REVOLVER

Galing kay S-Mare

535K 56.7K 116K

Finalden sonra kaldırılacak... Higit pa

Tanıtım
Revolver Karakter Tanıtım
1.1✴ Ruhlar Onun Lanetiydi
1.2✴Ölüm Bazen Kurtuluştur
1.3✴O Herkesten Çok Benim Gibi
1.4✴Çığlıkların Korkunç Senfonisi
1.5✴Ölümü Arzuluyor Gibi
1.6✴Şarjörde Bir Elmas Kurşun
1.7✴ Bambaşka Bir Dünya
1.8✴Koruyucu Melek
1.9✴Saklı Bir İsim
1.10✴ Asıl Yerine Ulaşana Kadar
1.11✴Sadece Bana Bak!
1.12✴Yıldızlar Sahte, Gökyüzü Sahte
1.13✴Denizci ve Siren
1.14✴Yaşam ve Ölüm Arasında
1.15✴600 Saniye
1.16✴Sırları Bilen Kişi
1.17✴Yere Düşene Kadar
1.18✴Aydınlık ve Karanlık
1.19✴Kükre
1.20✴Yardım Lazım Mı?
1.21✴Kolay Kazanılan, Kolay Kaybedilir
1.22✴ Yanmak Mı, Yakmak Mı?
1.23✴Kalbinin Gölgesinde Soluklanabilir Miyim?
1.24✴ Kraliçemin Her Sözü Emirdir
1.25✴Avcı Olduğuna İnanan Aptal Avlar
1.26✴En Büyük Sırrını Anlat!
1.27✴ Biz Birbirimizin Zayıflığıyız
1.28✴İntikam İçin Uyandım!
1.29✴Ruhumun Derinleri Karanlık Benim
1.30✴Gerçekler Artık Gözlerinin Önünde
1.31✴En Güzel Zayıflık
1.32✴En Büyük Sırrım (1. Kitap Final)
2.1✴ Güzel Hissettiren Bir Yanlış (2.Kitap)
2.2✴Zihindeki Soğuk Karmaşa
2.3✴Koca Bir Yanlışın İçinde
2.4✴Ne Pahasına Olursa Olsun
2.5✴Sırların İçindeki Sırlar
2.6✴Canını Yakmaktan Çekinecek Biri Değilim
2.7✴Bedelini Sana Ödeteceğim!
2.8✴Tek Kurşunla...
2.9✴Gerçeklerin Zehirli İğnesi...
2.10✴ Ruhumun Diğer Yarısı
2.11✴ Aracılar Dokunulmazdır!
2.12✴Şimdi Korkak Olan Kim?
2.13✴Ölüler ve Alevler
2.14✴ Kendi Mezarında...
2.15✴Karanlığına Direneceksin
2.17✴ Beni Tanımadın Mı?
2.18✴ Ruhumun Eşi
2.19✴ Teslim Ol Ya Da Öl

2.16✴Elveda ve Merhaba

3.6K 322 289
Galing kay S-Mare

Multimedya: Ramsey - Goodbye

Keyifli Okumalar... (Lütfen oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın ❤️)


"Herkes yanlışlarının bedelini ödemeli.
Ben de senin yanlışlarının bedelini ödeyeceğim.
Elveda ve merhaba!"

Arven kabuslarla uyandığında yanağında yumuşak dokunuşlar hissetti. Axel'ın yüzü çok da uzağında değildi. Sessizce onu izliyor ve sanki rahatlamasını ister gibi parmakları yüzünü okşuyordu. Diğer eli saçlarına gitti ve terden yüzüne yapışan kirli saçlarını geri itti. "İyi misin?" dedi Axel.

Değildi, çok yorgundu. Aralarındaki mesafeden rahatsız olarak ona yaklaştı. Axel hemen kolunu başının altından geçirip onu göğsüne çekti. "İyi olacağım," dedi pürüzlü bir sesle. "İyi olacağız."

Kaldıkları odayı aydınlatan fenere baktı. Loş aydınlık bile içinin rahatlamasına neden oldu. Axel'ın onları getirdiği bu evde elektrik yoktu. Yıkılmak üzere olan ahşap bir evdi. Nemden zemin yer yer şişmişti. İçindeki eşyalar ise çoktan çürümüş ve tahta kurularına yem olmuştu.

Axel onu buraya getirdiğinde konuşmamışlardı. Diğerleri de tek kelime etmemişti, hatta Kyle bile. O yüzden ne evle, ne de ardında kalanlarla ilgili bilgisi yoktu. Öğrenmek için aceleci davranmamıştı Arven. Sadece biraz uyumak ve dinlenmek istemişti, buna hakkı olduğunu düşünmüştü. Gücünü toplamalıydı, ancak öyle ilerleyebilirdi.

Gözleri fenerin aydınlattığı odada öylesine dolaştı. Çürümüş eşyalar gitmişti, hatta oda temizlenmişti. Başının altında bir yastık vardı, yattığı girintili tahtaların üzerinde ise bir battaniye seriliydi. Bir tane de üzerinde... Tüm bunları düşünen kişinin Axel olduğuna şüphe yoktu ama ona en çok minnet duyduğu şey odayı aydınlatan o fenerdi. Bir daha karanlıkta kalmayacağını hissettiriyordu sanki.

"Diğerleri nerede?" diye sordu.

"Jared ve Shawn yiyecek bir şeyler hazırlıyor," dedi Axel. "Aç olmalısın."

"Kyle ve Eve?" dedi Arven. İçinde yine bir huzursuzluk oluştu. O ikisinin birbirlerini öldürmeden aynı çatı altında çok fazla durabileceğini düşünemiyordu. Sessizlik en azından korkularını biraz dindiren şey oldu. Eğer tabak sesleri Jared ve Shawn'dan gelmiyorsa işte o zaman sıkıntı vardı.

"Eve içerideki odada uyuyor," dedi Axel, sesinde aniden beliren öfkeyi Arven anlıyordu. Ona hak da veriyordu ama aynı zamanda Eve'e de hak veriyordu. Arven çok şey yaşamıştı belki ama Eve'in yaşadıkları da kolay şeyler değildi. Artık kendi zihnini bile sağlıklı olarak nitelendiremezken, Eve'in sağlıklı bir zihne, dahası ruha sahip olmamasını yadırgamayacaktı.

Axel'ın, Eve'e olan öfkesini hissedebiliyordu, onun için Eve'in hiçbir durumunun artık önemli olmadığını da biliyordu. Arven ikisinin arasını düzeltmeye çalışmayacaktı, bu şu an hiçbir işe yaramazdı. O yüzden zamana bırakmaya karar vermişti. Arada kendisi varken Axel'ın kendini dizginlemesi ona şu an için yeterdi, zamanla da bir şeyleri düzeltebileceğini düşünüyordu.

"Kyle," dedi Axel tükürür gibi. "Eğer yine kapımıza Teşkilat ya da Tarikat'tan birilerini yığmak için kaybolmadıysa odun toplamaya gitti."

İçerisinin soğukluğunu sanki bu sözlerle fark etti. Üzerindeki örtü onu bu soğuktan koruyordu, Axel'ın soğuk bedeni ise ürpertmek yerine sanki örtüden bile daha çok ısıtmıştı onu. "Yapmayacak," dedi Kyle için. "Arya'yı kurtarmak için geri döndü. Bize bunun için yardım ediyor."

"Geri döndü?" diye tekrarladı Axel. Sesi bir anda buz gibi olmuştu. "Seni o mezara soktu. Geri dönmesinin inan bana hiçbir anlamı yok."

Karanlıkta attığı çığlıkları hatırladı. Yağmur sularının etrafını sarmasını, karanlıkla boğuşurken bir de boğulacağını düşünmesini... Sonra birden Kyle o küçücük mezarda üzerinde belirip onu Diyar'a itmişti. Arven, Kyle'ın onu mezara sokarken boynundaki kısıtlayıcının Eve'e çıkarttığını görmemişti çünkü bilinci yerinde değildi ama o mezarda da yaşadığı korkuyla bunu fark etmemişti. Fark ettiğinde ise başka bir şeyi daha net olarak anlamıştı.

Kyle'ın her zaman farklı bir planı olurdu.

