Parlayan Işığım

By Kelebek_1221

30.7K 2.9K 1.5K

"Gidelim o halde. Evine götüreyim seni." Dedi Maude. Elena, sanki Maude onun ile alay etmiş gibi güldü. Hatta... More

1.bölüm
2. bölüm
3. bölüm
4. bölüm
5. bölüm
6. bölüm
7. bölüm
8. bölüm
9. bölüm
10. bölüm
11. bölüm
12. bölüm
13. bölüm
15. bölüm
16. bölüm

14. bölüm

843 126 39
By Kelebek_1221


Selammm🦋

Nasılsınız? Son zamanlarda ailevi sorunlarımdan dolayı pek bölüm yazamıyorum. Bunun için sizden çok özür dilerim. Kusura bakmayın lütfen.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 😊

...

Uzun zamandan sonra ilk defa uykularıma kâbuslar değil de güzel rüyalar eşlik etmişti. Bu yüzden mükemmel bir uyku çekmiş ve uykumu tamamen almıştım.

Gözlerimi açmak istemiyordum. Yan bir şekilde uzandığım yatakta diğer tarafa dönmek için doğruldum. Yüzüme çarpan sıcak nefesler daha da çok mayışmamı sağlıyordu.

Dur bir dakika! Nefes mi?

Hızlıca gözlerimi açtım. Tam karşımda yüzlerimiz arasında nerdeyse sıfır mesafeyle uyuyan Maude'a şaşkın gözlerle baktım. En son yorgun olduğum için onun yatağında uzanmış ve uyuya kalmıştım. O da gelip benim yanıma yatmıştı. Gözlerini sıkıca yummuş, düzenli nefes alış vermesiyle yüzümü örten saç tellerim havalanıyordu.

Dur!

Joyce!

Doğum günü!

Kahretsin doğum gününü unutmuştum. Hızlı bir şekilde yataktan kalkmak için Maude'a arkamı döndüm. Dönmem ile büyük bir boşluğa düşer gibi olmam uzun sürmemişti. Gözlerimi korkuyla kapattığım da hala zemine çarpmadığımı fark ettim. Gözlerimi açtığım zaman bir kaslı bir kolun beni belimden tutmuş olduğunu gördüm. Maude beni tutmuştu. Uyumuyor muydu o?

"Sen hep böyle sakar mısındır?" Dedi yeni uyandığını belli eden boğuk sesiyle. Beni kendisine doğru çekip yatağın üzerine koydu. Ardından belimde olan kolunu bu sefer de koluma doğru çıkardı ve beni kendisine çekip kafamı göğsüne yasladı. Anın şoku ile öyle bakarken. Düzenli nefes alıp verişlerini tekrardan duymaya başlamıştım. Ne yapıyordu bu adam? Eğer Joyce'un doğum gününe geç kalırsak koca bir ülkeyi ayağa kaldıracağını bilmiyor muydu?

"Maude," diye seslendim. Saçlarımın arasında nefes alıp verişlerini hissediyordum. Çoktan uykuya dalmıştı bile. "Maude, uyan." Diyip kollarının arasından çıkmaya çalıştım. Ama çabalarım boşunaydı. Bedenimi o kadar sıkı sarmıştı ki değil kollarının arasından çıkmak hareket dahi edemiyordum.

"Doğum gününe geç kalırsak Joyce bizi bitirir." Dedim endişeyle dudak etlerimi ısırarak. "Kim bilir ne kadar geç kaldık?"

"Kralım," dedi bir ses. Bu ses Rogger'a aitti  Onun sesini duymam ile Maude'un kucağından kaçmak için daha da çok çabalamaya başladım. Eğer içeri girer ve bizi bu halde görürse!

"Söyle." Diyip emir verdi Maude. Belli ki rahatsız edilmek hoşuna gitmemişti.

Rogger, "Misafirler geldi. Sarayın ortak salonuna, doğum gününün olacağı tarafa aldık. Kurtlar tarafından hepsi dikkatli bir şekilde kontrol edildi. Birazdan prenses Joyce, teşrif edecekler. Sizi bekliyoruz." Dedi.

