My Sexy Sex Partner! Jīkook

kookandmin_ tarafından

569K 16.6K 22.3K

"Bay Jeon, ben... ben ne diyeceğimi bilmiyorum." "Sadece, teklifimi kabul et ve zevki yaşa." ⚠Uyarı; Bu kita... Daha Fazla

Uyarılar⚠
1!
2!
3!
4!
5!
6!
7!
8!
9!
YB DEĞİL ÇOK ÖNEMLİ!!
10!
11!
12!
13!
15!
16!
17!
18!

14!

3.8K 244 182
kookandmin_ tarafından

Ben geldim!

:)

Keyifli okumalar..

_

Gelen kim?

_

İki bedende uyumaya devam ederken iri olan işittiği cam kırılma sesiyle korkarak gözlerini araladı. Göğsüne gömülmüş bir şekilde uykusuna devam eden Jimin'e baktı hızla. Jimin hâlâ yanındaysa, bu ses neyin nesiydi şimdi?

Kucağındaki minik bedeni yavaşça kenara bıraktı. Jimin hissettiği soğukluk ile huzursuzca mırıldanmış, ardından üstündeki yorgana daha çok dolanmıştı.

Jeon, yanındaki bedene son kez bakarak yattığı yataktan ayaklanmış, yerde duran pantolonunu üzerine geçirmişti. Sessiz adımları merdivenleri bulurken ikinci katta gezindi gözleri. Kimse yoktu? Yanlış duyduğunu düşünerek derin bir nefes alacaktı ki, alt kattan gelen bir şeyin yere düşme sesiyle aldığı nefesi tutmak zorunda kalmıştı.

Adımları tekrar alt kata inen merdivenlere yöneldi. Şuan evde her kim varsa gerçekten onu pataklayabilirdi. Çalışanların olması imkansızdı. Geç olduğunda hepsi evlerine gidiyordu ve Jeon bunu bildiği için gelen kişinin bir yabancı olduğunu düşünüyordu.

Ya Eun Woo'ysa?

Sinirleri iyice gerilirken, o psikopatın böyle bir şeye kalkışmasına daha çok olanak verdi. Kendinden emin adımları hızla merdivenleri inerken karşısındaki kırılan vazoya baktı.

Demek ki duyduğum ses buymuş.

Derin bir nefes alarak adımlarını ilerletti. Kanepede uzanan bir beden fark etti. Kendi kendine kıkırdayan, aynı zamanda da ağlayan bir beden.. Tanıdık gelen sesle, bir nebze olsun oluşan korkusu kaybolmuştu. Işığı hızla açarak kanepede uzanan kardeşinin yanına gitti. "Ne işin var burada? Nasıl girdin evime?" Jeon hızla sorusunu yönelttiğinde Taehyung avucunun içerisindeki anahtarları tek parmağına takarak salladı.

Sikeyim..

Bu evi ilk satın aldığı zaman babası elbette her zamanki ayak bağını da peşine takmıştı. Yedek anahtarı kardeşine verdiği tamamen aklından çıkmıştı. Zamanla onun pasaklı ve dağınık hallerine tahammül edemediği için çalışıp kazandığı para ile ona da bir ev almıştı. Tabii bu babasının ve kardeşinin işine gelmişti. Nasıl yedek anahtarları almayı unutmuştu ki? "Ben gerçekten ayak bağı mıyım Jungkook?"

"İçip kafayı bulup, ne cüretle evime geldin Kim Taehyung?" Kardeşinin sorusunu görmezden gelerek, kendi sorusunu öne sürdü hızla. "Neden beni ve dediklerimi sürekli görmezden geliyorsun? Biz kardeşiz aptal herif!"

Taehyung'un yüksek çıkan sesiyle Jungkook yukarıda uyuyan minik bedeni hatırladı. "Sikik sesini alçalt Taehyung." Dişlerinin arasından tabiri caizse resmen tısladığında Taehyung ufak bir kıkırtı bırakmıştı sessiz eve. "Soruma cevap ver ve hemen kaybol Taehyung. Ayrıca o anahtarları da hemen bana ver." Jungkook önünde uzanan bedene doğru hareket ederek elindeki anahtarları almaya çalıştı. Fakat sadece çalıştı. Huysuz kardeşi elbette anahtarları almasına izin vermeyip uğraşmasına sebep olmuştu.

