Göz yaşları içinde toprağı sevip çiçekler ekiyor Leyla ise üzülerek arkadaşını izliyordu onun için birşey yapmamak canını çok yakıyordu sürekli ''Ben çok kötü bir arkadaşım'' diyordu kendi kendi
Ekim : Özür dilerim Kemal. Yıllardır gelmediğim için özür dilerim
Leyla : O sana hiç kızmaki Ekim
Ekim : Kızmazdı dimi
Leyla : Kızamıyordu bile sana şimdi senin böyle olduğunu bilmek canını çok yakıyordur
Ekim : Elimde değil Leyla hala kabu edemiyorum onun ölmüş olduğunu
Leyla : Bununla yaşamayı öğrenmen lazım artık Ekim sürekli geçmişe takılı kalarak bir hayat geçmez
Ekim : Burada ladığım nefes bile batıyor bana Leyla sanki nefes alırsam
Leyla : Kemal'e haksızlık gibi mi görüyorsun
Ekim : Evet
Birbirlerine sıkıca saırlmışlar Leyla ne kadar teselli vermeye çalışsada çok işe yaramıyordu. Ekim'in artık silmesi gerekiyordu geçmişi
- Günay'ların Evi -
Kanat sabah erkenden kalkmış bahçede soğuk havaya rağmen kahve içerken Rıza'da uyanıp oğlunu baçede görünce üstüne örtücek birşye aldıktan sonra yanıan gider
Rıza : Hayırdır ne bu hal
Kanat : Yok bir şey baba ya
Rıza : Oğlum ben senin ciğerini bilirim belli ki var bi derdin anlat hadi
Kanat : Sen anneme aşık olduğunu ilk ne zaman anladın
Rıza : Vayy Aşk ha
Kanat : Baba sulandırmada anlat hadi
Rıza : Biz annenle aynı lisede okuduk o benim bi alt sınıfımdaydı ben hep görürdüm anneni ama o beni hiç fark etmedi
Kanat : İlk görüşte yani
Rıza : Yok bi gün okuldan çıkarken bi baktım yavru bir köpeği besliyor seviyor önce güzelliğini gördüm sonra merhametini. Senin durum ne anlat bakalım
Kanat : Kaza yaptığımda kısa biranlığına Ekim'i görmüştüm hatta kendimde değilkende Ekim vardı
Rıza : Ee
Kanat : Sonra hastaneye geldiğinde çok heyecanlandım baba sanki kalbim yerinden çıkıcaktı bakışları ses tonu bile huzur veriyor ama
Rıza : Ama
Kanat : gözlerinde anlayamadığım bir hüzün var ve bu onu çok saldırgan biri haline getirmiş
Rıza : Sen ne yapmak istiyorsun onu söyle
Kanat : İlk defa böyle his ediyorum ve mutluyum birazda korkuyorum
Rıza : Korkman gerek zaten Aşk dediğin şey hep güllük gülistanlık geçen birşey değildir ki elbet canın yanar ama gerçek aşk ise canını yaktığı kadar can verir
Kanat : Ya sevmezse
Rıza : Ya severse
Babasınından duyduklarıyla kendini çok cesur his etmeye başlamıştı bile duygularını saklamıycak açıklayacaktı ama bunu nasıl yapması gerektiğinide asla bilmiyordu
- Dükkan -
Mezarlıktan sonra sahilde uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra diğer kızlarla buluşup elbisesinin son provasına gitmişlerdi
(Leyla'nın kıyafeti)
Leyla : Nasıl kızlar
Melisa : Çok güzel oldun sen ya
Ceyda : Valla Aziz'in dibi düşücek sana
Ayşe : Valla
Hazal : Kuzenime yazık ama be
O sırada Ekim eskilere dalıp gitmişti bile Leyla omuzuna dokunana kadar fark etmemişti bile ona seslendiklerini
Kemal : Sana o kadar güzel bir nişanlık aldım ki aklın durucak
Ekim : Noldu
Leyla : Nasıl olmuşum
Ekim : Çok güzelsin
İki dost birbirlerine sıkıca sarılmışlardı aralarında bağ çok güçlüydü Ekim belli etmese bile Leyla ne düşündüğünü anlamıştı bu yüzden kendine kızmaya başlamıştı neden gelmesi için ısrar ettim diye
Melisa : Nişandan sonra hep beraber kız kıza takılmaya ne dersiniz
