HERKESİN EFENDİSİ

By Medusahikayeleri

593K 24.5K 11.9K

Mafya patronu olan Hera Ateş bütün şehri avucunun içinde tutuğunu düşünüyordu ama bir gün şehre yeni gelen bi... More

Prolog
1. DEVRE DIŞI KALAN EMNİYET
2. BATAKLIĞA ATILAN ADIM
3. YAŞAMIN PENÇESİNE TAKILAN ÖLÜM
4.ÖLÜME ATFEDİLEN YEMİN
bu bir iç döküştür
5. BEKLENMEYEN MİSAFİR
6. DÜŞMAN KALPLERİN SENFONİSİ
7. KAPIYA DAYANAN SAVAŞ
8. ÇOÇUKLUĞUNUN KÜLLERİNDEN DOĞAN KADIN
9.DUYGUSAL MAKİNA
10. İHANETİN ATEŞİ
11. PORSELEN FİNCAN
12. İHANETİN BEDELİ ÖLÜM
13. ÖLMEME İZİN VERME
14. KÜRKÇÜ DÜKKANINI ATEŞE VEREN TİLKİ
15. ANLAM KAZANAN RENK; KIRMIZI
16. HABERİN YOK ÖLÜYORUM
17. İBLİSİN İNİNE ÇOMAK SOKAN EFENDİ
18. KOYUN POSTUNA BÜRÜNEN KURT
19. AY IŞIĞINI EVLAT EDİNMİŞ GECE
20. CEHENNEMİN KAYALIĞINA TUTUNAN YOSUN
21. DUDAKLARIN RİTMİ
22. YUMUŞAK DOKUNUŞLAR VE PARÇALANAN KOZA
23. GÜNAHA BULANAN BEDENLER
ÖZEL BÖLÜM "GÜZEL GÖZLÜ ÇOCUK & ORMAN GÖZLÜ KIZ"
24. ÖLÜMÜN PENCESİNE TAKILAN PİŞMANLIK
25. BURUK BİR VEDA
26. TUTKUYA ADANMIŞ BEDENLER
27. ÇIPLAK BEDENLERİN DANSI
28. FAİLİ MEÇHUL CİNAYET
29. SATÜRNÜN UÇURUMUNA ZİNCİRLENEN RUHLAR
30. MUTLU SON?
31. GERÇEĞİN SURETİNE BÜRÜNEN YALANLAR
32. OKYANUSUN KOYNUNA HAPSOLAN KÜÇÜK KULAÇLAR
33. RUHUN PUSULASI; AŞK
ÖZEL BÖLÜM "PARS ALAZ"
34. GERİ DÖN
35. "ÖL DEDİĞİNDE ÖLECEĞİM"
37. BEKLENMEYEN TEKLİF
38. TEKLİF VE ANLAŞMA
39. KAYBEDİLEN KAZANÇ
40. TOPRAĞIN ALTINA GÖMÜLEN ÇOCUKLUKLAR
41. GÜNAHKAR RUHLARIN YEMİNİ
42. RUHA DOLANAN BİR ÇİFT MAVİ
43. SENİ HATIRLIYORUM
44. SONSUZ HİSSETİRECEK KADAR
Çöküş

36. TANRILARIN KISKANDIĞI GÜZELLİK

4.5K 235 119
By Medusahikayeleri

Selam nasılsınız efendilerim, ne yapıyorsun, hayat nasıl gidiyor?

Bölüm biraz geçikti ama sonunda uzun bir bölümle karşınızdayım. Yazarken zorlandığım bir bölüm olmasına rağmen çok içime sinen bir bölüm oldu. Umarım sizde beğenirsiniz.

(Yorumlar hâlâ biraz düşük, lüften elinizden geldiğince yorum yapar mısınız?)

Seviliyorsunuz. Öpüldünüz.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar.

TANRILARI KISKANDIRAN GÜZELLİK

Cennetten bir ses yükseliyor; bir melek Tanrı'ya haykırıyor. Meleğin dudaklarından bir beddua dökülüyor. Adı aşk.

Aşk, bir meleğin en içten haykırışı.

Aşk, Tanrı'ya meydan okuyan bir meleğin tutmuş bedduası.

Aşk, bir ressamın en anlaşılmaz portresi.

Pars'ın dolgun dudaklarından dökülen soruyla birlikte her zaman yüzüme tam oturan masken bir anlığına kaymış ve şaşkınlığımı gizlemeye çalışmama rağmen her şeyi yüzümden kitap gibi okunmasına sebep olmuştu. Bu sıkı sıkıya tutunduğum maskemin Pars'ın karşısında ilk düşüşü değildi ve bu adamı tanıdığım kadarıyla da son olmayacaktı. Çünkü her fırsatta beni bir şekilde şaşırtmayı başarıyordu.

Ondan böyle bir soru beklemiyordum. Çünkü tanıştığımız andan beri ne yaparsa yapsın benden hiç karşılık beklemeden yapıyordu. Şu an da benden bir karşılık beklemesi beni şaşırtsa da bunun normal olduğunu biliyordum.

Yeşillerim Pars'ın mavilerinde dolaştı. Mavilerine bulaşan arzuyu iliklerime kadar hissediyordum ve aynı arzuyu benim gözlerimden okuduğunun farındaydım.

Biz iki günahkâr ruhtuk. Birçok günah işlemiş, birçok kez cehennemin dibine batmıştık ama hiçbir günah onun tenime dokunduğuna hissettiğim zevk kadar karşı konulamaz değildi. Şu an düşünebildiğim tek şey tutkuydu. Bu yüzden daha fazla düşünmeye gerek duymadım.

"Pars Alaz," dedim dişlerimin arasından. İsmi dudaklarımdan bir inleme gibi dökülüyordu.

"Sevişmek istediğimde seninle sevişeceğim."

Tıpkı onun gibi cümlemi bitirir bitirmez dolgun dudaklarının üzerine küçük bir buse kondurdum.

"Sevmek istediğimde seni seveceğim."

Tekrardan dudaklarının üzerine bir öpücük daha bıraktım. "Ve ölmek istediğimde senin için öleceğim." Tekrardan dudaklarında yaklaştığımda bu sefer dudaklarını öpmek yerine duraksadım. Bakışları kısa bir süreliğine dudaklarıma inip tekrardan gözlerime tırmandı.

