HERKESİN EFENDİSİ

By Medusahikayeleri

564K 23.8K 11.7K

Mafya patronu olan Hera Ateş bütün şehri avucunun içinde tutuğunu düşünüyordu ama bir gün şehre yeni gelen bi... More

Prolog
1. DEVRE DIŞI KALAN EMNİYET
2. BATAKLIĞA ATILAN ADIM
3. YAŞAMIN PENÇESİNE TAKILAN ÖLÜM
4.ÖLÜME ATFEDİLEN YEMİN
bu bir iç döküştür
5. BEKLENMEYEN MİSAFİR
6. DÜŞMAN KALPLERİN SENFONİSİ
7. KAPIYA DAYANAN SAVAŞ
8. ÇOÇUKLUĞUNUN KÜLLERİNDEN DOĞAN KADIN
9.DUYGUSAL MAKİNA
10. İHANETİN ATEŞİ
11. PORSELEN FİNCAN
12. İHANETİN BEDELİ ÖLÜM
13. ÖLMEME İZİN VERME
14. KÜRKÇÜ DÜKKANINI ATEŞE VEREN TİLKİ
15. ANLAM KAZANAN RENK; KIRMIZI
16. HABERİN YOK ÖLÜYORUM
17. İBLİSİN İNİNE ÇOMAK SOKAN EFENDİ
18. KOYUN POSTUNA BÜRÜNEN KURT
19. AY IŞIĞINI EVLAT EDİNMİŞ GECE
20. CEHENNEMİN KAYALIĞINA TUTUNAN YOSUN
21. DUDAKLARIN RİTMİ
22. YUMUŞAK DOKUNUŞLAR VE PARÇALANAN KOZA
23. GÜNAHA BULANAN BEDENLER
24. ÖLÜMÜN PENCESİNE TAKILAN PİŞMANLIK
25. BURUK BİR VEDA
26. TUTKUYA ADANMIŞ BEDENLER
27. ÇIPLAK BEDENLERİN DANSI
28. FAİLİ MEÇHUL CİNAYET
29. SATÜRNÜN UÇURUMUNA ZİNCİRLENEN RUHLAR
30. MUTLU SON?
31. GERÇEĞİN SURETİNE BÜRÜNEN YALANLAR
32. OKYANUSUN KOYNUNA HAPSOLAN KÜÇÜK KULAÇLAR
33. RUHUN PUSULASI; AŞK
ÖZEL BÖLÜM "PARS ALAZ"
34. GERİ DÖN
35. "ÖL DEDİĞİNDE ÖLECEĞİM"
36. TANRILARIN KISKANDIĞI GÜZELLİK
37. BEKLENMEYEN TEKLİF
38. TEKLİF VE ANLAŞMA
39. KAYBEDİLEN KAZANÇ
40. TOPRAĞIN ALTINA GÖMÜLEN ÇOCUKLUKLAR
41. GÜNAHKAR RUHLARIN YEMİNİ
42. RUHA DOLANAN BİR ÇİFT MAVİ
43. SENİ HATIRLIYORUM
44. SONSUZ HİSSETİRECEK KADAR
DUYURU

ÖZEL BÖLÜM "GÜZEL GÖZLÜ ÇOCUK & ORMAN GÖZLÜ KIZ"

5.4K 232 96
By Medusahikayeleri

Selam Efendilerim, nasılsınız, neler yapıyorsunuz? İlk başta bunun bir bölüm olmadığını söylemek istiyorum. Bazı sebeplerden ötürü bölümü bitiremedim ama sizi de bölümsüz bırakmak istemedim. Bu yüzden hem 300K olmamızın şerefine hem de bölümsüz kalmamanız adına özel bir bölümle karşınızdayım.

300k için hepinize çok teşekkür ederim. Bu kadar okunma almayı bırakın düşünmek hayal dahi edemiyordum ama gelin görün ki bir yıldan daha kısa bir sürede hızla büyüdük. Şu an bu rakamı görmek bile beni aşırı mutlu ediyor. İlk bölümlerde beri yanımda olan oy verip bol bol yorum yapan birkaç kişiyi özel olarak teşekkür ederim. Zaten onlar kendilerini biliyorlar.

Teşekkürler.

Teşekkürler

Teşekkürler.

Hepinizi çok seviyorum iyiki varsınız. ❤️

(Teşekkür kısmı bitti.)

