Orka

Oleh white0o7

149 14 23

O soğuk Kasım akşamında veda etmiştim kahve gözlerine. Bir daha gülümsediğini göremedim ve o zamandan sonra h... Lebih Banyak

1-Tiyatro
2- Deniz
3- Lale
4- OceanGroup🌊
Ocean group
5- Kırmızı başlıklı kız ve kurt
6- Kırmızı başlıklı kız ve kurt (2)
7- Deniz denizi
8- Battaniye
Ocean group
9- kahvaltı
11- Gülüş
12- Zalim
13- kolye
14- Lunapark

10- Atkı

2 0 0
Oleh white0o7

     Ben kapıdaki kişiye bakarken ardamda yükselen çığlık ile yere savrulmam bir oldu.

      Allahtan halı yumuşakmış yoksa koçum şu an kırılmış hastaneye gidiyorduk.

      Kapıdaki kişini kim olduğunu anlamamıştım suratında maske tarzı bir şey vardı. Ama süs köpeği kim olduğunu anlamış olacak ki boynuna atlamıştı.

     Bense yerden kalmak için cebelleşiyordum. Kapıdaki kişi süs köpeğini umursamadan içeriye girip elini uzatacaktı ki Berk yanıma gelip kolumdan tutup kaldırmıştı.

      "Saol." Dedim Berke gülümserken. "Önemli değil Hızır Bey oldum bu kadarında olsun."

    Bizim seslerimize mutfaktakiler anca çıkabilmişti. "Noldu burda ya iki dakika rahat duramıyorsunuz. Neyse başlıyoruz herkes yerine otursun." Dedi Can mutfağa geri girerken.

     Berk'le yan yana oturup beklemeye başladık. Maskeli çocuksa karşıdaki koltuğa oturdu ve maskesini çıkardı. Oha onu kim çağırmış. Sen bir sus. Ama cidden Denizi kim çağırmıştı.

    Yanındaki süs köpeği ise yanından ayrılmıyor. Bir köpek gibi ona sürtünüyordu. Elini bacağına koyup yukarıya doğru çekiyor ardından parmağı ile Denizin yanağına dokunuyordu. İğrenç. Bence de öyle.

      Pasta getirilmiş, mumlar üflenmiş, pasta yenmiş, hediyeler verilmiş şimdi ise oyun vaktiydi.

    Seçtikleri oyun ise doğruluk mu cesaret mi. Klasik.

"Çeviriyorum. Aha Ada sor bakalım Denize."

"Soruyorum. Doğruluk mu Cesaret mi? Deniz."

"Doğruluk."

"Peki sevdiğin.... Birisi var mı?" Dedi Ada ellerini çırparken.

"Bilmem ki." Dedi herkese tek tek bakarken. Bakışları benim üstümde durduğunda burnunu kaşıdı. Bunun derdi ne?

"O zaman şöyle söyleyeyim. Hoşlandığın beye ilgi duyduğun birisi var mı?"

"Biraz düşüneyim. Var." Yan tarafında oturan süs köpeği koluna girmiş gülüyordu.

"Bir şey soracağım. Yanındaki kız kim?" Dedi Giray denize doğru parmağıyla işaret ederek.

"O şey ya..-"

"Ben Denizin sevgilisiyim."

    Herkes şok olmuştu. Yani sevgilisini seviyordu. Ama o gün neden gitmesini istiyordu. Veya ben ona süs köpeği dediğimde bana engel olmamıştı. İlginç.

  "Ben Nilay Aksu. Denizin ilk ve tek aşkı sonsuza dek sürecek." Dedi denizin koluna daha çok girerek.

"Buna daha fazla katlanamayacağım." Dedi Berk kulağıma.

"Al benden de o kadar."

"Siz ne fısıldaşıyorsunuz orada öyle." Dedi Can bize bakarak. "Yoksaaaa siz ikinizzzzz. " dedi ve sustu ellerimi ağzına kapatıp gülerken.

"Hayır alakası yok. Arkadaşız." Dedim ikimizi gösterirken.

"O zaman soruyorum İnci. D mi C mi?" Dedi Ada bana dönerek.

"Cesaret." Dedim kendimle gurur duyarak.

"Vay big girll pekala söylüyorum. Buradaki herkes gözünü kapatsın. İnci sende gözü kapalı olanlardan birisinin yanağını öp."

"Ciddi misiniz?"

