Dağların Çift Başlı Kurdu

By Nazlas0

365K 19.7K 6K

"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parma... More

1. Bölüm - Karayel Timi
2. Bölüm - Tekrar Başlıyoruz
3. Bölüm - Özlem
4. Bölüm - Tuzak
5. Bölüm - Gece ve Sela
6. Bölüm - Hoşlanıyor muydum?
7. Bölüm - Çocukluğumun Katili
8. Bölüm - Sevgilisiyim!
9. Bölüm - Çocukluk Aşkı
10. Bölüm - Gargamel ve Azman
11. Bölüm - İki Deli
12. Bölüm - Uzaktan Sevda
13. Bölüm - Yalandan Oyun
14. Bölüm - İki Aşık
15. Bölüm - Kaçış
16. Bölüm - Kıskançlık
17. Bölüm - Sevmek ve Sevilmek
18. Bölüm - Tanışma
19. Bölüm - Plan
20. Bölüm - Zincir
21. Bölüm - Yüzleşme
22. Bölüm - Karma
23. Bölüm - Ala
24. Bölüm - Takıntı
25. Bölüm - Saçlara Dokunma
26. Bölüm - Geç Verilen Hediye
27. Bölüm - Sardı Kollarına Bak
28. Bölüm - Umarım Yalan Söylüyorsundur
29. Bölüm - Tutulmayan Sözler
30. Bölüm - 7-1=7
31. Bölüm - Deliriyor muyum?
32. Bölüm - İhtimaller
33. Bölüm - Merhaba Gece
34. Bölüm - Gerçekler ve Yalanlar
35. Bölüm - Yaşattığını Yaşamadan Ölmezsin
37. Bölüm - Ahin
38. Bölüm - Sonra, Şimdi Değil Sonra
39. Bölüm - Benden Artık Uzaklaşma
40. Bölüm - Hain
41. Bölüm - Kimdi Bu Adam?
42. Bölüm - Geçmişin Karanlık Yüzü
43. Bölüm - Kurşun
44. Bölüm - Kayıp
45. Bölüm - Zincirler
46. Bölüm - Geç Öğrenilen Gerçek
47. Bölüm - Var Mısın?
48. Bölüm - Zaaflar ve Zayıf Noktalar(+18)
49. Bölüm - Turan ve Karayel
50. Bölüm - İsteme
51. Bölüm - Çilli
52. Bölüm - Engerek
53. Bölüm - Bedel
54. Bölüm - Kalbim Kalbine Ait

36. Bölüm - Canavar

4.4K 270 90
By Nazlas0

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun.
Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar.
Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin.
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık.
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı.
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü.
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti.
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz.
Sanki hiç olmamıştı.

Sınır
350 okunma
30 yıldız

İyi okumalar efenimmmmm

Şarkılar;

