Ice Angel-LS

By mahser_midillisi

9.3K 1.4K 606

"Yoğun bir acının içine hapsolmuş bedenimi bir tek sen kurtarabilirdin. Ben öyle şeyler yaşadım ki, insanlar... More

UYARI
Angel
Candy
Tears
A Little Bit Of Truth
White Walls
Pain For A Little One
Blue Blanket
The Beggining Of Broken Hopes
Dirty Hands
Dusk Till Dawn
The Orphanage
"Are You There Angel? Please, Don't Go."
From The Grave To The Stars In The Sky
Pigeon
Have Nothing To Lose
Tonight Is As Horrible As Death
Defenceless
"We Are Here."
Angel's Rain
Cotton Candy
Destroy All Touches
See Yourself Trough My Eyes
Picture
Gone Too Far
You Came Again
Don't Leave Me
The Most Selfish Woman
Dandelion
Golden
Fingertips
Hide And Seek
Ice Angel

The Wounds Of The Past

204 20 9
By mahser_midillisi

Kaçıyorum yüzleşmelerden; yalın ayak,el gibi. Bağırıp haykırmak istedikçe avuçlarıma gömüyorum sıfatımı, toprağa yüz sürer gibi. Ağız açtıkça doğru bilinenlerin yalanlarına dilimi ısırıyorum, paslı kıskaçlarla deler gibi. Doğruları bilip de susmaksa çoğu zaman sana, bana, bize eziyet gibi.

Louis, araba çiftlik evinin önünde durunca aynadan Zayn ile göz göze geldi. Sırıtmamak için dudaklarının içini ısırdığı belli olan arkadaşı başını çevirip yanında oturan Niall ile göz göze gelince gülmeye başladı. Louis, gözlerini irice açıp kucağında başını göğsüne yaslamış uyuyan kıvırcığın uyanıp uyanmadığını kontrol ettikten sonra parmağını dudaklarına bastırarak sinirle onlara baktı. "Şşşt!" Bu ikisi ne zamandan beri böyle iyi anlaşıyordu? Birkaç gün önce biri diğerini çamura düşürüypr diğeri de onu kovalayıp duruyordu. "Siz ne zamandır bu kadar samimisiniz?" Diye sordu çatılmış kaşlarıyla.

Arka koltukta yanında oturan Liam'ın iç çekişini duyunca ona döndü. "Nikah başlamadan önce Niall, Zayn'e elbise giydirip eline sepet tutuşturmayı teklif etti. Arkanızdan gül yaprakları saçacakmış." Louis'nin kaşları biraz daha çatıldı. "Sonra itişip kakışmaya başladılar o sırada gözlerine beni kestirdiler sanırım. İkisi de bana elbise giydirip gül sepetini vermek için ortak kesildiler. Kız kardeşlerinden birine sepeti öylesine kakaladım, belime elbise diye sarmaya çalıştıkları perdeleri de az kalsın yırtıyorlardı. Rahip kızınca bıraktılar."

Liam, Louis'nin anlamsız bakışlarını gördüğünde bir daha iç çekti. "Beraber şerefsiz olabildiklerini fark edip ateşkes ilan ettiler." Louis, tekrar önüne döndü. Nikahtan sonra önce annesini ve kız kardeşlerini eve bırakmışlardı. Ardından, Zayn tekrar gelip onları almıştı, akşam saatlerinde eve anca varabilmişlerdi. Daha fazla bu çiftlik evinde kalamayacaklarını da biliyordu Louis. Üstelik artık Harry ile tamamen hayatlarını birleştirdikleri için iki kişi adına düşünmeye, hayatında aldığı kararlara birini daha ortak etmeye mecburdu. Harry, iki günün yorgunluğuyla arabaya biner binmez Louis'nin omzunda uyuyakalmıştı. Louis da aslında biraz daha rahat etsin diye daha çok göğsüne çekecekti ama uyku mahmuru Harry, gözlerini açınca birden nerede ve kimlerle olduğunun farkında olmayarak bir bacağını üzerinden atıp kucağına oturduğu gibi uyumaya devam etmişti. Zayn'in ve Niall'ın de dönüp dönüp dalga geçer gibi imalı gözlerle Louis'ye bakmasının sebebi buydu.

Harry'nin bacakları altından ellerini geçirip kalçasının altında iki elini birleştirdi.
"Gülmeyi bırakın da biri kapıyı açsın." Zayn, aynadan tekrar Louis ile göz göze gelince, imayla bakmaya devam etti. Bir gözünü kırpıp
"İstersen bu gece başka bir yerde kalalım biz." Dedi. Louis, sabır dilenircesine ofladı.

