KOÇ

By misramadizedeolur

1.1M 75.4K 11.6K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... More

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
14 x First Date
15 x Haber
16 x Rize
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
19 x Mavi
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
26 x Misafir ' 2
27 x Masal
28 x Huzur
29 x Kardeş
30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

2. Yıl Özel

4.8K 412 54
By misramadizedeolur

Herkese merhaba!

Burada olmak gerçekten çok güzelmiş ve ben çok özlemişim... Ağlayacağım sanırım. Evet! Drama kraliçeliğine geçiyorum. Tam da geçen sene bugün size kocaman harflerle 'biz bugün bir yaşında girdik!' demiştim. Size ufak bir farkla dejavu yaşatacağım. Çünkü BİZ BUGÜN İKİ YAŞINA GİRDİK!

Aslında aklımda özel bölüm yazmak gibi bir düşünce yoktu. Ama bir gece başımı yastığa koyduğum an, bir şeyler bana bölüm yazmam gerektiğini söyledi. Çok yazdım, çok sildim. Kafamda sürekli acaba beğenir misiniz diye soru işaretleri oldu. Sonunda ise buradayım.

En başından beri yanımda durduğunuz ve bizi yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür ederim. İyi ki varsınız ve iyi ki bu satırlarda buluşmuşuz. Hepiniz benim için çok önemlisiniz, ciddi anlamda. Sizleri çok ama çok seviyorum. Doğum günümüz kutlu olsun.

Umarım bölümü okurken keyif alırsınız. İyi okumalar.

Koç - Özel Bölüm

-Mayıs 2024-

Uzun ve kırmızıya boyadığım tırnaklarım masanın üzerinde kendi kendine ritim tutarken gözlerim telefonumun üzerindeydi. Kalbim her zamanki gibi normalden daha hızlı bir ritim ile atıyordu. Midemde ise senelerdir olduğu gibi tatlı bir kasılma vardı. Kim aşk zamanla azalır demişti bilmiyorum ama fena yanılmıştı.

Çünkü bizdeki bu aşk azalmak yerine gün geçtikçe dahada artıyordu. 

Bundan şikayetçi değildim. Bundan şikayetçi değildik. 

Telefonumun zil sesi odayı doldurduğu an ekran açıldı ve Koç yazısı belirdi. Telefona cevap vermeden ayaklandım. Çantamı omzuma asıp masanın üzerindeki dosyalarla birlikte telefonumu alıp odadan çıktım. "Vera Hanım?" dedi o anda tanıdık bir ses. Oraya doğru döndüğümde patronum ile karşılaştım. Gerçi kendisi mesai saatlerinde dışında patronum olmadığını söylüyordu. "Çalışmaktan bu kadar mı nefret ediyorsunuz? Kaçıyorsunuz hemen." diyerek devam etti alaylı sesiyle. Hızlıca kafamı iki yana salladım. Çalışmaktan ne kadar zevk aldığımı biliyordu. "Seninki mi geldi?" 

"Benimki geldi. Aşağıda." dedim aceleci çıkan sesimle. Kendimi hemen Özgür'ün kollarına atacağım anı bekliyordum. Çünkü tam o anda dünyaya yeniden gelmişçesine yenileniyordum. "Hadi koş, bekletme." dediğinde gülümseyerek kafa salladım. "Çalhan'a maçta başarılar dilediğimi söyle."

"Söylerim." dedim harfleri uzatarak. Koşar adım asansöre yürüdüm ve düğmesine basıp gelmesini bekledim. İçim her zamanki gibi kıpır kıpır olmuştu. Özgür'ü çok özlemiştim. Onu göreceğim için çok mutluydum. Oysa daha sabah çıkmıştım kolları arasından.

Sonunda asansör geldiğinde beklemeden bindim ve zemin katın düğmesine bastım. Kapılar kapanırken gözlerim aynaya döndü. Yeşillerim yorgun baksa da, ona sarıldığım an bütün yorgunluğumun gideceğini biliyordum. Bu hep böyleydi çünkü. Sabah özenle yaptığım bakır saçlarım ise dağılmıştı. Ellerim ile onları elimden geldiği kadar düzelttim ve çantamdan kırmızı rujumu alıp hafifçe yeniden dudaklarıma sürdüm. Rujla işim bittikten sonra onu çantama attım ve beyaz büstiyerimi hızlıca düzelttim. Aynı işlemi kırmızı eteğime de uyguladım. Neyse ki yoğun bir iş günü olmadığı için fazla dağılmamıştım.

Asansör durduğunda hızlıca kendimi dışarı attım ve aynı adımlarla binadan çıktım. Gözlerim direkt Özgür'ün mavileri ile çakışırken kalp ritmimin biraz daha hızlandığını hissettim. İkimizin de yüzünde geniş bir gülümseme yer edinirken aynı anda birbirimize doğru yürümeye başladık. Adımlarım adımlarına yaklaştığında daha fazla dayanamadım ve koşarcasına kollarına atılıp boynuna sarıldım. Kolları bedenimi sıkıca sararken derin bir nefes çektim içime.