"Bunların hepsini yapacağım," dediğimde gözlerindeki tutku daha da harlandı. "Ama sen istediğinde değil." Dudaklarımı sertçe dudaklarına bastırıp tekrardan uzaklaştım. "Ben istediğimde."

Cümlemi bitirir bitirmez Pars'ın dudaklarından bir gülümseme belirdi ve o gülümsemenin ardından belimde duran elleri çıplak bedenimde yavaş yavaş kalçalarına doğru inmeye başladı. Söylediğim şey ile onu kışkırtmaya çalıştığımı düşünüyordu ama öyle değildi.

Onun hakkında düşüncelerim, hisleri, duygularım tamamen değişmiş olsa da ben değişmemiştim. Aşık bir kadın olabilirdim ama aşkın beni kör etmesine izin veren bir kadın olmayacaktım. Onun için bir çok şey yapabilirdim ama bunu sadece aşk için yapmayacaktım. Çünkü aşkın geçici bir duygu olduğunu biliyordum ve o duygu bittiğinde kendine olan saygısını yitirmiş bir kadın olmaktansa kendi bildiği yolda ilerlerken kendi doğruları ile hata yapan bir kadın olmayı tercih ederdim.

Önceliğim her zaman kendim olacaktı bu nedenle Pars'ın hiç tereddüt etmeden kabul ettiği şeyleri kabul edemezdim. Onu sevecek, onunla sevişecek, gerekirse onun için ölecektim ama bunu kendi isteğimle yapacaktım.

"Hera." Ses tonu beni büyük bir günaha davet eder gibiydi. Elleri çıplak bedenimde dolaşırken tenimden daha sıcak olan elleri beni daha da azdırıyordu.

"Şu an ne istiyorsun?"

Uzun parmakları bedenimde hareket ettikçe dokunduğu yerde ufak kıvılcımlar oluşuyordu ve bu kıvılcımlar bedenimde her an çıkacak yangını körükleyecek güçteydi. Pars'ın elleri tamamen kalçalarıma indi ve hiç vakit kaybetmeden çıplak kalçalarımı büyük ellerinin arasına alarak sertçe kavradı. Bu bedenimdeki ateşi harlamak için ilk adımdı ama yeterli değildi. Daha fazlasını istiyordum.

"Bana cevap ver," dedi dişlerinin arasından. "Ne yapmalıyım?"

Karşımda arzulu gözlerle beni izleyen Pars'a baktığımda aslında düşündüğüm her şeyin çok anlamsızdı. Şu an ikimizin de istediği aşk değildi. İstediğimiz tutkuydu, İstediğimiz ihtirastı. İstediğimiz günahtı.

"Benimle sevişmeni istiyorum," dedim net bir tonda.

Pars'ın mavileri daha da karardı. Tutku onu tamamen ele geçirmiş gibiydi. Onun mavilerinden benim yeşillerime doğru akan tutkuyla kendimi daha fazla tutamayacağımı biliyordum. Elim boynundan siyah saçlarına doğru hareketlendiğinde gözlerindeki beklenti beni daha da azdırıyordu. Elimi saçlarına geçirip başını sertçe geriye doğru çektiğimde sendeledi ama kendini toparlaması fazla uzun sürmemişti. Dengesini tekrar sağladığında gözlerimin içinde karşı konulamaz bir şekilde bakıyordu. İlk hamleyi benden beklediğini biliyordum.

Saçlarına geçirdiğim eliyle başını kendime doğru yaklaştırdım. Bana hiç karşı koymadan hareketlerimi takip ediyordu. Dudakları dudaklarımın bir kaç santim ötesindeydi ve hafif açık dudaklarının arasından sızan sıcak nefesi dudaklarımı okşuyordu. Sıcak nefesi dudaklarımda, sıcak elleri kalçalarımdayken yanmamak elde değildi. Ona biraz daha yaklaştım ve dilimi hafifçe çıkarak dudaklarının üzerini hafifçe turladım.

"Seviş benimle."

Bu iki kelime başlama ateşimiz olmuştu. Bedeninden yanan ateşi benimle paylaşıyordu. Sonunda ikimizde cayır cayır yanacaktık ama söz konusu ikimiz ise bunun önemi yoktu. İkimizde günahkardık ve eğer karşımdaki adam o ise cehennemde yanmayı göze alabilirdim.

Pars büyük bir hırsla dudaklarıma yapıştığında ileriye doğru bir kaç adım attı ve bedenim hemen arkamda bulunan kapıya sertçe çarptı. Sırtımda ufak çaplı bir acı dalgalansa da bu beni daha da azdırmaktan öteye gidememişti. Çarpmanın etkisiyle farkında olmadan Pars'ın ağzının içine doğru inlediğimde Pars'ın beni öpüşü daha da şiddetlendi. Öyle bir hırsla öpüyordu ki dudaklarımı kopacağından şüpheleniyordum ama bu beni daha da heyecanlandırıyordu.

O beni vahşice öptüğünde kadınlığımın gitgide zevk suyumla ıslandığını, sırtımdan yukarı bir zevk dalgasının yayıldığını ve bedenimdeki bütün kanın kadınlığımda toplandığını hissediyordum. Dilim ile Pars'ın dolgun dudaklarını zorladığımda Pars hemen dudaklarını aralayarak beni içeri davet ettiğinde hemen dilim içeriye sokarak öpüşü daha da hararetlendirdim.

Dudaklarımınız birbirinden hınç çıkarıyormuş gibi vahşice öpüşürken Pars'ın elleri kalçalarımı sıkıp bırakıyor, hareketleri öpüşmemizle ritmik olarak değişiyordu. Bu da beni daha da çıldırtıyordu. Nefes almak için kısa süreliğine dudaklarımı dudaklarından ayırdığımda dişlerinin arasından fısıldadı.

"Beni delirtiyorsun kadın."

Söylediği cümle ile bakışlarım dudaklarına indi. Öpüşmenin vahşiliğini Pars'ın dudaklarında görmek mümkündü. Dolgun dudakları tamamen kırmızı haldeydi ve bu haliyle daha da çekici duruyordu. Bakışlarım dudaklarından yüzüne kaydı ve yüzünde hafifçe turladı. Keskin yüz hatları, tutkuyla kararan mavileri, her zaman dimdik duran ve yanaklarına gölge düşüren uzun kirpikleriyle öyle güzel bir manzara sunuyordu ki onu her baktığımda tekrar tekrar kusursuzluğuna hayran kalıyordum. Bu kusursuzluğun yanında azda olsa solmuş göz altındaki halkaları, yüzünde neden olduğunu bilmediğim morluklar kusursuzluğunun kusuru gibiydi.

