Son Perde

Par Thebluespirit7

217K 15.4K 8.6K

"Hiç sevilmemişsin,sevdiğin ise meçhul!"diye gürledi ceylan gözleriyle. Sevmek ve sevilmek nedir özenle ince... Plus

Rüzgarda Savruk Başına Buyruk
Deja Vu
Senaryo Defteri
Herkesin Bir Sırrı Vardır
Aşık Bir Adam
Unutma Beni Çiçekleri
Bu Matematik Bizi Kandırıyor Hocam
Haset
Ben Daha On Sekizim
Pervane!
Sen Ona Aşıksın
Organize İşler Bunlar
Cesaretin Var Mı Aşka?
Sır Küpü
Öfkenin Çirkin Yüzü
İnek Uçurma Operasyonu
Kırmızı Kablo mu Mavi Kablo mu ?
Sadece Bir Kez
Tadı Damakta
En Uzun Gece
Bu Yeni Bir Gün
Ezberbozan
Biri Söylese
Benim Aşık Olmam Gerek
Kendini Gerçekleştiren Kehanet
İntihaşk
Benim Ahu Gözlü'm
Çıkış
Bir Derdim Var Artık
Kördüğüm
Ses Etme
Sen Beni Bir Ayda Unutursun
Haydi Söyle
Neyin Nesi ?
Aşk Adamı
Geçmişin İzleri
Vişneli Brownie
Empati...
Dön Bak Dünyaya
Bildiğim Tek Yol
Öfke
Ayyaş
Tek Kurşunluk
Çünkü Başka Sen Yok
Gözlerimi Kapatsam
Bomonti
Aç Bağrını
Beni Boş Yere Yorma
"İbneymiş..."
Zeliş
Son Dans
Felaket
Dursun Zaman
Kaybeden
Dipsizliğe de Seninle
Gördüğüme Sevindim
Yakarış
Cevapsız Sorular
Tacizci

Dokundun Mu Ona ?

2.1K 150 53
Par Thebluespirit7

"Anlayışsız ,bencilim. Çok fazla içerim.

Beynim hep uyuşuktur. Hep kendimi seçerim.

Sense hep çok güzeldin,hep doğruyu seçerdin.

En büyük yanlışın elbetteki bendim..."

"Gitme."diye gürledi Kutay oğlanın kollarından sıkıca tuttuğunda. "Ben aptalın tekiyim tamam mı,bok gibi yanlış anladım her şeyi."

"Bana hiç bir zaman güvenmedin."diye yanıtladı Uygar. Alt dudağını koparmak istercesine dişlemişti oğlan. Kuruyan dudaklarında dişlerinin izi çıktığında acıyla buruşturdu yüzünü. "Bana hiç güvenmedin."

"Annen ve babanla konuşacağım."diye fısıldadı Kutay. Oğlanın bileklerine dokunmak üzere ellerini uzatmıştı lakin sobaya dokunmaktan imtina eden bir çocuk gibi geri çekmişti ellerini.Ona dokunmaya hakkı yok gibi hissediyordu. Ona bakmaya bile hakkı yok gibi hissediyordu. Onu bir gecede ,akıbeti meçhul gecenin karasında toz zerresi haline getirmişti. Onun tenine temas edebilecek layıklığı kendinde bulamıyordu. 

Uygar tek bir söz daha söylemeden arkasını dönüp çekip gitmişti.

"Benimsin."demişti Kutay hırsla. "Benimle kalacaksın. Benimsin,seni bu duruma ben soktum ben bozdum seni,ben toplayaca..."

"Daha fazla dağıtma. Yeterli."diye yanıtladı Uygar lacivertlere bakmamaya yemini varmış gibi. Bir an olsun başını kaldırmamış,Kutay'ın yüzüne dahi bakmamıştı.Uygar  sakinliğini korumaya çalışıyordu fakat kalbindeki titreklikle bunu daha fazla ne kadar sürdürebileceğine emin değildi.