"Kim Taehyung, ölmek istemiyorsan hemen o anahtarları bana ver!"

Yüksek çıkan sesiyle kendisine küfürler savurdu. Umarım Jimin uyanıp şu rezilliği görmez, diye geçirdi içinden. Kemikli parmaklarını kardeşinin ince bileğine doladı ve hızla sıktı. Taehyung'un dudaklarından acı bir inleme dökülmüştü bulundukları odaya. "Acıyor, acıyor aptal!" Jeon, yüzündeki zafer sırıtışı ile avucuna aldığı anahtarlara baktı.

"Bağırmayı kes ve git artık. Bir daha da asla, asla içip evime gelme Kim Taehyung." Ses tonunu alçak tutmaya çalışırken tehditvari cümlelerini bileğini ovalayan kardeşine yöneltmekten çekinmiyordu.

Taehyung oturduğu koltuktan ayaklanarak, sızlayan bileğini umursamadan, kardeşinin güzel yüzüne ağır sayılabilecek bir tokat atmıştı. Jeon, başı yana düşerken kasılan çenesiyle birlikte ufak bir küfür savurdu. Alev saçan gözlerini kardeşinin dolu gözlerine hışımla çevirdiğinde, her zaman yaptığı gibi dilini yanağına bastırdı. Kim Taehyung, canına susamıştı..

"Sikik anahtarlarını götüne sok Jeon! Aptalın tekisin, senden nefret ediyorum!"

Boğazı yırtılırcasına bağırdığında Jeon evdeki diğer bedeni tamamen unutmuş, kardeşine vereceği derse odaklanmıştı. Bu bildiğimiz bir ders değildi ve Jeon bardağın son damlalarını taşıran kardeşini mahvedecekti..

İri elleri kardeşinin iki yakasını kavradığında sertçe kendine çekti, ona göre, çelimsiz olan bedeni. "Ne yaptın az önce sen?" Kalın ses tonu ile bağırdığında kardeşinin gözünden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

İmkansız bir şekilde kendine gelmiş ve yukarıda uyuyan bedeni hatırlamıştı Jeon. Kavradığı yakaları sertçe bırakırken, kardeşini biraz önce uzandığı koltuğa geri itti. Tehdit edercesine işaret parmağını kardeşinin yüzüne sallayarak, sinirden titreyen bedenine hakim olmaya çalıştı. "Gerçekten merak mı ediyorsun? Sen bir ayak bağısın Kim Taehyung. İşlerimi mahvetmekte, hayatımı mahvetmekte bir numarasın. Tek istediğim artık yakamdan düşmen. Babam yüzümden defalarca sikik kıçını toparladım, seni tırnaklarımla kazıya kazıya şu noktaya getirdiğim şirkete bile aldım. Artık haddini aştın, hemen evimden defolup git ve bir daha asla gelme. Buraya adam akıllı gelip senin yüzünden batacak olan şirketim için konuşmaktansa sikik bir ayak bağı oluşunu sorgulamaya devam ediyorsun. Benim için sadece ayak bağısın. Git ve asla gelme. Ne evime, ne şirketime. Bardağın son damlalarını taşırdın artık."

Taehyung, yanağından yol çizen ve kurumaya yüz tutmuş yaşları ile düştüğü, itildiği koltuktan kalktı. Titreyen çenesi ve ardı kesilmeyen yaşları ile kardeşine baktı. Buraya gelmek yaptığı hatalardan sadece biriydi..

"Hiçbir zaman senin sikik şirketine gelmek istemedim. Annem ve baban evlendiği için bu durumdayız. Hiçbirini ben istemedim. Ne sikik şirketinde olmayı, ne sana ayak bağı olmayı. Bir kardeşim olacağı için sevinmiştim fakat yanılmışım. Sen yalnız başına öleceksin Jeon Jungkook. Egon ve sikik gururun seni yalnız bırakıp, öldürecek. Bir kez olsun bana yardımcı olsaydın, sana ayak bağı olmak yerine yardımcı olmak istediğimi anlardın. Ama sen ne yaptın? Siktiğimin şirketinde beni müdür yardımcısı konumuna koyup, 'elini hiçbir şeye sürme, tek yapacağın babama sanki burada benimle çalışıyormuşsun gibi görünmek olsun' dedin. Biraz olsun beni hatalı görmek yerine kendi yediğin haltları kabullen. Hisseleri bilmeden vermiş olabilirim, ilk defa biri bana bir şeyleri imzalamam için kağıtlar getirmişti. Buna senin izin verdiğini düşünmüştüm. Aptalın tekiyim, sandım ki sana yardımcı olmama artık izin veriyorsun.."

