YENİDEN | TAMAMLANDI |

Oleh yazankelebek_

3M 194K 53.3K

Bu sefer doğum sırasında karışan bir bebek yok. Bir kızın ailesini kaybettikten sonra kurduğu yeni ailesini o... Lebih Banyak

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM PART 1
34.BÖLÜM PART 2
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37. BÖLÜM PART 1
37.BÖLÜM PART 2
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
FİNAL
YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM 3
YENİDEN
ÖZEL BÖLÜM 4
ULUHAN AİLESİ YENİ KİTAP

14 ŞUBAT ÖZEL BÖLÜM

33.7K 1.6K 259
Oleh yazankelebek_

Tüm TÜRKİYE olarak hepimize geçmiş olsun, hala mucizelere tanık oluyoruz. Kaç gün geçmesine rağmen hala enkazdan sağ kurtarılan insanlar var.

Bölümler hazır olduğu için bu hafta paylaştım ama amacım sadece evde kalan bizlerin kafasını on dakikalığına da olsa dağıtmaktı. Herkes elinden gelen yardımı yapıyor, biz de yapıyoruz. Evde oturan bizler de onlar için dua ediyoruz ya da yardım kolileri hazırlayıp yolluyoruz.

Biz burada tüm güm haberleri izlemeye dayanamıyor, her gördüğümüzde gözlerimiz dolarken insanlar bunu yaşıyor. Gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz.

Yarım saatliğine de olsa kafam dağılsın istiyorum çünkü izlemeye dayanamıyorum ancak okuyacak bir şey de kalmadı. Sizlerin de benim gibi derin bir nefes almaya ihtiyacı olduğunu düşünerek depremden önce yazmış ve bitirmiş olduğum bölümü sizlerle paylaşmaya karar verdim. Salı gününü beklemekten vazgeçtim.





•••

Ben Duru ve Yamaç'ı yazmayı çok özlemişim. Bugün sevgililer günü gerçi benim için çok bir anlam ifade etmiyor ama şaldldlslslsls bu bölüm sevgililer gününde yalnız olan bizlere hediyem.

Bölüm finalden sonrasında geçiyor yani finale kadar okumayanlar için Spoi içerir ‼️❕❕

Bölümü umarım seversiniz. Aşağıya bölüm ile ilgili birkaç fotoğraf da ekleyeceğim. Bebek geliyor!

Bir sürü yorum bırakırsanız sevinirim çünkü yorumlarınızı okumayı seviyorum.

İyi okumalar ❤️




14 ŞUBAT ÖZEL BÖLÜM

Zaman değişkendi.

Eğer mutluysanız vakit hızlı geçerdi ama mutsuzsanız da size acıyı daha çok hissettirmek için yavaş geçerdi.

On sekiz yaşım hayatımın ikinci dönüm noktası olmuştu.

Anne ve babamın kavgaları arasında büyürken ikisi de birbirlerine daha fazla katlanamayarak boşanmışlardı. Annem ile tek kaldığımızda bizim için oldukça zor geçen birkaç yıl geçirmiştik. Öz babamdan bana daha çok baba olan adam hayatımıza girdiğinde hayatımın ilk dönüm noktasını geçirmiştim. Mutlu bir çocukluk yaşamaya başlamıştım. Sevgi dolu bir ailem vardı. Yanımda anne ve babam olduktan sonra diğer insanların ne söylediği benim için önemli değildi. Dış dünya umurumda değildi çünkü evimdeki kendi dünyamda mutluydum.

Anne ve babamın ani ölümü ise mutluluğumu alıp götürmüştü ve zaman yanan canım yüzünden yavaş geçmişti. Birkaç ay birkaç yıl gibi geçmişti.

Evdeki mutlu dünyam yok olmuştu. Tek başıma kalmıştım. Herkes bir şeyler söyleyip kendi doğrularını bana kabul ettirmeye çalışmıştı. Öz güvenimi yitirmeme neden olmuştu.

Evlilik, onlardan bir kaçış olduğu için kabul etmiştim. Kendime olan güvenimi ve inancımı yitirmeme neden oldukları için evlenmeyi kabul etmiştim.

Evleneceğim adam Yamaç olmasaydı hayatım bambaşka olabilirdi, kötü bir hayat yaşıyor olabilirdim. Mutlu olamayabilirdim.

Ben , Batı'nın masum kalbindeki anne eksikliğinin ilacı olmuşken Yamaç da benim kendime tekrardan inanmamı sağlamıştı.

Biz birbirimizin eksiklerini sevgiyle kapatarak bir aile olmuştuk.

Bana hem kendi dünyamı kurmayı hem de dış dünyada yaşamayı öğretmişti.

Şimdi ise yirmi dört yıllık hayatımda bana öğretilen her şeyi karnımda taşıdığım, Yamaç ile ikimizin canını taşıyan oğlumuza öğretecektim.

Hamile olduğumu öğrendiğimden beri aylar çabucak geçmişti ve doğuma iki ay gibi bir süre kalmıştı.