"Sevgilim." diye mırıldandı Özgür yumuşacık çıkan sesiyle. Boynuma bir öpücük kondurduğunda midemdeki kasılmanın arttığını hissederken iç çektim yavaşça. "Özlemişim seni." dedim kedi gibi çıkan sesimle. Özgür biraz daha sıkı sardı beni. "Bende..." diye onayladı beni. Güldü sonra yavaşça. "Keşke elimde olsa da hiç yanımdan ayırmasam seni."

"Çantan mı yapacaksın beni Çalhan?" dedim eğlenen sesimle geriye çekilirken. Özgür gülerek kafasını iki yana salladı. "Sadece senden ayrı kalmak artık daha zor geliyor Gül Güzeli."

Kafamı kaldırdım ve dudaklarımı dudaklarının üzerine bastırdım. "Neyse ki her günün sonunda birbirimizin kollarında oluyoruz." diyerek mırıldandığımda kafasını salladı. "Aksini düşünemiyorum bile." dedi Özgür yüzünü buruştururken. Gülümsedim ve Özgür'ün belimdeki ellerini çekip ellerim ile sıkıca sardım. "Hadi evimize gidelim."

Arabaya bindiğimizde elimdekileri hızlıca arka koltuğa bırakmış ve oturduğum yerde yayılmıştım. Rutinlerimizden birisi olmuştu bu. Ya o beni işten alırdı ya da ben onu tesisten. Ardından yapmamız gereken şeyleri yapar ve yine kendimizi birbirimizin kollarında bulurduk. İkimizin de limanı birbirimizdi. Ne durumda olursak olalım her günün sonunda birbirimizin yanındaydık. 

Bu bizim şansımızdı sanırım.

"Evimizde misafirlerimiz var." dedi Özgür arabaya bindiğimizde. Kaşlarım merakla havalandı. "Gerçi misafir değil artık." diyerek devam etti Özgür kaşları çatılırken. Havalanmış kaşlarım normal haline dönerken kıkırdadım. "Kartal mı geldi?"

"Evet." diye mırıldandı Özgür. "Dide ve Kartal Junior kardeş buluşmasına gidecekmiş. O da evde tek durmak yerine bize sarmaya karar vermiş." 

"Kartal ağlamadı mı ben neden gitmiyorum diye? Hemen kabul etmiş olamaz." dedim eğlenen sesimle. Dide'ler bu tür buluşmaları ellerinden geldiği kadar sık yaparlardı çünkü. Normalde Kartal Dide'nin vicdanına oynayarak kendini kabul ettirirdi. Demek ki bu sefer başaramamıştı bunu. Başaramadığı için de soluğu bizde almıştı. Muhtemelen gece sık sık 'ben neden orada değilim?' diye dert yanacaktı. "Ağladı. Dide'nin yanında Çağrı vardı bu sefer. Kandıramadı."

Kıkırdayarak kafamı iki yana salladım. Kartal yine bizi asla şaşırtmıyordu. Kocaman adam olmasına rağmen senelerdir bir gram değişmemişti. "Mert Ali'yi kaçırsaymış keşke. Severdik." dedim hızlıca konuşurken. Mert Ali yani Kartal Junior oğullarıydı. Kendisi iki yaşında dünya tatlısı bir beyefendi olmuştu. Dış görünüşünü babasından, karakter özelliklerini ise annesinden almıştı. İki yaşında minicik bir bebek olmasına rağmen İstanbul Beyefendisinden halliceydi. İsmine ya da babasına çeker düşüncemizi yanıltmıştı yani. Ali, Ali Rıza Sergen Yalçın'ın Ali'siydi. Babasının ise Kartal Pinhan olması yeterdi çapkınlık yapması için. Gerçi bunları konuşmak için erkendi ama...

"Beni sev sevgilim." dedi Özgür tatlı bir mırıltı ile bana bakarken. Dudaklarımın arasından bir kıkırdama kaçarken, Özgür aynı ifadesi ile bana bakmaya devam ediyordu. "Bebek misin sen Çalhan?"

Özgür irice açtığı gözleri ile bana yandan bir bakış attı. "Ben senin bebeğin değil miyim Vera?" diye sordu dehşet içinde. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken usulca kafa salladım. "Bebeğimsin."

"O zaman sevebilirsin." diyerek onayladı kendi kendini. "Hatta en çok beni sev."

Daha fazla kendimi tutamayıp gülerken kafamı iki yana salladım. Yüzündeki geniş gülümse ile baktı Özgür bana. "Üzerimdeki etkin böyle işte." dedi iç çekercesine. Sahte bir kızgınlıkla baktım ona. "Şikayetçi misin Çalhan?"