"Tanrı aşkına! Sadece şu kapıyı aç ve yapamadığın imalardan vazgeç!" Sesini yapabildiği kadar kısık tutmaya çalışıyordu. Arabadan birer birer indiklerinde Louis'nin kapısını açan Niall oldu. Yüzünde az önceki ima çok kalmamıştı. Louis'ye yaklaşıp derin bir nefes aldı. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle Harry'ye baktı. Gözlerinin parladığını havanın kararmasına rağmen görebiliyordu, Louis.
"Teşekkür ederim." Dedi Niall. Louis, Harry'yi sıkıca tutup arabadan indi. Niall, kapıyı kapattı. Kapıların kilit sesi duyulduktan sonra Zayn'in eve ilerlediğini gördüler, kapıyı açmak için gidiyor olmalıydı. Liam da yanaşıp Niall'ın arkasında durdu. "Teşekkür ederiz." Diyince Niall gibi Louis, çatık kaşlarıyla ikisine döndü. "Ne için? Anlamıyorum."

Niall, bir adım geri gitti. Kafasıyla Liam'ı gösterdi. "Biz, onu korumayı, ona aile olmayı doğru düzgün beceremedik." Tekrar Harry'ye baktı ama kısacık sürdü ve bakışları eğildi.
"Yaşadığı her şeyi gördüm, Louis. Ellerimden gelen birkaç aya bir ona pamuk şeker almak, on bir yaşımdan beri durmadan yenisini alıp cebimde sırf onun için taşıdığım kremi sürmekten başka bir şey olmadı. Defalarca kaçacak olduk ve hepsinde ya biri gördü ya siktiğimin Chad'i durdurdu. Gücümüz de yetmiyordu ki alıp gidelim..."

Liam, bir elini Niall'nin omzuna attı.
"Sen ona aile oldun ama." Dedi.
"Hiç görmedik. Güldüğünü, böyle rahat uyuduğunu, korkmadığı anları hiç görmedik. Teşekkür ederiz."

Niall, başını salladı. "Onu buldun, kırılmış kanatlarını iyileştirdin ve uçuruyorsun." Louis, Harry'yi hafifçe kucağında zıplatıp yerini sağlamlaştırdı. "Onu gökyüzüyle ben tanıştırmışım gibi davranmayın." Başını eğip Harry'nin güzel yüzünde gözlerini gezdirdi. "O, kendisi uçmayı seçti. Benimle yaşamayı seçtiği için hepimiz ona teşekkür etmeliyiz."

Niall ve Liam'a gülümsedi. "Size de ben onu bulana kadar yıkılmasına izin vermediğiniz için teşekkür ederim."

Niall, sadece başını salladı. Liam, omzundaki elini çekmeden onun beline attı. İkisi birbirlerini tutarak eve yürümeye başladı. Louis, Harry'yi bir daha hafifçe zıplattı. Arkalarından ilerledi.

Evin açık kapısından girip ayağıyla kapıyı kapattı. Yanağını göğsüne sürtüp biraz daha sıkı sarılan kıvırcık yüzünden istemsizce dudaklarının kıvrılmasıyla merdivenleri çıkmaya başladı. Harry'nin kollarında rahat ve tasasız duruşu Louis'ye hiçbir şeyin gelmediği kadar iyi geliyordu. Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden onu izlemek istiyordu. Utancından kızaran yanakları da bir o kadar hoşuna gidiyordu, gülüşünden yayılan ses her şey tepetaklak olsa bile tamamıyla yolunda gibi hissettiriyordu. Neyden kaçarsa, neyden sakınırsa kendisine sokuluyor olmasıysa bambaşkaydı. Louis, tüm bunların, bu ufacık şeylerin bir gün onu böylesine huzurlu hissettireceğini söyleseler inanmazdı.

Aklına gelenle durdu, salonda masanın üzerindeki kağıtları toparlayan Zayn'e doğru konuştu. "Edward ve annesi nerede?" Zayn, omuzlarını silkti. "Çocuğun dediği gibi gittik o gece annesini aldık. Yanında bir çanta dolusu parayla verdiler kadını. Evden ayrılmışlar. Bakındım içeride de yoklar." Louis, sakince düşündü. "Peki, Harry'yi kaçıran adam hâlâ duruyor değil mi?" Zayn, onu onayladı. "Chad'i ve onu ziyaret etmemiz gerekiyor sanırım, biraz konuşalım değil mi? Hem Niall, bu çay partisi işlerinden güzel anlıyor galiba."

Zayn, dudağının kenarıyla sırıttı. "Chadwick'e misafir olarak gidelim. O mahalleye gittiğimizden beri evin içini merak ediyorum." Louis, hafifçe güldü. "Adamlarının peşine düşerler mi bilmiyorum ama Chad, ağzını açmadığı sürece Harry'nin tekrar peşine düşmezler büyük ihtimalle. Chad'in tekrar konuşması yakındır. Gidip susturalım."

Zayn, kafasını iki yana sallayarak güldü. "Kulağa eğlenceli geliyor."