Emir Can İğrek - Kor

Volkan Akmehmet & İnanç Şanver - Yükselen Dram

~~~~~

Balca Doğu'dan...

Ellerimi kulaklarıma bastırdım.

Bismillah tı.

Derin nefes aldım. "Kartal bir dur lan!"

Kartal odanın içinde tavaf ediyordu, sesimi duymasıyla durup bana baktı. Timin bakışları da bendeydi.

Kartal'ın babannesi tekrar gelmişti, ilk geldiğinde ben yoktum.

Lakin şuan vardım, keşke olmasaydım ya.

"Ama Komutanım."

Kara kaşlarını çattı. "Kartal, az sessiz feryat etsen daha makul biliyor musun?"

"Karan Komutanıma katılıyorum, Kartal Allah aşkına dur ya!" Emre'nin isyanına kıkırdadım.

Kartal tam ağzını açıcakken kapının açılmasıyla durdu.

İçeriye er girmişti. "Gece Komutanım?"

"Söyle."

Er bakışlarını bir timde gezdirdi, en son bana baktı. "Komutanım, Kartal'ın akrabası gelmişde. Size haber vermem söylendi."

Er'in söylediği cümle timde sessizlik yarattı. Gülmemek için yanaklarımı ısırdım. "Tamam sağol."

Er başını hafif eğerek odadan çıktı. Er'in odadan çıkmasıyla büyük bir kahkahalar odayı doldurdu.

Gülerek başımı iki yana salladım. "Hadi beyler, gidelim." Hepsi başını salladı, ayağa kalkıp kapıyı açtım.

Tim ile beraber bahçeye çıktık. Bir teyze vardı, ama garip bir teyzeydi.

Üzerindeki mavi kelebekli beyaz Bir kazak vardı, altında ise mavi renkte bir etek vardı. Siyah hafif topuklu ayakkabı ve simsiyah saçlarıyla hiç te bir babanne gibi durmuyordu.

Gözlüğünü çıkartıp saçlarına geçirdi. Bize bir baktı, Kartal'ı göremedi. Çünkü Kartal Kara'nın arkasından geliyordu.

Kara'da maşallahtı, o boy, o pos, o endam.

Ne diyorum lan ben.

Teyzenin yanına gittiğimizde bana garip bir şekilde baktı. Maske yüzünden di.

Dirseğimi Kara'nın karnına hafif geçirdim. "Kartal'ı arkandan çıkar." Diye fısıldadım.

Başını sallayıp sola doğru kaymasıyla babannesi Kartal'ı görmüştü. "Hay anan- Babannemmm."

Gülmemek için başımı yere eğdim. Neden tüm deliler benim timimdeydi?

Kartal babannesinin karşısına geçip elini öptü. "Hoşgeldin babanne, ne gerek vardı tekrar gelmene."

"Timin Komutanı geçen geldiğimde yok dedin, hangisi timin Komutanı?"

Kartal bana baktı, izin ister gibi bakıyordu. Gözlerimi kapatıp açtım. Nefesini verdi. "Babanne tanıştırayım, Yüzbaşı Gece."

Maskemden görünmese bile tebessüm ettim. Babannesi bana iğrenerek bakmasıyla tebessümüm söndü. Yutkundum. "Bu mu Tim Komutanı, neden maske ile duruyor?"

Timin bakışları bana döndü. Bir adım öne gittim. "Arkanızı dönün Karayel." Arkada hareketlilik hissedince etrafa baktım. Kimse yoktu, yavaşça maskemi yüzümden çıkardım. "Memnun oldum efendim."

Kadının yüzümü görmesiyle çığlık atıp geriye çekilmesi bir oldu. Yüzüme hızla maskeyi tekrar geçirdim.

Yüzümdeki iğrençlik insanlarda iğrenme yaratıyormuş gerçekten. Kaç kez daha şahit olucam acaba?

Babannenin çığlık atmasıyla hepsinin dönmek istediğini anladım. Nefesimi verdim. "Dönün."

Kartal döndükten sonra direk babannesinin yanına gitti. "Babanne iyi misin?"

Kadın bana korkarak bakıyordu. "Ben Tim Komutanı dedim oğul, canavar demedim. Ne biçim Komutan bu, atmaları lazım seni."

Ağır konuşması kalbimin ağrımasına neden oluyordu, çaktırmadım.

Acı bir tebessüm ettim. "Doğru söylüyorsunsuz efendim, ben bir canavarım. Ama mesleğimden, vatanımdan vazgeçemem. İzninizle." Diyerek hızlı adımlar ile yanlarından ayrıldım.

Teröristlerin benim için söylediği cümleleri kendi vatanımdan birinin söylemesi canımı yakmıştı.

Odaya girip kapıyı kapattım, kilitleyip koltuğa oturdum. Kapıya vurulmasıyla başımı kaldırdım.

Kara'ydı.

"Gece, açar mısın kapıyı?"

Derin nefes aldım. "Git Kara!"

"Sen bu haldeyken gidemem Gece!"

Dudaklarımı dişledim. "İki ay önce nasıl gittiysen, şimdi de öyle git dedim sana!"

Kapıya vurması kesildi. "Sanki tek suçlu benmişim gibi konuşuyorsun." Sessiz kaldım. "Olsun, senin gözünde bir yerim olucaksa, suçlu da olurum. Olsun Gece." Adım sesleri duydum, uzaklaşan adım sesleri.

Gidiyordu.

Üzerimdeki üniformanın düğmelerinin bir kaç tanesini açtım, kalbimin ağrıması iyice şiddetleniyordu.

Ayağa kalkıp çekmeceye doğru yürüdüm, çekmeceyi açıp iğneyi çıkardım.

Kapağını açıp iğnenin ucunu yavaşça kalbime batırdım. Derin nefes aldım.

Sena haklıydı, çok sık kullanıyordum. Bunun zararlı olduğunu bile bile.

Kalbime enjekte ettiğim iğneyi yavaşça vücudumdan çıkarıp çöp kutusuna attım.

Derin nefes alıp ayağa kalktım.

Kimseye yüzümü gösteremiyecektim.

Eğer maskesiz dolaşırsam insanlar benden iğrenerek, korkarak bakıp uzaklaşıcaktı.

Yatarken bile artık çıkarmak istemiyordum, korkuyordum.

Yüzümden korkuyordum.

Bu korkumu yenmem lazımdı, yenmezsem Gece olmamın bir anlamı yoktu.

Elimle maskemi düzeltip kapıya doğru yürüdüm, kapının kilidini açtım. Kapıyı açtığımda eli havada kalan Albayın postasını görmem bir olmuştu.

Bir adım geriye çekilip başını hafif eğdi. "Kusura bakmayın Yüzbaşım."

Nefesimi verdim. "Sorun değil, ne oldu?"

"Albay, Karayel timini toplantı odasına çağırıyor."

Başımı salladım. "Tamamdır sağolasın."

Posta uzaklaşmaya başlayınca cebimden telefonumu çıkarıp Sena'yı aradım.

"Efendim Komutanım?"

"Karayel ile birlikte toplantı odasına gelin."

"Emredersiniz Yüzbaşım."

Telefonu kapatıp cebime koydum, odadan çıkıp kapıyı kilitledim. Albay'ın odasına doğru yürümeye başladım.

Odanın kapısının önüne geldiğimde arkamdan gelen adım sesleriyle sırtımı duvara yasladım.

Karayel yanıma gelip baş selamı verdiler. "Komutanım, iyi misiniz?"

Emre'ye döndüm. Endişeli görünüyordu, görmese bile tebessüm ettim. "İyiyim Üsteğmenim."

Kartal'a baktım, göz göze geldik. Bakışlarını kaçırdı. Başımı omzuma doğru yatırdım. "Kartal?"

"Efendim Komutanım?" Sesi kısık çıkmıştı.

"Bakar mısın bana?"

Bakışlarını bana çevirdi. "Buyrun Komutanım."

Nefesimi verdim. "Senin bir suçun yok Kartal merak etme, nasıl olsa doğru bir şey dedi babannen. Alışmam lazım sadece o kadar."

Kartal'ın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, başını hafif salladı. "Hadi Karayel, hadi."

Kapıyı açıp içeriye girdik, en son giren Hüseyin olduğu için o kapıyı kapattı.

Masanın sonuna oturdum, karşımda Albay vardı. Benim solumda Kara, sağımda Emre, Emre'nin yanında Sena, Kara'nın yanında Sezgin abi, Sena'nın yanında Hüseyin, Sezgin abinin yanında ise Kartal vardı.

"Dinliyoruz Albayım."

Albay derin nefes aldı. "Ahin'i biliyorsunuz çocuklar, şuan Ahin çetesinin lideri elimizde. Lakin kurucusu şuan kayıp. Nerede olduğunu bilmiyoruz, ama bize bir video geldi. Orada bir yer gösteriliyor, neresi olduğunu bilmiyorum." Albay önündeki bilgisayarı bize doğru çevirdi.

Masaya hafif yaklaşıp ekrandaki resme baktım.

Kaşlarım havalandı. Burayı biliyordum, her yaz annem, babam ve abim ile giderdik.

Riva, Riva koyu.

Bakışlarım Sena'ya kaydı, o da biliyordu.

"Biz biliyoruz." Sena ile aynanda çıkan sesimiz ile tim bakışlarını hem bana hem Sena'ya çevirdiler.

Albay gözlerini kıstı. "Neresi burası?"

Nefesimi verdim. "Albayım, burası İstanbul. Beykoz ilçesinde bulunan Riva koyu."

"Peki bu kurucunun İstanbul'da bu kadar bilindik yerde ne işi olabilir. Yanılmış olmayasın?"

Sena'ya baktım, göz kırptı. Albay'a döndü. "Albayım kurucunun İstanbul'u seçme nedeni çok basit. Dediğiniz gibi bilindik bir yer, böyle tehlikeli biri çok gerizekalı ise çok insan olmayacak şehri seçer. Ama eğer akıllı biri ise büyük şehirlerden birini seçer. Mesela İstanbul gibi, lakin burada yaptığı bir hata var."

"Nasıl bir hata?"

Sena bana baktı. Gözlerimi yumdum, açtım. "Beykoz ormanlık alan, orada oturan kişi sayısı o kadar da fazla değil. Ama sessizlik için kaçılan yerlerden birisi. O hatayı burada yapıyor, yani o kadar da zeki değil. Oralarda saklanıyor olabilir." Aklıma gelen şeyle kaşlarını çattım. "Bu fotoğraf nasıl geldi?"

"Ahin çetesinde askerlerimiz var, birisi kurucunun fotoğrafını çekicekken, tuzak kurulmasıyla şehit oldu. Fotoğraf ise silindi, daha doğrusu herkes silindi zannediyor, oradaki diğer askerlerimizden biri silicem diye bize attı. Kendisi de yeri bilmediğinden her hangi bir baskın yapılamadı."

Başımı hafif salladım.

Albay derin nefes aldı. "Karayel, İstanbul'a gidiceksiniz. Ahin çetesinin kurucusunu öldüreceksiniz. O adamı ölü ya da diri burada istiyorum."

Hep bir ağızdan. "Emredersiniz Albayım!"

"Gece ve Kara. Sena ve Emre. İkiniz evli bir çift olucaksınız."

Yutkundum, bakışlarım Kara'ya kaydı, göz göze geldik. Dudaklarımı ıslatıp Albay'a döndüm. "Albayım, kabul lakin ben nasıl yüzümü gizleyicem?"

Nefesini verdi. "İzin olduğu bölgeye plastik makyaj yapılacak Gece, bu konuda Sena yardımcı olucak."

Başımı salladım, başka çarem yoktu. "Kartal ve Sezgin, ikiniz kardeş olucaksınız. Hüseyin ise Kartal'ın yakın bir dostu olucak. İsimleri halledip bana rapor et Gece, ona uygun kimlik ve pasaport çıkıcak."

"Emredersiniz Albayım."

"Çıkabilirsiniz çocuklar." Hepimiz ayağa kalkıp baş selamı verdik.