İkili içinde kalan nefretlerini birbirine kusarken, merdivenlere çökmüş onları dinleyen bedenden bir haberlerdi. "Git Taehyung. Elimden bir kaza çıkmadan git buradan." Keskin sesi ve net konuşması iplerin koptuğu noktaydı. Taehyung histerik gülüşü ile kemikli parmağını kardeşinin alnına bastırdı. "Biraz olsun sende hatalarını kabul edersin sanmıştım.." Elini geri çekerken adımlarını harekete geçirmiş, kapının yanındaki çantasını eline almıştı. Hızlı hareketleri ile fermuarı açmış ve içinden bir dosya çıkartmıştı.

Aynı hızlı adımları ile tekrar kardeşinin önünde durmuştu. "Al şimdi bunları ve git bir toplantı ayarla Jungkook. Bu kardeşin olarak sana yaptığım ilk iyilik. Tabii sen buna iyilik dersen." Elindeki dosyayı gelişigüzel kardeşine doğru fırlatarak, çantasını omuzuna geçirdi ve evden çıktı.

-

Jeon, başını elleri arasına almış koltukta öylece oturuyordu. Taehyung'un dediği gibi biri miydi? Egosu ve gururu onu öldürecek miydi? "Ah, sikeyim.." Başını iki yana sallarken bedenini geri yaslamıştı.

Jimin ne yapacağını bilmez bir şekilde hâlâ basamaklara çökmüş bir şekilde bekliyordu. Aşağı inse Jungkook'un kızıp kızmayacağını bilmiyordu, yukarı çıkmayı denese adım sesleri onu ele verirdi. Dudaklarını büzmüş hâlâ ne yapacağını düşünüyordu.

"Jimin, daha fazla orada durmana gerek yok. Gel buraya."

Jimin, duyduğu sesle yerin dibine girmek istedi. Utanarak kalktı ayağa, üzerindeki tişörtü çekiştirerek bacaklarının ufak bir kısmını kapattı. Bağırış seslerine uyandığı için eline geçen ilk şeyi giyinip aşağı inmişti.

Koltukta öylece arkasına yaslanan Jungkook, başını yana çevirerek kırmızı yanaklı bedene baktı. "Ne zamandır oradaydın?" Bakışları ile merdivenleri işaret ederken, Jimin çoktan parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. "Ben, özür dilerim.. Seslere uyanmıştım, aşağı inmemem gerekirdi üzgünüm.."

"Gel buraya." Jeon, eliyle yanında kalan boş kısmı pat patladığında Jimin hızla dediğini yapmış yanındaki boş kısma yerleşmişti. Aniden ince beline dolanan kollar ve göğsünün üzerinde hissettiği ağırlık ile kaskatı kesilmişti minik olan. "Bay Jeon-"

"Sence de Taehyung haklı mı?"

Jimin neyden bahsettiğini iyi biliyordu. Konuşmalarının bu kısmına şahit olmuştu ve açıkçası ne demesi gerektiğini tam anlamıyla bilmiyordu. "İkinizde sinirle söylediniz çoğu şeyi. Birbirinize bu kadar sinirle yaklaşmamanız gerekirdi.. "

Jeon başını yaslandığı göğüsten kaldırarak bakışlarını minik bedenin gözlerine odakladı. "Ben akıl vermiş gibi oldum, üzgünüm bay Jeon. Sadece bu şekilde düşünmüştüm, özür dilerim." Jimin keskin bakışlardan korkarak cümlelerini sıralamıştı. Bakışlarını kaçırmak istiyordu ama yapamıyordu. Bir şekilde galaksiyi andıran gözlere kilitlenmiş gibiydi.

"Sanırım o da haklı. İşleri ona öğretmek yerine öylece boş boş durmasını istedim. Bu benim hatam. Fakat bu önüne gelen her kağıda sorgusuz sualsiz imza atması anlamına gelmiyor Jimin."

"Sizin izin verdiğinizi düşünmüş, söyledi ya bay Jeon. Eminim ki bay Kim böyle bir sonuç olacağını düşünmemiştir."