Onu kucağıma alabilmek için oldukça sabırsızdım ancak bir yanımda doğumdan korkuyordu ve son günlerde içimi saran sıkıntı da bana hiç yardımcı olmuyordu.

Uyku düzenim ise beni terk etmişti. Günde dört saat anca uyuyabiliyordum.

Batı büyümesine rağmen dağınık bir şekilde yatmaya devam ettiği için onu kontrol etmek amaçlı odasına gelmiştim.

Sarı saçları küçüklüğündeki gibi sapsarı olmasa da babası gibi kumral da değildi ama büyüdükçe saç renginin koyulaşacağını düşünüyordum. Görünüş olarak babasının bir kopyası olması yetmezmiş gibi her geçen gün babasının davranış şeklini kendine örnek alıyordu ve evin içerisinde iki tane Yamaç vardı.

Yastığının üzerinde duran mavi tavşanını göğsüne yaslayarak sıkıca sarıldığında gülümsedim. Ne kadar büyürse büyüsün mavi tavşanı ile uyuma alışkanlığını bırakamamıştı.

Karnımın izin verdiği kadarı ile eğilerek saçlarının üzerine bir öpücük bıraktım ve yorganı ile üzerini örttüm.

Karnımda hissettiğim tekme ile gülümseyerek tek elimi karnıma yasladım.

Batı'nın odasından çıktığım zaman Yamaç'da odamızdan çıkıyordu ve uyku mahmuru bir şekilde gözünü ovalıyordu. Yanında olmadığımı fark ederek uyanmış olmalıydı. Merdivenin başında dururken yanıma gelmesini beklemeye başladım.

"Kocacığım?"

Saçlarımın üzerine bir öpücük bırakırken elini belime yasladı ve "Karıcığım?" dedi.

Birlikte merdivenleri inmeye başladığımızda "Belin mi ağrıyor? O yüzden mi uyandın?" diye sordu.

"Biraz ağrıyor ama o yüzden uyanmadım. Uykumu almışım, uyandım işte."

Elini tutarak onu mutfağa doğru yürütmeye başladım çünkü canım tatlı bir şeyler yemek istiyordu.

Mutfağa girdiğimiz zaman elini bırakarak sandalyenin üzerine oturdum ve iki elimi de karnıma yaslayarak "Bizim canımız tatlı bir şeyler çekti." dedim.

"Kahvaltı etmeden?"

"Hı hı." diyerek onu onayladığımda itiraz etmedi çünkü canımın çektiği şeyi yemezsem ağlamaya başlayacağımı ikimiz de biliyorduk. Hamilelik şımarık bir çocuğa dönüşmemi sağlamıştı ve herkesin sabrını zorladığımın farkındaydım ama kendimede engel olamıyordum, elimde değildi.

Çekmeceden aldığı kaşık ve çikolata kavanozunu önüme koyarak yanıma oturduğunda dilimin dudaklarımın üzerinde iştahla gezinmesine engel olamamıştım.

Yamaç dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırarak saniyelik bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde "Çikolataya baktığın gibi bana hiç bakmıyorsun." dedi.

Gülerek başımı omzuna yasladım ve "Bakıyorum da fark etmemişsindir." dedim.

Başını başımın üzerine yaslarken kolunu belime sarmıştı ve "Fark etmiyorum? Senin hakkındaki her şeyi fark ederim." dedi.

"Ben senden az uyuyorum ya işte sen uyurken seni izliyorum."

Sakalları yanaklarıma değerken parmağıyla burnumun ucuna vurdu.

"Uyandığında beni uyandır. Birbirimizi izleyelim."

Gülerek geri çekildim ve kaşığı elime alarak Yamaç'ın kapağını açtığı çikolata kavanozuna daldırarak yemeye başladım.

Saçlarımın üzerine üst üste bıraktığı öpücükler ile huylanarak kıpırdandım.

"Çikolata yiyorum bana bulaşma."

"Benim canımda sana bulaşmak istiyor."

Elimle yavaşça yanağına vurdum ve "Şımarma." diyerek tatlı kaşığını araladığım dudaklarıma yerleştirdim.

Dilini damağına vurarak ses çıkardı ve kollarını bedenime sardığında sırtımı göğsüne yasladım.

Kasıklarımda hissettiğim baskı ile iç çektiğimde "Ne oldu?" diye sordu.

"Arada kasıklarıma bir baskı vurup geçiyor."

Eliyle karnımı ovmaya başladığında "Bir yerin acıyor mu?" diye sordu.

"Hayır ama arada ağrıyor da." diye mızmızlandığımda yanağıma bir öpücük bıraktı.

"Doktora gidelim."

"Daha hava aydınlanmadı."

"Olsun biz gidelim yine de bir baksınlar."

"Tamam ama önce biraz daha çikolata yiyeyim."

Saçlarımın üzerine tekrardan bir öpücük bıraktıktan sonra "Biraz daha çikolata ye bakalım." dedi.

Sessiz bir şekilde çikolatamı yerken koridordan gelen adım sesleri ile bakışlarım mutfak kapısına kaydı.