"Beni o-oradan çıkardı," dedi, sesi titremişti. "Arya için. Ona olan takıntısı beni kurtardı." Soğuk bir şekilde güldü. "Seni takıntılı olmakla suçlayan Kyle... Yaptıklarından hiç haberi yok."

"Eğer benim doğru olanı yaptığımı kabullenirse yaşadığı her şey, Lilian'la olan her anısı dağılacak. Onunla ilgili güzel olan ne varsa acıya dönüşecek," dedi Axel. "Kyle'ın bu hayatta korktuğu en büyük şey de bu işte. Bunu kabullenmemek için ne kadar çabaladığına inanamazsın."

"İnanırım," dedi Arven. "Gördüm çünkü."

Axel ona daha sıkı sarıldı. Saçlarından uzunca öptü. "Geç kaldığım için özür dilerim. Sana gelmemi engelleyen her saniye, her bir kişi bunun bedelini ödeyecek."

Arven yüzünü ona çevirdi. Elini yanağına yasladığında Axel gözlerini kapattı ve avuç içine hafif bir öpücük bıraktı. "İstediğim tam olarak bu," dedi Arven. Axel gözlerini açıp ona baktı, belli ki ondan böyle bir cümle beklemiyordu ama Arven de değişmişti. Değişim bazen yıllar içinde olurdu, bazen ise bir günde, hatta belki bir saatte. "Sadece..." diye devam etti. "Öfkeyle hareket etmeyeceğine emin olmalıyım. Herkes yaptıklarının bedelini ödeyecek, ödemeli de ama öfkeyle hareket edersek bedel ödeyen tek kişi yine biz oluruz."

Axel eğilip dudaklarına hafif bir öpücük bıraktı. "Kraliçemin her sözü benim için emirdir demiştim. Sen söyle ben yapayım, biz yapalım. Sen yeter ki konuş peri kızım. Sesini duymadan geçen bir saniyem olmasın."

Arven sonunda gerçek bir gülüş sergiledi ona. "Bu sözleri sana ileride bir gün hatırlatacağım. Çok konuşmamdan şikayet ettiğin anlar da olacak çünkü."

"Beni hiç tanımamışsın," dedi Axel, gülümsedi. "Sesini duymadan geçen her saniye için sana sitem ettiğimde göreceksin ve beni gerçekten tanıyacaksın."

Öyle sıkı sarıldı ki Arven'e, Arven onu tekrar tekrar hissetmek istediğini düşündü. Nasıl kendisi o mezarda bir sınavdan geçmişse, Axel da aynı sınavdan geçmişti. Kyle onu o mezardan çıkarmıştı belki ama Axel'ı ölesiye bir korkuya tabi tutmaktan da geri kalmamıştı. Arven mezardan çıkmıştı belki ama Kyle, o mezarı boş bırakmamıştı. Axel, mezardaki kızı o sandığında kim bilir neler hissetmişti? Kendini onun yerine koyduğunda bile hissettiği korku dehşet vericiydi.

O kızın kim olduğunu bilmiyordu, Kyle'a soracak anı da olmamıştı. Zaten kızı mezarlığa geldiğinde görmüş ve Kyle'ın ne yaptığını anlamıştı. Axel'ı nasıl korkuttuğuna bir kez daha şahit olmuştu. Hala da o korkuyu gözlerinde görebiliyordu. Sürekli ona dokunması, yaşadığını hissetmek istemesindendi.

"Hadi seni temizleyelim," dedi yine yanağını okşarken.

Arven başını salladı. Axel yerdeki feneri alıp onu yerden kaldırdı. Odanın sağındaki kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında fenerin ışığı sararmış fayansları ve yer yer kararmış küveti buldu. Küvet de banyo da, içinde bulundukları ev gibi yıllardar nasibini almıştı ama en azından temiz görünüyordu. Belli ki burası da o uyurken temizlenmişti. Zaten küvetin içindeki sudan buhar çıkıyordu.

"Su sıkıntısı vardı," dedi Axel onu içeri çekerken. "Biraz uğraşınca halledebildim ama çok temiz olduğunu söyleyemeyeceğim."

"Benden temizdir muhtemelen," dedi Arven hafifçe gülerek. "Ama elektrik olmadığı açık." Bakışlarını küvetten Axel'a çevirdi. "Sıcak su?"

"Shawn ve Jared'ı birkaç saat önce bir benzinliğe bıraktım. Biraz yiyecek ve ihtiyacımız olan malzemeleri alıp geldiler. Fazlasıyla fakir olduğumuz için çalmak zorunda kaldılar elbette, umarım kızmazsın."

Arven sorusuna cevap alamasa da yine ona gülümsedi. "Etik değerlerimi şu anlık geri plana attım diyelim."

"Son model bir araba da çalmışlar ama," dedi Axel çamurla kaplı saçlarını yumuşakça okşarken.

"Mecburlarmış diyelim," dedi Arven dudak bükerek.

"Onlara hızlı olmalarını söylememe rağmen o arabayı bulacak kadar vakit harcamışlar."

Arven dudağını ısırken düşünür gibi yaptı, ağzına toprak tadı geldu ve ona yine yaşadıklarını hatırlattı ama bunun içinde bulundukları bu neşeli havayı bozmasına izin vermedi. Yapma bir neşe de olsa... "Onlara kızacağım. Bir daha yaparlarsa... Hmm... Cezalandırırız. Tek ayak üzerinde durma nasıl?"

Axel hafifçe güldü ve dudaklarındaki toprağa bir kez daha aldırmadan onu yine öptü. "Cezalandırma yöntemlerini gözden geçirmeliyiz. Çok acımasız duruyor."

Arven tekrar küvete baktı. "Sıcak suyu hala açıklamadın. Yoksa yakınlarda bir termal su kaynağı da mı var?"

"Hayır," dedi Axel ve onu küvete doğru yürüttü. "Piknik tüpü ve bir tencere. Sen uyanmadan önce suyu hazırlamıştım."

"Ne zaman uyanacağımı nasıl bilebilirsin ki?"

"Bilmiyordum zaten ama tekrar hazırlamaktan da gocunmam. Bunu söylüyorum çünkü ne kadar mükemmel olduğumu anlamanı istiyorum." Reverans yapar gibi eğilip eliyle havada bir yay çizerek suyu gösterdi. "Emrine amede bir aşığım kraliçem. Ben size hizmet etmek için varım."

Küvet sıcak suyla doluydu, küvetin yanında ise iki koca kova sıcak su vardı. Tencere ve piknik tüpüyle tüm bunları hazırlamak muhtemelen fazlasıyla zamanını almıştı. Şampuan şişeleri, sabunlar... Her şeyi o uyurken hazırlamıştı ve o uyanmasaydı suyu bile tekrar hazırlayabileceğini söylüyordu. Kalp atışları yine hızlandı. Tüm yaptıkları düşünmek... O kalp atışlarına hiç yardımcı olmuyordu.

"O zaman kıyafetlerimi çıkarmama da yardım edersin," dedi tekrar ona baktığında.

Axel doğrulurken kaşlarını hafifçe çattı. Dudağını yavaşça ıslattı ve bir küvete bir ona baktı, belli ki ondan böyle bir şey beklememişti. "El-bette," derken bile sesi bölündü.

Arven ona yaklaştığında hiç utanmadığını fark etti. Yaşadıkları onca şeyden sonra belki de en son duyacağı duygu buydu. Ya da belki de Axel onun çekineceği ve utanabileceği biri değildi artık. Her şeyi ona bıraktı, tüm kıyafetlerini çıkarmasına izin verdi. Axel'ın ellerinin hafifçe titremesi bile hoşuna gitti. Aslında kendisi de temizlenebilirdi. Yaralı değildi, sadece biraz yorgundu ama gücü bu kadarını yapabilecek kadar yerindeydi. Bunu ondan istemesinin iki nedeni vardı. Birincisi hep yanında olmasını istiyordu artık. İkincisi ise gözlerinden gitmeyen o korkuyu atmasına yardımcı olmaktı.

Axel hala ona gerçek değilmiş gibi bakıyordu. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da korku hala o gözlerin derinlerindeydi. Dikkatini dağıtmalı, kafasından atamadığına emin olduğu o mezarlığı, dikkatini başka bir şeye çekerek sağlamalıydı.