Louis, arkasını dönüp merdivenleri çıkmaya devam etti. Kaldıkları odaya girdi, Harry'yi yatağın üstüne bıraktı. Üzerindekini kavramış parmaklarını ayırmak zorunda kaldı. Dolaba yönelip üzerindekileri çıkardı. Altına çok da kısa olmayan siyah bir şort giyindi, kendisine de büyük olan tişörtlerden birini ve bir şort daha alıp Harry'nin yanına gitti. Uyandırmadan tek tek kıyafetlerini çıkardı. Pantolonu çıkartırken zorlandığı için sadece tişörtü giydirebildi. İnce pikeyi çekiştirip üzerine örttü, saçlarının arasını öpüp odadan çıktı. Su almak için mutfağa inmesi gerekiyordu, olması gerekenden çok daha fazla yorgun hissediyordu.

Bir bardak içtikten sonra bir tane daha içmeye karar verip bardağı doldurdu. Bahçeye açılan kapıdan dışarı çıktı, cam kapının yanında duran masa ve sandalyeler çok temiz gözükmüyordu ama pek umrunda olmadı. Masadaki büyük ihtimalle Zayn'e ait olan sigara paketi de etkili olmuştu. Bardağı masaya bırakıp sigaralardan birini dudakları arasına yerleştirdi, çakmak için etrafa bakınırken masanın üzerine bir anda düşen çakmak irkilmesine sebep oldu.

Zayn, elindeki ceketi Louis'nin üzerine fırlattı. Sandalyelerden birini çekip kendisi de dudakları arasına koyduğu sigarayla yanına oturdu. "Bir de hastalan, başımız iyice sikilsin. Tişört falan da mı yoktu?"

Louis, elini siper ederek yaktığı sigaranın acı dumanını ciğerlerine doldururken belirsizce sırıttı.
"Evin içinde birini çıplak görürsem diye ceketle mi dolaşıyorsun?" Ceketin kollarını geçirdi, önünü açık bıraktı. Zayn, gülüp çakmak için elini uzattı.

"Harry'nin yanından çıkmayacağını düşünmüştüm. Kendim içindi ceket. Uyanırsa falan, yeni evli olarak-" Louis'nin su dolu bardağı üzerine dökecek gibi yapması yüzünden refleksle yüzünün önüne ellerini tutup güldü.

"Su içmek için indim, bahçeyi açık görünce biraz oturacaktım sonra da.." diyip iki parmağı arasında düşecek gibi duran sigarayı gösterdi. Zayn, sağ ayağının bileğini sol dizine dayadı, biraz daha yayılarak oturdu. Nefesini verişini Louis çok net duymuştu. "Ne yapacaksın Louis?"

Aklında dolanıp durmasından yorulduğu soru Zayn'den gelince sırtı gerildi. Yorduğu kadar bir cevabı da hak ediyordu ama Louis'nin cevapları kesinlikle yoktu. Louis, dökmediği halde ayağının ucuna düşen külü izliyordu. "Hangisini ne yapacağım?"

Zayn, başını sandalyenin ucundan geriye yatırdı. Kafasını çevirip Louis'ye baktı. "Louis. Çok şey oldu. Çok şey üstlenmek, çok şeye koşturmak zorunda kaldın. Yorgunsun, biliyorum. Ve bu çok normal. Ama idrak edemiyorsan diye söylüyorum." Kaşlarını kaldırıp gözleriyle merdivenleri işaret etti. "Yukarıdaki, senin ağzının içine bakan, gözleri durmadan seni arayan kıvırcık saçlı çocukla evlisin."

Louis da merdivenlere baktı. Sigarayı dudakları arasına tekrar koydu. "Bir şey üstlenmedim. Düşündüğünü anlıyorum ama beni yoran onun için koşmak, onunla yaşadıklarım değil." Zayn'e döndü birkaç günde yaşlanmış mavi gözleri. "Hâlâ onu tam anlamıyla çıkaramamış olmam. Davalar var, polislerde bir sik yok, sakladığımız bir adam var, Chad'i öldürmek istiyorum, Harry'yi gerekirse uzak tutmam gereken bir ikizi ve annesi var."

Zayn, ayağını indirip biraz daha dik oturdu. "Buradayım, biliyorsun. Yukarıda da Harry 'A' dese koşacak iki velet var. Hepsini ben yapacağım demek zorunda değilsin."

Louis, başını salladı. Dudakları alayla kıvrıldı. "Ağlayıp sarılmamız gereken bir konuşma olarak bitmeyecek değil mi bu?"

Zayn, yüzünü buruşturdu.
"Sana siksen sarılmam."
Louis, alay biraz daha yüzüne yayılırken kaşlarını kaldırdı.
"Harry, kaybolduğunda rüya görüyordum o zaman? Bana sarılan sen değilsen kimdi acaba?"