Sanki bir şeyler yanlış gitmeye yemin vermiş gibiydi. Sanki mutsuzluğa ant içilmiş gibiydi. Vişneli brownieler pişirdiği,kokusuyla uyandığı,gözlerinde kaybolduğu adamla saadeti imkansızdan bile imkansız gibiydi. Yazın sıcağında kavrulan bir gündü yaşadıkları. Denizin ferahlığında güneş ile öpüldükleri vakitler pek bir kısıtlıydı. Sanki zemheri ayazına mahkumdu ikisi. Sanki birileri cehennemin kapısını onlar için özenle açık bırakıyordu da tüm zebaniler onları buluyordu. Yaz güneşlerini solduran zemheri ayazları ısırıyordu tenlerini. Yerin yedi kat dibi kadar alevlerle boğuşmaya mahkum gibilerdi.

Uygar binlerce defa gizli klasörlere aldığı ve şifre koyduğu dosyaların nasıl olur da masaüstünde kopyasını bırakmış olabileceğini kendine sorgulamıştı defalarca kez.Her şey tiyatro oyununda son perdeyi çektikleri vakit gelen telefonla aydınlanmıştı. Anne ve babası o gün kendi laptopları bozulduğu için oğullarının odasındaki çalışma masasındaki cihazı kullanmak için izin istemişlerdi.

Bu bir problem değildi zira Uygar'ın Kutay ile özel anlarının olduğu dosya devlet sırrı gibi koruma altındaydı. İmkansızdı bunu bulmak. Üstelik anne ve babası pek anlamazdı teknolojiden. Zorlasalar da bulamazlardı ki o dosyaları.Uygar da masaüstüne kopya koyacak kadar salak olup olmadığını uzunca süre sorgulamış olsa bir şekilde olmuştu olanlar.

Anne ve babası görmemesi gereken her ana tanık olmuşlardı. Bunu sadece bilgisayara kayıtlı bir piknik anısı videosunu ararken bulmuşlardı üstelik. Uygar yerin yedi kat dibine girip girip çıkmıştı.Yanında olan ve ona telkin veren tek kişi ise Tayfun idi. Ayrıca Tayfun'un kız arkadaşı da yanlarındaydı. Ancak kız Uygar sinir krizi geçirirken su almaya gittiği için Kutay sadece birbirine sarılan Uygar ve Tayfun'u gördüğü ile kalmıştı.

Tüm bu belirsizliklerin içinde tüm renkler de solup gitmişti. Her şey griydi ve karaydı. Uygar,arkadaşı ve sevgilisiyle birlikte evine gidip eşyalarını topladığında tokat beklemişti.

Oğullarının iğrenç bir ibne olduğunu haykırmalarını,kırıp dökmelerini beklemişti.

Bir fiske bile değmemişti. Tek bir kötü söz de işitmemişti .

Yüzüne bakmaya bile layık görmemişlerdi ki zaten. Ne dokunması ne laf söylemesi,bakmaya bile değer değildi. Odasından aceleyle eşyalarını topladığında arabada onu bekleyen Tayfun ve sevgilisine bile utançla bakıyordu Uygar. Tayfun ısrarla bu gece onda kalmasının sağlıklı bir fikir olduğunu savunmuştu fakat Uygar inatla Kutay'a gitmek istemişti. Zaten Kutay onu binlerce kez aramasına rağmen dönüş bile yapamamıştı ağlamaktan,utancından. Bunların üzerine bir de Tayfun'un evinde kalırsa Kutay taş üstünde taş bırakmayacak kadar şiddetli bir biçimde ilişkilerini sona erdirebilirdi.Kutay hala geçmişteki "hoşlantı" mevzusuna derin bir takıntı besliyordu. Tayfun ile ölümüne düşman olması bir yana, kendisi Tayfun'un belirsizliği yüzünden kendini Uygar'ın hayatında bulduğu için her zaman güvensiz hissediyordu.

Uygar onun hayatını iyi etmeye çalışıp daha beter edecekti.

Kendi ailesi eşcinsel olduğunu bu kadar çirkin bir görüntüyle öğrenmişti. Yok sayarak yok etmişlerdi onu. Fakat Kutay'ın babası iri bir oğlan olmasına rağmen  onun geceleri kabuslarını tetiklemeye devam eden bir figürdü. Öğrendiği anda Kutay'ın hayatını bitirebilirdi.

Dahası oğlanı kendi evinde bile istemiyor,görmeye tahammül edemiyordu. Uygar onun evine kalmaya gittiği an kendisi yüzünden Kutay'ın hayatını daha da çekilmez hale getirmekten korkuyordu.

Kutay'ın evinde Kaan'ı görmek son düşüncesiydi.