Bu bölüm yazarken en hoşuma giden bölümlerden biri oldu. Umarım sizin de hoşunuza gider ve merak etmeyin yeni bölümü elimden geldiğince hızlı yazacağım.

Bol bol oy ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar.🖤

GÜZEL GÖZLÜ ÇOCUK & ORMAN GÖZLÜ KIZ

"Bilinmezliğe doğru attığımız her adım, geçmişimizde yarattığımız karanlığın bir parçasıdır."

Gri sedan arabalarından yavaş ve temkinli adımlarla uzaklaşırken elini hafifçe tutan annesini elini daha sıkı kavradı. Atığı her adımda içinde büyüyen heyecanla birlikte küçük ufacık bir korkuda vardı. Annesi onu buraya yeni arkadaşlarla tanışması için getirmişti.

Geniş taşlıklı ve kavak ağaçlarının taç şeklinde süslediği yolda ilerleme devam ederken etrafı hayranlıkla izlemeyi de ihmal etmiyordu. Yüksek ormanlık bir alanda olması onu biraz ürpertse de burayı çok sevmişti. Çünkü şehrin içinde binalardan başka bir şey göremiyordu.

Giydiği kırmızı hafif topuklu cırt cırtlı ayakkabıları (annesi bunları giymemesi için onu uyarmıştı) yüzünden taşlıklı yolda ilerlemekte zorlanıyordu. Annesi onu tutmasa çoktan sayısızca kes düşmüş olurdu ama yine de bu ayakkabıları giydiğine memnundu. Çünkü üzerine giydiği ince askı, kabarık kırmızı elbisesi, beyaz üstü fırfırlı çoraplarına en güzel uyan ayakkabısı buydu. Hem annesi de açık kumral saçlarını başının yanına iki kulak yapıp beyaz kurdelelerle bağlamıştı. Bu haliyle çok güzel olduğunu düşünüyordu ve haklıydı da.

Kısa bir yürüyüşten sonra büyük bir demir kapının önüne gelmişlerdi. Altın rengine boyalı olan bu kapı bir saray kapısını andırıyordu. Üç metre civarındaydı ve üzerinde iki yılan figürü kapı kapandığında birbirlerine yap-boz parçaları gibi oturacak şekilde duruyordu. Küçük kız demir kapıyı hayranlıkla izledi. Daha önce hiç bu kadar büyük bir kapı görmemişti.

Heyecanla annesine dönüp bir şey söylemek istedi ama kapı saniyeler sonra büyük bir gürültüyle açılmaya başladığında söyleyeceği şeyi çoktan unutmuştu. Annesi ile birlikte biraz daha bekleyip kapı tamamen açıldığında birkaç adım ilerleyip annesin onu yönlendirmesiyle durdular. Küçük kızın içindeki heyecan gitgide daha da büyüyordu.

1.60 boylarında, göbekli, ortalama ellili yaşlarda beyaz saçlı ve yeşil gözlüydü bir güvenlik görevlisi yanlarına geldiğinde küçük kız başını hafifçe kaldırıp adama baktı. Adam küçük kızı görünce hafifçe gülümsedi. Küçük kız adamın çok iyi biri olduğunu düşündü ama yine de aklından 'Böyle birini neden güvenlik yaparlar ki?' diye geçirmeden de edemedi. Çünkü annesini ve onu koruyan korumalar daha genç ve büyüklerdi. Bu kadar yaşlı ve küçük bir adam bu kadar büyük bir yeri nasıl koruyabilirdi ki?

"Hoş geldiniz hanımefendi. Acaba giriş kartınızı görebilir miyim?" diyerek boş elini annesine doğru uzattı. Genç kız da başını kaldırıp annesine baktı.

Küçük kızın gözleri annesini üzerinde dolandı. Yirmi yedi yaşlarının sonunda kumral, uzun ve güzel bir vücuda sahip bir kadındı. Sağ ayağını diğerinin önüne koymuş bir eliyle küçük kızın elini diğer eliyle de deri siyah çantasını tutup dikkatli bir şekilde etrafı izlerken dik ve güçlü bir duruşa sahipti. Beyaz gömleğinin üzerine giydiği gri ceketi, gri kalem eteği ve sıkı atkuyruğu şeklinde bağladığı uzun kumral saçlarıyla şık ve gayet zarif görünüyordu. Küçük kız annesine hayrandı ve bu hayranlığı da hiç saklamıyordu.

