wisteria ~ ❀《kamijirou》✓

By chargeboltsgf

1.1K 123 242

4. Sezon Okul Festivali'ni bir de benim ağzımdan dinlemeye ne dersiniz? Sizce festival hazırlıkları sırasında... More

Bölüm 1 - Jirou Neden Sinirli?
Bölüm 2 - Sınıf 1-A'nın Projesi
Bölüm 3 - Birtakım Hazırlıklar
Bölüm 4 - Gitaristler
Bölüm 5 - Sakin Ol, Kaminari!
Bölüm 6 - Kalpten Gelen Melodi (1. Kısım)
Bölüm 7 - Kalpten Gelen Melodi (2. Kısım)
Bölüm 8 - Geçmişten Bugüne
Bölüm 9 - Bir Soru Sorabilir Miyim?
Bölüm 10 - İstemsizce Dolan Gözler
Bölüm 11 - En Güzel Günüm
Bölüm 12 - Mor Çin Salkımı
Bölüm 13 - Sonsuza Kadar, Her Zaman
Bölüm 14 - Yıllar Sonra Bir Ziyaret
Kapanış - Yazar ve Kurgu Hakkında

Özel Bölüm - Yılbaşı Balosu

35 5 12
By chargeboltsgf

(Bu bölüm okul festivali bitip Kyouka ve Denki sevgili olduktan sonra gerçekleşiyor.)

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

- Jirou pov -

Doğru dürüst uyanamadığım bir sabah, Yaomomo ile koridorda yürüyorduk. İlk ders Present Mic ile İngilizce'ydi. Ah ne güzel, şimdi kesin tamamen ayılacağım, diye düşündüm. Gerçekten, kulaklık jaklarım gittikçe daha az sızlıyor olabilirdi ama Present Mic'in sesi ekstrem boyutta yüksek - tabii onun da kontrolü altında değil ama yine de, derslerinde kulağıma tıkaç takmak zorunda kalıyordum. Asıl acıyan yer kulaklarım değil jaklarım olduğundan çok fazla faydası olmuyordu maalesef.

Bezgin yüz ifademi fark eden kankam, "Jirou, uyuyakalmak daha utanç verici olmaz mıydı? Hadi gel, neşelen biraz! Kitaplarını al da kızların yanına gidelim." diyerek koluma girdi.

Dolabı açınca kapağın içine yapıştırmış olduğum fotoğraflardan biri gözüme çarptı. Yanaklarımı zorla çekiştirirken gülümseyen Denki... İster istemez gülümsedim. Omzumun üstünden baktığım yöne bakan Yaomomo, "Senin için ne kadar mutluyum bilemezsin." dedi ve bana gururlu bir anne gibi gülümsedi.

Okul festivalinin üzerinden yaklaşık 6 ay geçmişti. Yani Denki'yle o parkta buluşmamızın üzerinden... O günden beri, sık sık buluşup bir yerlere gittik ya da yurtta kalıp birbirimizin odalarında gitar çaldık. Sanırım sevgili olunca böyle oluyordu. Ve ben de bundan gayet memnundum, çünkü Denki bir şekilde beni her zaman mutlu edebiliyordu. 

Aklımda o, yüzümde kendimi alıkoyamadığım bir gülümseme... Yaomomo'yla diğer kızların sınıf kapısının yanındaki sohbetine katıldık.

Bizi gören Mina, ellerini heyecanla çırparak konuşmaya başladı.

"Ah, günaydın kızlar! Bugün birkaç söylenti duydum büyük sınıflardan. O yüzden yüksek ihtimalle ders işlemek yerine, benim sevdiğim türden bir şey yapacağız. Hazır olun!"

Yaomomo ellerini beline koymuştu.

"Senin sevdiğin türden bir şey? Tam olarak niye özellikle senin sevdiğin olarak belirttin bilmiyorum ama eğer doğruysa öğreneceğimden, senin ağzından laf almaya uğraşmayacağım Mina." Mina'ya tek kaşını kaldırarak baktı.

Bunun üzerine Mina dahil herkes gülmeye başladı. Grubun en komiği kesinlikle Yaomomo değildi - daha çok beynimizdi o bizim. O yüzden o espri yaptığında veya kinayeli konuştuğunda çok komiğimize giderdi hep.

Zil sesi üzerine, kendimi çok daha hazır ve neşeli hissederek sınıfa girdim. Sırama oturup yanıma baktığımda, zaten çoktan bana bakıyor olan Denki'yi gördüm.

"Günaydın, Kyou!"

"Kyou" Denki'nin bana taktığı bir lakaptı. Klişe gelebilir ama bana öyle seslendiğinde içten içe patlayacak kadar enerjik ve mutlu hissederdim. 

"Günaydın, Denki." Esnedi. Bir kere de uykusu olmasın, şaşardım. Tıkaçlarımı tam zamanında kulağıma takmışım, çünkü tahmini olarak beş saniye sonra öğretmenimizin o bilindik sesi duyuldu.

"GOOD MORNING PEOPLEEEE!!!!" Present Mic kapıyı çarparak açtı ve içeri girdi. Çok kibar bir girişti hocam, cidden tebrikler.

"Bugün ders yapmıyoruz, onun yerine; IT'S FUN TIME EVERYONE!!!! Kitaplarınızı sıranızın altına koyabilirsiniz. Şimdi, herkes, listen TO ME!"

Kimse konuşmuyordu bile ama olsun. Öğretmenimiz biraz... paldır küldür biri olabilirdi, ama şahsen ben onu hep eğlenceli bir kişilik olarak görmüşümdür.

Mina'nın Yaomomo'ya "İzle de gör" der gibi bir bakış attığını gördüm.

"Öhöm, öhöm. Uzun lafın kısası, bir yılbaşı balosu düzenliyoruz! Ailenizin yanına gidemeyeceğiniz için beraber girmek istedik yılbaşına. Merak etmeyin, bu sefer sizin bir şey yapmanıza gerek yok, bu sefer sadece eğleneceksiniz, yeah boyyy!!!"

"Peki bu balo nasıl bir şey tam olarak, Present Mic Sensei?" Tsu herkesin cevabını beklediği soruyu sordu.