"Evet çok ciddiyiz hadi kapatın gözünüzü."

      Herkes gözümü kapattığında ayağa kalktım ve ayakkabılarımı çıkardım. Çok ses çıkarıyorlardı. Ondan sonra etraflarında dönmeye başladım ve birisinin arkasında durup yanağını öptüm.

    Yerime oturunca haber verdim. "Yiaaaaaaaa İnci beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum." Dedi Can yanıma emekleyerek geldiğinde.

    Kollarını bana uzatıp kocaman sarıldı. Oyun bitip herkes dağıldığında Adaya kocaman sarıldım.

    Adanın odasına gidip eşofmanı geri giydim. Odadan çıkıp montumu üstüme geçirdim. Aşağıya indiğimde Berk arabaya yaslanmış telefonuna bakıyordu.

    Beni görünce telefonu cebine koydu ve bana yaklaştı. "Bırakayım mı seni?" Dedi.

"Aslında gerek yok çünkü-"

"Çünkü benimle geliyor." Bileğimden tutup çekiliyordum. Arkasından baktığımda bileğimi çeken kişinin Deniz olduğunu gördüm.

"Hey bıraksana kolumu. Hem neden seninle geliyor muşum?"

"Canım öyle istedi olmaz mı?"

"Hayır olmaz."

"Evimi temizledin bende sana bu iyiliği yapıyorum işte." Dedi bana kask uzatırken.

     Elinden kaskı alıp motora oturmasını bekledim. Ardından bende motora bindim.

    Evin önüne geldiğimizde motordan inip kaskı ona uzattım. Eve çıkıp camdan ona baktım. Kask elinde motora yaslanmış bekliyordu.

"Ne bekliyorsun gitsene."

"Atkı vermeyecek misin?"

"Hayır vermeyeceğim."

"Ver hadi."

"Git hadi. "

"Pekala gidiyorum." Dedi üzülmüş bir surat ile motora binerken. Motoru çalıştırmadan önce son kez bana baktı ve el sallayıp gitti. Salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk. Çok haklısın.

*******

Pazartesi günü sınıfta ne göreyim benim yerimde oturan süs köpeğini. Pardon süs nilayını.

"Pardon süs köpe- Nilay orası benim yerim kalk."

"Hayır kalkamam."

"Kalkar mısın demedim kalk dedim."

"Sen kimsin bir değersiz bir inan parçası. Ben seni paramla satın alırım canım. Hadi yürü babanın çiftliğine."

Ne diyordu bu yelloz. "Şey soracağım kıyafetlerini hangi alışveriş merkezinden alıyorsun?"

"Lotus avm den kıskandın mı? Tabiki kıskanırsın. Seni ezik fakir."

    Telefonu mu çıkarıp babamı aradım. Babam telefonu açınca ağlamaklı bir ses ile konuştum.

"Babacığım burada bir kız bana çok kötü davranıyor. Bana aptal dedi." Dedim ve ağlamaya başladım. Vay çakal seni. Benim adım İnci dolandırıcılar kralıyım. Bir babam var adı Kenan Baysal. Zenginlere dersini çok güzel veririz.

     Ne olduğunu anlamış olacakki 10 dakika sonra sınıfa uçmuştu. Beni görünce gelip bana sarıldı.

"Kim benim kızımı üzen hanginiz?" Dedi koşarak babam. Ece eliyle Nilayı gösterdi.

   "Sen hangi hakla benim kızıma hakaret edersin. Paramla sayın alırım seni dersin. Asıl sen üstündekileri nereden aldığını biliyor musun. Anne baba parası ile geçinmek kolay. Bak bakalım sana tekmeyi koyduklarında bu kadar süslü giyilebilecek misin? Adın neydi senin?"

"Ni-nilay Aksu."

"Demek Aksu ailesi. Çok da severdim kendilerini." Dedi ve telefonunu çıkarıp birisini aradı.

"Alo Özgür bundan sonra Aksu ailesi Lotus Avmye giriş yapamayacak. Hele ki küçük şımarık kızları anlaşıldı mı?" Dedi ve telefonu kapattı.

    Nilay şok olmuştu ve tabi sınıftaki herkes de öyle olmuştu.

"Ne yani siz Lotus avm sinin sahibi misiniz?"

"Aynen öyle."

"Bayım lütfen ben yaptım siz yapmayın. Benim oraya ihtiyacım var. Oradaki olan kıyafetler başka avmlerde olmuyor lütfen bayım o kıyafetlere ihtiyacım var."

