L A Z A L | MOMMY ISSUES

Autorstwa goktekisalincak

180K 6.9K 4K

Lise'yi başarılı bir şekilde bitiren Oflaz iki yıldır yazmamak, duygularını itiraf etmemek için mücadele etti... Więcej

Tanıtım & 1. Bölüm
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38

Bölüm 35

2.7K 103 91
Autorstwa goktekisalincak

Yolun yarısı otuş beş derler bizde ise Lazal neredeyse sona yaklaştı:)

Kafam çok karışık, o kadar karışık ki anlatamam. Önceden sizinle çok konuşurdum. Geçenlerde oda arkadaşım bölüme girerken ne yazıyorsun diye sorduğunda baktım ve neredeyse hiç sizinle konuşmadığımı fark ettim. Aramızdaki ilişki alışverişe dönmüş gibi. Instagram'da yaptığım duyuruda olan kırgınlığımı belirtmiştim. Gökteki Salıncağı yerinden ufak bir rüzgarın oynatamayacağını söylemiştim. Umarım beni biraz olsun anlamışsınızdır. Bu sözleri bölümü yazmadan önce yazıyorum çünkü gerçekten sizinle konuşmak istedim. Ne yazarım, bölüm nereye gider, nasıl biter hiç bilmiyorum ama okuyan gözlerinize sağlık. Size kırgın olmam imkansız. Satırlarımda gezinen gözleriniz çok güzel çünkü:)

Her kimsen ekranın başındaki, kitabıma bölüm gelmesini bekleyen, bazen gülümseyen, bazen kahkaha atan, bazen üzülen belki de bazen ağlayan satırlarımda o sensen bil ki çok özelsin. Bil ki benden bir parça taşıyorsun ve sen de benim içimde bir parçasın. Hepinizi çok seviyorum. Lazal final olunca da sizi kalbimde taşıyacak olmanın sevincini taşıyorum.🫶🏻

"Buyrun." Görevli kadının Oflaz'a içeriyi göstermesiyle ayaklandı Oflaz.

"Yapacağını biliyorsun sevgilim" dedim elini tutarak. Gözlerinin içine baktığımda ona her şey hallolacak, korkma güvenini vermeye çalıştım. Başıyla onaylayıp içeri geçtiğinde arkama yaslanıp derin bir nefes verdim.

Yanıma oturan kadın titreyen bacağıma bakıyordu. Oflazdan daha çok heyecanlamış olabilirdim doğrusu. Üniversiteye başlayacaktı. En verimli, en heyecanlı zamanları bu zamanlar olacaktı. "Kardeşinizi mi bekliyorsunuz?"

Kadına baktım. "Hayır, eşimi bekliyorum" dediğimde karşıdaki kapıya vuran yansımamla göz göze geldim. Kadın Oflaz'a bakıp bana geri döndüğünde başını salladı.

"Eşimden büyüğüm" dedim sorun etmeyerek. Belli ki içinden bunu düşünüyordu. Genç olduğum barizdi ama aklında tartamıyor olmalıydı.

"Kaç yaş büyüksünüz?"

"Yedi." Elini ağzına hafifçe kapadığında kaşlarım çatıldı. Kalçasını hafifçe diğer tarafa kaydırdığında ben hareketlenerek döndüm ona.

"Neden şaşırdınız?" Kadın biraz beni süzdüğünde iyice rahatsız oluyordum.

"Sizden çok küçük değil mi, büyük cesaret." Kaşlarım havalandı. "Üniversiteye de başlıyor, tıp fakültesi bir de. Çocuk anlamamıştır bile neye kurban gittiğini." Duyduğum şeyi anlamayarak sinirle karışık güldüm.

"Kurban gitmek?"

"Evlilik bu. Bulamadınız mı size uygun birini?" İçimde kaynayan sinir git gide başıma vuruyordu.

"Bulamadım, size mi kaldı?" Ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken devam etmemle aralanan dudakları kapandı. "O beni sevdi, ben de onu sevdim bir yuva kurduk. Allah bozmasın diyeceğinize yaptığınıza bakın."

"Amaan, güzelim ben ne diyeceğim Allah bozmasın. Sende bu dil oldukça ufacık çocuk zaten topuklayıp kaçar." Kan beynime sıçramıştı artık. Oflaz'la buraya gelmek belki de iyi bir fikir değildi.