"Asla değilim."

Araba durduğunda arka koltuktan eşyalarımı aldım ve arabadan indim. Özgür'de peşimden indi ve arabayı kilitledi. El ele tutuşup binadan içeri girdik. "Armağan ile konuştum bugün." dedim asansörün düğmesine basarken. "Dönmeye karar vermişler mi?" diye merakla sordu Özgür. Ayaz ve Armağan iki buçuk ay önce minik bir düğün ile evlenmişlerdi. Ardından ise balayı diyerek İspanya'ya gitmişlerdi. Ama iki buçuk aydır geri oradalardı. 

Usulca kafa sallarken gülümsedim. "Maça geleceklermiş." diyerek mırıldandım omzumu göğsüne yaslarken. Özgür sıkıca sardı beni. "Hep beraber olacağız demek ki." dedi Özgür sevinçle konuşurken. Asansör kapıları açıldığında içeri girdik ve son katın düğmesine bastık. "Bende Oğuzhan abi ile konuştum. O da yarın gelecekmiş. Maçtan sonra geri dönecekmiş."

"Ay gerçekten mi?" dedim neşeyle konuşurken. Oğuzhan'ı çok özlemiştim. Transfer olduğundan beri görüşmelerimiz tatiller ile sınırlı kalmıştı. "Çok özlemiştim Ozi'yi."

"Hasret giderirsiniz artık." dedi Özgür bu halime gülümserken. Bugün günlerden perşembeydi ve cumartesi günü şampiyonluk maçı vardı. En son şampiyon olduğumuz senenin aksine, bu sene Trabzon spor ile ligde eşit durumdaydık. Yine şampiyonu averaj belirleyecekti. Hepimiz heyecanın aksine oldukça da gergindik o yüzden. 

Sakin olduğumuz tek nokta maçın evimizde oynanacak olmasıydı.

Asansör geldiğini bildiren sesten sonra kapılarını açtığında Özgür'ün kapısına adımladım. Özgür yanıma geldikten sonra zili çaldı. İçeriden gelen tıkırtılardan sonra kapı açılırken Asil önümüzde belirdi. "Teyzem!" dedi neşeli çıkan sesiyle kollarını kaldırırken. "İşte misafirlerimiz." dedi Özgür bana yandan yandan gülümserken. Kıkırdadım ve yere eğilip Asil'i kucağıma adlım. "Aşkım." diye mırıldandım onu sıkıca sararken. İki gündür onları görmüyordum ve çok özlemiştim. "Hoş geldin bebeğim."

"Sizde hoş geldiniz teyzecim." dedi Asil tatlı bir şekilde bana gülümserken. İstanbul koşarak kapıya geldi o anda. "Ay Özgürcüm gelmiş."  diyerek cilveli sesiyle konuştu ve kollarını Özgür'e uzattı. "Prensesim." dedi Özgür İstanbul'u kucağına alırken. İstanbul ve Asil ablamın ikizleriydi. Tabi ikizlikle alakaları yoktu. Karakterli birbirlerinden çok farklı iki çocuktu.

İkizler doğduğunda ablam ve Efe abim, Eniz ile kavgamıza son vererek isimleri ikimizin de koymasını söylemişti. Asil'in ismini Eniz koymuştu. Asil ise Eniz'in tüm özelliklerini almıştı. İstanbul'un adını ise ben koymuştum. İkimizin ortak noktası ise sadece iki taneydi; istediğimiz şeyler için ablama nazlanmamız ve Özgür'e aşık olmamız.

"Hoş geldin Veroş." dedi Kartal da salonun girişinde belirirken. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı. İkizler ile çok eğlenceli vakitler geçirdiklerinden oldukça emindim. "Hoş buldum canım." dedim Asil'i kucağımdan bırakıp ayakkabımı çıkarttıktan sonra. İstanbul ise Özgür'ü hala bırakmamıştı. Ona, o yokken yaptıklarını anlatıyordu.

Yeğenimin ilk hayal kırıklığı muhtemelen Özgür'ün benimle evlenmesi olacaktı. Çünkü kendisi büyüyünce Özgür ile evleneceğinden bahsediyordu her yerde. Tabi bu durum babamla eniştemi bir takım krizlere sokuyordu. 

İlerleyen saatlerde İstanbul ve Özgür, meşhur Çalhan makarnasından yapmak için mutfağa girmişlerdi. Biz ise salonda Kartal ile klasik dedikodu saatlerimizden birinin içine girmiştik. "Siz ne zaman evleniyorsunuz?" dedi Kartal alttan alttan bana imalı bakışlar atarken. Bir anda kaşları çatıldı. "Bizim oğlanı oyalıyor musun yoksa kız sen?"