Saçlarımın arasında olan kafasını biraz geri çekip kokumu içine çekerek derin bir nefes aldı. Bedenimi sıkı sıkıya saran kollarını gevşetmesi ile hızlı bir şekilde kollarından kaçtım.

Maude'un kollarından kaçmam ile sanki yanlış birşey yapmışım gibi kızgın bakışlarını göndermeye başlamıştı. Beni kollarının arasına zorla alan oydu. Benim kızmam gerekiyordu.

Bu yüzden kızgın bakışları görmemezlikten gelip kendimi aynanın karşısına atmıştım.

Siktir!

Berbat bir haldeydim. Saçlarım hep karışmış, yüzüm ve gözlerim uyuduğum için şişmişti. Biran önce hazırlanmaya başlamam gerekiyordu. Aşağıya bu halde inemezdim.

Üstüme Maude'un uzun ve beyaz bir gömleğini giymiştim. Dizlerimin biraz üstünde biten gömlek yataktan yeni çıktığım için biraz belimde toparlansa da neyseki uzun olduğu için en fazla baldırlarıma kadar gelmişti.

Daha fazla oyalanmamak için odanın bir köşesine kırışmaması için koyduğum elbiseyi aldım ve banyoya doğru koşar adım ilerlemeye başladım. Ben bunları yaparken Maude'un pür dikkat beni izlediğinin de farkındaydım.

Banyoya geçip kapıyı arkamdan kilitledim. Üstümü hızlı bir şekilde giyinip yüzüme su vurdum. Havluyla yüzümü kuruttuktan sonra yerine astım. Kapının kilidini çevirip kapıyı açtım. Maude, tam karşımdaydı. O da tıpkı benim gibi giyinmişti.

"Birazdan aşağıya ineceğim," Dedi üstünü düzeltirken. "Sen aşağıya inmeyeceksin. " dedi işini bitirip yüzünü bana dönerken.

"Nasıl? Partiye katılmayacak mıyım?" Dedim hemen.

"Katılacaksın. Senden önce ben ineceğim. Mühür olayı yeni yeni yayılmaya başlanmıştır. Aşağıda olan misafirlerin çoğunun haberi olduğuna eminim. Yine de tepkilerini kestiremiyorum." Dedi derin bir nefes alıp. Göğsü aldığı nefes ile inip kalkarken bana doğru yürüdü ve tam önümde durdu. "size bir zarar gelmesini istemiyorum. Her ne kadar önlem almış olsak da. Seni çağırmadan sakın aşağıya inme. Odandan da çıkma." Dedi beni tembihleyip.

"Pekala," dedim yüzüm asılırken.

Maude, bu durumdan hoşnut olmadığımı fark etmiş olacak ki elini kaldırıp baş parmağının tersi ile yanağımı okşamaya başladı.

"Joyce da tıpkı senin gibi benden sonra gelecek. İstersen burda, odamda kalabilirsin. Birşeye ihtiyacın olduğu zamanda kapıdaki muhafızlara söylemen yeterli." Dedi.

Aslında birde iyi tarafından düşünürsek henüz tam hazır değildim. Maude, beni çağırana kadar hem saçlarım hem de makyajım hazır olmuş olurdu.

"Burda kalacağım." Dedim yüzümde samimi bir gülümsemeyle.

Geri çekilip benden uzaklaştı. Kapıya doğru ilerleyip açtı. Çıkmadan önce son kez bana bakıp kontrol ettikten sonra gitti. Onun gitmesiyle bende hızlı bir şekilde saray hanımlarını çağırdım. Saçlarımı ve elbiseme uygun sade bir makyaj yaptıktan sonra artık hazırdım.

*

(Yazar anlatımından)

Maude, uzun koridorda yürürken bir yandan da düşünüyordu. Elena, son zamanlarda ona karşı gayet iyiydi. Bugün ilk defa onun kokusuyla uyumuş ve aynı şekilde kokusuyla uyanmıştı. İlk defa bu kadar güzel bir uyku çekmişti.

Uçurumun kenarında olanlardan sonra Elena'nın ırkı hakkında hiç konuşmamışlardı. Şuan üstüne gitmek istemiyordu. Elena daha yeni yeni Maude'a karşı olan buzlarını eritirken aralarına tekrardan soğukluk girmesine müsaade edemezdi.