Küvete girdiğinde tüm kasları daha ilk andan gevşedi. Sıcak su o kadar iyi gelmişti ki. Axel ise olduğu yerde dikiliyordu. Ne bir adım ileri atmayı ne de gerilemeyi düşünüyordu şüphesiz. Aslında ilk kez ne yapacağını bilemiyor gibiydi. "Temizleyelim demiştin," dedi Arven kaşlarını kaldırarak.

Axel kısa bir an sustu ve başını hafifçe aşağı eğip kaşıdı. "Evet," dedi sonunda. "Şey... Demiştim değil mi?" Başını yana çevirip öylesine bir yere baktı ve sonunda ıslık çalar gibi nefeslendi. "Sadece bu kadar zor olacağını hiç düşünmedim ama evet..." Başını tekrar ona çevirdiğinde iç geçirdi. "Temizleyelim bakalım."

Arven buna neredeyse gülecekti. Axel ona yaklaştığında gözleri göğsüne indi ama çıplak göğüslerine bakmıyordu. Orada hala varlığını sürdüren parmak izlerine bakıyordu. "İlk Diyar'a girişim," dedi Arven. "Arya yaptı, gölgelerin izleri gitti ama o hiç silinmedi."

Axel gözlerini tekrar onu gözlerine çıkardı. Arven'in anlamını çözemediği bir anlamla baktı ona ama sonunda başını salladı. Küvetin yanına oturup Arven'in saçlarını geriye aldı ve önce saçlarını yıkamaya başladı. Çamur saçlarından akıp gitti adeta. Arven vücudundan akan kirli suyu izlerken şampuanın kokusunu içine çekti. "Bu benim şampuanım," dedi başını daha da geriye verip Axel'ın gözlerine bakarak.

"Özel istek listesi hazırladığımı söylemeyi unuttum," dedi Axel. Dudaklarının sağ köşesi yukarı kıvrıldı. "Haneme yazıyorsun bunları değil mi? Boşa gitsin istemem."

Onu iyi hissettirmek için her şeyi yapmıştı. Bu neredeyse o an gözyaşlarına boğulmasına neden olacaktı, zorlukla gülümsedi. "Hızlı olmalarını istediğini söylemişsin. Özel istek listesi biraz zorlayıcı olmadı mı sence de?"

"Kolay bulunan bir şampuanın var," dedi Axel saçlarını küvetin yanındaki kovadan aldığı temiz su ile durularken. Çok da kolay bulunmadığını biliyordu Arven. "Gözlerini kapat, şampuan yakmasın."

Gözlerini kapattı ama bunu yanmamaları için değil, dolduklarını ona göstermemek için yaptı. "Bir dahakine bebek şampuanı al o halde. Hizmetlerin yetersiz. Hoşuma gittiğin için bu seferlik görmezden geleceğim."

"Size minnettarım efendim," dedi Axel. Gülümsediği sesinden belliydi.

Saçları durulandığında Arven gözlerini açmadı. Hatta Axel onu yıkarken de bir daha ona bakmadı. Sadece ağladığı yüzünden akan suyla görünmesin istedi. Axel onu tamamen temizleyip küvetten çıkardığında yumuşak bir havlu ile sararken artık o yaşları gördüğünü biliyordu. Belki de en başından beri biliyordu, bu yüzden sessiz kalmıştı.

Sonunda onu göğsüne çekip sıkıca sarıldı. "Sesini duymak istiyorum," dedi fısıldar gibi. "Ağlamandan nefret ediyorum ama en çok sessiz ağlamandan nefret ediyorum. Bir gün ağladığında seni duyamamaktan, seni duyamayıp sarılamamaktan korkuyorum. Bunu bana yapma! Sesini benden hiçbir zaman esirgeme!"

Sessiz ağlamaya alışmıştı, aksini istese de yapamazdı. Onun için bile bunu yapamazdı, nedeni alışkanlıkları bile değildi. Kendi sesini duyarsa yıkılıp kalacağından korkuyordu. Dağılmıştı belki ama Axel onu toparlıyordu. Yıkılıp kalırsa onu daha da zorlardı.

"İyiyim," dedi geri çekildiğinde. Gözlerini kurulamak istedi ama Axel ondan önce davrandı. Parmakları son gözyaşını kurulayana kadar yüzünde gezindi ama bir daha ağlamasından bahsetmedi.

"Kıyafetlerini getireyim," dedi. Banyodan çıkmadan önce kısa bir an durdu. "Bunu da haneme yaz diye söylüyorum, son sıcak suyu sana harcadım. Jared ve Shawn soğuk su ile yıkanmak zorunda."

Arven yine gülümsediğini hissetti. Axel da bunun için çabalamıştı zaten, Arven artık onu daha kolay çözüyordu. "Çok kötü bir lidersin, biliyorsun değil mi?"

Axel kapıyı açarken omuz silkti. "Bana bayılıyorlar."

Dışarı çıktığında Arven arkasından seslendi. "O kadar yalancısın ki..." Sesi kısıldı. "Ama yine de... Sana en çok ben bayılıyorum."

"Son söylediğini duydum!" diye seslendi içeriden. Elinde kıyafetlerle geri döndü ve onları Arven'in kucağına bıraktı. "Ben de sana bayılıyorum bebeğim. En çok... Benden çok bayılan olursa ayılmamasını sağlayacak kadar çok."

Arven kucağındaki giysilere bakarken Axel arkasını döndü. Sanki az önce onu yıkayan o değilmiş gibi... "Ne?" dedi Arven huysuzca. "Giydirmeyecek misin?"

"Bence yeterince dikkatimi dağıttın Arven," dedi Axel. "Benim taktiklerimi çalıyorsun ama ben seni bu kadar zorlayacak dikkat dağıtma teknikleri uygulamıyorum. O yüzden kraliçem bu kez beni mazur görsün çünkü edepsiz halimle karşılaşmasının pek zamanı değil."

Arven gülmek istese de homurdanma sesi çıkardı ve üzerini giymeye başladı. "Bunun için idam edileceksin."

"Az önce ettin zaten, nefes almakta ne kadar zorlandığımı fark etmemiş olman üzücü."

"Yemek hazır!" Jared'ın dışarıdan gelen sesiyle Arven gözlerini kapıya çevirdi. "Shawn!" diye bağırdı birden Jared. "Yok olmuş bunlar! Liderden kurtulduk!"

"Gerçekten sana bayılıyorlarmış," dedi Arven kollarını arkadan Axel'ın beline dolarken. Boynuna bir öpücük bıraktığında Axel yine iç geçirdi.

"Tam da ikisini de öldürmeyi planlıyordum. Sihirli silahını kullanman hiç olmadı."

Arven'in kollarını gevşetmesiyle ona döndü ve o da kollarını Arven'in beline sardı. Onu hafifçe yükseltti ve dudaklarını yavaşça dudaklarına bastırdı. Muhtemelen onu yavaşça öpmek istemişti ama Arven buna pek de izin vermedi. Axel'ın dudağını ısırdığında Axel'in belindeki elleri biraz daha sıkı kavradı onu ve öpüşü şiddetlendi.

"Banyodalar," dedi Shawn dışarıdan. Kapıdan tıkırtılar geldi. "Öpüşüyorlar." Kapıdan daha yüksek bir ses çıkınca Axel ve Arven soluk soluğa ayrıldı. Axel öfkeli bir ifadetle kapıya baktı.

"Bizi duydular! Kaç!" dedi Jared.

"Kıpırdamayın sakın!" dedi Axel dişlerinin arasından.

"Öldük," dedi Jared.

"Senin yüzünden," diye çıkıştı Shawn. "Kapıya neden vuruyorsun?"

"Yanlışlıkla oldu," dedi Jared. "İriyim ben, çekilseydin önümden."

"Çekilsem ne yapacaktın?" dedi Shawn. "Öpüşüyorlar dedim, aralarına mı girecektin? Seni de mi öpeceklerdi?"