Genç kadın da sakince kafasıyla onaylayarak çantasının ön gözünde bulunan kartı çıkarıp güvenliğe uzattı. Güvenlik kartı alır almaz elinde tutuğu bir yığın liste içerisinde kadının adını aramaya başlamıştı. Bunun uzun süreceğini anlayan kadın başını eğerek kızına baktı. Küçük kızın heyecanlı olduğu her halinden belli oluyordu. Bütün bedeni kıpır kıpır, yeşil ışıl ışıl parlayan gözleri ise her yerdeydi.

Küçük kız annesinin ona baktığını fark edince yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmişti. Annesi de ona gülümsemeyle karşılık vermişti. Herkes küçük kızın annesine çok benzediğini söylüyorlardı. Saçlarını, yeşil gözlerini annesinden almıştı. Küçük kız annesine benzetilmekten gurur duyardı. Çünkü o çok güzel bir kadındı ve küçük kız da büyüyünce çık güzel bir kadın olmak istiyordu.

Annesi bakışlarını ondan uzaklaşıp başka bir yere bakıyordu ve güvenlikçi amca ona seslenmesine rağmen onu duymuyordu. Küçük kız annesinin eline çekip annesini kendine getirmeye çalıştığın da annesinin bakışları hızla ona döndü. Yeşil gözlerine bir korku mührü iliştirilmişti sanki. Küçük kız annesini bu ifadeyle çok nadir görürdü ve o ifadeyi her yaptığında annesine kötü bir şey olurdu. Küçük kızın içindeki heyecan bir anda sönmüştü. Annesi böyle bir ifade takınıyorsa burası iyi bir yer olamazdı.

Bir an önce buradan gitmek istiyordu ama annesine uslu duracağını söz verdiği içinde bir şey söylemekten kaçınıyordu. Genç kadın karşısındakinin küçük kızı olduğunu görünce hemen kendini toparlayarak yüzüne yarım bir gülümseme yapıştırıp gözlerindeki korkuyu silmeye çalıştı ama küçük kızının çoktan bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettiğini anlamıştı.

Genç kadın bir ona doğru uzatılan giriş kartını bir de onu ona doğru uzatan yaşlı adama baktı. "Hoş geldiniz efendim. Kusura bakmayın, biraz fazla beklettim," diyerek yaptığı saygısızlıktan dolayı mahcup bir tavır sergiliyordu.

Genç kadın ise hiç duruşunu bozmadan adamın elinden kartı alarak gri ceketinin yan gözüne soktu.

"Hoş buldum Ali Bey. Kusura bakılacak bir durum yok. Beklerken güzel vakti geçirdim," diyerek gözlerini adamın boynunda asılı duran karttan kaçırarak yüzüne kaydırdı.

Her zaman yaptığı gibi sevecen bir tavır sergilemeye çalışıyordu ve bunda da gayet başarılıydı. O bir Efendi'ydi ve sürekli rol yapmak zorundaydı. Ne kadar berbat bir yaşamı olursa olsun kendine maske takmakta başarılıydı ve bu yüzden hala yaşıyordu.

Bütün güvenlik kontrolleri bitmişti. Saatine bakmak için kafasını öne eğip sol bileğini hafifçe çevirdi. Güvenlikle geçirdiği süre tamı tamına beş dakika kırk sekiz saniye sürmüştü. Toplantının başlamasına ise kısa bir süre kalmıştı. Acele etmeliydi. Geç kalmak en nefret ettiği şeylerden biriydi. Disiplin ve çok çalışmak başarının en büyük öncüleriydi ona göre.

Küçük bir tanışma faslından sonra bulunduğu yerden ayrılarak malikanenin girişine doğru yürüme başladı. Onu ilk karşılayan şey futbol sahası büyüklüğündeki bahçeydi. Burası dünyaya indirilen cennetten küçük bir parçaydı sanki. Her yer çimlerle örtülüydü ve taşlardan küçük patikalarda çimlere eşlik ediyordu. Kenarlarda ise papatyalar, orkideler, laleler ve adını bile bilmediği sayısız çiçek onu selamlarcasına esen rüzgârda sallanıyordu.

"Anne," dedi küçük kız.

Genç kadın gözlerini çiçeklerinin üzerinden çekip küçük kızına baktı. Ona göre küçük kızı bütün o çiçeklerden daha güzel ve zarifti.