~~~~~

İki gün sonra...

Aynadan son bir kez yüzüme baktım.

Sanki hiç yüzümde iz yokmuş gibiydi, bir nebze iyi gelmişti.

Nefesimi verdim. Sena bana doğru döndü. Aynadan bana bakıyordu. "Balca'm, eğer istersen yinede maske geçirelim yüzüne."

Tebessüm ettim. "Hayır, gerek yok Sena. Üç gün boyunca böyle olmak zorundayım, Albay'ın emri biliyorsun." Sena'ya döndüm. "Sadece geceleri maske ile olucam."

Başını salladı, dudaklarını birbirine bastırdı. "Peki operasyondan sonra, maske ile mi duracaksın?"

Nefesimi vererek başımı salladım. "Mecburum Sena, kimsenin beni tanımaması lazım. O kurucu bile biliyordur benim yüzümdeki izin olduğunu. Tedbir için."

Tebessüm ederek başını salladı, bir kaç adım atarak bana sarıldı, sarıldım. "Hadi bakalım, uzun zaman sonra İstanbul'a gidiyoruz."

Üzerimde beyaz bir crop, altımda ise siyah kargo pantolon vardı. Saçlarım açıktı, artık canımı o kadar da yakmıyordu.

Sena üzerine beyaz boğazlı kazak altına ise siyah bol bir pantolon giymişti. Sarı saçlarını tepeden toplamıştı.

Odamdan çıkıp salona indik. Ada ile Su kahkaha atarak bişeyler konuşuyorlardı.

"Sohbetiniz bol olsun hanımlar." İkiside bakışlarını bana çevirdi, kahkahaları kesildi. İkisinin yüzünde sıcak bir tebessüm oluştu. Kaşlarımı çattım. "Ne oldu?"

"Hiç, çok güzel olmuşsunuz abla." Su ikimizede gülümseyerek bakıyordu. Yerdim.

Sena koltuğun bir ucuna oturdu. "Sağol güzelim, şimdi biz gidiyoruz. Ev size emanet, bişey olursa arayın he." Şivesi yine kaymıştı. Gülmeden edemedim.

"He, Sena he. Hadi gidin siz Allah Allah, sanki bebeğiz. Haydi." Ada gülerek ayağa kalktı. Bana doğru gelip sarıldı, sarıldım. "Dikkat edin Balca."

"Sizde Ada."

.

Evden valizlerle çıkıp arabaya doğru ilerledik, Kara ile aynı arabada olucaktık. Mecburdu.

Ben Helin Aydemir'dim, Kara ise Murat Aydemir'di.

Kara, zengin bir iş adamıydı. Gemi ticareti yapıyordu, bu kurucunun işine gelirdi.

Ben zengin bir aileden geliyormuşum,  ilgi alanım gemiymiş. Silah kullanmayı bilen biriymişim, işime gelirdi.

Valizi sol elime aldım, sağ elimdeki alyansa ve tek taş yüzüğe baktım. Derin nefes alarak bakışlarımı arabaya yaslamış Kara'ya çevirdim. Emre ile konuşuyorlardı, Sezgin abiler çoktan havalimanındaydı.

Adım sesleriyle ikiside bakışlarını bize çevirdi, Kara'nın üzerinde siyah kazak altında ise siyah pantolon vardı. Kaban giymişti ve kahretsinki çok çekiciydi.