Axel dönüp kapıyı açtığında Jared aniden genişçe sırıttı. Shawn görünmüyordu ama Arven Jared'ı gördüğünde Shawn'ın nerede olduğunu bile sorgulayamadı. Axel'ın yüzündeki öfkenin aksine yanakları uzun zaman sonra havayla doldu. Yaşadıkları her şeye rağmen kahkaha atması şaşılasıydı, bunu kendi bile beklemiyordu. Jared yüzünden göğsüne kadar bembeyazdı. Eğer gerçek ruhlarla karşılaşmamış olsa, bir hayalet gibi göründüğünü söylerdi. "Bu halin de ne?" dedi kahkahalarla.

"Ne?" dedi Jared şaşırmış gibi. "Ben adeta yaşayarak yemek yaparım."

"Ne ya da nasıl yaptığın umurumda değil ama," dedi Axel ve hala gülen Arven'i kendisine çekti. Onu göğsüne yasladı. Öfkeli ifadesi dağılmıştı, onun gülen yüzüne bakarken yüzü hiç olmadığı kadar yumuşaktı artık. "Bu sesi uzun süre sonra tekrar duymamı sağladığın için seni gerçekten şu an öpebilirim."

Jared yüzünü buruşturduğunda yüzündeki unlar kar taneleri gibi döküldü. "Umarım yapmazsın."

Shawn sonunda kapının yanından başını uzattı. Oraya gizlenmiş olmalıydı. O da Jared gibi una bulanmıştı. "Yaparsan kusarım."

"Ne..." dedi Arven artık gülmekten nefes nefese. "Ne yemek yaptığınızı gerçekten merak ettim?"

"Pizza," dedi ikisi aynı anda. Arven'in aklına Revolver şarjöründe yediği pizzalar geldi, o günler çok geride kalmıştı. Hayatının en kötü zamanlarını yaşadığını düşünmüştü, ne kadar da yanılmıştı. Gülüşü yavaşça soldu.

"Merak ediyorum da," dedi Axel. "Fırın olmayan, daha da önemlisi elektrik denen şeyden oldukça uzak bir evde pizzayı nasıl pişirdiniz?"

"Pişirdiğimizi söylemedik ki," dedi Jared kaşlarını kaldırarak. "Pizzayı sadece yaptık."

"Yapmaya çalıştık diyelim," dedi Shawn. "Pişirme kısmını da çok sonra fark ettik zaten. Pizzanın pişirilen bir şey olduğunu kimse söylemedi ki bize."

"Doğru," diye onayladı Jared. "Pizzayı bize getiren hep pizzacı kız..."

Aniden sustuğunda Arven, Axel'ın kendini saran kollarının gerildiğini hissetti. Kyle, Teşkilat'ın gizlendikleri yeri bulduğunu söylemişti. Elbette bu öylece olmamıştı. Söylemese de buna sebep olan elbette Kyle'dı. Yuvadan herkesi yakalamışlardı. Teşkilat'ın onları öldüreceğini düşünmüyordu, Axel'a karşı bir koz olarak ellerinde tutmaları daha mantıklıydı çünkü. Arven inanıyordu ki, hem Bars'ı hem de Cassie'yi kurtaracaklardı. Bir şeyden daha emindi.

Axel'ı Teşkilat'a vermeyecekti. Franklin'in yapmak istediği şeyi biliyordu, Axel'ı tekrar avucunun içine almak istiyordu. Arven'in ölmesini istiyordu. Teşkilat Üstün Asil'leri yaşatmazdı çünkü. Franklin, Axel'ın yaşamasına izin vermişti, sadece ona böyle bir ayrıcalık tanımıştı, çünkü Axel onun oğluydu. Her ne kadar ona işkence eden, Axel'da unutamayacağı travmalar bırakan kendisi olsa da onu öldüremeyecek kadar oğluna bağlıydı. Hastalıklı bir bağdı bu ve Axel'ın da bunu bildiğine şüphe yoktu.

Axel'ın elini avucunun içine aldı. "Onları geri alacağız," dedi rahatlatmak istercesine.

Axel ona uzun uzun baktı, gözlerindeki acıyı görmemek imkansızdı. Axel artık ondan hiçbir duygusunu gizlemiyordu. Hafifçe gülümsedi yine de ve başını salladı.

Arven gözlerini tekrar una bulanmış ikiliye çevirdi. "Piknik tüpü vardı. Onu kullansaydınız. Fırın kadar iyi olmaz ama işe yarardı bence."

Jared ve Shawn'ın durgunlaşan bakışları Axel'ın üzerinden ona döndü. İkisinin de gülümsemeye çalışması Arven'in dikkatinden kaçacak bir şey değildi. Herkes yara almıştı, çok fazla kanamışlardı ama Shawn ve Jared her daim etrafındakilerin neşesini artırmayı kendi üzüntülerinin önüne koyan muhteşem kalplere sahiptiler. Onlar artık Arven'in yeni ailesiydi üstelik.

"Jared onun gaz başlığını kırdı," dedi Jared.

"Jared sensin zaten dostum," dedi Shawn.

Jared yüzünü buruşturdu. "Senin üstüne atacaktım suçu, panikten isimleri şaşırdım."

Shawn ona yapma bir hayretle bakarken Arven tekrar güldü. "O halde ne yiyeceğiz? Çünkü o kadar açım ki ikinizi un kurabiyesi olarak görüyorum."

"Sandviç," dedi Shawn. "Eğer Jared hepsini yememişse sandviç de yaptık."

Jared ona gözlerini kısarak baktı. "Hiç ayrılmadık bile. Nasıl yemiş olabilirim?"

"Yan yanayken bile ben fark etmeden üç sandviç götürdün sen."

"İki buçuk," diye itiraz etti Jared. "Birini dişlerimin arasından sökerek aldın. Bir an midemi de sökeceksin sandım. Sen korkunç bir insansın."

Shawn sırıttı. Tatlı yüzünde kötücül bir ifade oluşturmaya çalışıyordu ama ne kadar çabalarsa çabalasın bu imkansızdı. "Sana hayatı zehir edeceğim dostum. Beni yere serdiğin o an var ya, onu çok fena ödeyeceksin. Az önceki başarısız hedef saptırma olayın da cabası."

Bu konuşmalar her ne kadar Arven'i rahatlatsa da artık daha önemli şeyleri konuşmaları gerekiyordu. Axel'ın da böyle düşündüğü açıktı. "Zevzekliği kesip masayı hazırlamaya başlayın artık!"

Karşılarındaki ikili aynı anda sırıttı. "Masamız yok ki," dedi Shawn.

Axel onlara öyle bir bakış attı ki, "Hemen imal ederiz ama," dedi Jared ve Shawn'ı çekerek gözden kayboldular.

Arven onların gidişiyle Axel'a döndü. "Eve'i uyandırayım."

Axel sert bir nefes verdi ama başını salladı. "Ben de Kyle denen pisliğe bakayım."

"Senin ağzın önceden bu kadar bozuk değildi eski dostum," dedi Kyle kapıda aniden belirerek. Elindeki odunları Arven'in yeni fark ettiği şömineye taşıdı. Yere oturup odunları şömineye dizmeye başladı, onlara bakmıyordu. "Şu an sırtıma bir bıçak saplamak istediğini biliyorum, gerçi sen deneyimlisin bu konuda ama biraz daha beklemeni isteyeceğim. Geçici bir ateşkesimiz var, sonra yine birbirimizin hayatını cehenneme çevirmeye kaldığımız yerden devam ederiz."

Axel yumruklarını sıktığında Arven eğildi ve onun dudağının altına bir öpücük bıraktı, Axel'ın hep ona yaptığı gibi. "Seni kışkırtmasına izin verme," dedi sessizce. Kyle güldü ama Axel onu yumuşatacak tek şeye, o öpücüğe sarılarak başını salladı.

Arven odadan küçük hole çıkmak için birkaç adım attı. Sonra durdu, holün karanlığı ürkütücüydü. Neredeyse geri adımlayacaktı ama banyodan yansıyan ışık titreşirken eline bir şey iliştirildi. Odadaki fenerin aydınlığı onu şiddetle aydınlattı. Başını çevirdiğinde Axel elini hafifçe okşayıp geri çekildi, başka bir şey söylemedi. Söylemesine de gerek yoktu zaten, Arven nasıl onun korkularını biliyorsa o da Arven'in korkularını biliyordu artık.

Karanlık... Yeni ve şiddetli bir korkuydu Arven için ama Axel, işte o elindeki fenerden bile daha aydınlık vericiydi.