"Çok basit, Asui. Hepinizin Cuma akşamı bir eş ile balonun düzenlendiği yere gelmeniz gerekiyor. Dans, yiyecek içecek, müzik! Baloya uygun kıyafetlerle gelin. Şimdi, dersin sonuna kadar küçük bir "quiz" yapmaya karar verdim. Sırayla size dün öğrendiğimiz gramer yapısından cümleler yazdıracağım."

Sınıftan yüksek sesli of oflar duyulmaya başladı. En azından çok bağırmayacaktı, diye düşündüm...

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

Öğlen arasında Yaomomo ile yemekhaneye yürüyorduk. Sırada beklerken koluma arkadan biri dokundu. Dönüp baktığımda, Mina ve arkasına dizilmiş diğer kızlar olduğunu farkettim. Ellimi salladım. "Selam kızlar." "Selam Jirou!"

Mina hemen konuya girdi. "Baloya kimle gidiyorsunuz?" Klasik meraklı yüz ifadesi yine.

"Yani, henüz sormadı ama herhalde Denki'yle giderim - başkasıyla gidersem yazık çok üzülür zavallı. Ama o başkasıyla gitmeye kalkarsa üzülmez öldürürüm onu."

Sıradaki herkesten yüksek kahkahalar yükseldi. "Peki sen, Yaomomo?"

Yaomomo bize döndü. "Ah, bilmem ki. Cuma akşamına kadar süremiz var, düşünmedim o yüzden." Yüzündeki ifade biraz garipti. Sanki birinden sormasını bekliyormuş gibiydi.

Ve sanki ben de o kişinin kim olduğunu biliyordum...

"Şanslısın, en azından sana kesin sorarlar - koca hayran kitlen var sonuçta." Uraraka biraz umutsuz duruyordu.

Tsu elini omzuna koydu. "Ciddi olamazsın. Midoriya sana sormazsa kime soracak ki?"

Uraraka kıpkırmızı oldu. "NİYE BANA SORSUN SAÇMALAMA!"

"Hadi ama, hepimiz farkındayız aranızda bir şeyler olduğunun!" Hagakure onu doğrulamamız için bize bir bakış attı - onu göremiyor olabilirdik ama bu kadar süre boyunca beraber olduğumuz için bir şekilde görüyoruz gibiydi - bunun üzerine herkes kafasını evet anlamında salladı.

"Peki, tamam! Yine de bana sormayacak. Hadi sıra bize geliyor."

Bunun üzerine herkes yemeğini alıp masada toplandı. Öyle bir sohbete dalmışız ki bana atılan kağıt topu bile fark etmedim.

"Heeey, kıyamet kopsa fark etmeyeceksin ya!" Kaşlarımı çattım.

Aldırmadan kızlara dönüp bağırdı. "Merhaba kızlar!"

"Merhaba Kaminari!!" Kızlar koro şeklinde cevapladı. Gülmeye başladık.

"Niye attın?" diye sordum.

"Bugün odana gelebilir miyim?" Muzip bir gülümseme.

"Aizawa Sensei çok ödev vermezse anlaştık."

"Hadi ama, tabii ki çok vericek. Sen bana yardım edersin, olmaz mı?"

"Ben daha başarabilsem kendiminkini."

"Ama, gitarı unutmak istemiyorum. Bir şeyler çalarız, güzel olmaz mıydı? Şu yeni şarkıyı öğretirsin bana." Tatlı bir surat ifadesi yapmaya çalışıyordu. Başardı da.

"Ah tamam peki. Hadi önüne dön artık."

Masasına geri döndüğünde erkeklerden hemen bir sesler yükseldi. Sero'nun Denki'nin sırtına vurup bir şeyler fısıldadığını gördüm. 

"Birşeyler dönüyor çok belli." Mina gözlerini kısmış erkekler masasını gözetliyordu.

"Bırak aralarında kalsın Mina-chan."

"Olur mu hiç, Mina her şeyi kurcalamalıdır illa."

"Öhö, öhö. Ne giymeyi düşünüyorsunuz baloya?" Yaomomo bu soruyla Mina'nın aklını az da olsa erkeklerin masasından almıştı.

Sohbet muhabbet derken zil çaldı ve sınıfa geri döndük.

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

Bir şekilde okul su gibi akıp geçti. Üstümü değişmiş, yatağın üstünde telefona öylece bakıyordum ki Denki'den bildirim geldi.

"Hey, geliyorum unutmadın dimi?"

"Tabii ki hayır aptal. Kararımı değiştirmeden gel hemen."

Aynı katta olduğumuz için gelmesi maksimum 1 dakika sürdü. Konu bana gelince sanki bilmediğim hızla ilgili bir özgünlüğü varmış gibi hissediyordum.

Kapıyı deli gibi tıklatmaya başladı.

"Geldim manyak bi dur!"

Açtığımda karşımda yüzünde koca bir gülümsemeyle Denki duruyordu. 

"Hayırdır ne bu heyecan?"

"Hiiiiç öyle."

"Peki."

İçeri gelip yatağa çöktü. Elleri titriyormuş gibi görünüyordu.

"Denki." Ciddi bir bakış attım.

"Kyou?"

"Gitarın nerede?"

"A... Unutmuşum!"

"E git getir?"

"Olmaz."

"Çalışmayacak mıyız?"

"Hayır."

"Beni kandırdın mı?"

"E- Hayır." Kendini çok belli ediyordu.

"Denki, çıkar ağzındaki baklayı." Jaklarımı ona doğrultunca ürktü.

"Kyou, hakkaten kötü bir amaçla seni kandırmadım!"

"Tamam söyle işte o zaman!"

"Söyleyeyim o zaman."

Boğazını temizledi. "Şey diyecektim..."

Kaşlarımı kaldırdım. "Evet?"

"Benimle... Cuma günkü baloya gelir misin?"

"PUAHAHHAHAHAHAH!!!!"

Kahkahalar atmaya başladım. O kadar çok güldüm ki gözümden yaşlar geldi.

"Komik birşey mi dedim?"

"Hayır sadece... Bunun için mi bu hallere girdin? Senin sevgilin değil miyim, sen değil de kimle gidicem zaten?"

"YANİ BENİMLE GELİYOR MUSUN???"

"Evet seni şapşal."