"Efendim meleğim," dedi yüzünde büyük bir gülümsemeyle.

Küçük kız etrafına bakındı ve tekrar annesine döndü. "Hani arkadaşlarım olacaktı? Burada kimse yok," dedi alt dudağını aşağıya sarkıtıp üzgün bir yüz ifadesi takınmaya çalışırken.

Genç kadın kızının bu haliyle eğleniyordu ama bu yaşta göğüslenmek zorunda kalacağı şeyler yüzünden de kendine kızmaktan alıkoyamıyordu. Onu böyle bir dünyada doğmasına göz yummamalıydı. Eğer ona bir şey olursa büyük bir ışıltıyla parlayan küçük kız şehrin karanlığı tarafından yutulacaktı ve bunu istemiyordu. Bu yüzdende onun için savaşıp elinden geleni yapacaktı. O Efendi'ydi ve kızının da onunla aynı kaderi paylaşmaması için elinden geleni yapacaktı.

Kızının elini bırakıp bütün bedeniyle ona doğru dönüp hafifçe eğildi ve küçük kızının başına hafif bir öpücük koydu.

"Şu an çocuklar eğitimdeler. Birkaç dakika sonra çıkarlar o zaman sende onlarla oynarsın tamam mı?"

Küçük kız annesinin söyleri karşısında sadece başını sallamakla yetindi. Genç kadının yeşil gözleri kızının yüzünde turladı. Bir şeyden kesinlikle emindi. Ne olursa olsun bir gün kızıyla bu şehri değiştirecek ve bütün çocukların korkmadan yaşayabileceği bir yer haline gelecekti.

"Sen şimdi burada abilerinle kalıyorsun ben içeriye girip işlerimi hallediyordum. Anlaştık mı?"

"Anlaştık," dedi küçük kız büyük bir uysallıkla.

Küçük kızın bu kadar uysal olması beklenmedik bir şeydi. Genellikle annesi ne söylerse tersini yapardı ama bugün yeni arkadaşlarla tanışacağı için akıllı bir kızmış gibi davranmak istiyordu.

"Aferin benim uslu kızıma."

Genç kadın bedenini dikleştirip arkasından onu takip eden adamlarına baktı.

"Gözünüzü onun üzerinden ayırmayın ve ben sizi çağırdığımda onu da alıp gelin."

İçlerinden biri başını sallayıp onu onaylasa da biri tereddüt ediyor gibiydi. Tereddüt eden Melih'ti.

"Efendim," dedi Melih hafif duraksayarak. "Bende sizinle geleyim oraya tek başınıza girmemelisiniz." Genç kadın kafasını olumsuz anlamda salladı. "Burada kal ve ona göz kulak ol."

Melih hiçbir şey söyleyemedi ve yalnızca başını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Ne söylerse söylesin efendisini ikna etmeyi başaramayacağını biliyordu. Genç kadın son kez kızına bakıp malikanenin önünde bulunan merdivenleri tırmanmaya başladı.

Annesi gözden kaybolunca küçük kızın içine kötü bir his doğmuş olsa da heyecan o hisse ağır basıyordu.

"Küçük Efendi."

Korumalar küçük kıza böyle hitap ederlerdi. Küçük kız ne kadar bundan hoşlanmasa da yine de arkasını dönerek korumaya baktım. Bu koruma sürekli annesinin yanında duran korumaydı ve yakışıklıydı. Küçük kız onun yüzünü beğeniyordu ama bunu ona söylemeye niyeti yoktu. Çünkü annesi onu tembihlemiş ve ne olursa olsun onlarla çok yakın olmamalıydı.

"Burada ayakta beklemek yerine bir yerde oturmak ister misiniz?"

Küçük kız sürekli tökezleyip durmaktan bacaklarının ağrıdığını hissediyordu ve daha fazla ayakta durmak istemiyordu ama etrafa bakınca da oturacak bir yer de göremiyordu.

Hiçbir şey söylemeden arkasını korumalara dönerek oturacak yer bulmak adına ilerlemeye başladı. Burası çok büyük bir yerdi ve korumalar olmasa burada tek başına yürümek istemezdi ama korumalar bir an olsun onu rahat bırakmıyordu. Çimlerin arasındaki taşlıklı yolda ilerleyip malikaneden uzaklaşmaya devam etti.