"Baktım, ağlayacaktın hüngür hüngür. Anneni de o an için bulamayacağımdan, kıyamadım."
Eğilip Louis'nin yüzüne aynı alayla baktı. "Gariban sevindirmek sevap."
"Siktir git!"

İkisi bakışıp gülmeye başladıklarında Louis, arkasından gelen kısık sesle susup başını hızla geriye çevirdi. "Louis..." Zayn de o yönde dönüp Harry'yi gördü. Elindeki sigara parmaklarının ucu ile tutabileceği kadar küçülünceye dek, yanakları içeri çökerek dudaklarından ayırmadı. Masanın üstündeki Louis'nin koyduğu suyu kafasına dikip izmariti içine attı. Louis da aceleyle elmacık kemikleri belirginleşip, yanakları çökene kadar dumanı içine çekti ve Zayn'in ona tuttuğu bardağa izmariti attı. Zayn "iyi geceler." Diyerek içeri girdiğinde nefesini dışarı üfleyip Harry'ye elini uzattı.

Zayn, gözden kaybolunca ufak adımlarla Louis'ye doğru gitti Harry. Louis'nin elini kavrayınca kucağına doğru çekildi. Yan bir şekilde dizlerinin üzerine oturdu. Louis'nin bir eli belini sararken diğer eli bacaklarını sadece biraz örten tişörtün iyice toplanıp açıkta bıraktığı bacaklarına yerleşti. "Neden uyanıksın?" Harry'nin çenesini öptü yavaşça.

"Tuvalete gitmem gerekiyordu. Uyandığımda yanımda yoktun." Kolunu Louis'nin sırtına attı. Louis, kulağı ve çenesi arasını öptü bu kez. "Su içmek için gelmiştim." Harry'nin uyku akan karanlıkta çok daha koyu duran yeşil harelerine dikti gözlerini.

"Tahmin etmiştim." Dedi Harry. Boştaki eli, Louis'nin alnındaki perçemini yana yatırdı, yanağına elini kaydırdı. "Sigara içtiğini yani."

Louis, yüzündeki ele yanağını biraz daha yasladı. Bacaklarındaki eli kalçasının kıvrımına kadar yükselip tekrar alçalıyordu. "Zayn ile karakola geldiğimiz gün, sana sarıldığımda üzerinden almıştım kokusunu." Louis, yüzünü Harry'nin boynuna gömdü. Burnunu sürterken, Harry'nin ensesine kayan parmaklarının hareket edişinin keyfini çıkartıyordu. "Evet, o gün de içmiştim. Çok sık içmem. Canım sıkkın değilse, gergin değilsem, sinirli değilsem çok içmiyorum."

Harry'nin parmakları ensesini okşadı. "Beni tanıdığından beri kaç tane içtin Louis? Sana ne kadar zarar verdim bilmek istiyorum."

Louis, güldü. Yüzünü kaldırmadığı için boğuk çıkmıştı gülüşü. Bacağındaki eli yukarıya gelip durdu. Durduğu yeri hafifçe sıktı avucunda. "Senin mevzun bambaşka bende. Her şey tersine dönüyor, konu sen olunca."

Başını kaldırmadan boynunu öptü sonra Harry'nin yüzüne döndü. "Ağlamamın sebebi hüzün olmuyor, sinirimin sebebi kendim olmuyor, gülmemin sebebi kendi mutluluğum olmuyor sadece. Söz konusu sen olursan gerildiğim, sinirlendiğim için de içmem sigarayı." Harry'nin ulaşabildiği kadar dudaklarının kenarını öptü.
"Ufacık gülüşüne onlarca sigara yakarım."

Harry'nin boğazını yakan bir yutkunma geçti. Louis, boynundaki yumrunun hareketini izledikten sonra oraya da bastırdı dudaklarını. "Bazen beni sevdiğin kadar seni sevemiyor olmaktan korkuyorum."

Louis, iç çekip tekrar baktı gözlerine. "Koptuğum yerden kördüğümle bağladın beni kendine demiyor muydun? Birbirimize bağlıysak nasıl geri kalabilirsin? Beraber yürümüyor muyuz, kördüğümümüz çözüldü de benim mi haberim yok?" ?

Bu kez Harry güldü. Louis, dudaklarının şekline dalıp gitmişken onun yüzünü okşadı. "Ben kendine düğümledin diye mi güveniyorsun?" Louis'nin kaşları çatıldı. "Umarım, bugün çözülmeyecek bir düğüm attığımın farkındasındır." Bir sır verirmiş gibi Harry'nin kulağına yaklaştı. "Bugün benimle evlendin."

Harry, dudaklarını birbirine bastırdı. Omuzlarını silkip kucağında kıpırdandı. "Bilmem. Öyle mi yapmışım?" Louis, gözlerini kıstı. Çok daha önce LaDa lafı açıldığında evleniriz demişti sonra Harry sorduğunda 'Bilmem, hatırlamıyorum.' Gibi bir cevap vermişti. Harry'nin kendisini taklit ettiğini anlayınca, yüzüne şokla karışık bir gülümseme yayıldı. Kıvırcık olan kıkırdamaya başladığında dilini ısırdı.