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

Günler günleri kovaladı, ve bir şekilde Perşembe akşamı geldi. Akşam yemeğinin ardından, saat 7 suları, tüm kızlar Mina'nın odasında toplanıldı.

"Evet kızlar, hazırsanız balo hazırlığı başlasın!"

Herkes sevinç çığlıkları içinde cevapladı. "EVEEEEET!!!!"

"Şimdi, herkes minderlere otursun, bir çember oluşturun."

İster istemez kendimi anaokulunda gibi hissettim. Yaomomo'nun yanında yer aldım.

Mina, elleri belinde başımıza geçti. "Programımızı açıklıyorum."

"Nedir bu ciddiyet, sanki düğün hazırlıkları başlıyor." Hagakure hepimizin düşündüğünü sesli söylemişti.

"Öhöm öhöm, sessizlik lütfen!" Bunun üzerine hepimiz kahkahalardan kırıldık.

"Şimdi, ilk olarak herkes, tüm dürüstlüğüyle kimle gideceğini söyleyecek. Dedikodu faslımız bugün o kadar uzun olmayacak ama, eh işte. Sonrasında, herkes elbiselerini getiricek, biz de en iyi şekilde uyduracağız kalanını. Sonra da küçük bir konserimiz olur herhalde, ödül olarak?" Mina bana sorarcasına baktı. Açıkçası çok sorarcasına değildi, emredercesineydi gibi hissettim.

"Ah şey... Söz vermiyorum." Ne diyebilirdim ki?

"Bakın kızlar, Kyouka eğer dedikodu güzel olmazsa çalmam diyor." İlahi Mina...

Ne kadar kızsam da diğer herkesin etkisiyle gülmeden duramadım. Bu kızları çok seviyorum...

Mina gelip boş olan mindere oturdu.

"Hep ben mi hareketlendireceğim ortayı?"

"Yani, bunu yapmamızı isteyen sen değil misin Mina-chan?"

"Olabilir Tsu, ama biliyorum ki eğleneceğiz o yüzden."

"Ben de eğleneceğiz gibi hissediyorum!" Uraraka'nın yüzünde güller açıyordu, tabii Mina'nın dikkatinden kaçmadı bu.

"Evet o zaman ilk seninle başlayalım? Nasıl oldu? Midoriya mı sen mi? Tabii Midoriya'dır, adam gibi erkek çıkar söyler..."

"Ehh... Şey neden ilk ben?" Uraraka yüzünü kapatarak kırmızılığını saklamaya çalışıyordu.

"Uraraka, anlat gitsin işte. Eninde sonunda anlatmayacak mısın?" Yaomomo bile sabredemiyordu, baksana şu işe.

Tüm kızlar gözlerini Uraraka'ya dikmiş, bekliyordu.

"Şey... Tamam." Bir anda gelen bir kararlılıkla başladı anlatmaya. "Deku-kun beni özel hareketlerimizi çalışmak için Gamma'ya davet etmişti. Iida-kun da vardı..."

"Hiç de anlatmaz haa!" Mina yüzünde yalandan alınmış bir suratla baktı.

"Şşş Mina, bölme kızı da dinleyelim!" Hagakure kolunu yüzüne doğru getirdiğinden anladık ki eliyle sessiz ol işareti yapıyor. Kısa kollu tişört giydiğinden kolunu da tam göremiyorduk ama dediğim gibi, hakimdik artık.

"Sonra çalışmamız bitti. Deku-kun Iida'ya dönüp, "Sen gidebilirsin, yemek saatinden önce orada oluruz!" diyince Iida-kun gitti ve biz baş başa kaldık. Tam soyunma odasına doğru gidiyordum ki "Uraraka-san, bir iki dakikan var mı?" diye seslendi."

"Ah şimdiden çok tatlısınız, kero!" Tsu-chan da meraklılar grubuna katılmıştı anlaşılan.

Ben ve Yaomomo grup içindeki en pasif kişilerdik yüksek ihtimal. Ama Yaomomo'ya baktığımda, gözlerinde bir parıltı gördüm. Demek o da böyle olayları tatlı buluyordu.

Ben de buluyordum ama daha çok içimden diyelim. Yine de mesela şimdi Uraraka anlatmam derse üzülür müydüm, evet. Çok merak eder miydim? Evet...

"Sonra, "Evet, ne oldu?" diye sordum. Sonra... Sonra... Bana doğru yürümeye başladı." Uraraka'nın yanakları al al oldu.

Ben dahil tüm kızlardan "Oooo" sesleri yükseldi.

"Yüzüme baktı. Sonra yere baktı, uzun bir süre. Ona hala burada olduğumu hatırlattım ve bir daha bana bakabildi sonunda. Sonrasında da, "Şey, eğer kimseyle sözleşmediysen... Benimle baloya gelmek ister miydin...?" dedi. Son kısmı o kadar kısık sesle söyledi ki neredeyse duyamıyordum. Dediği gibi kıpkırmızı kesildi, bayılacak sandım. Ben de pek farklı durumda değildim ama... bir şekilde kendimi topladım ve kabul ettim. Yurda doğru yürürken de sohbet ettik. Oh, bitti şükür!" Uraraka derin bir nefes verdi, çünkü genelini çok hızlı anlatmıştı.

"AAĞAĞAĞAĞAĞAĞA ama siz çok tatlısınız!!!!" Mina zıplamaya başladı. Hagakure de kısa bir süre sonra ona katıldı, karşılıklı el ele tutuşmuş zıplıyorlardı. Çok komik görünüyorlardı, derken diğer kızlar da onlara katılmasın mı... Yaomomo da beni ben daha fark edemeden içine çekmişti olayın.

Bir süre sonra kahkahalarla yerlerimize yığıldık. Mina kontrolü ele aldı ve, sonraki konuğa geçti.

"Yaomomo, yakışıklı prensinle hikayeni anlat bakalım!"

"Eh, pek de bir hikaye yok aslında..." Yanaklarının hafifçe pembeleştiğini fark etmiştim.

"Bence var mı yok mu pek umurlarında değil, Yaomomo. Ne varsa anlat gitsin." Bunu diyen bendim ama sanırım ben de birazcık merak ediyordum olanları... Kankamdı sonuçta. Ayrıca yemekhanedeki o hali hala aklımdaydı.