Korumaların sürekli onu takip etmesi biraz sinir bozucuydu. Onlar böyle arkasında dikilirken nasıl arkadaş edinebilirdi ki? Her zaman yaptığı gibi bir şekilde onları atlaması gerekiyordu.

Malikanenin arkasına geldiğinde çalılıklar ve ağaçlar ona karşılamıştı. İşte burası ortadan kaybolmak için güzel bir fırsattı. Dikkatlerini dağıtabilirse onlardan kurtulabilirdi. Küçük kız duraksadı ve arkasına dönerek onu takip eden korumalar döndü ve aklına ilk gelen şeyi yaptı.

"Aaa annem değil mi o?" dedi korumaların arkasında rastgele bir yere bakarken.

İki korumada arkalarını döndüğü an küçük kız çalıların arasına girerek koşmaya başladı. Ne kadar koştuğunu bilmiyordu ama sonunda korumaları atlatmışa benziyordu.

Küçük kız duraksayıp çevresine bakındı. Burası bir ormandı ve hemen karşısında küçük bir gölet ve göletin başında duran kocaman bir ağaç vardı. Küçük kız heyecanla gölete doğru koşuşturmaya başladı ve göletin başına gelerek duraksadı. Burası çok güzeldi.

Göletin suyu masmaviydi ve gölette küçük kuğular yüzüyordu. Küçük kız ağacın dibine çökerek göletteki ördekleri izlemeye başladı. Küçük parmaklarını göletin içine hafifçe suyun içine sokup parmakları suyun içinde hareket ettirdi. Bu hareketi yüzünden göletin yüzünde git gide büyüyen halkalar oluşuyordu.

Küçük kız hipnoz olmuş bir şekilde kuğuları izlerken arkasında gelen hışırtı sesiyle olduğu yerden korkuyla sıçradı ve tam göletin içine düşeceği an birisi kırmızı elbisesini eteğimi yakalayıp onu tutu ve geriye çekerek onu göletten uzaklaştırdı.

Küçük kız geriye doğru sendeleyip poposunun üzerine düştü. Bu canını yakmıştı ama gölete düşmediği için de mutluydu. Çünkü hem yüzme bilmiyor hem de sudan korkuyordu. Kuğuların güzelliği onu etkisi altına almasaydı suya bu kadar yaklaşması bile.

"Aptal."

Bu bir erkek sesiydi. Küçük kız başını hafifçe kaldırıp yanı başında duran oğlan çocuğuna baktı. Çocuk yüzü asık bir şekilde küçük kıza bakıyordu. Küçük kız utançla hızla yerden kalkıp üzerini toparlamaya çalıştı ama poposu ağırdığı için oturduğu yerden kalkamamıştı.

"Kimse sana gölete o kadar yaklaşmaman gerektiğini söylemedi mi?"

Küçük kız poposunun ağrısı ve çocuğun ona bağrışmaları yüzünden ağlamak üzere olduğunu hisseti.

"Özür dilerim," dedi ağlamak için kendini tutmaya çalışırken.

"Aptal," diye söylendi çocuk tekrardan.

Küçük kız bacaklarını kendine doğru çekerek ellerini bacaklarına doladı ve yüzünü dizlerine gömerek ağlamaya başladı. Ağlasa bile bunu çocuğun görmesini istemiyordu.

Çocuk kızın ağladığını fark edince ne yapacağını kestiremiyor gibi etrafına bakındı. Onu kurtarmıştı işte neden ağlıyordu ki durup dururken.

Sulu göz, diye geçirdi içinden. Kızlar hep böyle ağlak olurdu ona göre ve bu yüzden küçük kızında ağlaması onu etkilemiyordu.

"Burası benim yerim, git başka bir yerde ağla."

Küçük kız onu durmamış gibi ağlamaya devam etti ama sanki ağlaması daha da şiddetlenmişti. Çocuk derin bir nefes çekerek kızın yanına oturdu. Buraya gelmesinin nedeni sessizlik olmasına rağmen yanındaki kız sürekli ağlamasına dolayı bunu başaramıyordu.

Başını kızın olduğu tarafa dönüp baktı. Ondan bir kaç yaş küçük olmalıydı. Üzerinde kırmızı beyaz puantiyeli bir elbise vardı. Yüzünü görmese de kızın zengin olduğu her halinden belli oluyordu. Böyle bir kızın burada ne işi vardı?