Ona gülümseyip elindeki fenerle dışarı çıktı. Orası da temizlenmişti ama bu evin harebe yapısını ya da nem ve rutubet kokusunu elbette ki silememişti. Evin kime ait olduğunu merak etti, Axel'ın burayı nereden bildiğini de. Ona bunu sormadığını o an fark etti. Aslında kafasında o kadar soru vardı ki sadece cevaplarıyla yüzleşmeyi biraz ertelemişti. Ev ile ilgili sorular da onların arasına karışmıştı şüphesiz.

Sağ tarafta mutfak vardı. Bir mumun cılız ışığı titreşerek girişini aydınlatıyordu. İçeriden Jared ve Shawn'ın birbirlerine sataşma sesleri geliyordu. Sol tarafına baktı. Ev sadece iki odaya sahipti zaten, Eve o odada uyuyordu. Kapalı ve yıpranmış kapıya yürürdü. Kulpunu kavradı ve yavaşça açtı. Kapının kulpu yerinden çıkarken kapı ağır ağır açıldı. Arven elinde kalan kulpu yavaşça yere içeriye baktı. Temizlenmeyen tek oda burasıydı, sağ köşede dokunsan dökülecek bir sallanan sandalye vardı. Birkaç kutu hemen onun yanına diziliydi ama muhtemelen fareler tarafından çoğu yerleri kemirilmişti.

Pencere tahtalarla kapatılmıştı. Ay ışığı o tahtaların arasından içeri girme fırsatını yine de bulmuş gibiydi. Eve'i aydınlatmıyordu belki ama ahşap duvarların girintili ve kararmış yüzeyinde çizgiler bırakıyordu. Bir de kitaplık vardı hemen kapının yanında, içinde birkaç ince kitap bile vardı. Arven gözlerini tekrar Eve'e çevirdi. Yatağı olmayan bir yatak iskeletinin tahtasında yatıyordu.

Elindeki fenerle ona doğru yürüdü ve yanına oturdu. Feneri yere bırakırken gözleri titreyen kızdaydı. Göz kapaklarının altında gözleri şiddetle hareket ediyordu, kabus görüyordu şüphesiz. Omzuna yumuşakça dokunup onu uyandırmak istedi ama Eve çığlık atarak şiddetle doğruldu. Arven eğer geri çekilmeseydi ona çarpması kaçınılmazdı.

"Eve..." dedi tereddütle. "Benim, Arven."

Eve nefes nefese ona baktı. Gözlerini birkaç kez kapatıp açtı, etrafında dolaştırdı. Bakışları yine onda durdu. "Arven?" derken sesi de titriyordu. Arven tanıdığı o hırçın kızla, şu an karşısında duran kızın ne kadar farklı olduğunu düşündü. Onun tanıdığı o kız sıkıca kendisine sarılmazdı ama Eve şu an kemiklerini bile ona hissettirircesine Arven'e sarılmıştı. "Arven," dedi yine. "Özür dilerim, özür dilerim. Ben..."

Konuşamadı, yüzünü omzuna gömdüğü için Arven göremiyordu ama ağladığı iç çekişlerinden belliydi. Ne yapacağını bir an bilemedi, gözleri kapıdaki adamda durdu. Axel onun bağırışına gelmiş gibiydi. Buz gibi bakışlarla ikisine bakıyordu, gözlerini bile kırpmıyordu. İleri doğru bir adım attı ama kapıdan geçemeden adımları geri çekildi. Odanın içine ancak o an baktı. Sanki görünmez bir duvara takılmış gibiydi.

Eve başını kaldırınca Arven ona dönmek zorunda kaldı. "Sen... Sen iyisin değil mi? Ben yemin ederim senin için..."

Kız bir türlü konuşamayınca Arven onun yüzünü kavradı. "Sorun yok! Sorun yok Eve. İyiyim, iyisin. Artık güvendeyiz."

"Seni duydum," dedi Eve hıçkırarak. "Sen çığlığını duydum. Ben... Ben hiçbir şey yapamadım."

"Ben de seni duydum," dedi Arven. Duymuştu, anlattığı hayatını dinlemişti onun. Eve bunu belki kendini anlaması için, belki de korkularını azaltmak adına ona acımasını bile kabul ederek anlatmıştı. Eve'in anlatmadığı şeylerin çok acı olduğunu düşünmüştü hep ama bu kadarını hiç tahmin etmemişti. Bir çocuğun kaldıramayacağı o kadar şey yaşamıştı ki...

"Eve," dedi tekrar, yüzündeki gözyaşlarını silerek. "Ben yeniden başlamaya hazırım. Her şeyi silmeye hazırım. Acını hep paylaşmaya, acımı seninle paylaşmaya hazırım ben. Sana destek olmama izin ver çünkü ben bana destek olmanı istiyorum."

"Beni affedemezsin," dedi Eve hıçkırıklarla.

"Ederim," dedi Arven. "Ettim. İnan bana, zor da olmadı." Gülümsedi. "Ne kadar muhteşem biri olduğumu hala anlamadıysan bana yine aptalsın nutuklarından bile atabilirsin."

Eve gözyaşları arasında gülümser gibi oldu. "Aptal olan hep benmişim. Sen affetsen de Axel beni hiç affetmeyecek."

Arven ona yalan söylemeyecekti. Axel adına konuşamazdı zaten. "Senin elinde," dedi. "Çabala, imkansız değil. Güven bana, Axel senden kolay vazgeçemez. Öyle olsaydı sana bozuk bir silah vermek yerine seni öldürecek onlarca yol bulurdu. Sana öfkeli ama..." Hafifçe güldü, sadece onu yatıştırmaya çalışıyordu. "Eve, hangimiz hayatımızın en az bir bölümünde sana delice öfkelenmedik ki zaten. Bu senin için yeni bir şey değil ama o öfkeleri dindirmek senin elinde." Ellerini kavradı, Eve'in elleri onun ellerinde çok daha sıcaktı. "Yanındayım, yalnız değilsin. Bu kez her şeyi en doğru şekilde yapmanı sağlayacağız. Yanlışlardan en doğrulara giden bir yol inşa edeceğiz. Bunu beraber başaracağız."

Eve tekrar hıçkırdı ve ona tekrar sarıldı. "Teşekkür ederim," diye mırıldadı art arda.

Arven güldü ve geri çekilip onu yataktan kaldırdı. "Gidip yemek yiyelim. Yoksa Jared tüm sandviçleri bitirecek."

Eve yutkunarak başını salladı. Arven onun elini tutarak yerden feneri aldı ve kapıya döndü. Axel orada değildi, Eve'le konuşurken ona bir daha hiç bakmamıştı ama varlığını hissetmişti. Nedenini odadan çıkınca anladı, Axel kapının yanındaki duvara yaslanmış onları dinlemişti. Eve onu gördüğünde hızla gözlerini kaçırdı. Axel'ın öfkeli bakan gözleri ise direkt onun üzerindeydi. Dudakları hafifçe aralandı ama Arven'in uyarıcı bakışlarından sonra ne söyleyecekse vazgeçti. Susuyordu belki ama...

Axel onu kolay affetmeyecekti.

Yedikleri yemek Arven'in hayatı boyunca bulunduğu en gergin ortamdı. Shawn ve Jared bile o gerilimi azaltmak için çabalamaya korkmuş gibiydi. Sessizliğe gömülmüşlerdi. Bunun sebebi Kyle ve Eve faktörüydü çünkü. Eve bile o an Kyle'ın yanında etkisiz kalıyordu. Onun da öldürücü bakışların Kyle'ın üzerindeydi. Ortak tek öfkenin sahibi Kyle denebilirdi.

Kyle bir zamanlar hepsini öldürmeye çalışmıştı, onu ikinci kez kaçırmış ve bu kez bir mezara kapatmıştı. Eve'e, Axel'a, Revolver'a, Yuva'ya hayatının en kötü günlerini yaşatmıştı ve yaşatmaya devam ediyordu. Bars ve Cassie'nin Teşkilat'ın elinde olmasının sebebi de oydu ve şimdi tam karşılarında sanki bunların hiçbirini yapan o değilmiş gibi sandviçini çiğniyordu. İlk Asillerden bahsediyordu, Victoria'nın ilk karşısına çıkışından, ona anlattıklarından, amaçladığı şeylerden söz ediyordu ve bunları o kadar sakin dile getiriyordu ki Arven şaşırmadan edemiyordu.