"Ay, umarım o kalın kafalı Todoroki'dir balo için davet eden yoksa gider kırarım o kafayı bir şekil. Düşünsene, sen soruyorsun... erkek dediğin çıkacak karşısına, soracak efendi efendi. Midoriya gibi." Mina yine hararetlenmeye başlamıştı.

"Merak etme Mina-chan, herhalde işi Yaomomo'ya bırakmamıştır." Tsu onu yatıştırmaya çalıştı.

Hepimiz gözlerimizi dört açmış, kulak kesilmiş Yaomomo'yu bekliyorduk. Yaomomo nasıl anlatacağını kafasında kuruyordu.

"Şey, dün akşam Bakusquad'ın oyun gecesiydi o yüzden Kyouka yoktu. Mina da. Diğer kızlar da ya son güne bıraktıkları ödevlerle uğraşıyordu, ya da dışarıdaydı. Ben de yapacak birşey bulamadım, o yüzden ortak alana inip koltukta kitap okudum. Ben oraya geldiğimde boştu, ama bir 5 dakika sonra Todoroki-kun geldi. Baktım canı sıkılıyor, kitabı bıraktım ve bir konudan sohbet açtım."

"Çok düşüncelisin Yaomomo!" Uraraka ve Hagakure neşeyle el çırptılar.

"Sessizlik! Devam?"

"Öyle konuşurken balonun konusunu açtı. Sordu ve sonra da, "Beraber gidecek kimsem yok, kime sorabilirim diye düşündüm ve aklıma sen geldin, en yakından seni tanıyorum sonuçta." gibi bir açıklama getirdi. Sorarken de her zamanki Todoroki modundaydı ama sanki bir şey farklıymış gibi hissettim. Daha samimiydi, gülümsemese bile."

"Oooo kanka sen şu çocukla işi hallet artık da beraber gezelim çiftler olarak." Tutamadım söyledim.

"Ah, düşünmesi bile çok sevimli, kero!"

"Katılıyorum!!!"

Mina bir kaşını kaldırarak, "Sen, tabii ki kabul ettin değil mi?" diye sordu. Momo ise, "Ah evet, tabi ki. Etmem diye korktun galiba?"şeklinde yanıtladı.

"Yaomomo kapmış bu işi arkadaş!" Uraraka'nın neden bahsettiğini hepimiz anlamıştık. Yaomomo, genel anlamda en ciddimiz artık Mina'ya kafa tutabiliyordu. Bunun üzerine, hadi aldı mı bizi yine bir gülme.

Ne kadar gürültü yaptığımızın farkında değilmişiz herhalde, çünkü birkaç dakika sonra kapı tıklatıldı.

Mina ofladı. "Ehhh demiştik ama meşgulüz diye!" Kalkıp kapıya doğru yürüdü.

Iida, Kirishima ve Denki'ydi gelenler. Ne oldu acaba diye düşündüm.

"Rica edebilirsem, biraz daha sessiz olabilir misiniz? Diğer arkadaşlarımız rahatsız olmasın!" Klasik robot haraketleriyle, sınıf başkanı Iida'ydı bunu diyen.

"Evet tabii. Bunu demek için mi gelmiştiniz?" Mina'ya baktıkça gülesim geliyordu. Eğlencesinden alıkoyulunca nasıl bozulmuştu ama.

Kirishima atıldı, "Ah, hayır şey diyecektik! Yarın baloda olacağımız için bu akşamdan küçük bir kutlama yapmak istedik. Her şey zaten hazır - gelmek ister miydiniz?"

"Hmm, bizi davet etmen çok hoş bir davranış Kiri." Mina hafiften sırıttı, bu da Kirishima'nın saçının rengine bürünmesine neden oldu. İçimden, nasıl ortaokuldan beri böyle olup hala beraber olmayabilirler diye düşündüm. Belki de bizim Mina'yı aynen onun bizi kıstırdığı gibi kıstırmamız lazım bu konuda. "Ama kızlara da danışmam lazım. Ne kadar sürer bu?"

Kankasının cevap veremeyecek halde olduğunu fark edince benimki, "En fazla yarım saat! Sato kek yapmış, o yenilir; ağaç süslenir, sohbet edilir. Sonrasında siz eğlencenize geri dönebilirsiniz!" diye yanıtladı Mina'yı.

Çok tatlıydı, gelmemizi çok istiyordu belli. Bazen sevgilinizi yemek istersiniz. Ama bunu asla ona söylemezsiniz... Çünkü Kyouka Jirou'sunuzdur, bir karizmanız vardır; anlatabildim mi?

"Ne diyorsunuz kızlar?"

Hepimiz evet dercesine başımızı salladık. Böylece, herkes yerinden kalktı ve erkeklerin arkasından aşağı indi.

Aşağı indiğimizde, ilk düşüncem "İyi ki bizi çağırdılar" oldu. Ortak salon, öncelikli olarak köşede kocaman bir ağaçla, yeşil kırmızı renklerle erkeklerin yaptığına inanamadığım şekilde özenle dekore edilmişti.

Masada ise, - yüksek ihtimalle Sato'nun marifetiydi - kocaman bir pasta. Üstünde hepimizin küçük figürleri. Çok tatlıydı.

"ÇOCUKLARRRR!!!!" Hagakure'nin sevinçle bağırması duyuldu.

Hepimiz koltukta yerimizi aldık. Arada ne oldu anlamadım ama bir şekilde, Denki yanımda oturuyordu, Yaomomo'yla yer değişmişti. "Ne iş?" der gibi baktım, o ise muzip muzip sırıttı. Deli ediyordu bu Denki beni...

"Kankamı ne ara yerinden kaldırdın acaba?" diye sertçe fısıldadım ona.

"Ya sen merak etme, bir baksana oturduğu yere!"

Bunun üzerine baktım, Yaomomo Todoroki'nin yanında oturuyor. Ve çoktan koyu bir sohbete dalmışlar bile.

"Yaa görüyor musun o'lumm, o kadar azar işitiyorum ama aslında hayırlı işler yapıyorum ben!" Yalandan alınmış gibi yaptı.

Gülümseyip hafifçe omzumu koluna vurdum. "Tamam aptal, affettim hadi dön önüne. Şu pastadan kalmayacak."