Arya sessiz bir şekilde iç çekerek mutfağa girdiğinde bizi görmeyi beklemiyor olacak ki hızlı bir şekilde bize sırtını döndü.

Kaşlarım hafifçe çatılırken "Arya?" diye ona seslendim.

Omuz silktiğinde "Ablacım bize döner misin?" diye sordum.

Ellerini yüzüne yaslayarak birkaç dakika oyalandıktan sonra bize doğru döndü ve başını yerden kaldırmadan yanımıza geldiğinde Yamaç kollarını bedenimden çekti.

"Güzellik neden yüzümüze bakmıyorsun?"

Omuz silktiğinde elimdeki tatlı kaşığını masanın üzerine bıraktım.

Ellerini tuttuğumda hızlıca geri çekti.

Başımı Yamaç'a doğru çevirdiğimde bana göz kırparak elini Arya'nın çenesine yasladı.

Arya'nın başını kaldırdığında çatılan kaşlarım ile yüzünü kapatan kahverengi saçlarını geriye doğru ittim. Kirpiklerimi şaşkınlıkla kırpıştırırken parmaklarını yüzüne yaklaştırdım ama kendisini geriye doğru çekti.

"Arya yüzüne ne oldu ablacağım?"

Ağladığı için kızaran gözleri ile yüzüme baktı ve tekrardan iç çekti.

Titrek çıkan sesiyle "Abla , babam yok." dedi.

Zaman ile babasının yokluğuna alışması gerekirken büyüdükçe daha çok canı yanıyordu. Unutamıyordu , sürekli hatırlıyordu.

Kollarımı iki yana açtığımda ağlamaya başladı ve titreyen bedeni ile kollarımın arasına girdiğinde karnımın izin verdiği kadarı ile ona sıkıca sarıldım. Yüzünü boyun girintime yasladığında sırtını sıvazlamaya başladım. Saçlarının üzerine de sürekli öpücükler bırakıyordum.

Arya'nın hıçkırıkları mutfağın içerisinde yankılanmaya başladığında içimi saran sıkıntı ile benimde gözlerim dolmuştu.

"Babam yok."

"Babam gelmeyecek."

"Babama bir daha sarılamayacağım."

Ağlarken bir yandan da hıçkırıklarının arasında mırıldanırken kendini ikna etmeye çalışıyordu.

Uzun süre pedagoga gitmiş ve birazda olsa düzelmişti ancak ne kadar çok terapiye giderse gitsin hiçbir şey geçmiyordu. Alanında uzman olan farklı doktorlara da götürmüştük. Arya'nın unutmayacağı açık bir şekilde ortadaydı ama bununla yaşamayı da öğrenmesi gerekiyordu. Daha on yaşındaydı, küçüktü. Tek umudum büyüdüğünde bununla yaşamayı öğrenmiş olmasıydı yoksa canı her zaman çok yanacaktı.

Belli aralıklar ile bu tarz krizler geçiyordu ve kucağımda ağlayarak uyuya kalıyordu ama ilk kez kendine zarar vermişti. Tırnakları ile boynunu çizmişti ve fiziksel acısını şuan hissettiğini pek düşünmüyordum. Beni endişelendiren de buydu.

Yamaç bana ağlayarak sarılan Arya'yı benden uzaklaştırarak kucağına oturttu.

"Yüzüne bakalım abicim."

Arya yüzünü göstermek yerine bu sefer de Yamaç'ın göğsüne saklandı.

Yamaç içi gider gibi bana baktığında ağlamamak için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım.

Arya'nın saçlarının üzerine şefkatli bir öpücük bıraktı.

Arya kaçışının olmadığının farkında olarak başını kaldırdığında "Su içmeye gelmiştim ben." diye mırıldandı.

Mutfak masasının üzerindeki sürahiye uzanarak bardağa su doldurmaya başladım.

Su dolu bardağı dudaklarını yasladığımda yavaş yavaş içerek bardağın içerisindeki tüm suyu bitirdi.

Elinin tersiyle dudaklarını sildiğinde başını tekrardan Yamaç'ın omzuna yaslamıştı.

Burnunu çektikten sonra esnediğinde avucumu yanağına yasladım ve "Uykun mu geldi birtanem?" diye sordum.

"Hı hı." diyerek yanağını avucuma yasladığında gülümsedim ve şakağına bir öpücük bıraktım.

Yamaç , Arya'nın sırtını sıvazlarken "O zaman önce boynuna bakalım sonra da seni uyutalım, anlaştık mı?" diye sordu.

"Anlaştık Yamaç abi."

•••

Yamaç'ın elini sıkıca tutarken aklım bir yandan da evde uyuyan Arya'da kalmıştı. Onun için endişeleniyordum.

Kasıklarıma saplanan sancı ile inlememek için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım. Birdenbire ne olmuştu ki ?

Doktorun odasına girdiğimiz zaman Yamaç'ın elini sıkmıştım. Bir şeyler olmasından korkuyordum.