"İnanmıyorum sana Kartal!" dedim sahte dehşet ifadem ile. "Planımı afişe ettin." diyerek devam ettiğimde, Kartal kıstığı gözleri ile beni izlemeye başlamıştı. "Oyalıyorum. Evlenmeyip bırakacağım ortada onu."

"Çarşı'nın seni linçleyiş şekli..." dedi Kartal bir anda kıkırdayarak. Gülerek kafamı iki yana salladım. Olası bir şeydi. 

"Ben bir mutfağa bakayım. İstanbul sevgilimi esir almışsa kurtarayım." diye mırıldandım ayaklanırken. Kartal güldü. "Yeğeninin sana bu kadar benzemesi beni ürkütmedi değil. Ama keşke benim oğlan da biraz bana benzese."

"Allah korusun." diyerek konuştum ve mutfağa koştum. Belime yediğim darbe ile adımlarım dururken, yere düşen yastığı alıp tehditkar bakışlar Kartal'a baktım. "Bu bir savaş ilanı mı Pinhan?"

"Neyim varmış be benim? Mis gibi adamım." dedi beni umursamadan. Gözlerimi devirdim ve yastığı kafasına attım. "Bu salaklıkla Dide seni iyi almış."

"Kıskanma sinsi kadın." diyerek gözlerini devirdi. Karşılık olarak gözlerimi devirdim. "Hoşt." dedim yüzüm buruşurken. "Sensin sinsi."

O arkamdan söylenirken gülerek mutfağa girdim. Özgür tezgahın üzerinde bir şeyler keserken, İstanbul tezgaha oturmuş ve onu izlerken aynı anda bir şeyler anlatıyordu. Özgür ise arada doğradığı şeyi onun ağzına veriyordu. Yüzümdeki geniş gülümseme ile bir süre onları izledim.

Özgür ileride çok güzel bir baba olacaktı. Bunu sadece onu sevdiğim için söylemiyordum, görüyordum da. İkizlere, Mert Ali'ye, dışarıda gördüğü herhangi bir çocuğa hep çok iyiydi. İkizler bir şeyler anlatırken dikkatlice dinlerdi onları. İmza almaya bir çocuk geldiğinde hem yumuşacık bir şekilde hem de incitmekten korkarcasına yaklaşırdı hep. Onları güldürmeye ve hediyeler vermeye bayılırdı. Yani ben de ileride doğacak çocuklarımızda çok şanslıydı.

**  **  **

"Çok heyecanlıyım Çalhan." dedim kısık çıkan mırıldanmam ile. Gece yarısı olmuştu çoktan. Biz ise uyumak için odamıza çekilmiştik. Odamızdı... Çünkü Sude gittiğinden beri, ki bu yaklaşık bir aya denkti, kendi odamda değil Özgür'ün odasındaydım. Hatta eve kıyafetlerimi almak dışında gittiğim söylenemezdi pek. Aslında bu, sanırım Özgür'ün karşısındaki eve taşındığımızdan beri böyleydi. Yine de eskiden evime daha çok uğruyordum.

"Bende sevgilim." dedi Özgür belimi biraz daha sıkı sararken. Parmakları askılı tişörtümün içinden belimde dolanıyordu. O sırtını yatak başlığına dayamıştı. Ben ise onun kucağına oturmuş, kafamı omzuna yaslamıştım. Sıkıca sarmıştık birbirimiz, her zamanki gibi. "Aksini düşünmek istemiyorum ama beni çok korkutuyor." diyerek devam etti konuşmasına.  Parmakları ise hala çıplak belimde okşarcasına hareket ediyordu. "Buraya kadar gelmişken, son anda kaybetmek istemiyoruz."

"Aksi olmayacağına o kadar eminim ki." dedim elimi yanağına koyup usulca okşarken. "Buraya kadar emeğiniz ile geldiniz, herkes üstünüze gelirken üstelik. Siz o kupayı hak ettiniz." diyerek konuşmama devam ettim. "Hatta en çok siz hak ettiniz."

"Umarım öyledir sevgilim."

Omzuna yaslı olan başımı kaldırdım ve dikkatli bakışlarla mavilerinin içine baktım. "Öyle olduğuna inanabilirsin." dedim mırıldanma gibi çıkan sesimle. Avuç içim hala yanağına yaslıydı. Hafif hafif çıkmaya başlayan sakalları avuç içimi kaşındırmaya başlamıştı. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Mavileri yeşillerimin içine aşkla bakarken kalbim maraton koşuyormuşum gibi atağa geçmişti. Heyecanımın arttığını hissederken gözlerimi kırpıştırarak baktım ona. Ne diyordum ki ben en son?

"Aklımı başımdan aldın Çalhan." dedim dudaklarına eğilip bir öpücük bırakırken. Karşılık vermesine izin vermeden geri çekildim ve kendimi yanındaki boşluğa attım. "Ne diyeceğimi unuttum."