Sonra aynen şöyle dedi: "Victoria Lucius'un ruhunun ilk sahibi. Yani senin ruh eşinin. Bir ruhun iki parçası olduğunuzu düşünürsek senin de ruhunun ilk sahibi sayılıyor. Kutsal bir görev üstlenmiş. İkinizi bir araya getirmeden duracak gibi görünmüyor."

Söylediği her şey hemen hemen Arven için yeni bir bilgiydi. Axel için ise tam aksiydi, buna rağmen Axel onun her kelimesiyle daha da geriliyordu. Ruh eşi... İkisinin arasındaki en büyük sorundu. "Bana anlatmalıydın," dedi ona. "Direnemeyeceğimi düşündün belki ama yine de bunu bilmeliydim."

"Kesinlikle öyle düşündü," dedi Kyle kaşlarını kaldırarak. "Ama onun da bilmediği başka bir nedeni vardı bunun. Aslında asıl neden de oydu. Aracı denen bir şey duydun mu hiç?" Arven kaşlarını çatınca Kyle güldü. "Ah, elbette ki duymadın. Aslında Axel haricinde hiçbiriniz duymadı değil mi? Axel ise bunu biliyordu ama Aracı'nın Eve olduğunu sanıyordu."

Eve ona bakan öldürücü bakışlarına kısa bir an ara verdi. Afalladı. "Ne demek bu?"

Axel cevap vermedi. Arven onun öfkesinin farkındaydı ama aynı zamanda tüm bunları anlatanın Kyle olmasına da memnun olduğunu düşündü. Kendisi anlatamayacağı ya da bunda zorlanacağı için miydi acaba?

"Aracı," dedi Kyle. "Ruhları birleştirmekle görevlendirilen kutsal kişi. Görevini tamamladığında Koruyucu Ruhlar..." Ellerini havaya kaldırdı ve uçlarını birleştirdiği parmaklarını birden açtı. "Puf! Birden ortaya çıkacak ve Aracı'yı mükafatlandıracak."

Eve, Axel'a baktı, gözleri açıldı. "Bu yüzden bana anlatmadın. Aracı'yı ben sanırken hiçbir şey bilmememi sağlamaya çalışıyordun. Hatta hedef değiştitmeye... Bilmezsem tehdit oluşturmazdım değil mi? Ruh eşini sen sanırsam hiç konuşamazdım. Hatta hiçbir şey yapamazdım." Başını iki yana salladı. "Ama anlatsaydın ben asla..."

"Bunu yapmaz mıydın?" dedi Axel sertçe. "Eve sen benim yerime ilk kez gördüğün bir ruha bile inanan kişisin. Güven sorunun olduğunu düşünmüştüm hep ama belli ki o güvensizliğini hep bize harcamışsın. Bana harcamışsın. Beni tanımadın, tanımayı reddettin. Sen söylediklerimden yine beni kötüleyecek bir yol çıkarır ve beni en suçlu kişi ilan ederdin."

Eve bakışlarını yine kaçırdı, cevap veremedi. Arven araya girerek gerilimi azaltmaya çalıştı. "Nasıl yani?" diye sordu. "Eve değil Aracı sensen... O zaman..."

"Ne kadar uğraşırsa uğraşsın yaptığı her şey seni ve ruh eşini birbirinizi bulacak o yola çıkararak," dedi Kyle.

"Bu saçmalık," dedi Arven, dehşete kapılmıştı. Onu en çok korkutan şey ise ruh eşiyle onları birleştirme ihtimali olan kişinin Axel olmasıydı. Daha zihnindeki sesinden bile etkilendiği o adama onu Axel götürecek olamazdı. Olmamalıydı! Arven onu gördüğünde olacaklardan korkuyordu, kendi ruhuna direnememekten korkuyordu. Tüm bu korkularında tutunacağı kişi Axel'ken onları bir araya getirmekle görevli olması korkunç olurdu.

"Öyle mi dersin?" dedi Kyle alayla. "Ona sorarsan sizi birbirinizden uzak tutmak için söylemediği ya da yaptığı onlarca şey anlatır ama sonuca bak. Neredeyse seni ona vermeme neden oluyordu."

"Ama vermedin," diye karşı çıktı Arven. "Bu..."

"Bu sadece başarısız bir yol oldu," dedi Kyle onu bölerek. "Ama başarıya ulaşana kadar devam edecek. Bunu bilerek de yapmayacak, bu ona çizilen yol ve o bu yoldan çıkamaz. Yapabileceği sadece tek bir şey var, o da bu zamana kadar bunu başarmaya çalışıyordu."

Arven bakışlarını Axel'a çevirdi. Axel da ona bakıyordu. "Seni kendine aşık etmek," dedi Kyle. Axel gözlerini bir an Arven'den çekmedi, sanki tepkisini kaçırmaktan korkuyordu. "Bağ ancak güçlü başka bir duyguyla bozuluyor," dedi Kyle. Arven titredi. "Aşk, nefret, öfke... Nefret ve öfke ruh eşine duyulursa etkili ama aşk... Başka birine. Hadi söyle onlara eski dostum! Lilian'ın bağından kurtulmak için Arven'i kullandığını herkesin bilmeye hakkı var değil mi?"

"Ne?" dedi Eve şaşkınlıkla.

Axel sonunda konuştu. Safir gözlerini bir an Arven'in gözlerinden ayırmadı konuşurken. "Seni gördüğümde daha çocuktum Arven. İlgimi çektiğin için de seni izlemeye başlamıştım. Aşk denen duyguyu bilmiyordum o zamanlar ama seni önemsedim. Seni sevdim, sevgisiz bir çocuğun ilk sevgisiydin ve o sevgi beni ölümden kurtardı. Kendimi vurduğumu söylemiştim sana, hatırla! Başarısız olmuştum ama bir dahaki seferde başaracaktım, seninle vazgeçtim. Seni Teşkilat'tan, Tarikat'tan uzak tutmalıydım, bunun için de önce yaşamalıydım. Bağı koparan da bu oldu, birinin kendinden fazla önemli olması... Güçlü bir duygu. Seni kendimden bile fazla önemsediğimde, sevdiğimde kopardım o bağı ben."

Arven'in eline uzandı ve onu avucunun arasına aldı. "Eğer başka bir yol bulsaydım beni sevmen için uğraşmazdım. Böyle bir sevgi, bir tür yalanmış gibi. Belki de hala eş bağını koparamamış olmanın nedeni bu. Seni buna ben zorluyorum, beni sevmeni sağlamaya çalışıyorum. Düşüncelerini şekillendiriyorum, seni kendime çekmeye çalışıyorum; başarıyorum da ama hiçbirini sen kendi isteğinle yapmıyorsun aslında. Hissettiğin her şey kendi duyguların bile değil belki, benim hissetmeni istediklerim."

"Doğru," dedi Kyle. "Kendi duyguları olsaydı çoktan o boktan bağdan kurtulmuş olurdun."

Arven bir süre tüm öğrendiklerini sindirmeye çalıştı. Sonra şiddetle ellerini Axel'dan kurtardı. Axel yutkundu. "Beni sevmediğini mi söylemeye çalışıyorsun?" diye sordu Arven öfke dolu bir sesle.

Sadece bir saat kadar önce ona yaptıklarını hatırladı. Onu öpüşünü hatırladı. Axel'ın yüzündeki afallamayı izlerken onun da bunları düşünüp düşünmediğini merak etti.

"Ne?" dedi Axel. "Ben... Hayır. Sevdiğimi biliyorsun."

"Bilmiyorum," dedi Arven. "Az önce bana sırt seni sevmem için uğraştığını söyledin. Kendini olmadığın biri gibi gösterdiğini, sevebileceğim biri gibi davrandığını... Beni manipüle ettiğini söyledin sen."

Axel nadiren yaptığı bir şekilde allak bullak oldu. "Sana hiç olmadığım biri gibi davranmadım Arven. Hiçbir zaman bunu yapmadım. Seni tanıdım, neleri sevdiğini ya da nelerden nefret ettiğini biliyorum ama kendimi bunlara şartlandırarak sana yaklaşmadım. Senin istediğin biri olmaya çalışmadım ben. Öfkeli olmanı anlıyorum ama..."