Sabredecekti. Elena kendisi gelip herşeyi anlatacaktı.

Doyle, meselesi hala bir çözüme kavuşmuş değildi. Soğukların krallığından da partiye gelenler vardı. Maude, bilerek onları da davet etmişti. Partiden sonra onlar ile konuşup en kısa zamanda ülkelerine gidecekti.

Şu Ember meselesinde ise Maude'un içinde garip bir his vardı. Elena'nın anlattıklarına bakılırsa Doyle Elena'ya onun öldüğünü söylemişti. Bazı geceler Elena'nın hızlı hızlı atan kalp atış seslerini duyuyordu. Kâbus görüyor ve Ember'ın ismini sayıklıyordu. Sevgili eşi kendisini suçluyordu.

Ortak salonun kapısının önüne geldiğinde yüzüne sert ifadesini takındı. Muhafızlara emir verdikten son kapı sonuna kadar açıldı.

"Dikkat! Kral Maude, teşrif etmiş bulunmaktadır." Dedi saray muhafızlarından biri. Bunun üzerine herkes ayağa kalkıp krala selam verdi. Kral Maude yerine geçip ayakta ve kendisine selam veren kraliyetlere selam verip eliyle oturmalarını istedi.

Kralın gelmesiyle ortak salonu bir sessizlik almıştı. Bu sessizliğin sebebinin büyük bir kaynağı Maude'dan korkuyor olmalarıydı. Zamanında kendinde saygısızlık yapan kraliyetleri yerle bir etmiş, acımamıştı.

"Nasılsınız Kral Maude?" Dedi bir kadın sesi sessizliği bozarak. Maude, sesinden tanıdığı, Gemma krallığının kraliçesi Grace'i görmüştü. Kendisine tıpkı eski günlerdeki gibi yüzünden hiç eksiltmediği güler yüzüyle bakıyordu.

Maude, eski dostunu görmüş olmanın verdiği mutluluk ile istifini bozmadan karşılık verdi.

"Gayet iyiyim kraliçe Grace," dedi. Her ne kadar eski dost olsalar da resmi bir ortamdalardı. İkisi de hareketlerine ve sözlerine dikkat ederek konuşuyordu. "siz nasılsınız?"

"Sayenizde ben ve krallığım gayet iyiyiz." 

Gemma krallığı çok önemli bir yerdi. Adından da anlaşılacağı üzere değerli taşlar, mücevherler hatta şifalı taşlar bile o ülkede bulunmaktaydı. Soğuklar kurtlara karşı daha fazla güç edinmek için Gemma krallığına savaş açmış, taşları sömürmek için de harekete geçmişlerdi.

Gemma krallığında bulunan muhafızlar ve halk her ne kadar ellerinden geleni yapsalar da taşların güçleri azaldığı için onlara karşı yeniliyordu.

Gemma krallığında bulunan taşlar her dolunayda ayın önüne konur ve enerji toplamaları sağlanırdı. Taşları ancak öyle kullanabilirlerdi. Onlar taşları kullandıkça taşın enerjisi ve gücü azalır, her dolunayda da tekrardan güç toplanmaları sağlanırdı.

Soğuklar da bunu bildikleri için dolunaya son birkaç gün kala, taşların güçlerinin zayıfladığından emin olduktan sonra onlara karşı savaş açmışlardı.

Bunun üzerine Gemma krallığı kurtlardan yardım istemişlerdi. Maude' da onlara hem ekipman hem de muhafız olarak destek sağlamış ve savaşı daha fazla zarar görmelerini engelleyerek bitirmişti.

Üstelik o da yetmezmiş gibi Maude, ülkenin zararlarının karşılanmasında bizzat kendisi yardımcı olmuştu.

Aradan yarım satten az bir süre sonra herkes yavaş yavaş açılmaya başlamış ve barış içerisinde olanlar sohbet etmeye başlamıştı.