Ben onu incelerken sanki o da beni ilk kez görüyormuş gibi inceliyor, hızlı soluk alış verişlerimiz sessizliği yırtıp geçiyordu. Pars gözlerini gözlerimden çekemden bana doğru yaklaştı ve dolgun dudaklarıyla çenemi hafifçe öptü. Hareketleri o kadar yavaştı ki tadını çıkara çıkara yaladığı bir şekermişim gibi hissettiriyordu.

Dilini çıkarıp çenemi yalayarak boynuma doğru indiğinde bedenimde bıraktığı ıslaklık, cehennemin kavurucu lavından daha da sıcaktı. Dili çenemden boynuma indiğinde ağzımdan bir inilti döküldü ve başımı geriye doğru ittirmeme neden oldu. Dudakları ve dili artık boynumu boylu boyunca gezdiriyor, dolgun dudaklarının içine aldığı derimi ezecek şekilde emerek bırakıyordu. Bu bedenimde küçük sızılara neden olsa da o sızılar kadınlığımdaki zevki daha da körüklüyordu. Dudakları belirgin köprücük kemiğime geldiğinde beni kışkırtıyormuş gibi hafifçe dişlerini sürttü.

"Pars." İsmi dudaklarımdan bir uyarı gibi dökülmesi gerekirken inleme gibi dökülmüştü ve bu onu daha da kışkırtmama neden olmuştu. Hafifçe sürtüğü dişleriyle köprücük kemiğimi dişlerinin arasına alıp biraz daha sürttü ve sonunda hafifçe ısırdığında ağzımdan yüksek sesli bir inilti döküldü. "Ahh."

Pars'ın dudakları boynumdan uzaklaştığında boynumda bir sızı vardı ama Pars'ın sıcak nefesi olmadan boynum her zamankinden daha da boş hissettiriyordu. Pars bakışları beni bulduğunda her zaman gözlerinin derinliklerine saklanan aç kurt tekrardan gün yüzüne çıkmıştı. O kurt her ortaya çıktığında kendimi bir av gibi hissediyordum. Avcının karşında yenmek için bekleyen çırılçıplak bir av gibi.

"Beni delirtiyorsun," dedi dişlerinin arasından boğuk bir tonda. "Senin yanında gitgide kontrolümü kaybediyorum." Kalçamı kavrayan elleri hafifçe kalçalarımı sıktığında bedenini biraz daha bana bastırdı. Bedenim onu bedeni ve kapı arasında sıkıştı.

"Sadece sana bakmak bile aletimi patlayacakmış gibi sertleşmesine neden oluyor," dediğinde kalçalarıma sürtünen bir sertlik ile kadınlığımın kasıldı. Sadece sertliğini hissetmek bile beni boşaltabilirdi ama bunu ona söylemeye niyetim yoktu. Bir şey söylememi beklemeden başını yine boynuma gömerek dudakları, dili ve dudaklarıyla bütün boynumda ısırıklar bırakıyor, bu ısırıkların sebep olduğu acı beni daha da çıldırtıyordu.

"Pars." İsmi artık dudaklarımdan istemsizce dökülüyor, söyleyeceğim herhangi bir cümle beynimin içinde eriyip yok oluyordu.

Daha önce sayısızca erkekle sevişmiş, sayısızca erkek tarafından öpülmüş ve sayısızca erkek tarafından dokunulmuştum ama hiçbiri bu kadar zevk vermenin yanından bile geçememişti. Pars'ın sadece dokunuşları bile beni çıldırtabilirdi.

"Oyalanmayı bırak ve becer beni," dediğimde Pars'ın dudaklarının arasından yüksek sesli bir inilti dökülmüştü. Sözlerim onu daha da kışkırtıyordu.

Boyumda biraz daha oyalandıktan sonra başını kaldırıp bana baktığında mavilerinden eser yoktu. Gözleri o kadar kararmıştı ki korkak bir kadın olsaydım bu beni korkutabilirdi ama bu beni korkutmak yerine daha da azdırıyordu.

"Bana tutun," dediğinde daha ne dediğini idrak edemeden arkamdaki kapı bir anda açılmıştı. Düşmemek için sıkıca Pars'ın boynuna sarıldığımda Pars ilerlemeye başladı. Kucağında olmama rağmen öyle hızlı hareket ediyordu ki, kucağında kendimi küçük bir kız çocuğu gibi hissetmeme neden oluyordu ama öyle değildi. Ortalamaya göre uzun bir kadın sayılırdım ve zayıf olmama rağmen beni bu kadar rahat taşıması gerçekten de beni her defasında şaşırtıyordu.

Pars duraksadığında hafifçe eğildi ve dokunuşları yüzünden tutuşan bedenim soğuk yüzey karşısında titredi. Pars beni geniş bir banyoya taşımış ve beni banyo tezgahının üzerine oturtmuştu. Tezgah soğuktu ama bedenimdeki ateş soğuğu gölgede bırakıyordu.

Pars geriye doğru bir adım atıp benden uzaklaştığında bütün çıplaklığımla karşısında duruyordum o ise karşımda beyaz bir tişört ve siyah bir eşofman giyiyordu. Bir adam bu kadar sıradan kıyafetler içinde bile nasıl bu kadar karşı konulamaz olabiliyordu. Bu büyük bir haksızlıktı. Her ne kadar bu haliyle çekici olsa da çıplak haliyle yarışamazdı.

"Her halinle çekici bir adamsın Pars Alaz," dedim gözlerinin içine bakmaya devam ederek. Pars'ın yüzünde mimik dahi oynamadan bana bakıyordu. "Ama şu an çıplak halini tercih ediyordum. O yüzden benim için soyun."

Pars'ın bakıları yüzümde biraz oyalandı ve yüzünde baştan çıkarıcı bir gülümsemeyle tişörtünün uçlarını tutarak ağır ağır üzerinden çıkardı. Bakışlarım yüzünden çıplak bedenine kaydığında gözlerim geniş omuzlarını saran kol kaslarına oradan kusursuzca hatlara sahip karın kaslarına oradan da düşük eşofmanın yüzünden dikkat çeken adonis kaslarına indi. Şu an bütün kaslarının üzerinde dilimi arsızca dolaştırmak istesem de kadınlığımdaki sızı bunun için fazlasıyla sabırsızdı.