Arven birden gülümsedi, bu gülümseyiş Axel'ın sözlerini tamamlamamasına neden oldu. "Gerçekten mi?" dedi Arven. "Safir kendini inandırdığın şeylere bak. Hiçbir şekilde kendi çizginden çıkmadan, rol yapmadan beni kandırdığını söylüyorsun. Söylesene bana, beni nasıl kandırdın? Duygularımı nasıl şekillendirdin?" Bıraktığı o elleri tekrar tuttu. "Seni olduğun gibi görmüşüm işte. Eğer kalbime dokunmasaydın sana yaklaşmazdım ve sen benim kalbime dokundun. Tüm bu söylediklerin... Duygularımın senin eserin olması zırvalığı... Kendini kandırıyorsun sadece. Bağın neden halan kopmadığını bilmiyorum ama bildiğim bir şey var, sen bugüne kadar kalbimi hızlandıran tek adamsın."

Axel tekrar yutkundu. "Bunu yapma!" dedi sanki zorlanır gibi. "Daha fazlası olmaz Arven, seni daha fazla sevemem ama sen beni çok zorluyorsun."

"Dostum," dedi Jared sonunda sessizliğini bozarak. "Beynimden gelen yanık kokusunu sen de alıyor musun?"

"O benim beynimden gelmiyor mu?" dedi şaşkın bir sesle Shawn.

Arven bir ara onların da yanlarında olduğunu bile unutmuştu ama şimdi yan yana oturan ikiliye bakınca her şeye, duyduğu tüm korkunç gerçeklere rağmen gülmek istedi. İkisinin de gözleri açılmış, dudakları aralık kalmıştı. Arven bakışlarını alaycı bir gülüş sergileyen Kyle'a çevirdi. Gözleri kısıldı. "İstediğini söyle Kyle. Bana tüm şovunu sergile ama Safir'in kafasındaki o karışıklıktan faydalanmana izin vermeyeceğim. Ve unutma! Kardeşimi kazanmak istiyorsan beni geçmelisin. Onu kurtaracağım ama sana bırakmayacağım."

"Anlaşmıştık," dedi Kyle, tüm neşesi birden çekilmiş yüzüne öfke hakim olmuştu.

"Anlaştığımız tek konu ona beni gömdüğünü söylememekti," dedi Arven. "Beni maruz bıraktığın karanlıktan, attığım çığlıklardan, boğazıma dolan kirli sudan bahsetmemekti. Anlaşmamız bundan ibaret, daha fazlasından değil."

Kyle dişlerini sıktı. "Öyle olsun," dedi sadece. Arven onu biraz bile tanımışsa aklında şu an başka planların döndüğüne yemin ederdi ama Kyle bu zamana kadar hep plansız kişilere karşı savaşmıştı. Onun elinde silahlar vardı ve bir zindana hapsedilen silahsız insanlara saplayıp durmuştu. Şimdi o insanlar serbestti, ona karşı kullanacak silahlar bulmaları ise hiç zor olmayacaktı.

"Bars," dedi Eve sessizce. "Onu nasıl kurtaracağız? Onu, Atlas'ı, Yuva'yı... Onları kurtaracağız değil mi?"

"Bars?" dedi Axel soğuk bir gülüşle. Öfkesi tekrar geri gelmiş ve hakimiyeti eline almıştı. Ona bakan bakışları karanlıktı. "Birden önemli biri mi oldu senin için? Onu bırakıp kahrolası bir gölgeye güvenerek giden, arkasında bir yangın bırakan biri... Tanıdık geldi mi Eve?"

"Yapma," dedi Arven.

"Hayır," dedi Axel bu kez karşı çıkarak. "Nelere sebep olduğunu bilmeli, bilmeli ki bir daha paranoyalarına sığınıp kimsenin canını böylesine yakmamalı. Eğer bu hale gelebilmişsek sebebi zaten bunların dile dökülmemesiydi." Arven'in engelleme çalışmalarını görmezden geldi ve öne eğildi. "Bundan sonra Eve, gideceğin yolu çok iyi seç. Sen acılar çektiysen herkes de mükemmel bir hayat sürmedi ama kimse senin gibi ona yardım etmek isteyen insanlarda sürekli bir kusur da aramadı. Bizler de güvensizdik, bizler de yalnız bırakılıp işkence gördük."

İşaret parmağını onun uyuduğu o odaya çevirdi. "Uyuduğun o odada annem öldü benim. Günlerce yanında çürüyüşünü izledim. Dışarıdaki o ağacın altına gömdüm kendi ellerimle ama senin gibi herkesi, tüm dünyayı düşman görmedim. Bana elini uzatan insanların elini kesmeye çalışmadım. Ben dostumu ve düşmanımı ayırdım, sen ise kolay yolu seçtin. Suçlamayı. Şimdi düşün ve artık kararlarını doğru ver! Çünkü tek bir şansın kaldı, onu da Arven'e borçlusun. Neredeyse ölümüne sebep olacak o kıza!"

Arven'in tüyleri diken diken oldu. Gözleri Axel'ın işaret ettiği kapıda takılı kalmıştı. Bu evin kimin evi olduğunu anlamıştı ve bu canını yaktı. Axel bu evde yaşamıştı. Bu evde annesi ölmüştü ve çürüyüşü... Onu gömmüştü. Nefes alamadığını hissetti.

Tüm bunlar çok ağırdı, nasıl dayanabilmişti?

Dayanamamıştı. Kimse dayanamazdı.

Axel Ryder aslında güçlü bir duvarın arkasına gizlenmiş, darmadağın bir ruhtu ve Arven, ondan kendisini toparlamasını bekliyordu. Toparlamıştı da. Nasıl böyle güçlü kalabildiğini bilmiyordu ama ona her dakika daha da hayran kalıyordu. Sonra anladı, ona bu gücü kendisi vermişti.

İkisi birbirinde hayat bulan ama farklı bedenlere kilitlenmiş iki ruhtu.

Eve o susana kadar onu titreyerek, gözleri dolarak dinledi ama gözlerinde öfke birden parladı. "Kendini toparlayamamış birisin sen, ölmek istedin. Sonra tutunacak birini buldun kendine ama ben bulamadım. Ben de ölmek istedim, ölmeme izin vermeyen sendin!"

Arven çok zorlanacağını anladı, Eve kolay değişecek biri değildi. Daha dakikalar önce onunla konuştuklarını bile tek kalemde silip yine kendi bildiklerinden ilerliyordu. Axel haklıydı. Eve, kendisine ne söylenirse söylensin kendi yolundan şaşmıyordu, suçlamak onun için belki de kendi acılarını hafifletmenin yoluydu ama ilerlemesine de izin vermiyordu. Onu daha da dibe çekiyordu. Axel bunu anlayarak pes etmişti belki de ama Arven etmeyecekti.

"Hata yaptım!" dedi Axel. "Ben hatalarımdan ders alırım. Bundan sonra çabalayacağım şey yaptığım o hatanın başkalarını da etkilemesini engellemek olacak."

"Güzel," dedi Eve neredeyse bağırarak. "Bırak öleyim o halde!"

"Öl Eve," dedi Arven. Eve bunu Arven'den beklemiyordu işte. Yüzüne gerçek bir dehşet ifadesi yerleşti. "Ama şunu unutma, senin de tutunacak bir dalın vardı. O dala sen uzanmadın, sen tutmadın. Bars'ı kurtardığımızda, ki kurtaracağız, ona onu zerre önemsemediğini söylerim."

Eve yutkundu, gözlerini kaçırdı. Zaten daha fazla da orada kalmadı. Sanki nefes alamıyormuş gibi hızla ayağa kalkıp açık kapıdan çıktı. Bu bir başlangıçtı Eve için. O dala tutunmayı ya da kendini tamamen bırakmayı seçecekti. Arven ilkinin olacağını biliyordu.