"Kral Maude," dedi bir ses. Maude bu tiksindiği sesin sahibini çok iyi tanıyordu. "Sizi görmek ne hoş. Prenses Joyce'un doğum günü için bizi davet etmeniz bizim için büyük bir onur." Dedi ukala bakışlarının altından.

Krala selam verip elini uzattı. Maude'da selamına karşılık verdi. James'in en az bir buz kadar soğuk tenine uzanıp elini tuttu.

"Sizi görmekte öyle prens James. Bakıyorum da Gemma krallığına karşı düzenlediğiniz savaştan kaybederek dönmenizin üzerine sonunda saklandığınız kabuğunuzdan çıkabilmişsiniz. Doğrusu sizden bu cesareti beklemezdim." Dedi aşşağılayıcı bakışlarının altından.

James, duydukları ile gözleri sinirden kıpkırmızı kesilirken, eli ve ayağı titremeye başlamıştı. Karşısında gördüğü kral bozuntusu onu küçük görüyor ve aşşağılıyordu.

Maude, içten içe kahkahalar atsa da sert tavrından ödün vermedi.

James, krala kötü bakışlarını gönderdi. İzin isteyip yanından ayrıldı.

Aradan biraz daha süre geçince Joyce'da gelmişti. Neşeli haliyle herkesle selamlaşıyor geldikleri için iyi dileklerde bulunup teşekkür ediyordu. Maude ise oturduğu yerden etrafı kolaçan ediyordu.

Joyce, sonunda misafirler ile ilgilenmeyi bitirebilmiş ve yemek faslı gelmişti.

"Kralım," dedi bir ses. Maude, kafasını çevirdiği zaman sesin sahibine gözlerini dikti. Soğukların krallığında James'in babası kral Douglas ayağa kalkmıştı. Belli ki önemli bir konuşma yapacaktı.

"Sizi dinliyorum." Dedi Maude. Neden kalktığını merak etmişti. Eğer önemli bir durum olmasaydı cesaret edemezdi çünkü.

"Söylenenlere göre mühürlenmişsiniz. Aslında davetinizi geri çevirmememin bir diğer sebebi de eşinizi merak ediyor oluşumdu." Maude, duydukları ile sinirlenmeye başlasa da belli etmemeye çalıştı. Düşmanı diye bildiği ırkların eşini merak etmesi bile kurdunun deli gibi eşini kıskanmasını sağlıyordu.

Kral Douglas, Maude'un sinirlendiğini fark etmesine rağmen söyleyeceklerinden vazgeçmedi.

"Ne yazık ki eşinizi burda görememiş olmam beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Yoksa bu duyduklarım basit bir dedikodudan mı ibaret?" Diyerek devam etti.

Joyce, ortamın bir kereden gerginleşmesi ile gözlerini bir an bile olsun Maude'dan ayırmıyordu. Korkuyor muydu? Hemde deli gibi. Maude'un sinirine bizzat kendisi şahit olmuştu. Sinirlendiği zaman gözleri kimseyi görmüyor ve önüne gelen herkesin kafasını kopartıp ortalığı cehenneme çeviriyordu.

"Mühürlendiğim doğrudur," dedi Maude. Sesi titremişti. Korkudan mıydı, hayır. Tamamen sinirinden kaynaklanıyordu.

"O halde eşinizin neden bize katılmadığını merak ediyorum doğrusu?"

"Bunun sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum kral Douglas. Değil sadece sizi, ne beni ne de burdaki herhangi birini ilgilendirir. Buraya ne için geldiğimizi unutmayalım lütfen. Prenses Joyce'un doğum gününün şerefine buradayız. Eminim kral Maude'un eşinin şuan yanımızda olmamasının da önemli bir sebebi vardır." Diyerek araya girdir kraliçe Grace.

Joyce'un tedirginliğini fark etmişti ve bir tatsızlık çıkmaması için araya girip ortamı yumuşatmaya çalışmıştı.

"Anlıyorum," dedi Douglas bozulduğunu belli ettiği sesiyle. Daha da fazla birşey söylemeden yerine oturup yemeğini yemeye devam etti.

Maude bir süre boyunca gözünü bir an bile olsun kırpmadan Kral Douglas'ı izledi. Elinde olsa şuan onun kafasını kopartıp zindandakilere yem edebilirdi. Ama onu durduran tek şey Joyce'du. Uzun zamandır bu partinin hayalini kuruyordu.