Doktorumuz Sevim Hanım güleryüzlü bir şekilde bizi karşıladığında ayıp olmasın diye gülümsedim.

"Kontrol tarihinden önce geldiniz, bir sorun mu var?"

Başımı olumlu anlamda salladığımda kasıklarıma tekrardan vuran sancı ile iç çektim.

"Sancım var." diye mırıldandım.

Yamaç'ın yardımı ile kontrol koltuğuna uzandığımda gerginlikten parmaklarım titremeye başlamıştı.

Sevim Hanım beni muayene ederken kaşları hafifçe çatıldığında başını Yamaç'a doğru çevirdim.
Endişeli halimi görmüş olmalı ki alnıma bir öpücük bırakarak "Sorun ne?" diye sordu.

"Açılma var, küçük bey anlaşılan çok sabırsız. Erken doğum olacak."

Kalp atışlarım hızlandığında başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Erken doğum olamaz hem hazır değilim ki ben."

"Maalesef doğum , anne adayının hazır olup olmadığına pek bakmıyor."

"Peki, suda doğum olacak değil mi? Planda bir değişiklik yok?"

Biraz araştırma yapmıştım ve Sevim Hanım'a da danışmıştık. Suda doğum yapmama karar vermiştik.

"Bir değişiklik yok. Yatış işlemlerini halledelim sonra da biraz daha açılma olması için Duru Hanım'ı biraz yürütmemiz gerekecek."

Dakikalar hızlı bir şekilde geçerken yatış işlemleri tamamlanmış ve Yamaç'ın yardımı ile üzerimi değiştirmiştim. Üzerimde dizlerime kadar uzanan hastane elbisesi vardı. Ayrıca Asmin ablalara da telefon ederek haber vermiştik ve eşyalarımız ile birlikte hastaneye geleceklerdi.

Sancılar arada sırada canımı yaksada düşündüğüm kadar canımı yakmıyordu. Sanırım korkum yersizdi.

Doktorumun isteği üzerine Yamaç koluma girmişti ve yavaş adımlar ile geniş hastane koridorunda yürüyorduk.

"Çok mu korkuyorsun?"

"Düşündüğüm kadar canım yanmıyor , sanırım artık korkmuyorum." diye mırıldandım.

Yamaç bir şeyler söylemek için dudaklarını aralasa da vazgeçmiş olmalı ki saçlarımın üzerine bir öpücük bıraktı.

"Sancıların nasıl?"

"Arada sırada vurup geçiyor."

Başımı Yamaç'ın koluna yaslarken kasıklarıma vuran sancı ile iç çektim ve gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım.

"Heyecanlıyım."

"Bende heyecanlıyım."

"Adı karar verdiğimiz gibi Kuzey olacak değil mi?"

Batı ve Doğu'nun adına uyması için adı Kuzey olacaktı. Batı gibi Yamaç'a benzemesini çok istiyordum.

"Evet birtanem." dedi ve elini karnıma yasladı.

"Kuzey çok sabırsız olacak bence baksana iki ay daha bekleyemedi."

Söylediklerine güldüğümde kendimi biraz da olsun rahatlamış hissediyordum. Onunla konuşmak sakinleşmeme neden oluyordu.

"Benimle birlikte doğuma gireceksin , başka şansın yok." dediğimde güldü.

"Emrin olur hatun."

Arada sırada bana hatun diye hitap ederdi ve bu çok hoşuma gidiyordu. Sersem bir şekilde gülümseyerek yüzüne baktığımda parmağının ucu ile burnuma vurdu.

"Sakin bir doğum olacak gibi duruyor."

"Eğer sakin geçerse yazın istediği kadar dondurma yemesine izin vereceğim."

"Oğlumuza rüşvet mi teklif ediyorsun?" diyerek benimle dalga geçtiğinde omuz silkmekte yetinmiştim.

Hastane odama geri döndüğümüz zaman Yamaç'ın yardımı ile yatağın üzerine oturmuştum ve belime masaj yapmaya başlamıştı.

"Belin çok ağrıyor mu?"

"Ağrıyor ama çok değil."

•••


Hissettiğim acı o kadar şiddetliydi ki inlemelerime engel olamıyordum. Çığlık atmak istiyordum ama kendimi çığlık atabilecek kadar güçlü de hissetmiyordum.

Yamaç'ın elleri belime baskı yaparken doktorum Sevim Hanım ise yanımıza tekrardan gelmişti.

"Doğum başlamış."

"Evet! Bunu şimdi mi fark ediyorsunuz?" diyerek bağırdığımda Yamaç tek elini omzuma yaslamıştı.

"Sakin."

"Bana kimse sakin ol demesin! Acımıyordu niye birden acımaya başladı!"

Yamaç şişme havuzun içerisinden çıktığında onun yerini doktorum ve hemşireler almıştı. Yamaç ise şişme havuzun etrafından dolanarak tam önüme , yere oturmuştu.

Acıyan canım yüzünden yanaklarımdan göz yaşlarım hızlı bir şekilde akmaya başladığında Yamaç yüzümün her bir köşesine öpücükler bırakmaya başladı ama bu bile kendimi daha iyi hissetmeme neden olmadı.

