KERATİN +18

By yazarumutlu

2M 22.5K 2.6K

İlk bölümden bir kesit: İçeride tamamiyle çıplak bir grup erkek vardı.Ezgi'nin beğendiği uzun çocuk eğilmiş... More

Keratin1
Keratin2
Keratin3
Keratin4
Keratin5
Keratin6
Keratin7
Keratin8
Keratin9
Keratin10
Keratin11
Keratin12
Keratin13
Keratin14
Keratin15
Keratin16
Keratin17
Keratin18
Keratin19
Keratin20
Keratin21
Keratin22
Keratin23
Keratin 24
Keratin25
Keratin26
Keratin27
Keratin28
Keratin29
Keratin30
Keratin31
Keratin33
Keratin34
Keratin35
Keratin36
Keratin37
Keratin38
Keratin39
Keratin40
Keratin41
Keratin42
Keratin43
Keratin 44 (Final)
Keratin 45(Soru-Cevap)

Keratin32

17.4K 347 97
By yazarumutlu

Boğaz ağrısı ile birlikte uyandım. Elimi boğazıma getirerek yavaşca doğruldum. Balkon kapısını açık unutmuştum. Bu soğukta camı açık unutursam tabi hasta olurdum.

Dün yine duş almadan yorgunluktan uyuyakalmıştım. Önceleri gece kulübüne ya da benzeri yerlere gittiğimde gelir gelmez duş alırdım. Saçlarıma sinen o sigara ile karışık kokuya dayanamazdım. Keratin ile birlikte o pis kokuya da alışmıştım.

Biraz gevşemek adına sıcak bir duş aldım. Bu sefer saçlarımı düşünemeyecektim. Sonrasında ise hızlıca kurulanıp mutfağa gittim.

Mutfak bomboştu. Yiyecek pek bir şeyim yoktu. İştahım olsa dışardan söylerdim ama midemin yemek kaldıracak hali yoktu. Sıcak bir şey içmek adına türk kahvesi makinesini çalıştırdım. Yanına da likörlü bir tane çikolata koymuştum.

Kahveyi salondaki sehpaya bırakıp,yatağımdaki yorganı almaya gittim. Pelerin gidi etrafıma dolamıştım. Nevresimim de koyu renk olduğundan evde Severus Snape gibi geziyordum.

Koltukta rahat bir pozisyon bulana kadar biraz kımıldandım ardından da telefonuma baktım. Deniz'den gelen bir cevapsız çağrı vardı. Mesaj da atmıştı.

Deniz: Aradım ama müsait değildin muhtemelen. Ben birkaç gün yokum,şehir dışında işlerim var. Haberin olsun istedim.

Deniz beni sabah aramış ama ben hasta olduğumdan anca öğlen kalkabilmiştim.

Cansel: Üşütmüşüm galiba,ondan geç kalktım. Haber verdiğin için sağ ol. Kendine iyi bak.

Saniyesinde cevap geldi.

Deniz: Orada olsam bakardım sana. Sıcak bir şeyler iç. Yemek yememezlik yapma. Bu arada inşaatı dağın tepesine yaptığımızdan telefonlar pek çekmiyor.

Cansel: Dağ başında ayılar yemesin seni dikkat et

Üstüne bir şey yazmadım. Zaten o da yazmamıştı. Haber veriyor olması da güzel bir incelikti. İnşaat işinde olduğunu bilmiyordum. Babası ile çalıştığını söylemişti ama sektörü sormamıştım.

Kahvemi ve çikolatamı yerken izlicek bir şeyler arıyordum. Artık izleyecek bir şey de bulamıyordum. Bir videodan öbürüne geçiyorumdum. Hiçbirini sevememiştim. En sonunda izleyecek bir şey bulamayıp en mantıklı seçeneğe geçtim. Tavanı izlemek.

Dün yaşadıklarımı tekrardan düşünüyordum. Bir çözüm yolu bulmazsam Mert'in dediği gibi babası beni bulacaktı. Telefonum çaldı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı.

"Efendim"sesim boğazım ağrıdığından oldukça kısık çıkmıştı.

"Cansel diye aramıştım,erkek çıktı. Bak şu işe,napalım biz de seninle konuşuruz  bilader." Sona doğru gülmüştü.

Ses tanıdıktı. Mert arıyordu. Az önce ondan bahsetmiştim tam iti an çomağı hazırla durumuydu.

"Ne söyleyeceksen söyle,hastayım." Onunla uğraşacak enerjim yoktu.

"Ben düşündün mü diye soracaktım ama anlaşılan düşünmemişsin."  Cevap vericektim ama birden öksürmeye başladım. Minik bir öksürük krizi atlattıktan sonra anca cevap verebildim.

"Düşününce ararım." Telefonu yüzüne kapattım. Onun yüzünden kendimi konuşmaya zorlamış boğazımı daha çok tahriş etmiştim.Mert'e her geçen dakika daha da sinir oluyordum.