"Ya küçük Hanım işte senin tek dersin kıyafet." Dedi ve bana dönüp göz kırptı. Kısa olan saçlarını savurup sınıftan çıktığı an tüm sınıf başıma toplanmıştı. En önlerinde ise benim grup vardı.

     Tüm her şeyi başından sonuna kadar anlattım. Nilay ise sıramda ağlıyordu. "Kalk be artık sıramdan hadi anca gidersin." Nilay ağlayarak sıradan kalkıp en arka başka bir sıraya oturdu.

     Dersin başlamasına 10 dakika kala sınıfa Deniz girdi. Yan masama oturup elinde tuttuğu poşeti bana uzattı.

"Bu ne?"

"DışındaN göremezsin değil mi alda bak!"

     Elinden çekip içine baktım. Ona verdiğim atkıyı geri getirmişti. Daha doğrusu şalı. Şalı poşetinden çıkarıp kokladım. Umarım kirli değildir. Kirli değildi yumuşatıcı ve sigara kokuyordu.

    "Aferin yıkamışsın." Dedim ve poşete geri koydum.

    Suratıma baktı ve poşeti geri elimden çekti.

   "Neden aldın?"

"Ben tıkadım benim deterjanımdan harcadım."

"Ver be atkımı."

"Hayır."

"Versene!!"

"Vermicem."

"Bak ya seve seve verirsin yada s-"

"Ben olsam o cümleyi tamamlamazdım."

"Umarım şalı takarken boynunu fazla sıkarsın da boğulursun."

"Umarım sende beni o halde bulduğunda vicdan azabı çekersin."

Arkamı dönüp sıraya yattım. Ders başladıktan sonra dikkatimi derse vermeye çalıştım. Ama yanımda bulunan soytarı sürekli dikkatimi dağıtıyordu.

Telefonumu çıkarıp mesaj attım.

İnci: daha ne kadar dikkatimi dağıtacaksın

Deniz: dikkatini ben dağıtmıyorum

Deniz: dikkatin zaten bende o yüzden derse odaklanamıyorsun.

İnci: sabır sabır sabır

Deniz: bana da banada banada

Öğle molası olduğunda Ela hoca beni ve Denizi çağırdı. Alışmam lazımdı nede olsa Deniz ile partner mişim.

Ela hocanın yanına gittiğimizde elinde kağıtlar ile bizi bekliyordu. Bizi görünce kadının gözleri parladı. Hayır gerçekten parladı ve hızla yanımıza gelip ikimize birden sarıldı. Neye uğradığımızı şaşırmıştık.

Bizden ayrıldığında önce birbirimize sonra Ela hocaya baktık. Ela hoca kendi dünyasına girmişti. Kendi etrafında dönüp duruyordu. Diğer öğrencilere ne olduğunu sorarcasına baktım.

Birden hepsi alkışlamaya başladı. "Bravooo en son yaptığınız gösteriyi internete yüklemiştik ve büyük beğeni aldı ayrıca Silver Tiyatro salonunda gösteri yapmanızı istiyorlar." Dedi öğrencilerden birisi.

Şaşırıp kalmıştım. Bu gerçek olmazdı. Çocukluğumdan beri gitmeyi çok sevdiğim Silver Tiyatro salonunda gösteri mi yapacaktım. Çocukken sahnede izlerken büyülendiğim oyuncuların yerinde olup şimdi ben mi büyüleyecektim.

O anın şaşırması ile beynim durmuş eror vermişti. Deniz de benim kadar şaşkındır diye düşünmüştüm. Kafamı ona çevirdiğimde çok sakindi. Neden bu kadar sakindi.

Onu kafama takmayarak Ela hocanın yanına gittim. "Hocam doğru mu bu. Silver Tiyatro da gösteri mi yapacağız? Ne zaman? Saat kaçta? Ne gösteri yapacağız?" Diye Ela hocanın başını sorular yağdırmıştım.

Parmağını dudağıma koyup beni susturdu. Bu kadın ne yapacağını gerçekten çok iyi biliyordu.

Parmağı hala dudağımda iken elime bir kağıt tutuşturdu. Parmağını çekip ceylan gibi seke seke odasına doğru gitti.