"Sizin kocanızı bilmem ama benim kocam hiç de ufacık değil" dedim gözlerimi kısıp gülümserken.

Kapının önünde durmuş bizi izleyen Oflaz'a döndü bakışlarım.

"Kocacığım, bitti mi işin?" Hafifçe boğazını temizleyip yanıma geldi.

"Bitti bebeğim." Elini tutup ona sokuldum.

"Gidelim hadi." Birlikte ilerlediğimizde dönüp kadına baktım. Arkamızdan bakıyordu hâlâ daha. Sabır çekip önüme döndüm.

Üniversitenin asansörüne bindiğimizde Oflaz kısık kısık gülüyordu. "Ne oldu Oflaz?"

"Gülmeyeyim diyorum da, sizin kocanızı bilmem ne demek kadına Hazal ya?" Omuz silktim.

"Kışkırttı beni, manyak kadın." Kollarımı birbirine bağladım. "Neymiş, topuklarmış ufacık çocuk."

"Şşş" dedi elini elime tekrar kenetleyip beni kendine çekerken. "Ellerimizi ayırma bir daha benden habersiz." Burnunu burnuma sürttü. "O ince soğukluk ne kadar üşütüyor biliyor musun?"

Ona baktım. Şaka mıydı gerçekten bu adam? Gerçek olamayacak kadar eşsizdi belki de. Oflaz, benim Oflaz'ım.

Avuç içimi biraz daha bastırıp sürttüm eline. "Isınalım o zaman hep." Hafifçe sırıtarak dudaklarını saç diplerime bastırdı. "Bir dakika" dedim derin bir nefes vererek. Yumruğumu höğsüne indirdim. "O sırıtışın arkasında başka bir şey gizliydi değil mi?" Başımı kaldırıp ona baktım.

"Hayır, ne olacak?"

"Biliyorsun sen ne olacak, diğer banyoya giderken düşünecektin onu." Kaşları havalandı.

"Ne hayalleri vardı bakalım benim karımın?" Omuz silktim. "Ama sen çok fenasın güzelim. Hiç yorulmuyor musun?"

"Yorulmuyorum. Yaşlı mı demek istiyorsun sen bana?" Kaşlarım çatıldı. Zaten sinirlerim tepemdeydi.

"Estağfurullah, yaşlı falan demedim."

"Demeye getirdin Oflaz. Niye yorulayım yoksa?" Başını yukarı kaldırıp sabır dilenirken elimi elinden ayırdım ve arabaya daha hızlı ilerledim.

"Ah be güzelim, demedim ben öyle!"
Arabaya bindiğimizin üzerinden dakikalar geçmiş Oflaz kendini inandırmaya çalışmış durmuştu. Ona karşı sert dursamda cama dönüp gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum.

"Ya Hazal, yanlış anladın bak. Sen o kadına mı alındın?" Ona baktım.

"Hayır, sana alındım?" Elini yanağıma uzatınca kendimi geri çektim. Bu sefer boynuma kayan elinden kurtulamadım. Baş parmağı hafifçe boynumu okşadığında bir an kendimden geçtiğimi hissettim.

"Nasıl gönlünü alabilirim?" Derin bir nefes verdim.

"Ayarlarımla oynama, çek elini çek." Ellerimle ellerini savuşturdum. Başını sağa sola sallayıp gülerek önüne bakmaya devam etti.

Sonunda eve geldiğimizde içeriye girip üzerimdeki kabanı atmak oldu ilk işim.

Oflaz da üzerindeki ceketi çıkarttığında mutfağa ilerleyip dolaptan soğuk su çıkarttım.

"Soğuk su içme, hastalanırsın" dediğinde dik bakışlarımı ona yönelttim.

"Yaşlıyım ya bağışıklığım düşük tabi." Elini yüzüne götürüp sıvazladı.

"Te Allahım, ben onu mu dedim şimdi?" Diye sorduğunda suyu içmeye başladım.

"Bana da su verir misin karıcığım?" Su kavanozunu işaret ettim.

"Kendin al."

"Ama senin elinden daha tatlı oluyor." Bıyık altından gülerek sıkıntılı bir nefes verdim. Suyu kendi bardağıma doldurarak ona verdiğimde bardağı çevirerek içtiğim yerden içti.

"Yavaş iç, boğulacaksın." Dedim o çoktan bardağı tezgaha bırakmışken. Ellerini belime koyduğunda gözlerim gözlerine tırmandı.