Tabii bu hareketten sonra hemen kendimi diğer kızlarla bir sohbette attım ve pastamı aldım. Yan gözle Denki'ye bakmayı ihmal etmedim. Bir süreliğine donup kalmıştı. Denki dediğimiz şahsiyet, kendi flört edeceği, romantik olacağı zaman bir özgüvenli, bir çapkındır oysaki! Ama ben gelip ilk adımı atınca böyle utanıyordu işte hemen.

Gerçekten de yarım saat sürdü, çok keyifli bir vakitti. Bu kutlamamamızdan sonra biz kızlar doğruca Mina'nın odasına. Ne de olsa, o kadar ayarlanacak elbiseler vardı daha.

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

  - Denki pov -

Kızlar gidince arkalarından dağınıklığı da biz topladık. Oh ne güzel, hanfendiler zahmet etti geldiler, yediler sonra çekip gittiler. Uğraşsın beyler! Ama şikayet de edemezdim. Böyle günlerde genellikle erkekler hep tüyerdi, kızlara kalırdı iş.

Her şeyi topladığımızda saat gece 11'i gösteriyordu. Ama her ne kadar yorulmuş olsak da uykumuz yoktu.

Koltukta yatmakla oturmak arasında bir pozisyonda duruyordum. Kirishima yanıma gelip oturdu.

"Abii, şimdi kızları anlıyorum. Ne yoruldum! Saat 11'i vurmuş ama, o kadar hareketten sonra hemen uyuyamam ben. Bir kere gaza geldim..."

"O zaman ne yapalım biliyor musun? Sen ben Sero benim odada yattığımız yerden şu yeni çıkan konsol oyununu oynarız. Ne dersin?" Bu teklif nereden çıktı bilmiyordum ama aklıma geleni söyleyiverdim işte.

"Hay aklınla çok yaşa!"

Böylece Sero'yu uykum var demesine rağmen zorla yanımıza aldık. Tüm enerji içeceği stoğumu önlerine koydum. Baya eğlenmiştik. Saatler sonra ikisi de olduğu yerde yığılıp uyuya kalmıştı...

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

"Sero! Uyan!!!" Sero'yu resmen sarsıyordum. Okula gitmemiz gerekiyordu, her ne kadar uykumuz olsa da.

"5... dakika daha...." diyerek geri yatıyordu sürekli. Ondan vazgeçip Kirishima'yı denedim. Durum aynı olunca, "Bana başka çare bırakmadınız" diye düşündüm. Çok azıcık volt yollayarak uyandırdım onları.

"AHHH!!! KAMİNARİ NAPIYORSUN OĞLUM MANYAK MISIN??" Sero'nun saçları hafif dikleşmişti.

"Şükür uyanmaya zahmet ettin Sero!" Aslında özgünlüğümü sadece Sero'da kullanmıştım, ama ne olduğunu anlayan Kirishima ona da aynı şeyi yapmamdan korktuğundan kalkmıştı hemen.

"Aaa bugün akşam balo var..." Yarı uykulu bir Kirishima'ydı bunu söyleyen. "Doğru." dedim, ne diyebilirdim başka.

"Ben hala ne giyeceğim bilmiyorum." dedi Sero.

"Bir dakika Sero! Senin eşin yok, nasıl gidiceksin?"

"Eh... dur anlatayım. Şimdi, ben ve Bakugo ortak salonda oturuyorduk. Iida ve Mineta'da vardı. Tokoyami, Shoji ve birkaç kişi daha işte. Ama hepsi erkek."

"Eee?" Kirishima da meraklanmıştı.

"İşte ben Bakugo'ya yakınıyordum, eşim yok nasıl baloya gideceğim diye. O da, "Benim problemim değil, git sor birine." dedi. Ben de dedim ki, "Bu sınıftaki kızların hiçbirinin benle gitmeyeceğini pekala da biliyoruz; ayrıca öbür sınıftan öğrencilerle de gidemiyoruz.""

"Ah be Sero, çok üzüldüm. Sana en kısa zamanda bir kız bulacağız kanka!" Bunu söylerken bir yandan da okul pantolonumu geçiriyordum, düşmemek için ona tutundum.

"Evet! Ee sonra ne oldu?"

"Bakugo bana şöyle bir baktı, sonra dedi ki; "O zaman ben seninle gelirim." Tam ağzımı açacakken, "Sakın yanlış anlama, sırf ikimizde içeri girebilelim diye diyorum spiderman çakması! Sonra kaybol ne yapmak istiyorsan yap!" şeklinde bir şeyler dedi ve çekti gitti. Diğer erkekler de bundan ilham almış olarak içeri girebileceklerine sevindiler."

"Of, şu Bakubro da ne erkeksi adam ya. Arkadaşlarına nasıl da sahip çıkıyor!" Bizim Kirishima tabii ki duygulanmıştı.

"Hadi, derse geç kalmayalım! Ben gidiyorum. Çabuk gidin giyinin siz de!"

Bunun üzerine yavaşça art arda odayı terk ettik ve onlar odalarına, ben okula doğru yürümeye başladım.

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

Yolun az ilerisinde, Kyou ve Yaomomo yürüyordu. Ses yapmamaya çalışarak onlara doğru koştum. Ellerimi aynı anda omuzlarına koydum.

"AYYY!" Yaomomo korkmuştu, ama hemen kendini savunmaya geçtiğini fark ettim. Refleksleri beyniyle uyumluydu. İmrendim biraz...

Kyouka ise, kollarını kavuşturmuş, sinirli sinirli bakıyordu. Laf aramızda, sinirliyken çok tatlı oluyor - yoksa neden sinir edeyim.

"Denki, cidden mi? Çok mu komik?"

"Ah, senmişsin Kaminari. Pardon, korktum ister istemez."

"Sorun değil. Ve evet, Kyou. Ne tepki vericeksiniz merak etmiştim."

"Al sana tepki işte! Sabah sabah... aklım çıkıyordu."

"Yaa gel buraya." Kolumu boynunun arkasına attım.

Gözlerini devirdi. "Yaomomo, biz neyden bahsediyorduk?"

"Hmm... Dünkü kızlar toplantısından."

"Aaa bana da anlatın!"

"Aslında sadece kıyafetlerimizden bahsediyorduk. Ama onu da sana söylemeyelim istersen, akşama görüceksin zaten." Kyou gülümsedi.