Harry, Louis'nin kucağından kalkıp evin içine adımladı sakince, sessiz gülmeleri omuzlarının sallanmasından belli oluyordu. Louis, ayaklanıp "Bak ben nasıl hatırlatıyorum!" Diyerek seri adımlarla arkasından geldiğinde ufak bir çığlık atıp artık seslice gülerek koşturdu. Ama saniyeler sonra kendisini Louis'nin omzunda bulmuştu. Hâlâ gülmeye devam ederken beline sarıldı. Louis, merdivenleri çıkarken altına bir şey giymeden dışarı çıktığı için söyleniyor, bir yandan da Harry'yi oynatıp daha çok gülmesine sebep oluyordu. Ama Harry, bilmiyordu ki Louis kendisinden çok daha fazla gülüyordu.

❄️
❄️
❄️

Louis, gözlerini başındaki feci ağrıyla açtı. İki elini yüzüne sürtüp ayılmaya çalıştı. Gözleri açık pencereden hâlâ karanlık olan havayı görünce saatin çok erken olduğunu anladı. Eli istemsizce yatağın diğer yanına gitti. Boş ve soğuk çarşaflar onu karşılayınca biraz daha ayıldı, dönüp bakma ihtiyacı hissetti. Ancak Harry yoktu. Komodinin üstündeki telefonunu kontrol etti. Saat dördü yirmi geçiyordu. Dün sekiz buçuk gibi uyuduğu için bu saatte uyanmış olmalıydı. Uyku denen şey ikisine de kafasına göre gelip gidiyordu ve bu da başındaki ağrıyı açıklıyordu. Zayn'in gece verdiği ceketi yatağın kenarından alıp üzerine geçirdi. Vakit tahmin ettiğinden de erkendi.

Merdivenlerden aşağı inerken duydu tıkırtıları. Mutfağa yöneldi gözlerini daha tam olarak açamazken. Buzdolabının önünde durmuş, birbirine girmiş saçlarını tek eliyle biraz daha dağıtırken dolabın içini inceleyen Harry'yi gördü. Çıkardığı saklama kabındaki peynire kararsızca bakan Harry'ye gülmemek için kendini zorladı. Yüzü sanki ilk defa peynir görüyormuş gibi bir ifadeyle saklama kabına bakıyordu çünkü. Kabı tekrar dolabın içine koyduğunda yavaş yavaş yürüyüp arkasına geçti.

Kollarını karnının üzerine sarıp ensesini öpünce bağırıp sonra kendini durdurmak için ellerini ağzına kapatan kıvırcığa dayanamayıp güldü. Omzunun üzerinden dolaba baktı, Harry'nin hızla inip kalkan göğsüyle ve çatık kaşlarıyla kendisine baktığını biliyordu. "Ne arıyorsun?"

Başını çevirip ellerini ağzının üzerinden çekmeyi unutan Meleğine döndü. Bir eliyle onun iki elini ağzının üzerinden çekti, karnının üzerine getirip iki eliyle sabitledi. Uzanıp kendisininki gibi yorgun duran gözlerinin altını öptü. Harry'nin yüzü anında yumuşadı, ağırlığını biraz Louis'ye verdi. "Acıkmıştım."

"Dün bir şeyler yiyemedik, uyku desen her gün değişiyor. Gel bakalım." Harry'nin elini tutup tezgaha doğru çekiştirdi. "Tost falan yapabilirim, dışarıdan da alabiliriz." Harry, başını iki yana salladı. Louis, onu belinin iki yanından tutup tezgahın üzerine oturturken "Tost olur." Dedi. Louis, alnına bir öpücük birakip arkasını döndü. "Ekmek var mı bakmam gerek önce."

Çekmecelerin olduğu tarafa ilerledi. "Bugün ne yapacaksın?" Louis, çekmeceleri açıp bakınırken Harry'nin sorusuna o görmese bile sorgulayan bir ifade gönderdi. "Bir şey mi yapacakmışım? Sen neredeymişsin?"

Harry da Louis görmeyecek olsa da omuzlarını silkti, başını sola doğru yatırıp onun çekmeceleri kurcalayışını izledi. "Zayn'le olan konuşmanı biraz duydum. O yüzden." Louis, bu defa başını arkaya çevirip Harry'nin yüzünde gözlerini gezdirdi. "Ne kadarını duydun?"

Harry, yanlış bir şey yaptığını hissederek bakışlarını kucağına indirdi. Parmaklarını birbirine dolamaya başladı. "Chad ve davalardan falan bahsediyordun." Louis, nefesini verip bulduğu ekmek paketini de alarak Harry'nin yanına gitti. Zayn'in yorgun olmasıyla ilgili söylediklerini de duymuştu çok büyük ihtimalle. Bu yüzden 'Sana ne kadar zarar verdim bilmek istiyorum.' Dediğini yeni anlıyordu Louis.