Bakışları direk yüzümdeydi, yara izinde.

Nefesimi verdim, yanlarına geçtiğimizde Kara elimdeki bavulu alıp bagaja koymaya doğru gitti.

Sena'ya döndüm. "Havaalanında görüşürüz." Göz kırptım.

Gülüp göz kırptı. Arabaya geçip Kara'yı beklemeye başladım. Çalan telefonumu çantadan çıkartıp kulağıma yasladım.

"Efendim abi?"

"İstanbul'a gidiyormuşsun daha doğrusu gidiyormuşsunuz."

Sıkıntıyla nefesimi verdim. "Evet abi, sen nereden öğrendin?"

Güldü. "Var bizdede bişeyler Gece hanım, ve öğrendiğim kadarıyla Karan ile rol gereği karı koca olucakmışsınız."

"Evet abi, Albay'ın emriydi."

"Tahmin ettim güzelim, sadece diyeceğim şey. Karar senin, ister kalbinin sesini istersen de aklını dinle."

Kaşlarımı çattım. O sırada Kara arabaya binip bana yandan baktı, arabayı çalıştırdı. "Nasıl yani abi?"

Nefesini verdi. "Şöyle yani abicim, Karan'ı affetmenle alakalı. Kalbini dinlersen affedersin, ama aklını dinlersen Karan'ı silersin. Yanlış mıyım?"

Dudaklarımı ıslattım. "Hayır abi, doğrusun."

"İster affedersin, ister affetmez. Ben buna karışmam, 30 yaşında aklı başında bir kadınsın. Ama sen affetsende ben affedemem kardeşim. Affedermiyim, bilmiyorum. Ama zaman alacağını biliyorum, senin affetmenden de zaman alır bunu biliyorum."

"Bir dakika, benim yapacağımı veya yapmayacağımı nereden çıkarıyorsun?" Kara'nın bana baktığını hissettim.

"Seni tanıyorum Ala, affedeceğini biliyorum. Ama affedirken kendi içinde bile büyük bir savaş vereceğini de biliyorum."

Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. "Biliyorum abi, dediğin şeyi eninde sonunda yapacağımı bende biliyorum."

Hafif güldü. "Galiba o insansız yanında ve havalimanına gidiyorsunuz o yüzden de benle şifreli konuşuyorsun. Vay çakal, aferim kız."

Güldüm. "Of abi ya, bir şeyi de bilme."

"Sus kız, abiye of denmez."

Gülerek başımı iki yana salladım. "Tamam abicim tamam, ben seni İstanbul'a vardığımda ararım olur mu?"

"Olur güzelim, hatta müsait olursam görüntülü ararsın. Lakin o lavuk yanında olmasın çekemem onu."

Gülmemek için yanaklarımı ısırdım. "He abi he, hadi görüşürüz. Dikkat et kendine."

"Sende güzelim, sende."

Telefonu kapatıp çantama tekrar koydum, başımı geriye yaslayıp yolu izlemeye başladım.

İkimizde o yol boyu hiç konuşmadık, daha doğrusu Kara konuşmak istemiş ama konuşamamıştı.

Havalimanına geldiğimizde arabadan inip valizlerle Albay'ın ayarladığı özel uçağa bindik.

Yazar notu; Money money money must be funny. Albayyyyy bana uçak alllllll.

Yaklaşık iki buçuk saatin sonunda İstanbul'a iniş yapmıştık.

İçimde bir burukluk vardı, nedeni ni bilmiyordum.

VİP araçla gidiceğimiz lüks otele geçmiştik, Kara ile aynı odada kalıcaktık. Sena ve Emre de beraber kalacaklardı, onlar için hava hoştu. Lakin benim için pek de değildi.

Sezgin abi ve Kartal'da aynı odadaydı,  Hüseyin ise onların yan odasındaydı. Sena ve Emre ile odalarımız karşılıklıydı.

Bugün dinlenicektik, yarına sabaha planı tekrar edip akşama davete gidecektik.

Çırağan Sarayı'ndaydı davet.

Odaya girdiğimizde valizi dolabın yanına koyup yatırdım, içinden eşyalarımı çıkartıp dolaba güzelce dizdim.

Kara ise duşa girmişti.

Hâlâ benim için Kara idi, ne zaman kendi olurdu bilemiyordum.

O zaman yakın mıydı, emin değildim. Ama o kadar da uzak değildi.

Abim haklıydı, eninde sonunda Kara ile tekrar beraber olurdum. Lakin onu affedemezdim.

Affedebilir miydim? Bunu bende bilmiyordum. Bu zamana kadar hiç bir yalanı ya da ihaneti affetmemiştim. Şuan da affetmek gibi bir düşüncem yoktu.

Olmamalıydı.

Yaptığım gurur muydu, emin değildim. Tek emin olduğum şey Kara'nın acı çektiğiydi, benim gibi o da acı çekiyordu.

Çeksindi, çekmeliydi. Ben nasıl iki ay acı çektiysem o da çekmeliydi.

Sena'nın dediği şey aklıma geldi.

"Düşün Balca."

Kaşlarımı çattım. "Neyi düşünücem Sena?"

Nefesini verdi. "Karan, iki ay boyunca ölü gösterdi kendini. Sen acı çektin, kabul. Lakin ya Karan? Karan sence acı çekmedi mi?"

Yutkundum. Yanıma doğru geldi. "Burada sana Karan'ı savunmuyorum, ama empati yapmanı istiyorum. Karan sence nasıl dayandı sensizliğe?"

Sustum, nasıl dayanmıştı bensizliğe? Ben onsuz nefes bile alamazken o nasıl dayanmıştı?

Sena'nın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. "Sor bunu Balca, ama bağırmadan, çağırmadan. Kavga etmeden sor. İçindeki o yangını ortaya çıkarmadan sor."

Derin nefes aldım, sanki o nefesler bana zehir gibiydi. "Sence sorabilir miyim?"

Başını salladı. "Sorabilirsin, sadece bir kereliğine Gece olma."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani, Gece olma derken?"