Telefondan yapacak hiçbir şeyim olmadığı için oyun oynuyordum. Poker oyununa bu aralar çok sardığımdan yaklaşık bir saat kesintisiz oynamıştım. Normalde yüzyüze insanlar ile oynamak daha keyifli olurdu ama oynayacak kişi de bulmak lazımdı.

Kapı sesi ile kalktım. Yorganımı da alıp kapıya ilerledim. Güvenlik arıyordu.

"İyi günler,Mert Beyler geldiler." Bu artık son seviyeydi. Evime kadar gelmişti. Darlanmaktan nefret ederdim.

"Geri gitsin,size de zahmet verdik. Kusura bakmayın."

Diyafondan onları dinliyordum. Güvenlik istemediğimi söylemişti ardından da bir iki minik gürültü olmuştu.

"Cansel,hastasın diye o kadar alışveriş yapıp geldim. Ne demek geri gitsin." Mert diyafondan konuşuyordu. Anlaşılan güvenliğin elinden telefonu almış kendi konuşuyordu.

Minik bir hışırtının ardından"Hemen gönderiyoruz,merak etmeyin."

"Problem yok. Gönderin yukarıya siz. Tekrar kusura bakmayın,uğraştırdık sizi de."

"Emin misiniz?"

"Evet,evet. İyi günler."

Hala arkadan kısık şekilde seslerini duyabiliyordum. Güvenlik bloğun nerede olduğunu tarif etmişti sonrasında zaten kapanmıştı.

5 dakikaya kalmadan Mert ve Selahattin kapıdaydı. Selahattin elinde bir sürü poşet ile dikilmiş dururken Mert de önünden yürüyordu.

"Aaa,kapılarda mı karşılıyorsun?Hem de hasta halinle. Selo sen de bunları mutfağa götür,çorba yapıcam." Ne yapıcam?

Selo'nun önüne geçtim ve onu durdurdum."Benim evime gelirken izin almadın,içeri girerken de mi izin almayacaksın?"

"Üzerindeki yorganla kendini büyük mü göstermeye çalışıyorsun şayet korkmadık." Yersiz şakalarına gülecek halim yoktu. Olduğum yerde kaşlarım çatık bekledim.

"Öff,hastasın diye geldim. Sesin berbattı. Şu an sen de en az sesin kadar berbat görünüyorsun. Bir sürü meyve sebze,tavuk falan aldım. Sen otururken biz bunları yapıcaz. İtiraz etme." Lütfetmiş gibi üstten üstten konuşuyordu.

"Sen beş parasızdın en son bıraktığımda."

"Dün cüzdanı çaldırdık ondandı. Babam kovdu diye benim bankadaki milyonlarım zarar görmedi."

"Sende bir yüzsüzlük problemi var."

"Sende de vicdansızlık var,bak adamın elleri iki saattir poşet taşıyacağım diye kangren oldu. Girsin bıraksın mutfağa." Selahattin'nin önünden çekildim.

"Mutfak ne tarafta?"

"Solda hemen." Mert Selahattin'nin ardından girmeye çalıştı. Ellerimle yorganı tuttuğum için ayağımı duvara yasladım. Böylelikle bacağımdan geçememişti.

"Geçiş ücreti mi istiyorsun?" Gözlerimi devirdim.

"Düşün dedin,düşünmeme izin vermiyorsun. Üstelik iyilik yapıcam yalanı ile kendini pazarlamaya çalışıyorsun sırf seninle iş birliği yapıyım diye. Şimdi beni daha fazla yormadan dön git." Bunları söyledikten sonra da kapıyı yüzüne kapatmıştım.

"Cansel bacım,ben içerde mi kalayım?" Sinirden kapıyı kapatmıştım ama Selahattin'i içeride unutmuştum.

Üzerimdeki yorganı koltuğa bırakıp,kapının önüne geri geldim. Dış kapıyı tekrar açtığımda Mert gülümseyerek duvara yaslanmış bekliyordu. Selahattin'nin kolundan tutup dışarı çıkardım. Ardından kapıyı tekrar yüzlerine kapattım.

Kapı saniyeler içinde tekrar çalınca bir şey unuttum mu diye sağa sola baktım. Malum az önce Selo'yu unutmuştum. Baktığımda bir şey fark etmemiştim. Kapı tekrar çaldı. Açmadım. Açmadıkça tekrar tekrar çalıyordu. En son sinirle kapıyı açtım.

Hiç bir şey demeden durdum.

"Gerçekten kötü gözüküyorsun. Yorgunluğun belli. İş birliği yapalım diye darlamayacağım. Sadece bir çorba ,iki meyve falan soyup gidicem."