"Sen nasıl diyorsan. Biz ne giyeceğimizi bile bilmiyoruz. Yüksek ihtimal buluşma saatine 30 dakika kala tüm erkekler bağırarak Bakugo'nun odasına gidicek. "Ne giyeceğim ben?" diye kafasını yiyecekler. Bakugo dayanamayıp patlatıcak her yeri."

Kızlar kahkahalarla kırılıyordu. "Ah şu erkekler! Çok umutsuzsunuz!"

"Haklısınız, ne diyeyim..."

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

Ve... kızlarla aşağıda buluşmamıza yarım saat kalmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse, bugün geçmemişti resmen. Bir şey için beklediğin zaman geçmiyor, o şeyi yaşarken de çok çabuk geçiyor.

Sabah kızlara anlattığıma çok benzer bir sahne yaşanıyordu şu an. Sero Kirishima'nın odasına doğru, elinde kravatıyla; "Kirishima, bu olur mu peki?!" diye bağırıyordu.

Bakugo'nun başının etini yeme göreviyse bendeydi. "Bakugo, pantolonumu bulamıyorum!"

"Ben ne yapayım aptal surat! Sorumsuzsun işte!"

"Ama ne giyeceğim, böyle olmaz ki!"

"Git donunla umurumda değil."

Ona üzgün bakışlar attım. Genellikle işe yarardı.

"Tamam, gel! Bulurum. Sonrasında beni rahat bırakacaksın!"

Hemen "Teşekkür ederim Bakugo!!" diye zıplamaya başladım.

"Zıplayıp durma da odana gidelim!"

Odama girdiğimizde Bakugo'nun suratındaki ifade beni gerçekten korkuttu.

"BU ODA NE, BOK GÖTÜRÜYOR HER YERİ!"

"Bakugo, sadece yerde birkaç şişe... Birkaç çikolata çöpü... Birkaç parça kıyafet. Toplarım sonra!"

"Aptal olduğundan bulamadın diye düşünmüştüm ama şuraya benim gibi akıllı birini bile koy, bulamaz! Ulan ben senin..."

Hızla yerdekileri toplamaya başladı. Öyle hızlı ki, ne olduğunu anlamadım. "Tamam arayabiliriz, şimdi orada ağaç gibi dikilme de yardım et!"

Bir 5 dakika boyunca sessizce aradık. Arada yan gözle Bakugo'ya bakıyordum, odamdaki biraz... sıradışı şeyleri gördükçe yüzünde sinirli bir bakış oluşuyordu. Çok komikti, gülmeyeyim derken ayağımı çarptım hatta.

"Buldum işte. Al giy. Az vaktin kaldı." Kapımı çarparak odadan çıktı.

Bir 10 dakika sonra, odamdan çıkıp erkekleri bekledim.

Kirishima yanıma geldi, eliyle hala saçını elliyordu. Aşağıya yatırmıştı.

"Kanka bırak, gayet güzel."

"Sen öyle diyorsan." Böyle dedi ama eli herkes gelene kadar saçına çok kez gitti.

Sonunda hepimiz toplandık ve aşağıya indik. Kızların sesi kapının önünden geliyordu.

Bizi görünce döndüler. "Sonunda geldiniz!"

Benimse gözüm Kyouka'daydı. Hep güzeldi, her haliyle ama böyle görünce nasıl desem... Ne kadar güzel olduğu daha da belli oluyordu. Göz göze geldik...

"Neden bu kadar uzun sürdü?" Gülümsüyordu.

"Sabah anlattığım şekilde... Bak geleceği görebiliyorum demek." Kolumu arkasına attım.

"Aynen bence de." Parmağını burnuma dokundurdu.

"Peki bu güzelliği neye borçluyuz Kyou?" Hemen de utanır. Kıpkırmızı kesilmişti.

"Ya abartma sen de!" Bir de kızar hemen tabii. Alın size Kyouka Jirou.

"Aaa, kız arkadaşımıza da iltifat edemeyecek miyiz?" Yüzüne daha da yakınlaştım.

"Bırak şunu, herkes bakıyor." Uzaklaşmaya çalıştı, ben de bir adım ileri attım.

"Baksınlar, ne olucak?"

"Denki, hemen geri gidersin ya da..." Elleriyle yüzünü kapatıyordu.

"Ne olurmuş?" Ellerini yüzünden çekmeye çalıştım. Bu kadar tatlı bir yüzüm olsa hiç saklamazdım şahsen.

"Jaklarımı sokarım gözüne." Bunu söylerken çoktan gözüme doğru doğrultmuştu. İster istemez geriledim.

"Amaaan sen de, eğleniyorduk şurada."

"Ben hiç de eğlenmiyordum." Kollarını kavuşturmuş, yan dönmüştü.

Elbisesi siyah, kısa ve tüllüydü. Üstünde sarı yıldızlar vardı, yüksek ihtimalle benimle uydurmaya çalışmıştı; o yüzden bu detay hoşuma gitti.

Baloyu bir eğitim alanında yapıyorlardı. Kapıya geldiğimizde Present Mic ve Aizawa Sensei'yi girişte otururken gördük.

"Evet, sıradaki!" Herkes eşiyle ikili sıra şeklinde bekliyordu. Öğrenci kartlarını gösteren geçiyordu.

Kyouka'yla ben baya gerideydik. Önümüzde Yaomomo ve Todoroki, onların da önünde Sero ve Bakugo duruyordu. Tabii Sero'yla Bakugo'yu gören Kyouka'nın yüzü görmeye değerdi.

"Hiç bilmiyordum... onların..." Şaşırmış görünüyordu. Gülmemek için ağzıma yumruğumu geçirdim.

Tabii bunu fark etti. "Ne? Niye gülüyorsun?"

"Onlar s... sandığın gibi değil..." Çatlayacaktım şimdi. Açıklamamı ister gibi bir bakış attı. Bunun üzerine olayı anlattım.

"Haaa tamam tamam." Çok sesli olmamasına özen göstererek bir kahkaha attı.

Sıra onlara gelmişti. "Aaa! Baksana Eraser, ne kadar yakışmışlar. Tabii, saç renkleri sarıyla siyah olunca..."