Ellerini tezgahta Harry'nin iki yanına koydu. "Konuştuğumuz her şeyi duydun değil mi?" Harry, dudağını kemirip başını kaldırmayınca Louis boynunu eğip gözlerini buluşturdu. "Meleğim." Dedi. "Dinlemiş olmanı sorun edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Duydukların yüzünden bana ne kadar zarar verdiğimi bilmek istemen daha çok canımı sıktı."

Harry, doğrulurken Louis de onunla dikleşti. "Bilmek istedim. Seni ne kadar yorduğumu bilmek istedim. Benden önceki hayatınla şimdiyi kıyaslayınca ne düşüneceğini ölesiye merak ettim. Ama sen yine öyle bir konuştun ki... Dedim ya bazen seni, senin beni sevdiğin kadar sevemiyor olmaktan korkuyorum."

Louis, tezgahta kollarını kaydırıp Harry'nin arkasında ellerini birleştirdi. İki bacağı arasına yerleşti. Başını kaldırmak zorunda kalıyordu. Harry'nin dudakları üzerine hafif bir öpücük kondurdu. "Buldun mu cevabı? Verdim mi?" Ses tonu Harry'nin kulaklarının yanmaya başlamasını sağladı. Kulaklarından başlayan kızarma yanaklarına iniyordu. Harry, göğsü derin nefesleriyle yükselmeye başlayınce kollarını Louis'nin boynuna sardı. "Verdin."

Louis'nin gözbebeklerinin büyüyüşüne şahitlik etti Harry. Sonra mavi gözler dudaklarına kaydı. Biraz daha sadece nefesinin yüzünü yalayıp geçişine katlanmak zorunda kalırsa sızlanmaya başlayacaktı neredeyse. Sonra Louis'nin gözlerinin kendi yeşilleri ve dudakları arasında turlayıp durmasından onun istediğini vermeyeceğini anladı. Kıvırcık olan eğilip dudaklarını birleştirdi. Louis'nin belini saran elini aynı zamanda diğer elinin de bacaklarında keşfe başladığını hissediyordu. Ayak parmaklarını kıvırıp tezgahın altındaki dolaba bastırarak güç almaya çalıştı. Ellerini sırtına koydu, kendini Louis'ye doğru çekti. Dudaklarındaki hakimiyeti diliyle de ağzının içinde sürdüren Louis, yolunu boynuna doğru çiziyordu. Harry'nin kafası geriye doğru düşerken sabrı sınanıyordu. Louis, yavaş olmakta ısrarcı davranıyor, Harry'yi ne hâle getirdiğini bilmiyordu. Biraz daha devam ederse çıplak teninde dolaşan el yüzünden dudaklarının ucunda bekleyen inlemeyi kaçıracaktı. Harry, bacaklarındaki elin daha da yukarılar için sınırları zorladığını iliklerine kadar titreyerek fark etti. "M-mutfaktayız." Dedi zorlukla konuşup.

Louis, sıcak nefesini Harry'nin bilmeden açtığı omzunun üzerine verdi. Belini tutup tezgaha geri itti. Bacakları arasından sıyrılırken nasıl yıkıldı yıkılacak gibi bir harabeyi bıraktığını biliyordu. Sınırların kapısını biraz daha aralasa Harry'nin tek kelime edecek gücü olmadığını da biliyordu. Ancak Meleği, ruhen de fiziken de çok yorgundu. Tıpkı kendisi gibi uyuyamayacaktı ama uykusuzdu. Kıyamayarak saçlarını öptü.

"Artık uyuyabileceğimizi sanmıyorum. Yemek yedikten sonra çıkalım." Harry, bacaklarını birbirine bastırıp dudaklarını kemirerek sakinleşmek için kıvrılma isteğini zar zor durdurmaya çabalıyordu. "Nereye?" Diye sordu bulduğu sesiyle.

Louis, gülümsedi. "Hâlâ anılarında çok kötü olan bir yeri daha güzel kılmaya." Harry, tahminde bulunmak istemedi. Louis'ye güveniyordu. Aklına gelen tabiki vardı ama düşünmek istemedi. Louis, şefkatle bakıyor, gülümsüyor ve Harry'ye her zaman kullandığı ses tonuyla konuşuyorduysa her şey iyi olacaktı. Bu yüzden Louis, tost makinesini fişe takarken içinde ufacık bir şüphe olmadan onu izlemeye devam etti. O varken her şeyin iyi olacağından yine onu sevdiği kadar emindi.