Dudaklarını ıslattı. "Sen bu iki ay boyunca, Gece oldun, gerçi hâlâ da öylesin. Acımasız, duygusuz, hiçbir şeyi umursamayan bir kadındın. Her yerde böyleydin, seni bu konuda suçlamıyorum. Çünkü öyle olmak zorundaydın, güçlü olmak için. Yıkılmamak için. Ama Karan ile bu konuyu konuşunca ne Gece ol ne de Balca. Sadece Ala ol, Ala gibi davran. Sevme yine onu, nefret et, ama Karan'a o konuyu konuşunca Gece olma. Gördüm ben Balca, gözlerini gördüm. Tek gözlerini görmedim."

"Tek gözlerini görmedim derken neyi kastediyorsun, açık konuş."

Derin nefes aldı. "Ağladı, bir gün odasına gittim. Kapı kilitliydi, sesi geliyordu. Direttim kapıyı açması için, en sonunda açtı. Yüzündeki o ifadeyi gördüm Balca, pişmanlık yoktu, sadece acı vardı."

Yazardan Sena ve Karan'ın konuşması....

Sena şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Karan, ne bu hâl?"

Karan kızarmış gözler ile Sena'ya baktı. "Geçsene." Karan geriye çekilip Sena'ya yol verdi.

Sena nefesini verip içeriye girdi, kaşları daha fazla çatıldı. Oda sigara kokuyordu, lakin karargahta odalarda sigara içilmesi yasaktı.

Karan kapıyı kapatıp daha demin oturduğu koltuğa tekrar oturdu. Sena ayakta dikilip Karan'a baktı. "Delirdin herhalde, odada neden sigara içiyorsun? Ya alarm çalsaydı?"

Karan yutkundu. "Söktüm alarmı, bişey olmaz."

Sena gözlerini yumdu, açtı. Karan'ın karşısında olan tekli koltuğa oturdu. "İyi değilsin Karan."

Karan hafif güldü. "Nasıl iyi olabilirim?"

Sena ofladı. "Bile bile yaptın Karan, unuttun mu?"

Karan bakışlarını masadan çekip Sena'ya çevirdi. "Sordun mu Sena, neden gittim diye?"

Sena başını iki yana salladı. Karan derin nefes aldı. "Anlatayım kardeşim, annem ve babamın ölümüne sebep olanı öldürmeye gittim, bunu belki biliyorsundur. Anlatmıştır A..." Sustu, söyleyemedi Karan, Ala diyemedi.

Sena başını salladı. "Anlattı Balca, biliyorum. Lakin sonra ne olduğunu bilmiyorum abi."

Karan Sena'nın abi demesine gülümsedi, uzun zamandır Sena abi demiyordu. Mutlu olmuştu. "Eğer tim ile gitseydim, hepiniz zarar görürdünüz."

Sena kaşlarını çattı. "Nereden çıkarıyorsun?"

"Duydum Sena, Karayel'in geleceklerini düşünüyorlardı, tuzak kurmuşlardı. Ve orada tuzağı kuracakları zaman ve söyledikleri zaman Albay'ın gönderdiği asker yoktu. Kimsenin haberi dâhi olmazdı, bunu göze alamazdım. Bunu bir daha göze alamazdım. Orada fark edildim, nasıl edildim bilmiyorum. Son bir haftam orada işkence görerek geçti, ölüyordum, sağlam yerim kalmamıştı. O bir buçuk ay onların yanında diğer kalan zamanda tektim."

Sena yutkundu, ne diyeceğini bilemedi. "Nasıl kurtuldun?"

Karan'ın yüzünde acı bir tebessüm oluştu. "Sizin sayenizde, inandım orada. Gerçekten şehit olucağıma inandım, ama o zaman sanki halisülasyon görmüştüm. Karayel gelmişti, en önde Gece vardı. Ölme diyordu bana, daha bize geliceksin diyordu. Ölürsen seni affetmem diyordu, gerçi ölmedim ama affetmedi. Etmesin Sena, yaşasın ama etmesin. Ben affedilmeyi beklemiyorum, affedilmeyi de hak etmiyorum. Biliyorum sizle de gidebilirdim ama istemedim. Sizin zarar görmenizi istemedim, belki çok bencilce bir davranıştı. Ama sizi ailem gibi görüyorum, seni Ada gibi. Sezgin abiyi babam, Emre'yi abim. Kartal'ı yaramaz kardeşim, Hüseyin'i kardeşim görüyordum. Gece'yi ise annem gibi."

Sena'nın yüzünde sıcak bir tebessüm oluştu. "Anne derken?"

"Annem gibiydi, bakışları, davranışları. Tek farkı annem beni çocuğu gibi seviyordu. Gece ise herşeyiymiş gibi, öyle bir seviyordu ki beni. O sevgiyi kaybetmemek için herşeyi yapardım. Şuan da yaparım, lakin ben o sevgiyi bilerek kaybettim."

"Kazanırsan, ya kazanırsan Karan?"

Karan'ın sol gözünden yaş aktı. "Kazanırsam, bu dünyada benden huzurlusu olamaz. Ama kazanamam Sena, yapamam. Yüzüm yok benim."

Sena başını salladı. "Peki iki ay boyunca nasıl dayandın?"

Karan derin nefes aldı, Sena'ya anlattı.

Sena yutkundu, aynı acıyı ikiside yaşamıştı, ikisininde haklı olduğunu gördü. Tek haklı Balca diye biliyordu, lakin Karan'dan da dinleyince Karan'ında haklı olduğunu görmüştü.

Unut etti, kardeşi ve abisi tekrar beraber olsun diye.

Olucaklardı, iki aşık uzun süre ayrı kalamazdı.

Bazı aşklar yarım kalıyordu, ama bazı aşklar ise yarım kalmıyordu.

Karan ve Balca'nın aşkı yarım kalmayacaktı.

Bir sorun çıkmayana dek.

Şimdiki Zaman Yazardan...

Derin nefes aldı Balca, operasyondan sonra konuşacaktı. Dinleyecekti.

Ne yaşadığını dinleyecekti.

Banyonun kapısının açılmasıyla bakışlarını kapıya çevirdi. Karan altındaki havlu ile odadan çıkmıştı.