Özgür'ü bir anda üzerimde bulduğumda kalbimin ağzımda attığını hissettim. Ellerini başımın iki yanına koydu ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Peki senin, sürekli benim aklımı başımdan almalarını ne yapacağız Gül Güzelim?" diye konuştu gözleri yüzümde tur atarken. İçimdeki bir şeylerin hareket ettiğini hissederken, cilveli bir şekilde gülümsedim. "Öyle mi yapıyormuşum?" dedim ellerim ile belini sararken. Eğilip dudaklarını dudaklarıma sürttü ve onaylarcasına mırıldandı.

Zil sesi kulaklarımıza dolduğu an bulunduğumuz an dağılırken, Özgür kaşlarını çattı. "Bu kim gecenin bu saatinde?" dedi gergin çıkan sesiyle. Belindeki ellerimi çektim ve üzerimden kalkmasına izin verdim. Özgür odanın kapısına adımlarken kaşlarım çatıldı. "Çalhan üzerine bir şey giy." diyerek seslendim hızlıca. Özgür'ün adımları geriye döndü ve pencerenin önündeki koltuğun üzerinden tişörtünü alıp hızlıca üzerine geçirdi. Kapı yeniden çalarken bende yataktan kalktım ve odadan çıktık.

"Kim ki bu saatte?" diye mırıldandım Özgür'ün peşinden kapıya yürürken. Özgür cevap vermeden kapıyı açtı. Gördüğüm yüzler ile dudaklarımın arasından bir sevinç nidası çıkarken, ikili tatlı bir gülümseme ile bize baktı. "Sürpriz!"

"Armağan!" dedim heyecanla onu kendimi çekip sıkıca sarılırken. "Çok özlemişim seni." diyerek sarılışıma karşılık verdi Armağan. Gözlerimin dolduğunu hissederken biraz daha sıkı sardım onu. Tanıştığımızdan beri ilk kez bu kadar ayrı kalmıştık resmen. 

"Ben de geldim." diyen Ayaz ile bakışlarım onu buldu. Kollarımı Armağan'dan çekip ona sarıldım. "Seni hiç özlememişim." dedim sahte ifadem ile. Ayaz gülerek kollarını biraz daha sıkıştırdı. "Bende özlememişim." diyerek cevapladı beni, benden farksız ifadesiyle. Kıkırdayarak geri çekildim ve yanağına bir öpücük kondurdum. 

"Hoş geldiniz." dedi Özgür sonunda salona geçtiğimizde. "Hoş bulduk abi." diyerek konuştu Ayaz. "Bu saatte geldik ama, biliyorsun Armağan'ı."

"Ay ne olacak salak." dedim Armağan'ın yanaklarına eğilip öperken. "İyi ki geldiniz."

-Maç Günü-

"Nasılım?" dedim kendi eksenim etrafında dönerken. Dönmeyi kestiğim anda ellerimi belime koydum ve manken duruşuna geçtim. "Güzelsin aşkım." dedi Armağan saçlarını örmeyi bitirip bana dönerken. "Sabahtan beri sürekli aynı şeyi sordun. Sakin ol biraz."

"Olamıyorum Armi." dedim yatağa oturup ayaklarımı sallamaya başlarken. "Özgür'le de konuşamadık zaten."

"Statta görüp konuşursun, hem heyecanını da alırsın onun." diyerek imalı bakışlar attı Armağan bana. Utandığımı hissederken kıkırdadım ve ayaklandım. Evimde, ligin son maçı izin hazırlanıyorduk. Üzerimde Özgür'e bütün gece giydirdiğim ve onun kokusunun sindiği çubuklu formamız vardı. Altıma ise kot şort giymiştim. Saçlarım sıkı bir at kuyruğu, yüzümde ise yok denecek kadar az bir makyaj vardı. Boynumda Kartal'ın aldığı gümüş kartal kolyesi vardı. Aynısından Dide'de de vardı ve ikimizin de boynundan asla çıkmıyordu. Bileğimde ise Özgür ile birlikte taktığımız siyah ip bileklikler vardı. Formamın arkasında Özgür'ün adı ve forma numarası yazıyordu. Senelerdir olduğu gibi...

Çalhan Fan Club'ın daimi başkanıydım. 

Neyse ki Çalhan'da benim fanımdı. 

"Hazır mısınız?" dedi kapıda bize bakan Oğuz. Dün bütün günümüzü birlikte geçirmiş ve birden lisedeki halimize dönerek eğlenmiştik. Akşam ise Özgür tesiste kampta olduğu için benim evde kalıp ayrılmamıştık. "Yes." dedim komodinin üzerinden telefonumu alırken. "Ali amcayla konuştum." diyerek Oğuz'un yanında yer aldı Ayaz. "Yılmaz amcalarla stada geçiyorlarmış."