❄️
❄️
❄️

Harry, üstündeki kot cekete biraz daha sarıldı. Louis, kapısını açınca kaskatı kesilmiş bedeniyle izlediği sokağa bakmayı keserek arabadan indi. "Neden buradayız?"

Louis, Harry'nin elini tuttu. Çöp ve ambalaj atıklarıyla her yanı pislik içerisinde olan sokağın başındaydılar. Harry, Louis'nin elini çok daha fazla sıktı. "Aklına kazınan bu sokağın kötülüğünü sileceğiz."

Harry, şimdiye kadar olduğu gibi sanki hiç Louis ile tanışmamış, sanki hiç o mahalleden çıkamamış da ufacıkmış gibi hissetti alışkanlıkla. Louis'nin arkasına doğru geçti. Louis, sakince telefonunu çıkarttı. "Şarkı açacağım. Ve beraber bu sokaktan geçeceğiz tamam mı?" Harry, eskisi gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Her köşeden Chad çıkacaktı sanki.

Şarkı çoktan yankılanmaya başlayınca mecbur dişlerini sıktığını bilmeden titrekçe salladı başını.

-Always thought
I was losin' the race
Lookin' for love in all the wrong places
Really don't know how we made it here
Never thought
I was worth what you give
Never felt quite alive, now
I'm livin'
Yeah, you kill my doubts, they disappeared

-Her zaman yarışı kaybettiğimi düşündüm
Aşkı hep yanlış yerlerde aradım Buraya kadar nasıl başardık, gerçekten bilmiyorum
Senin verdiğin şeylere layık olduğumu düşünmedim hiç
Hiç bu kadar canlı hissetmemiştim, işte şimdi yaşıyorum
Evet, şüphelerimi öldürüyorsun-

Louis, Harry'nin elini çekiştirdi. Sabahın beşinde, hava hâlâ karanlıkken Harry'nin boş halinden bile korktuğu pis sokakta koşmaya başladılar. Harry, göğsünü şişirene kadar derin bir nefes aldı. Kafasında durmadan dönen cümle eziliyor gibi hissettiriyordu.

'Şimdi ya da asla... Şimdi ya da asla... Şimdi ya da asla...' Sonra, gözlerini yumdu. Masmavi gözler karanlığı doldurunca daha net açtı gözlerini. Tuttuğu nefesi verdi, cümlelerin altında ezilmeyi bıraktı. Cümleleri o sokakta koşarken ezecekti.

-When I feel like nothing's gonna hold me down
Hold me down, you do
Used to be scared of fallin'
'Til you came around, came around

-Hiçbir şey beni ayakta tutamazmış gibi hissederken beni ayakta tutuyorsun
Sen gelene kadar düşmekten korkardım-

Louis'nin ayaklarına adımlarını uydurdu, yanında koşmaya başladı. Sokağın ortasına doğru yokuştan çıkarken kendi kendine fısıldadı. "Şimdi." Sokağın köşesinde yırtık ayakkabılarını suda ıslatıp şekiller çıkartan çocuğu görebiliyordu, bir diğer köşesinde on yaşındaki hâli kurabiyelerle koşuyordu, sonra burnunu çekip ısınmak için oyun oynuyorum adı altında zıplıyordu biraz daha büyük hâli, Niall'ın ve Liam'ın asla eşlik edemediği imrendiği kahkahaları çınladı kulaklarında. Ardından sararmış binanın köşesinde şiş karnını tutmuş korku sinmiş dudaklarıyla gülümseyen hâlini gördü. Gözlerinin kenarından akan tuzun tenine karıştığını bilmedi. Niall'ın sırtına krem sürerken Chade küçücük yaşına rağmen ettiği küfürleri işitti. Sonra Liam 'Vurmuşsun!' Diye bağırdı. Gülerek birbirlerine sarılışları belirdi gözlerinin önünde. Tek bir saniye kızaran yeşillerini kırpmasıyla bu kez aynı köşede elindeki mavi battaniyeye hayatındaki en değerli şeymişçesine bakıp göğsüne bastırışını gördü. Hayatının ölüm tuzağı olan eve yaklaştıkça arttı kulaklarını dolduran çığlıklar. Chad, köşede battaniyeye sarılan Harry'yi sürükledi, sonra öyle bir duydu ki çığlığını dizleri titredi. Louis tutmasa düşecekti. Ama çığlığından çok daha yüksek duydu hıçkırıklarını. Yerde kıvranan Harry'nin 'Sen de gitme Melek.' Diyişi kursağında çağlayıp içinde patladı. Eve yaklaştıklarında kapıdan üstü tamamen kana bulanmış hâli çıktı tökezleyerek. Burnuna bastırdığı bezle kanamasını durdurmaya çalışarak ağlıyordu. Koştu... Koştu... Koştu ve sokağın ortasında bayıldı. Kaldıran olmadı. Kapının eşiğinde kusan minik bedeni görünce midesi kalktı. Sonra camdan atladı küçük Harry, koşturdu yine. O da yığılıp kaldı. İşittiği bir cümle daha oturdu yüreğine. 'Beni de alın.' Dedi yere düşerken. 'Bugün benim doğum günüm.' Evin ilerisinde küçücük hâlleriyle Niall ve Liam'ı görünce gülümsedi sonra. 'Sen üşümüyor musun öyle?'
'Liam bir dur! Daha adını söylemedi!' Sonra duyduğuyla ellerini pantolonuna sürtmemek için direndi. 'Dokunmayın! Kirlidir onun elleri!' Eve metreler kala uzun zaman önce yüzünde patlayan tokadın acısını hissetti. 'Sana benden mi dedim!' Diye sordu Anwer. Hıçkırdı, Harry. O zaman yerden kaldıramadığı yüzü için, çıkmayan sesi için hıçkırdı. 'Yok et onu!' Dedi bu kez de Anwer. Arkasından yüzlerce kez kendi sesini duydu her defasında aynı şeyi söylüyordu. 'Özür dilerim Melek... Özür dilerim Melek...Özür dilerim Melek... Sonra binlerce çığlık, binlerce hıçkırığa karıştı. Kesik kesik kendi sesini duydu. Gitme diyordu, yalvarıyordu ya da durması için dileniyordu her birinde. Sokakta her biri birbirinden farklı yaşlarda bir çok hâli ordan oraya koşturdu. Bir köşede ağlıyor bir köşede Niall ile poşete oturmuş yokuştan kayıyor bir diğerinde Amy'in yere yığılmış bedeninden koşarak uzaklaşıyordu.