Douglas, Maude tarafından izlendiğini biliyordu. Her an üstüne atlayabilir korkusuyla terlemeye başlamıştı. Elini kravatına atıp gevşetti ve boğazını temizledi.

Aradan geçen birkaç dakikanın ardından Maude, Dean'ı çağırttı. Hemen kapının önünde bekleyen Dean kralının verdiği emir ile hemen yanına gitti. Maude, Dean'a göz işareti yapıp Elena'yı getirmesini istedi.

Dean, hızlı bir şekilde vakit kaybetmeden Elena'nın yanına doğru ilerlemeye başladı. Odasına gidip onu çağırdı ve ortak salona doğru ilerlemeye başladılar. Belli ki ortalık kızışacaktı(!)

*

(Elena'nın anlatımından)

Dean'ın sonunda gelip beni çağırmasıyla sıkıntıdan tutmuş olduğum nefesimi verdim. Unutulduğumu hatta o partide istenmediğimi düşünmeye başlamıştım. Çünkü düşündüğümden de uzun bir süre beklemiştim.

Uzun koridorda ilerlerken içimde nedenini bilmediğim bir endişe vardı.

"Çok fazla kalabalık mı?" Dedim Dean'a dönüp.

"Yani... Biraz."

"Anladım. Neden beni bu kadar geç çağırdınız? Bir sorun mu var?" İçten içe endişeleniyordum. Ve bu endişemin de Maude'u görene kadar gitmeyeceğini biliyordum.

"Sakin olun kraliçem. Küçük bir sorun oldu, hallettik." Dedi. Ortak salonunun önüne geldik.

Kapı sonuna kadar açıldı ve benim gözlerim evine kavuşmaya muhtaçmış gibi Maude'un gözlerini buldu. Göz bebekleri beni gördüğü an yüzüne yerleştirdiği muazzam gülümsemesi ile endişem tüy olup uçtu sanki.

Oturduğu sandalyeden kalkması ile diğer herkeste onunla birlikte kalkmıştı. Herkesin gözü anında beni bulurken ben gözlerimi bir an bile olsun ondan ayırmamıştım, ayıramamıştım...

Gözleri gözlerimden birkaç saniye ayrıldı ve beni süzmeye başlamıştı. Hayran dolu bakışlarıyla bana bakarken o bakışlarda gördüğüm birşey daha vardı. Saf arzu...

Gelmem için elini bana doğru uzattı. Daha fazla böyle durup kendimi kötü duruma düşürmemek için ona doğru ilerlemeye başladım. Elinin üzerine elimi koyup ne yapacağını izlemeye başladım.

"Sevgili eşim..." Dedi o aşina olduğum ses.

Her ne kadar kendi kendime ona karşı hazır olmadığımı söylesem de ona çekiliyordum. Bu da hareketlerimin ve söylediklerimin birbirleri ile zıt düşmesini sağlıyordu.

Sanırım her ne kadar kendime itiraf etmek istemesem de ben bu adama karşı boş değildim...

...

Eveeeet, iyi okumalar dilerim. Bölümü nasıl buldunuz?

Elena, sonunda kendisine Maude hakkında olan görüşlerini itiraf edebildi.

Diğer bölümlerde biraz daha yakınlaşacaklar.

Aynı zamanda olaylar da peşimizi bırakmayacak tabi ki-

Sjjsjsjsjs




Continue Reading

You'll Also Like

226K 1.8K 72
Taekook +18 fanart Smutshoot sevenler; 18. ve son bölüme bir bakın derim ;)
40.5K 2.1K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...
4.6K 323 23
Aile şiddeti ile apar topar evlendirilen zeynep ile cüneyd bir süre sonra ayrılmak zorunda kalır. kansere yakalanan zeynep dayanmaya çalışır.
861 129 4
Göbeklitepe tapınaklarından gelen yeni izlerle, araştırma yapmak için İstanbul'dan Şanlıurfa'ya gelen arkeoloji son sınıf öğrencisi Yaren, karşılaştı...