"Ne var?" Elleri belimde tüy gibi gezinirken kalçamı iki yana kıvırtarak Oflazdan uzaklaşmaya çalıştım.

"Gelsene bi benimle odaya." Omuz silktim.

"Gelemem Oflaz, başım ağrıyor." Kahkaha attığında ben de kendimi tutamayarak hafifçe güldüm.

"Ya güzelim, daha yeni evlendik hemen mi baş ağrın başladı?"

"Başlar, başladı!" Yine gülüp ellerini bedenimde gezirdemeye başladı. Hiç masum değildi, hareketleri de gözlerinden okunanlar da.

"Başlamasın güzelim, doymadım ki ben sana?" Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Doyabilecek misin böyle?" Başını geriye yatırıp bir süre düşündükten sonra tekrar bana döndü.

"Hiç sanmıyorum, sonsuza dek sana doyabileceğime." Elimi yanağına koyup çene hattını yavaşça okşadım.

"Sonsuza dek sürmeyecek ama" dedim buruk bir gülümsemeyle.

"İçimde sen olduğun sürece Hazal, sonsuza dek sürecek. Bedenim öldüğünde toprağın içindeki kalbimde kalacaksın, o da yok olursa ruhumdasın yetmez mi?" Gözümden yaşlar boşalırken derin bir nefes alıp verdim.

"Yeter sevgilim, yeter tabi." Ağlamamı durduramadığımda Oflaz'ın kolları bedenime sarıldı.

"Tamam güzelim, ağlama bu kadar ne dedim ki?"

"Sus, ölmek falan alma o kelimeleri ağzına." Başımı göğsüne koyduğunda elleri saçlarımda gezindi. Zil çaldığında başımı kaldırıp ona baktım.

"Birini mi bekliyorduk?" Başımı sağa sola salladım.

"Bakalım kimmiş." Bedenlerimiz birbirinden ayrıldığında ikimiz de kapıya ilerledik. Kapıyı açtığımda annem ve dayım duruyordu karşımızda.

"Hoş geldiniz" dedim gülümseyerek.

"Telefonlarınızı niye açmıyorsunuz be kızım?" dedi dayım. Ben telefonumun sesini kaç gündür kısmıştım. Oflaz da belli ki bugün aynı yöntemi uygulamıştı.

"Hoş geldiniz" dedi Oflaz'da. "Buyurun." Annemle dayım içeri girdiğinde sarılarak özlem giderdik.

Salona geçtiğimizde koltuklara oturduk. Hep beraber ettiğimiz sohbetin ardından çay koymak için kalktığımda annem de peşim sıra geliyordu. Mutfağa geldiğimizde demlikleri elime aldım. "Demek Oflaz üniversiteye başlıyor." Annemi başımla onayladım. "Senin canını sıkan bir şey mi var kız?"

"Yok anne ne olacak." Doldurduğum suyu ocağa koyup altını açtım. Annem alttan alttan beni süzüyordu.

"Of, kadının biri işte. Kayıt yaptırmaya gittiğimizde saçma sapan konuştu. Yaşıma göre birini bulamamış mıyım falan."

"Eh Hazal, artık alışmanız lazım bunlara. Böyle insanlar hep var olacak."

"Onlar bize alışsın anne. Kocamla ilişkimi kaçak göçek yaşayamam ben."

Başını salladı. "Yürü bakayım şöyle" dedi mutfağın içini göstererek. Anlam veremeyerek baktım anneme. "Yürüsene kızım." Söylediğiyle birkaç adım gidip geri döndüm. Annem beni dikkatle inceliyordu.

"Yok, oturuşun kalkışın da iyi senin." Kaşlarım çatıldı. Anladığım şeyi mi anlamam gerekiyordu? "Ben evlendiğimin ilk haftası bir yerlere takılıp düşüyordum hep."

"Tövbe tövbe, anne!" Kaynayan suyu demliğin üzerine boşalttım. "Bu yüzden mi yürüttün beni?"

"Baktım canım ne var? Oflaz nahif çocuk belli ki." Gülmemi tutamadım.

"Hıhı çok nahif." Annemin gözleri yüzümü taradı.

"Ne öyle dalgaya aldın beni?" Dudağımı büzdüm. "İyi bari torun severiz." Öksürmeye başladığımda annem sırtıma elini vurdu. "Ölme kız, ne dedim?"