"Acıya odaklanma, sadece ıkın. Kuzey bebek annesine yardım etmek istiyor saçlarını görebiliyorum."

Yamaç alnımı göğsüne yasladığında ellerimi bileklerine sararak tüm gücümle ıkınmıştım.

"Çok acıyor."

"Biraz daha dayan güzelliğim geçecek."

Saçlarımın üzerine üst üste öpücükler kondururken yüzüm göz yaşlarım ile ile ıslanmıştı ve ıkınmaktan boğazlarım acımaya başlamıştı.

Doktorum pozisyonumu değiştirdiğinde sırtım şişme havuzun kenarına yaslanmıştı. Bacaklarım iki yana doğru açıkken nefes alma ihtiyacı ile başımı geriye doğru eğerek şişme havuzun kenarına yasladım.

"Çok az kaldı, tüm gücünle ıkın Duru."

Başımı olumsuz anlamda iki yana sallayarak "Yapamam." dedim.

Yamaç ellerini omuzlarıma koyduğunda başını başımın yanına uzatmıştı. Ilık nefesini hissedebiliyordum.

"Hadi güzelliğim, son kez lütfen."

Elleriyle ellerimi tuttuğunda tüm gücümle ellerini sıktım ve üst üste iki kez tüm gücümle ıkındığımda kulaklarıma ulaşan ağlama sesi ile daha çok ağlamaya başladım.

Gözlerim yorgunlukla kapanmak için direnirken kalp atışlarım hızlıydı. Canım çok yanıyordu. Hiçbir şey bu acı ile kıyaslanamazdı.

Göğsümün üzerine bırakılan küçük beden ile başımı yavaşça eğdiğimde Yamaç'ın elinden kurtardığım tek elimi küçük bedenin sırtına yasladım.

Saçlarının üzerine bir öpücük bıraktığımda titreyen dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım.

Yamaç da kucağımdaki küçük bedenin saçlarının üzerine küçük bir öpücük bıraktığında hemşire onu kucağımdan almıştı.

"Annemiz biraz dinlensin bizde bu küçük beyefendiyi muayene edelim, odanıza getireceğiz."


•••

Titreyen parmaklarım ile Yamaç'ın kazağının kenarlarını tuttuğumda şefkatli bakışları ile alnıma bir öpücük kondurdu ve yanıma oturdu.

Avuçlarını hala göz yaşlarım süzülen yanaklarına yasladığında "Neden ağlıyorsun canımın içi?" diye sordu.

Akan burnumu sertçe çektikten sonra titrek çıkan sesimle "Çok acıdı, çok korktum." diye mırıldandım.

Yanaklarıma ve göz pınarlarıma öpücükler bırakarak alınlarımızı birleştirdi.

"Keşke senin yerine ben acı çekseydim."

"Yok, deme öyle." dedim. Canım çok yanmıştı ve korkmuştum ama ona da kıyamazdım.

"Bana da kıyamazmış." diye mırıldandığında ılık nefesini yüzümde hissetmiştim.

"Sen de bana kıyamazsın."

"Kıyamam."

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında beni nazik bir şekilde öpmeye başladı. Birkaç saniyelik öpücüğün ardından geri çekildiğinde başımı boyun girintisine yasladım.

Parmakları saçlarımın üzerinde gezinmeye başladığında iç çektim.

"Biraz uyu, dinlen güzelliğim. Uyandığında oğlumuzu getirecekler."

"Çok küçüktü."

"Evet ama büyüyecek."

Parmaklarım kazağının yakasını sıkıca kavrarken "Ben şimdi biraz uyuyacağım ama yanımdan hiç gitme." diye mırıldandım.

Başımı yastığıma yaslarken yüzüme gelen saçlarımı da geriye doğru itti.

"Gözlerini kapat bakalım."

Küçük bir çocuk gibi benimle ilgilendiği için gözlerim tekrardan dolmuştu.

"İyi uykular öpücüğü yok mu?"

Mızmız bir şekilde sorduğum soru ile gülümsedi.

İlk önce yanaklarıma ardından dudaklarıma ve sonra da alnıma bir öpücük bıraktı.

Kazağının yakasındaki ellerimi çekerken parmaklarım boynuna çarpmıştı.

Ellerimi ellerinin arasına birkaç saniyeliğine aldıktan sonra üşüdüğümü düşünmüş olmalı ki örtüyü üzerime örttü.

Parmakları saçlarımın üzerinde gezinmeye başladığında hissettiğim yorgunluk ve ağrı ile daha fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım.

•••

YAMAÇ ULUHAN'DAN

Huzur.

Bulması çok zordu ve devamlılığı da yoktu ama bulduğunuz o kısacık anın tadını çıkartırsanız size dünyanın en güzel hissini yaşatırdı.

Parmaklarımın üzerinde gezindiği kahverengi saçların üzerine eğilerek bir öpücük bıraktığımda gülümseyerek geri çekildim.