Kapıyı açık bırakıp konuşmadan geri koltuğuma döndüm. İyiydim ama Mert fazlası ile yormuştu beni. Kafamı çevirip arkama baktım. Hala kapıda bekliyorlardı. Zaten ısrar edip durmuştu şimdi de davet mi bekliyordu? Gerçeği davet beklemeyecek kadar gurursuzdu o. Muhtemelen izin vermemi beklemiyordu. Yavaş adımlarla içeri girdiler.

"Zaten hastayım bir de evimde kalabalık ediyorsunuz." Sesim git gide kısılıyordu.

Mert Selahattin'in kolundan tutup geri kapı önüne çekti"Ne kalabalığı canım,bir kişinin lafı mı olur?" Kapıyı da Selahattin'nin yüzüne kapamıştı.

Yorganımı üstüme çekip koltukta uzandım.

"Sen yat,ben sana mükemmel bir çorba yapıp geliyorum."

"Ne yaparsan yap,senle uğraşacak halim kalmadı."

Mutfaktan sesler ve kokular geliyordu ama gidip kontrol etmeye mecalim yoktu. O gelene kadar ben de telefondan oynadığım oyuna geri döndüm.

"Eveeet,çorbanız hazır." Sehpaya bir kaşık bir de kasede çorba getirmişti.

"İçsene" hala yatar şekilde duruyordum.

"Korkma zehirlenmezsin. Ben iyi bir aşçıyımdır."

"Önce sen iç" dedim. Şaka bir yanaydı ama daha önce ölümle tehdit etmişlerdi üstelik Mert de bana bir anda iyi davranmaya başlamıştı.

"Saçmalama Cansel. Zehir koyucak halim yok." Kaşımı kaldırdım.

Ben ona bakmaya devam edince kaşığı çorbaya daldırdı ve içti.

"Çeşnici başın olarak hayattayım. Al iç artık." Kaşığı bana geri uzattı.

"Senin içtiğin kaşıktan içmem."

"Offf,amma da zor kızsın sen ya." Söylenerek mutfağa kaşık getirmeye gitmişti. Ben de yorganı kenara çekip oturur hale gelmiştim. Uzattığı kaşığı alıp çorbadan minik bir yudum aldım. Harbiden baya iyiydi.

"Nasıl olmuş?"

"Çorba gibi"

"Olması gerektiği gibi yani,beğenmene sevindim."

Yavaş yavaş çorbayı içerken beni de ağır bir uyku bastırmıştı.

"Git artık,çorbanı da yaptın." Böyle yüzsüz kişiliğe böyle böyle davranılırdı.

"İyi gideyim bakalım. Ama önce bir bakalım." Koltuktan kalkıp ayakta önümde dikildi. Elini önce alnıma sonra da yanaklarıma götürdü.

"Cansel sen yanıyorsun."

"Bir şey olmaz abartma."

"Az maz değil baya sıcacıksın,yanakların bile kıpkırmızı. Kalk bir ılık duş falan al."

"Sabah aldım zaten,gerek yok."

"O zman sirkeli bez falan koyalım."

"Ben hallederim,sen git." Evimde olması zaten beni yeterince rahatsız ediyordu.

"Ben mutfakta bir kaseye sirke falan koyup geliyorum,yat sen."

"Gerek yok dedim ya."

Beni dinlemeden mutfağa geri gitti. Zaten boşa konuşuyordum beni dinlemiyordu ki.

Elinde bir kase ile döndü.Elinde minik bir havlu da vardı. Mutfak için yeni havlular almış onları da kapının oraya asmıştım. Onlardan birini de bulmuştu. Anlaşılan çorba malzemelerini ararken mutfağı baya karıştırmıştı.

Elindeki havluyu kaseye bandırıp alnıma koydu.

"Tamam ,havlunu da koydun artık git."

"Ateşin düşsün giderim."

"Tapumu da senin üstüne yapayım mı?Kalıcı gibisin."

"İtiraz etmem." Laf yetiştirmeye mecalim yoktu. Gözlerimi kapadım. Zaten kısa bir süre sonra da uyumuştum.

Uyandığımda koltukta değil yatağımda yatıyordum. Mert beni yatağıma mı taşımıştı?

*********************************
Bölüm sonu

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen♡Yorumları okumak benim için de çok keyifli oluyor. Tekrar yazdığınız yorumlar için teşekkür ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

2.8K 105 13
(...) Elindeki anahtarla malzeme odasının kapısını açtı. İçeri girdi ve top filesini yere bıraktı. Tam o anda kapı açıldı. Gelen Lidya idi. Süsen ba...
1.3M 100K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
ŞİLAN By mrklikllncj

General Fiction

432K 16.4K 23
"Sevdiğin var mıydı?" elindeki duvağı kenara bırakıp genç kızın gözlerine baktı. Kafasını hayır anlamında salladı, titremesine engel olamıyordu. Genç...