Kendimi biraz daha tezgahın üzerine çektim ve sırtımı arkamda duran soğuk aynaya yasladım. Pars'ın gözleri benim üzerimdeyken iki bacağımı da tezgahın üzerinde çekerek ayaklarımı tezgahın üzerine sabitleyip bacaklarımı birbirinden uzaklaştırarak bacaklarımı iyice açtım. Şu an bütün çıplaklığımla Pars'ın karşısında duruyordum.

Pars gözlerini hiç kırpmadan bana bakıyordu ve bu da onu daha da kışkırtmak istememe neden oluyordu. Pars'ın gözlerinin içine dikkatli bir şekilde bakarak iki parmağımı yavaşça dudaklarıma sürtüp ağır ağır ağzımın içine soktum. Tıpkı bir alet yalıyormuş gibi parmaklarımı iştahla yalarken bakışlarımı bir an olsun Pars'ın üzerinden çekmiyordum. İki parmağımı yeteri kadar yaladığıma karar verince parmaklarımı ağzımdan çıkarıp ağır hareketlerle çeneme, oradan göğüs arama, oradan karnıma hareket ettirdim. Pars elimi takip ediyor ve her hareketimi büyük bir merakla izliyordu.

Parmaklarımı karnımdan kasıklarıma doğru indirdiğimde Pars'ı bakışları da kasıklarıma indi. Hiç vakit kaybetmeden parmaklarımı sertçe klitorisime bastırdım. Ağzımdan boğuk bir inleme döküldü ve başımı geriye atma isteğime karşı koyarak Pars'a bakmaya devam ettim.

Pars hareketimden dolayı sertçe yutkundu ve gözlerindeki tutku daha da alevlendi. Pars'a bakarak kadınlığımı yavaşça okşamaya başladığımda bakışlarım bir anlığına eşofmanının üzerinden bile belli olan erkekliğine kaydığında sertçe yutkundum. Parmaklarım beni yeteri kadar tatmin etmiyordu ve şu an beni tatmin edecek tek şey Pars'ın koca aletinden başka bir şey değildi. Parmaklarımı son kez sertçe klitorisime bastırdığımda dudaklarımın arasında yüksek sesli bir iniltiyle karışık Pars'ın ismi dökülmüştü. Kısa bir anlığına dikkatim dağıldığında Pars çoktan yanıma kadar gelmişti.

"Hay sikeyim." Cümlesi ile birlikte parmaklarını parmaklarımın üzerine sertçe bastırdı. "Böyle giderse bana aklımı kaybettireceksin."

Ağzımı açıp bir şey söylemek istesem de bunu yapamamıştım. Artık parmaklarıma ben değil o yön veriyordu ve bu tamamen kadınlığımdaki ateşin daha da harlanmasına neden oluyordu. Şu an bütün bedenim eriyip parmak uçlarına akıyordu sanki.

"Hera," dedi boğuk bir inlemeyle karışık. Düzensiz nefes alışverişlerimden dolayı ağzımı açıp tek kelime dahi edemiyordum.

Bir eliyle kadınlığımı okşamaya devam ederken diğer elini belime atarak beni hafifçe kendine doğru çektiğinde yaslandığım yerden hafifçe doğruldum. Başını bana doğru eğdi ve hiç beklemediğim bir anda göğüs uçumu dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırdı ve aynı iki parmağını sertçe kadınlığımın içine soktu. Belim yay gibi gerildi ve kasıklarımı parmaklarına doğru ittirdim.

"Alaz," dedim nefes nefese bir haldeyken. Dişleriyle meme ucumu biraz daha ezdiğinde acı sırtımdan yukarı boylu boyunca uzandı. Parmakları kasıklarımda dili, dişleri ve dudaklarım göğüslerimdeydi. Göğüslerimi öyle sertçe ısırıp emiyordu ki yavaş yavaş göğüslerim uyuşmaya başlıyordu.

"Bu kadar yeter," dedim tehlikeli bir ses tonuyla. Göğüslerimi ne kadar daha ısırmaya devam edecek... Göğüs ucumu dudaklarının içine alarak sertçe emdiğinde cümle boğazıma düğümlenmişti.

"O kadar lezzetli ki," dedi göğüs ucum ağzında olduğu için tam olarak ne dediğini anmakta zorluk çekerken. "Tatlı sevmeyen benim gibi bir adamı bile kendine bağımlı eder."

Cümlesini bitirdiğinde dudaklarını göğüslerimden çekip hafif öpücükler bırakarak aşağıya doğru yöneldi. Kasıklarıma geldiğinde duraksadı. "Acaba burası da o kadar lezzeti midir?" diye sorduğunda şu an büyük bir dikkatle kadınlığıma baktığını hissediyordum ve bu beni daha da çileden çıkartıyordu. Ona verecek mantıklı bir cevap bulamıyordum çünkü tamamıyla kendimden geçmiş durumdaydım.

Beynimin için yoğun zevk dalgası yüzünden eriyor, mantık tamamen kenara çekilmiş bizi izliyordu. Derin nefesler alarak büyük beklentiyle kasılan kadınlığıma odaklandım. Şu an kalbim sanki Pars'ın nefesinin çarptığı yerde atıyordu.

"Seni yalamak istiyorum," dediğinde sıcak nefesi kadınlığıma çarptı ve bu da boğuk bir şekilde inlememe neden oluyordu.

"Yala beni," dediğimde cümlem biter bitmez dilini kadınlığımın tepesine sürttü. "Ahh."

Dilini hızlı ve sert darbelerle tepemi emmeye başladığında. Kadınlığımın üzerindeki zevk her saniye da kat be kat artmaya devam ediyordu. Dilini o kadar iyi kullanıyordu ki böyle giderse sadece dili ile gelmemi sağlayabilirdi. Dilini klitorisimden kısa bir anlığına çekip klitorisimi dişlerinin arasına alarak hafifçe ısırdığında bedenime acıyla karışık bir zevk dalgası yayıldı.

"Alaz."

İnlemem bütün banyondan yayılıp tekrar çıplak bedenlerimize çarptığında Pars dişlerini gevşetip diliyle klitorisim üzerinde hafifçe daireler çizmeye başladı. Bu o kadar yoğun bir zevkti ki tamamen kendimden geçmeme sebep oluyordu.