Yeni bir can dünyaya getirmişti.

Canı çok yanmıştı ama hissettiği tüm acının , uyandığında oğlumuzu kucağına aldığında geçeceğini biliyordum.

Odanın kapısı açıldığında omzumun üzerinden arkama baktım.

Batı, abimin elini sıkıca tutarken heyecanlı bakışları ile yüzüme bakıyordu. Duru'nun uyuduğunu fark ettiğinde abimin elini bırakarak yanıma geldi.

Elimi sırtına yasladığımda göğsüme sokuldu ve "Kardeşimi gördüm." diyerek heyecanlı bir şekilde fısıldadı.

"Çok güzel değil mi?" diye sordum.

"Evet, çok da küçük ama uyuyordu."

"Annen uyandığında yanımıza gelecek." dediğimde gülümseyerek bana sarıldı.

Saçlarının üzerine öpücük bıraktığımda Doğu da heyecanlı bir şekilde yanımıza gelmişti ve olduğu yerde zıplıyordu.

"Bebeği gördüm! Bebeği gördüm!"

Onun bu saf heyecanına gülümsediğimde sesi fazla yüksek çıktığı için Asmin avucunu Doğu'nun dudaklarının üzerine yasladı.

"Bağırma anneciğim." diyerek onu uyardı.

Doğu başını olumlu anlamda salladı.

Abimle Arya da yatağın kenarına geldiğinde Arya'nın boynunun sarıldığını fark etmiştim. Kaçamak bakışlarla ile yüzüme baktıktan sonra başını abimin koluna yaslamıştı.

"Annem çok ağlamış." diyerek mırıldandı Batı ve annesinin yanağına bir öpücük kondurduğunda onu kucağıma çektim.

Arya üzgün bir şekilde "Çok mu canı yandı ki?" diye sordu.

"Evet ama biraz dinlensin geçecek."

Asmin "Çocuklar Duru'ya biraz hassas davranın tamam mı? Doğumdan zaten korkuyordu şimdi biraz mızmızlanabilir." diyerek çocukları uyardı.

Asmin haklıydı. Şuan gözümde mızmız küçük bir çocuktan farkı yoktu. Nazlı bir kız çocuğuna dönüşmüştü ama sorun değildi.

Bakışlarım abime dönerken "Kuzey'in durumunda bir sıkıntı yok , değil mi?" diye sordum.

"Erken doğum olmasına rağmen oldukça sağlıklı bir bebek. Yine de birkaç gün burada kalacaksınız sonra eve gideceğiz."

•••

Kucağımdaki küçük bedeni incitmekten korkarcasına kollarımın arasında tutarken Arya ve Batı iki yanımda durmuş meraklı bir şekilde Kuzey'e bakıyorlardı.

"Bende bakmak istiyorum amca." diyen Doğu ile abim onu kucağına almıştı.

"Baba bende kardeş istiyorum." diye söylendiğinde gülmeden edemedim.

"Yamaç."

Duru'nun kısık sesini duyduğum zaman ona doğru döndüğümde yeni uyandığı için kısık bir şekilde açtığı gözleri ile yüzüme bakıyordu.

Doğrulmak istediğinde Asmin ona yardımcı olmuştu.

Batı hemen yatağın kenarına oturarak başını annesinin göğsüne yaslayarak sarıldı.

"Bir daha ağlama anne."

Duru, Batı'nın saçlarının üzerine bir öpücük bıraktıktan sonra tek kolunu göğsünde yatan Batı'nın bedenine sardı.

Yatağın diğer boş kısmına oturduğumda Duru'nun bakışları kucağımdaki Kuzey'e kaydı.

Gözleri anında dolarken çenesini Batı'nın başına yasladı. Kuzey'i daha rahat görebilmesi için onun yanına yanaştım.

Kuzey ise annesinin bakışlarını hissetmiş gibi gözlerini açtığında Duru ağlamaya başlamıştı.

Titrek çıkan sesi ile "Çok güzel." diye mırıldandı ardından da "Canlı." dediğinde herkes gülmüştü.

"Şapşal."

Kucağımdaki Kuzey'e dikkat ederek Duru'nun yanağına bir öpücük bıraktım.

"Ağlama." diye mırıldansam da pek umursamamıştı.

Arya çekingen bir şekilde kenarda dururken "Arya neden orada duruyorsun, gelsene." demiştim.

Yavaş adımlar ile yanımıza geldiğinde heyecanlı bakışları ile Kuzey'e bakıyordu.

"Bende kucağıma alacağım." diyen Duru ile abim ona yardımcı olmuştu ve daha rahat oturmasını sağlamıştı. Batı ise ayağa kalkmıştı ve yanına gelen Doğu'nun elini tutuyordu. Asmin ise elindeki fotoğraf makinesi ile Kuzey'i annesinin kucağına vermemi bekliyordu.

Duru kucağındaki oğlumuzu incitmekten korkarcasına bakarken alnına bir öpücük bırakmıştı. Yüzüne göz yaşları düşen Kuzey rahatsız olmuş olmalı ki mırıldanarak ağlamaya başladı.