Eraser mesajı almamış gibi sadece şaşırmış bir ifadeyle onlara baktı.

Kyouka'yla ellerimizi ağzımıza kapatmıştık. Gözlerimizden yaş gelecekti.

"BİZ ÖYLE DEĞİLİZ! SAKIN, ÖYLE ŞEYLER DÜŞÜNME BORAZAN SESLİ!"

"Öğretmenlerinle daha.... saygılı konuşsaydın keşke, Bakugo. Neyse, geçin."

Gittiler. Böylece ikimiz de rahat bir kahkaha patlattık. Sıra bize gelince, Present Mic'in yüzünde güller açıyordu resmen.

"Aaaaa Shota, baksana şunlara! Çok mutlu oldum çocuklar. Bak, enerjikle sessiz kişiler nasıl uyuyor birbirine."

Present Mic Sensei çok uğraşıyordu. Aizawa Sensei'nin anladığına yüzde yüz emindim ama safı oynuyordu.

Kyou'yla birbirimize bakıp gülmemek için kendimizi sıktık. İçeri girince hem Bakugo olayına, hem de Present Mic'e gözümüzden yaşlar gelene kadar güldük ilk iş.

Sonra etrafa bakındık, büyük sınıfların standları, çılgın süslemeler, bir sahne, yapılacak aktiviteler, dans pisti derken başım döndü.

"Hiç sıkılmayacağız gibi görünüyor."

İlk olarak diğerlerinin oturduğu masaya gittik. Yaomomo ve Todoroki oturmuş, diğerleri çoktan gitmişti. "Çok şık görünüyorsunuz."

"Teşekkürler Yaomomo, siz de. Biz etrafı gezeceğiz, gelmek ister misiniz?"

"Bence olur, sen ne dersin?" 

Todoroki başını evet anlamında sallayınca hep beraber turlamaya başladık. Alanın ne kadar geniş olduğunu yeni fark ediyordum. Mina'yla Kirishima'yı bir yemek standının önünde bulduk. Midoriya ve Uraraka da oradaydı. Uraraka, tabii ki, mochileri gömmekle meşguldü. Midoriya ise Uraraka'nın yeme hızını biraz şaşırmış şekilde seyrediyordu.

"Selam millet!"

"Oooo selam! Gelin şu yemeklerden biraz deneyin, gerçekten çok lezzetli hepsi."

Yaomomo ve Todoroki standın önüne gitti, ama benle Kyouka geride kaldık.

"İştahım yok." dedi bana.

"Benim de. Aaa gel dartta meydan okuyalım!" Elinden tutup dart yerine doğru koştum.

"Seni çok fena yeneceğim Kyouka. Acımak yok."

"Göreceğiz bakalım." Birkaç kişiden sonra sıra bize geldi.

"Önce bayanlar."

Böylece Kyouka eline bir dart aldı, gözünü kıstı ve nişan aldı. İlk atışı, 19'un olduğu yere, dış halkaya isabet etti. 38 puan.

Sıra bendeydi. Planım dış halka, 20 yapmaktı. İki kat gelecekti. İyice emin olup attım. Ve, maalesef, ucundan 5'e geldi. 10 puan...

"Bu kadar mı Pikachu?" Kyouka öne çıktı.

"Daha başındayız."

Bu seferki atışı, iç halkaya isabet etti. 5'in olduğu yere, yani 15 puan.

Şimdi daha dikkatli olmalıydım. 19'u üçlük halkadan vurdum. "YESSSS!!!" 57 puan.

Son atışımızdı, Kyouka'yı geçeceğime emindim.

Kyouka ise aksini düşünüyor olmalıydı, çünkü gerçekten çok iddialı görünüyordu.

Bekledim, ne yapacak diye. Ve... bilin bakalım ne yaptı?

12'den vurdu. Geri geldiğinde "Hadi bunu geç de görelim!" dedi. Kendince kazanmıştı bile. 

Benim de 12'den vurmam gerekiyordu... Tamam, dedim.

Gözümü de, elimdeki dartı da 12'ye odaklamıştım. Başka hiçbir şeyi göremez olunca, oldu diye düşündüm ve attım. Heyecandan gözlerimi kapamışım.

Açınca... 6'nın hizasındaydı. Tüh.

"HAHAHAHAHHA! Ben kazandım!"

"Sadece bu seferliğine."

"Ağlamicaksın. Basbaya kazandım. Hepsinde de kazanacağım!" Sevinç içinde zıplıyordu.

Bir anda, sahnede ışıklar yandı. Present Mic elinde bir mikrofonla duruyordu. "LET THE GAMES BEGIIIIIIIIN!!! Evet, şu andan itibaren DJ'iniz olarak partiyi başlatıyorum!"

Kyouka huysuz bir bakış attı. Yazık kulaklarına.

Hemen bir vals müziği çalmaya başladı. "Tempoyu yavaş tutuyorum baştan! Hadi, tüm çiftleri piste bekliyoruz!!"

Baktım, ilk olarak Mina ve Kirishima piste doğru yürümeye başladı. Sonra da Kyouka'ya dönüp baktım. "Beni karıştırma" der gibi bakıyordu.

"Yaaa eğleneceğiz bak!"

"Tamam tamam. Gidelim o zaman..."

Böylece elinden tuttum ve piste çektim. Vals hakkında hiçbir şey bilmiyordum, en azından bir elimi beline; bir elimi omzuna koyup onu yavaşça döndürmeye başladım.

Yüzlerimiz birbirine çok yakındı... Kyouka gözlerini ister istemez kaçırıyordu çünkü insanların gözlerinin içine bakmakta zorlanıyordu.

"Ne o, utandın mı?"

"Y- yoo ne alaka canım, sadece biraz sıcak geldi."

"Pekiiii."

Bu sefer Kyouka bir adım ileri bir adım geri gitmeye başladı. Dışarıdan birşeyler biliyor gibi görünelim istiyordu herhalde. 

Mina bana doğru, "Çok tatlısınız yaaa!" diye bağırdı. Kirishima ne yapması gerektiğiyle ilgili hiçbir fikri yokmuş gibi bana bakıyordu. Ona "her şey yolunda" anlamında başparmağımı kaldırdım. Mina sayesinde komik görünmüyorlardı.