İnce bele sarmaladığı kollarını geri çekerek doğruldu. "Haklısın, açıklama beklemeden sinirle hareket ettim. Fakat benim hissettiklerimi de anlıyorsun değil mi? Bir anda şirketin batacağını duymak, o sikik gazetecilerin haberlerini görecek olmam beni fazlasıyla sinirlendirdi."

"Elbette sizi anlıyorum bay Jeon. Bay Kim'inde sizi anladığına eminim. Yoksa buraya gelmezdi, hemde bu saatte." Jimin insanın içini ısıtacak derecede olan gülümsemesiyle baktı iri bedene. Karşılığında minik bir tebessüm aldığında minik parmaklarını yapılı kollara doladı.
"Şimdi biraz uyuyun bay Jeon. Gün içerisinde bay Kim'le konuşmalısınız. Bir şeyleri toparlamak için fazla gecikmemelisiniz." Minik olan aldığı baş onayı ile oturduğu yerden ayaklandı. İri olanda onu takip ederek ayaklandığında, ilk hareket iri olandan gelmişti. Yaklaşıp minik olanın dudaklarına bir öpücük kondurdu ve gülümseyerek ilerlemeye başladı.

Jimin ani gelen öpücük ile afallamış olsada tıpkı Jungkook gibi gülümsemeye başlamıştı. İri olanın peşinden koşarcasına merdivenleri çıkarak Jungkook'un odasına girdi. "Bay Jeon!"

Jimin'in seslenişi ile Jeon adımlarını durdurmuş, yüzündeki tebessümü saklamıştı. Yanına gelen bedene sorarcasına baktı. "Şirketinizi kurtarmak için elimden geleni yapabilirim biliyorsunuz değil mi? Sadece istemeniz yeterli olacaktır, elimden geleni yapacağım." Minik yumruklarını yüzüne doğru tutup salladığında ikili karşılıklı olarak gülmeye başladı.

_

Jimin uyuyamamış, gece boyu yanında sayıklayan bedeni sakinleştirmeyi denemişti. Jungkook terler içerisinde sayıklıyor ve titriyordu. Jimin kabus gördüğünü anladığı an iri bedeni göğsüne çekti ve yumuşacık saçlarını okşamaya başladı. Gece boyunca bu hareketini tekrarlamıştı ve ne zaman sabah olduğunu anlamamıştı bile.

Göğsündeki beden mırıldanarak geri çekilip sırt üstü yatarak uyumaya devam etmişti. Jimin onun bu görüntüsüne sessizce kıkırdamış yan tarafındaki telefondan saate bakmıştı. Saat çoktan 9'u gösteriyordu. Jungkook'un bu saate kadar uyuması mucize sayılırdı.

Jimin yattığı yerden doğrularak, sessiz adımları ile Jungkook'un onun için hazırlattığı dolaba ilerledi. Eline geçirdiği siyah kot pantolonu aldı ve ses yapmamaya çalışarak giyindi. Üzerindeki geceden kalma beyaz tişörtün eteklerini pantolonun içine sıkıştırarak yatağın yanındaki komodinden telefonunu aldı. Jungkook için kahvaltı hazırlasa fena olmazdı.

Sessiz adımları kapıya yönelirken bir şey unutmuşcasına bakışlarını arkasında kalan bedene çevirdi. Aynı sessiz adımlarla yanına gidip alnına serilmiş olan ipeksi tutamları geri itmişti. Uyuyan bedenin dudaklarına kondurduğu minik öpücükle geri çekildi minik olan. Sonrasında ne yaptığını fark ettiğinde yanakları çoktan kızarmıştı. Hızla odadan çıktı ve adımlarını mutfağa yöneltti.

"Aptal mısın Jimin? Kendine gel!"

_

Dudaklarının arasından mırıldandığı şarkıya son vererek hazırladığı masaya gururla baktı Jimin. Her zaman böyle uğraşları çok sevmişti fakat uğraşma fırsatı da hiç olmamıştı. Malum, günümüz şartları..

Telefondan saate bakarak yarım saat içerisinde bu masayı hazırladığını fark edince gözleri kocaman olmuş, dudakları şaşkınlıkla yuvarlak bir hâl almıştı.

"Neye şaşırdın öyle? Bende bakayım."