Duru endişeli çıkan sesi ile yüzüme bakarken "Ben bir şey mi yaptım? Canını mı yakıyorum? Neden ağlıyor."

"Sakin ol ablacım, acıkmıştır."

Duru sakin bir şekilde başını salladığında "Erken doğdu ya bir sorun yok değil mi?" diye sordu.

"Kardeşim gayet sağlıklı anne."

Odanın kapısı tekrardan açıldığında Sevim Hanım yanındaki hemşire ile içeri girmişti.

"Geçmiş olsun Duru Hanım."

"Sağolun."

"Kuzey bebek acıkmış olmalı. Herkesi dışarı alalım da emzirin. Dilerseniz hemşire size yardım edebilir."

Duru başını Asmin'e doğru çevirdiğinde "Teşekkürler ama gerek yok." diye mırıldandı.

Abim çocukları da alıp doktor ve hemşire ile odadan çıktığında Asmin nasıl emzirmesi gerektiğini Duru'ya göstererek odadan çıkmıştı.

Asmin de dışarı çıktığında Duru ile odada tek başımıza kalmıştık. Yanına oturduğumda sırtını göğsüme yasladı. Kollarımı bedenime sararken kucağındaki Kuzey'e dikkat etmiştim. Çenemi ise omzuna yaslamıştım.

"Çok acıkmış." diye mırıldandı.

"İkinizde çok güzelsiniz."

Yorgun bir şekilde gülümsediğinde birkaç saatlik uyku ile dinlenemediği belliydi. Hemen toparlanacağını da sanmıyordum. Rengi gitmişti biraz ve yorgun duruyordu.

"Sana benziyor." diyerek mırıldandı.

"Daha çok küçük , değişecek."

"Saçları hangi renk." diyerek meraklı bir şekilde sorduğunda gülümsedim. Küçük kafasına taktığımız mavi şapka yüzünden görünmüyordu. Yeni doğmasına rağmen saçlı bir bebekti. Batı ondan daha az saçlı bir şekilde doğmuştu.

"Senin gibi kahverengi saçları var."

"Gerçekten mi ?"

Onu başımla onayladığımda Kuzey doymuş olmalı ki annesinin sütünü emmeyi bırakmıştı. Kucağında Kuzey olduğu için üzerini kendim düzelttim.

"Çok güzel kokuyor." diye mırıldandı.

Duru kucağındaki oğlumu hayran bakışları ile izlerken ayağa kalktım ve koltuğun üzerindeki ceketimin cebinden takı kutusunu çıkardım.

"Aslında bunu seni yemeğe çıkardığımda vermek istiyordum ama oğlumuz sabırsız olduğu için işler değişti. On dört şubatta doğacağını hiç tahmin etmemiştim."

Meraklı bakışları yüzümde gezindiğinde takı kutusunu açarak kolyeyi gösterdim.

"Bu çok güzel, çok teşekkür ederim."

Alnına bir öpücük bıraktığımda "Bende sana hediye almıştım ama evde." diye mırıldandı.

Yanına oturduğumda onu göğsüme çekmiştim ve Kuzey'in yanağına da bir öpücük bırakmıştım.

"Arya'yı tekrardan pedagoga götürelim. Kendine zarar verdi ve bir daha yapabilir."

Kahverengi saçlarını okşamaya başladığımda "Şuan bunları düşünme. Arya ile ben ilgileneceğim."

"Batı, kardeşini sevdi değil mi?"

"Sevdi, sevmeyip de ne yapacak? Annemler de yola çıkmış, gelirler birkaç saate sanırım."

•••

DURU ULUHAN'DAN

Saçlarımın üzerinde gezinen parmaklar ile gülümsediğimde göğsüme başını yaslamış bir şekilde yatan Batı'nın sarı saçlarının üzerine bir öpücük bıraktım.

Hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu. Yamaç'ın anne ve babası da dün akşam evlerine geri dönmüşlerdi. Arya okula gitmişti ve Batı sabahçı olduğu için okuldan gelir gelmez soluğu yanımızda almıştı. Kardeşinin yanından ayrılmak istemiyordu.

Kuzey günün çoğunu uyuyarak geçirdiği için onu yatağın ortasına yatırmıştık. Batı ile birlikte onun sol tarafında yatarken Yamaç da sağ tarafında yatıyordu ve aramızda çok mesafe olmadığı için saçlarımla oynuyordu.

"Hep uyuyacak mı?"

"Hayır sadece biraz daha büyümesi gerek."

Yamaç saçlarımın üzerinde elini çekerek Batı'nın yanağından makas aldı ve "Kardeşini kıskanmıyorsun değil mi?" diye sordu.

"Favori çocuğunuz ben olduğum sürece kıskanmam." dediğinde gülmeden edemememiştim.

Yamaç da gülerek "İkinizde favorimizsiniz." dedi.

"Haksızlık. O daha yeni geldi ben hep vardım. Hiçbir şey yapmadı, nasıl favori çocuk olabilir?" diyerek hayıflandığında biraz daha yana kayarak bana bakmasını sağladım.