Senelerdir bizim ilişkimiz nasıl devam ediyorsa, annemlerin ve babamların da ilişkileri aynı şekilde devam ediyordu. Hatta topluca yediğimiz aile yemekleri bizimkilerin favori aktivitesiydi. 

'Benim kızım benden başkasına baba diyemez.' diyen babam, Yılmaz amcamın beni kızı olarak kabul etmesine asla bir şey demiyordu. Hatta yakında bana, 'adama baba desene' diyerek kızabilirdi. 

"Hadi bizde çıkalım geç kalmadan." dedim heyecanla ikilinin arasından çıkarken. İçimdeki heyecanın ve stresin dışında anlamadığım başka şeyler de vardı. Bunu sabah Özgür'ün yanında uyanmamama bağlıyordum ama nedense kötü bir his değil gibiydi. Anlamlandıramıyordum.

Dakikalar sonra stadın yakın çevresinde arabayı park ettiğimizde beklemeden indim. Diğerleri söylenerek arkamdan inerken onları beklemeden yürümeye başladım. Özgür'ü görmem ve ona sımsıkı sarılmam gereken meseleler vardı!

Telefonum çaldığında adımlarım yavaşlarken bakışlarım ekrana döndü. Oğuzhan'ın numarasını görünce gülümsedim. Daha fazla bekletmeden telefonu açıp kulağımı dayadım. "Vera?" dedi konuşmamı beklemeden. "İçeri girmeden önce soyunma odasının önüne gel. Biz buradayız."

"Tamamdır." diyerek hızlıca onayladım onu. "Bende zaten öyle yapacaktım."

Birazdan görüşmek üzere telefonu kapattık. Giriş kapılarına geldiğimizde bizimkiler ile vedalaştım. Onlar oturacağımız yere giderken, ben soyunma odasına doğru hızlıca adımladım. Giriş kartım olduğu için sorun çıkmamıştı. 

"Vera!" dedi Oğuzhan neşeli çıkan sesiyle. Yüzümdeki gülümseme büyürken hızlıca ona yaklaştım ve kollarımı boynuna doladım. "Ozi." diyerek konuştum neşeli sesimle. "Çok özlemişim beni."

"Bende güzellik." dedi Ozi kollarını bedenimden çekerken. "Neyse ki hasret giderecek saatlerimiz olacak." diye devam ettiğinde sevinçle gülümsedim. Özyakup'un favorilerimden olduğunu bilmeyen yoktu herhalde? "Şimdi seni tanıştırmam gereken biri var."

Kaşlarım havalanırken döndüğü yere doğru döndüm. Uzun boylu, geniş sırtlı ve tanıdık birini görünce gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Gördüğüm kişi, gördüğüm kişi mi?" dedim şaşkın bir mırıldanma ile. Karşımdaki adam, Necip ve Cenk abi ile konuşuyordu. Ozi ufak bir kahkaha attığında bakışları bizi buldu. "Vallahi de o!" diyerek mırıldandım heyecanla. "Yanlış görmüyordum değil mi?"

Gözlerimi kırpıştırarak baktım mavi gözlere. Gözlerim bana bir oyun oynamıyorsa, ki bence hiç oynamıyordu, Beşiktaş'ın efsanesi karşımdaydı. Forma numarası otuz üç olan efsane. Hani taraftarın Eyşan dediği.

"Vera." dedi Cenk abi bana yaklaşırken. Arkasından Necip abi ve O da bana doğru gelmeye başlamıştı. Benim gözlerim ise hala onun mavi gözlerindeydi. Bayılsa mıydım acaba?

Bu adam, Özgür'den önce, benim güvenli limanımdı. Üzüldüğümde, mutlu olmak istediğimde açar onun videolarını izlerdim. En büyük hayallerimden birisiydi onunla tanışmak. Şimdi ise karşımda ve bana bakıyordu!

"Maçtan sonra hatırlatın Vera'nın bu şoklanmasına güleceğim." dedi Necip abi alaylı sesiyle. Onun sesi ile irkilerek kendime gelirken gözlerimi kırpıştırdım ve Mario'nun karşısına geçtim. "Merhaba. Ben Vera. Sizin büyük hayranınızım." diyerek konuştum hızlıca. Heyecanıma rağmen dilim dolanmadığı ve pürüzsüz bir şekilde konuştuğum için kendimi tebrik etmiştim. "Merhaba Vera." dedi Gomez elimi sıkarken. "Seni zaten tanıyordum. Yinede tanıştığıma çok memnun oldum."

Soyunma odasının kapısı açıldığında bakışlarımız orayı buldu. Özgür içeriden çıktığında, yüzümdeki gülümseme biraz daha genişledi. "Maçtan sonra devam ederiz konuşmamıza." dedi Mario tatlı bir sesle. Dudaklarımı birbirine bastırarak kafa salladım ve bana doğru adımlayan Özgür'e hızlı adımlarla yaklaşıp kollarımı sıkıca boynuna doladım.