"Anne bir ayarın olsun ya!" Dolaptan dün yaptığım sütlaçları çıkartıp tepsiye koydum.

"Biz böyle habersiz geldik diye kızmaz dimi damat?" Sıkıntılı bir nefes alıp verdim.

"Oflaz öyle şeylere takılacak biri değil anne merak etme."

"İyi bari. Biz kalkarız zaten birazdan. Dayın gidecek ya."

"Dayım gidecek mi?" Kaşlarım çatıldı. "Daha yeni geldi zaten."

"İşi gücü var kızım adamın, geldi işte senin için gidecek. Gitmesine benim de gönlüm razı değil aslında sanki neşesi gitmiş kardeşimin."

"Niye neşesi gitsin ki?" Derin bir nefes alıp verdi annem.

"Sevdalıydı ya işte bir kadına eskiden. Nasıl içi yanmışsa zaar." Biraz daldı bakışlarım. Dayım bir kadın için kendini bu kadar yıpratmış olabilir miydi yıllardır?

Hepimiz bir arada oturup sohbet edip çaylarımızı içtik.

Oflaz: Başının ağrısı geçti bakıyorum gülme krizine girdin.

Hazal: Gülmeyeyim mi Oflaz?

Oflaz: Gül gül de annenler gidince ben de güleceğim.

Hazal: Ağlarsın cınım anca.

Oflaz: Niyeymiş o?

Hazal: Sen demedin mi yorulmuyor musun diye? Yoruluyorum.

Oflaz: Dudaklarım üzerinde gezinirken de bakalım böyle diyecek misin.

Hazal: Hayal kurma Oflaz gece rüyalanırsın yoksa.

Oflaz: Karım varken niye rüyalanayım?

Hazal: Tövbe tövbe sussana.

Oflaz: Karım değil misin?

Hazal: Arsız bir adam oldun iyice.

Oflaz: Senin yüzünden.

Hazal: Peki, görürsün sen gününü.

"Göreyim günümü, karıcığım." Oflaz'ın belime sarılan elleriyle afalladım bir an. Bedenimi duvara yasladığında belimle duvar arasında oluşan boşluğa sığdırdı elini.

"Aklın fikrin nerede Oflaz." Cilveli bir şekilde gülerken parmaklarımı sakallarına dokundurdum.

"Aklım, fikrim sende güzelim." Elini saçlarıma daldırıp okşadı. "Aklımı aldın, zihnimi, tüm benliğimi ele geçirdin." Kıkırdayarak parmaklarımı boynuna değdirdim.

"Kocam değil misin?" Diye sordum dudaklarını emerek öpüp geri çekilmeden önce.

"Hm hm." Dudaklarını yaladı. "Kocanım tabi" dedi böbürlenerek. "Sen de benim karımsın, hadi odamıza gidelim." Omzuna vurdum.

"Sen kahvaltıda pekmezi fazla mı kaçırdın acaba?"

"Hayır, reçeli fazla kaçırdım." Gözleri göğüslerime kaydığında elimi göğsüme kapadım.

"Sen bir cezayı hak ediyorsun sanki." Kaşları çatıldı. "Yürü, yürü hadi odaya." Omuzlarından ittirerek yürümesini sağladım. "Kaşındın demek sen." Odaya geldiğimizde Oflaz sırıtıyordu.

"Neymiş cezam?"

"Yatağa uzan" dedim emredici bir üslupla.

Kaşları havalandığında sorgulamadan uzandı yatağa. "Üzerindekileri çıkart" dediğimde afallamış bir şekilde baktı bana.

"Karımın canı neler istiyor öyle?" Tek omzumu yukarı attım.

"Hadi, soyun" dedim emretmeye devam ederek. Üzerindeki gömleğin düğmelerini çözmeye başladığında zaferle gülümsedim.

"Sen peki, soyunmayacak mısın?" Gömleğini omuzlarından sıyırdığında kaslarına baktım. Her seviştiğimizde bedeni daha seksi geliyordu gözüme.

"Sabretmeyi öğren Oflazcığım." Deyip altına kaydırdım gözlerimi. "Altını da" dediğimde eli kemerine gitti. Kemerini çözüp pantolonunu aşağı indirdiğinde derin bir nefes alıp verdim.