Bir süre sonra, müzik değişti. Daha hareketli bir şey çalmaya başladı. Herkes istediği gibi dans ediyordu, o yüzden ben de nasıl göründüğüm konusunda endişesizce dans edebildim. Kyouka eğlenmeye başlamıştı. Birbirimizle kol kola giriyorduk, ben onu döndürüyordum, saçma sapan hareketler... Ama kendimizi ritmin içinde kaybetmiştik.

Şarkı değişti... Bu şarkının hangisi olduğunu saniyesinde anladım, Shut Up And Dance. Kyouka ve ben çok severdik, her karaoke gecesinde söylerdik. Aklıma gelen ani fikirle, kendimi sahneye çıkarken buldum.

"Denki, nereye gidiyorsun?!" Kyouka arkamdan bağırıyordu.

"Bekle ve gör!" Sahneye çaktırmadan çıktım, Present Mic'in yanına gittim.

Kulağına, "Sensei, bu şarkıyı ben söyleyebilir miyim?" diye fısıldadım.

"YEHUUUUU!!! Tabii, al sana mikrofon." Dünden razıydı.

Böylece o kadar kişinin bana bakacağını bilmeme rağmen umursamadan söylemeye başladım. Zaten belirli bir yerine gelmişti şarkı. Nakaratı söyledim ve enstrümantale geçti. Kyouka'nın bana şaşkın bakışlarını görebiliyordum. İndim, koşarak onu kolundan çektim ve sahneye çıkardım.

"Evet, herkes hazır mı? Kyouka Jirou, okul festivalindeki muhteşem ses, bana eşlik edecek!" Herkes ıslık çalmaya, heyecanlanmaya başladı.

Kyouka ise, "Denki! Ne yaptığını sanıyorsun? Nasıl bir anda öylece çıkıp söyleyebilirim!" diye şikayetlendi.

"Karaoke gecelerinde yaptığımız gibi!"

Böylece alçak sesli olarak kendi kısmımı söylemeye başladım.

Oh, sakın başka yere bakma

Sadece gözlerini benim üzerimde tut

Dedim ki, kendini tutuyorsun

O dedi ki, kapa çeneni ve benimle dans et

Bu kadın benim kaderim

Dedi ki, oh, kapa çeneni ve dans et!

Kyouka motive olmuştu, böylece aynı sözleri ikimiz beraber söylemeye başladık. Zıplıyorduk, dans ediyorduk; kısacası çılgınca eğleniyorduk. Pist daha da kalabalıklaşmıştı. Şarkının sonuna kadar elleriyle ritim tuttular, bitince de alkışlandık.

Kyouka'nın elinden tutup indim. Terasa çıktık, kimseler yoktu. Koltuğa oturup ayı izlemeye başladık.

"Bu çılgıncaydı! Nereden gelir aklına böyle şeyler?"

"Bilmem... yaratıcılık."

Bu cümlemden sonra Kyouka beni öpmeye başladı. Şaşırmıştım...

"Dilini mi yuttun Pikachu?"

"Y... yoo..." Onu aynen buraya gelmeden önce sinir ettiğim gibi şimdi o beni gıcık ediyordu. Yani, gıcık etmek değil de, utandırmak.

Elini benimkine doladı. "Biliyor musun... Bu yıla da seninle girebileceğim için çok mutluyum. Ve de çok şanslı. Senin gibisini milyonda birde bile bulamazlar."

"Aynısını sana diyecektim... Nasıl bir yıldı bu ya... Okul festivali, mor salkımlı o park, bana gitarı öğretmen... Sana çok şey borçluyum. Hayatıma varlığınla her gün yeni birşeyler katıyorsun..."

Bir süre aya baktık. Sessizlik iyi gelmişti. O belki aya bakıyor olabilirdi, ama ben ayın onun yüzünü nasıl aydınlattığına bakıyordum. Aydan çok daha güzel bir görüntüydü benim için.

"Üşüyeceksin, hadi içeri geçelim." Kyouka'nın omuzları da bacakları da açıktaydı, hasta olsun istemiyordum.

"Tamam, geri sayıma çok az kaldı zaten."

Arkadaşlarımızın arasında, sahnenin önünde toplanmıştık. Geri sayım burada olacaktı.

10... 9.... 8....

Elimi tekrar Kyouka'nınkine doladım.

3.... 2.... 1...

Ve, geri sayım sona erdi. Bir sürü kişi özgünlüğüyle konfeti, buz parçaları, havai fişekler tarzı şeyler yolladı. Çok büyüleyiciydi bu an.

Kyouka'ya döndüm. Yeni yıla girerken sahip olabileceğiniz en büyük gülümsemeydi, ikimizin yüzündeki de. 

"Mutlu yıllar, Kyouka."

"Mutlu yıllar, Denki." 

⤹⋆⸙͎۪۫。˚۰˚☽˚⁀➷。˚⸙͎۪۫⋆ ༄

Kelime sayısı: 4893

Medya

Tsuyu'nun :)

Mina'nın tabii ki pembe 😏

Toru (Görünmez olsa bile saçının rengine uydurmaya çalıştım evet)


Çok belli kimin olduğu ama Kyouka'nın - üstünde sarı yıldızlar varmış gibi düşünün


Ochako'nunnn (pembe kısımları biraz daha fazla hayal edebilirsiniz)

Veee Yaomomo. Kıza kırmızı çok yakışıyor

Günler sonra üşenmedim koydum fotoları 😭

Seviyorum sizleri 💌

Continue Reading

You'll Also Like

SIRLAR&ÖLÜM By Zahde Yrgn

Mystery / Thriller

1.5K 1.1K 10
Ormanın kenarında, ağaçların arasında bir ev. Yardım istemek pek de güvenilir olmazdı belki ama yaşama tutunmak zorundaydı. Belki de kurtulmak için k...
2.4K 88 12
Korku Dolu güne hazırmısınız
Karanlık By Fatma Püge

Mystery / Thriller

1.8K 794 6
HER SEYİ BASTAN DÜZENLEYECEĞİM. DUZENLEYİNCE DUZENLENDİ YAZARIM. İÇİME HİC SİNMEDİ OKUNMUYOR ZATEN. YAZIMI SEVMEK İÇİN YAZACAGİM. Kan ile kirlenmiş e...
35.9K 3.1K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !