraştıracaktı ama Çağla son şansını kullanmaktan çekinmez o şans onu yakacağını bilse bile...

“Çağla.”

Arkamdan gelen bu ses bu sefer Verda’ya aitti elinde ki çöp poşetleriyle bana doğru geliyordu.

“Çöpler mi var ver atiyim onları da giderken.”

“Yok onu demeyecektim. Evdekiler biraz acıktı da yemek malzemeleri almak gerekiyor.”

Verda, burada ki herkes gibi boş gözlerle bana bakıyordu ve konuşurken duygu barındırmıyordu cümleleri. Sanki yapacağı şey onun yapması gereken bir eylem gibiydi. O konuşurken şayet içimden bir şeyler koptuğunu dahi hissetmiştim.

“Tamam o zaman o çöpleri ver bakalım.”

Deyip elindeki çöp poşetlerine uzanıp almıştım.

“Şimdi senle güzel bir alışveriş yapar sonra da yemek yaparız. Ne dersin o iş bizde.”

Göz kırparak kapıyı araladığımda önce ben arkamdan gelen Verda ise kapıyı örterek peşime takıldı.

“Evi sevdin mi?”

Dedim gerginliği bozmak için.

“Sevmek eylemi nasıl gerçekleşiyor. Onu unutacak kadar esirdim.”

Ne diyebileceğimi bilemeden çöpü aralamak için kulpa uzandım ama son kez Verda’ya bakmıştım.

“Esirsen artık özgürsün. Ne o var nede kötülük yapacak başka birisi. Ben sana söz vermiyorum sözler tutulması zorunlu eylemler ama tek sana size şunun sözünü verebilirim oradaki herkesi kurtarana kadar durmayacağım, geçmişleri esir olsa bile gelecekleri özgür olacak.”

Verda bana boş gözlerle bakıyordu.

“Sözlerin sanırım beni mutlu etti.”

Önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı.

“Yani teşekkür ederim.”

Gülümsedim ama gülümsemem çöp konteynerini açmam ile birlikte solmuştu.

Duvarın Ardındakiler nasıl bir yer biliyordum ama şuan tek anlamadığım idrak edemediğim şey savaşın yeniden başladıydı. Ben o mavi gözlere tekrardan baktığımda. İntikam listesine ki kişilerin sayısı fazlaca yükseldi ama o mavi gözler sadece bana baktı. Ne kapandı, ne de başka bir yere odaklandı. Ben o gün mavi gözlere bakarak içimdeki iyiliği öldürmüştüm. Bugün tekrar o mavilere bakarken intikam hırsım körelmişti. mücadele bitmemişti, bittiği zaman ise hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

________________

Tekrardan merhaba

Bölüm nasıldı sizce?

Verda?

Doğukan?

Mine?

Yaren?

Alkan?

Uğur?

Bir daha ki bölüme görüşmek üzere ( oy sınırı 10 oy)

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

610 281 11
23 yaşında hayatı neşeyle dolu Türkçe öğretmeni olan Nil Aslan 26 yaşında hayatından küçük yaşta umudu kesmiş Savcı mı demeliyiz yoksa bir katil m...
4.5M 383K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
7.2K 296 10
Ferhat ile Şirin Leyla ile Mecnun Tahir ile Zühre Kerem ile Aslı ...
TUTSAK Oleh Elsa

Misteri / Thriller

77K 2.7K 37
"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevleri de"