"Ağlama," dedi oğlan çocuğu kıza bakarken. Aslında onu teselli etmeye çalışmıyor sadece sessiz bir ortam istiyordu. Zaten içerdeki çocuklar fazlasıyla gürültülüydü ve kendine ait bir yerde sessizlik istiyordu ama küçük kız ağlamayı bırakmıyordu.

"Bu ağaçta bir anne kendisini astı ve hayaleti hala burada. Ne zaman ağlayan bir çocuk görse hemen ağacın içinden çıkar ve onu alır. Eğer ağlayama devam edersen seni de almaya gelecektir."

Aslında öyle bir şey yoktu. Çocuk küçük kızı korkutup buradan kaçırmak için uydurduğu bir yalandı. Küçük kız dizine yasladı yüzünü ağrı ağır kaldırıp çocuğun olduğu tarafa döndü ve baktı.

"Hayalet diye bir şey yoktur," dedi ağlaması yavaş yavaş dinerken.

"Öyle mi, nereden biliyorsun?"

"Çünkü annem olmadığını söyledi."

Küçük kız elinin tersiyle yanağına doğru akan göz yaşlarını sildi.

"Anneler çocuklarını korkmasın diye yalan söyler," dedi çocuk göletin üzerinde karşısındaki ormana bakarken.

"Annem bana hiç yalan söylemez," dedi küçük kız.

Çocuğun söyleyecek şeyi vardı ama daha fazla konuşmak istemiyordu. Birileriyle konuşmak ona göre zahmetli bir durumdu. Ellerini çimenlerin üzerine koyup geriye doğru yaslandı. Siyah saçları esen rüzgarla birlikte dalgalanıyordu.

"Neden buradasın?" diye sordu küçük kız. Aslında bu soruyu sorması gereken kişi oydu. Sonuçta burası onun yeriydi ve küçük kız onun yerindeydi.

"Diğer çocuklardan kaçıyorum," dedi omuzunun üzerinde dönüp küçük kıza bakarken. Küçük kız da ona bakıyordu. Yeşil gözleri, gözyaşları yüzünden daha ışıl ışıldı. Çocuk gözlerinin rengini görünce şaşırdı. Çok güzel diye geçirdi içinde. Tıpkı sürekli izlemeye geldiği bu orman gibi.

"Neden kaçıyorsun?" diye sordu küçük kız bütün bedeniyle ona doğru dönerken. Çocuk başını çevirip kıza bakmamaya çalıştı. Bu soruya cevap vermek istemiyordu ama bir tarafında küçük kızla konuşmak istiyordu.

"Benden korkuyorlar ve bende onlardan kaçıyorum." Birazcık duraksayıp devam etti. "Hem çok fazla konuşuyorlar. Fazla konuşanları sevmem."

Küçük kız bu duruma biraz şaşırdı. Onlar korkuyorsa kaçmaları gereken onlar değil miydi? Hem çok konuşanları neden sevmiyordu? Eğer gerçekten sevmiyorsa küçük kızı da sevmeyecekti çünkü o da çok konuşurdu. Bu yüzden susmayı denedi ama içinde onu yiyip bitiren meraka karşı koyamadı.

"Neden senden kaçıyorlar?" diye sordu.

Çocuk başını çevirerek ona baktı. Yüzünde garip bir ifade vardı. Bazen annesinin gözlerinde gördüğü ifadenin aynısı. Böyle durumlarda küçük kız annesine hep sarılırdı ama içinden bir ses oğlan çocuğuna sarılırsa iyi tepki vermeyeceğini söylüyordu. Bu yüzden de kendine engel oldu.

"Ben bir katilin oğluyum," dedi çocuk küçük kızın yeşillerinin içinde dikkatli bir şekilde bakarken. "Gözlerimin bir katilin gözleriyle aynı olduğunu için benden uzak duruyorlar. Çünkü babamın gibi bir katil olabileceğimi düşünüyorlar. Eğer onlar bakarsam onlarda ölebilirmiş."

Çocuk sözlerini bitir bitirmez küçük kızın tepkisini ölçmeye çalıştı. Küçük kız yumruklarını sıkmıştı. Halinden sinirlendiği belli oluyordu. Dizlerinin üzerinden çocuğa doğru yaklaştı ve başını kaldırıp karşısındaki çocuğun gözlerine baktı.