"Şimdi," üzerimdeki elbiseyi sıyırıp yere düşmesini sağladığımda karşısında dantelli iç çamaşırlarımla kalmıştım. "Dokunman yasak bana." Kaşları çatıldığında sinsi bir gülümseme gezindi dudaklarımda.

"Nasıl dokunmak yasak? Niye soyunduk?" Hafifçe kıkırdadım.

Karşısındaki koltuğa oturduktan sonra bacaklarımı sonunda kadar araladım. İç çamaşırımı dizlerime indirdikten sonra Oflaz'ın altıma kenetlenen bakışlarıyla iç çektim. Parmaklarımı kadınlığıma değdirdiğimde bakışları gözlerime kaydı.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordu çatallaşmış sesiyle. En sevmediği ya da tahrik olduğu şeydi kendimi okşamam, biliyordum ve bunu ona karşı bir silah olarak kullanıyordum. İntikamımı alacaktım. Kendimi yavaş yavaş okşamaya başladım ve bu sırada onun vücudunda gezdirdim gözlerimi. İç çamaşırını açmasını istememiştim çünkü onu kendinin çıkartacağına emindim. Beklediğim gibi de oldu baksırını çıkardı ve dikleşmiş erkekliğini avcuna aldı. İç çekerek izledim kabarmış damarlarını.

"Neden eziyet çektiriyorsun güzelim, hem bana hem kendine?" Yatakta doğruldu iyice. "Gel kucağıma hadi karıcığım." Hafifçe güldüm. Ağzımda biriktirdiğim tükürüğü parmaklarıma akıtıp tekrar kadınlığıma götürdüm elimi. İleri geri hareket ettirirken bedenimin titremesiyle kalçamı yukarı kaldırdım.

"Hassiktir" dedi elini yukarı aşağı hareket ettirerek kendini tatmin etmeye çalışırken. "Kadınlığının dudakları gibi hissettirmiyor." Dudaklarımı ısırdım gözlerine ihtirasla bakarken.

"Parmaklarım senin parmakların ve dudakların kadar usta değil" dediğimde sertçe yutkundu. Gözleri heyecanla yükselip inen, uçları dikleşmiş göğüslerimde oyalanarak karın çizgimi takip ettiğinde kadınlığıma ulaştı tekrar. Islandığım her anı gözleriyle takip ediyordu ve ben de onun böyle çıldırdığını gördüğüm her an parmaklarımı daha hızlı kullanıyordum.

"Siktir... Senin fotoğrafına bakarak yaptığım günlerden hiçbir farkı yok bunun." Söyledikleriyle afalladım başta, gülmeye başladım sonra. "Bakma öyle. Bana gecelikli fotoğrafını attığın gün yerimde öylece duramazdım değil mi?" Dudaklarımı yaladım gülerken.

"Ne hayal ettin söyle bana kocacığım?" Söylediklerimle elini daha hızlı kullanmaya başladı.

"Geceliğini çıkartmadan göğsünden sıyırdığımı, defalarca o dolgun göğsünü emdiğimi. Erkekliğimi içine sokup her an daha fazla büyüdüğümü, ikimizin de zevkten dört köşe olduğunu. İçimdeki tüm meniyi içine akıttığımı hayal ettim." Söyledikleriyle derince yutkundum. Alnı gerilmiş, damarları belirginleşmişti.

"Hazal boşalacağım." Kesik kesik nefesler alıp veriyordu. Benden sadece zevk suları akarken onun böylece boşalması haksızlıktı.

"Bekle kocacığım, sıcak duvarlarıma akmak istemez misin?"

"Hassiktir... Delireceğim."

Kafasını dağıtmam, onu oyalamam gerekliydi içime girer girmez boşalmaması için. "Peki, ya senin olmasaydım?" Kaşları çatıldı. "Her gece böyle hayalimi mi kuracaktın?"

"Şimdi de hayalini kuruyorum" dedi imalı sözleriyle üzerimde yırtıcı gözlerini gezdirirken. Şu an bir kaplanı andırıyordu gözlerindeki hırs ve arzu, tek farkı aramızda kalın bir camın olmamasıydı. Gerçi, olsaydı bile Oflaz o camı da kırıp geçerdi.

"Anlat bana hayalini" dedim boşta kalan elimle göğsümü kavrarken.

"Birazdan, değil yan komşumuz olan o kadın, tüm sokak boyunca yankılanacak şekilde inleteceğim seni. Merhamet etmeyeceğim."