Bu kabusların en azılısında dahi tanık olamayacağı kadar korkunç bir haldi. Bu Uygar'ın en karanlık kabusundan bile daha fenasıydı. Öyle ki tüm özel görüntülerinin anne ve babasının gözlerine değmiş olmasından daha çok acıtan bir şey varsa uğruna savaştığı bu aşkın ızdırap gecesinde Kutay'ın yanında Kaan'ı bulmaktı.

Aştıklarını sanıyordu. Kutay'ın içibi biliyordu Uygar. Kendisine güvendiğini de biliyordu Kaan'ı sadece korunmaya muhtaç zavallı bir çocuk olarak gördüğünü de biliyordu. Uygar defalarca kez Kaan ile beyaz bayrak çekmişti. Sevgilisinden uzak durması gerektiğini defalarca kez beynine işlemişti.

Zaten oğlanın bir sevgilisi olduğunu duymasıyla birlikte iyiden iyiye beyaz bayrağı göğe çekmişti üstelik.Kandırılmış ve aptal yerine konmuş hissediyordu. Aynı gün hem "aldatan" olmuştu hem de "aldatılan." Hem ailesinden olmuştu  hem de ailesi bildiğinden.

"Dokundun mu ona?"dedi Uygar sessizce.

Kutay başını öne eğdi. Canı öyle yanıyordu ki Uygar tüm bunlara rağmen onu tutmak,sarılmak istemesinden nefret ediyordu. Dağ gibi bir adamdı belki fakat yerle yeksan halde başı yere eğikti şimdi Kutay'ın. Develer diyarında bir cüce misali küçülüp yok oluyordu Uygar'ın dizinin dibinde. Pişmanlıkla solan gözleri,bastırmaya çalıştığı hıçkırıkları.

"Sikeyim seni."dedi Uygar hıçkırarak. "Dokundun mu ona?"

Kutay kuruyan boğazı düğümlenirken yutkundu usulca.

"Dokunmadım de."diye haykırdı Uygar hırsla. "Dokunmadım ona de. Elimi sürmedim desene."

Kutay sessizce dişlerini sıkarken Uygar ciğerden gelen bir iniltiyle kendi avucunu çizdi tırnaklarıyla. Teninde tırnak izleri bütünleşirken oğlan dayanamayıp kendi saçlarını avuçlamıştı. Beyni patlıyormuş gibi hissediyordu. Ağrı ve acıyla yok olduğunu hissederken son nefesiyle haykırdı.

"Dokunmadım desene Kutay. Dokunmadım ona elimi sürmedim de. Kendimi onunla avutmadım de." Uygar'ın sesi bir gece vaktinde silinen  gölge gibi kayboluyordu. Güneş gidiyordu,ışık yoktu. Bu artık ışığın olmadığı noktaydı. Çatallanan ve kaybolan sesiyle inliyordu oğlan acıyla.

"Dokunsan da dokunmadım de Kutay. Dokunmuş olsan da dokunmadım de."diye hıçkırdı. Uygar ,Kutay'ın yakalarından tutup duvara ittirirken bir yumruk savuruyordu.

"Dokunmadım de o zaman. Dokunmadım de. Dokunduysan da öyle de. Yalan söyle,inandır beni. Kandır beni."diye gürledi Uygar acıyla. "Olmadı bir şey de. Sabah koynumda uyanmadı ,bunu de."

Kutay pişmanlıkla "Ceylanım."dedi fakat bakamadı ceylan gözlere. O sadece Uygar'ın ayak dibindeki bir çöpten öte hissedemeyen biriydi o an.

"Hatırlamıyorsun...yatıp yatmadığınızı bile hatırlamıyorsun."diye fısıldadı Uygar acıyla.

"Allah belamı versin,yemin ederim ki senden başka kimseye kalbimde..."

"Hatırlamıyorsun Kutay çünkü...."diye inledi Uygar hıçkırarak. "Yine bir şeyler kullandın,yine bok gibi içtin. Yaptığını,yapmadığını bilmiyorsun çünkü kafan yerinde bile değildi. Söz vermiştin. Kullanmayacaktın."

"Uygar,ceylanım..."

"Sakın."diye yanıtladı Uygar acıyla. "Peşimden gelmeye layık olduğunu düşünme."


Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

368K 32.6K 29
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
145K 8.1K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
706K 14.1K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
169K 4.9K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...