Balca kaşlarını çattı. "Manyak mısın sen? Ne diye böyle çıkıyorsun?" Gözlerini kapatıp başını dolaba çevirdi.

Karan bir üzerine bir Balca'ya baktı. Yutkundu. "Özür dilerim, burada olduğunu tahmin edemedim. Sena'nın yanına gittin diye zannediyordum kusura bakma. "

"Kıyafetlerini alıp banyoya geç giyin Kara, ama acele et yüzümdeki makyajı çıkarmam gerek."

Karan yutkundu, maskeyi geri mi takıcaktı? Yüzünü yine mi göremiyecekti? Nefesini verdi. "Tamam, hızlı olurum." Sesi kısık çıkmıştı, ama Balca duymuştu.

Başını hafifçe salladı. Karan kıyafetlerini alıp banyoya girip kapıyı kilitledi.

Balca yavaşça ayağa kalktı, bakışları kapıdaydı. Karan'ın duymayacağını bile bile sessizce fısıldadı. "Senden yüzümü saklamam belki bir gün biter, ne dersin?" Sorunun cevabını alamayacağını bile bile sordu, cevap gelmedi.

Duymadığını zannediyordu lakin Karan duymuştu. Balca farkında olmadan biraz sesli söylemişti. Yüzünde bir tebessüm oluştu. "Çok isterim Ala, her şeyden çok isterim." Ama bunu Balca duymamıştı.

Bu sefer duymamıştı, Karan çok istedi duymasını. Keşke duysaydın beni, keşke görseydin beni. Diye içinden geçirdi.

Balca valizden makyajını çıkarması için gerekli olan malzemeleri çıkardı. Ve bakım kremlerini.

İz olduğundan beri daha fazla bakıyordu yüzüne. Kullandığı kremler yara izine yavaş yavaş iyi geliyordu. Ama hiçbir krem o izin geçmesine yardımcı olmayacaktı.

Kremleri alıp ayağa kalkarken banyonun kapısı açıldı, Karan ıslak saçları ve giyinmiş bir hâlde banyodan çıkıp Balca'ya baktı. "Girebilirsin." Diyip sehpaya doğru yöneldi, sehpanın üzerindeki sigara paketinden bir dal alıp çakmağı ile beraber balkona çıktı. Balkondaki sandalyeye oturup sigarasını dudaklarının arasına koyup çakmak ile alevlendirdi. Dumanı içine çekti, gökyüzüne baktı, saat ikindiye geliyordu.

Balca sadece Karan'a bakmakla yetindi, nefesini verip banyoya girdi. Malzemeleri koyup tekrar içeri geçip masanın üzerindeki maskesini alıp almamak arasında kaldı, en sonunda almayıp banyoya girdi ve kapıyı kilitledi.

Yüzünü makyajdan arındırıp izi ortaya çıkardı, yüzüne Barlas'ın aldığı kremleri sürdü. İyi geliyordu.

Banyodaki işlerini halledince yüzüne maskeyi geçirmeden banyodan çıktı, bakışları direk balkona kaydı. Karan yeni bir sigara yakıyordu.

Maskeyi takmak istesede takmamıştı, çünkü balkonda sigara içecekti, izlenme ihtimalleri de olabilirdi. Yüzündeki yara uzaktan belli olmazdı.

Saate baktı, 16.47'ydi sehpaya doğru ilerleyip sigara paketinden bir dal aldı, Karan'ın yanına çıkıp tekli salıncağa oturdu. Karan'ın önündeki çakmağı alıp sigarayı dudaklarına götürüp yaktı. İçine çekti.

Karan bakmak istedi, bakmadı, bakamadı. Herkes Karan'ı suçluyordu, ama kimse 'Ne yaşadın?' diye sormuyordu. Kendisini Balca'nın yerine koydu, o da aynı tepkiyi verirdi. Balca'yı suçlamıyordu, suçlayamazdı.

Kendisini suçlamıyordu, yaptığının arkasındaydı, çünkü eğer oraya Karayel ile gitseydi, timin yarısı şehit olucaktı.

Yazar notu; Karan bu konuda haklı çünkü o operasyona Karayel ile gitseydi biri kadın, üçü erkek olmak üzere şehit olucaktı.

Karan sigaradan dumanı içine çekip külü küllüğe değdirdi. Bakışları bir yere takıldı, balkon otelin bahçesine bakıyordu. Ve iki adam bakışlarını Karan ve Balca'ya dikmişti.

Karan sanki etrafa bakıyormuş gibi bakmaya devam etti, Balca'ya döndü. "İzleniyoruz." Gülümseyerek söylemişti.

Balca dudaklarını ıslattı. "Yüzümdeki yarayı görme ihtimalleri?"

Karan bakışlarını yere indirdi. "Yüzde 45, sen gel az." Sigarayı küllüğe koyup sandalyenin iki tarafından dikkatlice tutarak önüne çekti.

Balca hafif bir ama kısık bir çığlık atarak yanlara tutundu. Elindeki sigara yere kaydı. Beklemiyordu. "Napıyorsun acaba?"

Karan yüzündeki gülümsemeyi söndürmedi. "Yüzünü görmesinler diye seni buraya çektim. Kötü mü yapıyorum acaba?"

Balca nefesini verdi. "Tamam sustum, olan benim sigarama oldu."

Karan yere bakıp yerdeki sigarayı küllükte söndürdü. Küllükteki sigarayı Balca'nın dudaklarının arasına koydu, çakmağı alıp biraz daha alevlendirdi.

Balca şaşırmıştı, Bismillahirrahmanirrahim, Allah'ım noluyor? Şaşkın bakışları ile sigara dumanını içine çekti. Burnundan verdi.

Karan hafif başını iki yana sallayarak güldü. Bakışları ize kaydı, asla iğrenmiyordu izden.

Kartal'ın babannesinin tepkisi aklından çıkmıyordu, çok yanlış bir tepkiydi. Yapılmaması gereken bir tepkiydi.