Ellerimi Pars'ın saçlarına geçirip başını sertçe kadınlığıma bastırdım. Bu yoğun zevk dalgasın yeterli gelmiyordu. Daha fazlasını istiyordum. Bu yüzden başını kadınlığıma ittirirken kalçalarımı kaldırıp kadınlığımı da ona bastırıyordum.

"Yeterli değil," dedim onu daha da kendime bastırırken.

Pars cümlemi duyar duymaz içimde hareketsizce duran parmaklarına birini daha ekleyerek içeri ittiğinde yüksek sesle inledim. Banyoda beni yalama sesleri ve inlemelerimden başka herhangi bir ses yoktu. Şu an içimde üç parmağı olsa da onu kocaman aletinin içime dolduruşunu düşündükçe bu yetersizdi ama bunun yanında kadınlığımı boylu boyunca yalayan dili bile beni mahvedecek kadar güçlüydü.

Farkında olmadan hareket etmeye başladığım kalçalarım ile kadınlığımı hızlıca Pars'ın diline ve dudaklarına sürtüyor, her sürtmede sırtımdan yukarı yayılan bir zevk dalgasıyla kendimi biraz daha kaybediyordum.

"Parmaklarımı aletmiş gibi içine çekiyorsun." Bunu öyle bir tonda söylemişti ki sanki içime giren parmaklarını kıskanıyordu.

Artık inlemelerimin ardı arkası kesilmiyordu. Dilini kullanmakta o kadar iyiydi ki ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da doruğa ulaşmak üzere olduğumu hissediyordum. Diliyle beni yavaş yavaş taşıdığı doruk noktasından yuvarlanmak üzereydim. Pars dilini kadınlığımın da boylu boyunca iştahlı bir şekilde yaladı.

"Alaz," dedim parmaklarını içimden çıkarınca. "Devam et."

Pars parmakları kadınlığımın girişine hafifçe dayadı ve dişlerini tehditkâr bir şekilde tepeme sürttü. Kendimi daha fazla tutamıyordu.

"Pars," dedim nefes nefese bir halde. "Geliyorum."

Kadınlığımın girişinde hazır bekleyen parmaklarını sertçe içime gömüp tepemi sert bir hamle ile emdiğinde bedenimdeki gerilim en yüksek noktaya ulaşmıştı.

"Ak bana," dedi Pars dudakları hala kadınlığıma sürtünürken.

Bütün bedenim bir elektrik akımına kapılmış gibi titredi ve yavaş yavaş çıktığım doruktan hızla düşmeye başladım. Düşüncelerin, bedenim tamamen eriyip Pars'ın dudaklarına akıyordu. Ben Hera Ateş, tamamen akıp Pars'ın dudaklarına, diline ve parmaklarına karışıyordum.

Pars parmaklarını içimden çıkarınca nefes nefese kalmış halde, kalkıp inen göğüslerimin arasından başımı hafifçe kaldırıp Pars'a baktım. O da sadece sevişirken ortaya çıkan aç kurdu andıran bakışları ile bana bakıyordu. İçimden çıkardığı zevk sularımla ıslanan parmaklarını dudaklarına yaklaştırıp bana baka baka yaladığında sertçe yutkundum.

Yeni boşalmış olmama rağmen karşımda Pars varken yeterli gelmiyordu. Pars parmaklarına yayılan zevk sularını iyice yaladıktan sonra bana yaklaştı. Bakışlarım yüzünden erkekliğine kaydı. Her gördüğümde boyutu beni daha da şaşırtıyordu. Uzun ve kalın erkekliğini saran damarlarıyla çok iştah açıcı gözüküyordu. Hala deli gibi atan kalbimi yok sayarak kalçalarımı Pars'ın erkekliğine doğru ittiğimde erkekliği hafifçe kadınlığıma sürtündü.

"Siktir," dedi Pars baştan çıkarıcı bir tonda.

Pars erkekliğini kavradığında büyük ellerine rağmen bütün hepsini kavrayamaması büyüklüğünü gözler önüne seriyordu. Daha önce içime girmiş olmasaydı, bu kadar büyüklükte bir aletin içime sığacağını inanmazdım.

Pars erkekliğini kadınlığına üzerine boydan boya sürtüğünde ağzımdan yüksek sesli bir inilti döküldü. Daha yeni boşaldığım için kadınlığım fazlası ile hassastı ve bu yüzden en ufak dokunuş bile beni kendimden geçiriyordu.

"Canın acırsa bana vurabilirsin," dediğinde daha cümleyi kavramama izin vermeden kocamana aletini tek hamlede içime gömdüğünde acıyla karışık bir zevk bütün bedenimi etkisi altına aldı. "Ben artık kendimi kontrol edemiyorum."

Erkekliğini ucuna kadar çıkartıp tekrardan içime köklediğinde bedenim yay gibi gerildi, başım geriye doğru düştü ve boşta kalan ellerimle tutunacak bir yer aradım.

"Ahh!"

Pars iki elimi tek eliyle kavrayıp arkamda duran aynaya yasladığında beni tamamen ablukası içine aldı. "O kadar darsın ki aletimi her içine ittiğimde kopacakmış gibi hissediyorum," dedi derin nefesler alıp verirken.

Aleti o kadar sıcaktı ki her içime ittiğinde yanıyormuşum gibi hissediyordum. Söylediği sözler bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu. Çünkü kadınlığımda o kadar yoğun bir zevk dalgası vardı ki şu an tamamen kendimi kaybetmiştim.

"O kadar sıcaksın ki aletim içinde eriyecekmiş gibi." Sert darbeyle erkekliğini içime gömdüğünde o kadar derinlerime çarpıyordu ki varlığını bile bilmediğim yerlerim zevkle tanışıyordu.

"Alaz," dedim nefes alış verişlerimi kontrol etmeye çalışarak. O kadar sık nefes alıp veriyordum ki kelimeler bile ağzımdan doğru düzgün çıkmıyordu. Kalbim sanki göğüs kafesimden çıkacakmış gibi hızlı ve sert darbelerle göğüs kafesime çarpıyordu.

Aletini her içime ittiğinde kadınlığım aletini sıkıca kavrıyor, aleti bütün duvarlarıma sürtünüyordu. O kadar büyük olmasına rağmen tamamen içime sığmıştı ve sanki tamamen benim kadınlığım için yaratılmış gibiydi. Aleti bütün her yerime tam anlamıyla çarpıyordu. Bu iki yapboz parçasının birbirine tamamen uyduğu bir sahne gibiydi.