"Seni göremeden maça çıkacağım diye çok korktum." dedi Özgür gergin bir ses tonuyla. Beni sıkıca sardıktan sonra başını boynuma gömüp derin nefesler almaya başlamıştı. "Bende." diye mırıldandım yavaşça. "Neyse ki öyle bir şey olmadı."

"Nasılsın?" dedim Özgür'ün kolları arasından çıkmadan hafifçe geriye çekilirken. Bakışlarım usulca gergin yüzünde dolandı. Yüzündeki gülümseme büyüdü ve elini yanağıma koyup okşadı usulca. "Şimdi daha iyiyim sevgilim." diyerek mırıldandı içimi sıcacık eden sesiyle. İçim kıpır kıpır olurken gülüşüm genişledi. "Sadece doksan dakika." diye mırıldandım usulca. "Sonra kupa ellerinde kalkacak."

**  **  ** 

Statta Ateşini Yolla Bana'nın melodisi çalmaya başlarken Dide ile birbirimize bakıp sevinçle kahkaha attık. Herkes sevinç çığlıklarını anlık olarak kesip şarkıya eşlik ederken, sahanın içindeki Beşiktaş oyuncularının da tribündekilerden farkı yoktu. 

2023- 2024 sezonunun şampiyonu Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ydü. 

Sahanın içi insanlara dolarken, Kartal koşar adımlarla bize doğru geldi. Uzanıp Mert Ali'yi kucağına alıp zıplatarak şarkıyı söylemeye başladı. Dide ise yüzündeki gülümseme ile onları izliyordu.

Bakışlarımı onlardan çekip Cenk abi ile zıplayarak şarkıya eşlik eden Özgür'ü bulduğunda göz göze geldik. Yüzündeki heyecanlı gülümseme ve ışıl ışıl parlayan mavi gözleri ile bana göz kırptığında kıkırdadım. Cenk abi o anda Özgür'ü itti ve Özgür koşarak bana doğru yaklaşmaya başladı. Önümde durduğunda ben kollarımı uzatıp onu saracakken, o ne olduğunu anlamadan beni sahaya indirdi. Tribünden sesler gelirken, Özgür ayaklarım yere basmadan beni kendi ekseni etrafında çevirdi ve sıkıca sarıldı. Düşmemek için kollarımı sıkıca boynuna dolayıp kafamı boynuna gömdüm.

"İkinci şampiyonluğumuzu yaşadık Gül Güzeli." dedi heyecanlı çıkan sesiyle. Kulağıma doğru konuşmuştu. "Birlikte nice şampiyonluklarımız olacak sevgilim." diyerek konuştum aynı şekilde. Gülerek yere indirdi beni. "Olsun sevgilim."

"Bu Kartal Pinhan'ın bebeği." dedi Dide'nin arkasından bir taraftar bağırarak. Hepimizin bakışları ona dönmüştü. Parmağı ile Mert Ali'yi gösteriyordu. Beni işaret etti sonra. "Bu da Özgür Çalhan'ın bebeği."

Onu duyanların ağzından kahkahalar çıkarken, utançla Özgür'e sokuldum. Bedenime sıcak bastığını hissetmiş, yanaklarımın kızardığına emin olmuştum. Özgür gülerek beni kendine biraz daha çekti. 

İlerleyen dakikalarda sahaya futbolcuların eşleri ve çocukları inmiş, tribündeki taraftarlar ile ufak bir şampiyonluk kutlaması yapmaya başlamıştık. Herkesin yüzünde kocaman ve duygu dolu bir gülümseme vardı. Koca bir sezonu acısıyla tatlısıyla, ki bu genellikle acı doluydu, geçirmiştik. Sonunda hak ettiğimiz gibi her yere Şampiyon Beşiktaş yazdırmıştık.

Ersin, Özgür, Kartal ve Kartal'ın kucağındaki Mert Ali kalenin önünde eğlenerek marşlara eşlik ederken sinsi gülüşüm ile Ersin'in sevgilisi Neşe'ye döndüm. O da bana dönerken kıkırdadık. "Hazır mısın?" dedi elindeki soğuk suyu biraz daha sıkı tutarken. Heyecanla kafa salladım. "Fazlasıyla."

Hızlıca ve sessizce onlara yaklaştığımızda, hiç beklemeden soğuk suyu Özgür'ün başından aşağı döktüm. Neşe'de aynı şeyi yaparken, Özgür ve Ersin küfür mırıldanarak suyun altından kaçmıştı. Kartal onların bu haline kahkaha atarken, Mert Ali'de babasına eşlik ederek gülmeye başlamıştı.