"Dur!" Dedi bağırarak.

-Now I just wanna stay here, fall into midnight
Want nobody else now, only you, feel right
Time enjoyed wasted's not wasted time
So stay 'til the morning, stay for a while
I just wanna lay here and fall into midnight
And fall right into you

Şimdi burada kalmak ve gece yarısında kaybolmak istiyorum
Kimseyi istemiyorum sadece sen doğru hissettiriyorsun
Eğlenerek harcanan zaman boşa geçmiş sayılmaz
Sabaha kadar kal o zaman, biraz daha kal
Burada uzanmak ve gece yarısında kaybolmak istiyorum
Ve doğruca sende kaybolmak

"Dur! Ne olur dayanamıyorum, dur!" Louis, anında durup Harry'yi kendine çekti ve sıkıca sarıldı. "Buradayım." Dedi. Tek bir kelime Harry'nin tüm vücudunda öyle bir etkiye yol açtı ki... Kendisine durmadan Louis'nin burada olduğunu hatırlattı. Sokaktaysa çalan şarkının yankısı biraz daha arttı.

-Like a rock, I was set in my ways Always thought
I was too far from grace, yeah
I was numb before, but now I feel Any problems, we'll figure it out Any love lost, we'll bring back around
Any broken heart, we'll make it heal

-Tıpkı bir ateş gibi kendi yöntemlerimle kalmıştım
Her zaman incelikten uzak olduğumu düşündüm
Önceden uyuşuktum ama şimdi hissediyorum

-When I feel like nothing's gonna hold me down
Hold me down, you do
Used to be scared of fallin'
'Til you came around, came around

-Hiçbir şey beni ayakta tutamazmış gibi hissederken beni ayakta tutuyorsun
Sen gelene kadar düşmekten korkardım

-Now I just wanna stay here, fall into midnight
Want nobody else now, only you, feel right
Time enjoyed wasted's not wasted time
So stay 'til the morning, stay for a while
I just wanna lay here and fall into midnight
And fall right into you

-Şimdi burada kalmak ve gece yarısında kaybolmak istiyorum
Kimseyi istemiyorum sadece sen doğru hissettiriyorsun
Eğlenerek harcanan zaman boşa geçmiş sayılmaz
Sabaha kadar kal o zaman, biraz daha kal
Burada uzanmak ve gece yarısında kaybolmak istiyorum
Ve doğruca sende kaybolmak-

Continue Reading

You'll Also Like

149K 15.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
793 108 6
"Kelimeler zihnin gölgesidir ve unutmayın ki bayım, gölgelere kelepçe vurulmaz. " 𝘛𝘶̈𝘮 𝘦𝘷𝘳𝘦𝘯𝘪 𝘨𝘦𝘻𝘥𝘪𝘮 𝘢𝘮𝘢 𝘴𝘢𝘥𝘦𝘤𝘦 𝘰𝘯𝘶𝘯 𝘨𝘰...
28.1K 2.1K 10
"Dikkatli ol, böyle bir yemini düşünmeden etme. Arzular teslimiyete dönüşür, teslimiyet de güce..." Joker ve Harley uyarlamasıdır.
606 63 10
"Eğer hayat seni hayallerin kadar tatmin etmiyorsa hayallerde yaşamanın ne sakıncası var?"