Ekim : Ben maalesef katılamıycam
Ceyda : Neden
Ekim : Ben nişan gecesi Fransa'ya dönüyorum
Herkes sessizliğe gömülürken Leyla ise ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu
Hazal : Ya siz bize nasıl tanıştığınızı hiç anlatmadınız
Leyla : Tanışmadık ki
Ayşe : O nasıl oluyor ya
Ekim : Ya bizimkiler zaten aynı mahallede oturuyorlar mış ama tanışıklık yok. Bir gece annemler gece yarısı bir akrabalarından dönerken yolda kalmış bir karı koca görmüşler
Leyla : Benimkiler annemin sancısı tutmuş gece yarısı şansa arabada bozulmuş ama Tuna amcalar hızır gibi yetişip hastaneye ualştırmışlar tam annem doğuma girdiği sırada Neşe teyzenin'de sancısı tutmuş
Melisa : Hikayeye bak ya filim gibi resmen
Leyla : İkizim bu benim
İki arkadaş birbirlerine sıkıca sarılırken diğerleride gülerek onlara bakıyordu ama Ekim için durumlar çok başkaydı Leyla'yı ve Yiğit'i bırakmak asla istemiyordu ama burada yapamıyordu
- 2 Hafta sonra -
Ekim ve Kanat bu 2 haftada sürekli bir araya gelselerde asla konuşamamışlardı çünkü Ekim öyle sert ve yüksek bir duvar örmüştü ki Kanat bunu bir türlü aşamamıştı. Sonunda nişan günü gelmişti
Leyla : Ekim sana çok teşekkür ederim
Ekim : Neden
Leyla : Yani böyle bir ortam sırf benim için bulunuyorsun
Ekim : Çünkü sen benim kardeşimsin. Hadi sen son hazırlıkları yap bende içerisi ile ilgileniyim
Odadan çıktığı anda Kanat'la burun buruna gelmişti hemen kendine gelip
Ekim : Bir şey mi vardı
Kanat : Bi ihtiyaç var mı diye geldim. Ve
Ekim : Ve
Kanat : Çok güzel olmuşsun
Ekim : Teşekkür ederim
Buz gibi bir teşekkür dü resmen aşkının karşılığını alamamaktan çok korkuyordu ama nedense bu korkuyla duyduğu aşkta büyüyordu. Ekim ise zaten birşeyleri zaten anlamıştı bile. Nişan saati geldiğinde Leyla tepsi tutucak birini ararken elinde tepsiyle gelen arkadaşını görünce gözleri dolmuştu
Leyla : Ekim
Ekim : Söz vermiştik
Bu tepsiyi tutmak burada olmak onun için çok zor olsada arkadaşının günüydü ve asla bozamazdı bunu. İlerleyen saatlerde herkes çok eğlenirken
Ekim : Artık veda etme zamanı
Melisa : Yine gel özeltme kendini
Ekim : Belki gelirim
Neşe ve Tuna kızlarını ikan edemiyceklerini bildikleri için sessiz kalmışlardı tek bir kişi ile vedalaşmamamıştı aslında iyi idi bu onun için. Arabasına binip gittiği sırada. Kanat'ta salona girdiği anda endişeli bir Yiğit görmeyi beklemiyordu
Yiğit : Kanat abi
Kanat : Sakin ol abicim ne oldu
Yiğit : Ablam gidiyor kimse gitme demedi ona ben diyemeden gitti benim yerime sen der misin
Kanat : Merak etma abicim
Arabasına bindiği gibi yola çıkmış en sonunda da arbayı bulup önüne kırınca Ekim öfkeyle aşağı inmişti
Ekim : Napıyorsun sen ya
Kanat : Asıl sen napıyorsun gitmek kolay mı bu kadar
Ekim : Kolay yada zor seni ilgilendirmez
Kanat : İlgilendirir bir kere ya anneni babanı düşünmüuorsun kardeşinide mi düşünmüyorsun sen çocuk ne kadar üzüldü
Ekim : Sanane ya seni ilgilendirmez bu
Kanat : İlgilendirir. Ya gör artık ya gör ya gökyüzü anladı bitikler anladı beton bile anladı sen anlamadın ya
Ekim : Ne-Neyi
Kanat : AŞIĞIM SANA
Duymak istemediği şey yüzüne tokat gibi çarpmıştı resmen ama asıl karşısındaki adamın umut dolayı gözleri ona tokat gibi gelmişti
(Ekim'in elbisesi)