"Şu an yüzünde öyle bir ifade var ki," dedi erkekliğini daha da sert içime iterken. "Daha önce bu manzarayı başkalarının gördüğünü düşünmek bile beni çıldırtıyor."

Tam olarak hangi ifadeden bahsettiğini bilmiyordum ama daha önce hiçbirinin o ifadeyi görmediğine emindim. Çünkü hiç birinden kontrolü kaybedecek kadar zevk aldığım olmamıştı. İliklerime kadar zevki bana hissettiren ilk ve tek adam Parstı. Bunu bilmeme rağmen onu daha kışkırtmak istiyordum.

"Nasıl bir ifadeymiş o?" dediğimde Pars'ın içime gelgit yapmayı bıraktığında bakışlarım yüzüne kaydı.

"Neden kendin bakmıyorsun?" dediğinde erkeliğini içimden çıkarıp koca eliyle hapsettiği ellerimden beni çekerek beni ayağa kaldırdı. Bu kadar hızlı hareket etmesi dengemi bozsa da beni hemen yakaladı. Çıplak göğsüm onu göğsüne değiyor, sert ve sıcak erkekliği karnımı dürtüyordu. Elleriyle omuzlarımı tutup beni ters çevirdi. Sırtım onun göğsüne yaslı bir şekilde dururken elleriyle yüzümü örten saçlarımı avucunun içinde topladı. Bu hareketiyle yüzüm tamamen açığa çıkmıştı.

Artık karşımızda duran aynadan bütün her şeyi net bir şekilde görebiliyordum. Bakışlarım ilk olarak ayna karşısında tamamen çıplak olan bedenime kaydı. Son birkaç haftada fazlasıyla kilo verdiğim için kötü gözüküyordu ama buna rağmen büyük ve dik göğüslerim durumu kurtarıyordu.

Bakışlarım ağır ağır yukarı tırmandığında yüzümde oyalandı. Pars'ın yüzümde gördüğü ifadeyi görmeye çalıştım ama kan oturan yanaklarımdan başka bir şey göremiyordum. Bakışlarım aynadan Pars'a kaydığında Pars kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı.

"Sana her baktığımda güzelliğin karşısında kıskançlıklarını saklayamayan Tanrıların seni bilerek cennetten kovduğunu düşünüyorum." Bakışlarımız aynada birbirine kesiştiğinde devam etti. "Çünkü bu güzellik bir faniye bahşedilmeyecek kadar kusursuz."

Sert erkekliği arkamı dürterken cümlelerinin hiçbir anlamı yoktu. Bir anda odağım kaydığında Pars eliyle çenemi kavrayarak tekrardan aynaya bakmamı sağladı.

"İyi bak," dedi çenemi saran parmaklarını gevşetirken. "Tanrıları günaha sokan güzelliğine bak."

Dediğini yaparak aynaya baktım ama Pars'ın bende ne gördüğünü bilmiyordum. Benim gördüğüm tek şey tamamen dağılmış, paramparça bir ruh ve içine hapsedildiği zayıf kusurlu bir beden.

"Benim gibi bir günahkar," dedim çenemi kavrayan elini tutup yavaş yavaş çenemden göğüslerime doğru kaydırırken. "Kovulacağı tek yer cehennemdir."

Elini kadınlığıma doğru yönlendirdiğimde ikimizde aynadan elimin hareketlerini izliyorduk. Eli kadınlığıma yaklaştığında bedenimdeki kor ateş tekrardan harlanmaya başladı.

"Senin cehennemin bile cennettir bana," dedi parmağımı tepeme bastırırken.

Ağzımdan yüksek sesli bir inleme döküldüğünde başımı geriye doğru ittiğimde Pars'ın bedenine çarptı. Pars parmağı tepemde o kadar ağır şekilde daireler çiziyordu ki bu beni daha da çıldırtıyordu.

"Bak," dedi emir verir bir tonda.

Boşta kalan eliyle sağ bacağımı dizimden kavrayarak kaldığında sırtım tamamen onun göğsüyle birleşti ve bu hareketiyle kadınlığımı daha da görünür kılmıştı. Bu sayede Pars kadınlığımı okşarken her hareketini aynadan rahatlıkla izleyebiliyorduk ama o kadınlığıma bakmak yerine gözlerimin içine bakıyordu.

"Ben senin için yaratılan fani bir adamım." dediğinde kadınlığımı okşayan elini kadınlığımdan uzaklaştırdığında erkekliğini kadınlığımın altına dayayarak ağır ağır erkekliğini kadınlığıma sürttü. Kadınlığımdan akan zevk sularım erkekliğine damlıyor, her gelgit yaptığında erkekliği zevk sularımla ıslanıyordu. Böylece kusursuz erkekliği benim zevk sularımla parlıyor ve bu da erkekliğini kaplayan damarları daha da belirgin kılıyordu.

"Benimle daha fazla oynama," dedim kalçalarımı hareket ettirerek hızla kadınlığımı erkekliğine sürterken. "Aletini içime sok." Pars cümlemi ikiletmeden aletinin başını kadınlığımın girişine yasladı.

"İçine girerken bizi izle," dediğinde bakışlarım kadınlığıma indiğinde Pars bir anda bütün aletini içime kökledi. Soluğumun kesildiğini, bütün bedenimin çayır çayır yandığını hissediyordum.

"Pars." Aletini tamamen içimden çıkararak daha sert bir şekilde tekrar girdiğinde ikimizin yansımasının düştüğü ayna büyük bir günaha tanıklık ediyordu. Tanrı'nın hem helal hem haram kıldığı bir günaha.

Biz iki günahkardık ve bu sahne Tanrı'ya başkaldıran iki günahkarın sahnesiydi. Sadece bedenleri değil, ruhlarının bile seviştiği iki günahkar.

"Bana her şeyini göster," dedi eliyle çenemi tutup aynaya bakmaya sağlarken.

Hızlı ve sert bir şekilde içime girip çıkarken aynaya odaklanmakta güçlük çekiyordum. Çıplak bedenimde dolaşan elleriyle beni daha da çıldırtıyordu. Bu pozisyonda durmak çok zordu ama Pars bütün ağırlığımı onun üzerine bırakmama izin verdiği için ayakta durabiliyordu.