Dudaklarım yukarı kıvrıldı. "İstediğim gibi yani?"

Yataktan kalkıp yanıma geldiğinde hırsla dudaklarıma yapışıp elini boynuma sardı. O kadar sert ve hızlı öpüp emiyordu ki dudaklarımı, bir an şaşkınlıktan öpüşlerine cevap veremediğimde nefessiz kalıp öleceğimi düşündüm.

Oflaz'a karşılık vermeye başladığımda ellerimi yüzüne götürüp yanaklarını sertçe sıktım. Boynumdaki elini göğsüme götürüp avcunda ezdiğinde ağzının içine gömüldü inlemelerim. Bununla kalmadı, diğer elini kadınlığıma götürdüğünde orta parmağını dudaklarım arasında ileri geri sertçe hareket ettirdi. Parmaklarımın birkaç dakikada getiremediği kıvama tek bir hareketiyle getirmişti Oflaz. İşte tam da bu hisse tav oluyordum.

Şimdi anlamıştım, demek Oflaz kendime dokunduğumda yetersiz hissettiği için kızıyordu bana. Kalçamı öne götürerek iyice parmağına baskıladım kendimi.

"Kendime dokunduğumda neden kızdığını anladım galiba." Saçlarına götürdüğüm elimle saçlarını okşayıp çekiştirdim. "Tüm isteklerimi gerçekleştiriyorsun sevgilim. Sadece ben doyamıyorum sana."

Başını eğip boynumu emdi ve sertçe çekiştirdi tenimi dudaklarının arasında. Her türlü bir riskti başta Oflaz'la evlenme düşüncesi ama o tüm tereddütlerimi silmeyi başarmıştı.

Sözlerimle kendini içime itti hiç yavaş olmadan. Gözlerimin içine baktığında direndim gözlerine bakmak için. Aldığım hazla yukarı kaydı gözlerim. Oflaz'ın eli boynumu parmağı ise çenemi kavrayınca gözlerimi tekrar dikti gözlerine.

"Çok güzelsin" dedi nefeslenirken "çok güzelsin ve bu hayallerimden daha güzel."

Söyledikleriyle kalbimin ritminin daha da arttığını hissettim. İzlediğim bir filmdeki gibi biz de yaşlandığımızda yaptığımız seksten kalp krizi geçirip ölecektik galiba, ya sadece ben ya da isteklerimden bıkıp bana isteğimi verince Oflaz. Sevişirken öldüler diye adımız çıkacaktı da cünüp cünüp mezara girecekti. Düşündüklerimde güldüm hafifçe.

"Sen de benim düşündüğümden daha fazla haz veriyorsun bana. Geniş omuzlarının altında soluklandığımı hissediyorum nefesimi kessen bile." Bedenimi kucağına alıp üzerinde yukarı aşağı hareket etmemi sağlarken ben de ona ayak uydurdum.

Tenlerimizin birbirine çarpma sesi odada yankılanırken kadınlığımın yandığını hissediyordum. Sonunda ikimizde içimizdeki sıvıların birbirine karışmasına izin verdiğimizde ateşimizin kaybolmasından dolayı vuran serinliğe karşı Oflaz üzerimize pikeyi çekti. Hafif nemli saçlarımın arasına öpücük kondururken ben de onun kaslarına bastırdım dudaklarımı. Ellerimizi birleştirip elimin üstünü okşadı baş parmağıyla. "Seninle yan yana gelmek bile imkansız gelirken şimdi karım olarak göğsümde yatıyorsun." Diğer eliyle saçlarımı okşadı.

"Bazen geceleri uyanıp yanımda olmanın varlığına gülümsüyorum." Gülümseyip kirpiklerimin altından ona baktım.

"Ben hep buradayım sevgilim." Avcunun içini okşadım. "O ince soğukluğun aramıza girmesine izin vermem."

Evet Oflaz yaşça benden küçüktü ama karşımda kalbinin büyüklüğüyle küçücük kaldığım bir adam vardı. Ben o kalpte soluklanabiliyordum sadece. Onun bedenine değdiğimde değer kazanıyordu bedenim. Meğer Oflazdan önce hiçbir şeymişim dedim içimden, Oflaz gelmiş her şey benim olmuş.


Czytaj Dalej

To Też Polubisz

296K 14.4K 72
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!
4.3M 122K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
906K 63.5K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...