Bir süre herkes sessizce, Shawn ve Jared'ın yerde buldukları bir tahtanın üzerine dizdiği sandviçleri izledi. Kyle bile kendi içinde düşüncelerle boğuşuyor gibiydi, her ne düşünüyorsa öylesine dalmıştı ki cebinden çıkardığı çakıyla bir sandviçi aynı yerden birkaç kez bölmüştü. Onun zihnindekilerin arasında Eve olduğunu sanmıyordu Arven. Muhtemelen Arya'yı düşünüyordu. Kyle tehlikeliydi ve Arven, Arya'nın ona kanmayacak kadar akıllı olduğunu düşünüyordu. Yine de tedirgindi.

Keşke Kyle diye biri hiç olmasaydı diye düşündü. Şu an karşısında oturan kişi Kai olmalıydı, onu o kadar özlemişti ki. Kyle'ın ona izin vermediği açıktı ama Arven tüm bu olanlardan sonra Kai'ın daha baskın olabileceğini düşünüyordu. Onların yanında olmak isterdi ve onun tanıdığı Kai kontrolü almak için direnirdi. Şimdi neden çabalamıyordu peki?

Seslense ortaya çıkar mıydı acaba?

Denemedi çünkü ne kadar Kyle'lı istemese de, kardeşi için şu an Kai'a değil ona ihtiyacı vardı.

"Şu kız," dedi Axel sessizliği bölerek. "Mezardan çıkardığımız, kimdi o?"

Kyle başını kaldırıp dalgın bakışlarını ona dikti, yavaşça gülümsedi. "Tanıdık gelmedi mi hiç?" Axel cevapsız kalıp devam etmesini bekledi. "Ah!" dedi Kyle gülerek. "Halbuki babasını sana işkence ederken çok görmüştün. Hatta Franklin'in seni kapattığı kutuya çivileri çakan da oydu."

"Otto Morris..." diye mırıldandı Axel. Kaşları çatıldı. "Neden onun kızı? Beni önemsediğin için olmasa gerek."

"O tahta kutuya birkaç çivi de bana çaktırmıştı," dedi Kyle. "Çok ağlamıştım. Bana işkence etmen için eline bıçağı tutuşturan da oydu, hatırla. O piç kurusuydu! Nasıl ben o çiviyi çakarken yüzündeki keyfi görmüşsem sen de bana işkence ederken görmüş olmalısın." Dudak büktü. "Bir çocuğun acısından keyif alıyorsa bir de kendi kızının acısını denesin diye düşündüm."

Arven titreyen ellerini kucağında birleştirdi. "O kızın bir suçu yoktu," dedi Axel. "Babasının..."

"Yaptığı şeyler için onu cezalandırabilirim, evet," dedi Kyle onu bölerek. "Hepimiz ebeveynlerimizin yanlışlarının bedelini ödedik. Onun bizden neden farkı olsun? Babası onu bu kadar düşünseydi ne senin eline bir bıçak ne de benim elime bir çekiç verirdi zaten." Genişçe sırıttı. "Böyle şeyler çocuklarda derin travmalar bırakır. Birden bakarsın ki o çocuklar psikopat manyaklara dönüşmüş ve çocuğunu gömüyor."

Axel başını iki yana salladı. "Cassie de Kai'ın mı yanlışlarının bedelini ödedi Kyle?"

Arven şaşkına uğradı. "Ne? Cassie... O, Teşkilat'ın elinde değil mi?"

Axel'ın bakışları artık bir gerçeği dile döktü. Cassie'den bahsettiğinde yüzünde oluşan o ifadeyi o an Teşkilat'ın elinde olmasına yormuştu ama değildi. Cassie'e bir şey olmuştu. Ve Kai...

Kai bu yüzden sessizdi.

Kyle ona bakmadı, kıpırtısız kalmıştı birden. "Cassie," dedi yavaşça. "Bunu sonra konuşalım mı? Önce Arya'yı kurtarmalıyız diye düşünüyorum. Bugün gece yarısına kadar Lucius'u oyalayacak bir şeyler buldum. O geri dönmeden kızı kurtarmalıyız. Evin içinde kaç kişi daha var bilmiyorum. Gölgeler sadece iki kişinin sesini haber verdi. Onlar da Arya ve Lucius'tu ama, içeride ya da dünyanın herhangi bir yerinde bir Üstün Asil daha olmadığını düşünürsek, ne kadar kişi olduklarının da önemi yok. Hiçbir Asil Kan karşımızda duramaz."

"Cassie!" dedi Arven dişlerinin arasından. "Ona ne yaptın?"

"Kardeşinden daha mı önem..."

"Ona ne yaptın?" diye bağırdı Arven.

"Öldü!" diye Kyle da birden bağırdı. Arven neredeyse yere yığılacaktı. Axel kolunu tuttu ve onu çekip bedenine yasladı. "Öldü!" dedi bir kez daha Kyle. "Victoria ruhunu aldı, bu bilgi seni mutlu etti mi?"

"Aman Tanrım!" dedi Arven gözleri dolarken. "Sen... Sen..."

"Ben iğrenç biriyim, canavarım falan filan," dedi Kyle umursamaz bir sesle. "Artık asıl konuya dönebilir miyiz? Arya senin kardeşin çünkü, Cassie kahrolası bir Asil Kan sadece! Öldü ve bitti! Bu kadar!"

Ayağa kalkarken üzerindeki ölümcül bakışları da Arven'in dolu gözlerini de görmezden geldi. "Kai yanlış kişilerin yanında durdu ve evet. Herkes yanlışlarının bedelini ödemeli. Cassie de Kai'ın yanlışların bedelini ödedi. Şimdi kesin şu yaş zırvalığını da şu işi halledelim ar-" Yüzünü buruşturdu ve, "Hayır!" dedi birden. Yumruklarını sıktı. "Hayır! Sakın! Kai..."

Kimse ne olduğunu bile anlamadan hala elinde duran çakıyı birden açtı ve göğsüne şiddetle sapladı. Bağırmadı, aksine güldü ve dizlerinin üzerine düştü.

Jared devasa bir küfür savurdu.

Kyle sırt üstü devrildi.

Onun yanında beliren ne Axel ne Arven oldu, Shawn'ın ellerini çakının kenarlarına bastırıp kanın akışını durdurmaya çalışırken Arven ancak kendine geldi ve bir şeylerin farkına vardı.

"Kai..." dedi hıçkırarak.

"Kalpli Krali-çe," dedi Kai. "Üzgünüm." Acıyla yine güldü. "Ama herkes yanlışlarının... Bedelini ödemeli. Öyle değil mi Kyle? Ben de senin yanlışlarının bedelini ödeyeceğim."

Gözleri kapanıp açıldı ve tekrar kapanmadan önce gülümsedi. "Elveda ve merhaba!"

Merhaba kurşunlarım...

Keyifler nasıl?

Bölümden sonra nasıl hissettiğinizi birkaç emoji ile anlatın desem... (Ben şöyle: 🥺🥰🥺🥲😭)

Yalannnn! Şöyleeeee aslında (😈😎😈😏🤗)

Arven her şeyi öğrendi. Eve'in yanında olmak istemesine diyorsunuz?

Ya da Arven her şeyi öğrendi mi? Ben de bilmiyorum, bir bakacağım öğrendi mi?

Axel ve Arven sahneleri diyeyim şuraya...

Shawn ve Jared demesem olmaz...

Ve Kai... Kyle'dan intikam almak için kendini harcayan bebeğimiz :(

En beğendiğiniz sahne şuraya...

En üzüldüğünüz şuraya...

Der ve S.Mare de size çok çok bayıldığını söyleyerek kaçar 💃🏻

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

66.4K 3.8K 51
Tuğkan (not delisi) : Aslansın, kaplansın, aşkımsın. Luna Handan : Aşkın mıyım? Tuğkan (not delisi) : Şaka olsun diye.
1.8M 84.6K 46
🇹🇷 Hikaye Başlangıç Tarihi < 20.07.2018 > Hikaye Kurgulanma Tarihi < -.04.2016 > 🇹🇷 'Özel Mermi Timi' Türkiye'nin en iyi askerlerind...
814K 56.8K 78
[TAMAMLANDI] Dağa kaçırılmasıyla başlamıştı onların hikayesi... Onlar herkes gibi normal tanışmamışlardı. Hatta onlarınki çok zalimce bir tanışmaydı...
5.1K 321 17
Savcı Sevim İpek Karalar & Yüzbaşı Kadir Ateş Akarsu