Eli çenemden boynuma kaydığında boynumu hafifçe sıktı. Nabzım onun parmak uçlarında atıyordu. Bakışlarım aynada yansıyan mavilerine kaydığında ürpertici bir manzara ile karşılaşmıştım. Gözlerinde tanıdığım Parstan farklı biri gizli gibiydi ve o kişi çıkmaya çalışıyordu ama Pars kendi ile savaş veriyordu.

Ne kadar bana kırılacakmış bir objeymişim gibi davranmaya çalışsa içinde bir yerler beni daha da hırpalamak isteyen biri olduğunu görebiliyordum. Pars bundan daha sertti ama içindeki kişiyi dizginlemeye çalışıyordu. Onun kendini tamamen bana açtığı tek an seviştiğimiz andı ve bende bunu kullanıyordum.

"Kendine bak," dediğinde bakışlarım yüzümde oyalandı. Şu an karşımda tamamen kontrolü kaybetmiş bir kadın duruyordu. Bütün bedeni ter ve zevk sularıyla kaplı, büyük göğüsleri hızla inip kalkan ve ağzından yüksek sesli inlemeler dökülen bir kadın. "Bu ifadeyi gören herkesi öldürmek istememe neden oluyorsun."

Kulağımda hissettiğim nefesi, cümlenin gerçekliğine atıfta bulunuyor gibiydi. Bunu yapabilirdi. Yüzümde bu ifadeyi gören herkesi öldürebilirdi ama bilmediği bir şey vardı bu ifadeyi gören tek kişi oydu.

"Eğer bunu yapacaksan şehrin yarısını öldürmen gerekiyor," dediğimde Pars sert bir şekilde erkekliğini içime itti. Bu her zamankinden daha sertti ve bir an ayaklarımdaki bütün gücün çekildiğini hissettiğimde Pars beni tutarak ayakta durmamı sağladı. Söylediğim şey içinde tutmaya çalıştığı adamı kışkırtmış olmalıydım ve her ne kadar acı verse de bu hoşuma gitmişti.

"Yapamayacağımı mı düşünüyorsun?" dedi fısıltıyla.

Aslında tam aksine yapacağından emindim ama yine de içindeki o adamı istiyordum. Bu yüzden de onu kışkırtmaya devam etmek istiyordum.

"Ne kadar güçlü olursan ol, bunu sen bile yapamazsın Alaz." Kalçamı ona doğru ittim. Boğazından hırıltılı ve yüksek sesli bir inleme döküldü. Boynumdaki elini çektiğinde nefes alışverişlerim daha da hızlanmıştı.

"Ağzından çıkanların sorumluğunu almalısın." Sesini bürünen öfke yavaş yavaş hareketlerine taşıyordu. İçinde tuttuğu adamın çatlaklardan sızdığını hissediyordum.

Eliyle tuttuğu bacağımı tezgahın üzerine koyduğunda boşta kalan eliyle beni tezgahın üzerine doğru eğdi. Ani hareketi yüzünden dengemi sağlamak için ellerimi karşımda duran aynaya sabitlediğimde Pars iki eliyle ince belimi kavrayarak sertçe içime girdi. Bu her zamankin nazik Pars'tan farklıydı ama bu umurumda değildi. Sadece bana verdiği zevke odaklanmıştım. Yavaş yavaş sona ulaştığımı hissediyordum.

Pars sert gelgitler yaparak içime girmeye devam ederken kadınlığımı yırtarcasına vahşileşiyordu ve bu da beni daha da delirtiyordu. Aletini her içime ittiğimde ellerimle destek aldığım aynanın ellerimin altında sarsıldığını hissedebiliyordum.

"Sikeyim," dedi hırıltılı bir tonda. "Çok darsın."

Pars'ın bütün duvarlarımı darmadağın etmeye ant içmiş erkekliğinin içimde seğirmeye başladığını hissediyordum. O da benim gibi sonra yaklaştığını içimde seğiren erkekliğinden anlayabiliyordum.

"Pars," dedim boğuk bir hırıltılı tonda. "Geleceğim."

Pars içime gelgitleri sanki mümkünmüş gibi biraz daha hızlandığında bedenimdeki kontrolsüz enerji çıkmak için bir yer atıyor gibiydi.

"Biraz daha," dedi hırıltılı bir tonda. Cümlesi bana yalvarır gibiydi. "Beraber gelelim."

İçime giriş çıkışları o kadar hızlıydı ki kendimi tutmakta zorlanıyordum. Pars'ın içimde seğirmeleri artıkça bedenimdeki ateş artık kontrol edemediğim bir düzeye ulaşmıştı.

"Hera," dedi sıcak nefesini sırtımda hissediyordum. Nefesi bütün bedenimi ürpertiyordu. "Geliyorum."

Bir şey söylemeyecek kadar kendimden geçmiştim. Pars belimi kavrayarak son kez aletini sertçe içime ittiğinde elimin altında sallanan ayna elimin altından kayıp gitmişti. Büyük bir gürültü banyonun içinde yankılandı gürültüye eşlik eden inlemelerimiz eşliğinde kasıklarımdan yayılan sıcaklık tamamen isteğine ulaştığında bedenim sarsıldı. Karşımdaki aynanın dağıldığı gibi bedenim, ruhum tamamen parçalara ayrılıyordu.

Pars'ın aletinden içime akan sıcaklık içimi tamamen doldurmaya başladığında sıcaklık tamamen beni mahvediyordu. Ateş beni tamamen sarıyordu. Yandıkça yanıyor ama bir türlü sona ulaşamıyordum. Pars son kez kendini içine etiğinde daha önce hiç tatmadığım nihai doruk noktasına ulaşmıştım.

Kısa bir süre sadece ikimizi nefes alışverişleri ortamda yayıldı. İkimizde yoğun duyguların biraz sakinleşmesini bekliyorduk. Sanki ikimiz de tamamen sadece bize ait olan bir yerdeydik. Çevremizdeki her şey karanlığa ve sessizliğe gömülmüştü. Bu sessizliği bozan ise Pars olmuştu.

"Siktir," dedi şaşkın bir tonda.

Henüz tam olarak kendime gelemesem de mantığımı yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Ne olduğunu anlamak adına kapanan gözlerimi ağır ağır açtığımda karşımda duran aynanın yerinde yerler esiyordu. Bakışlarım aşağıya kaydığında aynanın parçalarının tamamı tezgaha ve yere saçılmıştı.