Seviyordu izi, Balca'nın aksine Karan o izi seviyordu. Balca'yı nasıl seviyorsa o izi de seviyordu. Bu değişmeyecek ti.

Balca yutkundu, İzi sevmiyor mu? İğreniyor mu benden?

Anladı Karan, Balca'nın ne düşündüğünü anladı. Nefesini verdi. "Ne düşünüyorsan, o düşündüğünü aklından derhâl sil. Öyle bir şey mümkün değil. Ben ne yüzündeki o iz den iğreniyorum ne de o izi sevmiyorum. Ben senin yüzündeki iz den iğrenmem, o izi sevmeme gibi bir hakkım yok. Seni nasıl seviyorsam, o izi de öyle seviyorum. İster bana inan ister bana inanma, bu değişmeyecek."

Balca sustu, sessiz kaldı. Parmağına sigaranın külü değip kül yer ile buluştu. Mutlu olmuştu, yüzünden iğrenmiyordu, aksine o izi seviyordu. Kendisinin sevmediği izi biri seviyordu.

Karan derin nefes alıp tam ağzını açıcakken kapının çalmasıyla oflayarak ayağa kalktı.

Kapıyı açtığında üzerine çullanan Kartal ve Hüseyin'i gördü. "Lan!"

Balca gelen sesle kaşlarını çatıp ayağa kalktı. "Noluyor acaba?" İçeriye girdiğinde masada duran maskeyi yüzüne geçirdi. Gördüğü manzara kaşlarının çatmasına neden oldu.

Karan yerde yatıyordu, üzerinde ise Kartal vardı. Kartal'ın üzerinde ise Hüseyin...

Balca bir Karan'a bir Kartal ve Hüseyin'e bakışlar atıyordu. Kahkaha attı. "Yeriniz çok rahat galiba?" Kahkahalarının arasından verdiği cevap daha fazla gülmesini sağladı.

Karan Balca'ya baktı, maskesini takması biraz moralini bozmuştu lakin gülüyordu. Kahkaha atıyordu, hep böyle durabilirdi. En sonunda üzerinde yatan iki insana baktı. "Kalkın lan üstümden!"

Hüseyin yutkunup yavaşça Kartal'ın üzerinden kalktı. "Ya Komutanım kusura bakmayın."

Kartal direk ayağa kalkıp odadan çıkmaya yöneldi lakin ensesinden tutulmasıyla dudaklarını dişledi. Karan tutuyordu.

"Nereye canım benim?" Karan'ın sinirli ama keyifli bir şekilde sormasını Balca tekrar kahkaha attı.

Gelen adım sesleriyle kapıya baktı, Sena ve Emre gelmişti.

Sezgin abi keyifle ortamı izliyordu, bir çekirdek eksikti.

"Karan, noluyor. Ne yaptı bu gerizekalı da ensesinden tutuyorsun?" Emre'nin sorusuyla Balca karnını tutarak yere oturdu.

"Ya susun valla, gülmekten ölücem."

Karan'ın yüzünde tebessüm oluştu. Emre'ye baktı. "Bu gerizekalı bir gerizekalılık yaptı da kardeşim."

Kartal korkarak etrafa bakıyordu. "Ya Komutanım, Hüseyin'de vardı."

Karan'ın kaşları havalandı. "Doğru diyorsun canım benim." Hüseyin'e döndü, Hüseyin içinden bildiği tüm duaları okumaya başladı. "Hüseyincim, gel canım sende yamacıma."

Hüseyin yutkunup yavaşça başını salladı. "Geleyim Komutanım." Yavaş adımlarla Karan'ın yanına gitti. Karan, Kartal'ı nasıl ensesinden tuttuysa Hüseyin'in de o şekilde tutmuştu. İkisinin ortasına eğildi.

"Hatırlatın bana, dönünce tuvalet ve karargahta ki tüm fayansları temizleyeceksiniz. Hem de diş fırçasıyla."

Balca ve Sena yüksek sesle kahkaha attı. Emre gülerek başını iki yana sallayıp kapıyı kapattı. "Tamam yeter otelden kovulacağız ikinizin yüzüne."

Sena ve Balca birbirlerini baktı, Balca gülmemek için kafasını yastığa gömdü. Sena dudaklarını birbirine bastırdı, gülmemek için ikiside zor duruyordu.

Karan derin nefes alıp elini Kartal ve Hüseyin'in ensesinden sertçe çekti. "Bir hatırlatmayın, bak görün neler oluyor."

"Midem ağzıma geldi gülmekten ya." Sena'nın sözüyle Balca kafasını yastıktan kaldırdı maskeyi burnuna kadar açtı.

"Nefessiz kalıyordum lan, oh." Balca ayağa kalkıp masadaki sürahiden bardağa su doldurup içti. Rahatlamıştı, ama bu kadar çok uzun zamandır gülmemişti.

İyi gelmiş miydi?

Kesinlikle.

Ama eninde sonunda ağlayacak mıydı?

Evet ağlayacaktı.

Ne kadar çok gülersen o kadar çok ağlarsındı Balca için.

Karan Balca'ya baktı, uzun uzun baktı.

O gün eskisi gibi vakit geçirildi, kahkahalar eksik olmadı.

Ama orada olan şeyi bir kişi hariç kimse farketmedi.

Karan'ın Balca'ya olan bakışları, sadece Sena görmüştü baktığını.

Öyle bir bakıyordu ki Karan, sanki bakarken bile birşey olucakmış korkusuyla bakıyordu.

Düşündü, Balca'ya ne zaman anlatacağını düşündü.

İki ay boyunca Balca'nın çektiği her şeyi dinlemişti, lakin Balca Karan'ın dinlememişti.

Dinlesin beni, ama dinlesin. Yine sevmesin, yine istemesin. Ama sadece bir kere dinlesin. Lütfen Ala, bir kere beni dinlemeyi seç.

Karayel timi biliyordu, bugün hepsinin keyfi yerindeydi. Peki ya yarın gece?

Yarın gece ne olucaktı?

Operasyonda ya bir sorun çıkarsa? Diye düşünüyorlardı, hiçbirinin aklından dâhi çıkmıyordu.