Kağıtlara bakıp nasıl bir gösteri yapacağımıza baktım. Yine şarkılı bir gösteriydi. Ama İngilizce mi şarkı söyleyecektik. Türkçe söylesek daha kolay olmaz mıydı. Bunu Ela hoca ile bir ara tekrar konuşacaktım.

En son sayfada gözüm bir sayıya takıldı ve gözlerim kocaman açıldı. Gösteri zamanı 2 hafta sonraydı ve saat 23:30 du. Çok geçti.

Ben sayfaları tekrar kurcalarken Deniz kafasını omuzumun üstünden uzatmış oda sayfalara bakıyordu. Ben bunu fark etmemiştim. Nefes alana kadar. Kulağıma sıcak bir nefes gelince irkilerek ileriye adım attım.

"Korktun mu?"

"Evet."

"Amma korkak çıktın."

"Kulağımın dibinde sessizce bekledin korkmam gayet doğal değil mi?

"Benim standartlarıma göre başka bir şey olması gerekirdi."

"Başlarım standartlarına. 2 hafta sonra göster var be nasıl hazırlanacağız?"

"Dert ettiğin şeye bak be."

"Oh tabi paşamız çok rahat."

Daha da saydırırdım ama kapının ordan cırtlak bir ses duymam ile kafamı kapıya çevirdim.

"Dennizzzzzzz"

"Aha iti an çomağı hazırla."

"Sus be ben çağırdım sanki onu."

"Senin ama.."

"Denizzzz neden bu kulüpte olduğunu söylemedin bana bende buraya katılırdım. Hatta gidip şimdi müzik kulübünden çıkıp buraya gelicem. Beni bekle bebeğim."

"Buraya gelemezsiniz küçük Hanım."

"Siz kimsiniz?" Dedi cırtlak sesi ile.

"Ben bu kulübün öğretmeniyim ve burası sana uygun değil."

"Beni buraya almazsanız sizi-"

"Annesine söyler Ela hocam." Dedim Ela hocanın arkasına geçerek.

Ela hoca gülmeye başladı ve susmadı. Nilay cadısı sinir olmuştu ve sinirle topuklarını yere vura vura odadan çıktı.

Okul bitmişti ama bende bitmiştim. Okulun ağırlığı başka son sınıf olmanın ağırlığı başka.

Eve gidip ders çalıştım ve ezberlemem gereken şarkıyı ezberledim. Bu havalara tam uyuyordu. Ama gösterinin iki hafta olması beni gerçekten son sıkıyordu. Şimdiden heyecan yapmıştım. O zaman ne yapacaktık. Ben odanda şarkıyı söylerken aynı zamanda hareketleri de yapıyordum. Ama tek başına yapması gerçekten çok zordu.

Durup kendi kendime oflarken gözüm kapıya takıldı. Kapının aralığında bana bakıp gülümsüyordu. Onu görünce hiç sevinmemişim kadar sevinmiştim.

"Ne zaman geldin?" Dedim kocaman sarılırken.

"Sabah saat 12 gibi geldim. Eve geldiğinde direkt odana gittiğin için görmedin. Ama geçen gün görmüştün şu kız olayında."

"O kısacıktı ne kadar duracaksın."

"Şu an hiçbir işim yok toplantı falanda yok yani ne zaman gideceğimi bilmiyorum. Ama ben gidene kadar eğlenmeye ne dersin?"

"Olur ama eğlenemem çalışmam lazım."

"Benim kızımı kim çalıştırıyormuş gidip görüşeyim bir." Dedi gülerek.

"Bu tiyatro kulübünde bir gösteri yapmıştık ya bunu Silver tiyatrosunun müdürü izlemiş ve çok beğenmiş. 2 hafta sonra orada gösteri yapmamızı istiyorlar. Bende onun için pratik yapıyorum. Ama tek başına olmuyor işte."

"Bakayım bir kağıtlara." Diyip elimdeki kağıtları aldı. Babamın ezberi güçlüdür. Kağıtları bir iki kez okudu ve bir kenara bıraktı. Elimden tutarak beni salona çekti. Ortada ki sehpayı köşeye aldı ve telefondan şarkıyı açtı.

Ne yaptığını anlamıştım ve ona ayak uydurdum. Şarkı çalarken hem söylüyor hemde dans ediyorduk. 2 kez şarkının sözleri ile tekrar ettik. Daha sonra şarkının sadece melodisi olanı açtı ve sadece bizim sesimiz duyuluyordu. Bu daha iyi olmuştu çünkü nerede vurgu yapıp yapmayacağımızı daha iyi anlamıştık. Yarın bunları Denize de anlatmam gerekiyordu. Ve danstaki bazı hareketler değiştirmem gerekiyordu. Fazla sıkıcılarda.