"Oyun mu istiyorsun Gül Güzeli?" dedi Özgür bana kıstığı gözleriyle bakarken. Masum bir şekilde gülümsedim ve omuz silktim. Özgür konuşmama izin vermeden elimdeki boşalmamış şişeyi aldı. Ersin'de Neşe'ye aynısını yaptığında, birbirimiz ile bakışmış ve geriye doğru koşmaya başlamıştık. Bakışları bizi bulan insanlar bu halimiz ile eğlenirken, belime sarılan kollar ile adımlarım durmak zorunda kaldı. Başımdan aşağı soğuk su dökülürken Özgür'de sudan payını almıştı. "Ya Özgür!" diye bağırdım kollarının arasından çıkmaya çalışırken. Gülümseyerek beni kendine çekti ve sırtımı göğsüne bastırdı. "Serinledin mi sevgilim?" dedi alaylı sesiyle. Kafamı omzuna koyup ters bakışlar attım sonra. "Kesin saçlarım birbirine yapıştı. Çok çirkin oldum." diye mırıldandım sahte bir huysuzlukla. Özgür gülerek burnumun uzunu öptü. "Hala çok güzelsin."

Kıkırdadım ve ellerimi karnımdaki ellerinin üzerine koydum. "Dün gece çok güzel bir rüya gördüm." diye mırıldandı Özgür kısık çıkan sesiyle. "Senin olduğun her rüya çok güzel gerçi. Ama bu çok daha özeldi."

"Ne gördün sevgilim?" dedim dikkatle gözlerine bakarken. Gülümsedi Özgür. Mavileri yeşillerime odaklanmışken, gözlerinin önünden rüyasının geçtiğini anlamıştım. "Evlenmiştik." dedi yumuşacık çıkan sesiyle. Kaşlarım havalanırken yüzündeki gülümseme biraz daha genişledi. "Bembeyaz, çok güzel bir gelinlik vardı üzerinde. Melek gibi olmuştun." diyerek devam etti usulca. Kalbimin heyecanla çarptığını hissettim. "Nasıl anlatabilirim sana bilmiyorum ama çok güzeldi Vera. Çok güzeldin..."

"Özgür..." dedim kedi gibi çıkan sesimle. Beni kendinden uzaklaştırdı ve kendine doğru çevirip ellerini belime koydu. Mavileri dikkatlice yeşillerimin içine bakıyordu. Ayaklarımın beni taşıyamayacağını hissederken ellerimi destek olması için göğsünün üzerine koydum. Kalbim hala normalinden hızlı bir şekilde atıyordu. "Vera." dedi Özgür yumuşacık çıkan sesiyle. "Evlensek ya biz?"

Gözlerimi kırpıştırırken şaşkınlıkla ona baktım. Özgür daha yeni bana evlenelim mi demişti?

"Yani..." dedi kendini toparlarcasına. "Hazırlıksızım ama biraz..." diyerek utangaç bir şekilde devam etti. "Benimle evlenir misin Gül Güzelim?"

Gözlerim dolarken başımı usulca salladım. "Evlenirim Çalhan." diye konuştum fısıltı gibi çıkan sesimle. Kalbim heyecandan durmuş gibiydi. Özgür ayaklarımı yerden kesti ve beni döndürmeye başladı. Ufak bir çığlık atarak kollarımı boynuna doladım. 

Ben Vera Livaneli, ilk aşkın hep can acıtan ve asla unutulmayan bir şey olduğunu düşünürdüm. İlk aşkı ile mutlu bir son yaşayan insanları görmemiştim çünkü.

Ve Ben Vera Livaneli, birkaç dakika önce ilk aşkımın evlilik teklifini kabul etmiştim. Mavileri kalbimin en derinine dokunan ve sonsuza kadar yanında kalmak istediğim bu adam ile mutlu sona büyük bir adım atmıştım.

"Seni çok seviyorum." dedi Özgür dönmeyi bırakıp gözlerimin en içine bakarken. Mutluluk göz yaşlarım yanaklarımın altından süzülürken eğildim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. "Bende seni çok seviyorum."

"Gençler!" dedi o anda yanımıza gelen Şenol hoca. "Neşeniz bol olsun." diyerek devam ettiğinde utanarak Özgür'ün kucağından indim. Özgür fazla uzaklaşmama izin vermeden kolunun altına aldı beni. "Hocam." diye mırıldandı heyecanlı çıkan sesiyle. "Müstakbel eşimle tanışın."

Continue Reading

You'll Also Like

375K 29.1K 41
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
GELECEK By VeraHare

General Fiction

161K 8.5K 18
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
54.8K 3.4K 14
Maya aşk acısı nedeni ile topukları poposuna vura vura kaçtığı ülkesine ani bir kararla geri dönmeye karar verir! Bu sefer öcünü alacaktır! Ama önümü...
969K 57.4K 74
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...