Ensesinde hissettiği nefesle irkilmiş, parmaklarının arasında tuttuğu telefonu tezgâha düşürmüştü. "Ne zaman uyandınız bay Jeon?" Arkasındaki bedene döndüğü an, iri olan iki elini tezgâha yaslamış minik olanı bedeni ve tazgâh arasına sıkıştırmıştı.

"Günaydın öpücüğü aldığımda uyandım. Sen ne zaman uyandın?"

Jimin duyduklarıyla o an tek bir şey istedi. Yer yarılsın ve ben içine gireyim, bir daha da asla oradan çıkmayayım! Bakışlarını kaçırarak çıkmak için bir yol aradı, fakat iki yanında da olan yapılı kollar buna asla izin vermeyecekti. "Bay Jeon, neden çekilmiyorsunuz? İzin verir misiniz lütfen?"

"Soruma cevap alamadım ama ben." İri beden kollarını birbirine yaklaştırırken minik olanın iyice kendisine yaklaşmasını sağlamıştı. "Ben.. Ben uyandım işte bay Jeon. Kahvaltı hazırlayayım demiştim, şimdi sizi uyandırmaya gelecektim."

Jungkook anladım dercesine kafasını aşağı-yukarı sallamıştı. "Nasıl uyandıracaktın? Öperek mi, yoksa başka bir şekilde mi?" Jimin, sesindeki imayı fark edememiş ve hızla söze atlamıştı.

"Tabii, tabii ki başka şekilde. Seslenecektim size kahvaltının hazır olduğuna dair işte.."

Jungkook aldığı cevapla sırıtmış, minik olana daha çok yakınlaşmıştı. İnce dudaklarından kaçan sıcak nefesi minik olanın kulağına ve boynuna çarparken, derin ses tonuyla mırıldanmıştı.
"Başka şeylerden kastımın seslenmek olmadığını biliyorsunuz değil mi bay Park?"

Ne?

Hassiktir, aptalsın sen Jimin.

Aptal!

"Ben.. Ben o anlamda şey yaptığınızı.. Ah, çekilir misiniz bay Jeon?"

Aniden yükselen sesiyle sağ tarafındaki kolu iterek sıkıştığı kapandan çıkmıştı. Jungkook'un boş anına denk geldiğini biliyordu, yoksa asla kolunu öyle kolayca itip geçemezdi. Kızaran yanaklarını hissediyordu, çünkü Tanrı aşkına yüzü yanıyordu!

"Kahvaltıya gelmiyor musun? O kadar hazırlamışsın."

Minik kıkırtısı minik olanı sinirlendirse de, o eğleniyordu.

"Geliyorum bay Jeon.."

_

"Jimin hazır mısın? Jimin!"

"Geldim, geldim!" Son basamaktan hızla atladığımda bay Jeon'un karşısına geçmiştim. "Sen gelmesen mi? Bence gelme, otur sen burada ve uslu uslu beni bekle tamam mı bebeğim?" Açıkta kalan boynuma kondurduğu kısa ama etkili olan öpücükle geri çekilmişti. Neden fikrini değişiyordu şimdi? Yemek yerken bay Kim'in yanına birlikte gideceğimize anlaşmıştık. Şimdi neydi bu?

"Bay Jeon, afedersiniz ama neden? Yemek yerken bu şekilde konuşmamıştık.."

Bir tepki göstermesini beklerken bir nebze olsun korkuyordum. Dediklerinin tersini söylemem onu sinirlendiriyor muydu, açıkçası bir fikrim yoktu.

"Bebeğim hadi, gidip bunu kendi başıma halletmem gerekiyor. Hem ben gelene kadar uslu bir şekilde beklersen babacığın seni ödüllendirebilir."

İrileşen gözlerimi minik ve tombul parmaklarından çekerek karşımdaki bedene odakladım.

Ödül?

"Tamam.."

Onay vermekten başka şansım yoktu. Bunu dediği ödül için değil, zıttını yapıp ceza almamak için kabul etmiştim. Galaksiyi andıran gözleri parıl parıl parlarken üzerime eğilip önce boynuma, ardından yanağıma ve en son dudağıma kısa bir öpücük kondurmuştu. Gözlerim anlamlandıramadığım bir huzurla kapandığında geri çekilmesini bekledim.

Fakat hâlâ dibimde olduğunu biliyordum, sıcak nefesi tenimi okşuyordu.. Gözlerimi aralayacağım esnada kiraz dudakları tekrar hissetmiştim.