"Bu çok mantıksız!" diye bağırdı. Çocuk böyle bir tepki beklemediği için irkilmişti. "Baban katil diye sende katil olmazsın. Annem bana her zaman kim olduğumuza kendimiz karar vereceğimizi söyler. Kim olduğumuza kendimiz karar veririz ve sen iyi birisin. Eğer iyi olmasaydın gölete düşerken beni kurtarmazdın."

Hızla doğrulup çocuğun yüzünü küçük ellerinin arasına alıp daha dikkatle baktı. Çocuk bu hareketi karşısında şaşırmıştı.

"Ne yapıyor-" Çocuğun söyleyeceği şeyi tamamlamasına izin vermeden tekrar konuştu küçük kız.

"Hem bu kadar güzel gözlerin varken nasıl gözlerinden korkabilirler?"

Küçük kız, çocuğun gözlerine baktı. Gerçekten çok güzellerdi. Tıpkı her zaman izlediği gökyüzüne benziyorlardı. Tıpkı biraz önce düşmek üzere olduğu gölete benziyorlardı. İnsanlar bu kadar güzel gözlerden nasıl korkabilirlerdi?

Kızın söyleri yüzünden çocuk neye uğradığını şaşırdı ve gözleri daha da irileşti. Geriye doğru kaçmak istese de bunu yapamamıştı.

"Aaa," dedi küçük, dikkatle çocuğun alnındaki yaraya baktı. Yara büyüktü ve çok acıyor gibi gözüküyordu. "Acıyor mu?"

Çocuk ilk başta neyden söz ettiğini anlamadı ama sonra alnındaki izi görmüş olduğunu fark etti. Aslında yara bir hafta önce bir çocukla kavga ederken olmuştu ve artık acımıyordu ama nedense acımadığını söylemek istemiyordu.

"Acıyor," dedi çocuk. Neden yalan söylediğini bilmiyordu. Küçük kızı gördüğü andan itibaren sanki karanlık hayatı bir andan aydınlanmıştı.

Küçük kız dikkatle yaraya bakıyordu. Eliyle yaranın üzerine düşen saçları hafifçe çekip, eğilerek yarayı öptü. Bu çocuğu şaşırtmıştı.

"Annem hep yaralarımı öper ve acısı geçer. Bende bu yüzden senin yaranı öptüm." Küçük kız biraz gerileyip ışıl ışıl yeşil gözleriyle çocuğun soğuk gözlerine bakmaya başladı. "Geçti mi?"

Zaten acımıyordu ama yine de "Geçti," dedi çocuk yalan söyleyerek. Küçük kızın yüzünde büyük bir gülümseme oldu. "O zaman bundan sonra bütün yaralarını öpüp acını geçireceğim."

Çocuk bunun aptalca bir fikri olduğunu biliyordu ama yine de bir şey söylemedi. Hem onu çok fazla yarası vardı. Bir tek anlındaki görünüyordu ama bir şey söylemedi.

"Hera."

Küçük kız bu sesi tanıdı. Annesi onu çağırıyordu. Hızla sesin geldiği yöne döndü ama yerinden kalkmadı.

"Annem beni arıyor. Gitmeliyim," dedi çocuğun gözlerinin içine bakarken.

"Git," dedi çocuk yalnızca.

Küçük kız ayağa kalkarak kırmızı elbisesini elleriyle düzeltti ve arkasını dönüp gitmeden önce tekrar çimenlerin üzerinde oturan çocuğa baktı.

"Tekrar geleceğim güzel gözlü çocuk."

Küçük kız çalıların arasından gözden kaybolduğunda fısıldadı çocuk.

"Bekleyeceğim orman gözlü kız."

🤍

Ve bir bölümün daha sonuna geldik. Bölümü nasıl buldunuz?

Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.🖤

Birde şu an profilimde yeni yayınladığım bir kurgum var. Kurgu romantik ve dram ağırlıklı olacak. Konusu ise kısaca aşık bir kızın aşık olduğu adama yazdığı mektuplar ve o mektupların çevresinde gelişin olaylar.🤍 Eğer o kitaba da destek olursanız çok sevinirim.

Instagram: kayipmedusaa

ÖPÜLDÜNÜZ 🖤

Continue Reading

You'll Also Like

333K 21.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
910K 63.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
4.3M 122K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
144K 8.8K 24
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...