Peyda

By everybodylies39

880K 61.1K 9.8K

Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliy... More

Peyda
Peyda 2
Peyda 3
Peyda 4
Peyda 6
Peyda 7
Peyda 8
Peyda 9
Peyda 10
Peyda 11
Peyda 12
Peyda 13
Peyda 14
Peyda 15
Peyda 16
Peyda 17
Peyda 18
Peyda 19
Peyda 20
Peyda 21
Peyda 22
Peyda 23
Peyda 24
Peyda 25
Peyda 26
Peyda 27
Peyda 28
Peyda 29
Peyda 30
Peyda 31
Peyda 32
Peyda 33
Peyda 34
Peyda 35
Peyda 36

Peyda 5

32.6K 1.6K 279
By everybodylies39


14.03.2024
Beşinci bölüme hepiniz hoş geldiniz.
Keyifli okumalar.

Bölüm şarkısı:
Esmeray-Unutama Beni
🎀

"Herkesin Anladığı Dil"

23 Ekim 2023
İstanbul, Türkiye

Hayatta bazı şeyler beklediğimiz gibi gitmezdi ve kimse de bizim beklentilerimizi karşılamaya çalışmazdı.

Hayatta ne kadar çabalıyorsan kendin içindi ve sen kendini düşünmezsen kimse seni düşünmezdi.

On yedi yılımın bana öğrettiği en net şey buydu, yıllarca çalışmış çabalamış ve bir kere olsun bir başkası tarafından değer görmemiş, desteklenmemiştim.

Yıllarca hep bir ağabeyim, bir ablam ya da bir kardeşim olsa bana destek olurdu diye düşünürdüm fakat şimdi görüyordum ki bunlara ben zaten doğduğum ilk andan itibaren sahiptim ve sahip olduklarımın farkına on yedi yıl sonra varmıştım.

Üç abim, biri kızı biri erkek olan üçüzlerim ve küçük bir erkek kardeşim vardı.

Alparslan, Tarık, Kağan, Mert, Ceyda ve Can. Bu sırlamaya on yedi yıl sonra Peyda ismini eklemek zor gelirdi insana. Bir aileyi dağıtmak gibiydi, tam ortasından girmek ve dağıtmak gibiydi o aileyi.

Ben bunu yapacak cesarete sahip değildim, bir ailenin tam ortasından girerek onlara ayak uydurabileceğimi sanmıyordum. Hiç tanımadığım insanlarla aynı evde kalma fikri yeni yeni korkutuyordu beni.

Bu korkuyu içime eken şey ise Nazlı Hanım ve Cihan Bey'in benimle baş başa konuşmak istemesiydi.

Başta bir sorun yoktu fakat onlarla birlikte çalışma odası tarzı bir yere girdiğimizde aslında sorgulamadığım her şeyin ne kadar da saçma olduğunu fark ettim.

Ben bu insanları tanımıyordum ve şu an onların evinde onların odasında ve onlarla baş başa bir şekilde konuşmayı kabul ediyordum.

Bu fikir beni ürpertti, yaşarken çok absürt durmayan şeyleri sesli dile getirdiğimizde ya da düzgün bir şekilde önünüze koyduğumuzda bazen ne kadar da saçma olduğunu anlamamızı ve aldığımız kararları tekrar gözden geçirmemizi sağlardı.

Ne demişlerdi, büyük resme bak.

Büyük resme baktığımda dehşete düşmüştüm ve bu, şu an bulunduğum durumda en son olması gereken şey bile değildi. Nazlı Hanım yanındaki Cihan Bey ise karşımdaki koltuğa yerleştiklerinde gerginlikten ellerimle oynamayı kesemiyordum.

Küçük resme geri dön! Çabuk küçük resme geri dön!

Beynim endişe naraları atarken dışarıya yansıttığım tek şey artık klasikleşmiş olan titremelerimdi. Sanki bir telefonu titreşim ayarında bırakmışlar gibi durmadan titriyordum ve artık titrediğimi hissetmemeye başlamıştım.
Oluyordu arada bana böyle.

Titremelerimi çok da takmadım. Onlara odaklanmaya çalıştım, hayatım değişiyordu ve ben sadece oturmuş titriyordum. Annem ölmüştü, ailemi bulmuştum, onların mutlu ve bensiz geçirdikleri hayatlarının kısa bir anına şahit olmuştum, eksikliğimin hiçbir yerde hissedilmediğinin farkına varmış ve kendimi daha fazla değersiz hissetmiştim.

Ve tüm bunlar olurken yapabildiğim tek şey titremek ve ara sıra ağlamak olmuştu, geri kalan her şeye boyun eğmiş ve kabullenmiştim.

"Peyda, içeride Mert'in bahsettiği gerçeği ne kadar erken açıklarsak o kadar iyi olur diye düşündük." Derin bir nefes alıp devam etti sözlerine Nazlı Hanım.

"Çünkü bunu sonradan öğrenmen senin için de bizim için de olayları zorlaştırabilir." O an ilk defa bana temas etti. Elimi ellerinin arasına aldı. İçim titredi, bu dışımdan fark edilmedi çünkü zaten yeterince fazla titriyordum. Fakat içimdeki titreme gözlerimi doldurmuştu.

Annem ilk defa ellerimi tutmuştu, yıllar önce ayrılan ellerimiz birleşmişti ama bu anaç bir tavırla yapılmış bir hareket değildi.

Bu, sadece bana destek olmak için ya da kendini daha iyi açıklamak için yapılmış bir hareketti.

"Bak beni sakın yanlış anlama, söyleyeceklerime üzülme, bizi de anlamaya çalış. Olur mu?" Kafamı salladım hafifçe, fark edildiğinden bile emin değildim.