O kadar yavaş ve nazik öpüyordu ki.. Sanki, sanki sert davransa kırılacakmışım gibi..

Kemikli elleri kalçalarıma dolandığında ondan aldığım cesaretle kollarımı boynuna dolamıştım. Kalçalarımı sıkıyor, bedenimi kendisine bastırıyordu. Fakat hâlâ yavaşça öpüyordu beni. Dediğim gibi, sert davransa kırılacakmışım gibi.. Yavaşça dudaklarımızı ayırdığında alnını alnıma yaslamıştı.

"Gitmem gerekiyor güzelim. Ben gelene kadar uslu dur tamam mı?"

Başımı aşağı-yukarı sallayarak hızla onayladım. Bir yanım gidip bay Kim'le aralarındaki sorunu halletmelerini istiyordu ve şirket için ilk adımı atmalarını. Diğer yanımsa, gitmesin ve bütün gün yanımda dursun, sıcaklığını hissedeyim istiyordu.

Fakat ikinci seçeneğin saçmalığını hemen aklımdan silmiştim. Sadece cinsel bir çekim hissediyor olmalıydım. Evet, kesinlikle böyleydi! Aramızda o sözleşme varken, farklı bir şey olması imkansızdı. O sözleşme olmasa bile olmazdı..

Bay Jeon seri adımlarını kapıya yöneltip hızla çıktığında bedenimi koltuğa bırakmıştım. Dışarı çıkmak istiyordum.. Belki bay Jeon eve geldiğinde bunun için izin alabilirdim.

Evet kesinlikle şansımı deneyecektim!

_

Sıkılmış olmanın verdiği hisle bacaklarımı sallamaya başlamıştım. Ayağıma çarpan şey ile hışırtı benzeri bir ses işitmiştim. Bedenim oturduğum yerde iyice diklenirken ayaklarımın olduğu yere doğru bakındım.

Dosya?

"Bay Jeon'un olmalı, önemli bir şey mi acaba?" Kendi kendime mırıldandığım esnada eğilip dosyayı ellerim arasına almıştım.

Jeon Holding.

Dosyanın ilk sayfasında gördüğüm isimle iç çektim. Sahi, bay Jeon şirketini kurtarabilecek miydi? İlk sayfayı çevirerek anlamadığım yazılara göz gezdirdim.

Cha Eun Woo?

Yazılı olan isimle gözlerim kocaman olmuştu. Neden Jeon holdingin dosyasında bu herifin adı vardı ki?

Bir sonraki sayfaya geçtim hızlıca. Bakışlarımı satırlara odakladım ve anlayana kadar tekrar tekrar okudum.

Hissedar bilgileri?

"Ne?!"

Bir bana şaka olduğunu söylesin Tanrı aşkına. Şuan elimde tuttuğum dosya bay Cha'nın hisseleri geri verdiğine dair imzaladığı kağıtlarla mı doluydu yoksa ben mi yanlış görüyordum?

ᥫ᭡

Se-lam!

Upuzun bir ara olmuş sanırım? Bir buçuk sene falan?

Özlendim mi burada?

Panomda duyuru yaptım ama çooook fazla kişi görmedi. Bu yüzden muhtemelen çoğunuz döndüğümü bilmiyorsunuz.

Üniversite sınavı, staj, iş falan derken hayattan koptum resmen. Çok beklettim sizi.. 🥺

Hayatınız nasıl gidiyor?

Kitabı unuttunuz mu?

Bence unuttunuz bir buçuk sene olmuş hoş.

Açıkçası merak ediyorum oy ve yorum gelecek mi?

Eski ilginizi, hatta ben yokken olan ilginizi görürsem çok memnun olacağım.

Hepinizi çok özlemişim ben, siz de beni özlemiş olun yoksa hepinize küserim.

Bol bol yorum istiyorum kırmayın beni.. :(

[Bu arada bir önceki bölüme biriniz geçen sene Aralık ayının bitimine doğru keşke doğum günümden önce yeni bölüm gelse gibi bir şey yazmış. Geç oldu ama gelecek doğum günü hediyesi gibi bir şey olsun bu. Bölümü yayımladığımda buraya hesabı bakıp etiketleyeceğim.. 🥺]

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

146K 15.4K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
94.2K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
466K 54.2K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
2.4M 214K 33
okumayın for vanilla baby