İyi düşünmek istediler, düşündüler.

Karan başını omzuna yatırdı, seyretti. Sevdiği kadını izledi.

Uyumuştu, yüzündeki maskeyi çıkarmamıştı.

Bu durum Karan'ın en sevmediği durum hâline gelmişti.

Yüzü güzeldi, hâlâ çok güzeldi. İster iz olsun, ister iz olmasın. O Ala'ydı, Balca'ydı, Gece'ydi. Hâlâ çok güzeldi.

Saçını mı kazıtmış, çok güzel. Görme duyusunu mu kaybetmiş, hâlâ çok güzel. Yüzüne dövme mi yaptırmış, çok güzel. Yüzündeki iz mi artmış, hâlâ eskisi gibi çok güzeldi.

Kimsenin dediğini umursamıyordu Karan, umursamazdı.

Konu Balca ise umursamazdı.

Canının yandığı tek şey saçlarıydı, onun yüzünden kızıl olmuştu.

Kızıl saç yakışmış mıydı?

Felaket yakışmıştı.

Ama kül kahvesi saçları Karan için bir başkaydı. Kül kahvesi saçlarına aşıktı, kızıl saçlarını seviyordu.

Duyduğu inleme sesiyle kaşlarını çatarak ayağa kalktı, Balca kabus görüyordu.

Yutkundu, Bitmiyor mu kabusların? Bitsin, ne istersen yaparım Ala. Ama yeter ki kabusların bitsin, ben senin kabuslarını kendi kabuslarımın yanına eklerim. Sen görme, ben görürüm. Ama sen görme.

İnliyişleri şiddetlenince hızla yatağa oturdu. Elini maskeye değdirmesiyle Balca'nın yastığın altında gizlediği bıçağı Karan'ın boğazına dayaması bir oldu.

Karan şok geçirmişti. Ne oluyor Ala sana? Yutkundu. "Ala, benim Karan."

Balca kaşlarını çattı, gördüğü kişi Zincir değildi. Karan'dı. Gözleri büyüdü, elindeki bıçak önüne kaydı. "Ne yapıyorum ben?" Sesi titremişti.

Karan dudaklarını ıslattı. "Maskeni çıkartabilir miyim?"

Balca ellerini Karan'dan çekti. "Uzaklaş, zarar vericem sana. Uzaklaş!"

Karan uzaklaşmadı. "Vermezsin Ala, sen bana zarar vermezsin. Versen bile gıkım çıkmaz."

Balca yutkundu, korku dolu gözlerle Karan'a baktı, sol gözünden yaş aktı. "Seni öldürecektim." Sesi kısık çıkmıştı. Yüzündeki maskeyi yırtarcasına çıkarıp sağa fırlattı.

Karan'ın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. "Ala, bana bak."

Balca yavaşça Karan'a baktı. Yutkundu. "Özür dilerim, isteyerek yapmadım. Gerçekten özür dilerim." Uzun zaman sonra özür diliyordu, aklının ucundan dâhi Karan'ı öldürmek geçmemişti.

Hep kendini suçlayacaktı Balca, sevdiği adamı az kalsın öldürecekti.

Karan'ın gözünden yaş aktı. "Özür dileme Ala, bak iyiyim ben. Bir şeyim yok. Sapasağlamım, karşındayım."

Balca'nın sol gözünden akan yaşı sildi. Yüzüne yaklaşıp izinden öptü, öperken Balca gözlerini kapattı.

Alnını alnına yasladı. "İyisin değil mi?"

Yavaşça başını salladı. "İyiyim, senden bir şey rica edebilir miyim?"

Çocuk gibi sormasına tebessüm etti. "Et, emir sayarım."

"Çok yoruldum, gerçekten çok yoruldum Karan." Karan demesi Karan'ın yüzünde sıcak bir tebessüm oluştu. Karan demişti, dünyada ondan mutlusu yoktu. "Göğsünde uyuyabilir miyim, kabus görmek istemiyorum artık."

Karan başını salladı, elleriyle Balca'nın yanaklarından akan yaşı sildi. Balca sola doğru kaydı, Karan yatağın içinde oturdu. Balca'yı göğsüne yasladı.

Balca uyudu, lakin Karan uyumadı, izledi. O gece doyasıya izledi. Saçlarını sevdi, yüzündeki izi sevdi, saçlarını öptü. Sayısız kez öptü, izledi.

Asla sıkılmayacağı bir görüntüydü.

Kim sıkılabilirdi ki?

ʕ⁠っ⁠•⁠ᴥ⁠•⁠ʔ⁠っ Bölüm Sonu ʕ⁠っ⁠•⁠ᴥ⁠•⁠ʔ⁠っ

Merhabalar ben geldim uzun bir aradan sonra.

Bölümü uzun tutmaya çalıştım.

Şuan gayet iyiyim, zehri falan atlattım çok şükür.

Sorular;

Sizce Karan ve Balca tekrar olur mu?

Balca Karan'ı affetmese bile tekrar birlikte olurlar mı?

Sena ve Karan ne konuştu?

Karan Sena'ya neler anlattı?

Karan?

Balca?

Sena?

Hüseyin?

Kartal?

Babanne?

Emre?

Sezgin?

Hayde gittim ben muahhh

Sınır
350 okunma
30 yıldız

Continue Reading

You'll Also Like

292K 20K 28
KEMİKLER MİRASI SERİSİNİN BÜTÜN KİTAPLARI BURADADIR. KİTAPLAR BAĞIMSIZ DEĞİLDİR AMA HER KİTAP FARKLI KARAKTERLERİN HİKAYESİNİ KONU ALMAKTADIR. - BİR...
66.7K 5.7K 10
Laçin'i yatağına bırakırken gözlerini açmış babasının elini tutmuştu."Baba beraber uyuyalım mı? Hem kitapta okursun bana."dedi uykulu bir sesle.Kabus...
HAKİ YEŞİL By Lal

General Fiction

1.3K 215 9
"Beni olduğum gibi kabul eden tek yer, bana renkleri sevdiren tek yer kalbin sevgilim. Mislina... Kalbin evim."
1.8M 48.7K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...