"Hamileliğim boyunca iki çocuk beklerken doğumda kucağıma verilen sadece Mert olduğunda ne kadar ağladığımı, ne kadar üzüldüğümü bir ben bilirim bir de Allah. Senin öldüğünü söylediklerinde seninle kurduğum hayallerimin hiçbirinin gerçekleşemeyeceğine inanamamıştım. Üç, hatta Mert ile birlikte dört oğlan çocuğundan sonra seni dört gözle beklemek ve seninle ilgili daha fazla hayal kurmak bana ayrı bir zevk veriyordu. Seninle kurduğum her bir hayal ise o gün son buldu. Seni bir kere bile kucağıma alamadım, bir kere bile kokunu duyamadım. Sütten kesildim senin acından, oğlumu besleyemedim. Yetemediğimi hissettim, ben kötü bir anneyim dedim, kendime yediremedim, hayatımdan vazgeçmek istedim. Yapmaya çalıştım da." Bunları anlatırken o anları tekrar yaşıyormuş gibi sessiz gözyaşları döküyordu, sesi titriyordu ve bana tutunan ellerini daha da sıkıyordu.

"Sonra onu gördüm, ölen arkadaşımın yeni doğmuş kızını, yani Ceyda'yı. Ben bir bebeğe hasrettim, o da bir anneye. Ceyda'nın annesi ve babası yakın arkadaşlarımızdı ve onları da seni kaybettiğimiz hafta toprağa gömmüştük, onların acısı senin acınla harmanlanınca çıkmaz bir yola girmiş gibiydim. Hayatımın değerinin olmadığını düşünüyorum ama Ceyda bana bir yol gösterici oldu sanki. Ona bakarken onu senin yerine koymadım hiçbir zaman ama bana seni unutturdu o gülüşüyle. Sanki yeniden bir çiçek gibi açmıştım onun gülüşüyle. O günden sonra onu annesi oldum, o da benim kızım oldu." Bana anlatacakları gerçeklere hiçbir şey hazırlayamazmış beni onu anladım. Beklenmeyen bir bıçak darbesini önceden haber versen yine acıtırdı ya o bıçak, aynısını şu an yüreğimde hissediyordum.

Yerime bir başkasını koyan annem bir zaman sonra beni hiç hatırlamamıştı belki de. Gözlerimdeki yaşlar öne çıkmak için adeta bir savaş verirken savaşı kazanan birkaç damla yaş yavaşça yanaklarımdan süzülmeye başladı.

Yıllarıma ağladım, dolan yerime, unutuluşuma, gerçekten şu hayatta beni bekleyen bir ailem olmayışına ağladım. Ben ağladıkça Nazlı Hanım sanki vicdan azabı çekiyormuş gibi elini sırtıma koyup beni teselli etmeye başladı.

Sırtımı yavaş yavaş okşarken onun da ağlamaya başladığını anladım. Omuzları sarsılıyordu.

Nazlı Hanım'ın yavaşça çekildiğini hissettiğimde ben de kendimi zorlukla durdurmuştum. Onlar beni unutmuştu, çok normal bir durumdu bu. Bunu her ne kadar kabul etmek istemesem de daha doğumda kaybettiği bir bebeğin ardından yıllarca acı çekmesini beklemek saçma olurdu.

Ama yine de kırılmıştım, üzülmüştüm. Yerimin dolduğunu öğrenmek beni üzmüştü çünkü ben doğduğum an yanlarından ayırıldığım ailemin yerini bir daha dolduramamıştım.

"Nazlı, hadi canım sen içeri geç. Biraz da ben konuşayım Peyda ile." Sesi beni ürkütmüştü. Konuşurken kullandığı ton yüzünden titremelerim arttı.

Bu ses tonunu biliyordum. Hayatım bu tonu unutmaya çalışmakla geçmişti.

Nazlı Hanım yaşlı gözleriyle yanımızdan ayrılırken Cihan Bey telefonunu çıkartarak kulağına yasladı. Anlamadığım birkaç bir şeyi telefonun karşısındaki kişiye söyledikten sonra telefonu kapatmış ve cebine geri koymuştu.

Kalktığı koltuğa geri oturduğunda direklerini dizlerine yaslayarak üzerime eğilmiş ve ardından korkudan, sinirden, şaşkınlıktan ve daha birçok duygudan dolayı kaskatı kesilmemi sağlayan o cümleyi söylemişti.

"Bu zamana kadar bizim anladığımız dilden konuştuk, şimdi bir de senin anladığın dilden konuşalım, Peyda."

Gözlerimin ta içine bakarken tanıdık bir hisle kavrulduk ikimiz de.

"Sonuçta herkesin anladığı bir dil vardır."

🎀
Peyda 4. Bölümün sonu.

Şimdi size birkaç soru sormak istiyorum.

Öncelikle bölümü beğendiniz mi?

Yazım tarzımı beğendiniz mi, akıcı geldi mi size?

Gördüğünüz herhangi bir hata (mantık, yazım kuralları vb.) var mı?

Karakterleri daha tam anlamıyla tanımadık ama sizce nasıl insanlar?

İleride görmek istediğiniz sahne?

Ve son olarak
Eğer beğendiyseniz:

⭐ Yıldızı parlatmayı ve düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın lütfen :)

Hayırlı Ramazanlar 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 54.7K 87
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
722 68 18
Ben Rabia, daha doğrusu deli Rabia. Öyle derler bana, deli ne demekti ki ? Herkesi güldürmeye çalışan mı ? Mutuluya deli mi denirdi? Annemi babamı h...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

788K 38.4K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
996K 34K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!