"Haksızlık falan değil. İkinizi de çok seviyoruz ve bizim için çok değerlisiniz. Birbirinizi kıskanmanız için bir neden yok."

"Biliyorum sadece biraz sizinle uğraşmak istedim."

Onu gıdıklamaya başladığımda kahkahaları sessiz odanın içerisinde yankılanıyordu ve Kuzey'in de seslere uyanması çok uzun sürmemişti.

Ağlamaya başladığında Batı kollarımın arasından çıkarak kardeşinin üzerine eğildi ve yanaklarına üst üste öpücükler bırakmaya başladı.

"Ağlama, sadece gülüyordum. Bir şey yapmadık."

Onun bu çabasını gülümseyerek izlerken Yamaç'ında benden bir farkı olmadığını biliyordum.

Kuzey'in ağlama sesi kesildiğinde meraklı bakışları ile etrafa bakıyordu. Günün çoğunluğunu uyuyarak geçirse de uyanık olduğu zamanlar meraklıydı ve gözleri her zaman açıktı. Etrafa bakıyordu sürekli. Göz rengi için ise net bir şey demek için erkendi. Gözleri Yamaç kadar mavi de değildi benim gibi ela da değildi. Gözlerinin rengi tam kahverengi de değildi ama Polat amca büyüdükçe göz renginin açılacağını ve maviye dönüşeceğini söylemişti. Yamaç'da ilk doğduğunda gözleri böyleymiş ve sonradan maviye dönüşmüş.

"Babacım, gidip ödevlerini bitir. Tüm hafta sonu da kardeşin ile vakit geçirirsin."

Batı kararsız bir şekilde Kuzey'e baktıktan sonra ödevlerini hemen bitirmenin yaranına olacağını fark etmiş olmalı ki uysal bir şekilde başını salladı. Hepimizin yanaklarına birer öpücük bıraktıktan sonra odamızdan çıkmıştı.

Kuzey'in acıkmış olabileceğini düşünerek uzandığım yerden kalktım ve sırtımı yatak başlığına yaslayarak oturur pozisyona geldim.

"Kuzey'i verir misin? Emzireceğim."

Yamaç dikkatli bir şekilde Kuzey'i kucağıma bıraktığında küçük beyefendi acıkmış olmalı ki hemen göğüs ucumu emmeye başlamıştı.

Yamaç serçe parmağını oğlumuzun yanağında gezdirirken "Yavaş, onlar bana lazım." dedi.

"Yamaç!" diyerek onu uyardığımda omuz silkti.

"Acıyor mu?"

"Eskisi kadar acımıyor." diye mırıldandım. İlk iki gün göğüslerimin acısından dolayı ağlamıştım.

"Çoraplarımı getirir misin? Ayaklarım üşüdü."

Başını olumlu anlamda salladıktan sonra yere atmış olduğum çoraplarım ile tekrardan yanıma oturdu ve bana fırsat tanımadan çoraplarımı giydirdi. Normalde utanacağım bu duruma pek utanmamıştım çünkü yaklaşık bir buçuk aydır karnım yüzünden eğilememiştim . Ayakkabılarımı da çoraplarımı da giymememe yardım etmişti.

Kuzey sütümü emerken uyuya kaldığı için onu tekrardan yatağın üzerine yatırdım. Yanına uzandığımda Yamaç da hemen arkamdaydı ve beni göğsüne çekerek sarılmıştı. Saçlarımın üzerine üst üste bıraktığı öpücükler ile bedenimi ona doğru döndürdüm ve çenesine bir öpücük bıraktım.

"Seni seviyorum ."

Ilık nefesini yüzümde hissederken ilk önce alnıma ardından da dudaklarıma bir öpücük bıraktı.

"Seni seviyorum."

•••



BÖLÜM SONU

Kuzey bebek aramıza katıldı 🤍

Duru doğumdan ne kadar korksa da sonunda kurtuldu.

Arya üzümlü kekim 🥺

Arya için kitap yazmak istiyorum. Üniversiteye giden halini. Yakın zamanda yazmam mümkün değil ama yaz aylarının ortası ya da sonu gibi yayınlamaya başlayabilirim. Duyurusunu yaparım zaten.

Bölümü nasıl buldunuz?

Özel bölümlerin devamı gelecek.

Duyurular için instagram hesabımı takipte kalabilirsiniz ; yazankelebek_

Kendinize dikkat edin ❤️

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

379K 21.5K 26
Topuklarımdan çıkan ses harabede yankılanırken kulağıma gelen tehlikeli bağırışla duraksadım. ''SEZA!'' Arkamı dönüp Ömer'in yüzüne baktım. Ömer'in y...
2.6M 132K 54
Bir insana ne zaman aşık olursunuz? Çocukken, o gol atmak istediği için onun yerine kaleye geçtiğinizde mi? Yoksa, saatlerce beklediği salıncak sıras...
5.8M 191K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
442K 12.2K 51
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!