Bir iki gün Denizin peşinden koştum. Çünkü asla dersleri gelmiyordu. Bense onu silah zoru ile salona sokuyor tek tek anlatıyordum. Denizden hayır gelmeyeceğini anlayınca ümidi kesip salonun ortasına oturdum ve kafamı dizlerime dayadım.

Günlerden Perşembe gösteriye 10 gün kaldı.

Süre azaldıkça benim içimdeki endişe artıyordu. Ama bazıları bunu sikine takmıyordu. Allahım ben böyle küfür eden birisi değilim. Affet beni.

Ben kendi içimde kavga ederken ismimi duydum.

"İnci?"

"Aradığınız inciye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra denizin dibindeki midyelere sorunuz. Biiiiipp."

"Olamaz ben yüzme bilmiyorum." Kafamı kaldırıp kimin benle konuştuğuna baktım.

"Valla senle Ulaşamam Ulaş."

"Iyyyy valla konuşma bence sen nereye kusuyoruz."

"Of deme zaten ağlamama ramak kaldı. Utanmasam hüngür hüngür ağlayacağım şimdi." Kafamı tekrar dizlerimin arasına koydum.

"Kim sinirlendirdi seni bu kadar ve sorun ne?"

"Kuşağa anlatayım. 10 gün sonra biricik partnerim Deniz ile Silver Tiyatro da gösterimiz var ama birisinin umurunda değil." Kapıya doğru bakarak sesimi yükselttim.

"Beraber çalışmak ister misin?"

"Gerçekten mi?"

"Evet hadi kalk bakalım ne yapıyoruz?"

Ulaş ayağa kalkmış elini bana uzatıyordu. Centilmenlik gör camış. Bu aralar çok doğru konuşuyorsun.

Ulaş ile olan pratiğim düşündüğümden daha eğlenceli geçmişti. Acaba partnerim o olsa nasıl olurdu. Aman boşver bunu Ela hoca zaten değiştirmez. Elimle kafamdaki düşünceleri dağıttım.

Okuldan en son ben çıkıyordum. Ulaşa biraz daha prova yapacağımı söyleyerek önden göndermiştim.

İşim bitince eşyalarımı topladım ve salondan çıkarken bir odanın ışığının hala açık olduğunu gördüm. Işığı açık unutmuşlar diyerek odanın kapısını açtım.

Ama ışık açık unutmamışlardı çünkü içeride birisi vardı. Ama sadece bir bölgede ışık vardı. Oda belli belirsizdi. İçerisi karanlıktı. Gözlerimi kusarak daha dikkatli baktım. Dikkatli baktığım için kim olduğunu anlamıştım. Deniz. Ve şu an çok güzel dans ediyordu. Kulağında kulaklık olduğu için kapının sesini duymamıştı.

Bir süre onu izledikten sonra telefonumdan kısa bir video ve fotoğrafını çektim. Gerçekten insanı büyüleyen bir havası vardı.

Denizi biraz daha izledikten sonra eve doğru yola çıktım. Otobüse bindiğimde bir post atmaya karar verdim. Ama kendi hesabımdan. Çektiğim fotoğraftaki Denizin suratını bulanıklaştırdım.

@incibaysall: gerçek olamayacak kadar güzel.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

167K 3.6K 47
Crest view academy. This was no ordinary high school; it was known for its academic excellence and fierce rivalries. Amongst the students, two indivi...
3.3M 79.7K 141
Soon to be Published under GSM Darlene isn't a typical high school student. She always gets in trouble in her previous School in her grandmother's pr...
16.9M 651K 64
Bitmiş nefesi, biraz kırılgan sesi, Mavilikleri buz tutmuş, Elleri nasırlı, Gözleri gözlerime kenetli; "İyi ki girdin hayatıma." Diyor. Ellerim eller...
84K 5.3K 30
{مُسْتمِرة} {مترجمة} كِيمْ تَايْهِيُونْغْ فِي عَلَاقَةٍ سِرِّيَّةٍ مَعَ الْمُدِيرِ التَّنْفِيذِيِّ الَّذِي يَعْمَلُ لَدَيْهِ. جِيُونْ جُونْغِكُوكْ...