"Siktir," dedim Pars'ın tepkisine benzer bir tepki vererek. Şaşkın bir ifadeyle aynanın yarattığı boşluğa şaşkın şaşkın bakmaya devam ettim.

"Pars?"

"Efendim?"

"Artık bir aynan yok," dediğimde görmesem de gülümsediğini hissediyordum.

"Sikerim aynasını," dedi aletini içimden çıkarırken. "Sen iyi misin?"

Aleti içimden çıktığında bacağımdan aşağıya akan ıslaklıkla bütün dikkatim dağılmıştı. İyi olup olmadığımdan emin değildim. Şu an hissettiğim tek şey büyük bir rahatlamaydı.

"Hera?"

"İyiyim sanırım," dedim kendimi toparlamaya çalışırken. "Bilmiyorum."

Bedenimi dikleştirip hareket etmeye çalıştığımda ellerini belime sararak beni durdurdu. "Hareket etme, etrafta çok fazla cam kırığı var." Haklıydı. Şu an en ufak bir hareketimde bir yerime bir şey girebilirdi ama sonsuza kadar burada öylece duramayacağımızın da farkındaydım.

"Ne yapacağız öyleyse?" diye sordum. Şu an benim beynim eriyip gitmişti ve mantıklı bir çözüm üretemiyordum.

"Bana doğru dön ama ayaklarını yere değil benim ayaklarımın üzerine koy." Ne yapmaya alıştığını anlasam da bir anlığına tereddüt ettim. "Seni kucağıma alacağım."

Bu beni camlardan korusa da o ne yapacaktı? Kendini demir adam falan mı zannediyordu?

"Bu çok saçma bir öneri," dedim sitemkar bir tonda. "Beni korusan bile sen zarar görebilirsin."

Pars kollarını bana dolayarak iyice beni kavradı. Çıplak ve sıcak bedeni, benim çıplak bedenime değdiğinde istemsizce kadınlığım kasılıyordu.

"Güzelim," dedi tıpkı benim gibi sitemkar bir tonda. Dudaklarını saçıma bastırıp derin bir nefes çekti. "Bir kere de dediğimi yapamaz mısın?"

Ona zorluk çıkartmak normalde eğlenceli olabilirdi ama şu an zorluk çıkarmak istemiyordum. Çünkü kadınlığımdan akan sıvı, ikimdeki koca boşluk ve bedenimi terk eden sıcaklık yüzünden bir an önce duş almak istiyordum. Ayak parmaklarımın üzerine yükselip dikkatli bir şekilde Pars'a döndüm ve tıpkı dediği gibi ayaklarımı ayaklarının üzerine koydum.

"Şimdi seni kucağıma alacağım."

Elleri kalçalarımın hemen altına indiğinde ona beni kucağına daha rahat olmasını sağlamak adına zıpladığımda beni hızla kavrayıp kaldırdı ve kalçalarımın altından kavrayarak beni tutu. Düşmemek adına ayaklarımı beline sıkıca sarıp kollarımı boynuna doladım.

Sıcak tenlerimiz birbirine değiyor, bacaklarımı açtığım içimden çıkan sular Pars'ın bedenine bulaşıyordu ama bu onun hiç umurunda değilmiş gibiydi.

"Aferin uslu kızıma," dediğinde başımı boynuna gömdüm. Şu an kendimi hiç onla zıtlaşacak kadar enerjik hissetmiyordum. Ağır adımlarla ilerlemeye başladığında kucağında hafifçe kıpırdandım.

"Dikkat et." Başım boynuna gömülü olduğundan sesim boğuk çıkmıştı. Odanın kapısını geldiğimizde kalçamın altındaki bir elini serbest bırakarak kapıyı açtı. Odaya girene kadar sessizce ilerdik. Bir sıcak hava dalgası bedenimi sardığında kollarımı biraz daha boynuna doladım.

"Duş almak istiyorum," dedim mızmız bir kız çocuğu gibi. Biraz daha ilerleyip odanın ortasına geldiğinde duraksadı.

"Bu banyonun temizlemesini bekleyemeyiz, bu yüzden başka bir duş kullanmalıyız."

Başımı gömdüğüm yerden çıkarıp ona baktığımda bakışlarında eski dinginlik yerine geliyordu.

"Benim için fark etmez."

"Peki öyleyse," dedi ve yatağa yaklaşarak yatağın üzerinde duran pikeyi hızla çekerek bütün bedenimi pikeyle kapattı. "Evde hizmetçiler var," dedi açıklama gereği duyar gibi. Pike sadece beni örtüyordu. Pars'ın bedeninin çoğu açıkta duruyordu. Boynuna doladığım kollarını gevşetip gerilediğimde tek kaşım havalandı.

"Sen bu halde mi çıkacaksın?" diye sordum gözlerine içine dik dik bakarken. Bakışları biraz yüzümde oyalandı ve yüzünde kendinden emin bir gülümseme oluştu.

"Evet," dedi kinayeli bir tonda.

"En son baktığımda bütün hizmetçilerin kadındı."

Sorduğum soru onu eğlendiriyor gibi bir ifade takındığında bu beni daha da sinir ediyordu.

"Hala öyleler," dediğinde yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.

"Onlara maaşın yanında bir de görsel manzara da mı sunuyorsun?"

Pars kalçalarımı kavrayan ellerini biraz daha sertleştirdi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Hera," dedi sıcak nefesi dudaklarımı okşarken. Şu anda dudaklarıma o kadar yakındı ki dudakları dudaklarıma sürtünmek üzereydi. "Sen beni kıskanıyor musun?"

🔥

Ve bir bölümün daha sonuna geldik. Bölümü nasıl buldunuz?

Bölüme on üzerinden kaç verirsiniz?

Sonu nasıl buldunuz?

Sizce bir sonraki bölümde bizi neler bekliyor?

Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.🖤

Instagram: kayipmedusaa

ÖPÜLDÜNÜZ 🖤



















Continue Reading

You'll Also Like

2.9M 101K 63
"Hiç boşuna çabalama sen benimsin!" diye tıslayınca utanmasam oturup ağlayacaktım. Neden bu bana aşık oldu ve başıma bela oldu. "İstemiyorum anlamıy...
474K 31.3K 18
Dilhun kitabında geçen Karan ve Mavi'nin hikayesidir. Bu kitabı anlamak için diğerini okumanıza gerek yoktur. Kırdığın kalbin vebaliyle yaşar, Seni...
149K 13.1K 33
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...
1.1M 44K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...